Dolar
40.56
Euro
47.13
Altın
3,316.26
ETH/USDT
3,809.70
BTC/USDT
118,355.00
BIST 100
10,542.09
Analiz

Suriye enerji krizinde yeni dönem: Türkiye'nin stratejik rolü

Türkiye'nin, Suriye'deki enerji krizinin hafifletilmesinde üstlendiği rol, sadece insani yardım boyutuyla değil; aynı zamanda bölgesel jeopolitik ve ekonomik entegrasyon açısından da stratejik önem taşımaktadır.

Doç. Dr. İsmail Sarı  | 28.07.2025 - Güncelleme : 28.07.2025
Suriye enerji krizinde yeni dönem: Türkiye'nin stratejik rolü

İstanbul

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsmail Sarı, Türkiye ile Suriye arasında enerji alanında geliştirilen işbirliklerini ve Türkiye'nin bu süreçte üstlendiği stratejik rolü AA Analiz için kaleme aldı.

***

Suriye, on üç yılı aşkın süren iç savaşın ardından, Aralık 2024'te Esed rejiminin düşmesiyle birlikte yeni bir döneme girmiştir. Siyasal geçiş süreciyle birlikte ülke, yalnızca politik yeniden yapılanmayla değil; ekonomik toparlanma, toplumsal bütünleşme ve altyapının yeniden inşası gibi çok katmanlı bir gündemle karşı karşıyadır. Bu sürecin en hayati başlıklarından biri ise enerji sektörüdür. Zira, savaş boyunca Suriye'nin enerji üretim kapasitesi yüzde 70 oranında gerilemiş, enerji, su ve gıda altyapılarında büyük tahribatlar meydana gelmiştir. Enerji krizinin temel nedenleri arasında çatışma kaynaklı geniş çaplı altyapı tahribatı, sabotajlar, yakıt tedarikindeki zorluklar, teknik uzmanlık eksikliği, uluslararası yaptırımların olumsuz etkileri, kurumsal yolsuzluk, enerji tesislerinin yağmalanması ve merkezi yönetimin kuzeydoğudaki petrol ile doğalgaz sahaları üzerindeki kontrolünü yitirmesi öne çıkmaktadır. Bu çok yönlü kriz ortamında, devlete ait enerji sistemi çökmüş durumdadır. Şam ve Humus gibi merkezi bölgelerde bile günlük elektrik kesintileri 16-20 saate ulaşırken, kırsal alanlarda 22 saati aşan kesintiler yaşanmaktadır.

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

Suriyeliler bu süreçte enerji ihtiyaçlarını karşılayabilmek adına küçük ölçekli, bireysel çözümlere yönelmek zorunda kalmıştır. Bugün Suriye’nin hangi bölgesine giderseniz gidin, neredeyse her evin önünde jeneratör görmek mümkündür. İnsanlar, adeta mobil bir şekilde kendi elektriklerini üretmeye çalışmaktadır.


Bu noktada, yeni Suriye yönetimi iç savaş sonrasında yeniden yapılanma süreci başlatarak, enerji altyapısının onarımı ve güçlendirilmesi amacıyla başta Türkiye olmak üzere Katar ve diğer bölgesel aktörlerle çok sayıda stratejik anlaşma imzalamıştır. Bu bağlamda Türkiye'nin, Suriye'deki enerji krizinin hafifletilmesinde üstlendiği rol, sadece insani yardım boyutuyla değil; aynı zamanda bölgesel jeopolitik ve ekonomik entegrasyon açısından da stratejik önem taşımaktadır.

Türkiye-Suriye enerji işbirliği: Yapısal adımlar

17 Mayıs 2025'te Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar ile Suriye Enerji Bakanı Muhammed el-Beşir arasında imzalanan enerji işbirliği anlaşması, iki ülke arasındaki stratejik ortaklığın somut bir göstergesi olmuştur. Anlaşma; doğalgaz, elektrik, maden ve petrol alanlarında teknik koordinasyon, bilgi paylaşımı ve ortak yatırım başlıklarını kapsamaktadır.

Bu anlaşma kapsamında öne çıkan en önemli projelerden biri, Kilis ile Halep şehri arasında Haziran 2025'te tamamlanan doğal gaz boru hattıdır. Bu doğrultuda Türkiye'nin, Suriye'ye yıllık 2 milyar metreküp gaz sağlaması ve bu miktarın yaklaşık bin 300 megavat elektrik üretimini mümkün kılması beklenmektedir. Ayrıca, iki ülkenin elektrik şebekelerini entegre edecek olan 400 kilovolt yüksek gerilim iletim hattının tamamlanması da bu işbirliği çerçevesinde planlanmaktadır. Bu hattın, 2026 yılı başı itibarıyla 500 megavata kadar elektrik ithalatını destekleyebilecek kapasitede çalışması hedeflenmektedir.

Türkiye, uzun süredir Afrin, İdlib ve Kuzey Suriye'deki yerel firmalar tarafından işletilen yedi dağıtım merkezi üzerinden günlük yaklaşık 210 megavat elektrik sağlamaktadır. Bu kapasitenin uzun vadede 700–800 megavat seviyesine ulaşılması hedeflenmektedir. Bu kapsamda 400 kilovoltluk bir ana enterkoneksiyon hattı inşa edilmektedir. Bu hattın tamamlanmasıyla birlikte Suriye şebekesine en az 500 megavat düzeyinde elektrik aktarımı sağlanabilecektir.

Ayrıca, Reyhanlı ile Harem arasındaki ikincil hat ile yerel düzeyde yaklaşık 80 megavatlık bir takviye planlanmaktadır. Elektrik üretiminde esnek ve hızlı çözüm sunmak amacıyla Karadeniz Holding'in iştiraki Karpowership tarafından işletilen yüzer enerji santralleri de gündeme gelmiştir. Türkiye ve Katar destekli bu gemilerin, toplamda 800 megavata yakın üretim kapasitesi ile özellikle altyapısı tahrip olmuş kıyı bölgelerinde geçici ama etkili çözümler sunması beklenmektedir.

Türkiye'nin bu süreçteki hamleleri, enerji sektörünün ötesine taşarak petrol, doğalgaz ve madencilik alanlarına da uzanmaktadır. İmzalanan anlaşmalar doğrultusunda Türk şirketlerine; fosfat ve lityum gibi stratejik madenlerin işletilmesinden, rafinaj ve iletim hatlarına kadar geniş bir yatırım alanı açılmıştır. Ayrıca, işbirliği çerçevesinin sadece kara değil; Doğu Akdeniz'deki deniz alanlarını da kapsadığı vurgulanmış, bu yönüyle Türkiye'nin bölgesel enerji jeopolitiğine bütüncül bir yaklaşımla katkı sunduğu ortaya konmuştur.

Türkiye'nin enerji temelli bölgesel açılımı

Türkiye’nin öncülüğündeki çok taraflı işbirlikleri, Suriye’yi bölgesel enerji ağına bağlamayı hedeflemektedir. Bu noktada, Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi (SOCAR) Türkiye ile birlikte Suriye'ye doğalgaz tedarikine ortak oldu. Geçtiğimiz günlerde Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi (SOCAR) ile Suriye hükümeti arasında mutabakat zaptı imzalandı. Bu ortaklık, TANAP gibi mevcut hatlarla entegre biçimde işletilebilecek yeni bir koridor açma potansiyeli taşımaktadır. Öte yandan Katar, Türkiye ve ABD merkezli bir konsorsiyum, önümüzdeki üç buçuk yıl içinde Suriye’de 4 bin megavat kapasiteli doğalgaz türbinleri ile bin megavatlık bir güneş enerjisi santrali inşa etmeyi planlamaktadır. Toplamda 7 milyar dolarlık bu proje, dört bölgede kurulacak tesisler yoluyla Suriye’nin elektrik ihtiyacının yüzde 50'sinden fazlasını karşılayabilecek düzeyde bir üretim öngörmektedir.

ABD, 1 Temmuz 2025 itibarıyla Suriye'ye yönelik bazı yaptırımları kaldırırken, Sezar yasası kapsamındaki hukuki yaptırımlarda da 180 günlük muafiyet tanıdı. Bu sayede projelerin önü açılmış oldu. Ayrıca, Dünya Bankası da enerji iletim hatlarının onarımı için Suriye'ye 146 milyon dolarlık hibe desteği sağlamıştır. Söz konusu yatırımlar, yalnızca ikili işbirlikleriyle sınırlı kalmamakta; Doğu Akdeniz enerji mimarisi içinde yeni entegrasyon alanları da yaratmaktadır. Özellikle Katar’dan Türkiye’ye uzanacak yeni boru hattı projeleri, Arap Gaz Boru Hattı ile yeniden bağlantı ve Suriye’nin Mısır, Ürdün ve Lübnan’ı kapsayan bölgesel elektrik ağına entegre edilmesi gibi adımlar, Türkiye’nin enerji stratejisini bölgesel bir eksene oturtmaktadır.

Suriye ile enerji merkezli gelişen yeni ilişki, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki jeopolitik vizyonunu da şekillendirmektedir. Esed sonrası dönemde, Türkiye ile Suriye arasında uzun süredir askıda kalan deniz yetki alanlarının sınırlandırılması yönünde diplomatik temasların yeniden başlaması, Ankara’nın enerji diplomasisini çok boyutlu bir çerçevede yürütme kararlılığını göstermektedir. Potansiyel bir deniz yetki alanı anlaşması, yalnızca iki ülke ilişkilerinde yeni bir sayfa açmakla kalmayacak; aynı zamanda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) çıkarlarını da bölgesel denklem içinde koruma altına alacaktır.

Sonuç olarak, Türkiye’nin Suriye enerji krizindeki yardımı, çok katmanlı bir stratejik yaklaşımın ürünüdür. Bu politika, insani yardım, bölgesel entegrasyon ve uluslararası işbirliğini içeren bütüncül bir yeniden inşa modelini yansıtmaktadır. Ankara’nın rolü, yalnızca Suriye’nin değil; tüm Levant bölgesinin geleceği açısından önem arz etmektedir. Bu bağlamda Türkiye, bölgesel enerji mimarisinin şekillenmesinde rol oynayan başat bir aktör konumundadır.

[Doç. Dr. İsmail Sarı, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesidir.]

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.


Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.