Dünya, İsrail-Filistin çatışması

İsrail'in Gazze'deki soykırımının birinci yılında İngiltere'nin Filistin politikası değişmedi

İsrail'in Gazze'deki soykırımı birinci yılını geride bırakırken, İngiltere'de genel seçimlerde merkez sol İşçi Partisinin 14 yıl sonra parlamentoda çoğunluğu kazanarak iktidara gelmesi, İngiltere'nin Filistin politikasına ciddi değişiklik getirmedi.

Zuhal Demirci  | 06.10.2024 - Güncelleme : 07.10.2024
İsrail'in Gazze'deki soykırımının birinci yılında İngiltere'nin Filistin politikası değişmedi

Londra

Ülkede 4 Temmuz'daki genel seçimlerin ardından iktidarın Muhafazakar Partiden İşçi Partisine geçmesiyle yeni hükümetin, İsrail'e kısmi silah ambargosu getirmesi ve Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu​​​​​​​ hakkında yakalama kararı çıkarmasına yönelik itirazını geri çekmesi ilk başlarda "iyiye işaret" olarak yorumlandı.

Ancak dana sonraki aylarda Gazze'de soykırımın durdurulması konusunda herhangi bir somut adım atılmadı. Bu da yeni hükümetin eski hükümetlerin izlediği Filistin politikasını değiştireceği yönündeki beklentileri boşa çıkardı.

İngiliz hükümeti, son açıklamalarında ateşkesin sağlanması ve Gazze'de insani durumun iyileştirilmesi çağrısı yapsa da halen İsrail'in saldırılarını kınamaktan kaçınıyor.

Öte yandan, seçimlerden zaferle çıkan İşçi Partisinin lideri ve ülkenin Başbakanı Keir Starmer'ın, seçimlerden önce yaptığı bir konuşmada, "İsrail'in Gazze'ye verilen elektrik, su ve yakıtı kesmeye hakkı olduğunu söylemesi" de zaman zaman gündeme geliyor.

İngiltere'nin İsrail'e kısmi silah ambargosu yetersiz bulunuyor

İngiltere İş ve Ticaret Bakanlığının açıkladığı verilere göre, 7 Ekim 2023'ten bu yana ülkeden İsrail'e silah, askeri teçhizat ve diğer kontrollü ürünlerin satışı için 100'den fazla ihracat lisansına onay verildi.

İsrail'in Gazze'ye yönelik 7 Ekim 2023'ten bu yana süren aralıksız saldırılarına ve savaş suçları işlediği uyarılarına rağmen, İngiltere'nin bu ülkeye silah satan şirketlere verdiği ihracat lisanslarını sonlandırmaması hem halkın hem de uluslararası toplumun tepkisine neden oldu.

Ülkede genel seçimleri kazanan İşçi Partisi hükümetinin Dışişleri Bakanı David Lammy, 2 Eylül'de yaptığı açıklamada, İsrail'e silah satışına yönelik verilen 350 lisansın yaklaşık 30'unu askıya alacağını bildirdi. Ancak kısmi silah ambargosuna İsrail'in elindeki F-35 savaş jetlerinin İngiltere menşeli bileşenleri dahil edilmedi. Bu bileşenlerin İsrail'in Gazze'yi bombalamak için kullandığı jetlerin yüzde 15'ini oluşturduğu ve İngilizlerin İsrail ordusu için sağladığı en önemli ekipmanları içerdiği tahmin ediliyor.

İngiltere Savunma Bakanı John Healey de bu kararın, İsrail'in güvenliği üzerinde "önemli etkisi olmayacağını" açıklayarak, İsrail'in genel güvenliğinin tehlikeye atılmayacağına dair güvence verdi.

Uluslararası insan hakları örgütleri ve sivil toplum kuruluşları, İngiltere'nin İsrail'e kısmi silah ambargosu kararının, "yetersiz" ve "geç alınmış" olduğu eleştirisinde bulunarak, silah tedarikinin tamamen durdurulması gerektiğini bildirdi.

Merkezi İngiltere'de bulunan Uluslararası Af Örgütü, İngiliz hükümetinin kararının "boşluklarla dolu olduğunu" ve "yeterince ileri gitmediğini" açıkladı. Uluslararası kuruluş Save The Children de bu kararla İngiltere'nin "İsrail hükümetinin uluslararası insancıl hukuku ihlal ettiği yönündeki açık riski kabul ettiğini" duyurdu. Uluslararası yardım kuruluşu Oxfam da 350 lisansın sadece 30'unun askıya alınmasının ve daha da önemlisi F-35 savaş uçaklarının bileşenleri için boşluk bırakılmasının "yeterli olmadığını" bildirdi.

İktidardaki İşçi Partisi milletvekili Zarah Sultana da İngiltere'ye, İsrail'e silah satışını sürdürerek "bölgesel savaşa suç ortaklığı yapmak ve uluslararası hukuka yönelik ihlalleri derinleştirmek" eleştirisinde bulundu.

İngiltere'de Gazze'ye destek veren 5 bağımsız milletvekilinden oluşan "Bağımsız İttifak" adlı parlamento grubu, İsrail'e tüm silah sevkiyatının durdurulması çağrısı yaptı.

İngiltere, 7 ay sonra UNRWA'ya finansman desteğine devam edeceğini açıkladı

Ülkede eski Başbakan Rishi Sunak liderliğindeki Muhafazakar Parti hükümeti, bazı UNRWA çalışanlarının 7 Ekim'deki saldırılarda yer aldığına ilişkin iddiaların ardından 27 Ocak'ta bu kuruma olan desteğini durdurma kararı aldı.

İngiltere'deki genel seçimlerin ardından iktidara gelen Keir Starmer liderliğindeki İşçi Partisi hükümeti, 19 Temmuz'da UNRWA'ya ocak ayında kestiği finansman desteğine devam edeceğini açıkladı. İngiliz Dışişleri Bakanı Lammy, kesilen 21 milyon sterlinlik desteğin UNRWA'ya ödenmeye devam edeceğini duyurdu.

Ayrıca yeni hükümet, 26 Temmuz'da UCM'nin, İsrail Başbakanı Netanyahu​​​​​​​ hakkında yakalama kararı çıkarmasına yönelik itirazını geri çekti. Hükümet, bu kararın, UCM'nin Netanyahu'ya karşı açtığı davaya "ne bir itiraz ne de bir onay olduğunu" ifade etti.

"Kayda değer adım atılmadı"

Londra Üniversitesi Oryantal ve Afrika Çalışmaları Okulu (SOAS) bünyesindeki Filistin Çalışmaları Merkezi Başkanı Dina Matar, İşçi Partisi iktidarının Filistin politikasına dair AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Matar, İşçi Partisinin iktidara geldiği ilk dönemde Filistin lehine bazı küçük adımların atıldığını ve hükümetin bakış açısında farklılaşma görüldüğünü ifade etti.

Bu değişikliğin, İsrail'e yönelik kısmi silah ambargosuyla kendini gösterdiğini söyleyen Matar, ancak daha sonra bu alanda kayda değer adım atılmadığına dikkati çekti.

Matar, "İngiltere kesinlikle silah satışlarına yönelik ambargo ilan etmeli çünkü bu, gerçek bir irade olduğunu ve eylemin sadece söylemden ibaret olmadığını göstermek için çok önemli." ifadesini kullandı.

"İşçi Partisi dış politikada büyük değişiklikler yapma konusunda temkinli"

İşçi Partisinin, İsrail ve Filistin'e yönelik dış politikada büyük değişiklikler yapma konusunda "temkinli" olduğunu belirten Matar, hükümetin İsrail'in Gazze'deki soykırımını sürdürmekten alıkoyma konusunda ciddi adım atmadığını bildirdi.

İngiltere'nin ABD'nin desteği olmadan bağımsız duruş sergileyip sergileyemeyeceği sorusunun her zaman gündemde olduğuna işaret eden Matar, "Şu anda ABD seçim yarışına girmek üzere ve bu yarışı kimin kazanacağı belirsiz. İngiltere'nin bu aşamada müdahil olmayacağını düşünüyorum." dedi.

Matar, yeni hükümetin attığı son adımların, Filistin'in İngiltere'deki Misyonunun Başkanı Büyükelçi Hüsam Zomlot tarafından önemli hamleler olarak görüldüğünü aktararak, "Bu değişiklikler açıklandığında ton farkı dikkat çekiciydi ancak asıl tartışılması gereken bundan sonra ne olacağıdır." diye konuştu.

İsrail'in yasa dışı işgaline karşı daha somut adımlar atılıp atılmayacağı konusunda belirsizlik olduğuna işaret eden Matar, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının, durumu daha da karmaşık hale getirdiğini ifade etti.

Matar, İngiltere'nin UCM'nin Netanyahu​​​​​​​ hakkında yakalama kararı çıkarmasına yönelik itirazını geri çekmesine ilişkin de değerlendirmelerde bulundu.

Dina Matar, bu kararın, özellikle ülkedeki Müslüman toplumu geçici olarak yatıştırma amacı taşıyan "diplomatik manevra" olup olmadığının da tartışılabileceğini dile getirdi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.