Dominik Cumhuriyeti, Nikaragua, Küba ve Türkiye gibi ülkelerde 20 yılı aşkın süredir gastronomi üzerine çalışan Dominikli Aşçı Alicia Santana, İtalyan eşinin Birleşmiş Milletler'deki görevi nedeniyle 2016'da geldiği Türkiye'de, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı özel bir aşçılık kursunda çalışma hayatını devam ettiriyor.

Burada İspanyolcada şefin masası anlamına gelen "La Mesa Del Chef" konseptiyle 8-10 kişilik gruplardan oluşan konuklarını ağırlayan Santana, moleküler mutfağın modernist tekniklerini uygulayarak hazırladığı yemeklerini Türk ve yabancı misafirlerine sunuyor.

Günde 16 saatini mutfakta geçiriyor

AA muhabirine Türkiye'deki yaşantısını anlatan Santana, yaptığı yemekleri her seferinde farklı sunumlar deneyerek geliştirmeye çalıştığını belirterek, günde yaklaşık 16 saatinin mutfakta geçtiğini söyledi.

Yemek yapma tutkusu olduğunun altını çizen Santana, Türkiye'ye geldikten sonra Türk mutfağını da öğrenmeye başladığını ve burada çalışmaktan mutlu olduğunu dile getirdi.

Santana, Türklerin Latin Amerikalılara benzediğine işaret ederek, "Bizler de sizin gibi mutlu ve arkadaş canlısı insanlarız, çok çalışıyoruz. Burada kendimi ülkemde gibi hissediyorum, Ankara'da kendimi evimde gibi hissediyorum." dedi.

Küba, Nikaragua, İtalya gibi birçok ülkeye oraların mutfaklarını öğrenmek için seyahatler gerçekleştirdiğini belirten Santana, Türkiye'de gastronomi amaçlı birçok şehirde bulunduğunu kaydetti.

"Kapadokya dünyada eşsiz bir yer"

Santana, Türkiye'de favori şehirlerinin Gaziantep, Nevşehir ve İstanbul olduğunu ifade ederek, "Gaziantep yemeklerini çok seviyorum, oraya birçok gastronomi etkinliği için gittim. Kapadokya'yı da dünyada eşsiz bir yer olduğu için seviyorum. İstanbul da kozmopolit bir şehir, sanki dünyanın tamamı tek bir yerdeymiş gibi, aynı anda hem Avrupa'da hem Asya'da gibi hissediyorum." değerlendirmesinde bulundu.

Gaziantep'te yuvalama, Beyran çorbası, baklava gibi yöresel lezzetleri öğrendiğini dile getiren Santana, "Geçen yıl GastroAntep Festivali'nde bütün olay Antep fıstığı etrafındaydı. Antep fıstığını kullanabileceğim, daha önce hayal edemeyeceğim birçok teknik öğrendim ve kendi yemeklerimde de kullanmaya başladım. Bazı tariflerimin içine Antep fıstığı ekledim ve iyi bir sonuç çıktı. Gaziantep mutfağı kendimi geliştirmemde yardımcı oldu." diye konuştu.

Yabancıları şaşırtan kahvaltı

Santana, Türkiye'ye geldiğinde Türk ve Osmanlı mutfağının dünyanın her yerinde etkilerinin olduğunu daha iyi anlamaya başladığını vurguladı.

Türkiye'deki yeme alışkanlıklarının dünyadan farklı olduğunu söyleyen Santana, "Mesela kahvaltı, her yerde buradaki gibi bulamayacağınız öğün. Peynir, reçel gibi birçok şey masada. Buraya gelen yabancılar kahvaltı yaptığında çok şaşırıyor. 'İnsan sabahları bu kadar yedikten sonra tekrar nasıl yemek yiyebilir?' diye soruyorlar." ifadesini kullandı.

"Menemen olmadan nasıl yaşayabilirim, bilmiyorum"

Santana, Türk yemeklerinin dünyanın her yerinde bulunabileceğine ama yerinde yemenin çok özel olduğuna ve aynı lezzetin başka yerlerde bulunamayacağına dikkati çekti.

Türkiye'ye geldiğinde menemen yemeye başladığını ifade eden Santana, "Türkiye'deki favori yemeğim menemen, soğansız seviyorum. Artık menemen olmadan nasıl yaşayabilirim, bilmiyorum." dedi.

"Çocuklarım burayı çok seviyor"

Santana, Türkiye'de yabancı olmanın karışık ama güzel bir duygu olduğuna dikkati çekerek, Türkiye'de yaşadığı en büyük sorunun Türkçe öğrenmenin zorluğu olduğunu söyledi.

Türkiye'deki diğer yabancı arkadaşlarının da aynı sorunu yaşadığına işaret eden Santana, biraz Türkçe konuşabildiğini ancak farklı durumlarla karşılaştığında ne olduğunu anlayamadığından bahsetti.

Santana, 9 ve 12 yaşında iki çocuğu olduğunu belirterek, "Onlar da Türkiye'yi çok seviyor ve ayrılmak istemiyor. Gelecek sene taşınmayı düşünüyorduk ama burada en az 2 yıl daha kalmamızı istiyorlar. Biz de kalmaya karar verdik çünkü burada evimde gibiyim. " ifadesini kullandı.