Dolar
32.32
Euro
34.92
Altın
2,214.39
ETH/USDT
3,577.20
BTC/USDT
71,110.00
BIST 100
9,079.97
Gündem

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Menderes'i darağacına gönderenlerin alınlarına çaldıkları leke hiçbir zaman temizlenmeyecek

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Menderes'i ve arkadaşlarını darağacına gönderenlerin alınlarına çaldıkları o kara leke, değil 62 yıl 600 yıl geçse de hiçbir zaman temizlenmeyecektir." dedi.

Hanife Sevinç, Mustafa Hatipoğlu, Filiz Kınık Öz, Çiğdem Münibe Alyanak, Güç Gönel, Elif Küçük  | 27.05.2022 - Güncelleme : 27.05.2022
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Menderes'i darağacına gönderenlerin alınlarına çaldıkları leke hiçbir zaman temizlenmeyecek Fotoğraf: Murat Çetinmühürdar - TCCB

İstanbul

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Demokrasi ve Özgürlükler Adası'ndaki Adnan Menderes Kongre Merkezi'nde 27 Mayıs darbesinin 62. yılı vesilesiyle düzenlenen "Yassıada Mahkemesi Yargılanıyor" temalı anma programına katıldı.

Programa öncülük eden İstanbul 2 No'lu Barosu'nu tebrik edip adaletin tecellisi yolunda gösterdikleri samimi çabalarda avukatlara başarılar dileyen Erdoğan, isimleri milletin hafızasına şehit olarak yazılan Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu'yu rahmetle ve şükranla yad etti.



Darbe sonrasında kurdukları düzmece mahkemelerle şu an üzerinde bulundukları yeri bir zulüm ve utanç adasına çevirenleri de lanetle ve nefretle andığını söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Menderes'i ve arkadaşlarını darağacına gönderenlerin alınlarına çaldıkları o kara leke, değil 62 yıl 600 yıl geçse de hiçbir zaman temizlenmeyecektir. Milletimiz merhum Menderes ve arkadaşlarını nasıl gönlüne nakşetmişse Yassıada zulmüne imza atanları da asla affetmeyecektir. Nitekim darbe mahkemelerinin aldığı gayrimeşru kararlar sebebiyle Yassıada milletimiz tarafından yıllarca 'Yaslı ada' olarak adlandırılmıştır. Aylar boyunca burada milletin gözü önünde işlenen hukuk cinayetleri, insanımızın zihninde ve kalbinde çok derin yaralar açmıştır. 27 Mayıs darbesinin failleri de bu adanın seçilmişler için bir uyarı, daha doğrusu bir tehdit kaynağı olarak hafızalara kazınmasını istemişlerdir."

"Siyasetçiler, Menderes ve arkadaşlarının acı akıbetiyle tehdit edildi"

Erdoğan, Türk demokrasisine ilk hançerin saplandığı 27 Mayıs'tan beri Yassıada'nın Demokles'in kılıcı gibi milli iradenin tepesinde sallanmaya devam ettiğini kaydederek, ülkesi ve milleti için aşkla çalışan eser ve hizmet üreten siyasetçilerin kimi zaman emperyalist güçler kimi zaman darbeciler kimi zaman da vesayetin sözcülüğünü yapan medya aracılığıyla Yassıada'yla, Menderes ve arkadaşlarının acı akıbetiyle tehdit edildiğini belirtti.

Merhum Menderes'in idam sehpasındaki iç karartan o fotoğrafının siyasetçilere ayar vermek için sürekli gündemde tutulduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

"Belge, belge. Yassıada'nın karanlık gölgesi on yıllar boyunca sivil siyasetin üzerinden hiç kalkmadı. Büyük ve güçlü Türkiye hedefiyle yola revan olduğumuzda, o fotoğraf bizim de önümüze konuldu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığımızdan itibaren millet iradesine çöreklenmiş çevrelerin tehditlerine maruz kaldık. 27 Nisan bildirisinden cumhuriyet mitinglerine, Gezi olaylarından 17-25 Aralık yargı-emniyet darbe girişimine kadar, o fotoğraf üzerinden pek çok kez sindirilmek istendik. 'Sonu Menderes'e benzemesin' diyerek, güya aba altından sopa gösteren siyasetçi müsveddelerini gördük. DEAŞ'ından PKK'sına, FETÖ'sünden marjinal sol örgütlere ellerinin altında ne kadar yılan, ne kadar hain varsa hepsini üstümüze saldırdılar. Bunların hiçbirine eyvallah demedik. Kefenimizi giyerek çıktığımız bu kutlu yolculukta tehditlere, şantajlara asla boyun eğmedik."

Demokrasi ve Özgürlükler Adası'ndaki Adnan Menderes Kongre Merkezi'nde 27 Mayıs darbesinin 62. yılı vesilesiyle düzenlenen "Yassıada Mahkemesi Yargılanıyor" temalı anma programında konuşan Erdoğan, milletle birlikte demokrasiye yönelik teşebbüslerin hepsini tek tek bozguna uğrattıklarını vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"15 Temmuz'da daveti yaptık mı? Yaptık. 15 dakika daha kalmış olsaydık, bu kardeşiniz belki bugün burada yoktu. Fakat oradan sadece telefonla yaptığımız anonsla elhamdülillah on binler Atatürk Havalimanı'na geldi. Bay Kemal ise FETÖ terör örgütünün oradaki düzenlemesiyle tankların arasından kaçarak Bakırköy Belediyesine gitti. Biraz sonra bir şey daha göstereceğim. O da şu; biz milletimizle birlikte tarihin en büyük demokrasi zaferlerinden birisine imza attık. CHP'nin başındaki zat, milletin şanlı direnişini az önce de ifade ettiğim gibi televizyon karşısında keyif kahvesi içerek izlerken, biz milli iradeyi, milletin emanetini, ülkemizin istiklal ve istikbalini korumak için Erol Olçok gibi yol arkadaşlarımızı, Abdullah Tayyip gibi daha 16 yaşındaki körpe delikanlılarımızı şehit verdik."

Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun darbe gecesinden önce "Tankın üzerine ilk ben çıkarım." dediğini hatırlatarak, "Fakat tankları görünce kuyruğunu kıstırıp kaçan CHP'nin başındaki zata rağmen bu ülkeyi FETÖ'cü alçaklara teslim etmedik. Bu adam şu anda da aynı mı? Aynı. İşte açıklamalar yapıyor ve açıklamalar aynen 15 Temmuz gecesinin benzeri ifadeler. Değişen hiçbir şey yok." diye konuştu.

"Gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkma gibi bir huyu vardır"

Gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkma gibi bir huyu olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

"15 Temmuz gecesi millet can derdindeyken Bay Kemal'in tatlı canını kurtarmak adına kimlerle ne tür pazarlıklar yaptığı da hiç aldanmayın ortaya çıkacaktır. Onu da göreceğiz. Elbet gün gelecek gündemde seçim yokken 'Temmuzda başbakan olacağım.' diye ortalıkta salınanların foyaları da ortaya dökülecektir. Elbet gün gelecek FETÖ'cü hainlerin söylemleriyle 15 Temmuz destanını lekelemeye çalışanların yularını kimlerin tuttuğu da ortaya konacaktır. Bu millet, 15 Temmuz'da ardına bakmadan kaçan mürailerin, FETÖ'cülerle anlaşıp iktidar hayali kuran muhterislerin hesabını sandıkta muhakkak soracaktır."

Erdoğan, o kaçınılmaz son gelene kadar milletle birlikte yürümeye devam edeceklerini ifade ederek, siyaset sahnesinde tüm bu mücadeleyi verirken aynı zamanda bu adanın her bir taşına sinmiş vesayetçi zihniyetin izlerini de ortadan kaldırmaya çalıştıklarını aktardı.

Yassıada'nın, Yaslıada, ardından da Demokrasi ve Özgürlükler Adası olduğunun altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:

"İnşallah ortaöğretimden üniversitelerimize özellikle hukuk fakültesi öğrencilerinin stajlarını burada çok farklı bir şekilde yapmalarını arzu ediyoruz. Biraz sonra yargılama salonlarını göreceksiniz. Ve buralarda bu yargılamaların nasıl yapıldığını bizzat göreceksiniz. Onlara emreden, talimat veren güç öyle istediği için o kararlar verilmiş. Hamdolsun şimdi böyle bir güç yok. Tam aksine adl-i ilahinin tecellisini bekleyen güç var."

"Evlatlarımızın tarih ve demokrasi şuuru kazandıkları bir ziyaretgah haline getireceğiz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk demokrasisinin ödediği ağır bedellerin canlı şahidi olan Yaslıada'yı 2 sene önce Demokrasi ve Özgürlükler Adası haline getirerek yeni bir hüviyete ve görünüme kavuşturduklarını söyledi.

Attıkları bu adımla milli irade uğruna can veren kahramanların hatırasına sahip çıkma yanında, demokrasiyi de ağır bir yükten kurtarmış olduklarını vurgulayan Erdoğan, şunları dile getirdi:

"Tabii bu süreç içerisinde Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine ve bunun yanında özellikle yüklenici firma ve Genel Başkan Yardımcım Çiğdem Hanım'a ve eşine özellikle teşekkür ediyorum. Çünkü çok yoğun bir çalışma ortaya koyarak Yaslıada'yı Demokrasi ve Özgürlükler Adası haline getirdiler. Adeta 60 yıl boyunca yas tutan, gözyaşı döken bu adayı milletimizin darbecilere karşı zaferinin yeni bir sembolü haline dönüştürdük."

Erdoğan, 62 sene önce hukuk katliamlarının işlendiği bu adada artık Türkiye'yi adalette ileriye taşıyan etkinlikler düzenlendiğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tabii biz bunu yeterli görmüyoruz. Bu ada niçin bir Camp David olmasın? Burada bunu da yapabiliriz ve yapacağız. İlk önce Türk Cumhuriyetlerinin burada güzel bir zirvesini yaptık. Bu zirveyle beraber adımı attık. Şimdi bunu daha da geliştireceğiz ve genişleteceğiz. Demokrasi ve Özgürlükler Adası yeni kimliğiyle özellikle istikbalimizin teminatı olan gençlerimiz için bir nevi okul işlevi görüyor. İnşallah önümüzdeki dönemde burayı çok daha etkin kullanacak, milletimizin iradesini korumak uğruna verdiği mücadelenin nişanesi olarak nesilden nesile aktarılmasını sağlayacağız. Çanakkale Şehitliğimiz gibi burasını da evlatlarımızın tarih ve demokrasi şuuru kazandıkları bir ziyaretgah haline getireceğiz."

Bugünkü anma programını da bu yönde atılmış değerli bir adım olarak gördüğünü vurgulayan Erdoğan, emeği geçenlere teşekkür ederek, şehitlerin ruhuna Fatiha okunmasını istedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstiklal Marşı şairi merhum Mehmet Akif'in "Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar / Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?" mısralarını dile getirerek merhum Akif'in dediği gibi tarihin ibret almayanlar ve kıssadan hisse çıkarmayanlar için tekerrür ettiğini söyledi.

Ders alınmadığında sadece tarih değil aynı zamanda acıların da tekrarlandığını ifade eden Erdoğan, "Türkiye'nin 70 yılı aşan sancılı, meşakkatli demokrasi yolculuğu, bunun en müşahhas örneğidir. 27 Mayıs Darbesi, milli iradeyi antidemokratik yollarla zapturapt altına almaya çalışan müdahale zincirinin ilk halkasını teşkil etmiştir. Daha sonra neredeyse her on yılda bir tekrarlanan vesayet girişimleriyle demokrasimiz kesintiye uğramış, sivil siyaset kan kaybetmiştir. Türkiye'ye ekonomik, siyasi, diplomatik ve hukuki bakımdan ağır zararlar veren her hadise, ülkemizin kaynaklarının heba olmasına da maalesef yol açmıştır." dedi.

"Güney Kore bizimle birlikte bu yarışa girmişken bizi sollayıp geçti"

Bilhassa darbeler sebebiyle Türkiye'nin ekonomik kalkınma mücadelesinde telafisi imkansız bedeller ödemek zorunda kaldığını belirten Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Bizimle aynı zamanda kalkınma hamlesine başlayan ülkeler kısa sürede büyük mesafeler alırken Türkiye bu yarışta ne yazık ki gerilere düşmüştür. Bunlardan bir tanesi Güney Kore'dir. Güney Kore bizimle birlikte bu yarışa girmişken bizi sollayıp geçti. Örneğin 1960 darbesi ülkemizi IMF'ye, 1971 muhtırası ise insanımızı tüp, un, şeker, gazyağı kuyruklarına mahkum etmiştir. 1980 darbesi ülkemizin savunma ve enerji hamlelerinin rafa kaldırılmasına sebep olmuştur. 28 Şubat postmodern müdahalesinin ekonomik faturası kimi hesaplamalara göre 400 milyar doları bulmaktadır. Bankaların battığı, kamu kaynaklarının hortumlandığı, gecelik faizlerin yüzde 7500'leri bulduğu 2001 krizi, 28 Şubat müdahalesinin en acı sonuçlarından biri olmuştur. Bay Kemal, bunları artık öğrenmen lazım. Artık şu çıraklık dönemini de bitir. Terfi et. Bu krizle birlikte Türkiye sadece siyasi bir istikrarsızlığa sürüklenmemiş, IMF komiserlerinin ve onlara çantacılık yapanların, çapsızların elinde ekonomik bağımsızlığına da halel getirmiştir.

Ülkemizi tapulu malı gibi gören seçkin zümre krizden nemalanırken, çiftçisinden sanayicisine, memurundan emeklisine, işçisinden ev hanımına kadar on milyonlarca insanımız bir gecede fakirleşmiştir. Darbelerin yıkıcı etkisi elbette sadece ekonomiyle sınırlı kalmamıştır. Asıl tahribat, adalet sistemimizde ve milletimizin siyaset kurumuna olan güveninde yaşanmıştır. Darbecilerin karşısında selam duran, hukuksuz kararlara özellikle imza atan, adaletin tecellisi yerine vesayetçilerin sopası olarak görev üstlenen yargı, milletimizin nazarında en büyük zararı maalesef kendi itibarına vermiştir. Yargımız, yaşadığı bu itibar kaybını ancak 15 Temmuz gecesi sergilediği destansı duruşla telafi edebilmiştir."

"Bay Kemal'in birkaç kuruşu da buralara nasip olsun"

Konuşması sırasında Eskişehir Örfi İdare Kumandanlığı'nın tebliğini gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Aynı bugünü göreceksiniz burada. Nedir bu? Diyor ki 'Beraberlerinde 17 uçak dolusu altın mücevherat ve parayı kaçırmaktayken yakalandılar.' Bay Kemal'in geçen akşam söylediğinden farkı var mı? Aynı değil mi? 'Cumhurbaşkanı da kaçırmış.' 'Man Adası' dediler, oradan 150 bin lira ceza. Ardından şimdi bir 100 bin lira daha. Şimdi bana düşen ne? Ben de dedim ki bu 150 artı 100 bini TÜRGEV ve Ensar Vakfı'na verelim. Hiç olmazsa Bay Kemal'in birkaç kuruşu da buralara nasip olsun. Nereden ne geliyor, milletimiz de bunu çok daha iyi bir şekilde görmüş olsun. Ama öğrenecek. Bu hayır kurumlarımızın yolu nereden geçiyor bunu da bilecek. Tabii bu paraları nereden bulacağı da önemli. Allahualem, devletin CHP'ye verdiği paralardan bunu da oraya naklediyordur." diye konuştu.

Milli iradeye yönelik antidemokratik teşebbüslerin bir diğer kaybedeninin de sivil siyaset olduğunu dile getiren Erdoğan, üç günlük çıkarları için darbe çığırtkanlığı yapan kimi siyasetçilerin, en az vesayetçiler, en az cuntacılar kadar darbe günahına ortak olduklarını söyledi.

Milletin teveccühüne mazhar olamayacağını anlayan kifayetsizlerin, iktidara giden yolu darbecilere koltuk değnekliği yapmakta gördüğünü belirten Erdoğan, 27 Mayıs 1960 darbesine giden sürecin bunun çarpıcı örnekleriyle dolu olduğunu ifade etti.

Uzun yıllar tek parti faşizminin ağır baskısı altında inim inim inleyen milletin, Menderes ve arkadaşlarına gösterdiği büyük teveccühün bir türlü hazmedilemediğini anlatan Erdoğan, "Türkiye, 1950 seçimleriyle birlikte Cumhuriyet tarihinde ilk kez hizmetle, eserle, doğrudan insanımızın hayatına dokunan yatırımlarla tanışmıştır. Camilerimizin kapısına vurulan kilit Menderes ile birlikte kırıldı. İlim ve irfan yuvaları olan imam hatip okulları onun döneminde açıldı. 18 yıllık hasretin ardından 'Allahu ekber' nidaları minarelerden ilk kez onun zamanında duyuldu. Milletimiz uzun seneler sonra Menderes ve arkadaşlarında kendini buldu. Kendi değerlerini, hassasiyetlerini gözeten bir siyasetçi profili gördü. Tek parti faşizminin baskı ve zulüm dolu karanlık günlerinin ardından Anadolu insanı özgürlüğü ilk defa Menderes ile birlikte teneffüs etti. Asırların ihmali ile perişan haldeki Anadolu'yu yolla, elektrikle, traktörle, modern tarım araçlarıyla, okulla yaygın bir şekilde buluşturan da yine merhum Menderes ve arkadaşları olmuştur. Bugün bile meyvelerini topladığımız pek çok kalkınma hamlesinin altında Demokrat Parti'nin imzası, alın teri ve gayreti vardır." diye konuştu.

Merhum Menderes'in sadece millete ve memlekete hizmetleriyle değil, aynı zamanda dürüstlüğüyle, çalışkanlığıyla, halka yakınlığıyla, Yassıada'da sergilenen nobranlıklar karşısında dahi terk etmediği nezaketiyle de gönülleri fethettiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

"Milletimiz, Menderes'e olan sevgisini 1950'den itibaren girdiği tüm seçimlerde partisini sandıktan birinci parti çıkartarak fiilen göstermiştir. 1954 ve 1957'de yapılan genel seçimler, CHP'nin tüm ayak oyunlarına rağmen Demokrat Parti'nin kesin zaferiyle sonuçlandı. Milletin ve memleketin kazandığı bu sürecin tek mutsuzu, ülkeyi kendi tapulu mülkü gibi gören CHP zihniyetidir."

Türkiye'nin 1957 seçimleriyle merkezinde yalanın, kışkırtmanın, iftiranın, provokasyonun bulunduğu yeni bir siyaset tarzıyla tanıştığını anlatan Erdoğan, "27 Mayıs'a kadar dozu sürekli artırılan bu kirli siyasetin hedefi, ordumuzu kışkırtarak askeri müdahaleye ortam hazırlamaktı." diye konuştu.

Menderes ve arkadaşlarının, CHP'ye yakın basın yayın organları tarafından yalan olduğu bilinen haberlerle yıpratılmaya çalışıldığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"O günkü gazete haberlerine şöyle bir göz gezdirmek bile bu sınır tanımaz iftira furyasının ulaştığı vahim boyutları görmek için yeterlidir. Aynen şimdiki CHP gibi. Yaptığı ne? Sadece iftira. Sen ne zaman şöyle bir dürüst konuşacaksın ya? Ne zaman şu yalanı bir kenara koyacaksın ya? Yatsı namazları geldi geçti. Yalancının mumu yatsıya kadar yanıyor ama geçti. Ama bu adamda böyle bir şey yok. Çünkü yatsıyla da alakası olmadığı için süreç böyle gidiyor. Merhum Menderes'in Kars ve Ardahan'ı Ruslara satmak istediğinden Cumhurbaşkanı Bayar'ın banka hesabında 103 milyon lira bulunduğuna, Fatin Rüştü Zorlu'nun Avrupa'da bindiği arabanın altınla kaplandığından, yüzlerce öğrencinin cesetlerinin kıyma makinesinden geçirildiğine, Hasan Polatkan'ın zimmetinde 4 milyon lira çıktığından Menderes ve Bayar'ın, az önce o belgeyi gösterdim, 12 uçak dolusu altın ve parayı kaçırdıklarına kadar yüzlerce deli saçması iftira darbeciler tarafından hazırlanıp CHP yönetimi tarafından dillendirilmiş, yayılmıştır. Bunun yanında dönemin CHP Genel Başkanı, ordumuz başta olmak üzere kamu görevlileri üzerinden baskı kurarak, devleti işlemez, hizmet üretemez hale getirmeye çalışmıştır."

"CHP Genel Merkezi bugün de iftiranın, yalanın merkezi konumunda"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin iradesi ve tercihlerine yönelik düşmanlığın işareti olan bu siyaset tarzının aradan geçen 62 yıla rağmen halen sürdürüldüğünü vurgulayarak, "CHP Genel Merkezi, tıpkı 27 Mayıs arifesinde olduğu gibi bugün de iftiranın, yalanın, kışkırtmanın merkezi konumundadır. Siyaset üretemeyenler, eser ve hizmet üretemeyenler bugün de fitne üretmenin, nifak üretmenin, yılan dilleriyle siyaseti zehirlemenin çabası içerisindeler. CHP, mevcut Genel Başkan'ın elinde siyasi ahlak yoksunlarının cirit attığı, FETÖ'den DHKP-C'sine kadar terör örgütlerinin melce bulduğu bir provokasyon üssüne dönüşmüştür." ifadelerini kullandı.

İzlenen kavga siyasetinin, 27 Mayıs öncesi uygulanan siyaset tarzının yeni bir sürümünden ibaret olduğunun altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:

"62 sene evvel Türkiye'yi derin acılara sürükleyen, demokrasimizi kesintiye uğratan, ülkemize çok ağır bedeller ödeten bu çirkef siyaset tarzının yeniden sahnelenmesine asla izin vermeyeceğiz. 27 Mayıs'ın yıl dönümünde, Türkiye Cumhurbaşkanı ve Türkiye'nin en büyük siyasi partisinin genel başkanı olarak şu ikazı yapmak istiyorum. Buradan Batılı efendilerinin kulaklarına fısıldadığı suflelerle, iktidar serabı gören kifayetsizlere sesleniyorum. Buradan meşru zeminde sivil siyaset yapmak yerine demokrasimize pusu kurmaya niyetlenen sırtlanlara sesleniyorum. Buradan siyaset mühendislikleriyle milletimizin iradesini yönlendirmeye çalışan dikta heveslilerine sesleniyorum. Herkes bilsin ki Türkiye demokratik bir hukuk devletidir. Türkiye, egemenliğin bilakayduşart millete ait olduğu büyük bir devlettir. Türkiye, ekonomisiyle, dış politikasıyla, vizyonuyla, ufkuyla, tarihiyle, en önemlisi de 85 milyon insanıyla güçlü bir devlettir. Milletin çelikten iradesine kimse zincir vuramaz. Türk demokrasisinin altını kimse oyamaz. Bu milletin hakkını, hukukunu hiç kimse çiğneyemez. Bu millete hizmet edenlerin kılına kimse dokunamaz. Ebedi ve ezeli kardeşliğimizi hiçbir sinsi senaryo bozamaz, bozamayacaktır. Sandık dışında yol arayanlar, daha şimdiden 2023 seçimlerine gölge düşürmeye çalışanlar akıllarını başlarına toplamalıdır."

"Tek hayat göstergesi millettir"

Bu ülkede bir daha asla Yassıada'ların kurulmasına müsaade etmeyeceklerinin altını çizen Erdoğan, "Bu ada Demokrasi ve Özgürlükler Adası'dır." dedi.

Türkiye'nin istikrarsızlık bataklığına sürüklenmesine göz yummayacaklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:

"Sokak terörüyle, baskıyla, tehditle, tedhişle milletimizin tercihlerine ipotek konulmasına asla rıza göstermeyiz. Terör örgütlerine ülkeyi teslim edecek hiçbir pazarlığın hayata geçirilmesine seyirci kalmayız. Bu aziz millete 27 Mayısvari acıları da siyasetin zayıflatılmasıyla ortaya çıkan istikrarsızlığı da terör örgütleri kullanılarak yol açılan güvensizliği de istiklalimize gölge düşüren mandacılık heveslerini de bir daha kesinlikle yaşatmayacağız. Çok açık ve net söylüyorum. Gazete manşetleriyle siyasete ayar verildiği günler artık geride kalmıştır. Terörle, şantajla, baskıyla siyasetin yönlendirildiği günler geride kalmıştır. 15 Temmuz ile beraber artık bu ülkede antidemokratik yöntemlerle iktidara gelme kapıları bir daha açılmamak üzere kapanmıştır. Yok 6'lı masaymış yok 7'li masaymış... Ya ne yaparsanız yapın, bu masalar sizin için bir hayat göstergesi olmayacak. Tek hayat göstergesi millettir millet, bunu öğreneceksiniz."

"Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle Türkiye'yi siyasi ve sosyal kaosa sürükleme niyetleri tamamen rafa kaldırılmıştır." diyen Erdoğan, 2023'e giden kritik süreçte başta muhalefet partileri olmak üzere herkesin sorumlu davranması, sorumlu siyaset yapması ve basiretle hareket etmesi gerektiğini söyledi.

251 insanın şehadete yürüdüğü 15 Temmuz gecesini unutmayacaklarını ve unutturmayacaklarını da vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Onun bedelini de ödetmeye kesin sözümüz var, ahdimiz var, bunu da böyle bilesiniz. 2 bini aşkın gazimiz... Biz onları unutmayız ve unutturmayız. Bütün bunlarla beraber, hala işte biz şu anda Irak'ın kuzeyinde, aynı şekilde Barış Pınarı'nda, tüm buralarda da sınırlarımızın 30 kilometre güneyinde yine terörle mücadelemizi sürdürüyoruz. 'Durmak yok, yola devam.' dedik, aynen devam edeceğiz. 'Biz sessiz çoğunluğun sesi olacağız.' dedik ve sessiz çoğunluğun sesi olduk. İnancına ve değerlerine yönelik saldırılar karşısındaki vakur duruşunu kimse yanlış yorumlamamalıdır. Bu millet Yunus'un, Mevlana'nın, Hacı Bektaş'ın diliyle konuştuğu gibi yeri geldiğinde Dadaloğlu'nun, Nene Hatun'un, Sütçü İmam'ın, 15 Temmuz kahramanlarının diliyle konuşmasını da gayet iyi bilir. Hani istiklal şairimiz ne diyor? 'Yumuşak başlı isem kim dedi uysal koyunum. Kesilir belki fakat çekmeye gelmez boyunum.' Evet. Bu boynumuz bizim öyle çekmeye gelmez. Hesabını sorar. Bu millet asildir, bu millet müşfiktir, tevazu sahibidir ama sağ yanağına vurunca birilerinin yaptığı gibi sol yanağını çevirmez. Çünkü biz o sol yanağını çeviren korkaklardan değiliz."

"Sizi milletimizin ferasetine havale ediyoruz"

"Son söz olarak diyorum ki; Demokrasi ve Özgürlükler Adası'ndan sesleniyorum. Aklınızı başınıza alın" diyen Erdoğan, "Ülkenize ve milletinize ihanet derecesine varan söylemlerinizi, hırslarınızı, davranışlarınızı, provokasyonlarınızı artık bir kenara bırakın. Hayırda yarışacaksanız, eserde, hizmette, projede yarışacaksanız, biz sonuna kadar varız. Ama şerrinizi sürdürecek, çirkefliğe devam edecek, iftira, hakaret ve tehdit yoluyla insanları sindirmeye çalışacaksanız, bu bizim yolumuz, bu bizim yöntemimiz, bu bizim ahlakımız değildir. Sizi milletimizin ferasetine havale ediyoruz. Biz, siz kuklalarla değil, sizin iplerinizi elinde tutan efendilerinizle mücadele ediyoruz." şeklinde konuştu.

Erdoğan, sözlerinin salondaki katılımcılar tarafından ayakta alkışlanması üzerine, "Demek ki Demokrasi ve Özgürlükler Adası artık yaslı değil. Değil inşallah. Allah'ın izniyle bu mücadeleyi de hep birlikte zaferle neticelendireceğiz." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul 2 No'lu Baro üyelerine, "Daha çok çalışacaksınız ve bu sayıyı, şöyle ileri, ileri, ileri yükselteceksiniz. Geçmişte bu baronun durumunun ne olduğunu gayet iyi biliyorsunuz değil mi? Şimdi ise artık 2 No'lu Baro, 1 No'lu Baro'nun yerine geçmelidir. Bunun adımını da atmanız gerekir." sözleriyle seslendi.

Bunun için her noktada, 2023, 2053, 2071 dediklerini vurgulayan Erdoğan, "Küresel dalgalanmaların yol açtığı ekonomik sıkıntıları siyasi ajandalarının kaldıracı haline getirmeye çalışanların heveslerini kursaklarında bırakmak istiyoruz. Bu habis zihniyet mensupları, 15 Temmuz'da nasıl milletimizin irfan ve cesaret duvarına çarptıysa inşallah 2023 Haziran'ında da aynısıyla karşılaşacaklardır. Hiç endişeniz olmasın." dedi.

Erdoğan, 27 Mayıs darbecilerinin kurduğu darağaçlarında son nefeslerini veren şehitleri rahmetle yad ederek, "Atatürk Kültür Merkezi'nde Üstadın anısına yapılmış toplantıya katıldık. Ve yağlı urganlarla Üstadın eserlerinin orada nasıl ipe çekildiğini gördük. İnşallah, bu tarihte bir daha tekerrür etmeyecek. Bu ibretleri çok aldık. Rabbim ülkemizi ve milletimizi bir daha böyle imtihanlarla karşı karşıya bırakmasın." diye konuştu.

Konuşmasının ardından Erdoğan'a, İstanbul 2 No'lu Baro Başkanı Yasin Şamlı tarafından 15 Temmuz darbe girişimi davalarına ilişkin hazırlanan kitaplar takdim edildi.

Erdoğan, İstanbul 2 No'lu Baro Yönetim Kurulu üyeleriyle fotoğraf çektirdi.

Notlar

Demokrasi ve Özgürlükler Adası'ndaki Adnan Menderes Kongre Merkezi'nde 27 Mayıs Darbesi'nin 62. yılı vesilesiyle düzenlenen "Yassıada Mahkemesi Yargılanıyor" temalı anma programına katılımcılar, Maltepe ve Yenikapı'dan hareket eden vapurlarla geldi.

Programa, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanı sıra TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Ömer İleri, Leyla Şahin Usta ile Çiğdem Karaaslan ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun da katıldı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından programda, 27 Mayıs temasıyla hazırlanan video gösterimi gerçekleştirildi.

Program, Adnan Menderes, Hasan Polatkan, Fatin Rüştü Zorlu ve Celal Bayar'ın yargılandığı Yassıada'daki mahkeme süreçlerini canlandıran "Söz Milletindir" adlı tiyatro oyununun gösterimi ve katılımcıların Adnan Menderes Müzesi gezisinin ardından sona erdi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.