Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu toplandı
TBMM'de "Terörsüz Türkiye" hedefi doğrultusunda kurulan ve TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında toplanan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, Doğu ve Güneydoğu bölgesinden gelen sivil toplum kuruluşu temsilcilerini dinledi.

TBMM
TBMM Tören Salonu'nda düzenlenen Komisyonun 11'inci toplantısında konuşan Güneydoğu Sanayici ve İş İnsanları Derneği (GÜNSİAD) Başkanı Şahismail Bedirhanoğlu, meselenin çözümü için daha önce yapılan girişimlerin bir şekilde sonuca ulaşamadığını anımsattı.
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Bu defa sorunun çözüleceğine dair beklenti ve kanaatlerin yüksek olduğunu, Meclis'te temsil edilen siyasi partilerin büyük çoğunluğunun destek verdiği bir sürecin devam ettiğini dile getiren Bedirhanoğlu, "Bu bakımdan bu süreç diğer süreçlere göre daha tahkim edilmiş, daha kuvvetli görülmektedir." dedi.
Bedirhanoğlu, sürece toplumsal, siyasal ve bürokratik desteğin de yüksek olduğunu belirtti.
Tarihi bir döneme tanıklık ettiklerini kaydeden Bedirhanoğlu, "Bölgede yaşayan ve uzun süredir iş camiasının sivil toplum örgütlerinde çalışan biri olarak inanılması çok zor gelişmelere şahsen tanıklık ediyoruz. Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla örgütün silahlarını bırakması ve örgütünü feshetmesini açıklaması, gerçekten bölgede yaşayan bizler açısından çok önemli bir iştir ve bu sürecin bence en önemli kritik eşiği de bu olmuştur. 'Evet, artık çatışma ve şiddet bitiyor' inancı bölgede yaşayan başta iş camiası olmak üzere toplumun tüm kesimlerinde oluşmaktadır. 40 yılı aşkındır çatışma ve şiddetle yaşamış biri olarak böylesi gelişmeler karşısında gerçekten büyük heyecan ve büyük mutluluk duyuyoruz. Türkiye'nin geleceğini ipotek altına alan bu meseleyi çözmek zorundayız." sözlerini sarf etti.
Çatışma nedeniyle bölgenin sermaye göçü verdiğini aktaran Bedirhanoğlu, bölgenin birçok sektörde önemli potansiyelinin bulunduğunu ve bunların değerlendirilmesi gerektiğini anlattı.
Beklentilerine ilişkin görüşlerini dile getiren Bedirhanoğlu, Kürtçe'nin hayatın her alanında kullanılmasının önünü açan bir yasal düzenleme beklediklerini söyledi.
Yeni bir sivil anayasada Meclis'in tarihi sorumluluğunun bulunduğunu anımsatan Bedirhanoğlu, "Bölgede oluşan, oluşacak olan güvenlik ve istikrarla birlikte bölgenin ekonomik gelişmesini hızlandırmak, dışarıdan yatırımcıları çekmek ve uluslararası sermayeyi de çekmek için bölgenin potansiyeline uygun yeni teşvik politikaları geliştirilmelidir. Bunun da mutlaka bölge iş camiasının, sivil toplum örgütlerinin görüşü alınarak hazırlanması gerekmektedir. Ayrıca kamu yatırımlarına da hız verilmelidir." ifadesini kullandı.
"Bu komisyon sürecin barışa dönüşmesinin ifadesidir"
Doğu ve Güneydoğu İş Kadınları Derneği (DOGÜNKAD) Başkanı Özlem Külahci Tanaman ise "Terörsüz Türkiye" hedefi doğrultusunda atılan adımlar sonucunda Türkiye'de yeni bir dönemin eşiğine gelindiğini vurguladı.
Süreçle birlikte siyasal alanda olduğu kadar toplumsal yapıda ve ekonomide de büyük bir rahatlama olduğuna dikkati çeken Tanaman, "TBMM çatısı altında kurulan bu komisyon da sürecin barışa dönüşmesinin ifadesidir. Bizim için asıl mesele bu sürecin yalnızca çatışmasızlıkla sınırlı kalmaması, kalıcı barışa, demokrasiye ve ekonomik kalkınmaya evrilmesidir. Demokrasi güçlendikçe toplumun tüm kesimleri kendini ifade edebilir. Farklılıklar tehdit değil, zenginlik olarak görülür. Kadınların üretimde, siyasette ve karar alma mekanizmalarında görünür olması barışın teminatıdır." değerlendirmesinde bulundu.
Kadınların, "Terörsüz Türkiye" sürecine katılımının önemine işaret eden Tanaman, şunları kaydetti:
"İş dünyasının kadın temsilcileri olarak çatışmalara, savaşlara karşı barış süreçlerinde daha büyük bir çaba sarf ederek etkin bir rol alacağımızdan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bugün Türkiye, tarihi bir yol ayrımındadır. Çatışmaların gölgesinde geçen yılları geride bırakmak, güçlü bir demokrasi ve kalkınma temelinde barışa yürümek elimizdedir. Diyarbakır'dan bölge kadınları olarak diyoruz ki barış artık ertelenemez. Barış sadece silahların susması değil, aynı zamanda demokrasinin güçlenmesi, kimliklerin özgürleşmesi, adaletin güvence altına alınması, kooperatifçiliğin güçlenmesi ve ekonominin yeniden ayağa kalkmasıdır."
"Bu süreç, iş dünyası olarak üzerine titrediğimiz bir süreçtir"
Doğu Güneydoğu Sanayici ve İş İnsanları Dernekleri Federasyonu (DOGÜNSİFED) Genel Başkanı Devrim Türk de "Terörsüz Türkiye" sürecinin başlatılmasında ve yürütülmesinde emeği geçenlere teşekkür etti.
"Silahların ortadan kalkmasını, barışın sağlanmasını hedefleyen bu süreç, iş dünyası olarak üzerine titrediğimiz bir süreçtir" ifadesini kullanan Türk, "Terörsüz Türkiye" sürecinin dünyadaki çatışmalı çözüm süreçlerinde uygulanabilecek ya da örnek alınabilecek bir örnek olduğunu belirtti.
Devrim Türk, sözlerini şöyle sürdürdü:
"40 yılı aşkın çatışmalı sürecin tahribatını kısaca özetlersek, ülkemiz ve bölgemiz ekonomik ve sosyal tahribatlar yaşamış, yatırım ortamları olumsuz etkilenmiş, can kayıpları başta olmak üzere maddi ve manevi büyük kayıplar meydana gelmiştir. Sağlık, eğitim, tarım, turizm, madencilik sektörlerinde fırsatlar ve imkanlar heba edilmiş, uluslararası rekabet çabalarımız kısmen sekteye uğramıştır. Köylerimiz, ilçelerimiz ve şehirlerimizde mekansal olarak yıkımlar yaşanmış. Kırsaldan kente zorunlu göç sosyal ve ekonomik sorunlara, toplumsal travmalara neden olmuştur."
Türk, "Süreç sonunda yapılacak düzenlemelerle sınır ticaretinin geliştirilmesi, bölge ekonomisinin, ülke ekonomisine katkısının artırılması sağlanmalı. Bugün çeşitli teşvikler uygulanıyor ama yeni dönemde bölgeye özgü yeni ve cazip teşvikler de oluşturulmalı." görüşünü paylaştı.
Son dönemde konuşulan yeni anayasa çalışmalarını önemsediklerini ifade eden Türk, toplumun genelini kapsayan, bireysel ve toplumsal hakları geliştiren ve koruyan demokratik bir anayasa yapılmasını desteklediklerini aktardı.
"Terörsüz Türkiye süreci, güvenlik korucularını dışlayan bir sürece dönüşmemelidir"
Anadolu Güvenlik Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu Genel Başkanı Orhan Kandemir ise bugün itibarıyla yaklaşık 50 bin güvenlik korucusunun yurt içinde ve sınır ötesinde güvenlik güçleriyle görev yaptığını anımsattı.
Devlete ve millete sadakatle, adanmışlıkla bağlı güvenlik korucularının sosyal haklarının iyileştirilmesini isteyen Kandemir, korucuların can güvenliğinin ve göreceli bir refah içerisinde yaşamlarını sürdürebilmesinin, hem bölgenin istikrarı hem de devletin bekası için büyük önem taşıdığını belirtti.
Süreç kapsamında, güvenlik korucularının görev ve yetkilerine, hangi koşullarda görev yapacaklarına ilişkin kararların İçişleri Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Konfederasyonla koordine edilerek alınmasını talep eden Kandemir, şu ifadeleri kullandı:
"Terörsüz Türkiye süreci, güvenlik korucularını dışlayan bir sürece dönüşmemelidir. Güvenlik korucularına verilecek yeni statü terörsüz bir Türkiye'nin en önemli güvencelerinden biri olmaya devam edecektir. Şehit güvenlik korucularının aileleri ve gazilerin barış süreci ile birlikte çok hassas ve kırılgan bir yapıya büründüğü, yer yer de küskünlüklerin olduğu aşikardır. Bu hassasiyetin giderilmesi için ikna edici faaliyet ve organizasyonların düzenlenmesinin 'Sizinle devletin işi bitince sizi bir tarafa atacaklar' şeklindeki propagandaların da etkisiz kılınmasına yol açacaktır."
Devletin, güvenlik korucularına sahip çıkması gerektiğini dile getiren Kandemir, "Aksi bir çıkarım, aksi bir yaklaşım ileride gelişebilecek olumsuz koşullarda yalnız güvenlik korucularının değil devletinin yanında olan veya olması muhtemel kesimlerin de güvensizlik içerisinde devletten uzaklaşmalarına neden olabilecektir. Güvenlik korucularının geleceği her türlü siyasi kaygının ötesinde devletin bekası kapsamında ele alınmalıdır." değerlendirmesinde bulundu.
Güvenlik koruculuğu sisteminin, terör tehdidinin varlığı nedeniyle hayata geçirildiğine işaret eden Kandemir, "Bizler, terörden arınmış bir Türkiye hedefine kararlı destek vermekteyiz. Camiamız bugüne kadar yaklaşık 2 bin şehit ve 3 bin gazi vermiş, bölgenin asli unsurlarıdır. Bugün biz, güvenlik korucuları, devletimizin ve milletimizin hizmetinde vatanın bütünlüğü için devletimizin alacağı her türlü kararın yanında olduğumuzu ve bu süreçte üzerimize düşen tüm sorumlulukları yerine getirmeye hazır olduğumuzu beyan ediyoruz." diye konuştu.
"Türk ve Kürt kardeşliğinin yeniden tesisi, İsrail saldırganlığına karşı alınabilecek en büyük tedbirdir"
Kadim Aşiretler Federasyonu Genel Başkanı Rasim Aslan da birlik ve beraberliğe, kardeşliğe ve kucaklaşmaya vesile olacak her türlü olumlu adıma destek olacaklarını söyledi.
Komisyonun amacının, ortak akıl ve aklıselimle kanayan yaraya derman olup kardeşlik üzerine yeniden müreffeh bir gelecek inşa etmek olduğunu belirten Aslan, Türkiye'de yaşayan herkesin eşit düzeyde birinci sınıf vatandaş olarak kabul edilmesi, yerel yönetimlere ilişkin kanunların yaşananlar açısından gözden geçirilerek yeniden düzenlenmesi, üst görevlendirmelerde her türlü ayrımcılıktan uzak, liyakat ve ehliyete dayalı adil bir görevlendirme sisteminin getirilmesi, ana dilde eğitim gibi alanlarda yapılan düzenleme ve iyileşmelerin yasal güvence altına alınmasının önemli olduğunu savundu.
Doğu ve Güneydoğu'daki iller ile batı illeri arasındaki ekonomik gelişmişlik farkını ortadan kaldıracak ve insanların refah seviyesini yükseltecek tedbirlerin alınması gerektiğini anlatan Aslan, "Bu sorunların çözümüne katkı sunacak, kardeşliğin pekişmesine vesile olacak kişi ve gruplar, bütün insanlığın takdirini ve Allah'ın rızasını kazanacak. Ayrıca Türk ve Kürt kardeşliğinin yeniden tesisi, İsrail saldırganlığına ve yayılmacılığına karşı alınabilecek en büyük tedbirdir." sözlerini sarf etti.
Komisyonun ikinci oturumunda konuşan Mezopotamya Göç İzleme ve Araştırma Derneği (GÖÇ-DER) Başkanı Murat Sarı, 1990'lı yıllarda güvenlik odaklı politikalar kapsamında boşaltılan köylere ilişkin verileri paylaştı.
Milyonlarca insanın zorla göç ettirildiğini ve uzun yıllar kendi topraklarına, evlerine, tarım alanlarına ve geçim kaynaklarına erişimden mahrum kaldıklarını belirten Sarı, bu süreçte yaşanan zorunlu göçün sadece fiziksel yer değiştirmeyi değil, aynı zamanda ciddi sosyoekonomik, kültürel ve psikolojik yıkımları da beraberinde getirdiğini kaydetti.
Hak ihlallerinin tanınmasını, araştırılmasını, yeni ve kapsayıcı bir yasal düzenleme yapılmasını isteyen Sarı, zorla göç ettirilenlerin geri dönmesi ve köylerin yeniden inşası için gerekli çalışmaların yapılmasını istedi.
"Kardeşlik hukuku ne gerektiriyorsa o şekilde davranılmalı"
Mezopotamya İslami Araştırmalar Federasyonu temsilcisi Abdullar Sağır, komisyonun hedeflerinden birinin de Türkiye'de yaşayan halkların ve inanç gruplarının arasında kardeşliğin tesis edilmesi olduğunu söyledi.
Ana dilde eğitim hakkının kullanılmasının önünün açılmasına dikkati çeken Sağır, "Hepimiz kardeşiz. Kardeşlik hukuku ne gerektiriyorsa o şekilde davranılmalı. Empati kurularak mutlaka kanunlar o şekilde düzeltilmeli. Hatalarla yüzleşilmeli ve gerekiyorsa özür dilenmelidir." ifadelerini kullandı.
"Terörsüz Türkiye" sürecini desteklediklerini vurgulayan Sağır, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun çalışmalarını takdir ettiklerini söyledi.
MHP ve DEM Parti'li milletvekillerinden İTTİHAD Başkan Yardımcısı Şimşek'e tepki
İslami Tebliğ Tedris İlim Hareketi Adamları Derneği (İTTİHAD) Başkan Yardımcısı Mehmet Beşir Şimşek, Kürtler ve Türklerin bin yılı aşkındır birlikte, kardeşçe yaşadıklarını, aynı değerler uğruna mücadele verdiklerini, aynı idealler uğruna yol yürüdüklerini, ortak acılar ve sevinçlerle 100 yıllar boyu bir kader birliği oluşturduklarını anlattı.
PKK'nın hiçbir zaman Kürtler adına bir iş yapmadığını belirten Şimşek, "PKK, devletin polisiyle, askeriyle ne kadar bir çatışma içerisine girmişse bir o kadar da Kürt halkına belki daha büyük zararlar vermiştir. Sanki burada PKK bütün Kürt halkının gerçek temsilcisiymiş gibi eğer bir iş yapılacaksa bu yanlıştır." sözlerini sarf etti.
Şimşek'in geçmişteki bazı olayları dile getirirken kullandığı ifadeler üzerine MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız ve DEM Parti milletvekilleri Şimşek'e tepki gösterdi. Tartışma sırasında komisyon üyesi DEM Parti'li milletvekilleri salondan ayrıldı.
Tartışma esnasında araya giren TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, çok zor bir meselenin çözümüyle ilgili çok büyük mesafe alındığını ifade ederek, herkesin kullandığı dile ve üsluba dikkat etmesinin önemli olduğunu vurguladı.
Kurtulmuş, şunları söyledi:
"Bu süreçte, 50 yıllık bir süreçten bahsediyoruz, büyük acılar yaşandı. Bu büyük acıların her birisinin üzerine gitmek, acıları deşmek, bunların üzerinde konuşmak, çözüme en ufak bir fayda sağlamayacaktır. Prensip olarak 'bunları geride bırakalım' dedik. Sizin oturduğunuz bu masanın bir tarafında şehit aileleri, gazilerimiz oturdu, diğer tarafında Barış anneleri oturdu. Herkes şunu söyledi, 'biz evlatlarımızı şehit verdik ama barış sağlanacaksa geçmişte yaşadıklarımızı gömmeye hazırız.' Bir başkası da 'biz artık evlatlarımızı değil silahlarımızı gömmek istiyoruz.' dedi. Böyle olumlu bir şekilde yürüyen süreçte ısrarla bugüne kadar geçmişte yaşananların gündeme getirilmesi, bunların üzerinde yeni bir siyasi polemiğin ortaya çıkarılması ve ayrışmayı sağlayacak birtakım gelişmelere imza atılmamasını temin etmeye çalıştık."
DEM Partili komisyon üyeleri, Şimşek'in konuşmasını tamamlamasının ardından salona döndü.
Daha sonra söz alan Medrese Alimleri Vakfı Başkanı Tayyip Elçi, geçmişi kurcalamadan yeni bir sayfanın açılması gerektiğini söyledi.
Kürtler ile Türklerin ümmet çatısı altında yüzyıllarca birlikte yaşadığına işaret eden Elçi, "PKK, Kürtlerin kurduğu bir örgüt değil, Kürtlerin devlete karşı başkaldırma hareketi değil, Kürtlerin yönettiği bir örgüt değil, Kürtlerin haklarını arayan bir örgüt hiç değildir. Dolayısıyla örgütün yapıp ettikleri Kürtlere mal edilemez ve örgüt Kürtlerin temsilcisi olarak kabul edilemez." diye konuştu.
Elçi, yeni bir yüzyılı inşa etmek, iç cepheyi tahkim edebilmek ve Türkiye'de yaşayan tüm halklar arasında kardeşlik ve birlik ruhunu diri tutmak için, yakın tarihle cesurca yüzleşmek ve geçmiş yüzyılın ağırlıklarından kurtulmak gerektiğini kaydetti.
Medrese Alimleri Vakfı Başkan Yardımcısı Fethullah Ayte ise medreselerin önemine değinerek "Kurtuluş Savaşı'nın en kritik dönemlerinde medrese alimleri ve onların yetiştirdiği müderrisler Anadolu'nun bağımsızlık mücadelesine hem fikri hem de fiili olarak büyük katkı sunmuştur." ifadelerini kullandı.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, değerlendirmede bulundu
Kurtulmuş, TBMM Tören Salonu'nda düzenlenen, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun 11. toplantısında Doğu ve Güneydoğu bölgelerinden gelen sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin konuşmasının ardından değerlendirmede bulundu.
Türklerin ve Kürtlerin en temel, ortak değerlerinden birisinin Müslümanlık olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, "Biz iki yönden kardeşiz. Bir kere insan kardeşiyiz. Adem ve Havva'nın çocukları olmak bakımından kardeşiz. Hiçbir ayrımımız yoktur. İkincisi Müslüman kardeşiyiz. Bu hocalarımızın da ayetlerle, hadislerle bugün önümüze koyduğu bir gerçektir. Bu kardeşliği bozacak her türlü söz ve eylemi kategorik olarak reddettiğimizi ifade etmek istiyorum." diye konuştu.
Yeni bir sürecin başladığını belirten Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu ülkede Türklerin ve Kürtlerin, milletimizin arasına birtakım fitneler kurulmaya çalışıldı. Eğer tarihi şöyle incelemeye kalkarsak inanın ki önümüze çıkan bu tarihi fırsatı yakalamak şöyle dursun, tarihin gerisine gideriz. Her acının arkasında kim var, kimler var, nasıl var, niye var, o günün şartları içerisinde konuşmaya başlarsak değil toplantılar, oturumlar yıllar yetmez. Dolayısıyla en baştan bir prensibi söyledik. Bu millet çok acı çekti. On binlerce insan öldü, binlerce insanımız şehit oldu. Analar çok ağladı, artık analar ağlamasın. Türkiye ortak bir geleceği, yeniden tarihten getirdiği çok güzel örnekler verdiniz, Ahmed-i Hani'yle Selahattin Eyyubi'yle, Yunus Emre'yle Dede Korkut'u birbirinden ayıracak hiçbir şey yoktur. Ortak kültürümüz ve kimliğimiz içerisinde biz dün ne olduğunu tartışmayı değil, yarın nasıl bir Türkiye'yi, güçlü, müreffeh, Türk'üyle, Kürt'üyle, Arap'ıyla hep beraber bir ve beraber olmuş, demokrasiyle, adaletle ve refahla güçlenmiş bir Türkiye'yi nasıl inşa edeceğimizi konuşacağız."
Numan Kurtulmuş, "Halkımızın yüzde 95'i Müslümandır. Hazreti Ali Efendimizin atadığı Mısır valisine söylediği nasihat fevkalade değerlidir, 'Bil ki insanlar iki sınıftır. Ya yaratılışta eşindir ya dinde kardeşindir'. Biz Türkler ve Kürtler arasındaki birliği, beraberliği, kardeşliği bu çerçevede görüyoruz, bu çerçevede görmek zorundayız. İnşallah hep beraber çok güçlü bir geleceği kuracağız. Ben herkese çok teşekkür ediyorum." ifadesini kullandı.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunun, 24 Eylül Çarşamba günü saat 11.00'de yapılacak toplantısında düşünce kuruluşlarını dinleyeceklerini kaydetti.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.