Gündem

Filistin Devleti'ni tanıma kararlarına "Batı'da diplomatik direncin kırılması" değerlendirmesi

Hukukçular, Filistin Devleti'ni tanıyan BM üyesi ülkelerin sayısının 157'ye yükselmesini ve özellikle son dönemde Batılı ülkeler tarafından alınan tanıma kararlarını, "Batı'da diplomatik direnç hattının ortadan kalkması" şeklinde değerlendirdi.

İrem Demir  | 04.10.2025 - Güncelleme : 04.10.2025
Filistin Devleti'ni tanıma kararlarına "Batı'da diplomatik direncin kırılması" değerlendirmesi

İstanbul

İsrail'in, Gazze'ye yönelik 7 Ekim 2023'ten bu yana sürdürdüğü saldırılar, dünya kamuoyunun gündemindeki yerini korurken, saldırıların günden güne artması tepkilere neden oluyor. Buna karşın barıştan yana olmayan İsrail, zaman zaman ülkeler nezdinde kınanıyor.

Özellikle çok sayıda ülkede vatandaşların protestolarının toplumsal boyuta ulaşmasının ardından Filistin Devleti'ni tanımayan bazı ülkeler de tanıma kararı aldı. Bu kapsamda yakın zamanda bazı ülkelerin de açıkladığı tanıma kararıyla 193 üyesi bulunan Birleşmiş Milletler'de (BM) Filistin'i tanıyan ülkelerin sayısı 157'ye çıktı.

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

AA muhabiri, Filistin'i tanıyan ülke sayısının artmasının Filistin'in uluslararası alandaki konumuna ve İsrail üzerinde oluşturabileceği olası etkilerini hukukçulara sordu.

"Tanıma iradesi gösteren devletler, İsrail'le birlikte iki devletli bir çözüme varmak istiyor"

İstanbul Medeniyet Üniversitesi Milletlerarası Hukuk Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi ve Hukukçular Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Sümeyye Koman, Filistin'in tanınmasının yeni bir süreç olmadığını, 1988'de bağımsızlığını ilan ettiğinde 80'den fazla devletin Filistin'i tanıdığını aktardı.

Son dönemde batılı devletlerin veyahut İsrail taraftarı olan devletlerin de tanımasıyla birlikte sürecin farklı bir yöne evrildiğini söyleyen Koman, söz konusu kararlarla Filistin'in diplomatik ilişkilerini geliştirebileceğini, ticari anlaşmalar yapabileceğini, uluslararası örgütlerdeki temsil şeklinin artacağını ve bu kazanımların Filistin açısından önemli olduğunu dile getirdi.

Koman, tanıma iradesi gösteren devletlerin temel amacının iki devletli çözüm olduğuna işaret ederek, "Filistin'i tanıyarak, İsrail'le birlikte iki devletli bir çözüme varmak istiyor tanıma iradesi gösteren devletler. Bunu devlet başkanlarının açıklamalarından anlayabiliyoruz. Ama her halükarda devletlerin uluslararası hukuk bakımdan soykırımı önleme yükümlülükleri var. Tanıma, soykırımı önlemek anlamına gelmez. Yani aslında devletlerin Uluslararası Adalet Divanı'nın kararlarına uyması, İsrail'e farklı şekilde yaptırım uygulaması, soykırımın durması noktasında destek olması gerekmekte." değerlendirmesinde bulundu.

Tanıma kararlarının Filistin'in uluslararası görünürlüğünü artırdığı için kıymetli bir adım olduğunu belirten Koman, Uluslararası Adalet Divanı'nın Temmuz 2024 tarihli danışma görüşünde Filistin'in kendi kaderini tayin etme hakkı olduğunu söylediğini ve diğer devletlerin de bunu kullanması için Filistin'e destek olmakla yükümlü olduğunu ifade etti.

Koman, "Filistin'in uluslararası hukukta, uluslararası alanda diğer devletler tarafından bir egemen eşit devlet olarak kabul edilmesi önemli bir adım ve haklarını kullanması açısından da kıymetli. Günümüzde, yani son gelişmelerle birlikte 157'den fazla devlet artık Filistin'i devlet olarak kabul ediyor. Bu da uluslararası toplumumuz yüzde sekseni demek. Bu bir niyet göstergesi, hatta iyi niyet göstergesi." diye konuştu.

"Hukuki anlamda 'Filistin tanınıyor, o zaman İsrail tanınmıyor' gibi bir sonuç olmayacak"

İstanbul Üniversitesi Milletlerarası Hukuk Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi ve Hukukçular Derneği Uluslararası Hukuk Komisyonu Üyesi Deniz Baran ise tanıma kararı alan devletlerin diğer devleti eş egemen olarak kabul ettiğini, bunun yanı sıra tanıma kararının sembolik bir değeri olduğunu belirtti.

Baran, tanıma kararının siyasi bir ağırlığı olduğunu kaydederek, "Filistin bu zamana kadar zaten çok fazla sayıda devlet tarafından tanınıyordu. Gördüğümüz eğilim daha çok 'batı bloğu' diye anılan, Avrupa-Kuzey Amerika hattındaki bloğun tanımamasıydı. Yani bu kadar devlet arasında bunlar yoktu. Bu haliyle siyasi, diplomatik direnç hattı oluşturuyordu. Şimdi bu direnç hattı ortadan kalkmış oluyor. Burada bir gedik açıldı, gitgide büyüyor ve artık Filistin'e karşı böyle bir blokaj yok. Dünyanın her bölgesinden, her kıtasından, her türlü devletin tanıdığı bir duruma mesele edilmiş oldu. Artık tanımayan devlet sayısı çok az kalmış oldu. Sembolik değeri burada." ifadelerini kullandı.

Tanıma kararı alırken söz konusu ülkenin, uluslararası hukuktan doğabilecek bütün haklarının bir paket halinde kabul edildiğini aktaran Baran, bu karardan daha sonra vazgeçilemeyeceğini vurguladı.

Baran, Filistin'i tanırken İsrail'i tanıma kararının düşmediğini, o yüzden tanıma kararının hukuki anlamda bir sonucunun olmadığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sadece şöyle bir sonucu var. İsrail'in günün sonunda Filistin Devleti'ni devlet olarak kabul ettiğini net olarak görmüyoruz. Geçmişte özellikle diplomatik anlamda bazı ilerlemeler kaydedildi. 1990'ların sonlarında Oslo Anlaşmaları sürecinde neredeyse tanımak üzere olduğuna dair antlaşma diyebileceğimiz bazı uluslararası metinler türedi. Bunlar tabii tartışılabiliyor uluslararası hukukçular arasında, 'Aslında İsrail şununla örtülü olarak tanımayı kastetmiştir.' diye ama günün sonunda tanımıyor. Siz, İsrail'in tanımadığı bir yapıyı tanıyarak, aslında İsrail'in devlet olarak görmediği, o hakları bahşetmediği bir yapıya hakları bahşetmiş oluyorsunuz. Burada tabii yaklaşım ayrışması oluyor ama doğrudan İsrail'le ilişkilerini etkileyecek hukuki anlamda bir şey yok. Diplomatik anlamda etkileyebilir. İsrail bundan hiçbir şekilde memnun değildir. Olmadığı da belli. İsrail bu olayı 'Terör yuvalanmasını, terör odağının tanınması, onun yüreklendirmesi' olarak görüyor. Haliyle diplomatik olarak bunu elbette çok sert bir şekilde karşılıyor. Hukuki anlamda 'Filistin tanınıyor, o zaman İsrail tanınmıyor' gibi bir sonuç olmayacak."

"Devletler tanımanın devamını getirmezse sahadaki koşulları değiştirmeleri çok zor"

Tanıma kararı ve getirilerine çok büyük anlamlar yüklememek gerektiğini kaydeden Baran, "Sahada şu anki gerçeklik, Gazze'de fiili kontrolünü tamamen kaybetmiş durumda Filistin halkı. Batı Şeria'da zaten kısmiydi. Kendi dış ilişkilerini kontrol edemiyordu. Sınırları, ekonomisi kontrol altındaydı, vergilerini bile İsrail üzerinden alıyordu. Bu durum zaten böyle yarım egemenlik haliyken, şimdi daha da daraldı. Yerleşimcilerin çok daha hızlı arttığını ve Batı Şeria'nın da ortadan ikiye bölünme planının olduğunu görüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Baran, ülkelerin tanımasıyla sahadaki koşulların değişmeyeceğini belirterek, şunları söyledi:

"Şu an Filistin aleyhine koşullar ilerleme devam ediyor. O yüzden sahadaki gerçeklik buyken kağıt üstünde tanımayla, bu tanımanın devamını getirmezse devletler, yani 'Tanıdık ve devlet olarak tanıdığımız bu yapıya karşı İsrail şu ihlallerde bulunuyor. Bundan ötürü de uluslararası hukuku, egemen devletin haklarını çiğniyor. O yüzden de şu yaptırımlara tabi kılınmalı.' gibi bir eyleme ya uluslararası mekanizmalar aracılığıyla ya da tek taraflı olarak geçmedikleri sürece sahadaki koşulları değiştirmeleri çok zor. Değişmediği sürece de sırf tanındı diye orada devletin olgusal koşulları, altyapısı dolmuyor. Bunun da altını çizmek lazım. Bir yandan tanıyan devletlerin sayısı artıyor, diplomatik kazanım ama saha koşulları ters orantılı çekilip öbür tarafa gidiyor. Burada bir makas açılması, bir çelişki durumu var."

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.