Dolar
39.84
Euro
46.64
Altın
3,294.36
ETH/USDT
2,445.40
BTC/USDT
107,492.00
BIST 100
9,301.05
Gündem

Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri sahiplerini buldu

Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın katılımıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen törenle sahiplerini buldu.

19.12.2018 - Güncelleme : 20.12.2018
Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri sahiplerini buldu

ANKARA

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri Töreni'nde, bu yılki ödüllerin tarih ve sosyal bilimler alanında Prof. Dr. Mehmet İpşirli, sinema alanında Türker İnanoğlu, müzik alanında Erol Sayan, sanat ve fotoğraf alanında İzzet Keribar, vefa ödülü alanında ise Mehmet Akif Ersoy adına torunu Selma Argon'a verileceğini belirtti.

"Kültür, bir milletin bağımsızlığının sembollerinden biridir"

Ödül kazanan kişileri tebrik eden Erdoğan, ayrıca Türkiye'nin maziden atiye uzanan büyük yolculuğuna kendi alanlarında katkı yaptıkları için şükranlarını sundu.

Cumhurbaşkanlığı ödüllerini, devletin ve milletin kültür sanat insanlarına teşekkürünün, takdirinin bir nişanesi olarak verildiğine işaret eden Erdoğan, "Marifet iltifata tabidir. Bize göre kültür, tıpkı toprak, bayrak, ordu, para gibi bir milletin bağımsızlığının sembollerinden biridir." diye konuştu. 

Dünyanın en güçlü ülkelerine bakıldığında ordularından ziyade, kültürel iktidarıyla bu konuma geldiklerine değinen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Günümüzde kültür endüstrisi öyle bir seviyeye geldi ki, dünyada girmediği, ulaşmadığı, tesir etmediği yer kalmadı. Sinemadan müziğe, giyimden teknolojiye ve mimariye kadar her alanda bu etkiyi görüyoruz. İşte bu gerçek bizi kültür sanat politikalarımıza dört elle sarılmaya itiyor. Geçtiğimiz 16 yılda demokraside ve ekonomide çok büyük devrimlere imza atan Türkiye, maalesef eğitim ve kültür sanat politikalarında arzu ettiğimiz mesafeyi kat edememiştir. 

Esasen bu alandaki gelişmelerin, diğer yatırımlar gibi sadece devlet projeleriyle, kamu imkanlarıyla sağlanabilmesi işin tabiatına da uygun değildir. Millet olarak topyekun bir mücadeleyle ülkemizi kültür, sanatta ileriye taşıyabiliriz, çünkü bu faaliyetler sonuç itibariyle bireysel çabaya, üretkenliğe dayalıdır. Devlete düşen görev, bireylerin bu gayreti ortaya koyabilecekleri iklimi tesis etmektir. İnşallah yeni dönemde bu doğrultuda çok daha büyük adımları hep birlikte atacağız."

"Medeniyet esasta bir inşa faaliyetidir"

Türkiye'nin son bir asrının siyasi ve sosyal alanların yanında kültür sanat bakımından da çok büyük kırılmaları yaşadığını aktaran Erdoğan, "Bu süreçte dilimiz öylesine büyük bir değişime uğramıştır ki dedeler torunlarıyla sağlıklı iletişim kuramaz hale gelmiştir. Aynı şekilde müzik zevkimizde çok ciddi değişmeler yaşanmıştır. Giyim kuşamdan yeme içmeye kadar her alanda bu sıkıntının emarelerine şahit oluyoruz. Kültür sanat dünyamızın kuraklığının en başta gelen sebeplerinden biri de budur." değerlendirmesinde bulundu.

"Yitik, kaybedildiği yerde aranır" atasözüne atıfta bulunan Erdoğan, "Bize düşen görev, medeniyetimizin üç tasavvurunu; kalbiselimi, zevkiselimi, aklıselimi kendi tarihimizde kendi geçmişimizde aramak, bulmak, yeniden yorumlamak ve geleceğe taşımaktır. Kalbi selimle kalplerimizi, zevki selimle gönüllerimizi, aklı selimle zihnimizi yeniden doyuracak, zenginleştireceğiz." dedi. 

"Medeniyet, esasta bir inşa faaliyetidir." ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bu faaliyetin temeli de ilim ve hikmettir. Şayet bu temel sağlamsa ortaya göz alıcı bir köşk çıkar. Tam tersi temel çürükse elimize sadece yıkık dökük bir gecekondu geçer. Biz, uzunca bir süre ecdadın ihtişamlı medeniyet mirasına sırtımızı dönüp, kendimizi her alanda gecekondulara, kaçak yapılara mahkum ettik. Halbuki bizim tarihimizde ilim ve sanat insanlarının müstesna bir yeri vardır. Kanuni Sultan Süleyman'ın 'Benim zamanında hiçbir şey olmasa bile Baki gibi bir şairin bulunması yeter saadettir' dediği rivayet edilir. Bugün ülkemizin ve genel olarak medeniyet coğrafyamızın yaşadığı sorunlar, ilme, hikmete, tefekküre, gayrete, azme ve tevekküle yeteri kadar sarılmıyor olmamızdan kaynaklanıyor."

"Mehmet Akif Ersoy'un fikir mirası"

Kur'an-ı Kerim'deki bazı ayetlere işaret eden Erdoğan, "Gitmemiz gereken yolu orada gösteriyor. 'Akletmez misiniz, düşünmez misiniz?' Bunlar bizim için çok ciddi uyarılar. Kültür sanat alanındaki kısırlığı aşmak için yapmamız gereken budur. Aklımızı kullanmamız, geçmişten ve bugünden gereken dersleri çıkarmamızdır." diye konuştu.

Bunun için çok kıymetli bir müktesebata sahip olunduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz, bu alanda zenginiz, fakir değiliz. Sadece varisine vefa ödülünü takdim edeceğimiz merhum Mehmet Akif Ersoy'un fikir mirası bile önümüzde yeni yollar açmaya yetecek kadar zenginliktedir." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kurtuluş Savaşı'nın ruhunu anlatan İstiklal Marşı'nın, milletin yeniden ayağa kalkışının destanı olan Çanakkale şiiri ve her biri ayrı kıymete sahip mesajlar içeren eserlerinin Mehmet Akif'in ismini tarihe altın harflerle kazıdığını kaydetti.

'İstiklal şairi Ersoy'un ömrünün son günlerini geçirdiği daire müze evine dönüştürülecek'

Mehmet Akif Ersoy'un hayatı ve geride bıraktığı eserlerin başlı başına Türk milletine verilmiş bir ödül olduğunu belirten Erdoğan, törende Ersoy adına varisine takdim edilecek ödülün, sadece milletin istiklal şairine olan vefasının ifadesi olduğunu söyledi.

Devlet olarak, merhum Ersoy'un mirasına sahip çıkma adına önemli bir adım attıklarını dile getiren Erdoğan, "Kültür ve Turizm Bakanlığımız, merhum Mehmet Akif'in Mısır'dan Türkiye'ye döndüğünde İstanbul'un Beyoğlu ilçesinin İstiklal Caddesi'nde bulunan Mısır apartmanının dördüncü katındaki daireyi kamulaştırdı. Milli şairimizin ömrünün son demlerini geçirdiği bu daireyi Mehmet Akif Ersoy Müze Evi'ne dönüştürüyoruz." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, müze evinin ne tür objelerle zenginleştirileceği ve millete nasıl kazandırılacağı konusunda değerlendirmeler ve istişareler yapılacağını aktardı.

Dairenin teslimatının daha yeni yapıldığını belirten Erdoğan, "Bu adımı atalım istiyoruz ve İstanbulumuzun en işlek yerinde İstiklal Caddesi'nde böyle bir müzeye dönüştürmesi çok çok isabetli olacaktır diye de düşünüyoruz. İstiklal Marşı şairimize ait pek çok eser ve şahsi eşyanın da sergileneceği bu müze evinin bilhassa gelecek kuşaklara üstadı daha yakından tanıma ve anlama imkanı vereceğine inanıyorum." ifadesini kullandı.

"Toplumla barışık sanat ve edebiyat insanları ayakta kalmayı başarmış"

Erdoğan, "Mehmet Akif'in bize tuttuğu ışığı yeteri kadar değerlendirebildiğimizde onun aziz hatırasını hakkıyla yad etmiş olabiliriz. Ancak ülkemizde veya ülkemize baktığımızda gördüğümüz şudur, Türkiye'nin yeni Mehmet Akiflere, Ahmet Hamdi Tanpınarlara, Necip Fazıllara, Nazım Hikmetlere, Arif Nihat Asyalara, Kemal Tahirlere ihtiyacı bulunuyor. Aynı şekilde müzikte yeni Dede Efendiler, Itriler, Hacı Arif Beyler, Aşık Veyseller, Muzaffer Sarısözenler, Neşet Ertaşlar yetiştirmeden özgürlüğümüzü koruyamayız." diye konuştu.

Mimar Sinan gibi kendi alanında asırlarca devam edecek, ekoller oluşturacak mimarların yetiştirilmesi gerektiğini ifade eden Erdoğan, Mimar Sinan'ın ömrüne 800'e yakın projeyi sığdırdığını söyledi.

Erdoğan, gelecek sürecin, Türkiye ve millet için kültür, sanat alanındaki kişilerle yeni bir yükseliş dönemine dönüşeceğine inandığını dile getirdi.

Kültür ve sanatın tabiatı gereği sivil, özgür ve vesayet kabul etmeyecek bir karakterde olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Tek tipçiliği, tek sesliliği dayatan totaliter rejimlerde sanatın layıkıyla neşvünema bulması bu sebeple pek mümkün olmaz. Aynı şekilde toplumların kutsallarını inançlarını, bunları küçümseyen, hafife alan, tahfif eden yahut ideolojik siparişlere göre köreltmeye çalışan kişinin yaptığı işin adı, kültür veya sanat değildir. Esasen bu tarz işlere tevessül edenlerin isimleri ve eserleri tarihin tozlu raflarında kaybolup gitmiştir. Buna karşılık içinden çıktığı toplumla barışık sanat ve edebiyat insanları isimleri ve eserleriyle asırlarca ayakta kalmayı başarmışlardır. Dünya ve Türk klasikleri bu anlayışın örnekleriyle doludur."

Türkiye'nin bir yandan geçmişteki değerlerine sahip çıkarken, diğer yandan da bunların izinde yeni kültür ve sanat insanları yetiştirmek mecburiyetinde olduğunu dile getiren Erdoğan, küresel düzeyde dolaşıma girecek eserler üretecek kültür ve sanat insanlarının yanında bulunmanın en baştaki görevleri olduğunu kaydetti.

"Türkiye'nin 2053 ve 2071 vizyonunun önemli bir ayağı, kültür sanat başlığı"

Erdoğan, her fırsatta kültür ve sanat insanlarıyla birlikte olmaya önem verdiklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bazı çevrelerin hüsnüniyet ürünü bu gayretimize dahi tahammül edemediklerini üzüntüyle takip ediyoruz. Ülkemizin en büyük sorunu kendi toplumunu, ülkesini küçümseyen bir grubun uzunca bir süre kültür sanat dünyamızı adeta esir almasıdır. Hamdolsun bu esaret yavaş yavaş ortadan kalkıyor. Özellikle gençlerimiz arasında geleceğimiz adına bize ümit veren güçlü bir kıpırdanışın, arayışın, sorgulamanın giderek yükseldiğini görüyoruz. Türkiye'nin 2053 ve 2071 vizyonunun önemli bir ayağını da kültür sanat başlığı oluşturacaktır. Bugün dünyanın neresine gidersek gidelim televizyonun düğmesine dokunduğumuzda karşımıza mutlaka ülkemizde yapılmış bir televizyon dizisi çıkıyor. Bunlar da bizi mutlu ediyor. Demek ki çalıştığımızda, emek verdiğimizde, mücadele ettiğimizde, televizyon gibi rekabetin çok üst düzey olduğu bir alanda netice elde edebiliyoruz. Aynı başarıları diğer alanlarda göstermememiz için hiçbir sebep göremiyorum."

Erdoğan, 2018 Yılı Kültür Sanat Büyük Ödüllerini takdim ettikleri hocaları ve üstatları kutladı. Vefa ödülünün verildiği Mehmet Akif Ersoy'u rahmet ve şükranla yad eden Erdoğan, kültür, sanat politikaları kurulunun eserleri arasında Divan-ı Hümayun'un da yayınlanması fırsatının bulunmasını temenni etti.

"Daha güzel eserler vermek üzere çalışmaya başladık"

Tarih ve sosyal bilimler alanında ödüle layık görülen Prof. Dr. Mehmet İpşirli, burada yaptığı konuşmada, böyle bir ödülü Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın elinden almanın büyük bir şeref olduğunu vurguladı.

İpşirli, son yıllarda tarih alanında araştırmaların yapılabilmesi için sağlanan imkanlara dikkati çekerek, Divan‑ı Hümayun Mühimme Defterleri'nin de Türk Tarih Kurumu öncülüğünde yayımlanması talebinde bulundu. 

Dün geçirdiği kaza nedeniyle kürsüye tekerlekli sandalyeyle gelen, sinema alanında ödül alan yönetmen-yapımcı Türker İnanoğlu, "20 yaşında sinemaya başladım, 82 yaşındayım, 62 senedir gecemle gündüzümle Türkiye'nin dört bir tarafıyla, Asya'sı, Afrika'sıyla her tarafta çalıştım. Bir şeyler yapmaya gayret ettim. 228 uzun metraj sinema filmi, 4 bin bölümden fazla televizyon dizisi, 10 bin saatin üstünde de televizyon programları hazırladım." diye konuştu.

Müzik alanında ödül alan usta besteci Erol Sayan da şunları kaydetti:

"Bir besteci olarak böyle bir ödüle layık görülmemiz bizi son derece onurlandırdığı gibi bir de teşvik etmiştir. Nasıl bir teşvik, Sayın Cumhurbaşkanımız bu ödülle diyorlar ki 'Bugüne kadar yaptığınız eserler tamam, güzel. Bundan sonra daha da güzel, kendinizi aşan ve daha çok seveceğiniz eserler meydana getirin.' Bu güzel tavsiyeye, desteğe, bu değer verişe aynen karşılık vermek üzere bugünden itibaren daha güzel eserler vermek üzere çalışmaya başladık, bilin." 

Sayan, konuşmasının ardından ünlü eseri "Geçsin günler haftalar"ı seslendirdi. Sayan'a Murat Bardakçı da tamburla eşlik etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan da salondaki yerinden zaman zaman şarkıya katıldı. 

"Yaşamımın en mutlu ve en unutulmaz günü" 

Sanat/fotoğraf alanında ödüle layık görülen sanatçı İzzet Keribar ise ödüle layık görülmesinden dolayı Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Kültür ve Sanat Politikaları Kuruluna teşekkürlerini ileterek, bu ödülü hem kendi ve ailesi hem de fotoğraf camiası adına aldığını dile getirdi. 

Bu yılki vefa ödülünün sahibi olan şair Mehmet Akif Ersoy adına ödülü alan torunu Selma Ersoy Argon da dedesinin 11 yıl Mısır'da gurbette kaldığında yaşadığı üzüntüyü anlattı. 

Ersoy'un millete emanet ettiği haklı davasını Mehmet Akif Ersoy Düşünce Derneği çatısı altında sürdürdüklerini anlatan Argon, "Sayın Cumhurbaşkanım, bugün değerlerimize, milli birlik ve beraberliğimize sahip çıkarak geleceğin güçlü Türkiye'sini kültür ve sanatla bilim ve teknolojiyle inşa etmeliyiz." değerlendirmesinde bulundu. 

"Safahat'ın eğitim müfredatımızda yer almasını arzu ediyoruz" 

Mehmet Akif Ersoy'un bu idealle yürüttüğü çalışmaları anımsatarak, umudunu hiç kaybetmediğini vurgulayan Argon, 15 Temmuz darbe girişiminin yaşandığı gece Türk gençliğinin ortaya koyduğu büyük cesarete dikkati çekti. Argon, şöyle devam etti:

"Türkiye, Türkiye'den daha büyüktür. Kudüs'ten Doğu Türkistan'a, Myanmar'dan Yemen'e, Mısır'dan Semarkand, Endülüs, Buhara'ya kadar dünyanın dört bir yanında zulüm altında inleyen mazlum milletlerin yegane umududur. İstiklal Marşımız sadece Anadolu'muzun değil ümmet coğrafyamızın müşterek sesidir. Bu muazzez sesin gök kubbede ebediyen yankılanması için Safahat'ın eğitim müfredatımızda güçlü bir şekilde yer almasını arzu ediyoruz. 

Kıymetli Cumhurbaşkanım, nasıl ki mazlum coğrafyalardaki kardeşlerimizin gözü Türkiye'deyse Türkiye'deki mazlumların, adaletsizliğe uğrayanların gözü de sizin üstünüzdedir. Bu nedenle başta 28 Şubat sürecinde hukuksuz başörtü yasağından dolayı eğitim ve iş hakları gasbedilen genç kızlarımız olmak üzere o dönemin uygulamalarından kaynaklanan düşünce, inanç ve fikir mağdurlarının haklarının iadesi ve mağduriyetlerinin tümüyle giderilmesi elzemdir. Bu konuda kısmen yaşanan iyileşme yine zatıalinizin yasakları kaldırmasıyla olmuştur. İnşallah tümüyle hakları iade edilecektir." 

Toplumsal barışı bozacak her türlü yasak ve uygulamanın aziz milletin birliğini ve dirliğini olumsuz etkileyeceğini aktaran Argon, özellikle Türkiye'ye karşı küresel saldırıların yoğunlaştığı bugünlerde bir ve diri durmanın önemine vurgu yaptı. 

Bu noktada birkaç talepte bulunmak istediğini belirten Argon, "Dedem Mehmet Akif'in doğum günü olan 20 Aralık-27 Aralık haftası 'Akif Haftası' olarak ilan edilirse gönlümüz çok sevinecektir Sayın Cumhurbaşkanım. İkincisi, İstiklal Marşımızın Meclisimizde kabul edildiği 12 Mart gününü, tensiplerinizle Gazi Meclisimizin himayesinde devletimizin resmi merasimine dönüştürmek suretiyle sahip çıkılmasını arzu ediyoruz." 

Argon ayrıca, bugün kendisine takdim edilen vefa ödülünü, Mecliste oluşturulacak Mehmet Akif Ersoy köşesinde ebediyen sergilemek istediklerini kaydetti. 

"Şimdi üstad-ı azamlık dönemi başladı" 

Konuşmaların ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 2018 yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri sahiplerine tevdi edildi.

Törende, tarih ve sosyal bilimler alanında Prof. Dr. Mehmet İpşirli, sinema alanında Türker İnanoğlu, müzik alanında Erol Sayan, sanat/fotoğraf alanında İzzet Keribar'a ödülleri Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından takdim edildi.

Türker İnanoğlu ödülünü alırken, "Sayın Cumhurbaşkanım size minnet ve şükranlarımı sunuyorum. İyi ki varsınız." dedi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Erol Sayan'a ödülünü takdim ederken, "Üstad dün akşamdan başlamış yeni eserler çıkarmaya... Çıraklık dönemi, kalfalık dönemi geride kaldı, ustalık dönemi de geride kaldı. Şimdi üstad-ı azamlık dönemi başladı." ifadesini kullandı. 

Sunucunun İzzet Keribar için "1950'lerde gencecikti." ifadesini kullanması üzerine Erdoğan, "Kronolojik durumu söylerken şu tarihte gencecikti, yaşlanmadı zaten aynen devam ediyor." dedi. Bunun üzerine Keribar, fotoğrafçılık alanında birkaç sene daha çalışmayı umduğunu söyledi.

"O yarışmada birinci olmuştum" 

Ayrıca bu yılki vefa ödülünün sahibi olan Mehmet Akif Ersoy adına ödülünü torunu Selma Ersoy Argon aldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ödülü Argon'a takdim etmesi esnasında sunucunun İstiklal Marşı'ndan dizeleri okuması davetliler tarafından ayakta alkışlandı. 

Erdoğan, ödülü verdiği esnada, imam hatip lisesinde öğrenciyken liseler arası bir yarışmada yaşadığı anıyı da davetlilerle paylaştı. Lise birinci sınıftayken katıldığı bu yarışmada edebiyat öğretmeni rahmetli Prof. Dr. Osman Öztürk'ün kendisine "Asım'ın neslinden" bir parçayı okumasını söylediğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

"Mithatpaşa Kız Meslek Lisesinin o günün şartlarında güzel bir salonu vardı, orada yarışmayı yaptık. Türkiye Teknik Ressamlar Cemiyeti yarışmayı düzenlemişti ve o yarışmada birinci olmuştum, merhum Akif'in o şiiriyle. Bir de sabote etmişlerdi. Mikrofonla okumama fırsat vermediler, 'kaynana zırıltısı' o zaman modaydı. Başladılar onunla provoke etmeye. Ben de bu defa mikrofonu yere koydum ve şiiri mikrofonsuz olarak okudum. Sonunda tabii salon bir garip oldu. Muhteşem bir alkış ve birincilikle o yarışmayı bitirdik." 

Ödüllerin takdiminin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ödül alan sanatçılar günün anısına fotoğraf çektirdi.

Törende 2018 yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri'ni alan isimlerin biyografi filmleri de gösterildi.

Muhabir: Aynur Ekiz, Ayşe Şensoy Boztepe, Merve Yıldızalp

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.