Dolar
32.48
Euro
34.73
Altın
2,337.94
ETH/USDT
3,132.70
BTC/USDT
63,760.00
BIST 100
9,915.62
Politika

İçişleri Bakanı Soylu: İkinci bir sıçramayı gerçekleştirmemiz gerekir

İçişleri Bakanı Soylu, "Birinci sıçramadan sonra ikinci bir sıçramayı gerçekleştirmemiz gerekir. Bu ikinci hamleyi gerçekleştirebilmek için sadece güçlü bir cumhurbaşkanı, hükümet değil, aynı zamanda güçlü bir parlamentoya da ihtiyaç var." dedi.

Murat Paksoy, Hatice Şenses Kurukız  | 14.06.2018 - Güncelleme : 14.06.2018
İçişleri Bakanı Soylu: İkinci bir sıçramayı gerçekleştirmemiz gerekir

Istanbul

İSTANBUL 

CEM TV'nin canlı yayın konuğu olan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bu seçimde yeni bir heyecan yaşadıklarını belirterek, yeni sistemin, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin Türkiye'de çok şeyi değiştireceğini söyledi.

Bu sistemin hükümet etme modelini kolaylaştırarak tıkanıklıkları ortadan kaldıracağını dile getiren Soylu, "Karar verme mekanizmaları daha etkin, rasyonel kullanılacak, milletle devlet ve hükümet arasındaki ilişkiler daha sıcak daha sağlıklı ve daha sistemli olacak." diye konuştu.

Soylu, demokrasinin çok daha iyi işleyebileceği bir sisteme adım attıklarını anlatarak, bu sistemle hukukun da daha iyi işleyeceğini belirtti.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin mazeret üretmediğini ve herkesin yaptıklarından dolayı millet tarafından hesaba çekileceği bir sistem olduğunu ifade eden Soylu, "Onun için büyük bir heyecan var. Bu heyecan, bu yeni sistemde kendisini olumlu ve pozitif gelişmelere bırakacak." görüşünü dile getirdi.

Seçim çalışmalarına ilişkin de bilgi veren Soylu, İstanbul'da 3 milyonun üzerinde seçmeni olan 2. bölgeden aday olduğunu belirterek, "Erken seçim olduğu için çok kısa bir zaman içinde herkese dokunmak zorundasınız, mümkün olduğunca bunu yapmaya çalışıyoruz ama sabah saat 09.30 gibi başlıyoruz programlarımıza ertesi sabah saat 05.00'e kadar devam eder. 4 saatlik uykularla ulaşabildiğimiz ve erişebildiğimiz kişilere derdimizi, vizyonumuzu anlatıyoruz." ifadelerini kullandı.

"Sonuçları ortadan kaldırabilecek yeni bir adım atıyoruz"

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Cumhurbaşkanı seçilen kişinin partisinin mecliste çoğunluğu elde etmemesinin nasıl bir tıkanıklık yaratacağı sorusuna, şöyle cevap verdi:

"Erdoğan, yüzde 34 ile iktidar oldu, yüzde 47 ile iktidar oldu, bu sistemle bunu götürebilirdi ama başka bir şey gerçekleştirmek istedi. Türkiye'nin büyümesinde, istikrarında karşı karşıya kaldığı problemlerde en temel mesele istikrardır. Bu istikrarın Türkiye'de sağlanması gerekir. Yüzde 34, 39 veya 44 ile istikrar olabilirsiniz, parlamento aritmetiği bazen işinize yarar, bazen de yaramaz. 7 Haziran'da nitekim yaramadı. Yüzde 40 oy aldınız ama yüzde 34'teki meclis aritmetiğini yakalayamadınız. Bu sistemdeki bu sürprizleri ve aritmetik üzerinden istikrarı, gücü etkileyebilecek, sonuçları ortadan kaldırabilecek yeni bir adım atıyoruz."

Birinci sıçramadan sonra ikinci bir sıçramayı gerçekleştirmeleri gerektiğini aktaran Soylu, bu ikinci hamleyi gerçekleştirebilmek için sadece güçlü bir cumhurbaşkanı, güçlü bir hükümetin değil, aynı zamanda güçlü bir parlamentoya da ihtiyaç duyulduğuna vurgu yaptı.

Soylu, 24 Haziran'da kazanmaları halinde, Türkiye'nin yeni biri uçuşa başlayacağını anlatarak, "Bunu yapabilmek için öbür tarafın da güçlü olması lazım, bizim sadece seçim kazanmamız değil, güçlü bir şekilde kazanmamız lazım." dedi.

"Bu travmaları bütün Türkiye yaşadı"

Sahada birkaç mesele hariç pürüz görmediğini belirten Soylu, "Vatandaşın günlük hayatına yansıyan birtakım problemler, sorunlar, daha iyisini oluşturma talebi muhakkak olacaktır. Bunun dışında pürüz görmedim. Kendimizi ifade ettikten sonra karşıdaki vatandaşımızı da ikna kabiliyetine sahip olduğumuzda çok olumlu örnekler yaşadım. Seçim, vatandaşın söz söyleme hakkının doruğa çıktığı andır. Çünkü bir yetki verecek, bu yetki kendisi için önemli bir yetkidir." diye konuştu.

Soylu, seçim beyannamesindeki "Cemevlerine statü vaadi" ile ilgili bir soru üzerine şöyle konuştu:

"Türkiye çok uzun yıllardan beri bu meselelerle uğraşıyor. Travmalar üzerinden bugünlere geldik. Bu travmaları bütün Türkiye yaşadı. Toplumun bütün kesimleri yaşadı, yaşamayan kesimi kalmadı. Öncelikle bu empatiyi kendi içimizde kurmamız gerekir. Çocuğunu 15 yaşından önce Kur'an kursuna göndermek isteyen insan da yaşadı, gönderemediği için. 'Ben Aleviyim' derken kendisini gizlemek zorunda olan insan da bu travmayı yaşadı. 'Ben Kürt'üm' derken de bu travmayı yaşadı. Bizi, Anadolu'yu teslim alamayınca birtakım fay hatlarıyla, Alevilik, Sünnilik, Türklük, Kürtlük, laiklik, antilaiklik güya sözde uydurmaca. Her birisini başımıza çeşitli dönemler içerisinde bazen kendi kurgularıyla, bazen çeşitli talihsizlikler sonucu oluşan birtakım olaylar önümüze koymuşlar. Buradan Türkiye'nin çıkması lazım."

İnsanların kendilerini Alevi, Kürt ve dindar olarak tanımlayamadıklarını anlatan Soylu, özgürlüklerin, Türk milletinin ortak değerleri olduğunu, bu değerlerin toplumu millet yaptığını söyledi.

Soylu, AK Parti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, bu baskıyı ortadan kaldırmak istediğini vurgulayarak, "Bu baskıyı oluşturanlar Türkiye'yi yönetmek için oluşturdu bu baskıyı, bunu herkes biliyor. Artık, insanlar bugün 'Ben Aleviyim' diyebiliyor. Yapılan Alevi Çalıştaylarında bir Alevi kimliğinin olduğu, bu kimliğe devletin eğildiği, toplumun da bunu kabul etmesinin ve bu alevi kimliğinin varlığı üzerinden kendisinin empatisini kurması konusunda milletimize çok önemli bir değerlendirme yapıldı. Bugün insanlar kendi mezheplerini ortaya koyabiliyorlarsa, biliniz ki bu atılan adımlar sebebiyledir." ifadelerini kullandı.

Toplum barışını sağlamak için, ötekileştirildiği düşünülen gruba da karşı tarafa da eşit yaklaşarak zeminin yumuşatılması gerektiğini anlatan Soylu, şöyle devam etti:

"Bence zemin tam yumuşadı. Bu zemin o kadar yumuşadı ki bana ısrarla, 'Hiç Alevi emniyet müdürü, vali, kaymakam var mı?' diye soruluyor. Bu sorudan nefret ediyorum. Bu tamamen ayrıştırıcı ve ötekileştirici, insan haklarına aykırı bir sorudur. Şu anda yüksek görevlerde Aleviler var. Ama söylemek zorunda mıyım? Deşifre etmek zorunda mıyım? Bu doğru mu? Peki bunu deşifre ettiğim, söylediğim zaman neyi ispat etmiş oluyorum? Bu formal yapıdan bir kurtulalım, Allah rızası için. Alevi benim arkadaşım, benim mesai arkadaşım ve ben çalışıyorum. Son aldığımız kaymakamlarda da Alevi kardeşlerimiz var. Olmak zorunda, çünkü o da o 400 kişinin içinde, hak ediyor. Onu kimliğinden kolayı bu tarafa bırakalım diye bir anlayış içinde olamayız."

"Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden Cemevlerine ibadethane statüsü verilmesi kararı"

Soylu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden Cemevlerine ibadethane statüsü verilmesi kararına ilişkin de şunları söyledi:

"Cemevlerinin hukuki statüsünün ortaya çıkması AK Parti'nin çok uzun süredir ortaya koyduğu politikaların geldiği noktadaki bir tercümesidir. Cemevlerine ve irfan merkezlerine bir hukuki statü verilmesi hususunda bizim topluma da Alevi kardeşlerimize de bir taahhüdümüz var. Statü meselesi önemlidir. Çünkü bu güçlü bir adımdır ve bu güçlü adım uzun süreden beri Alevi cemaati tarafından da istenen arzu edilen bir sonuçtur ve bu adımı atmak kararlılık isterdi. Bu kararlılık ortaya çıktı. Tam bu zeminin yumuşadığı bir atmosferde bu gerçekleşti. Çünkü bizim hem yükselmeye hem büyümeye hem de Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi, iri, diri ve bir olmaya ihtiyacımız var. Cemevlerinin böyle bir hukuki statüde olması hem cemevlerinin kendi yönetimleri açısından hem devletle hem toplumla ilişkileri açısından çok daha iyi bir seviye yakalayacaktır." 

AK Parti hükümetleriyle Kürt meselesine de bu şekilde yaklaştıklarını hatırlatan Soylu, bir ülkenin başbakanının ret, inkar ve asimilasyon politikalarını ayaklar altına almasının çok da kolay olmadığını anlattı.

Soylu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararının önemli olduğunu fakat hükümet olarak atılan adımların da seçim beyannamesinde ortaya konulduğunu söyleyerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu meseleleri başka yerlerde çözmek, başka yerlerde değerlendirmek değil. Kendi içimizde bir şekilde karşılıklı konuşup ve bunu başkalarına istismar malzemesi yaptırmamak gerekiyor. Bizim birbirimizle bir derdimiz yok, olamaz da zaten. Çünkü biz aynı dinin mensuplarıyız, aynı anlayışın mensuplarıyız ve aynı ülkenin eşit vatandaşlarıyız. Hem din birliğimiz, tarih birliğimiz hem de eşit vatandaşlık anlayışımız var. Aleviler bizim mümtaz vatandaşlarımızdır. Hukuki statü ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ndeki süreç dahil olmak üzere ve atacağımız adımlar dahil olmak üzere ifademiz şudur; çok uzun erimli bir programı yürütüyoruz ve bunu Türkiye'nin geçmiş dönemde yaşamış olduğu sıkıntıları da gözeterek yürütüyoruz. Artık bunların tamamını bitirip yepyeni bir sürece adım atmak istiyoruz ve bu yeni sürecin de en önemli nişanesi Cemevlerinin hukuki statüsüdür. Bu önemli ve çok güçlü bir adımdır. Bu adımın atılacak olması bizim için mühimdir. İnanıyorum ki Alevi kardeşlerimiz de bu meseleyi en iyi şekilde değerlendireceklerdir."

Kuzey Irak operasyonu

Kandil'e operasyon ve icra edilen safhalarına ilişkin Soylu, Türkiye'nin Şırnak ve Hakkari sınırlarının sıkıntılı ve korunması güçlük oluşturan sınırlar olduğunu belirterek, Kandil'in de o hattın üzerinde olduğunu ve yakınlık mesafesinin en çok bu hatta bağlı olduğunu söyledi. 

Terör örgütünün oradan Türkiye'yi sürekli olarak zorlamaya çalıştığına dikkati çeken Soylu, şöyle devam etti:

"Gerek silah, teçhizat, mühimmat, gerek kaçakçılık, gerek kendi terör örgütü mensuplarını Türkiye'ye sokma konusunda bu hattı uygun bir hat olarak değerlendirmektedir. Biz onun için kendi sınırlarımız içerisinde duvarlar, güvenlik yolları gibi bir takım tedbirler alıyoruz, üs bölgeleri kuruyoruz ama baktık ki artık bu yeterli değil... Öte tarafta terör örgütünün kendilerine ait kampları var. Kandil'den gelen talimatlarla bu hattan gerek eğitimler yapıyorlar kamplarda gerek insan yetiştirip Türkiye'ye gönderiyorlar. Terör örgütünün eylemlerini gerçekleştirebilmek için. Biz şu anda 26-27 kilometre, bazı yerlerde 25 kilometre, bazı yerlerde 15, bazı yerlerde de 28 kilometre ilerideyiz. Terör örgütünün uzun yıllardır ele geçirdiği alanların önemli bir bölümünü kendimize almış durumdayız şu anda. Kuzey Irak'tan bahsediyorum." 

"Kandil konusu Türkiye'nin gündeminden yakın zamanda çıkacaktır"

İçeride bir stabilizasyonu yakaladıklarını vurgulayan Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yani içeride biz çok aktif durumdayız ve terör örgütü mensupları özellikle bazen dağlık şartların avantajlarıyla bunların gittikleri kampları ve alanları var ama bizim bütün operasyonlarımızla beraber bu, şu şekilde devam ediyor; biz operasyon yapıyoruz, onlar kaçıyorlar ve etkisiz hale geliyorlar. Yani içerideki durum böyle. Biz burayı önemli ölçüde bir noktaya getirdik ama Kandil meselesi farklı bir meseledir. Kandil bir karargahtır. Kandil bir psikolojik harekat merkezidir. Kandil bir lojistik merkezdir. Kandil uluslararası bir diyalog merkezidir. Terör örgütüyle uluslararası bir takım stratejik ortakları arasında bir diyalog merkezidir. Şu çok net. Bütün bunlar Kandil orada durduğu sürece bu devam edecektir. Kandil ayrıca bir baskı malzemesidir. Nasıl baskıdır? Türkiye'nin içine, Irak'a ve oradaki alanlara bir baskıdır. Yani bir taraftan uluslararası gücü yani formel informel arkasına aldığını söylüyor. Yani uluslararası gücü arkasına aldığını söylüyor. 

Öteki taraftan 10 yıllardır orada birileri var ve bunlara dokunulmuyor. Bu Türkiye'nin egemenlik hakkında kendi ortaya koymuş olduğu ve kendisinin savunma hakkını da ortadan kaldırır. Terör örgütü mensubu sizden 80-90 kilometre ötede, siz buna müdahale edemiyorsunuz. Bu sizin gücünüzün sınamasıdır. Türkiye bu gücümüzün sınanması noktasını tamamen geçti. Bugün bizim gerek Zeytin Dalı'nda Afrin'e yaptığımız operasyon gerek Fırat Kalkanı'nda Cerablus, Azez, El Bab, Mare'ye yaptığımız operasyon gerek içeride yaptığımız operasyonların başarısı bizi Kandil'e artık sıranın geldiğini ve Kandil'in artık orada durmasının mümkün olmayacağını ve bu söylediğim etkililiklerinden dolayı da onun oradan derhal sökülüp atılması lazım geldiğini hem devlet hem de millet olarak hatırlatmaktadır. Eskiden Kandil Türkiye için uzak bir hedefti. Şimdi Kandil Türkiye için yakın bir hedeftir. Kandil konusu Türkiye'nin gündeminden yakın zamanda çıkacaktır. Herkes rahat olsun." 

"Türkiye son 2 yıl içerisinde 981 önemli terör olayını engelledi"

Türkiye sınırları içerisinde devam eden operasyonlar sorusu üzerine Soylu, 2016 yılında 895 sığınak ve barınak, 2017'de bin 807 sığınak, 2018'de de 700'e yakın sığınak ve barınağı imha ettiklerinin altını çizerek, ne şehirde ne kırsalda ne de dağda terör örgütüne nefes aldırılmadığını vurguladı. 

Türkiye'nin 2018'de 55 üst düzey teröristi etkisiz hale getirdiğine dikkati çeken Soylu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bunun 5'i kırmızı renk yani en üst düzey terörist. Bir tanesi de Kasım ayında yapmıştı 6. Son 6-7 ay içerisinde Türkiye çok uzun zamandan beri ilk kez 5 üst düzey teröristi etkisiz hale getirdi. Burada Türkiye son 2 yıl içerisinde 981 önemli terör olayını engelledi. Bunu da istihbaratı ve teknolojisiyle yapıyor. 2016'da terör örgütüne 689 kişi katılmıştı. Şu anda terör örgütünden 11 Haziran 2018 itibariyle 158 kişi teslim oldu. Geçen sene 429 kişi teslim oldu, sadece katılım 50 kişi. Bu terör örgütünün özellikle psikolojik olarak karşı karşıya kaldığı bir çöküşün en önemli delilidir." 

"Musluklardan kan akıtmadık, su akıttık"

Doğu ve Güneydoğu'daki belediyelere yapılan görevlendirmelerden nasıl tepki aldıklarına ilişkin soru üzerine Soylu, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Sayın Cumhurbaşkanımız'ın bu konuda ortaya koyduğu irade sonucunu verdi. Doğu ve Güneydoğu için Batı tarafından imar edilmiş oyun tutmadı. Kandil üzerinden uygulanmaya çalışılan proje tutmadı ve iflas etti. Burada bizim Kürt kardeşlerimiz kaybetti. Özellikle onlar bu mağduriyete uğradı. Okullarına öğretmen, hastanelerine doktor gelmedi. Şimdi belediyeler terör yardımı yapmıyorlar, hizmet yapıyor. 10 bin kilometre sıcak asfalt. Kadın gençlik ve kültür merkezleri, alt yapı, kanalizasyon... Mart 2014 seçimlerinde HDP'li Van belediyesi musluklardan kan akıtmıştı. Bu bir tehditti. 'Eğer bize oy vermezseniz bunu kanınızla ödersiniz' diyor. Biz buna yeni aldığımız belediyelerle bir cevap verdik. Hakkari'de 30 günde bir gün su akıyordu. Cizre'de 7 günde bir su akıyordu. Beytüşşebap'ta su kahverengi akıyordu. Musluklardan kan akıtmadık, musluklardan su akıttık."

"Türkiye ilanihaye OHAL içerisinde kalacak değil"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın OHAL ile ilgili açıklamalarının kendileri için talimat olduğunu belirten Soylu, Türkiye'nin bütün terör örgütleriyle zor bir mücadele ortaya koyduğunu ifade etti.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, PKK ile mücadelede Türkiye'nin iyi bir konumda olduğunu vurgulayarak, "Kandil meselesi de tamamlandığında PKK çok ağır bir darbeyi daha alacak ve Türkiye sınırlarından uzaklaşmış olacak. PKK'yı tasfiye ettiğimiz için iyi bir duruma geleceğimiz açıktır. FETÖ konusu bir matruşka gibidir. Açarsınız içerisinden bir şey daha çıkar. Fransa da yaptı bu işi. Fransa OHAL kurallarını daha katısıyla beraber getirdi. Zaten biz böyle bir şey de yapmayız. Fransa bizim yaşadığımız şeyleri yaşamadı, buna rağmen çok katı kurallar getirdi. OHAL'i sürekli hale getirdi." diye konuştu.

FETÖ ve PKK'ya karşı alınabilecek tedbirlerle yola devam edileceğini söyleyen Soylu, "Türkiye ilanihaye OHAL içerisinde kalacak değil. OHAL bir tedbirdir. Türkiye bu tedbiri uygulamak istediği zaman uygulamıştır. Kalkması gerektiği zamanda kaldırabilecek bir ülkedir." ifadelerini kullandı.

Ramazan Bayramı tedbirleri

Soylu, Ramazan Bayramı tedbirleri kapsamından İstanbul Otogarını ziyaret ettiğini hatırlatarak, otobüslerin denetimlerine baktığını, durumların iyi olduğu kanaati edindiğini belirtti.

Yaklaşık 70 bin güvenlik görevlisinin tedbirler kapsamında görevlendirildiğini anlatan Soylu, şöyle konuştu:

"İlk kez bu bayramda trafik kazası olan noktalarda güvenlik görevlilerimizin yanında müfettişleri görevlendirdik. Buralarda aksamalar var mı, nasıl gidiyor diye bunu uyguladık. Özellikle mola yerlerinde ve kaza kara noktalarından önce, vatandaşımıza mesaj atan bir sistem oluşturduk. Bu mesajları bir takım aplikasyonların içine koyduk. Bütün bunları yaptırırken esas itibariyle şunu sağladık. Ceza kesmek değil, uyarıcı bir takım değerlendirmelerde bulunduk. Ceza caydırıcı olabilir, ama uyarıcı değerlendirmelerde bulunmak daha akılda kalıcı ve uyarıcıdır." 

Önceki bayramlarda bu tedbirler sayesinde iyi neticeler elde edildiğini, bu bayramda da bu neticelerin alınacağını umduğunu söyleyen Soylu, sür'atin, dikkatsizliğin ve uykusuzluğun oluşturacağı sorunların bütün Türkiye'yi ilgilendirdiğini, kurallara uymanın önemli olduğunu sözlerine ekledi.

Muhabir: Murat Paksoy,Hatice Şenses Kurukız,Zehra Melek Çat,Zeynep Rakipoğlu,Mustafa Hatipoğlu

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.