Gündem

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: Yapay zeka alanında hukuki ve kurumsal altyapımızı güçlendiriyoruz

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Türkiye yapay zeka alanındaki etik ve güvenlik risklerini yönetmek için çok katmanlı bir çerçeve oluşturmaktadır. Ulusal ölçekte hukuki ve kurumsal altyapımızı da güçlendiriyoruz." dedi.

Harun Kutbe  | 08.10.2025 - Güncelleme : 08.10.2025
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: Yapay zeka alanında hukuki ve kurumsal altyapımızı güçlendiriyoruz

Ankara

Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi'nde, "Sosyal Medyada Yapay Zeka Kullanımının Hukuki Yönü" temasıyla düzenlenen, "1. Hukuk ve Teknolojide Yeni Ufuklar Uluslararası Sempozyumu"nun açılışında konuştu.

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

Dijitalleşmenin hız kazanmasıyla birlikte dünyanın, veri temelli ekonomiye doğru köklü bir dönüşüm yaşadığına işaret eden Yılmaz, bu dönüşümün, yalnızca teknolojik bir yenilenme değil, aynı zamanda hukuk, etik ve yönetişim alanlarında da derin sınamalarla insanlığı karşı karşıya getirdiğini söyledi.

Yapay zekanın, büyük veri, blok zinciri ve otonom sistemler gibi teknolojilerin klasik hukuk normlarının öngörmediği durumlar oluşturduğuna, sorumluluk, mülkiyet ve hak kavramlarını yeniden tartışmaya açtığına dikkati çeken Yılmaz, "Bugün artık sadece teknolojinin neyi mümkün kıldığı değil, aynı zamanda insan onuruyla, özgürlüklerle ve toplumsal adaletle ne kadar uyumlu olduğu sorusu gündemdedir. Robotların hukuku, yapay zekanın karar alma sınırları, algoritmik tarafsızlık ve dijital etik gibi konular, modern hukuk sistemlerinin sınırlarını zorlamaktadır." diye konuştu.

Yılmaz, otonom araçların karıştığı kazalarda hukuki sorumluluğun kime ait olduğu, yapay zeka tarafından üretilen sanatsal ya da bilimsel içeriklerin fikri mülkiyeti hakkının kimde olacağı gibi hukuki soruların cevap beklediğini dile getirerek, "Sosyal medya alanında da yapay zeka tarafından oluşturulan deepfake videoların ve otomatik üretilmiş sahte haberlerin yol açtığı zararların hesabını kime soracağız? Hukukunu nasıl şekillendireceğiz? Etik açıdan ise dijitalleşmenin sağladığı veri gücü mahremiyetin sınırlarını bulanıklaştırmaktadır. Bu nedenle birçok ülke teknolojik gelişmeleri, insan merkezli etik ilkelerle uyumlu hale getirmeye çalışmaktadır." ifadelerini kullandı.

"Hukuki ve kurumsal altyapımızı güçlendiriyoruz"

Hem kişilerle hem de ülkelerin siyasi ve ekonomik geleceğiyle ilgili önemli etkilerde bulunan bir alandan bahsettiklerini belirten Yılmaz, "Türkiye yapay zeka alanındaki etik ve güvenlik risklerini yönetmek için çok katmanlı bir çerçeve oluşturmaktadır. Ulusal, uluslararası düzenlemeleri yakından takip ederken, ulusal ölçekte hukuki ve kurumsal altyapımızı da güçlendiriyoruz." dedi.

Yılmaz, Türkiye'nin, Avrupa Konseyi'nin insan hakları ve hukuk ekseninde şekillenen Yapay Zeka Sözleşmesi hazırlık sürecine etkin biçimde katılım sağladığını vurgulayarak, Avrupa Birliği'nin Yapay Zeka Tüzüğü ile uyumlu bir mevzuat yapısının oluşturulması amacıyla yürütülen çalışmaların kararlılıkla devam ettiğini bildirdi.

Türkiye'nin Birleşmiş Milletler, OECD ve G20 gibi uluslararası platformlarda politika ve standart belirleme süreçlerine aktif şekilde katılım gösterdiğini anımsatan Yılmaz, bu çerçevede, güvenilir yapay zeka uygulamalarının gelişimini destekleyecek etki değerlendirme modelleri ve belgelendirme sistemlerinin tasarlandığını kaydetti.

Yılmaz, ISO standartlarıyla uyumlu "Yapay Zeka Risk Yönetim Sistemi Belgelendirme Programı" sayesinde, bu teknolojilerin sürdürülebilirliğini ve güvenilirliğini güvence altına alacak kurumsal bir altyapının tesis edildiğini dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bütün bu yapay zekaya ilişkin çalışmalarımızı benim başkanlığımda oluşturulan Yapay Zeka Kurulumuz kanalıyla yakından takip ediyoruz ve stratejik bir çerçeve oluşturmuş durumdayız. Ulusal yapay zeka stratejimiz ve eylem planımız var. Bu eylem planı hem bakanlıklar hem özel sektör hem de STK'lerin katılımıyla geniş bir katılımla güncellendi ve şu anda 71 eylemimiz var bu strateji çerçevesinde takip ettiğimiz. Bunları hayata geçiriyoruz. Eylem Planımız, Türkçe büyük dil modeli geliştirilmesi, uluslararası işbirliklerinin güçlendirilmesi, yapay zeka ekosisteminin büyütülmesi, nitelikli insan kaynağının artırılması, yerli ve milli uygulamaların yaygınlaştırılması ve Türkiye'yi küresel oyuncu yapacak işlemci altyapısının kurulmasını hedefliyor."

"Dijital suçlar hukuk karşısında hesap vermek zorunda"

Yapay zekanın dinamik bir alan olduğunu, dolayısıyla bu tür alanlarda hukuki düzenlemelerin de dinamik olması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, "Teknolojik yeniliklere açık olacağız, teknolojik altyapımızı geliştireceğiz ama aynı zamanda insan onurunu, milli güvenliğimizi koruyacağız ve insanlık olarak değerlerimizi, hukukumuzu, etiğimizi, adaleti koruyacağız. Burada işte bu dengeyi biz bu şekilde kurabileceğimizi düşünüyoruz. Daha uzun vadeli düzenlemelerde çerçeve kanunlarla hareket etmek, daha dinamik alanlarda, değişime açık alanlarda da bu çerçeve kanunlar kapsamında ikinci düzenlemelerle yolumuza devam etmek, daha esnek düzenlemelerle yolumuza devam etmek." değerlendirmesinde bulundu.

Yılmaz, kamuda veri yönetişimini etkinleştirmek ve veriden değer yaratmak üzere Kamu Veri Alanı Projesi'ni hayata geçirdiklerini belirterek, şunları kaydetti:

"Dijital dönüşümün güvence katmanı, siber güvenliğin yanı sıra elektronik imza ve dijital kimlik altyapılarıyla tamamlanıyor. Bu konularda da son derece dikkatli gittiğimizi söyleyebilirim. Sosyal medya öncesi, yapay zeka öncesi dönemde de sahtekarlar, dolandırıcılar var. Bu dönemde de var. Yöntemler değişiyor sadece, araçlar değişiyor. Nasıl geçmişte usulsüzlük yapanlar, suç işleyenler hukuk karşısına çıkıyorsa bu dönemde de dijital suçlar işleyenler elbette hukuk karşısında hesap vermek zorunda. Biz de bir taraftan teknolojiyi daha güvenceli hale getirmeye çalışıyoruz. Bu sahtekarların, dışarıdan müdahalelerle bozmasını engellemeye çalışıyoruz. Bir taraftan da bu tür hadiseler varsa ki tüm dünyada maalesef bunlar var, bunları da hızlı bir şekilde tespit edip, sorumluları hukuk, adalet karşısında hesap vermeye sevk ediyoruz."

Türkiye’nin dijital dönüşüm sürecini hukuka, insan haklarına ve etik ilkelere dayalı bir zeminde ilerletmeye kararlı olduklarının altını çizen Yılmaz, sosyal medya alanında ise bu yaklaşımın, algoritmik adaleti, dezenformasyonla mücadeleyi ve kullanıcı haklarının korunmasını merkeze aldığını söyledi.

"Hem geliştireceğiz, hem eleştireceğiz"

"Sosyal medyada deepfake videolar, otomatik üretilen manipülatif içerikler ve sahte etkileşimler yalnızca bireysel hak ihlallerine değil, toplumsal güven krizlerine de yol açabiliyor. İşte tam bu noktada sosyal medya platformlarında yapay zeka kullanımına ilişkin etik ilkelerin, doğrulama mekanizmalarının ve hukuki sorumluluk çerçevelerinin oluşturulması hayati önem arz ediyor." diyen Yılmaz, Türkiye'nin, ulusal stratejilerini bu yönde geliştirirken, teknolojiyi yöneten, insana hizmet edecek biçimde şekillendiren bir model ortaya koyduğunu ifade etti.

Yılmaz, yapay zekanın sadece belli tekellerin, uluslararası ölçekte şirketlerin, ulusal ölçekte belli kesimlerin kontrolünde bir teknolojiye dönüştüğü zaman, daha büyük sosyal adaletsizlikler üretebileceğine dikkati çekerek, bu teknolojilerin toplumun geneline ve bütün coğrafyaya yayılması gerektiğini vurguladı.

Bu süreçte üniversitelere büyük rol düştüğüne işaret eden Yılmaz, şunları kaydetti:

"Bir taraftan teknolojiyi geliştirmek durumunda üniversiteler, diğer taraftan da teknolojiyi eleştirme sorumluluğu var. Yani başı boş bir şekilde bir teknolojik gelişim değil, insanlık için bir teknolojik gelişim istiyorsak, hem geliştireceğiz hem eleştireceğiz. İkisini bir arada yapmak durumunda üniversite diye inanıyorum. Akademiden beklentimiz sadece algoritmalar üretmek değil, bu algoritmaların toplum üzerindeki etkilerini analiz eden, değer temelli politika önerileri geliştiren bir yaklaşımdır. Bilgi üretimiyle kamu politikaları arasındaki köprüyü kuran bu akademik yapı dijital çağda insan merkezli kalkınmanın teminatıdır."

Yılmaz, sempozyuma görüşleriyle katkı sunan tüm akademisyenlere, uzmanlara ve öğrencilere teşekkür etti, ev sahipliği yapan Millet Kütüphanesine, sempozyumun düzenlenmesine katkı sağlayan Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesine (AYBÜ) ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına şükranlarını sundu.

Sempozyuma, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Burhanettin Duran, AYBÜ Rektörü Prof. Dr. Ali Cengiz Köseoğlu ve AYBÜ Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Neslihan Karataş Durmuş da katıldı.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.