Dolar
40.26
Euro
46.84
Altın
3,338.74
ETH/USDT
3,164.60
BTC/USDT
118,200.00
BIST 100
10,234.43
Dünya, İsrail-Filistin çatışması

Eski BM Filistin Özel Raportörü Falk, "Gazze Mahkemesi"nin insanlık adına adalet arayacağını belirtti

Eski BM Filistin Özel Raportörü Richard Falk, "Gazze Mahkemesi"nin (Gaza Tribunal), halklar adına adalet arayışında önemli bir girişim olduğunu belirterek mahkemenin, doğrudan insanlığa hitap eden organ olmayı amaçladığını bildirdi.

Zuhal Demirci  | 15.11.2024 - Güncelleme : 16.11.2024
Eski BM Filistin Özel Raportörü Falk, "Gazze Mahkemesi"nin insanlık adına adalet arayacağını belirtti

Londra

Eski BM raportörü Falk, liderliğini yürüttüğü "Gazze Mahkemesi" girişimi ve İsrail'in saldırıları altındaki Gazze ve Lübnan ile Orta Doğu'daki gelişmelere ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Richard Falk, Gazze, Lübnan ve Batı Şeria'daki mevcut durumun "kritik seviyeye" ulaştığını belirterek "Bu dönemin, bölge için önceki dönemlere göre daha tehlikeli olduğunu düşünüyorum çünkü stratejik olarak İran'la bir tür karşılaşma hedefleniyor gibi görünüyor ve bu, bölgenin barışı ve istikrarı açısından son derece büyük tehlike olur." dedi.

İsrail'in saldırıları altındaki Lübnan'da yaşanan yıkımın, Gazze'deki soykırım sürecinin devamı olduğunu kaydeden Falk, "Bu süreç, yalnızca Gazze ile sınırlı kalmadı. Lübnan'a ulaşmasından önce bile Gazze'de yaşananlar diğer işgal altındaki Filistin topraklarına, özellikle de Batı Şeria'ya yayılmıştı." ifadesini kullandı.

Falk, İsrail'in genişlemeci politikalarının Gazze ve Batı Şeria'da kalıcı etkilere neden olduğuna dikkati çekerek "Şu anda İsrail liderliğinden gelen siyasi ifadelere bakıldığında, Batı Şeria'nın ilhakı genişlemeci gündemlerinin en üst sıralarında yer alıyor. Bu nedenle, endişe yalnızca Gazze'deki trajik olaylarla sınırlı değil." diye konuştu.

İsrail'in Gazze'deki yıkımının, altyapıyı ve Filistin halkını yok ettiğine dair çok sayıda kanıt olduğuna işaret eden Falk, "Bütün bir nüfusu kalıcı mültecilere dönüştürme fikri, insan hakları ve uluslararası hukuk açısından kabul edilemez. Bu temel durum, soykırım riskinin devam ettiği, kitlesel açlık ve hastalıkların yayılma riskinin arttığı ve aynı zamanda tüm bölgenin ekolojik altyapısının yok edildiği bir durumu ifade ediyor." dedi.

Falk, ABD ve bazı Avrupa ülkelerinin İsrail'e verdiği desteğin bölgedeki sorunları daha da derinleştirdiğini vurgulayarak "Bu ülkeler, İsrail'in yaptıklarını sınırlamaktan bahsetmiş olsalar da anlamlı bir kısıtlama getirmediler." ifadesini kullandı. Falk, bu durumun, BM'nin Filistin'e barış ve istikrar sağlama çabalarını da olumsuz etkilediğinin altını çizdi.

"Almanya, soykırımı birincil endişe olarak görmüyor"

Falk, Almanya'nın İsrail'e verdiği koşulsuz desteği ve bu desteğin tarihsel nedenlerini de değinerek, Almanya'nın Holokost'tan çıkardığı dersleri yanlış yorumladığını ve bunun Filistinlilere yönelik İsrail'in politikalarını desteklemeye katkıda bulunduğunu söyledi.

Almanya'nın Holokost'u yalnızca Yahudilere yönelik soykırım olarak ele aldığını kaydeden Falk Almanya'nın, "geçmişteki hatalarının Yahudilere ulusal azınlık olarak cezalandırıcı davranış sergilemek olduğu inancıyla" hareket ettiğini dile getirdi.

Falk, bu nedenle, "Almanya'nın soykırımı birincil endişe olarak görmediğini" belirterek "İsrail'e karşı olan herhangi bir şeyin, Yahudi karşıtlığının tekrarı olarak algılanacağını düşünüyorlar veya bu bilince sahipler." dedi.

Eski BM raportörü Falk, İsrail'in de Holokost'u ve antisemitizmi kendi çıkarları doğrultusunda kullandığını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İsrailli liderler, BM Genel Sekreteri'nden (Antonio Guterres) veya İnsan Hakları Konseyi'nin özel raportörlerinden gelen herhangi bir İsrail eleştirisini 'antisemitizm' olarak adlandırıyor. Antisemitizmi, kendi sorumluluklarından ve hesap verebilirliklerinden kaçınmanın bir yolu olarak silah haline getiriyorlar ve Almanlar, bir noktaya kadar İsrail'e karşı çıkarlarsa, hemen Holokost ve antisemitizm ile yüzleştirilecekleri düşüncesiyle ya sindirilmiş ya da bu tür bir bilinçle etkilenmiş durumdalar. Yapmaları gereken şeyin, bu etkileşim seviyesinin ötesine geçip asıl yanlış olan soykırıma odaklanmak olduğu kanaatindeyim ve Holokost'un dersi olan 'Bir daha asla' ifadesinin yalnızca Yahudi halkına değil, insanlığa yönelik olduğunu anlamaları gerekiyor. Bu ders özümsenene kadar, Almanya gerçek bir hümanist kimlik oluşturamaz."

"UCM jeopolitik baskılarla manipüle ediliyor"

Falk, konuşmasında, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkındaki tutuklama kararı talebini 24 günde onaylayan Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM), İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve görevden alınan Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkındaki tutuklama kararı talebini ise 6 aydır karara bağlayamamasına ilişkin de değerlendirmelerde bulundu.

Richard Falk, bu bağlamda, UCM'nin jeopolitik baskılarla manipüle edildiğine dair "ciddi çifte standart" olduğu görüşünü paylaştı.

UCM'nin BM sistemine dahil olmadığını ve Roma Statüsü ile kurulduğunu hatırlatan Falk, bu nedenle UCM'nin siyasi baskılara çok açık, finansman açısından ise güvensiz yapı olduğunu söyledi. UCM'nin ilk yıllarından itibaren yalnızca Sahra Altı Afrika'daki suçlara odaklanarak ABD'nin Afganistan'da işlediği suçları ise görmezden geldiği gerekçesiyle eleştirildiğini belirten Falk, "Bu çifte standart, Putin ve Rusya'nın Ukrayna'daki daha az belirgin suçlarına gösterilen tepkiyle iyice ortaya çıktı." dedi.

Falk, UCM'nin İsrailli yetkililere yönelik tutuklama emrinin gecikmesinden yola çıkarak, mahkemenin "profesyonel veya hukuki geçerliliği konusunda şüphe duyulması" gerektiğini vurguladı.

Gecikmenin, İsrail tarafından açıkça talep edilen ve arka plandaki yoğun baskının izlerini taşıdığını kaydeden Falk, "Tutuklama emriyle ilgili bir diğer şüphe uyandıran şey ise İsrailli liderlere atfedilen suçların soykırımı içermemesi. Yani, herkesin farkında olduğu en önemli meseleyi dışarıda bırakıyorlar." şeklinde konuştu.

Falk, ayrıca, UCM'nin, meselelerin uluslararası hukuk boyutunu ele alan ve profesyonel sorumluluğu olan Uluslararası Adalet Divanından (UAD) ayrılması gerektiğini dile getirdi.

"Gazze Mahkemesi halklar adına konuşuyor"

Falk, İsrail'in saldırıları altındaki Gazze'de yaşananları araştırmak üzere kurulan "Gazze Mahkemesi"ne ilişkin de değerlendirmelerde bulunarak, bu girişimin küresel çaptaki önemini vurguladı.

"Gazze Mahkemesi'nin gerekçelerinden biri, halklar adına konuşmasıdır ve esas olarak hükümetlere hitap eden bir organ olmaya çalışmaz." diyen Falk, mahkemenin hedefinin insanlık adına adalet aramak olduğunun altını çizdi.

Falk, mahkemenin odak noktasının, dört öncelikli temel mesele üzerine kurulu olduğunu kaydederek bunlardan ilkinin, Gazze'deki soykırımı ele almak olduğunu ifade etti. Falk, "Mahkemenin kurulmasının temel motivasyonu, yalnızca soykırım okumasını doğrulayan kanıtları sunmak değil, aynı zamanda soykırım ve önlenmesi konusundaki uluslararası sorunu ele almaktır." dedi.

İkinci temel meselenin, bölgedeki savaş faaliyetlerinin durdurulması olduğunu belirten Falk, başarılı bir ateşkesin önemine dikkati çekti. Falk, "Bir ateşkesi başarılı şekilde uygulamak ve savaşın yayılmasını durdurmak, işgal altındaki Filistin topraklarının halkları için daha fazla ve dayanılmaz acıların önüne geçmek anlamına geliyor." ifadesini kullandı.

Üçüncü temel meselenin, ABD başta olmak üzere Avrupa ülkelerinin İsrail'e yönelik desteği olduğuna dikkati çeken Falk, ABD'nin, son dönemde insani bir endişe sergilemeye çalışsa da İsrail'in günlük olarak büyük acılar yaşatan soykırım politikalarını durduracak adım atmadığına işaret etti.

Falk, ayrıca, İsrail'e komşu başlıca Arap ülkelerinin de daha aktif muhalif rol üstlenmedeki başarısızlığının hayal kırıklığı yarattığını belirtti. Buna karşın Falk, Riyad'da yapılan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi'nin saldırıları kınamasının yanı sıra Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın, Sünni ve Şii mezhepleri arasındaki farklılıklara rağmen, İran'a yönelik bir saldırıya karşı olduklarını açıklamasını, "bölgede dengeleri değiştirecek önemli gelişme" olarak niteledi.

Dördüncü meselesinin ise BM ve diğer uluslararası kurumların bu tür dramatik uluslararası suç ve insanlık dramlarını ele almadaki başarısızlığı olduğunu söyleyen Falk, "Bu durum, küresel sistemin insan çıkarlarını koruyabilecek ve sadece ulusal çıkarların çatışma aracı olmayacak şekilde yeniden yapılandırılması gerektiğini göstermektedir." dedi. Falk, Gazze Mahkemesi'nin bu bağlamda önemli adım olduğunun altını çizdi.

"Gazze Mahkemesi" girişimi

Gazze Mahkemesi, İsrail'in saldırıları altındaki Gazze'de yaşananların hukuki, siyasi ve etik yönlerini araştırmak üzere kuruldu.

Bağımsız bir inisiyatif olarak kurulan, insanlık ve vicdan mahkemesi olan "Gazze Mahkemesi", uzun hazırlık sürecinin ardından İngiltere'nin başkenti Londra'da ilk uluslararası toplantısını gerçekleştirdi.

Eski BM Filistin Özel Raportörü Falk'ın liderliğinde yürütülen projenin başkanlık heyetinde yine BM eski özel raportörlerinden Michael Lynk ve Hilal Elver gibi isimlerin yanı sıra Raji Sourani, Susan Akram, Ahmet Köroğlu, Diana Buttu, Cemil Aydın ve Penny Green bulunuyor.

Halk vicdanına dayanan mahkemenin ikinci ayağının, Mayıs 2025'te Bosna Hersek'in başkenti Saraybosna'da, üçüncü ve son aşamasının ise Ekim 2025'te İstanbul'da yapılması öngörülüyor.

Mahkeme, İsrail'in Gazze soykırımını ve Filistin halkına yönelik işlediği hak ihlallerini çok boyutlu inceleyerek gündeme taşımayı ve uluslararası toplumun dikkatini çekmeyi hedefliyor.

Gazze Mahkemesi

Gazze Mahkemesi (Gaza Tribunal), İsrail'in Gazze'de işlediği iddia edilen savaş suçlarını hukuki, siyasi ve etik açılardan araştırmak amacıyla kuruldu. Bu girişim, uluslararası toplumun dikkatini Gazze'deki insan hakları ihlallerine çekmeyi ve bu ihlalleri belgeleyerek farkındalık yaratmayı hedefliyor.

Birleşmiş Milletler (BM) Filistin eski Özel Raportörü Richard Falk'ın liderliğinde yürütülen projenin başkanlık heyetinde yine BM eski özel raportörlerinden Michael Lynk ve Hilal Elver gibi isimlerin yanı sıra akademi dünyasından Noura Erakat, Susan Akram, Ahmet Köroğlu, John Reynolds, Diana Buttu, Cemil Aydın ve Penny Green bulunuyor.

Mahkemenin önemli bileşenlerinden olan "mahkeme üyeleri" arasında farklı arka planlara sahip dünyanın çeşitli bölgelerinden pek çok önemli isim yer alıyor. Londra’daki toplantıya da katılan bu isimler arasında Ilan Pappe, Jeff Halper, Satvinder Juss, Ussama Makdisi, Ayhan Çitil, Cornell West, Avi Shlaim, Naomi Klein, Aslı Bali, Mahmood Mamdani, Craig Mokhiber, Hatem Bazian, Mehmet Karlı, Sami Al Arian, Farank Barat, Hassan Jabareen, Willy Mutunga, Victor Kattan ve Victoria Brittain da yer alıyor.

Londra'daki toplantının ilk gününde ayrıca, mahkeme için önemli işlevi olacak Filistinli sivil toplum kuruluşları ve hak örgütleri temsilcileri ile özel oturum düzenlendi. Bu oturuma katılan sivil toplum kuruluşları arasında Law for Palestine, Filistin STK'leri Ağı (Palestinian Environmental NGOs Network), Arap Gıda Egemenliği Ağı (APN), İsrail'deki Arap Azınlık Haklarını Koruma Hukuk Merkezi (Adalah), Filistinli insan hakları örgütü Al-Haq, BADIL, Al-Mezan Center for Human Rights, Filistinli tutukluların haklarını aramak için kurulan sivil toplum kuruluşu" Addameer Mahkum Desteği ve İnsan Hakları Derneği, Filistin İnsan Hakları Merkezi (PCHR) bulunuyor.

Mahkeme, 50 üye ülke gençlik kuruluşu ve 16 Müslüman azınlık temsilcisi uluslararası gençlik kuruluşu olmak üzere 66 gençlik kuruluşu üyeden oluşan İslam İşbirliği Teşkilatı Gençlik Forumunun (ICYF) desteğiyle düzenleniyor.

İlk hazırlık toplantıları Londra'da yapıldı

Gazze Mahkemesi kapsamında ilk hazırlık toplantılarının yapıldığı Londra'da, lojistik süreçler, mahkemenin organizasyon yapısının oluşturulması ve çalışma esasları belirlendi. Toplantılarda, mahkemenin işleyişine dair temel prensipler, yürütme ve iletişim stratejileri gibi konular da ayrıntılı olarak gündeme geldi.

Halk vicdanına dayanan mahkemenin ikinci ayağının, Mayıs 2025'te Bosna Hersek'in başkenti Saraybosna'da, üçüncü ve son aşamasının ise Ekim 2025'te İstanbul'da yapılması öngörülüyor.

Saraybosna'da yapılacak oturumda, hazırlanan raporlar, tanık ifadeleri ve taslak beyanname kamuoyuna sunulacak. Toplantıya, Gazze'deki durumdan etkilenen bireylerin yanı sıra bölgedeki sivil toplum temsilcileri ve uzman tanıklar da katılacak.

Ana duruşma, Ekim 2025'te İstanbul'da yapılacak

Gazze Mahkemesi'nin en önemli aşamalarından biri olan ve Ekim 2025'te İstanbul'da yapılacak ana duruşmada, aralarında hukuk, kültür, siyaset ve sivil toplum alanlarında uzmanlaşmış isimlerin yer aldığı kurul, kurban ve tanık ifadelerini dinleyecek, nihai kararın taslağını açıklayacak. Ayrıca, Gazze Mahkemesi'nin sürecine dair son gelişmeler doğrultusunda özel bir yetki ve tavsiye içeren kararlar da açıklanacak.

Amaç: Gazze'de yaşananları farklı yönleriyle ele almak ve farkındalık yaratmak

Gazze Mahkemesi, temel olarak 7 Ekim'in ardından İsrail tarafından işlenen ciddi insan hakları ihlalleri ve soykırım dahil uluslararası suçlara ilişkin iddiaları araştırmak ve değerlendirmek amacıyla kuruldu.

Mahkeme, ilgili insan hakları savunucuları, uluslararası hukuk uzmanları ve Gazze'deki insan hakları ihlalleriyle ilgilenen uluslararası ve bölgesel sivil toplum örgütleri tarafından organize edilen bir girişim olarak dikkati çekiyor.

Bağımsız bir inisiyatif olarak kurulan mahkeme, Filistin halkına yönelik ağır insan hakları ihlallerini gündeme taşıyarak uluslararası toplumun dikkatini çekmeyi hedefliyor.

Mahkeme üyelerinin, Gazze'deki insani krizin boyutlarına odaklanacağı duruşmalar kapsamında, İsrail'in devam eden savaş suçlarına ilişkin hesap verebilirlik eksikliği giderilecek ve bu suçlardan etkilenen bireyler ve sivil toplum örgütlerinin tanıklıkları dinlenecek. İsrail, Gazze'de soykırım ve savaş suçu işlediği gerekçesiyle gıyabında yargılanacak.

Mahkemenin, yargılamalarını tam bir şeffaflıkla yürütmesi, uluslararası güç çevrelerinden bağımsız ve kısıtlamalar olmaksızın çalışması ve görevini ulaşılabilir bir takvim içinde tamamlaması hedefleniyor.

Gazze Mahkemesi, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) ve Uluslararası Adalet Divanı (UAD) gibi uluslararası yargı kurumlarının siyasi etkiler nedeniyle ele alamadığı veya davaların sonuçlanmasının oldukça uzun sürdüğü insan hakları ihlallerine ilişkin alternatif forum sunmayı amaçlıyor.

Bu yönüyle UCM ve UAD'a alternatif değil, bu kuruşları desteklemeyi amaçlayan mahkeme, hukuki açıdan güvenilir sonuçlar üretmeyi ve küresel farkındalık oluşturmayı hedefliyor.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.