Dolar
40.27
Euro
46.77
Altın
3,336.82
ETH/USDT
3,427.30
BTC/USDT
119,284.00
BIST 100
10,370.71
Analiz

Bölgenin ve dünyanın kamburu İsrail'in Suriye sabotajı

İsrail hükümetinde yer alan Haredi Yahudilerin hükümetten çekildiğini açıklamasıyla eş zamanlı olarak gerçekleştirilen Suriye'ye yönelik sabotaj, azınlık hükümeti hüviyetine bürünen Netanyahu kabinesinin son çırpınışları olarak da addedilebilir.

Dr. Ufuk Necat Taşçı  | 17.07.2025 - Güncelleme : 17.07.2025
Bölgenin ve dünyanın kamburu İsrail'in Suriye sabotajı Fotoğraf : Fotoğraf: Nour Ziadeh/AA/AA

İstanbul

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Ufuk Necat Taşçı, İsrail'in Suriye'de istikrarı hedef alan sabotaj girişiminin arka planını AA Analiz için kaleme aldı.

***

Orta Doğu'da, İsrail'in ortaya çıkışıyla birlikte başlayan kaotik atmosfer, artık bölgeyi ve dünyayı bir kördüğümle baş başa bırakmış durumda. Kurulduğu 14 Mayıs 1948'in ertesi günü itibarıyla Filistinlilerin yarısını zorla yerinden eden ve Nekbe'yi başlatan İsrail, 2025'de ise sadece Filistin ile sınırlı kalmayan, had ve hudut tanımayan bir kaosu dünyanın tam da kalbine işlemeye devam ediyor.

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

1948-1949, 1956, 1967, 1973, 1982, 2006 savaşları ve son olarak 2023'ten beri devam eden Gazze soykırımıyla uluslararası sistemi, etrafındaki ülkelerin huzurunu, bölgesel ve küresel barış umudunu sapkın ideolojileriyle bezeyerek katleden İsrail'in şimdi de hedefinde onlarca yıl Baas zulmü altında ezilmiş Suriye ve halkı var.

14 yıl boyunca Esed mezalimine, işbirlikçilerine, kendilerine yardım etmeyen ve sadece katledilmelerini izleyen dünyaya karşı tek başına mücadele eden bir halkın tekrar ayağa kalmaya çalıştığı bir atmosferde, bu sefer yine onları ve bölgeyi kana bulayarak "var olmaya" çalışan bir İsrail gerçeği mevcut.

Bazı Dürzi gruplar üzerinden Suriye'de istikrarı bozma girişimi

Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) Suriye'deki yeni yönetimi tanıdığı, ekonomik yaptırımları kaldırdığı, Batılı ve bölgesel aktörlerin Suriye'deki yeni yönetimle angajmanını artırdığı bir dönemde, Washington'un uyarılarına rağmen Suriye'ye saldırılar başlatan Netanyahu rejimi, herkesin bildiği üzere siyasi iktidarını uzatmak adına yeni ve çok tehlikeli bir sabotaja girişmiş durumda.

Yeni Suriye hükümetinin bütün azınlık gruplarla ve çeşitli kesimlerle temas halinde olduğu ve Dürzilerin de ilk günden beri birçok talebinin yerine getirildiği bir ortamda İsrail, Dürzilerin Süveyda'daki lideri Hikmet el-Hicri ve ona bağlı grupları kışkırtarak Suriye'yi yeni bir kaosun içerisine atmak istiyor.

Oysaki Lübnanlı Dürzi lider Velid Canbolat, İsrail'in Dürzileri koruma adı altında Suriye'de karışıklık çıkarmak için bazı Dürzileri kullandığını halihazırda ifade etti. Son gelişmeleri İsrail'in komplosunun bir parçası olarak tanımlayan Canbolat, Tel Aviv yönetiminin Suriye'de karışıklık çıkarmaya çalıştığını dile getirdi. "Süveyda, Suriye'nin ayrılmaz bir parçasıdır" diyen Canbolat, Süveyda'nın Suriye'den ayrılamayacağını ifade etti.

Türkiye'nin tutumu

Nitekim, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın açıklamaları da bu noktada büyük bir öneme haiz. İsrail'in, Suriye'nin güneyini ve Şam'ı hedef alan saldırılarını endişe verici olarak nitelendiren Fidan, Suriye'de istikrarın tesisine yönelik çabaları tehdit eden her türlü müdahalenin bir an önce sonlandırılması gerektiğini vurguladı. İsrail'in yol yakınken istikrarsızlık oluşturan politikalarından bir an evvel vazgeçmesi gerektiğini ifade eden Fidan, yapılan saldırıların sadece bölge için değil aynı zamanda İsrail için de çok büyük tehlike arz ettiğini belirtti. Ülkedeki terör iltisaklı grupların bu durumdan kendilerine bir paye çıkarmaması gerektiğini belirten Hakan Fidan, YPG'li teröristlere de çok net mesajlar verdi.

Netanyahu'nun son çırpınışları mı?

Bölgedeki vahşet dolu politikalarını sürdürmek adına elinde herhangi bir gerekçe kalmayan İsrail hükümetinde yer alan Haredi Yahudilerin hükümetten çekildiğini açıklamasıyla eş zamanlı olarak gerçekleştirilen bu sabotaj, artık azınlık hükümeti hüviyetine bürünen Netanyahu kabinesinin son çırpınışları olarak da addedilebilir.

Nitekim muhalefet lideri Yair Lapid'in artık Netanyahu hükümetinin meşruiyeti kalmadığına yönelik açıklamaları ve bir an önce seçim yapılması gerektiğine dair verdiği demeçler Netanyahu'nun iç politikada ne kadar sıkıştığını göstermektedir. İran'ın Şii hilali projesinin çökmesi, Lübnan'da siyasi geçiş sürecinin başlaması, aynı şekilde Suriye'de yeni bir siyasi istikrar süreci ABD'nin de istediği şekilde gerçekleşiyor. Bu manzaraya bakıldığında Gazze'de işlediği soykırımda istediği sonucu alamayan Netanyahu rejiminin, artık bölgede kaosu daha da yaymak adına hiçbir "gerekçesi" kalmadı.

İsrail'de yapılan son anketlerde İsraillilerin neredeyse yüzde 75'inin Hamas ile bir an evvel esir takası anlaşmasının imzalanması gerektiğini ifade ettiği görüldü. Netanyahu'nun kendi koalisyonunun destekçileri olan İsraillilerin de yüzde 60'ı yapılan ankete göre aynı görüşü paylaşıyor. Dolayısıyla, Gazze'deki ateşkesin her an imzalanabileceği, elzem hale geldiği, uluslararası baskının İsrail'e karşı gittikçe arttığı bir ortamda Suriye'nin istikrarı Netanyahu'nun şahsi hırslarına kurban verilmemelidir. Başta Netanyahu ve aşırı sağcı kabinesini desteklemeyen Yahudileri, sonrasında ABD'nin bölgesel stratejilerini ve Suriye ile yeni diplomatik ilişkilerini de tehlikeye atan bu tutum bir an önce sonlandırılmalıdır. Bugün Suriye'nin istikrarı hem askeri hem siyasi hem de ticari anlamda bölge ülkeleri ve dünya için büyük öneme haizdir.

"Haydut devlet" İsrail

Netanyahu hükümeti bugüne kadar hava savunma sistemleri olmayan, hava saldırılarına karşı dirençsiz ülkelerde bombardıman yaparak iktidarda kalmaya çalıştı ancak konu kara savaşına geldiğinde hiçbir netice elde edemedi. Netanyahu hükümeti, komşusu Suriye'yi istikrarsızlaştırması durumunda en başta kendi halkını, sonra Şam'ı ve sonrasında da bütün bölgeyi asimetrik savaşların, istikrarsızlığın ve şiddetin temel odağı haline getirecektir.

Bu doğrultuda Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın bölge ülkeleriyle yaptığı temaslar, ABD'li yetkililerle yaptığı görüşmeler ve bu çılgınlığa karşı ortak bir bölgesel tutum talep eden açıklamaları büyük önem arz etmektedir.

Gazze'deki soykırımla beraber insanlığın kolektif vicdanının hedefi haline gelen ve nefret edilen ülke olma hüviyetine bürünen İsrail, hem iç siyasette hem de dış siyasette gerekli dönüşümü yaşamazsa, bugüne kadar işlediği soykırım ve savaş suçlarını sorgusuzca destekleyen ABD'yi ve onun dış politika önceliklerini dahi tehlikeye atacaktır.

Bugüne kadar İsrail'in ve ABD'nin sıkça kullandığı ve meşruiyet zeminine asla oturtulamayan savaşlarını icra ettiği devletlere karşı gerekçe olarak gösterdiği "rouge State" yani "haydut devlet" kimliğine bürünenin günümüzde İsrail olması, ders alınması adına yeterince manidar bir gerçekliktir.

[Dr. Ufuk Necat Taşçı, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Öğretim Üyesidir.]

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.