Avrasya’da yeni eksen: Çin-Rusya ortaklığı
Birbirlerine komşu iki büyük kara gücü olan Çin ve Rusya'nın Avrasya'nın büyük bölümünde nüfuz alanlarını birleştirmesi, denizaşırı güçler için ciddi bir jeopolitik meydan okuma anlamına geliyor.

İstanbul
Bağımsız Araştırmacı Dr. Hüseyin Korkmaz, Çin-Rusya ortaklığının arka planını ve bu işbirliğinin temel sebeplerini AA Analiz için kaleme aldı.
***
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Uluslararası siyasetin son dönemine damga vuran dinamiklerden birisi de Çin ve Rusya’nın derinleşen stratejik ortaklığı olarak öne çıkıyor. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile artan gerilim ve yoğunlaşan askeri ilişkiler “yeni bir eksen” ihtimalini güçlendiriyor. Nitekim kısa süre önce Rusya ve Çin ortaklığında Japon Denizi'nde gerçekleştirilen askeri tatbikat (Joint Sea-2025) iki ülkenin işbirliğine verilebilecek en güncel örnekler arasına girdi.
Öte yandan, Rusya eski devlet başkanı Dmitriy Medvedev'in olası nükleer savaş riskine dair yaptığı açıklamalar ve hemen ardından ABD Başkanı Donald Trump’ın “uygun bölgelere” iki nükleer denizaltı konuşlandırdığını duyurması bölgedeki gerilimin uzun süre daha devam edeceğini gösteriyor.
Bu gerilimin temelinde, 2022'de “sınırsız dostlukla” taçlanan ve her geçen gün daha da derinleşen Çin-Rusya yakınlaşması bulunuyor.
Çin’in ekonomik, teknolojik ve demografik ağırlığı ile Rusya’nın askeri kapasite ve doğal kaynaklarının birleşimi, kalpgah üzerinde tarihsel örneği az görülen bir güç merkezi yaratma potansiyeline sahip
Mackinder’in kabusu: Çin’in kalpgahı kontrolü
Çin-Rusya ilişkilerinin geleceğini anlamak için klasik jeopolitik teorilere başvurmak faydalı olacaktır. Bu çerçevede, Halford Mackinder’in "kalpgah" (heartland) kavramı bahse konu ilişkileri anlamak ve yorumlamak için münbit bir akademik zemin sunuyor.
İngiliz jeopolitik kuramcısı Halford Mackinder yüzyılın hemen başında yayınladığı Tarihin Coğrafi Kalbi (1904) isimli makalesinde Avrasya’nın merkezi konumuna dikkat çekerek eksen bölgesi (pivot area) kavramını ortaya atmış ve bu bölgenin denizlerden uzak korunaklı özelliğini öne çıkarmıştır.
Daha sonra yazdığı Demokratik İdealler ve Gerçeklik (1919) isimli eserinde ise deniz gücüyle ulaşılamayan ve demiryolu ağıyla kaplı bölge olarak kalpgah (heartland) kavramını ortaya atmıştır. Kalpgah kabaca bugün Avrasya olarak nitelendirilen topraklardır. Mackinder, Avrupa-Asya kıtası ve ona bitişik olan Afrika'yı ise "Dünya Adası" olarak tanımlar.
ABD’nin kıyılardan yoğunlaştırdığı kuşatma stratejisi ve John Spykman’ın tezlerinden aşina olduğumuz “kenar kuşağı” korumaya dönük stratejik yaklaşımı Çin ve Rusya’yı Mackinder’in kalpgah olarak ifade ettiği alanı korumaya sevk ediyor
Mackinder’in meşhur formülasyonu ile Doğu Avrupa’ya hükmeden, kalpgaha hükmeder; kalpgaha hükmeden, "Dünya Adası"na hükmeder; "Dünya Adası"na hükmeden ise dünyaya hükmeder.
Nitekim, Amerikan stratejisi uzun yıllar boyunca bu yaklaşımla örtüşür biçimde, Avrasya’daki büyük güçlerin birleşerek tek bir blok oluşturmasını engellemeye odaklanmıştır. Öte yandan Mackinder, 1904 tarihli makalesinde Çin’e dair dikkat çekici bir öngörüde bulunur. Mackinder'e göre, Çinliler Japonlar tarafından örgütlenerek Rus İmparatorluğu'nu devirmeyi ve onun topraklarını fethetmeyi başarırsa, büyük kıtanın kaynaklarına okyanusa açılan bir cephe ekleyerek dünyadaki özgürlüğe yönelik bir sarı tehlike oluşturabilir. Mackinder'in bu tarihsel “kabus senaryosu” günümüzde farklı bir formda, Çin ve Rusya’nın giderek kurumsallaşan stratejik ortaklığı şeklinde karşılık buluyor.
Kalpgahın çevrelenmesi Çin-Rusya ortaklığını derinleştiriyor
Çin, jeopolitik bağlamda Avrasya'da etki sahibi olursa bu ciddi bir avantaj oluşturacaktır. Bu bağlamda, Çin ve Rusya'nın sınırsız dostluğuna bir de bu pencereden bakılmalıdır. Birbirlerine komşu iki büyük kara gücü olan Çin ve Rusya'nın Avrasya'nın büyük bölümünde nüfuz alanlarını birleştirmesi, denizaşırı güçler için ciddi bir jeopolitik meydan okuma anlamına geliyor.
Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi (BRI) gibi projelerle Avrasya’daki ekonomik ve stratejik etkisini artırma çabası aslında Mackinder’in öngörülerinin hala güncelliğini koruduğunu gösteriyor. Benzer şekilde, Rusya'nın Avrasya'daki konumu, Batı ile derinleşen jeopolitik mücadelesi ve Çin ile zuhur eden ve ilan edilmemiş bir ittifaka benzetilen yoğun stratejik ortaklığı Mackinder’in argümanlarının yeniden değerlendirilmesini gerekli kılıyor.
Mevcut göstergeler, jeopolitik zorunlulukların yarattığı şartlar eşliğinde Çin ve Rusya arasındaki stratejik yakınlaşmanın yakın vadede çözülmek bir yana, muhtemelen daha kurumsal bir hale evrileceğine işaret ediyor
Çin’in ekonomik, teknolojik ve demografik ağırlığı ile Rusya’nın askeri kapasite ve doğal kaynaklarının birleşimi, kalpgah üzerinde tarihsel örneği az görülen bir güç merkezi yaratma potansiyeline sahip. İki ülke 2018'de gerçekleşen devasa Vostok-2018 askeri tatbikatından bu yana onlarca askeri tatbikat ve uluslararası sularda devriye gerçekleştirdi.
Son on yılda giderek derinleşen askeri işbirliği iki ülkenin savunma sanayileri arasında pragmatik bir işbirliğinin de önünü açmış durumda. Rusya, kritik askeri teknoloji ve parça konusunda Çin’e bağımlı hale gelmiş vaziyette. Çin ise enerji konusunda Rusya ile yoğun bir alışveriş içerisinde. İki ülke arası ticaret hacmi 240 milyar dolara ulaştı.
Çin ve Rusya, ABD başta olmak üzere Batı nezdinde duydukları öfkeyi stratejik bir muhalefete çevirmiş durumda. Stratejik ortaklığın resmi olmayan bir “ittifak” düzeyinde derinleşmesinin temel nedeni ise jeopolitik zorunluluk olan “karasal alanı” yani kalpgahı koruma isteğinden kaynaklanıyor.
ABD’nin kıyılardan yoğunlaştırdığı kuşatma stratejisi ve John Spykman’ın tezlerinden aşina olduğumuz “kenar kuşağı” korumaya dönük stratejik yaklaşımı Çin ve Rusya’yı Mackinder’in kalpgah olarak ifade ettiği alanı korumaya sevk ediyor.
Jeopolitik zorunluluğun stratejik ortaklığı: Sınırsız dostluk doktrini
Çin ve Rusya arasında 2022'de Pekin’de ilan edilen “sınırsız dostluk” mevcut ilişkilerin bir manifestosu olarak okunabilir. Hatta bunu büyük ülke ilişkilerinde paradigmatik bir dönüşüm ve Çin-Rusya ilişkilerinde de sınırsız dostluk doktrini şeklinde tanımlayabiliriz. Çin ve Rusya’nın siyasi uyumunun temelinde, her ikisinin de mevcut uluslararası düzene yönelik eleştirileri ve restorasyona dönük hedefleri yatıyor. İki ülke de çok kutuplu adil bir küresel düzeni savunuyor.
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e “yüz yıldır görülmemiş değişimleri birlikte gerçekleştirebiliriz” minvalindeki sözleri küresel müesses nizama meydan okuma niyetini açıkça ortaya koyuyor. Ancak bu mutlak sorunsuz bir ortaklık değil. Çin ve Rusya arasında asimetrik ekonomik ilişkiler ve Orta Asya’da ortaya çıkabilecek nüfuz arayışından kaynaklanan bazı pürüzler ve çelişkiler olabilir. Fakat stratejik çıkarların bu pürüzleri ötelediğini rahatlıkla söylemek mümkün.
Mevcut göstergeler, jeopolitik zorunlulukların yarattığı şartlar eşliğinde Çin ve Rusya arasındaki stratejik yakınlaşmanın yakın vadede çözülmek bir yana, muhtemelen daha kurumsal bir hale evrileceğine işaret ediyor. Rusya-Ukrayna savaşı ile birlikte Batı’nın ağır yaptırımlarına maruz kalan Rusya, Çin’e her zamankinden fazla bağımlı. Pekin ise Washington’la büyük güç rekabetinde Moskova’yı yanında tutmanın stratejik anlamda hayati olduğunun farkında.
Söz konusu ortaklık her iki tarafın da ABD liderliğindeki Batı karşısında elini güçlendiriyor. Bu ortaklığın kısa vadede bir askeri ittifaka dönüşme ihtimali zayıf olsa da eğer ABD ile gerilim tırmanır ve Tayvan veya Doğu Avrupa gibi kriz bölgelerinde sıcak çatışma riskleri artarsa, Pekin-Moskova hattı ortak tehdit karşısında daha yoğun bir savunma paktına yönelebilir.
[Dr. Hüseyin Korkmaz, Bağımsız araştırmacı. 2021 yılında “Küresel Organik Kriz ve Yeni Soğuk Savaş: ABD ve Çin’in Sınırsız Stratejik Rekabeti” başlıklı kitabı yayınlanan yazarın çalışma alanları arasında Küresel hegemonya, ABD-Çin ilişkileri ve Çin’in Dış Politikası bulunuyor.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.