Kültür

"Masumiyetin Yankıları", bir sanatçının Gazze'deki soykırıma sessiz direnişini anlatıyor

Yönetmen ve senarist Ensar Altay, "(Samareh) Dünyanın görmezden geldiği bu soykırımı kabullenmeyip her bir çocuk hatırına ne kadar büyük ve korkunç bir acıyla yüz yüze olduğumuzu gösterebilmek için bir ölçek oluşturuyor, bir dizayn yapıyor." dedi.

Asya Setinay Karagül  | 24.11.2025 - Güncelleme : 24.11.2025
"Masumiyetin Yankıları", bir sanatçının Gazze'deki soykırıma sessiz direnişini anlatıyor

İstanbul

TRT yapımı "Masumiyetin Yankıları" (Echoes of Innocence) belgeseli, Gazze'de yaşanan soykırıma sanatçı olarak yanıt veren Behn Samareh'in etkileyici direnişini beyaz perdeye taşıyor.

Yönetmen Ensar Altay'ın dünya prömiyerini 16. TRT Uluslararası Belgesel Ödülleri'nde yapan yeni filminin görüntü yönetmenliğini Kürşat Üresin, yapımcılığını Aslıhan Eker Çakmak üstlendi.

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

Filme ilişkin AA muhabirine açıklamada bulunan Altay, zengin ülkede yaşayan ve paraya ihtiyacı olmayan bir adamın, Gazze'deki çocuklar için sağlığını hiçe sayarak harekete geçmesinin belgeselde anlatıldığını belirterek, "Yapabileceği en iyi şeyi yaparak direniyor. Dünyanın görmezden geldiği bu soykırımı kabullenmeyip her bir çocuk hatırına ne kadar büyük ve korkunç bir acıyla yüz yüze olduğumuzu gösterebilmek için bir ölçek oluşturuyor, bir dizayn yapıyor." dedi.

Sanatçının sağlığı ile ilgili sorunlara rağmen yaptığı bu eylemi gördüklerinde harekete geçtiklerini dile getiren Altay, "Bu adam, bir artist olarak yapabileceği en iyi şeyi yapıyordu. Biz de yapabileceğimiz en iyi şeyi yaptık. Onun hakkında bir film yaptık." ifadelerini kullandı.

"Çocukların acısı, çığlığı, Kaliforniya çöllerinde bir adamı uyutmuyordu"

Altay, Samareh'in aktivist olmadığını, gördüğü acı üzerine sanatını icra ettiğini vurgulayan Altay, şunları kaydetti:

"O çocukların acısı, çığlığı o kadar sertti ki Kaliforniya'nın çöllerinde bir adamı uyutmuyordu. O ses, o çocukların seslerinin yankıları, o çöllere kadar ulaşmıştı. Siz ne yaparsanız yapın, o yankıyı engelleyemiyordunuz. Çok devasa bir yankı. O modern dünyada oluşan o yankıyı anlatmayı istedik."

İsrail'in gerçekleştirdiği soykırımda 19 bin çocuğu öldürdüğüne işaret eden Altay, "Gözümüzün önünde gerçekleşen ve 19 binden fazla çocuğun öldürüldüğü bir soykırım. Yarın medyayla, sinemayla algıyı değiştirmeye çalışırlarsa ki böyle güçleri var, gerçek önümüzde. Bu gerçeği belgelemek, bunu belgesellerle, filmlerle kalıcı hale getirmek, bu endüstrideki herkesin insanlık borcu." ifadelerini kullandı.

Yönetmen Altay, Türkiye'de belgesel sinemanın hem yerel hem de uluslararası alanda iyi bir noktaya gittiğine dikkati çekerek, "Sinemanın en temiz hali belgesel. Bu ne kadar iyi bir noktaya giderse bizim gerçeğimiz o kadar yankılanacak." diye konuştu.

Yeni projelerine de değinen Altay, yaklaşık üç yıldır nazar teması üzerine çalıştığını dile getirdi.

"Bir hiçliğin ortasındaydım"

Belgesele ilham veren sanatçı Behn Samareh de Gazze'deki çocuklar için "geçici anıtı" yaratma ilhamının, o dönemde 8 bin olan kayıp sayısını görselleştirme ihtiyacından doğduğunu söyledi.

Fikrin, arkadaşı ile sohbet ettiği sırada ortaya çıktığını dile getiren Samareh, şu bilgileri verdi:

"Bu tür travmatik olaylardan sonra insanların genelde yaptığı gibi sohbet ediyorduk. O zamanlar sayı sadece 8 bin civarındaydı. Biz de 'Bu rakamın ne kadar büyük olduğunu hayal edebilsek nasıl olurdu?' diyorduk. Dürüstçe düşündüm ki bunun ne olduğuna dair bir görsele sahip olduğumuzda insanlar, belki onunla biraz daha fazla bağ kurabilir. Daha sonra bu görselleştirme sürecinin nasıl işleyebileceğini düşünmeye başladım. Bir hiçliğin ortasındaydım. Yalnızca bir şey yapmak istemiyor, bunu göstermenin yolunu bulmak istiyordum."

Bombay Beach'te her bir kayıp çocuk için bir delik açtığını belirten sanatçı, bu fikrin hiçbir şey üretmeyen, geçici ama büyüklüğüne dair doğru ölçek veren bir yöntem olduğunu vurguladı.

Samareh, sürecin duygusal olarak zorlayıcı ama aynı zamanda terapötik ve arındırıcı olduğunun altını çizdi.

"Masumiyetin Yankıları belgeseli zirve noktası"

Bir yıldan uzun süredir her gün bunu yaptığını anlatan sanatçı, "O dünyanın içine çekilmiş gibiydim. Her sabah uyanıyordum ve ilk işim sosyal medyayı hazmetmek ve neler olduğunu öğrenmek oluyordu. Bu da bariz bir şekilde içimdeki pek çok duyguyu harekete geçiriyordu." dedi.

Sanatçı, sürecin sadece varoluşsal eylem olmadığına dikkati çekerek, "Bu, benim hayatımda da olumlu bir amaca hizmet etti yani tamamen varoluşsal bir eylem değildi. Kişisel bir bileşeni de vardı." değerlendirmesinde bulundu.

Çalışmasının belgesele aktarılmasından duyduğu minnettarlığı ifade eden Samareh, "Bu, özünde, çöldeki bir avuç delikten ibaret. Hepsi bu. Temsil edilme şekli, film ekibinin bunu tasvir etme şekli, insanların şu anda yaşadığı deneyime yol açan şey oldu. Benim mutlak minnettarlığım ve teşekkürlerim, bunu yapan TRT ekibine gidiyor. Zaman ayırdıkları için, koskoca bir çölün ortasında bir ay kadar çalıştılar. Kendilerini bu deneyime adadılar." dedi.

Masumiyetin Yankıları belgeselinin zirve noktası olduğunu dile getiren Samareh, "Bu belgeselde verilen mesajın devamlılığının sağlanması için başka bir yol açılmasını umuyorum. Çok fazla değil belki ama bunun bir sonraki aşama için bir araç olacağını düşünüyorum. Bu konuda umudum ve inancım var." şeklinde konuştu.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.