Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: Türkiye, satın alma gücünde Avrupa'nın 4'üncü büyük ekonomisi olacak
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "IMF'nin dünya ekonomisi ve ülkeleriyle ilgili son tahminlerinin gerçekleşmesi halinde satın alma gücü paritesi açısından Avrupa'nın 4'üncü büyük ekonomisi konumuna yükseleceğiz." dedi.
İstanbul
Yılmaz, TürkMedya tarafından İstanbul Finans Merkezi Halkbank Kuleleri Konferans Salonu'nda bu yıl ikincisi düzenlenen TürkMedya Finans Zirvesi 2025'teki konuşmasında, küresel ekonomide risk ve belirsizliklerin arttığı, finans sektörü başta olmak üzere dünyada köklü dönüşüm sürecinin yaşandığı bir dönemde bu zirvenin düzenlenmesinin önemine değindi.
Dünya ekonomisinin, jeopolitik risklerin arttığı, ticaretin yeniden şekillendiği ve belirsizliklerin yeniden yoğunlaştığı bir süreci yaşadığını belirten Yılmaz, eski liberal küresel düzende olmayan dünyanın farklı bir yöne gittiğini söyledi.
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Geçmişe göre çok daha korumacı, ekonomik anlamda çok daha milliyetçi politikaların hakim olduğunu aktaran Yılmaz, ticaret savaşlarının güç savaşlarıyla birlikte yaşandığını dile getirdi.
Uluslararası kuruluşların projeksiyonlarına göre küresel büyümenin 2025'te 3,2, 2026'da ise 3,1 seviyesinde gerçekleşeceğine vurgu yapan Yılmaz, bunun tarihsel ortalamaların altında bir büyüme hızı olduğunu belirtti.
Ticaretteki büyümenin reel ekonomideki büyümenin altında kaldığını vurgulayan Yılmaz, kamu ve özel sektörün bunu çok iyi okuması gerektiğine işaret etti.
Yılmaz, son dönemde Kovid-19 salgının yanı sıra jeopolitik gerilimler, enerji, gıda krizleri ve tedarik zincirindeki sorunlar gibi birçok sınamaya karşı Türkiye ekonomisinin küresel ekonominin oldukça üzerinde bir oranla istikrarlı bir şekilde büyümesini sürdürdüğünü belirtti.

"2025 yılı sonunda 1 trilyon doları aşan bir ekonomik hacme ulaşacağız"
Cevdet Yılmaz, 2020-2024 döneminde dünya ekonomi üretiminin kümülatif olarak yüzde 15 büyüdüğünü anlatarak, "Türkiye ekonomisi aynı dönemde yüzde 30 büyümüş. Yani dünya 100'den 115'e çıkarken Türkiye ekonomisi 100'den 130'a çıkmış. Özellikle pandemi döneminde sanayi ve tarım sektörünü korumamız, buralardaki tezgahın tabiri caizse dağılmasını önleyici politikalarımız meyvelerini vermiş görünüyor. Sanayide üretken alanlarda da Türkiye dünyaya göre kapasitesini korumuş bir konumda." ifadelerini kullandı.
Dünyada son 5 yılda ortalama 2,9 büyüme sağlanırken Türkiye'de ortalama yıllık büyümenin 5,4 olduğunun altını çizen Yılmaz, şöyle devam etti:
"Bu, sorun ve sıkıntı yaşamadığımız anlamına gelmiyor, ama nasıl bir dünyada olduğumuzu anlamadan kendi performansımızı da herhalde hakkaniyetli bir şekilde değerlendiremeyiz. Kararlılıkla ve güçlü bir koordinasyonla uygulamaya devam ettiğimiz ekonomi programımızın yanı sıra artan üretim kapasitemiz ve özel sektörümüzün dinamizmiyle beraber 2025 yılı sonunda 1 trilyon doları aşan bir ekonomik hacme ulaşacağız. Bu önemli bir nokta. Geçen yıl itibarıyla Türkiye ekonomisi nominal dolar bazında 17'nci ekonomi konumunda. Satın alma gücüne göre ise 12'nci büyük ekonomiyiz dünyada. IMF'nin dünya ekonomisi ve ülkeleriyle ilgili son tahminlerinin gerçekleşmesi halinde dünyanın 16'ncı büyük ekonomisi olacağız bu sene, satın alma gücü paritesine göre ise 11'inci büyük ekonomi olacağız. İlk defa İtalya'yı, satın alma gücü paritesi açısından geride bırakıp Avrupa'nın 4'üncü büyük ekonomisi konumuna yükseleceğiz."
Uygulanan ekonomi programlarıyla makro göstergelerin iyileştiğini belirten Yılmaz, zayıf dış talep koşullarına rağmen ihracatın artmaya devam ettiğini söyledi.

"Orta Vadeli Programımıza atıl iş gücünü azaltıcı tedbirler koyduk"
Cevdet Yılmaz, 2025 Ocak-Ekim döneminde ihracatın bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 3,9 arttığını dile getirerek, "Böylece ilk defa ekim ayında yıllıklandırılmış mal ihracatımız 270 milyar doları aşmış durumda. Hizmet ihracatımız ise aynı dönemde 120 milyar doları aşmış durumda. Toplamda 390 milyar dolar eşiğini aşmış durumdayız. Yakın bir gelecekte inşallah 400 milyar dolardan fazla mal ve hizmet ihraç eden bir ülke konumuna yükseleceğiz. Hizmetlerde tabii en önemli kalemimiz turizm. Turizmde bu sene 64 milyar doları aşan bir gelir bekliyoruz." şeklinde konuştu.
Ekim itibarıyla cari açığın 20 milyar seviyesine geldiğini kaydeden Yılmaz, toplam ekonomi büyüklüğü değerlendirildiğinde bunun oldukça makul bir rakam olduğunu savundu.
Enerji ve altın hariç cari dengenin yaklaşık 47 milyar dolar fazla verdiğini vurgulayan Yılmaz, "Dolayısıyla cari açığımız bütün bu unsurlar dahil olmak üzere milli gelire oranla bu sene 1,4 civarında gerçekleşecek. Oldukça yönetilebilir, makul bir seviyede cari açığa geldiğimizi ifade etmek isterim. İş gücü piyasalarımızda da güçlü görünümümüzü sürdürüyoruz. İstihdamımız 32 milyonun üzerinde, işsizliğimiz uzun süredir tek haneli rakamlarda devam ediyor. Özellikle genç istihdamını, kadın istihdamını destekleyici politikalarımızla yolumuza devam ediyoruz. Sadece işsizliği düşürmekle kalmayıp atıl iş gücünü azaltmaya dönük politikalar da izliyoruz. İlk defa bu yıl orta vadeli programımıza atıl iş gücünü azaltıcı tedbirler koyduk." değerlendirmesini yaptı.

Türkiye'de bebekler birçok ülkeye göre daha düşük borçla doğuyor
Yılmaz, 6 Şubat 2023'te 11 kenti etkileyen Kahramanmaraş merkezli depremlere değinerek, şöyle konuştu:
"Depremi maalesef unutuyoruz bazen. Depremler yaşandığı an toplumda çok daha fazla ilgi uyandırıyor ama depremlerin mali açıdan asıl etkisi daha sonra, ilk yaşandığı dönemler değil. Yeniden inşa dediğimiz dönemde mali etkiler ortaya çıkıyor. Son 3 yılda 90 milyar dolar 'hesapta olmayan' diyelim bir para harcadı Türkiye Cumhuriyeti. 11 ilimizde çok yoğun bir inşa faaliyeti yürütüyoruz. 453 bin hak sahibine konutlarını bu yıl sonu itibarıyla teslim edeceğiz. Ama hadise sadece konutlardan da ibaret değil. Yollar, tüneller, hastaneler, okullar inşa ediyoruz, üniversite kampüslerini, organize sanayi bölgelerini yeniden inşa ediyoruz. Dolayısıyla çok yönlü bir inşa faaliyeti yürüyor. Bunun da ister istemez mali yapımız üzerinde bir etkisi var. Çok şükür Türkiye Cumhuriyeti son 23 yıldaki siyasi istikrarıyla bütçe disipliniyle güçlü bir zemine sahip ve bu ağır yükün altından devlet, millet olarak alnımızın akıyla kalkıyoruz. Bu büyük ekstra yüke rağmen 2024 yılında bütçe açığımızın milli gelire oranı yüzde 4,7 oldu, bu sene beklediğimiz yüzde 3,6 olması. Giderek bu deprem harcamaları azaldıkça bütçe açığımızın milli gelire oranının da AK Parti döneminin tarihi ortalamaları olan 2,6-2,7'lere doğru gerilemesini bekliyoruz."
Türkiye'nin borç seviyesinin de düşük olduğunu anlatan Yılmaz, şunları dile getirdi:
"Kamu borcunun milli gelire oranı en düşük ülkelerden biriyiz. Ülkemizde doğan bebekler diğer birçok ülkede doğan bebeklere göre çok daha düşük bir borçluluk oranıyla doğuyor. Bu yorum değil rakamlarla ortada olan bir gerçek. Bizim kamu borcumuzun milli gelire oranı yüzde 24, bu 2025 ikinci çeyrek itibarıyla. Maastricht kriteri var biliyorsunuz Avrupa Birliği'nin yüzde 60, bunun oldukça altında bir borçluluk oranımız var bizim. Aynı oran AB ülkelerinde 82,4. Gelişmekte olan ülkelerde yüzde 69. Dolayısıyla Türkiye geleceğe dönük baktığımızda bu anlamda şanslı ülkelerden bir tanesi. Bütün dünya ekonomilerinde pandemi nedeniyle ülkelerdeki borçluluk arttı. Hem üretim tabanı düştüğü için vergi gelirleri düştü hem de sosyal ihtiyaçlar arttığı için harcamalar arttı. Dolayısıyla kamu büyük bir borç yükü altına girdi. ABD'de de şu anda en büyük tartışmalardan biri malum kamu borç stoku. Türkiye bu açıdan en şanslı ülkelerden biri ve bu da geleceğe dönük bize güven veren bir unsur."

"Cayır cayır altın ithal ediyoruz"
Merkez Bankası rezervlerinin 2023 mayıs sonu itibarıyla 98,5 milyar dolara kadar düştüğünü ifade eden Yılmaz, bugünün gelinen noktada 185 milyar doların üzerinde rezerv bulunduğunu söyledi.
"Devletin bir rezervi var. Bir de milletin bir rezervi var. Cayır cayır altın ithal ediyoruz." diyen Yılmaz, ancak bu rezervi sistem içinde olmadığı için uluslararası finansal bir gösterge olarak ortaya koyamadıklarını kaydetti.
Yılmaz, göreve geldiğinde Merkez Bankasından 1980'den 2023'e kadar altın ithalatı verilerini talep ettiğini aktararak, "300 milyar gibi bir rakam getirdiler. O tarihten bugüne hem altın fiyatları arttı hem de ithalatımız devam etti. Dolayısıyla herhalde 500 milyar doları bulmuştur şimdi. Büyük bir rezervimiz var bizim ama bunu finansal olarak ifade edemiyoruz. Risk göstergelerini düşürürken maalesef bu değeri kullanamıyoruz ama toplumumuzda büyük bir varlık olduğunu da bu anlamda biliyoruz. Son dönemlerdeki bazı tüketim kalemlerindeki artışın da altın fiyatları kaynaklı servet etkisinden olduğunu tahmin eden ekonomistler var." diye konuştu.
Kur Korumalı Mevduat'ın (KKM) 7 Kasım itibarıyla 2,2 milyar dolara düştüğünü belirten Yılmaz, KKM'nin finansal piyasalara zarar vermeden tasfiye edileceğini hatırlattı.
Yılmaz, Türk lirasına olan güvenin artmasıyla birlikte kredi risk primlerinin de doğal olarak düştüğünü vurguladı.
Enflasyon rakamlarındaki gerilemeye de dikkati çeken Yılmaz, "Orta vadeli programımızda enflasyonla mücadeleyi temel öncelik haline getirmiş durumdayız. Son döneme baktığımızda 2024 yılının mayıs ayında en yüksek seviyesine ulaştı, 75,5'lara kadar çıkmıştı o tarihlerde. Son açıklanan ekim rakamımız ise yüzde 32,9." şeklinde konuştu.
Finans sektörünün teknolojik yenilikler sayesinde daha verimli, erişilebilir ve sürdürülebilir yapıya kavuştuğunu ifade eden Yılmaz, bu durumun birçok alanda yeni fırsatlar sunmak ve rekabetçi bir ekosistem oluşturduğunu söyledi.
Ödeme sistemlerinin geldiği noktaya dikkati çeken Yılmaz, "EFT sistemi üzerinden günlük 3 trilyonluk işlem gerçekleşmesi ekonomi ölçeğimizin ulaştığı düzeyi açıkça göstermektedir. Anlık transfer kapasitesi FAST ile birlikte yeni bir boyut kazandı. 7/24 çalışan FAST sistemi ile 2024 yılında günlük ortalama 12,6 milyon işlem gerçekleştirilmiş, böylece saniyeler içinde tamamlanan ödeme kabiliyeti ile kullanıcı deneyimi ileri seviyeye ulaşmıştır." dedi.
Dijital bankacılığın etkisinin çok daha geniş bir alana yayıldığını aktaran Yılmaz, şunları kaydetti:
"2020 yılında 59 milyon olan dijital bankacılık aktif müşteri sayısı 2025 yılı itibarıyla 135 milyon kişiye ulaşmış durumda. Aynı dönemde dijital bankacılık işlem hacmi 3,7 trilyon liradan 57,9 trilyon liraya yükseldi. İşlem adedi ise 818 milyondan 3 milyara ulaşarak dijital finansın günlük hayattaki yerini güçlendirdi. Bankalararası Kart Merkezi verilerine göre yerli kartların yurt içi ve yurt dışı kullanımına bakıldığında 2020'de yaklaşık 956 milyon işlem gerçekleşmişken 2025'in ilk 10 ayında yaklaşık 3,2 milyar işlem gerçekleşmiştir. İşlem tutarı ise 559 milyardan 5,7 trilyona yükselmiştir."
TürkMedya İcra Kurulu Başkanı Murat Çiçek de program da konuşma yaptı.
Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan ve Çiçek, program sonunda Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz'a hediye takdim etti.
Program sonunda Cumhurbaşkanlığı Yatırım ve Finans Ofisi Başkanı Ahmet Burak Dağlıoğlu ile Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan'ın da aralarında bulunduğu katılımcılar hatıra fotoğrafı çektirdi.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
