Küresel Sumud Filosu'ndan Venedik Film Festivali'ne: Gazze için asıl ses dünya kamuoyundan yükseliyor
Küresel Sumud Filosu, yalnızca Akdeniz'in sularında değil, karada da Gazze halkı için bir umut kaynağı olarak kendisinden önceki barış filolarından çok daha kararlı şekilde hedefine ilerliyor

İstanbul
Gazeteci Mehmet A. Kancı, dünya kamuoyunun Gazze'deki soykırıma verdiği tepkileri ve hükümetlerin bu insanlık suçuna karşı neden sessiz kaldığını AA Analiz için ele aldı.
***
İçerisinde bulunduğumuz eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 80'inci oturumu, Filistin devletinin tanınması bakımından dönüm noktalarından birini teşkil edecek. 193 ülkenin hükümet ve devlet başkanlarının Birleşmiş Milletler (BM) kürsüsünden Filistin halkı adına verecekleri mesajların ABD yönetimini bir vicdan muhasebesine sürüklemesi umulurken, Küresel Sumud Filosu da Akdeniz'in sert sonbahar rüzgarlarını ve fırtınalarını aşarak Gazze Şeridi'nin ufuklarına ulaşmış olacak.
50 parçadan fazla çeşitli tip tekne ve yüzlerce barış eylemcisinden müteşekkil bu donanma belki de BM kürsüsünden yükselecek çağrılara rağmen İsrail zulmünün yeni simgesi haline gelecek. Filo, 44 ülkeden katılımcıları bir araya getiriyor. Avusturya, Almanya, Yunanistan, İtalya ve ABD gibi İsrail destekçisi ülkelerin vatandaşları da hükümetlerinin aksine bu barış donanmasında yer alıyor.
Sembolik kararların ötesinde Sumud Filosu insanlığın vicdanı oldu
Uluslararası toplumun da anlamlandırmakta zorlandığı manzara işte budur. Nasıl oluyor da tüm dünyaya insan hakları karneleri hazırlayan Batı Avrupa-Atlantik ittifakı ülkelerinin kamuoylarının kahir ekseriyeti, Gazze'deki soykırımın durdurulması için sokakları hatta denizleri eylem alanına çevirirken, hükümetleri hala bu vicdani çağrıların hilafına hareket edebiliyor? Ya da Kudüs'ü korumak için İslam İşbirliği Teşkilatı'nı kuran İslam ülkelerinin çoğunluğu neden bu denli tepkisiz?
Bu noktada Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda Fransa, Belçika, İngiltere, Kanada ve Avustralya'nın aralarında bulunduğu ülkelerin Filistin devletini tanıyacak olmalarından bahsetmek de çok anlamlı değil. Bu tanıma kararları tam anlamıyla bir "bad-el harab-ül Basra" yani "Basra harap olduktan sonra bu tanıma neye yaradı?" durumudur.
Kısacası Sumud Filosu, bugün yalnızca İsrail'e değil, Batı dünyasının iki yüzlülüğüne karşı yelken açmış ilerliyor. Gerek G-7 ülkelerinin 7 Ekim 2023'ü takiben İsrail'in tüm katliamlarına yeşil ışık yakarak sağladıkları silah ve mühimmat desteğiyle sergiledikleri soykırım işbirlikçisi siyasetler, gerekse diğer Avrupa hükümetlerinin eylemsizlikleri, Gazze halkının 10'da birinin ölümüne ya da yaralanmasına sebep oldu. Bugün tüm dünya, bombalanarak ve üzerlerine çeşitli tiplerde silahlarla ateş açılarak katledilenler bir yana, Gazze'de açlıktan öldürülenlerin sayısını tutar hale getirildi. Küresel Sumud Filosu'nun Barselona, Katanya, Cenova ve Tunus'tan demir aldığı anlarda Akdeniz'in kuzeyindeki bir başka liman kentinde de insanlar Filistin için ayaktaydı.
Venedik, Hind Receb için ayağa kalktı
3 Eylül Çarşamba günü 6 yaşında İsrail ordusunun top ve tüfek mermileri altında bu dünyaya veda etmiş olan Hind Receb'in sesi Venedik kentinde bir kez daha yankılandı. Tunuslu yönetmen Kaouther Ben Hania'nın, Hind Receb'in yaşamındaki son saatleri anlattığı "Hind Receb'in Sesi" filminin 82'nci Venedik Film Festivali'ndeki ilk gösterimi tamamlandığında, salondaki izleyiciler soykırıma karşı bir ayağa kalkış çağrısı olan bu eseri kimi basın mensuplarına göre 22, kimilerine göre ise 24 dakika boyunca alkışladı.
Sessizlerin sesi olan yönetmen Ben Hania'nın beyaz perdede ölümsüz kıldığı 6 yaşındaki Hind Receb, 29 Ocak 2024'te amcası, yengesi ve 4 kuzeniyle Gazze kentinden otomobille kaçmaya çalışırken İsrail ordusu tarafından kıstırıldı. Açılan ilk ateşin ardından yalnızca Hind ve bir kuzeni hayatta kaldı. Telefonla ulaştıkları Filistin Kızılayı saatler boyunca yaralı iki çocuğa yardım ulaştırabilmek için İsrail tarafıyla temaslar yürüttü. Kuzeni de bir İsrail tankından açılan ateşle öldürüldükten sonra Hind ancak 3 saat dayanabildi. İsrail ordusu tarafından onaylanan rotadan olay yerine ulaşmaya çalışan sağlık ekibiyle de bağlantı kesildi. Hind Receb ve akrabalarının bulunduğu noktaya ancak 12 gün sonra İsrail ordusu bölgeyi terk ettikten sonra ulaşılabildi. Araç delik deşikti ve Hind'e ulaşmaya çalışan 2 sağlık görevlisi dahil herkes katledilmişti. Ambulans hurdaya dönmüştü. Al Jazeera, Washington Post ve Forensic Architecture tarafından uydu verileri ve telefon kayıtlarına dayanılarak yürütülen soruşturmada Hind Receb ve akrabalarının bulunduğu aracın, sadece yakınındaki bir İsrail tankındaki ağır makineli tüfekle 335 mermiyle vurulduğu tespit edildi.
Avrupa'nın sessizliği, liman işçilerinin haykırışı
Ben Hania, Hind Receb'in anısına yankılanan bu alkışları elinde bir Filistin bayrağıyla sahnede kabul ederken insanın aklına ister istemez şu soru geliyor: Bu alkışların ve Receb'in yaşamının son anlarındaki sesi neden Washington, Berlin ve Roma'ya ulaşamıyor? Neden Almanya Başbakanı Friedrich Merz, hala "Filistin devletini tanımak için henüz doğru zaman değil." gibi cümleler kurabiliyor? 4 Eylül itibarıyla 60 binden fazla Gazzeli'nin bombalanarak öldürülmeleri, 160 binden fazlasının yaralanması, 371'inin açlıktan ölmesi neden İsrail'in durdurulması için yeterli olmuyor? 19'uncu yüzyılda İngiliz emperyalizminin Orta Doğu ve Güney Asya kaynaklarına hakim olması için projelendirilen, 20'inci yüzyılda korunup kollanması ve serpilmesi görevi ABD'ye devredilen İsrail devleti projesi nasıl oluyor da tüm insanlık değerlerini ayaklar altına alabilecek kadar önemli oluyor?
Bu sorulardan bazılarının yanıtı bir bakıma 4 Eylül günü Avrupa Birliği Komisyonu Başkan Yardımcısı Teresa Ribera'nın Brüksel'de düzenlediği basın toplantısında verildi. Filistin halkına Avrupa'da en etkili desteği veren İspanya'nın vatandaşı olan Ribera, üst düzey bir AB yetkilisi olarak ilk defa İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını uluslararası toplum önünde "soykırım" olarak niteledi. Ancak 70 yıldır kendi savunma kimliğini inşa etme konusunda dahi anlaşamamış birliğin Gazze'deki soykırım konusunda dahi ortak hareket edemediğini itiraf etmiş oldu.
Belki de dünyanın şu anda Gazze için Batılı diplomat ve siyasetçilerden ziyade Avrupa başkentlerine anladıkları dilden seslenen İtalyan liman işçilerine ihtiyacı var. Birleşmiş Milletler'in dahi veremediği ültimatom, 3 Eylül'de Cenova Limanı'nın işçilerinden geldi. İtalya'nın en büyük liman işçileri sendikalarından biri olan Unione Sindicale di Base, Küresel Sumud Filosu ile 20 dakika dahi iletişimin kesilmesi halinde Avrupa'daki diğer sendikalarla işbirliği içerisinde tüm kıtada yük taşımacılığını durduracaklarını ilan etti. Küresel Sumud Filosu, yalnızca Akdeniz'in sularında değil, karada da Gazze halkı için bir umut kaynağı olarak kendisinden önceki barış filolarından çok daha kararlı şekilde hedefine ilerliyor.
[Gazeteci Mehmet A. Kancı, Türk dış politikası üzerine analizler kaleme almaktadır.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.