Fransa Cumhurbaşkanı Macron Gazze için "güvenilir bir barış planı" benimsediklerini bildirdi
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, ülkesinin Filistin Devleti'ni tanıma kararı almasının ardından Gazze için "güvenilir bir barış planı" benimsediklerini söyledi.
New York
Birleşmiş Milletler (BM) üyesi ülkelerin liderleri ve üst düzey temsilcilerini bir haftalığına New York'ta bir araya getiren BM 80. Genel Kurulu oturumu başladı. Macron, Genel Kurulu'nda konuştu.
- BM Komisyonu, Netanyahu ve Herzog'un Gazze'deki soykırımı kışkırttığını bildirdi
- 80. BM Genel Kurulunun gerçekleştirildiği New York'ta olağanüstü güvenlik önlemleri
- BM'deki konferansta İsrail'e tepki sesleri yükseldi
- ABD Başkanı Trump, 80. BM Genel Kurulu'na hitap etti
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, küresel ve yerel çatışmaların yaygınlaştığını ve Cenevre Sözleşmelerinin ihlal edildiğini, iklim değişikliğinin kontrol altında olmadığını ve biyolojik çeşitliliğin çöktüğünü anlattı.
Küresel ticaretin sarsıldığını ve gümrük savaşlarının arttığını söyleyen Macron, "80 yıl önce inşa edilen manevi işbirliğini yeniden tesis etmeye her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var, buna rağmen kendimizi izole ediyoruz." dedi.
Macron, kolektif çok taraflılığa geri dönüşün sağlanması için uluslararası toplumun birlikte çalışması gerektiğini vurguladı.
Çatışmaların arttığı bir dönemde insan hakları ihlallerinin önlenmesi gerektiğinin altını çizen Macron, "Bizim görevimiz, uluslararası insancıl hukuka saygı gösterilmesini sağlamaktır." ifadelerini kullandı.
Macron bu bağlamda Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) cezasızlıkla mücadelesine destek verilmesi gerektiğini söyledi.
"Rusya'nın saldırganlığı sadece Avrupa'nın sorunu değil"
Konuşmasında Rusya-Ukrayna savaşına değinen Macron, Ukrayna'nın Rusya'ya karşı direnişine destek olduklarını belirterek, "Rusya'nın saldırganlığı sadece Avrupa'nın sorunu değil, hepimizi rahatsız eden bir sorundur. Bu, bizim sorunumuzdur." dedi.
Ukrayna ve Fransa'nın barıştan yana olduğunu belirten Macron, Rusya'nın bir daha saldırmamasını sağlamak için yaklaşık 35 ülkeden oluşan Gönüllüler Koalisyonu'nu kurduklarını hatırlattı.
Macron, Rusya'nın son haftalarda Romanya, Polonya ve Ukrayna'ya yönelik "istikrarsızlaştırıcı" eylemlerini de kınadı.
"Güvenilir bir barış planı benimsedik"
BM kapsamında dün yapılan Filistin konulu konferansta "Gazze'deki savaşı sona erdirmek, İsrail ve Filistin olmak üzere iki devletli çözümü korumak, tüm rehinelerin serbest bırakılmasını sağlamak, çok sayıda hayatı kurtarmak için güvenilir bir barış planı benimsediklerini" vurgulayan Macron, çok sayıda ülkenin New York Deklarasyonu'nu imzaladığını hatırlattı.
Macron, "İsrail'i tanıyan bir Filistin Devleti'ne, Filistin Devleti'ni tanıyan bir İsrail devletine giden yolu açmak için el ele verdik. Bölgede henüz bunu yapmamış tüm devletlerin, aslında barışa giden bir yol olan bu karşılıklı tanıma yoluyla İsrail devletini tanımalarını umuyoruz." diye konuştu.
Öte yandan Macron, İran'ın nükleer silahlara erişiminin engellenmesi gerektiğine değinerek, nükleer müzakereler kapsamında New York'ta İran Cumhurbaşkanı ile bir araya geleceğini duyurdu.
89 Devlet Başkanı katılıyor
BM Sözcülüğü, 23-29 Eylül tarihlerinde düzenlenen 80. BM Genel Kurulu'na bu yıl 89 devlet başkanı, 5 başkan yardımcısı, 1 prens, 43 hükümet başkanı, 5 başbakan yardımcısı, 45 bakan, 1 bakan yardımcısı ve AB delegasyonunun katılacağını bildirdi.
Afganistan, Myanmar ve Şeyseller yönetimlerinin bu yıl Genel Kurul toplantılarına katılmadığı belirtildi.
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Guterres: İnsafsız insan acılarının yaşandığı bir çağa girdik
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, açılış konuşmasında BM’nin 80 yıl önce “çatışma yerine barış” diyerek insanlığın hayatta kalması için pratik bir strateji olarak kurulduğunu belirtti.
Guterres, önlerinde yapılacak çok iş olduğu halde bu işi yürütme yeteneklerinin ellerinden alındığını söyledi.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Birleşmiş Milletler 80. Genel Kurulu’nun açılışında konuştu
— Anadolu Ajansı (@anadoluajansi) September 23, 2025
— İnsafsız insan acılarının yaşandığı bir çağa girdik. Etrafınıza bakın, kurduğunuz BM ilkeleri kuşatma altında
— Barış ve ilerlemenin temelleri, cezasızlık, eşitsizlik ve… pic.twitter.com/BFxHy2Tt2U
Guterres, “İnsafsız insan acılarının yaşandığı bir çağa girdik. Etrafınıza bakın, kurduğunuz BM ilkeleri kuşatma altında. Dinleyin, barış ve ilerlemenin temelleri, cezasızlık, eşitsizlik ve kayıtsızlığın ağırlığı altında çöküyor.” dedi.
Egemen ulusların topraklarının işgal edildiğini, açlığın silah olarak kullanıldığını ve gerçeklerin susturulduğunu belirten Guterres, “Nasıl bir dünya seçeceğiz? Kaba güçlerin olduğu bir dünya mı, yoksa yasaların olduğu bir dünya mı? Gücün haklı olduğu bir dünya mı, yoksa herkesin haklarının olduğu bir dünya mı?” diye konuştu.
Guterres, dünyanın giderek daha çok kutuplu hale geldiğini, daha çeşitli ve dinamik bir küresel manzara için bunun olumlu olabileceğini ancak etkili çok taraflı kurumlar olmadan çok kutupluluğun kaosa davetiye de çıkarabileceği uyarısında bulundu.
"Gazze'deki dehşet, üçüncü korkunç yılına yaklaşıyor"
Bugün ülkelerin karşı karşıya kaldığı seçimlerin “milyonlarca insan için ölüm kalım meselesi” olduğuna vurgu yapan Guterres, ilk olarak, uluslararası hukuka dayalı bir barışı seçmek gerektiğini belirtti ve “Ancak bugün, asla izin vermeyeceğimize yemin ettiğimiz bir barbarlıkla savaşlar şiddetleniyor.” ifadesini kullandı.
Guterres, bu bağlamda BM Şartı’nın önemine dikkati çekerek “Dünyanın dört bir yanında bazı ülkelerin, kuralların kendileri için geçerli olmadığını düşünerek hareket ettiğini görüyoruz. İnsanlara, insandan daha aşağı muamele edildiğini görüyoruz. Bunu dile getirmeliyiz. Cezasızlık kaosun anasıdır ve çağımızın en korkunç çatışmalarından bazılarını doğurmuştur." değerlendirmesinde bulundu.
Sudan ve Ukrayna’daki gelişmelere değinen Guterres, Gazze’de devam eden soykırım için de “Gazze'deki dehşet, üçüncü korkunç yılına yaklaşıyor. Bunlar, temel insanlığa meydan okuyan kararların bir sonucu. Ölüm ve yıkımın boyutu, genel sekreter olarak görev yaptığım yıllardaki diğer tüm çatışmaların çok ötesinde." dedi.
Guterres, hiçbir şeyin Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırılarını ve akabinde Filistin halkının topluca cezalandırılması ile Gazze'nin sistematik olarak yok edilmesini haklı çıkaramayacağını belirterek hemen kalıcı ateşkes ve Orta Doğu’da sürdürülebilir barış için iki devletli çözümden taviz verilmemesi çağrısı yaptı.
Bu bağlamda, BM Güvenlik Konseyinin de sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini hatırlatan Guterres, “(BM Güvenlik Konseyi) Daha temsili, daha şeffaf ve daha etkili olmalıdır. Kriz müdahalesinin ötesinde dışlanma, eşitsizlik, yolsuzluk ve cezasızlık ile çatışmayı tetikleyen adaletsizliklerle de mücadele etmeliyiz. Silahları susturmanın en kesin yolu, adaletin sesini yükseltmektir." diye konuştu.
Guterres, insan haklarının barışın bir süsü değil, temeli olduğuna vurgu yaparak insan haklarının evrensel, bölünemez ve birbirine bağımlı olduğunu ve uygulanması için siyasi irade gerektiğini kaydetti.

“Bu kriz anında, BM’nin hiç bu kadar önemli olmamıştı”
BM’ye yapılan ödemelerdeki kesintilere de dikkati çeken Genel Sekreter, bunun yardım bekleyen birçok insan için ölüm fermanı olduğunu söyledi.
Guterres, BM’nin artan jeopolitik gerilim ve bölünmeler, kronik belirsizlik ve artan finansal zorluklarla karşı karşıya olduğunu vurgulayarak “Özellikle de şu anda, barışı inşa etme temel çalışmalarımızı desteklemek için yatırılan her dolara karşılık dünya, savaş silahlarına 750 dolar harcıyor.” ifadesini kullandı.
“Bu kriz anında BM, hiç bu kadar önemli olmamıştı.” diyen Guterres, “Dünyanın bizim eşsiz meşruiyetimize ihtiyacı var. Birleştirici gücümüze, ulusları birleştirme, ayrılıkları ortadan kaldırma ve önümüzdeki zorluklarla yüzleşme vizyonumuza.” değerlendirmesinde bulundu.
Guterres, konuşmasında artan iklim krizine çözüm arayışları, özellikle yapay zeka ile tavan yapan teknolojinin insanlığın hizmetinde kullanılması ve tüm bunlar için çok geç olmadan yeni düzenlemeler getirilmesi gerektiğini de değinerek “Teknoloji efendimiz değil, hizmetkarımız olmalı. İnsan haklarını, insan onurunu ve insan iradesini desteklemelidir. Ancak bugün, yapay zekânın gelişimi, birkaç elde yoğunlaşan düzenleme ve sorumluluğu geride bıraktı.” dedi.
Teknoloji hakkında evrensel güvenlik önlemlerine ve ortak standartlara ihtiyaç olduğunu kaydeden Guterres, “Hiçbir şirket kanunun üstünde olmamalı. Kimin yaşayıp kimin öleceğine hiçbir makine karar vermemeli. Hiçbir sistem şeffaflık, güvenlik ve hesap verebilirlik olmadan devreye alınmamalı.” diye konuştu.

Guterres, İsrail'in şiddeti küresel barışı tehdit edecek şekilde derinleştirdiğini söyledi
Guterres, “Filistin Sorunu da Dahil Orta Doğu'daki Durum” başlığı altında toplanan BM Güvenlik Konseyinde de konuştu.
“İsrail-Filistin çatışmasının en karanlık dönemlerinden biriyle karşı karşıyayız.” diyen Guterres, İsrail'in 7 Ekim 2023'ten sonra düzenlediği saldırıların, işgal altındaki Filistin topraklarında şiddeti, bölgesel ve küresel barış ile güvenliğe yönelik ciddi tehditlerle daha da derinleştirdiğini söyledi.
Guterres, İsrail’in Gazze kentinde yoğunlaşan saldırılarının, zaten felaket boyutunda olan insani krizi daha da kötüleştirdiğine işaret ederek, “Sayısız Filistinli sivil ve kalan rehineler, amansız bombardıman altında mahsur kalıyor, yiyecek, su, elektrik ve ilaçtan mahrum bırakılıyor.” diye konuştu.
Gazze’deki durumu "Ahlaki ve yasal olarak savunulamaz." olarak nitelendirmenin insani acının boyutunu anlatmaya yetmediğini vurgulayan Guterres, “BM kararları görmezden gelinmeye devam ediliyor. Uluslararası insancıl hukuk ihlal ediliyor. Cezasızlık hüküm sürüyor ve kolektif güvenilirliğimiz zedeleniyor.” ifadelerini kullandı.
Genel Sekreter, İsrail şiddetinin, Gazze'den işgal altındaki Batı Şeria'ya ve ötesine, bölgedeki birçok ülkeye ve en son Katar'a kadar yayıldığının altını çizdi.
Katar’ın, Mısır ve ABD öncülüğünde ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması anlaşması sağlama çabalarının, 9 Eylül'de ciddi darbe aldığını belirten Guterres, “İsrail saldırısı, yalnızca Katar'ın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü ihlal etmekle kalmadı, aynı zamanda diplomasi ve çatışma çözümü için güvendiğimiz norm ve mekanizmaları da tehdit etti.” dedi.
Guterres, işgal altındaki Batı Şeria’da devam eden Filistinlilerin topraklarının gasbedilmesi, fiili ilhak ve zorla yerinden etmelerin iki devletli çözümün uygulanabilirliğini giderek azalttığına işaret etti.
İsrail'in "E1" denilen bölgede yerleşim yeri inşasına son onayının özellikle endişe verici olduğu, uygulanması halinde işgal altındaki Batı Şeria'yı böleceği ve Filistin Devleti'nin toprak bütünlüğünü ortadan kaldıracağı uyarısında bulunan Guterres, “İsrail'in yerleşim yerleri yalnızca siyasi bir mesele değil, aynı zamanda uluslararası hukukun açık bir ihlalidir.” vurgusunu yaptı.
Öte yandan, Filistin yönetiminin varoluşsal bir krizle karşı karşıya olduğuna değinen Guterres, İsrail’in mali, siyasi ve kurumsal baskılarının, yönetimin işleyiş kabiliyetini baltaladığını aktardı.
Guterres, “İsrail'in gelirleri alıkoyması, Filistin ekonomisinin daralması ve bağışçı yardımlarındaki keskin düşüş, Filistin yönetiminin maaşları ödeyemez veya temel hizmetleri sağlayamaz hale gelmesine neden oldu.” diye konuştu.
Filistin yönetimini istikrara kavuşturmak ve barış ortağı olarak varlığını sürdürebilmesi için acil uluslararası desteğe ihtiyaç duyulduğuna dikkati çeken Guterres, iki devletli çözüm ve Filistin Devleti’nin tanınması konusunda birçok ülkenin destek vermesinden duyduğu memnuniyeti de dile getirdi.
Guterres, Gazze’deki durumun uluslararası hukuka dayanması, her türlü etnik temizliğin reddedilmesi ve uygulanabilir bir iki devletli çözüme doğru net siyasi ufka sahip olunması gerektiğini söyledi.
“Sahadaki tehlikeli eğilimleri acilen tersine çevirmeliyiz.” diyen Guterres, İsrail'in yerleşim faaliyetlerini derhal durdurması ve işgal altında bulunan Filistin topraklarındaki yasa dışı varlığına son vermesi de dahil Uluslararası Adalet Divanının çağrılarına kulak verilmesi gerektiğini vurguladı.

Endonezya Cumhurbaşkanı Subianto: Hiçbir ülke insanlık ailesinin tamamını zorbalıkla yönetemez
Endonezya Cumhurbaşkanı Prabowo Subianto, Birleşmiş Milletler'in (BM) İsrail'in saldırıları altındaki Gazze'de yaşananlara sessiz kalmaması çağrısında bulunarak, "Bugün, Gazze'de hala felaket niteliğindeki bir durum gözlerimizin önünde yaşanıyor, masum insanlar yardım için ağlıyorlar. Kurtarılmak için ağlıyorlar. Onları kim kurtaracak? Masum insanları kim kurtaracak?" dedi.
Subianto, 80. BM Genel Kurulu'na hitap ettiği konuşmasında, mevcut dünyada bilimsel ve teknolojik gelişmeler ışığında açlığa, sefalete ve iklim felaketlerine son verilebileceğini belirtti.
Irkçılığın, nefretin, zulüm ve apartheidin dünyanın ortak geleceğini tehdit ettiğinin altını çizen Subianto, Filistinlilerin adaletten ve meşruiyetten mahrum bırakılmasına sessiz kalınmaması gerektiğini vurguladı.
Uluslararası topluma Gazze'de yaşananlara karşı harekete geçilmesi için çağrıda bulunan Subianto, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün, Gazze'de hala felaket niteliğindeki bir durum gözlerimizin önünde yaşanıyor, masum insanlar yardım için ağlıyorlar. Kurtarılmak için ağlıyorlar. Onları kim kurtaracak? Masum insanları kim kurtaracak? Yaşlıları ve kadınları kim kurtaracak? Biz burada otururken, milyonlarca insan şu anda tehlikeyle karşı karşıya. Travma yaşıyorlar. Vücutlarına onarılamaz zararlar geliyor. Açlıktan ölüyorlar. Sessiz kalabilir miyiz? Çığlıklarına cevap verilmeyecek mi? Onlara insanlık ailesinin bu zorluğun üstesinden gelebileceğini öğretecek miyiz? Sayın Başkan, hemen harekete geçmeliyiz."
Güçlü bir Birleşmiş Milletler ile, "zayıfların hak ettikleri adaleti elde edebilecekleri, gereksiz acılar çekmeyecekleri bir dünya" inşa edilebileceğini dile getiren Subianto, "Bilimi yok etmek için değil, yükselmek için kullanalım. Yükselen ülkeler, diğer ülkelerin kendilerini yükseltmelerine yardım etsin." ifadelerini kullandı.
Subianto, "Endonezya, 20 bin belki de daha fazla evladını Gazze'de ve diğer yerlerdeki barışı korumak için görevlendirmeye hazırdır." dedi.
Ellerini kürsüye vurarak konuşan Subianto, "Şiddet şiddeti doğurur, hiçbir ülke insanlık ailesinin tamamını zorbalıkla yönetemez." vurgusu yaptı.
İngiltere, Avustralya ve Fransa gibi ülkelerin Filistin'i devlet olarak tanıyarak, "tarihin doğru tarafında yer aldığı" ifadesini yineleyen Subianto, "Bireysel olarak zayıf olabiliriz, ancak baskı ve adaletsizlik duygusu insanlık tarihinde defalarca kanıtlamıştır ki, bu duygular sonunda birleşerek bu baskıyı ve adaletsizliği aşacak güçlü bir kuvvete dönüşür." ifadelerini kullandı.
Subianto, barışın sağlanmasının tek yolunun iki devletli çözüm olduğunu belirterek, Endonezya'nın "bu vizyonu gerçeğe dönüştürmeye" katkıda bulunmaya hazır olduğunu söyledi.
Endonezya Cumhurbaşkanı Subianto, BM Genel Kurulu'ndaki konuşmasında Gazze'de yaşananlara sessiz kalınmaması çağrısında bulundu
— Anadolu Ajansı (@anadoluajansi) September 23, 2025
— Bugün, Gazze'de hala felaket niteliğinde bir durum gözlerimizin önünde yaşanıyor, masum insanlar yardım için ağlıyor. Onları kim kurtaracak?
—… pic.twitter.com/Z92kmda5HN
Endonezya, Paris Anlaşması'ndaki yükümlülüklerini yerine getirmeye kararlı
Subianto, Endonezya'nın bu yıl pirinç ve tahıl rezervlerinin ülke tarihinde kaydedilen en yüksek seviyeye ulaştığını belirterek, Filistin de dahil olmak üzere ihtiyacı olan ülkelere pirinç ihraç etmeye başladıklarını duyurdu.
Endonezya'nın iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkelerden biri olduğuna dikkati çeken Subianto, "Başkentimizin kuzey kıyısındaki deniz seviyesi her yıl 5 santimetre yükseliyor. 10 yıl sonra ne olacağını hayal edebiliyor musunuz? Ya da 20 yıl sonra? Bu yüzden 480 kilometre uzunluğunda dev bir deniz duvarı inşa etmek zorundayız. Bu belki 20 yılımızı alacak, ama başka seçeneğimiz yok. Şimdi başlamalıyız." ifadelerini kullandı.
Subianto, Paris Anlaşması'ndaki yükümlülüklerini yerine getirmeye kararlı olduklarını vurgulayarak 2060 yılına kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşmayı amaçladıklarını belirtti.
Endonezya'nın net sıfır hedefine belirlenen süreden çok daha erken ulaşabileceklerini inandıklarını aktaran Subianto, 12 milyon hektardan fazla ormanlık alanı yeniden ağaçlandırmayı hedeflediklerini de bildirdi.

Ürdün: İsrail barış temellerini yıkıyor ve Netanyahu hükümeti barışı istemiyor
Ürdün Kralı 2. Abdullah, İsrail'in barış temellerini yıktığını ve Binyamin Netanyahu hükümetinin de barışı istemediğini söyledi.
Ürdün Kralı Abdullah, ABD'nin New York kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) 80. Genel Kurulu'na hitap etti.
Bir yıl aradan sonra yeniden BM Genel Kurulunda toplandıklarını hatırlatan Abdullah, "Bir yıl daha geçti ve BM Genel Kurulunda bir toplantı daha gerçekleşmiş oldu. Bu münasebetle değişmeyen meseleyi konuşmak için yeniden karşınızdayım: Orta Doğu'daki çatışmalar." dedi.
İlk defa, Orta Doğu'daki krizi konuşurken sözcüklerin ne kadar yeterli olduğu yönünde bir soru sormak istediğini dile getiren Abdullah, "Sessiz kalmamız, belki de mevcut durumu kabullendiğimiz ve insanlığımızdan vazgeçtiğimiz anlamına geliyordur. Bu da yapabileceğim bir şey değildir." diye konuştu.
Tel Aviv yönetiminin barıştan yana olmadığına işaret eden Abdullah, şunları kaydetti:
"İsrail'in eylemleri, üzerinde barışın inşa edilebileceği temelleri yıkıyor. Uluslararası toplumun da İsrail'deki mevcut hükümetin barış isteyen bir ortak olduğuna dair yanıltıcı düşünceden vazgeçmesi gerekir."
Güney Kore Devlet Başkanı Lee'den küresel sorunların çözümünde BM'nin önemine vurgu
Güney Kore Devlet Başkanı Lee Jae Myung, devam eden küresel krizleri vurgulayarak, BM ülkelerinin işbirliği içinde hareket etmeleri halinde "barış ve refah dolu parlak bir geleceğe ilerlenebileceği" mesajı verdi.
Lee, 80. BM Genel Kurulu'na hitap ettiği konuşmasında, BM'nin dünyadaki önemine değinerek, Güney Kore'nin BM'nin yardımıyla "küllerinden doğduğunu, ulusal kimliğini korurken sanayileşmeyi başarmış bir demokrasiye dönüştüğünü" söyledi.
Ülkesinin başlı başına BM'nin varlığının önemini kanıtladığını belirten Lee, "Birleşmiş Milletler, ayrımcılık yapmadan herkese eşit haklar ve fırsatlar sağlamak için çabalamış, çocukların hayatlarını güzelleştirmek için eğitim ve aşılar sağlamıştır." dedi.
Lee, dünyada yaklaşık 280 milyon insanın aşırı açlık çektiğinin, Ukrayna ve Orta Doğu da dahil dünyanın dört bir yanında silahlı çatışmaların sürdüğünün ve iklim krizinin insanlığın hayatta kalmasını tehdit ettiğinin altını çizerek "Aynı sorunları yaşayan tüm ülkeler burada, Birleşmiş Milletler'de bir araya geldiklerinde ve kafa kafaya vererek çok taraflı işbirliğini sürdürdüklerinde, hepimiz barış ve refah dolu parlak bir geleceğe doğru ilerleyebiliriz." diye konuştu.
BM'nin temel ruhuna, insanlığın evrensel değerlerine olan güvene dayanmanın önemine dikkati çeken Lee, çatışmaların önlenmesi ve barışın koruması için daha fazla işbirliği yapılması çağrısında bulundu.
Lee, gelecek nesiller için daha iyi bir gelecek, daha iyi bir dünya inşa etmek için ülkesinin, sürdürülebilir bir geleceğe doğru çok taraflı işbirliğine öncülük edeceğini belirtti.
Gelişen dünyada yapay zekanın önemine ve aynı zaman bu teknolojinin yanlış kullanılması ihtimaline değinen Lee, yapay zekanın yanlış kullanılması halinde insan hakları ihlalleri, kutuplaşma ve eşitsizliklerin derinleşeceğini öte yandan doğru politikalarla teknolojinin yüksek üretkenlik, refah ve demokrasinin güçlendirilmesi için kullanılabileceğini dile getirdi.
Lee, yapay zeka odaklı teknolojik yeniliklerin iklim krizi gibi küresel sorunları çözmek için önemli bir araç olacağına işaret ederek, Güney Kore'nin enerji verimliliğini artırmak için bilim, teknoloji ve dijital inovasyondan yararlanarak büyük bir enerji dönüşümü yürüttüğünü aktardı.
İklim değişikliğiyle mücadelenin ülkesinin önceliklerinden biri olduğunu söyleyen Lee, Şili ile BM Okyanus Konferansı'na ev sahipliği yapacaklarını duyurdu.
Lee, yoksulluğun azaltılması ve eşitsizliklerin giderilmesi gibi sürdürülebilir kalkınma hedeflerinde ilerleme kaydedildiğini ancak "en savunmasız kesimlerin hala acı çektiğini" vurguladı.
Bu yılın aynı zamanda Kore Yarımadası'nın bölünmesinin 80'inci yılı olduğunu hatırlatan Lee, "Yeni zorluklar ve çözülmemiş görevler bizi bekliyor. Güney Kore, Kore Yarımadası'nda birlikte barış içinde yaşama ve ortak kalkınma yolunda yeni bir yolculuğa başlayacak." ifadelerini kullandı.
Lee, Güney Kore'nin bu yeni süreçte Kuzey Kore'nin mevcut sistemine saygı göstereceğini, "zorla birleşme" arayışı içinde olmayacaklarını ve düşmanca eylemlerden kaçınacaklarını vurguladı.
Bu kapsamda, Kuzey Kore'ye yönelik "propaganda yayınlarını" durdurduklarını söyleyen Lee, bölgedeki gereksiz askeri gerilimi sona erdirmeyi ve karşılıklı güveni yeniden tesis etmeyi amaçladıklarını kaydetti.
Lee, Kore Yarımadası'ndaki düşmanlık ve çatışma döneminin sona ermesi gerektiğini belirterek, değişim ve işbirliğinin barışa giden "en kısa yol" olduğunu ifade etti.
Kore Yarımadası'nda barışın sağlanması konusunda uluslararası toplumun birlikte çalışmasının büyük önem taşıdığının altını çizen Lee, "ABD ile Kuzey Kore arasındaki ilişkiler de dahil olmak üzere, uluslararası toplumla ilişkilerin normalleşmesi için gösterilen çabalara aktif destek ve işbirliği sağlayacağız." dedi.
Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva: Benzeri görülmemiş bir saldırı altındayız
Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, Gazze'deki insani dram, ABD'nin Brezilya'ya uyguladığı gümrük tarifeleri, Karayipler'deki askeri gerginlik, göçmen meseleleri, Venezuela ve yoksulluk konularına dikkati çekti.
Lula da Silva, 80. BM Genel Kurulu'ndaki hitabında, İsrail'in Gazze'de orantısız güç kullandığını belirterek "Gazze'deki mevcut soykırımı hiçbir şey haklı gösteremez. Gazze'de, binlerce kadın ve çocuğun yanı sıra uluslararası hukuk ve Batı'nın etik istisnacılık miti de tonlarca moloz altına gömüldü." ifadelerini kullandı.
İsrail'in Gazze'deki saldırılarına işaret eden Lula da Silva, şunları kaydetti:
"Açlık bir silah olarak kullanılıyor, zorla yerinden etmeler cezasız kalıyor. Hem İsrail içinde hem dışında yaşayan Yahudiler bu toplu cezalandırmaya karşı çıkıyor. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın BM'de konuşmasına izin verilmemesi utanç vericidir."
Filistin halkının yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna dikkati çeken Lula da Silva, Filistin'in bağımsız bir devlet olarak uluslararası topluma entegre olması durumunda hayatta kalabileceğini ve bu görüşün BM üyesi 150'den fazla ülke tarafından desteklendiğini belirtti.
Lula da Silva, ABD'nin ülkesine uyguladığı gümrük tarifelerine atıfta bulunarak "Benzeri görülmemiş bir saldırı altındayız. Tek taraflı ve keyfi tedbirlerin uygulanması için hiçbir gerekçe yok. Brezilya, direnmeyi ve demokrasisini savunmayı seçti. Demokrasimiz ve egemenliğimiz pazarlık konusu olamaz ve bu bir ülkenin iç meselelerine müdahale anlamına gelir." diye konuştu.
Eski Devlet Başkanı Jair Bolsonaro'nun darbe girişimi davasından mahkum edilmesine değinen Lula da Silva, "Sahte vatanseverlik adıyla üretilen darbe planları cezasız kalamaz. Otokratik liderlere duyurulur, demokrasimiz ve egemenliğimiz pazarlık konusu olamaz. Bağımsız bir ulus ve her türlü vesayetten uzak özgür bir halk olarak yolumuza devam edeceğiz." dedi.
Lula da Silva, ABD'nin Karayipler'deki askeri hareketliliğini eleştirerek, Latin Amerika ve Karayipler'in artan kutuplaşma ve istikrarsızlık döneminden geçtiğini ve bölgenin barış bölgesi olarak korunması gerektiğini vurguladı.
ABD'nin Karayipler'de uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle savaş gemileri göndermesine ilişkin Lula da Silva, "Venezuela ile diyaloğun yolu kapatılamaz. Uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadelede en etkili yol, kara para aklamayı önlemek ve silah ticaretini sınırlamak için iş birliği yapmaktır." yorumunu yaptı.
Lula da Silva, yapay zeka risklerini azaltmak için geçen yıl onaylanan Küresel Dijital Pakt'a bağlı kalarak çok taraflı yönetişimi güçlendirmeye kararlı olduklarını kaydetti.
Yoksullukla mücadelede uluslararası topluma çağrıda bulunan Lula da Silva, "Herkesin kazançlı çıkabileceği tek savaş, açlık ve yoksullukla verilen savaştır. Yoksulluk, teokrasiye olduğu kadar aşırılığa da düşmandır." şeklinde konuştu.
Lula da Silva, göçmen sorunlarının çözülmesi gerektiğinin altını çizerek "Kapılarını kapatıp dünyanın felaketlerinden göçmenleri sorumlu tuttuğunda demokrasi kaybeder." ifadesini kullandı.
BM'nin İkinci Dünya Savaşı'nın ardından barış ve refahın sembolü olarak kurulduğunu hatırlatan Lula, San Francisco'daki kurucuların ilham aldığı ilkelerin "tarih boyunca hiç olmadığı kadar tehlike altında" olduğunu vurguladı.
Slovenya Cumhurbaşkanı Musar: Gazze'deki soykırımı durdurmalıyız
Slovenya Cumhurbaşkanı Natasa Pirc Musar, İsrail'in Gazze'deki soykırımına dikkati çekerek, "Artık hiçbir mazeretimiz kalmadı, Gazze'deki soykırımı durdurmalıyız." dedi.
Dünyada, "güçlü haklıdır" anlayışının hakim olduğunu aktaran Musar, bu durumu gelecek nesillere açıklamakta zorlanacaklarını belirtti.
Musar, Gazze konusunda tarihin doğru tarafında yer almaları gerektiğini dile getirerek, şunları ifade etti:
"Gelecek nesillerin hatırına, doğru olanı yapmak için insan olarak sorumluluğumuzu yerine getirmek adına, tarihin doğru tarafında yer almak için elimizden geleni yapmalıyız. Biz, Holokost'u durdurmadık. Biz, Ruanda'daki soykırımı durdurmadık. Biz, Srebrenitsa'daki soykırımı durdurmadık. Artık hiçbir mazeretimiz kalmadı, Gazze'deki soykırımı durdurmalıyız."
BM'nin kurulma amacı olan kalıcı barış ve güvenlik gibi konuların bugünün dünyasında gerçekleşmediğini belirten Musar, durumun daha da kötüye gittiğini söyledi.
Musar, uluslararası hukukun geçersiz olduğu bir dönemde olduklarını dile getirerek, şöyle devam etti:
"Seçilmiş uluslararası yargıçların bağımsızlığı, insan hakları kurumlarının bütünlüğü, insan hakları savunucularının güvenliği ve bu örgütün (BM) otoritesi saldırı altında. Soykırım Sözleşmesi geçmişin bir kalıntısı haline gelme riskiyle karşı karşıya. Bazı devletler, Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni bugüne kadarki en büyük sınavıyla karşı karşıya bırakmış durumda, adaleti aramakla görevli savcılar, uluslararası hukukumuzu savunmakla sorumlu yargıçlar bugün yaptırımlar ve tehditlerle yüz yüze. Sanki bu yaptırımları uygulayan devletler, gerçeklerle yüzleşmek ve adaleti sağlamak yerine işlenen vahşetlerin faillerini korumayı tercih ediyorlar."
Açlığın bir silah olarak kullanıldığını dile getiren Musar, kadın ve çocukların da meşru hedefler haline getirildiğini, buna izin vermemeleri gerektiğini kaydetti.
Katar Emiri Al Sani, İsrail’in Suriye’yi bölme girişimlerini reddetti
Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu hedef alarak, Gazze’de ateşkes müzakerelerini Doha’ya yönelik saldırıyla baltalamaya çalışmakla suçladı ve ülkesinin Tel Aviv’in Suriye’yi bölme girişimlerini reddettiğini vurguladı.
Katar Emiri Şeyh Al Sani, Birleşmiş Milletler (BM) 80. Genel Kurul Oturumu'nda konuştu.
Al Sani, BM Güvenlik Konseyi’ne Filistin devletinin kurulmasını destekleme çağrısında bulunarak, İsrail’in Suriye’yi bölme girişimlerini reddettiklerini ifade etti.
İsrail’i “haydut devlet” olarak nitelendiren Katar Emiri, "Uluslararası sistemin güç mantığı karşısında pasif kalması, orman kanunlarının hakimiyetine izin vermek anlamına gelir." dedi.
Katar Emiri, İsrail’in Doha’ya yönelik saldırısını "uluslararası teamüllerin açık ihlali" olarak tanımladı ve Netanyahu’yu, Hamas müzakere heyetini hedef alan suikast girişimiyle Gazze’deki ateşkes görüşmelerini baltalamaya çalışmakla suçladı.
Bölgedeki barışın ancak BM Güvenlik Konseyi’nin Filistin devletini kurma yönünde harekete geçmesiyle mümkün olacağını vurgulayan Al Sani, uluslararası tanıma kararlarını memnuniyetle karşıladığını belirterek, bu yönde daha fazla adım atılmasını istedi.
Katar Emiri ayrıca, “Suriye yeni bir döneme giriyor, biz desteğimizi sürdüreceğiz, uluslararası toplum da yanında durmalı.” dedi ve "İsrail’in Suriye’yi bölme girişimlerini reddediyoruz." ifadelerini kullandı.

Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev: BM'nin kapsamlı bir reforma tabi tutulması stratejik zorunluluktur
BM'nin 80 yıl boyunca kolektif güvenliği güçlendirmek, nükleer silahların yayılmasını önlemek, barışı korumak, ilerlemeyi sağlamak, yoksulluğu azaltmak, sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmek ve insan haklarını korumak gibi ortak çabalara öncülük ettiğini anlatan Tokayev, "Bu nedenle, Birleşmiş Milletler bugün hala dünya genelinde milyonlarca insan için bir umut sembolü olmaya devam ediyor." ifadesini kullandı.
Tokayev, bugün dünyadaki değişimlerin ise iyiye doğru gitmediğini söyleyerek, "Bu bağlamda, Birleşmiş Milletlerin kapsamlı bir reforma tabi tutulması stratejik zorunluluktur ve üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken bir konu değildir." diye konuştu.
BM'yi yenilemenin merkezinde Güvenlik Konseyi reformunun yer alması gerektiğine dikkati çeken Tokayev, "Asya, Afrika ve Latin Amerika'dan büyük devletlerin dönüşümlü olarak BMGK'de temsil edilmesi gerekiyor. Ayrıca Kazakistan, BMGK'de sorumlu orta güçlerin önemli ölçüde güçlendirilmesi gerektiğine inanmaktadır." dedi.
Tokayev, 2024'te küresel askeri harcamaların 2,7 trilyon dolarla rekor seviyeye ulaştığını ve şiddetin insanlığa maliyetinin ise yaklaşık 20 trilyon dolar olduğunu dile getirerek, "Nükleer güçler arasında üst düzey diyaloğun yeniden başlatılmasını ve nükleer silahların tehdidini önemli ölçüde azaltmayı amaçlayan çok taraflı eylemlerin yoğunlaştırılmasını savunuyoruz.” ifadesini kullandı.
Kasım Cömert Tokayev, Kazakistan’ın sivillere ciddi zarar vermeye, küresel güveni sarsmaya ve uluslararası güvenliği zayıflatmaya devam eden Ukrayna krizinden endişe duyduğunu aktararak, krizin çözümüne yönelik diplomatik çabaların sürdürülmesinin yanı sıra her iki ülkenin de siyasi esneklik göstermesi gerektiğini söyledi.
Gazze konusuna da dikkati çeken Tokayev, şunları kaydetti:
"Gazze'deki insani kriz göz ardı edilmeyecek kadar korkunç boyutlara ulaştı. Kazakistan, uluslararası insancıl hukuka sıkı sıkıya bağlı kalarak tüm sivillerin korunmasını ve insani yardımlara engelsiz erişim sağlanmasını talep ediyor. BM'nin merkezde olduğu iki devletli çözüme desteğimizi yeniliyoruz."
Tokayev, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesini memnuniyetle karşıladıklarını belirterek, "Bu, uzun süredir devam eden çatışmaların bile diplomasi ve sağduyuyla çözülebileceğini gösterdi." diye konuştu.
Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev, ayrıca Hazar Denizi'nin çekilmesine ilişkin endişelerini dile getirerek, bu alanda bölgesel ve uluslararası ortakları Hazar'ın su kaynaklarının korunması için acil önlemler almaya çağırdı.
BM Güvenlik Konseyi üyeleri, İsrail'in Gazze'de devam eden saldırılarına tepki gösterdi
Toplantıda ilk sözü alan Güvenlik Konseyi dönem başkanı Güney Kore'nin Dışişleri Bakanı Cho Hyun, Gazze'deki durumu "uluslararası barış ve güvenlik için en büyük zorluklardan biri" olarak nitelendirdi.
Cho, "İnsan acısının muazzam boyutu ve bölgesel istikrar üzerindeki etkileri, acil ve ortak bir dikkat gerektiriyor." dedi.
Ülkesinin "İsrail'in Gazze kentinin kontrolünü ele geçirmek için başlattığı kara harekatından derin endişe duyduğunu" belirten Cho, bunun zaten felaket boyutunda olan insani krizi daha da kötüleştirme riski taşıdığını vurguladı.
Slovenya Dışişleri Bakanı Tanja Fajon, Gazze'nin, "uluslararası toplumun başarısızlığının ders kitabı örneği" haline geldiğini söyleyerek "Gazze, çocuklar için en ölümcül yer, insani yardım ve sağlık çalışanları için en ölümcül yer, gazeteciler için en ölümcül yer ve Orta Doğu'da ilk kez ilan edilen kıtlığın yaşandığı yer haline geldi." diye konuştu.
Fajon, Güvenlik Konseyi'nin de "felç olduğunu" belirterek, Konsey'i, "ortak geleceğin Gazze soykırımının lekesiyle belirlenmesine izin vermemeye ve hemen harekete geçmeye" çağırdı.
Cezayir Dışişleri Bakanı Ahmed Attaf, Gazze'deki durumu "tam teşekküllü bir soykırım kampanyası" olarak nitelendirdi ve İsrail'in "Büyük İsrail efsanesini" sürdürürken "bağımsız ve egemen bir Filistin Devleti kurma olasılığını baltalamaya" çalıştığını dile getirdi.
Danimarka Dışişleri Bakanı Lars Lokke Rasmussen, İsrail'in saldırılarının "dayanılmaz ölçekte bir insani felakete" yol açtığını belirterek, "Filistin Devleti'nin tanınmasının anahtarlarının artık İsrail hükümetinin elinde olmaması gerektiğini" ifade etti.
Rasmussen, "Onlarca yıldır süren bu mücadelenin sonunun zamanı geldi." dedi.
"Filistinliler toplumsal deneylerin nesnesi değildir"
Rusya'nın BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Vassily Nebenzia, Filistin Devleti'nin yakın zamanda tanınmasını memnuniyetle karşıladıklarını belirtti ve İsrail'i "tüm Filistin topraklarının tam kontrolünü ele geçirmeye" çalışmakla suçlayarak, Gazze'nin "sistematik olarak yok edildiği" konusunda uyardı.
Nebenzia, "Filistinliler toplumsal deneylerin nesnesi değildir, onlar da bizim uluslarımızla aynı egemenlik ve kalkınma hakkına sahip bir halktır." ifadesini kullandı.
Orta Doğu'daki sorunların diplomatik çabalarla başarıya ulaşacağını belirten Nebenzia, "Hem İsrail hem de ABD, hastanelere, okullara, insani yardım konvoylarına yönelik saldırıları ve kadın, çocuk ve yardım çalışanlarının ölümlerini haklı çıkarmaya çalışmaya devam ediyor." dedi.
ABD'nin BM Daimi Temsilcisi Mike Waltz ise sözlerine Güvenlik Konseyi'ni "İsrail'i dışlamakla" eleştirerek başladı.
Waltz, üye devletleri "barışı ilerletmek için ciddi çaba göstermek yerine performansı ön planda tutmakla" suçladı.
Bölgede çatışmanın sona ermemesinden Hamas'ı sorumlu tutan Waltz, diğer ülkeleri Hamas'ı kınamaya çağırdı ve Washington'ın "İsrail'e sarsılmaz desteğini" yineledi.
Arap ülkelerinden İsrail'in Gazze'de sürdürdüğü soykırımın "derhal durdurulması" çağrısı
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK), Filistin meselesi de dahil olmak üzere Orta Doğu'daki durumu görüşmek üzere düzenlediği açık oturumda, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri adına bir konuşma yaptı.
Veliaht Prens Sabah, oturumun, Gazze trajedisinin yaklaşık iki yıldır devam ettiği, savunmasız Filistin halkının boğucu ve haksız bir kuşatma, yıkım ve çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere 60 bini aşkın masum sivilin yaşamını yitirmesiyle en korkunç acılarla karşı karşıya kaldığı bir dönemde yapıldığını söyledi.
Gazze Şeridi'nde yaşananların soykırım ve etnik temizliğin canlı bir örneği ve görmezden gelinemeyecek açık bir yara olduğunu vurgulayan Sabah, BMGK'ye, Gazze'ye yönelik saldırıları derhal durdurulması, insani yardıma acilen erişim sağlanması ve sivilleri korumak için sözlerini pratik adımlarla eyleme dönüştürmesi çağrısında bulundu.
Mısır'ın Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Usame Abdulhalik de ülkesinin, Gazze Şeridi'nde ateşkes sağlanmasının gerekliliğine inandığı için İsrail'in birçok provokasyonundan uzak durmaya önem verdiğini söyledi.
Gazze'deki savaşın devamına ilişkin İsrail'in inatçı tutumunun olduğunu dile getiren Abdulhalik, Gazze Şeridi'ndeki felaket ortamının sona erdirilmesinin mutlak bir zorunluluk haline geldiğini vurguladı.
Filistin'in BM Daimi Temsilcisi Riyad Mansur da "Filistinliler aşağılık varlıklar değildir. Yaşamı, özgürlüğü ve onuru hak ediyoruz. İsrail'in Gazze'de halkımıza karşı işlediği zulümler hiçbir şekilde haklı gösterilemez." dedi.
Filistinliler ve İsraillilerin sürekli savaşa mahkum edilmemesi gerektiğini belirten Mansur, "Soykırım yok, gasp yok, zorla yerinden etme yok, sömürgecilik yok, ilhak yok, işgal yok, Gazze'yi kurtarın, Filistin'i kurtarın, barışı kurtarın." ifadesini kullandı.
Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt da oturumdaki konuşmasında, "Gazze'de yaşananlar vahşet ve barbarlık bakımından eşi benzeri görülmemiş boyuttadır, ancak amaçları açıktır: Filistin toplumunu yok etmek ve tüm topraklarını yaşanmaz hale getirerek nüfusu Gazze Şeridi'nin dışına göç ettirmek." değerlendirmesinde bulundu.
Ebu Gayt, "Açıkça söylüyorum, bu acımasız ve delice plana teslim olmak, Konsey'in meşruiyetini büyük ölçüde ortadan kaldıracak ve uluslararası barış ve güvenliği sağlamadaki rolünü zayıflatacaktır. Gazze'de yaşananlar Gazze'de kalmayacaktır." diye konuştu.
BMGK'nin bu savaşı durdurmak için ahlaki açıdan doğru ve pratik bir karar almasının zamanının geldiğine dikkati çeken Ebu Gayt, "Savaşı yarından önce, bugün durduralım ve Gazze'yi yeniden inşa etmeye, çocuklarını hak ettikleri çocukluklarına döndürmeye hemen başlayalım." dedi.
Uruguay, İsrail'in saldırılarının derhal durdurulmasını talep etti
Uruguay Devlet Başkanı Yamandu Orsi, Birleşmiş Milletler (BM) 80. Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, BM'nin Filistin'e ilişkin hazırladığı raporları ciddiye aldıklarını ve yapılan önerilerin hayata geçirilmesini desteklediklerini söyledi.
İsrail'in Orta Doğu'da sürdürdüğü saldırılara değinen Orsi, "İsrail'in askeri operasyonlarının derhal durdurulmasını, masum sivillerin öldürülmesinin önüne geçilmesini ve rehinelerin serbest bırakılmasını talep ediyoruz." dedi.
Orsi, "özgürlük ve eşitlik" ilkelerinin giderek birbirinden ayrıldığına dikkati çekerek, "En çok sahip olanlar ile en çok acı çekenler arasındaki uçurum gün geçtikçe artıyor. Kendi ilkelerimizden ve taahhütlerimizden ne kadar uzaklaştığımızı görüyoruz." ifadesini kullandı.
Uruguay'ın Orta Doğu'daki tutumuna ilişkin Orsi, 1948'den bu yana her zaman iki ulus, iki halk ve iki devlet anlayışını savunduklarını belirtti.
Uruguay Devlet Başkanı Orsi, ülkesinin uluslararası organizasyonlara en iyi şekilde ev sahipliği yapabilecek imkanlara sahip olduğunu belirterek, bu konuda sorumluluk üstlenmeye hazır olduklarını sözlerine ekledi.
Kolombiya Cumhurbaşkanı Petro, BM 80. Genel Kurulu'nda konuştu
Gazze'deki soykırımın durdurulması için diplomasinin artık devre dışı kaldığını, insanlığın Gazze’deki soykırıma artık bir gün daha tahammül edemeyeceğini belirten Kolombiya Cumhurbaşkanı Gustavo Petro, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve soykırımdan sorumlu olanların ABD ve Avrupa’da serbestçe dolaşmasının kabul edilemez olduğunu söyledi.
Petro, Filistin'in özgürleştirilmesi için soykırımı kabul etmeyen tüm ülkelerin ordularının güçlerini birleştirmesi gerektiğini ifade ederek, diplomasinin Gazze'deki soykırımı durdurmada başarılı olamadığını savundu.
Kolombiya Cumhurbaşkanı Petro, "Ne üstün bir ırk vardır ne de Tanrı'nın seçilmiş halkı. Tanrı'nın seçilmiş halkı tüm insanlıktır. BM, farklı ve insani bir şekilde, her şeyden önce Gazze'deki soykırımı durdurmalıdır." diye konuştu.
Gazze ateşkesi tasarısının ABD oyuyla veto edildiğini hatırlatan Petro, "Filistin'de masum bebeklerin ve çocukların bedenlerini paramparça eden füzeler her saniye düştükçe, konuşmaktan ve ısrar etmekten vazgeçmeyeceğiz. BM Güvenlik Konseyi'ndeki her veto daha fazla çocukların ölümüne yol açıyor. Veto eden anne değil mi? Baba değil mi? Yoksa bir robot mu? Zira bunu veto eden kalpsizdir." ifadelerini kullandı.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
