Dolar
40.69
Euro
47.46
Altın
3,397.91
ETH/USDT
3,973.70
BTC/USDT
116,220.00
BIST 100
10,972.63
Analiz

Myanmar'da yeni statüko arayışı, küresel güçler ve stratejik nadir metaller

Myanmar'da "demokratik seçimler" taahhüdüyle olağanüstü halin kaldırılmasıyla paralel zamanda gerçekleşen ABD politikalarındaki değişiklik, ABD’nin Çin ile sürdürdüğü küresel teknolojik rekabete yönelik bir hamle olarak okunabilir.

Sibel Karabel  | 07.08.2025 - Güncelleme : 07.08.2025
Myanmar'da yeni statüko arayışı, küresel güçler ve stratejik nadir metaller

İstanbul

İstanbul Gedik Üniversitesi Öğretim Görevlisi Sibel Karabel, Myanmar’da olağanüstü halin kaldırılmasının ne anlama geldiğini ve bölgedeki stratejik güç dengelerini AA Analiz için kaleme aldı.

***

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

Myanmar, Güneydoğu Asya ve Güney Asya arasındaki köprü niteliğindeki coğrafi konumu, nadir toprak elementlerinden doğal gaza yer altı zenginlikleri, önemli ulaşım ve enerji rotaları üzerinde yer almasıyla küresel güç dengelerindeki rekabetin odak noktalarından biri haline gelmektedir.

Mevcut uluslararası sistemde, başat aktörlerden biri olan Çin açısından Myanmar, Hint Okyanusu’na en kısa kara bağlantısını oluşturması gibi jeostratejik bir öneme sahiptir. Bunun yanı sıra Kuşak ve Yol Girişimi kapsamındaki altyapı yatırımları, sınır güvenliği ve özellikle son dönemde nadir toprak elementlerinin arz güvenliği ile teknolojik rekabette Çin’in stratejik konumuna katkı sağlaması bakımından da kritik bir aktör haline gelmektedir.

Diğer yandan, resmi söyleminde Myanmar yerine 1989’daki askeri yönetim öncesinde kullanılan Burma ismini tercih eden ve ülkeye geleneksel olarak normatif bir bakışla, cunta yönetimine eleştirel yaklaşan ABD'nin dış politikasında, Trump yönetiminin ikinci döneminde birtakım değişiklikler gözlemlenmektedir.

Önceki yönetimden gelen bazı yaptırımların kaldırılması ve ABD'nin tanımadığı Myanmar Devlet İdare Konseyi ya da etnik silahlı gruplarla, nadir toprak elementlerine erişim amacıyla müzakere önerilerinde bulunulması, ABD’nin bu konuda pragmatik bir yaklaşım benimsediği yönünde soru işaretleri doğurmaktadır.

ABD’nin yeni yönetiminin, Çin ile süregelen teknolojik yarışında adeta yapıtaşı kabul edilen nadir toprak elementlerine erişim politikası, Ukrayna yaklaşımıyla birlikte değerlendirildiğinde; elektrikli araç motorlarından savunma sanayine uzanan birçok alanda küresel ölçekte stratejik öneme sahip ağır nadir toprak elementlerinin yüzde 40’ını sağlayan Myanmar’ın konumunu belirginleştirmektedir.

Tüm bu anlatıya, Myanmar’da 31 Temmuz'da, 2021’den bu yana yürürlükte olan olağanüstü halin sona erdirilmesi eklendiğinde, Myanmar’daki siyasi gelişmeleri başat küresel güç dengeleri bakımından değerlendirmek ülkenin geleceğine yönelik bütüncül bir perspektif sunacaktır.

Myanmar’da güncel siyasi dinamikler

Myanmar’da 1 Şubat 2021'de gerçekleştirilen askeri darbe sonrasında bir seneliğine ilan edilen ve cunta lideri General Min Aung Hlaing’e yasama, yürütme ve yargıda mutlak yetki tanıyan olağanüstü halin, 4,5 yıl sonra 1 Ağustos 2025 itibarıyla sona erdirileceği açıklandı. Askeri yönetim sözcülüğünden yapılan açıklamada, bu kararın Aralık 2026’da gerçekleştirilmesi planlanan seçimler için alındığı belirtildi.

8 Kasım 2020’de yapılan seçimlerde hile yapıldığı iddiasıyla gerçekleştirilen darbenin ardından ilan edilen ve yedi kez uzatılan olağanüstü hal süresince Myanmar, ordu ile etnik silahlı grupları da içeren muhalefet arasında yaşanan ciddi bir iç çatışma dönemine sürüklendi. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından Haziran 2025’te yayımlanan verilere göre, bu süreçte yaklaşık 6 bin 800 sivilin hayatını kaybettiği biliniyor. Ayrıca 22 binden fazla kişinin keyfi gözaltında tutulduğu ve 3,5 milyon kişinin de çatışmalar nedeniyle yerinden edildiği belirtiliyor. Bununla beraber, Ulusal Demokrasi Birliği (NLD) devrik lideri Aung San Suu Çi ve parti liderleri kadrosunun önemli bir kısmı hala hapiste tutuluyor.

Myanmar’da olağanüstü halin sona erdirilmesinin ilanından önceki hafta ise ABD’nin Myanmar’a yönelik geleneksel tavrına zıt olarak yorumlanabilecek gelişmeler kaydedildi. Önceki ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin yaklaşımı, bir yandan 14014 sayılı Başkanlık Kararnamesi gibi tedbirlerle cunta rejimini, onun destekçilerini ve bağlantılı şirketleri yaptırımlarla sınırlandırmaya; diğer yandan ise Myanmar halkını dış yardımlarla desteklemeye yönelik bir politika uygulanmaktaydı.

İkinci döneminin başlarında Trump, önceki yönetimin uygulamaya koyduğu yaptırımların bir sene daha uzatılmasına imza atarken, Haziran 2025’te Myanmar, giriş vizesi verilmeyecek ülkeler arasında yer aldı. Ancak ABD Hazine Bakanlığı 25 Temmuz 2025 tarihinde yaptığı açıklamada, Myanmar’daki askeri rejimle bağlantılı oldukları gerekçesiyle yaptırım listesine alınan bazı şirket ve bireylerin listeden çıkarıldığını duyurdu. Hazine Bakanlığı, kararın teknik bir değerlendirme sonucu alındığını vurgulasa da kararın siyasi motivasyonla alındığı yönünde tartışmaları da beraberinde getirdi.

Aynı dönemde dikkat çeken bir diğer gelişme ise 2021’den bu yana Myanmar’daki askeri yönetimle teması olmayan ABD’ye, çeşitli danışmanlar aracılığıyla sunulan iki öneri oldu; Devlet İdare Konseyi ile etnik silahlı gruplardan Kaçin Bağımsızlık Ordusu (KIA) arasında arabuluculuk yapılması ve ABD'nin KIA ile doğrudan iş birliği kurması.

Küresel güç rekabeti ve nadir toprak elementlerinin etkisi

Söz konusu öneriler kapsamında yapılan tarife indirimleri, Myanmar’da nadir toprak elementlerinin işlenmesi konusunda Quad (ABD, Japonya, Hindistan, Avustralya) ile işbirliği yapılması ve özel elçi atanması gibi başlıkların yer alması, ABD’nin Çin karşısında Myanmar’ın küresel ağır nadir toprak elementlerindeki konumunu stratejik bir alternatife dönüştürme çabasıyla ilişkilendirmek mümkün.

Myanmar’daki son siyasi dönüşümle neredeyse eşzamanlı olarak gelişen bu dinamiklere, Çin’in Myanmar ile çok katmanlı ilişkisi de dahil olduğunda tabloya bölgesel denklemi şekillendiren farklı unsurlar katılmakta. Diplomatik ilişkilerinin 75. senesine giren Çin tarafının güncel bakış açısını Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, 9 Mayıs 2025’te Min Aung Hlaing ile Moskova’daki görüşmesinde “Myanmar’ın kendi ulusal şartlarına uygun kalkınma yolunu, egemenlik, bağımsızlık, toprak bütünlüğü ile milli istikrarını desteklediği” şeklinde ifade etmektedir. Myanmar’da hükümet ve etnik gruplarla iletişimini sürdüren Çin için ikili ilişkilerde; ulaşım, altyapı, enerji ve sınır güvenliği gibi öncelikli başlıklara nadir toprak elementleri gibi son derece kritik güncel bir başlık da eklenmiştir.

Bir araştırma, 2017-2024 yılları arasında Çin’in nadir toprak elementleri ithalatının üçte ikisinin Myanmar’dan karşılandığını ortaya koymaktadır. Bu bağımlılığın başlıca sebebi hiç kuşkusuz, 2021 yılından itibaren özellikle Kaçin’de cunta yanlısı ve karşıtı grupların kontrolüne giren madencilik sahalarının üç katına çıkmasıdır. 2024’ten itibaren KIA'nın ağırlıklı olarak kontrol ettiği bölgelerde disprozyum ve terbiyum gibi ileri teknolojilerde kritik öneme sahip ağır nadir toprak elementleri çıkarılmaktadır. Böylelikle, küresel nadir metal rafine ve işleme kapasitesinin yüzde 90’ını sağlayan Çin, ağır nadir toprak elementlerinin yüzde 40’ını elinde bulunduran Myanmar’a ithalat bakımından neredeyse yüzde 50’lik bir bağımlılık göstermektedir.

Myanmar’da “demokratik seçimler” taahhüdüyle olağanüstü halin kaldırılmasıyla paralel zamanda gerçekleşen ABD politikalarındaki değişiklik, ABD’nin Çin ile sürdürdüğü küresel teknolojik rekabete yönelik bir hamle olarak okunabilir. Ancak bu yaklaşım, nadir toprak elementlerinin cunta kontrolü dışındaki Kaçin bölgesinde ve uluslararası alanda tanınmayan silahlı grupların denetiminde bulunması nedeniyle karmaşık bir hal almaktadır. Bu grupların Çin ile olan finansal ve askeri ilişkileri, aynı zamanda altyapı ve lojistik engeller, ABD açısından bu kaynaklara doğrudan erişimi zorlaştıran etmenlerdir.

ABD’nin geleneksel “Burma” politikasına ters düşen bu yaklaşımı, Trump’ın “anlaşma yapıcı” iddiasını pekiştirecek şekilde ve çatışmaları sonlandırma gerekçesiyle cunta yönetimini tanıması, belirli riskleri barındırmakla birlikte, pragmatik yeni bir statüko arayışına işaret edebilir. Öte taraftan, Myanmar’da talepleri birbirinden farklı yüzlerce silahlı grubun oluşturduğu kaotik ortam ve Aralık 2026’da planlanan seçimlerin gerçekleştirilme olasılığı, gerçek bir demokratikleşme sürecinden ziyade, cuntanın uluslararası izolasyondan ve yaptırımlardan sıyrılma çabası varsayımını güçlendirmektedir.

Çin-ABD rekabetinin gün geçtikçe derinleşen coğrafi kapsamı ve konu alanları, nadir toprak elementleri gibi stratejik kaynaklar üzerinden Myanmar’ı her iki küresel güç ile ilişkilerini yeniden düzenleme zorunluluğuna da yönlendirmektedir. Bu bağlamda, ülkenin dış politika çerçevesi ve stratejik planı, iç siyasetindeki gelişmeler, istikrar ve küresel güç dengelerini takip etmeyi zorunlu hale getirmektedir.

[Sibel Karabel, İstanbul Gedik Üniversitesinde Öğretim Görevlisi ve Asya-Pasifik Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürüdür.]

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın