"Kalite Kontrol" filmi uluslararası birçok festivalde yarışıyor
Yönetmenliğini Adem Ulaş Dönmez'in üstlendiği ve senaryosunu Karacan Güldoğan'ın yazdığı "Kalite Kontrol" adlı kısa film, 24 farklı festivalde resmi seçkiye alındı ve birçok ödüle değer görüldü.

İstanbul
MUBI'de gösterime giren filmin ödülleri arasında ARFF Uluslararası Amsterdam Film Festivali'nden "En İyi Film", Ridder Film Festivali 'nden "En İyi Yönetmen", Red Movie Awards'dan "En İyi Film" ve Reale Film Festival'inden "Mansiyon Ödülü" de yer alıyor.
Furkan Murat Uğur, Orhan Aydın, Hafız Sengir ve Onur Kırat'ın rol aldığı filmin festivallerdeki yarışma süreci de devam ediyor.
Crest Yapım'ın imza attığı filme dair AA muhabirine açıklamada bulunan yönetmen Adem Ulaş Dönmez, "Kalite Kontrol"un izleyiciyi rahatsız etmekten çekinmeyen bir film olduğunu belirterek, "Sorular sorduran bir film. Ama bu rahatsızlık, yüzeysel bir gerilim değil, vicdanın kıyısında yankılanan, kişisel bir hesaplaşma duygusu. Ekibimizin gösterdiği yaratıcı cesaret ve oyuncularımızın sahici performansı sayesinde bu hikayeyi sadece anlatmakla kalmadık, yaşatabildik." dedi.
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Hikayede izleyiciyi yüzleştirmeyi amaçladıklarını belirten Dönmez, şu bilgileri verdi:
"Kalite Kontrol bana ilk geldiğinde yalnızca bir senaryo değil, bir soru silsilesiydi. 'İyi biri miyim?' sorusunu sadece karaktere değil, izleyiciye de soran bir yapıdaydı. Karacan Güldoğan'ın yazdığı bu çok katmanlı metin, bireyin sistemle, toplumla ve en çok da kendi iç sesiyle olan çatışmasını distopik bir simülasyon içinde anlatıyor. Bu karmaşık yapıyı yönetirken hedefim, seyircinin sadece izleyici olarak değil, bir denek gibi sürecin içine çekilmesini sağlamaktı."
"Furkan'ın performansı sadece oyunculuk değil, bir dönüşüm süreci"
Dönmez, istediği hedefe ulaşmasında en büyük katkıyı filmde rol alan Furkan Murat Uğur'un verdiğini anlatarak, "Uğur'un canlandırdığı Akif karakteri, sıradan bir bireyin olağanüstü bir psikolojik teste maruz kalmasıyla değişen kimliğini derin bir içsel yolculukla perdeye taşıyor. Furkan'ın performansı sadece oyunculuk değil, bir dönüşüm süreci. Korku, inkar, suçluluk ve nihayetinde kabulleniş… Tüm bu duyguların geçişlerini sessiz anlarda bile izleyiciye geçirebilmesi, filme gerçeklik hissini kazandıran temel unsur oldu." görüşünü paylaştı.
Filmin merkezine yerleşen bir diğer önemli figürün ise doktor karakterini üstlenen Orhan Aydın olduğunu ifade eden Dönmez, "Olağanüstü bir duruşla sistemi temsil eden, soğuk ve sorgulayan bir figür yarattı. Orhan Abi'nin mimiklerinde ve sesiyle kurduğu denge, karakterin tehditkar varlığını sahnede büyütmemizi sağladı. Film boyunca hiçbir zaman bağırmadan ama her zaman baskı kurarak karakterler ve seyirci üzerinde büyük bir psikolojik alan açtı." değerlendirmesini yaptı.
Adem Ulaş Dönmez, filmdeki diğer karakterlere dair de şunları kaydetti:
"Bu odadaki korkunun diğer ucundaysa sandalyeye bağlı adam rolüyle Onur Kırat yer alıyor. Onur'un sınırlı fiziksel hareket alanına rağmen gözleri ve sesiyle kurduğu o çaresizlik hissi, filmin en dokunaklı anlarını oluşturdu. Seyircinin 'acaba doğru adamı mı öldürdü?' sorusunu tekrar tekrar sormasında Onur'un performansının büyük katkısı var ve elbette sistemin iç yüzünü temsil eden, kaba kuvvetle şekillendirilmiş Ferman karakteri... Hafız Sengir'in bu rolle getirdiği sertlik, tehditkarlık ve patlayıcı öfke, filmin gerilim yükünü yukarı taşıdı. Hafız hoca, yalnızca bağıran bir karakter değil, aynı zamanda Akif'in iç çatışmasını alevlendiren ve onu dönüştüren bir tetikleyici unsurdu.Tüm bu oyunculuk performanslarını sinematografik olarak desteklemek, görüntü yönetmenimiz İlker Özkap ile kurduğumuz yaratıcı iş birliğinin sonucuydu. İlker'le birlikte daralan çerçeveler, loş ışıklar ve minimal kamera hareketleriyle karakterin zihinsel daralmasını seyirciye fiziksel olarak da hissettirmeye çalıştık. Özellikle tekrar eden odalardaki ışık kullanımı ve ritmik tekdüzelik, karakterin döngüden kurtulma arzusunu daha görünür kıldı."
"Her sahnenin bir psikolojik karşılığı vardı"
Senarist Karacan Güldoğan, ahlak kavramını toplumun sıkça kullandığını ama içini pek dolduramadığını söyleyerek, "Bu senaryo, insanın vicdanı ile sistemin beklentileri arasındaki çatışmayı, deneysel bir formatta incelemek için yazıldı. Simülasyon fikri, bireyin aynı suçu defalarca işlemesi durumunda artık öğrendiği bir şeye dönüşüyor mu, yoksa yalnızca pes mi ediyor sorusunu sorduruyor. Akif'in yolculuğu, aslında hepimizin içsel testlerini temsil ediyor. Bu yüzden film boyunca tek bir doğru cevap yok, yalnızca sorular var. İzleyicinin bunlarla baş başa kalması en büyük amacımızdı." diye konuştu.
Filmin görüntü yönetmeni İlker Özkap ise filmin sadece dramatik yapısıyla değil görsel dünyasıyla da izleyiciyi içine çeken, zihinsel ve duygusal bir labirent olduğunu belirtti.
Yönetmen Dönmez ile çalışmanın, bir görüntü yönetmeni olarak sınırlarını yeniden tanımlamasını sağladığını dile getiren Özkap, şunları anlattı:
"Adem Ulaş, görselliği yalnızca estetik bir unsur olarak değil, karakterin ruh halini anlatan bir katman olarak görmemi teşvik etti. Onun hikayeye yaklaşımı çok güçlüydü. Her sahnenin bir psikolojik karşılığı vardı ve bu derinliği görüntüye taşımak, benim için yaratıcı bir meydan okumaydı. Film boyunca kullandığımız dar kadrajlar, sabit kamera açıları ve giderek ağırlaşan gölge kullanımı, karakterin zihinsel çöküşünü ve tekrar eden simülasyonların yarattığı çıkışsızlığı seyirciye hissettirmeyi amaçladı. Ulaş ile sahneleri defalarca tartıştık. Işığın şiddetinden, bir gölgenin hareketine kadar her detay karakterin iç dünyasıyla bağlantılıydı. Bu yaratıcı uyum, filmdeki atmosferin en önemli yapı taşlarından birini oluşturdu."
Özkap, karakterin iç çatışmasını dış dünyaya yansıtmak için kamerayı bir anlatıcı gibi kullandıklarına dikkati çekerek, "Yönetmenin vizyonuyla kurduğumuz bu sinematografik dil, filmin sert ama bir o kadar da gerçek duygusunu oluşturdu. Bu projenin en büyük başarısı, görüntü ile duygunun bu denli sıkı bir bağ kurabilmiş olmasıdır." değerlendirmesinde bulundu.
Filmin konusu özetle şöyle:
"25 yaşındaki Akif, kimliği belirsiz bir otoritenin yürüttüğü 'Kalite Kontrol' adlı zorunlu bir simülasyon testine tabi tutulur. Toplumun ahlaki, vicdani ve psikolojik reflekslerini ölçmek amacıyla tasarlanan bu test, katılımcılara gerçeğe çok yakın senaryolar yaşatır. Akif, bir köpeği öldürme, sevgiliyi aldatma, kıskançlık krizine kapılma ve sonunda bir adamı öldürmeye zorlandığı dört aşamalı simülasyondan geçer. Her aşamada, görünmez kriterlerle puanlanır ve normlara göre derecelendirilir. Finalde yapılan sorguda Akif, kimliğini, ahlaki sınırlarını ve insan olarak değerini masaya yatırmaya başlar. Fakat otoritenin katı kuralları, Akif'in iç çatışmalarını göz ardı ederek onu başarısız ilan eder."
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.