Busan görüşmeleri: Çin–ABD ilişkilerinde "eş güdümlü hegemonya" inşasına doğru mu?
Görüşme, Washington ve Pekin arasındaki stratejik rekabetin yeni bir evreye girdiğini ve doğrudan çatışma yerine "kontrollü etkileşim" modelinin ön plana çıktığını göstermektedir.
 
                İstanbul
Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Başkanı ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Kadir Temiz, ABD Başkanı Donald Trump ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping arasında Güney Kore'nin Busan kentinde gerçekleşen görüşmeyi ve bu görüşmenin ne anlama geldiğini AA Analiz için kaleme aldı.
***
Güney Kore'nin liman kenti Busan'da Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve ABD Başkanı Donald Trump arasında gerçekleşen görüşme iki ülke arasındaki diplomatik temasın yeniden başlaması ve küresel sistemdeki güç dengelerinin yeniden şekillenmesi bakımından önem taşımaktadır. Altı yıllık bir kesintinin ardından yeniden tesis edilen stratejik diyalog, iki büyük güç arasında yaşanan güven bunalımının giderilmesi ve ilişkilerin geleceğinin yeniden tanımlanması yönünde kritik bir adım olarak öne çıkmaktadır. Busan görüşmesi, hem Washington'un hem Pekin'in "yönetilebilir rekabet" formülünü kurumsallaştırma iradesini yansıtırken mevcut yumuşama sürecinin kırılgan doğasına da işaret etmektedir.
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Yeniden açılan stratejik diyalog kanalları
Busan zirvesi, tarafların uzun süredir ertelenen stratejik diyaloğu yeniden başlatma konusunda uzlaşmaya vardıklarını göstermektedir. Bu durum, her iki başkent açısından da olası yanlış hesaplamaları önleme, iletişim kanallarını kurumsal bir zemine oturtma ve kriz yönetimini sürdürülebilir hale getirme amacı taşımaktadır. Görüşmenin liderler düzeyinde gerçekleşmesi, alt düzey müzakerelerde elde edilen teknik ilerlemelere siyasi meşruiyet kazandırırken, iki ülke arasındaki diplomatik rutinin yeniden tesis edilmesi bakımından "normalleşme sinyali" olarak okunabilir.
Görüşme bu açıdan Washington ve Pekin arasındaki stratejik rekabetin yeni bir evreye girdiğini ve doğrudan çatışma yerine "kontrollü etkileşim" modelinin ön plana çıktığını göstermektedir. Özellikle iki tarafın da ikili ilişkilerin geleceğini doğrudan tanımlama iradesi, uluslararası sistemde belirsizleşen hegemonik yapıya dair algılamada denge arayışını da yansıtmaktadır.
Ekonomik güven ve küresel piyasalara mesaj
Trump-Cinping görüşmesinin ekonomik yansımaları, diplomatik boyutu kadar dikkat çekti. Görüşme sonrasında yapılan açıklamalarda, tarafların "ekonomik istikrarı koruma" ve "küresel piyasaların güvenini tazeleme" yönündeki ifadeleri, mevcut küresel kırılganlık ortamında finansal piyasalara istikrar enjekte etme amacı taşımaktadır. ABD’nin yazılım teknolojileri üzerindeki ihracat kısıtlamaları ile Çin’in nadir elementler üzerindeki kontrolünü rekabet unsuru olarak kullanması ekonomik diplomasinin stratejik bir araca dönüştüğünü göstermektedir. Busan’daki temaslar, bu karşılıklı ekonomik kozların daha rasyonel biçimde yönetilmesine yönelik bir iradeye işaret etmektedir.
Öte yandan, bu diyalog süreci yalnızca iki ülke ekonomisi açısından değil, küresel tedarik zincirleri ve teknoloji piyasaları açısından da olumlu beklentiler yaratma potansiyeli taşımaktadır. Görüşmenin ardından uluslararası piyasalarda gözlenen kısa vadeli iyimserlik, Çin ve ABD arasındaki ekonomik ilişkilerin hala küresel istikrarın en belirleyici unsurlarından biri olduğunu göstermektedir. Ancak bu iyimserliğin uzun vadeli bir güven ortamına dönüşmesi, tarafların iç siyasi ve ekonomik önceliklerini nasıl yöneteceklerine bağlı olacaktır.
Realist dönüş ve "rekabet içinde işbirliği" arayışı
Busan görüşmesi, son yıllarda keskinleşen ideolojik söylemlerden uzaklaşarak daha "realist" bir yönelime geçildiğini de gösteriyor. Trump ve Şi arasında başlayan, Biden döneminden farklı biçimde devam eden gerilimli süreçlerin ardından, iki tarafın da dış politikada karşılıklı çıkar tanımını yeniden gözden geçirdiği görülmektedir. "Rekabet içinde işbirliği" olarak özetlenebilecek bu yaklaşım, sistemin iki büyük aktörünün hem ekonomik bağımlılıklarını sürdürmesini hem de stratejik özerkliklerini korumasını mümkün kılmayı hedeflemektedir.
Bu eğilim, aynı zamanda son dönemde uluslararası sistemde tartışılan "G2" ya da "eş hegemonik yönetişim" (co-hegemonic governance) tartışmalarını yeniden gündeme taşıdı. Busan’daki lider diplomasisi, çok kutuplu düzen söyleminin yerini iki kutuplu bir istikrar arayışına bırakıp bırakmadığı sorusunu da beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla zirve, küresel sistemin geleceğine dair hem ideolojik hem yapısal tartışmalarda yeni bir referans noktası oluşturmuş durumda.
Kırılgan bir yumuşama
Tüm bu olumlu sinyallere karşın, Busan sürecinin henüz kırılgan bir zemin üzerinde ilerlediğini belirtmek gerekiyor. Taraflar arasındaki güven eksikliği, Tayvan ve Güney Çin Denizi gibi kritik alanlardaki jeopolitik farklılıklar bu yumuşamanın kalıcılığını sınayacak temel faktörler olarak öne çıkmaktadır. ABD iç siyasetinde Çin karşıtı eğilimlerin güçlü kalması, Pekin'in de iç ekonomik yavaşlamayı dış politika manevralarıyla dengelemeye çalışması sürecin seyrini belirleyecek unsurlar arasında sayılabilir.
Görüşme, kısa vadede olumlu bir atmosfer yaratmış olsa da bu atmosferin sürdürülebilir bir stratejik uzlaşmaya dönüşmesi için yapısal güven inşasının devam etmesi gerekmektedir. Dolayısıyla "Busan ruhu" bir dönüm noktası olma potansiyeli taşısa da kırılgan yumuşamanın kalıcı bir barış mimarisine evrilip evrilmeyeceği zamanla anlaşılacak.
Sonuç olarak Busan görüşmesi, Çin-ABD ilişkilerinde karşılıklı bağımlılığın çatışma potansiyelini sınırladığı, ancak rekabetin yapısal karakterini ortadan kaldırmadığı bir döneme işaret etmektedir. Bu nedenle Busan'da gerçekleşen görüşme yeni bir başlangıçtan çok mevcut küresel sistemin gerilimleriyle uyumlu "yönetilebilir bir geçici ateşkes" olarak görülmelidir. Bu görüşme küresel ekonomi ve uluslararası siyaset açısından ise rekabetin yeniden tanımlandığı bir çağda diyalogun hala en etkili kriz yönetimi aracı olduğunu bir kez daha hatırlatmaktadır.
[Kadir Temiz, ORSAM Başkanı ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesidir.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz. 
             
 
             
                                     
                                     
                                     
                                     
                                    