Lübnan’ın güney sınırında 5 stratejik tepe ve İsrail işgali
5 stratejik tepedeki işgalin, sınırdaki İsrail yerleşimlerine yönelik güvenlik tehdidini ortadan kaldırmanın ötesinde başka bir amaca hizmet ettiği aşikar.

İstanbul
Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yasin Atlıoğlu, Lübnan topraklarındaki İsrail işgali altında olan 5 stratejik tepenin önemini AA Analiz için kaleme aldı.
***
Lübnan’ın güney sınırında 1 yıldan fazla devam eden İsrail-Hizbullah çatışması, 27 Kasım 2024’te yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasıyla sona ermişti. Bu anlaşmaya göre, 60 gün içinde Hizbullah’ın Litani Nehri’nin güneyini boşaltması ve İsrail’in de Lübnan topraklarındaki askeri güçlerini geri çekmesi öngörülüyordu. 60 günlük süre dolduktan sonra Lübnan ordusunun güneye konuşlanmasının gecikmesi, ateşkesin 1 ay daha uzatılmasına neden oldu.
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
İsrail ordusu, 18 Şubat’a kadar Lübnan’ın güneyindeki güçlerini geri çekse de sınırdaki 5 stratejik tepede askeri varlığını koruyarak ateşkes koşullarını yerine getirmedi. Sınırdaki 5 stratejik tepede İsrail ordusunun kalacağının açıklanması ise İsrail ile Lübnan arasındaki de facto sınırda yeni bir gerilim ortaya çıkardı.
İsrail güçlerinin bu 5 stratejik tepede ne kadar süre kalacağının belirsiz olması Lübnan’daki yeni hükümetin devlet otoritesini sağlama girişimlerinin önünde büyük bir engel olarak duruyor ve Hizbullah’a silahlarını bırakmaması için bir meşruiyet alanı oluşturuyor. Bu koşullarda İsrail-Lübnan sınır müzakerelerinin başlaması ise 5 stratejik tepedeki İsrail işgaline yeni bir boyut kazandırıyor.
Lübnan sınırındaki 5 tepe neden önemli?
Lebbune, Balat, Cal ed-Deyr, Merkaba-Hula ve Hamamis İsrail’in işgal altında tuttuğu bu 5 tepe, Lübnan’ın güney sınırı boyunca batıda Akdeniz kıyısı, doğuda ise Golan’a kadar uzanıyor. Yüksekliği 300-800 metre arasında değişen bu tepelik alanlar, güneydeki İsrail yerleşimlerine bakan hakim bir konuma sahiptir.
En batıda Lebbune yakınlarındaki ilk tepelik alan, 300 metre yüksekliğinde ve Şlomi’nin hemen karşısında. İkinci tepelik alan, Zarit ve Şatula’ya bakan ve 750 metre yükseklikteki Balat Dağı. Üçüncüsü, Lübnan sınırının kuzeye kavis aldığı noktada bulunan Cal ed-Deyr tepeleri. Cal ed-Deyr tepelerinin yüksekliği 800 metreye kadar çıkıyor, Avivim ve Malkiye yerleşimlerine de hakim bir konumda. Dördüncüsü ise Merkaba-Hula yolu üzerinde olan yüksekliği 800 metreye kadar çıkan tepeler. Bu tepeler, Margaliot, Kiryat Şimona ve Hula Vadisi’ne bakıyor. Son tepelik alan ise Metula ve Golan sınırındaki Gacar’a bakan 600 metre yüksekliğindeki Hamamis tepesi.
İsrail açısından Lübnan’dan düzenlenen saldırıların ve sızma girişimlerinin engellenmesinde, bu 5 tepe stratejik bir önem arz ediyor. İsrail ordusu, buralarda 250-500 kişilik askeri birimlerin konuşlandığı gözlem noktaları oluşturarak, Hizbullah’tan gelebilecek saldırılara karşı önleyici müdahale yapabilecek bir savunma hattı oluşturmayı amaçlıyor. Tabii İsrail ordusunun 5 stratejik tepedeki işgalinin ne kadar süreceği belirsiz. Hatta bu savunma hattının ilerleyen aylarda daha geniş bir tampon bölgeye dönüşmesi ihtimali de söz konusu.
İşgale karşı Lübnan’dan gelen tepkiler
Lübnan Devlet Başkanı Joseph Avn, 18 Şubat’tan beri İsrail’in 5 stratejik tepedeki işgalini gündemde tutuyor. Avn, bölgeye Lübnan ordusunun veya Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü (UNIFIL) güçlerinin yerleştirilmesini teklif etse de bu teklif İsrail tarafında kabul görmüyor.
Buna rağmen Avn, sorunu savaşla değil Batılı devletlerin içinde olduğu bir diplomasiyle çözme niyetinden vazgeçmiyor. Lübnan’ın içinde bulunduğu kötü koşullar dikkate alındığında ise Avn’ın yaklaşımı oldukça makul görünüyor. Nitekim, Hizbullah’ın da İsrail işgaline yönelik eskisine göre daha ılımlı olduğu aşikar.
Hizbullah lideri Naim Kasım, birçok kez İsrail’e işgali sona erdirme çağrısı yapsa da askeri mücadele konusunda net yanıtlar vermekten kaçınıyor. Hizbullah, aldığı ağır darbelerin ardından bir toparlanma süreci içine girdi ve bu süreçte örgütün İsrail’le doğrudan askeri çatışmaya girmesi düşük bir ihtimal. Hizbullah’ın önceliği, Lübnan’da değişen koşullara ayak uydurup örgütün siyasi varlığını güçlendirmek ve ülke içinde ve dışında ortaya çıkan meydan okumalara karşılık vermek.
Öte yandan, 5 stratejik tepedeki İsrail işgalinin devam etmesinin Hizbullah’a Lübnan içinde yeni bir meşruiyet alanı oluşturacağını da unutmamak gerekiyor. Lübnan'ın güneyindeki nüfusun büyük ölçüde Lübnanlı Şiilerden oluşması örgüt açısından önemli bir avantaj. Bu bağlamda, Hizbullah’ın açık bir savaşa girmese de önümüzdeki aylarda 5 stratejik tepe yakınlarında sivil gösteriler organize ederek İsrail’e karşı baskı oluşturmaya çalışması muhtemel görünüyor.
İsrail-Lübnan sınır müzakereleri
Mart ayında İsrail ile Lübnan arasında başlayan sınır müzakerelerinin 5 stratejik tepedeki işgale yeni bir boyut kazandırdığı aşikar. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Fransa’nın da içinde olduğu bu müzakerelerde ele alınan 3 ana konu arasında bu 5 stratejik tepedeki İsrail işgali de yer alıyor.
Diğer iki konu ise 2000 yılında Birleşmiş Milletler'in (BM) çizdiği Mavi Hat çerçevesinde ihtilaflı toprak parçaları ve İsrail’in elindeki Lübnanlı savaş esirleri. Mavi Hat’ın nihai bir sınır çizgisi olup olmadığı oldukça tartışmalı bir konu. Bununla beraber, Ras Nakura, Şeba Çiftlikleri ve Gacar gibi toprak ihtilafları da çözülmesi kolay olmayan konular arasında yer alıyor.
İsrail, mart ayında 5 Lübnanlı tutukluyu serbest bırakarak olumlu bir adım atsa da savaş esirleri müzakerelerin seyrini doğrudan etkileme gücüne sahip değil. 5 stratejik tepedeki işgalin, sınırdaki İsrail yerleşimlerine yönelik güvenlik tehdidini ortadan kaldırmanın ötesinde başka bir amaca hizmet ettiği aşikar. Buradaki amaç, işgali müzakereler sırasında Lübnan’a karşı bir koz olarak kullanmak
Lübnan hükümeti, İsrail işgalinin savaşarak sona erdirilemeyeceğinin farkında. Lübnan halkının büyük bir kısmı da yeni bir savaş istemiyor. İsrail’in işgali sonlandırma vaadi, Lübnan hükümetinin toprak ihtilafları konusundaki direncini zayıflatabilir ve iki taraf arasında uluslararası sınırı çizecek bir barış anlaşmasının yolunu açabilir. Böylesi bir senaryoda, Hizbullah’ın nasıl bir tavır alacağını tahmin etmekse oldukça zor.
Hizbullah, örgütün ve ülkenin mevcut durumunu göz önünde bulundurarak barış anlaşmasına onay verebilir veya reddedip ülke içinde anlaşmaya karşı siyasi ve toplumsal bir muhalefet oluşturmaya çalışabilir. Bugünkü bölgesel koşullarda hızlı bir değişim olmazsa her iki tercih de örgütün geleceği açısından ciddi riskleri beraberinde getirebilir.
[Doç. Dr. Yasin Atlıoğlu, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Öğretim Üyesidir.]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.