Suriye’de Dürzi meselesi ve silahsızlandırma politikaları
İsrail, ilişkilerini iyi tuttuğu El-Hicri’yi kullanarak Dürziler ile yeni Suriye yönetimi arasındaki gerilimi artırmaya devam etmektedir. Bu durum, Suriye yönetimin silahsızlandırma politikasının önünde büyük bir engel olarak durmaktadır.

İstanbul
Araştırmacı ve yazar Dr. Ersin Aksoy, Süveyda ilindeki Dürzi gruplarla Suriye ordusu arasındaki çatışmaların arka planını AA Analiz için kaleme aldı.
***
Yeni Suriye yönetimi, ülkede siyasi istikrarı sağlamak amacıyla bir dizi önemli adım atmıştır. Bu çerçevede, yeni yönetim ordu dışındaki silahlı grupların silah bırakması yönünde yoğun çaba harcamıştır. Ancak bu çağrıya olumlu yanıt vermeyen gruplardan biri Dürziler olmuştur. Yönetim, bu süreçte çatışmalardan kaçınarak can kaybı yaşanmadan sorunların çözülmesini hedeflemiştir. Öte yandan, yakın dönemde Bedevi aşiretler ile bazı Dürzi gruplar arasında yaşanan çatışmalar, yerel düzeyde tansiyonun yükselmesine yol açmıştır. Bu çatışmaların ardından Suriye ordusu, Dürzilerin nüfusça yoğun olarak yaşadığı ve tarihsel olarak kültürel merkezleri sayılan Süveyda’ya müdahalede bulunmuş ve kısa sürede bölgede askeri kontrolü sağlamıştır. Bu gelişmelerle, Dürzilerin neden silah bırakmadığı ve bu son çatışmanın nedenlerine dair sorular medyada önemli yer bulmuştur.
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Dürzi gruplar neden silah bırakmıyor?
Dürzi toplumunun merkezi hükümetle yaşadığı bu gerilim meydana gelen basit bir olayın sonucu değil, daha karmaşık siyasi dinamiklerin bir yansımasıdır. Dürzilerin ruhani liderlerinden Hikmet el-Hicri’nin söylemleri, toplumsal gerilimin tırmanmasında etkili olmuştur. Dürzilerin silah bırakmamasının en önemli nedenlerinden biri, el-Hicri’nin uzlaşmaya karşı tutumu gösterilmektedir.
El-Hicri Beşşar Esed rejimine karşı savaşta aktif bir şekilde muhalifleri destekleyen bir lider değildi. Venezuela doğumlu olan el-Hicri, 2012 yılında Ahmed el-Hicri’nin vefatının ardından dini liderlik görevini devralmıştır. Uzun süre Esed rejimiyle uyumlu bir çizgide hareket eden el-Hicri, 2021 yılından itibaren rejime yönelik eleştirilerini kamuoyuna açık şekilde dile getirmeye başlamıştır. Bu değişimde, Esed rejimine bağlı bazı generallerin görüşmelerde Dürzi dini otoritesini küçük düşürücü tavırları belirleyici rol oynamıştır.
Eski rejim, el-Hicri’nin eleştirilerine karşı bir özür beyanında bulunsa da el-Hicri eleştirel tutumunu sürdürmüştür. Bu dönemin ardından, el-Hicri’nin muhalif gruplara yaklaşmaktan ziyade, Batı ülkeleriyle ve diplomatik çevrelerle yakın temas içinde olduğu Suriye yerel medyasında sıkça dile getirilmiştir. El Hicri'nin, özellikle 2024 yılından itibaren başta ABD olmak üzere bazı Batılı devletlerle irtibatını güçlendirdiği ve bu ülkelerle doğrudan temas kurduğu gözlemlenmiştir. Dürzi liderliğinin hem İsrail hem de Batılı aktörlerle geliştirdiği bu ilişkiler, Suriye içindeki güç mücadeleleri açısından önemli bir kırılma noktasıdır.
Gazze’de soykırım suçu işleyen İsrail, bu gelişmeleri yakından takip etmekte ve Dürzi liderleri Suriye’deki istikrarsızlığı artırmak için kullanmak amacındadır. İsrail için temel öncelik yeni Suriye yönetiminin güçlenmesini engellemektedir. İsrail, Türkiye ile yakın işbirliği içinde olan Suriye yönetiminin güçlenmesini kendileri açısından tehdit olarak görmektedir. Suriye yönetiminin Bedevi aşiretler ve Dürziler arasındaki çatışmalara müdahil olup bölgede kontrolü sağlaması üzerine İsrail, Dürzi grupları destelemek için Suriye ordusuna yönelik hava saldırılarına devam ediyor.
El-Hicri, yeni Suriye ordusunun Süveyda’ya müdahalesini başlangıçta olumlu karşılamış ve silahlı grupların silah bırakması çağrısında bulunmuştur. Ancak kısa süre sonra tutumunu değiştirerek, ordunun müdahalesine karşı direnmesi için taraftarlarına çağrıda bulunmuştur. El-Hicri, silahları bırakmaya yönelik ilk açıklamayı ise dış baskılar neticesinde yaptığını iddia etmiştir. Bu süreçte, yaşanan çatışmalarda 100’den fazla kişi hayatını kaybetmiştir. 15 Temmuz 2025 itibarıyla, Suriye ordusu Süveyda şehir merkezini kontrol altına almış olsa da İsrail’in Dürzi gruplara desteği devam etmektedir. İsrail, ilişkilerini iyi tuttuğu El-Hicri’yi kullanarak Dürziler ile yeni Suriye yönetimi arasındaki gerilimi artırmaya devam etmektedir. Bu durum, Suriye yönetimin silahsızlandırma politikasının önünde büyük bir engel olarak durmaktadır.
Dürzi liderler arası fikir ayrılığı
Suriye’de düzenlenen ulusal diyalog konferansına katılmayan El-Hicri’nin bu tavrı, onun siyasi otoritesini ve Dürzi toplumu içindeki etkisini tartışmaya açmıştır. Bu durum, Dürzi toplumu içinde farklı siyasi eğilimlerin ve liderlik anlayışlarının ortaya çıktığını göstermektedir. Öte yandan, Suriye hükümetiyle iletişim halinde olan entegrasyon ve silah bırakma sürecine olumlu yaklaşan bazı Dürzi liderler, giderek daha fazla ön plana çıkmaktadır. Bu liderlerin en dikkat çekeni Süleyman Abdulbaki olup, yönetimin desteğini almasıyla siyasi alanda güç kazanmıştır. Ancak bu pozisyonu, aynı zamanda onu dış destekli suikast girişimlerinin hedefi haline getirmiştir.
Dürzi meselesine çözüm arayışı
Gelinen noktada, birçok Batı ülkesi Dürzilerin ayrı bir silahlı grup olarak varlığını sürdürmesini desteklememektedir. Türkiye’nin bölgesel aktör olarak sürece dahil olması, İsrail’e yönelik uluslararası diplomatik baskının artmasına olanak sağlamaktadır. Bu diplomatik çabalar sürerken Suriye ordusunun sahadaki etkinliğini artırması, özellikle Dürzi bölgelerinde kontrolü sağlaması, sorunun sahada çözümüne önemli bir katkı sunmaktadır. Sahadaki bu güç dengesi merkezi yönetimin otoritesini pekiştirerek, yerel grupların silahsızlandırılması ve entegrasyon sürecini kolaylaştırabilir. Yeni yönetimin Dürzi meselesinin çözümüne yaklaşımı, aynı zamanda terör örgütü PKK/PYD’nin de silahsızlandırılmasının gerekliliğine dair önemli bir mesaj içermektedir.
Uzun vadede ise Dürzi toplumu dahil tüm kesimlerin, yeni Suriye'nin üniter yapısına entegre edilmesi, Suriye’nin etnik ve kültürel çeşitliliği bağlamında barış ve istikrarın tesisine katkıda bulunacaktır. Bu liderlerin toplum içindeki meşruiyetlerinin artması, merkezi yönetimle ilişkilerin güçlenmesini sağlayarak siyasi gerilimlerin azaltılmasına zemin hazırlayabilir. Dolayısıyla hem diplomatik hem de askeri stratejilerin eşgüdümlü olarak yürütülmesi silahsızlandırma politikalarının kalıcı çözümü için kritik öneme sahiptir.
[Dr. Ersin Aksoy, araştırmacı ve yazardır.]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.