Küçük ihlaller, büyük güvensizlik: NATO-Rusya arasında neler oluyor?
Rusya-Ukrayna Savaşı'nın, NATO-Rusya arasında yaşanacak bir savaşa dönüşmesi oldukça düşük ihtimal. Ancak sınır ihlallerinin artması ve hibrit saldırılar, bölgedeki güvenlik algısını sarsıyor ve güvenlik risklerini derinleştiriyor.

İstanbul
Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Furkan Kaya, Rusya'nın Polonya hava sahasını ihlal etmesini ve bu durumun NATO-Rusya arasındaki gerilime etkilerini AA Analiz için kaleme aldı.
***
Rusya-Ukrayna Savaşı'nın üçüncü yılında çatışmaların Batı Avrupa’ya taşma riski her geçen gün artıyor. Bunun en somut örneği, 10 Eylül 2025’te Rusya’nın Polonya hava sahasında gerçekleştirdiği beklenmedik ihlaller oldu. Polonya ordusu, Rusya ve Belarus üzerinden gelen insansız hava araçlarının (İHA) hava sahalarını birçok kez ihlal ettiğini ve bu İHA'ların bazılarının etkisiz hale getirildiğini açıkladı. Bu beklenmedik olay üzerine NATO’nun kuruluş belgesinde yer alan 4. madde uyarınca acil istişare çağrısı yapıldı ve bu durum NATO’nun Doğu kanadında güvenlik ikilemi oluşmasına neden oldu.
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
NATO sınırda yeni kalkan kuruyor
NATO Genel Sekreteri Mark Rutte yaşanan güvenlik sorunu nedeniyle ittifak üyeleriyle birlikte “Doğu Muhafızı” adında yeni bir güvenlik girişimini başlattıklarını duyurdu. Bu bağlamda, Fransa üç savaş uçağını, Danimarka F-16’larını, Almanya kara savunma sistemlerini ve İngiltere ise bir adet fırkateynini Polonya’ya sevk etmeye karar verdi. NATO’nun Avrupa’daki en üst düzey komutanı olan General Alexus G. Grynkewich’e göre, bu kapsamlı güvenlik hazırlığı, tam anlamıyla “yeni bir savunma tasarımı” özelliğinde olacak. Yani NATO, caydırıcılığını sadece Ukrayna’ya sağladığı destek üzerinden değil, doğrudan kendi sınırlarını koruma refleksiyle ortaya koymuş olacak.
Doğu cephesinde sinir harbi: Polonya krizi
NATO’nun doğu kanadının en kırılgan aynı zamanda en kritik ülkelerinden biri olan Polonya, hem coğrafi olarak Rusya ve Belarus’a sınırı olması hem de Ukrayna savaşında NATO’nun askeri ve lojistik desteğinde hayati bir koridor görevi görmesi sebebiyle Rusya’nın dikkatlerini üzerine çeken ülkeler arasında yer alıyor. Polonya hava sahasının Rus İHA’ları tarafından test edilmesi aynı zamanda NATO’nun caydırıcılık kapasitesini de sınava tabi tutuyor. Bu son girişim Ukrayna cephesinde “psikolojik harp” unsurlarının daha ön planda olduğu düşünüldüğünde, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in savaşın sınırlarını yaymaktan çok baskı, yıldırma ve caydırıcılığı zayıflatma politikası olarak değerlendirilebilir.
NATO’nun kırmızı çizgisi: Rusya ile doğrudan sıcak savaş yok
Eski Sovyet coğrafyasının jeopolitik açıdan en önemli ülkelerinden biri olan Ukrayna, Avrupa’yla ilişkisi açısından Rusya için bir dönüm noktası olarak ortada duruyor. Ukrayna’nın kendi geleceğine karar vermesi, Rusya’nın da Avrupa ile olan ilişkisinin geleceğine karar vermesi açısından önem taşıyor. Bu noktada, Ukrayna-Rusya Savaşı'nın NATO-Rusya savaşına dönüşme olasılığı karşılıklı sınır ihlalleri akabinde oldukça muhtemel hale geliyor. Ancak NATO’nun kurulduğu günden beri genel stratejisi Moskova ile sıcak çatışmadan kaçınmak oldu. Rusya-Ukrayna Savaşı'nın başladığı andan itibaren NATO’nun verdiği destek silah, mühimmat tedariki, istihbarat paylaşımı ve eğitim desteği ile sınırlı kaldı. NATO'nun bu duruşu hem Kiev’i Rus saldırılarına karşı güçlü ve dirençli kılıyor hem de Rusya ile direkt sıcak çatışmaya girmekten koruyarak iki blok arasındaki dengeyi bir şekilde sağlıyor. Bu bağlamda, NATO ile Rusya arasında sıcak bir savaş ihtimali oldukça düşük görünüyor.
Polonya semalarında "gri bölge savaşı"
Bölgesel savaş ihtimalini tamamen yok saymak elbette büyük iyimserlik olacaktır. Belarus üzerinden Rusya’nın SİHA ve İHA saldırılarının şiddetini arttırması, Baltık ülkelerini daha fazla güvenlik krizine sürükleyebilir. Birinci Dünya Savaşı’nın fitilini bir Sırp milletçisinin Avusturya-Macaristan İmparatorluğu veliahtına düzenlediği suikast ateşlemişti. Dolayısıyla günümüz gayri-nizami ve hibrit savaş ortamında meydana gelecek küçük bir kıvılcım devasa bir küresel yangına sebep olabilir. NATO ile doğru bir savaşa girmek Moskova’nın en son istediği senaryo olabilir. Çünkü konvansiyonel askeri kapasite açısından karşılaştırma yapıldığında NATO’nun üstünlüğü apaçık ortada. Ancak Rusya, Atlantik ittifakını elindeki enerji kartını ve jeopolitik konumunu kullanarak özellikle düşük yoğunluklu gerilimlerle ve “gri bölge” stratejileriyle sınıyor ve Batı’nın birliğini baskılayarak zorluyor. Bu bağlamda, Polonya hava sahası ihlalleri bu stratejinin önemli bir parçası olarak değerlendirilmelidir.
Türkiye, doğu kanadının anahtarı, Karadeniz’in güvencesi
Türkiye için bu durum hem NATO’nun doğu kanadı hem de Karadeniz havzasının güvenliği bakımından oldukça kritik. Türkiye, Rusya-Ukrayna Savaşı boyunca savaşan taraflar arasında diyalogun sürmesini sağladı. Ankara aynı zamanda, “tahıl koridorunun” inşasını sağlayarak savaşın kıtaya yayılmasının önündeki en büyük engel oldu. Bir NATO üyesi olarak Türkiye, ittifakın kaidelerini yerine getirmeye devam ederken, diğer taraftan Moskova ile ilişkilerini sürdürdü. Bu ilişkinin sürmesinde şüphesiz Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki “liderler diplomasisi” çarkının sağlıklı çalışmasının açık bir etkisi oldu. Ancak bir kesim Türkiye’yi taraf seçmeye zorluyor ve özellikle Rusya ile ilişkilerin bozulmasıyla çatışma riskini arttırmak istiyor. Türkiye ise her defasında İstanbul’un “21. Yüzyılın Cenevre’si” olarak nihai kalıcı barışa ev sahipliği yapması gerektiğini taraflara iletiyor.
NATO-Rusya gerilimi, kontrollü caydırıcılık ekseninde devam edecek
Sonuç olarak, Rusya-Ukrayna Savaşı'nın, NATO-Rusya arasında yaşanacak bir savaşa dönüşmesi oldukça düşük ihtimal. Ancak sınır ihlallerinin artması ve hibrit saldırılar, bölgedeki güvenlik algısını sarsıyor ve güvenlik risklerini derinleştiriyor. NATO’nun “Doğu Muhafızı” stratejisinin Moskova’ya karşı caydırıcılığı güçlendireceği düşünülürken, Rusya da psikolojik harp unsurlarıyla ve askeri testlerle ittifakın sabrını sınamaya devam edecek. Bu durum gelecekte “kontrollü caydırıcılık” dengesinin daha kaygan ve kırılgan bir zeminde devam edeceğini açıkça ortaya koyuyor.
[Doç. Dr. Furkan Kaya, Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesidir.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.