Raba Belediye Başkanı Gassan el-Bazur, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İsrail makamlarının 2 Temmuz’da Salime Tepesi ve çevresindeki yaklaşık 2 bin 400 dönümlük araziyi askeri bölge ilan ederek el koyduklarını bildirdiğini söyledi.

Bazur, buradaki arazilerin özel mülkiyet olduğunu ve zeytinlikler ile meralardan oluştuğuna dikkati çekerek, İsrail’in bu kararına tepki gösterdi.

Deniz seviyesinden 714 metre yüksekliğiyle Batı Şeria’nın en yüksek zirvelerinden biri olan Salime Dağı, çevresine hâkim konumuyla stratejik bir öneme sahip. Zirveden Cenin ovası, Ürdün Vadisi, Golan Tepeleri, Akdeniz ve Nablus Dağları görülebiliyor.

Askeri gasp ve geçim kaynaklarına tehdit

Bazur, İsrail’in bu adımının sadece askeri değil, ekonomik ve sosyal açıdan da ciddi sonuçları olacağını belirterek, "Burası verimli tarım arazisi, zeytin ve üzüm yetiştiriliyor, hayvancılık yapılıyor. Askeri bölge ilan edilmesi, geçim kaynaklarını yok edecek." dedi.

Dağın uzun süredir İsrail askerleri ve yerleşimcilerin hedefinde olduğunu söyleyen Bazur, İsrail’in son olarak dağın etrafına duvar örmeyi ve geçiş kapıları kurmayı planladığını, bunun da daha fazla arazi kaybı anlamına geleceğini ifade etti.

Bölge halkı: Bu bir gasp ve sembolümüzü çalıyorlar

Salime Tepesi’nin bölge halkı için sadece ekonomik değil, aynı zamanda kültürel ve manevi bir değer taşıdığını belirten Filistinliler, dağın zirvesinin aile piknikleri ve doğa gezileri için yoğun şekilde kullanıldığını söyledi.

Belde sakini Hussam Sayil, "1948’den bu yana sürekli toprak kaybediyoruz, şimdi ise şehrin sembolüne göz diktiler. Askeri kamp kurulursa, yerleşimcilerin gelip buraya evler yapmayacaklarının garantisi yok." diyerek endişesini dile getirdi.

Araziler özel mülk, zeytin ağaçları tehdit altında

Yaklaşık 175 dönümlük özel araziye sahip Muhenned el-Bazur da, "Toprak tek geçim kaynağımız. El konulursa her şeyimizi kaybederiz." dedi.

Bazur, İsrail’in planında bölgeye duvar ve geçiş kapıları inşa etme, ardından ise sudan bahanelerle tamamen erişimi engelleme hedefi bulunduğunu belirtti.

80 yıldır ailesine ait olan zeytinliklerin tehlike altında olduğunu söyleyen Muhammed el-Bazur ise, "Bugün burada gerçek bir tehdit yaşıyoruz ve toprağımızı terk etmeyeceğiz." ifadelerini kullandı.

İşgal ve yerleşim politikaları sürüyor

Filistin Duvar ve Yahudi Yerleşim Birimlerine Karşı Komisyonu’na göre, sadece mayıs ayında yerleşimciler tarafından Filistinlilere ve mülklerine yönelik 415 saldırı gerçekleştirildi.

Filistinli kaynaklara göre, 2024 sonu itibarıyla Batı Şeria’da yaklaşık 770 bin Yahudi yerleşimci bulunuyor.

İsrailliler, kaçak yerleşim kuracakları bölgelere önce farklı malzemelerden baraka evler kurup etrafına çit örüyor ve yol yapıyor. Böylece bölgeyi, kaçak yerleşimlere hazırlıyorlar.

Uluslararası hukuka göre, Batı Şeria ve Doğu Kudüs, işgal toprağı sayılıyor ve buralardaki tüm yerleşim faaliyetleri yasa dışı kabul ediliyor.

İsrail'in işgali altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te gasbedilen Filistin toprakları üzerinde 250'ye yakın yasa dışı yerleşim birimi bulunuyor.

Filistin kentlerini hatta köylerini bile birbirinden ayıran bu yasa dışı yerleşim birimleri, bölgedeki işgali daha da derinleştiriyor.

İsrail, 2002 yılında inşa etmeye başladığı ayrım duvarı ile Batı Şeria’daki toprakların önemli bir kısmını ilhak etmiş, Uluslararası Adalet Divanı ise 2005 yılında bu duvarın yasa dışı olduğuna hükmetmişti.