Analiz, Libya

Fransa, Libya'da ekonomik ve jeopolitik emellerini darbeci Hafter ile korumanın peşinde

Libya'nın başkenti Trablus'u ele geçirmeye çalışan ancak başarısız olan Hafter'in, Avrupa içindeki en büyük destekçisi Fransa oldu.

Yusuf Özcan, Enes Canlı  | 01.07.2020 - Güncelleme : 01.07.2020
Fransa, Libya'da ekonomik ve jeopolitik emellerini darbeci Hafter ile korumanın peşinde

Paris

Libya'nın doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter'e verdiği destek nedeniyle uluslararası toplumun tepkisini çeken Fransa yönetiminin, Libya'da ekonomik ve jeopolitik çıkarlarını darbeci general ile koruma peşinde olması dikkat çekiyor.

Libya ordusunun, darbeci Hafter milislerini birçok yenilgiye uğratmasının ardından tüm gözler bugüne kadar Libya'da yaşananlara karşı tarafsız gibi görünen ancak son dönemde agresif bir tutum sergileyen Fransa yönetiminin Hafter'e verdiği desteğe odaklandı.

Libya'nın başkenti Trablus'u ele geçirmeye çalışan ancak başarısız olan Hafter'in, Avrupa içindeki en büyük destekçisi Fransa oldu. Ancak Fransa, şimdiye kadar Hafter'e verdiği desteği resmi olarak kabul etmedi.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Hafter'i desteklediğini inkar etti ancak Fransız basını, özellikle son günlerde bu desteğin varlığına işaret eden haberler yapıyor.

Paris, şimdiye kadar Hafter'in saldırılarını kınamaktan geri dururken, Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile Mısır'ın desteğine ve müdahalelerine de sessiz kalıyor. Emmanuel Macron, diplomatik olarak tarafsız görünme çabası içerisine girerek Hafter'e verdiği desteği "gizlemeye" çalıştı. Ancak Macron yönetiminin Hafter'e destek verdiği ülke içinde ve uluslararası toplum tarafından biliniyor. Nitekim Fransız basınında, Hafter'e verdiği destek nedeniyle Macron'u eleştiren haberler ele alınıyor. Örneğin Le Monde gazetesinde birkaç gün önce çıkan haberde, "Fransa, Libya'da taraflardan biri olan ve Birleşmiş Milletlerce tanınan hükümete karşı savaşan Halife Hafter'i siyasi olarak bu kadar destekledikten sonra ateşkes fikrini nasıl savunabilir?" ifadeleri kullanıldı. 

Arap Baharı'nda Sarkozy'nin Libya iştahı

Fransa'nın eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, 2007'de göreve geldikten sonra başkent Paris'te Libya'nın devrik lideri Kaddafi'yi görkemli şekilde ağırladı.

Bu dönemde seçim kampanyası için Kaddafi'den milyonlarca avro yardım aldığı suçlamasıyla başı belaya giren Sarkozy, Fransa'nın "Arap Baharı" isimli süreçte İngiltere ile Kaddafi'nin devrilmesinde önemli rol oynadı.

Uzmanlar, Kaddafi'nin devrilmesinin ardından Libya'da oluşan kaostan Fransa'nın sorumluluğu bulunduğunu belirtiyor.

Nitekim, France Inter radyosunda geçen hafta yayımlanan haberde, Türkiye'ye eleştiriler yöneltildikten sonra "Hatırlatalım, ilk günah Fransızlara aittir. Libya'da kaosu başlatan 2011'de Nicolas Sarkozy döneminde Paris olmuştur. Çünkü BM'nin 1973 sayılı kararından ötesine gidildi. Sonrasını hazırlamadan Kaddafi'yi tasfiye etmeyi amaçlayan askeri bir müdahaleyle kaos oluştu." değerlendirmesi yapıldı.

Fransız basını, Fransa'nın Hafter ile ilişkisinin 2011'e dayandığını ancak 2016'da Fransız Dış İstihbarat Birimi DGSE çalışanı 3 kişinin Bingazi'de helikopter kazasında hayatını kaybetmesinin ardından ülkenin Hafter'e verdiği desteği kabul etmek zorunda kaldığını yazdı.

Fransız yetkililerin gözünde Libya'da istikrarsızlığın oluşması, Akdeniz üzerinden göçü tetikleyecek ve Fransa'nın stratejik çıkarlara sahip olduğu Sahra altı ülkelerin güvenliği riske atılmış olacak. Cumhurbaşkanı Macron, pazartesi günü Almanya Şansölyesi Angela Merkel ile yaptığı ortak basın toplantısında buna işaret etti. 

Darbeci Hafter, söz konusu helikopter kazasına referansta bulunarak yaptığı bir konuşmasında, "Fransa, bizim için evlatlarını feda etti." dedi.

Libya'ya sözde barış ve istikrarı getirmeyi vadeden Fransa, 2016'dan itibaren özellikle terör saldırılarının ardından Hafter'e desteğini artırdı.

Macron'un selefi François Hollande, dönemin Savunma Bakanı ve mevcut Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian'ın etkisiyle Hafter ile ilişkisini sıkılaştırdı.

Hafter'den başkenti ve yönetimi silah zoruyla ele geçirme çabası

Libya, taraflar arasında bir ateşkesin sürdüğü Nisan 2019'da Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde siyasi çözüm yol haritası çerçevesinde Libyalıların, Libyalılarla Libya topraklarında gerçekleştireceği bir ulusal diyalog konferansına hazırlanıyordu.

Hafter, başkenti ve ülke yönetimini silah zoruyla ele geçirmek amacıyla 4 Nisan 2019'da emrindeki milislere "başkente saldırı" talimatı vermesiyle bir anda ülkesini şiddet sarmalına sürükledi.

Fransa, bu dönemde saldırıyı başlatan Hafter'in ismini açıkça zikretmeden "taraflara askeri tansiyonun düşürülmesi" yönünde ifadelerin yer aldığı başka ülkelerle bir ortak açıklamaya imzacı olarak katıldı.

Ancak kısa süre sonra "Fransız güvenlik birimlerinden danışmanların Hafter'e bu saldırıda destek verdiği" yönünde haberler, bölge basınında yer aldı.

Dönemin Tunus Savunma Bakanı, bu saldırının başlamasından yaklaşık iki hafta sonra diplomatik pasaport taşıyan 13 silahlı Fransız vatandaşının, Libya sınırından üzerlerindeki silahları ve mühimmatları teslim etmek istemeden ülkeye girmeye çalıştığını açıklaması, Paris'in Libya'daki rolüne dikkatleri çevirdi.

Fransa'nın Tunus Büyükelçiliği, sınıra gelen silahlı kişiler konusunda Tunus makamlarını bilgilendirdiği açıklamasına rağmen Tunus tarafı, bu açıklamayı teyit etmedi.

Libya hükümeti bu dönemde, Halife Hafter'i desteklediği için Fransa ile güvenlik ve eğitim başta olmak üzere birtakım anlaşmaları askıya aldığını duyurdu.

Öte yandan Libya ordusu, Giryan kentini geri aldığı sırada, Hafter milislerine ait bir kampta Haziran 2019'da bulunan ileri teknoloji Amerikan yapımı "Javelin" füzelerinin Fransız devletine ait olduğu ortaya çıktı.

Fransız basınında buna dair haberlerin yayımlanmasının ardından Fransa Savunma Bakanlığı, bunu kabul etmek zorunda kaldı.

Paris, ABD'den satın alınan bu füzelerin terörle mücadele ekiplerince Libya'da kullanılmasının hedeflendiğini savundu.

Fransız Mediapart internet sitesinin 2018'de kaleme aldığı analiz haberinde, Fransa ve İngiltere'nin Libya'da kaos yarattığı belirtilerek "Her şeyin petrol ile ilgili olduğunu biliyoruz. Örneğin; (Fransız petrol şirketi) Total, Libya'da güçlü şekilde bulunuyor. Libya Ulusal Geçiş Konseyinin eski Başkanı Mustafa Abdulcelil, ülkedeki petrol kuyularında Fransa ve İngiltere'ye öncelik verilmesi konusunda söz verdi." ifadeleri kullanıldı. RFI radyosunun 2019'daki haberinde de 2016'nın son baharında özellikle Hafter'in Libya'daki petrol sahalarını kontrol altına almasının ardından Le Drian'ın Hafter'i sık sık ziyaret ettiği belirtildi.

Ekonomik çıkarlar

Fransa yönetiminin uzun yıllardır Libya ile yakından ilgilendiği söylenebilir.

Fransız yetkililerin gözünde Libya'da istikrarsızlığın oluşması, Akdeniz üzerinden göçü tetikleyecek ve Fransa'nın stratejik çıkarlara sahip olduğu Sahra altı ülkelerin güvenliği riske atılmış olacak. Cumhurbaşkanı Macron, pazartesi günü Almanya Şansölyesi Angela Merkel ile yaptığı ortak basın toplantısında buna işaret etti.

Ancak Fransa'nın aslında Afrika'nın en büyük petrol rezervlerine sahip Libya'da ekonomik çıkarlarının peşinde olduğu belirtiliyor.

Fransız Mediapart internet sitesinin 2018'de kaleme aldığı analiz haberinde, Fransa ve İngiltere'nin Libya'da kaos yarattığı belirtilerek "Her şeyin petrol ile ilgili olduğunu biliyoruz. Örneğin; (Fransız petrol şirketi) Total, Libya'da güçlü şekilde bulunuyor. Libya Ulusal Geçiş Konseyinin eski Başkanı Mustafa Abdulcelil, ülkedeki petrol kuyularında Fransa ve İngiltere'ye öncelik verilmesi konusunda söz verdi." ifadeleri kullanıldı.

RFI radyosunun 2019'daki haberinde de 2016'nın son baharında özellikle Hafter'in Libya'daki petrol sahalarını kontrol altına almasının ardından Le Drian'ın Hafter'i sık sık ziyaret ettiği belirtildi.

Fransa Ulusal İstatistik Enstitüsünün (INSEE) verilerine göre, Fransa'ya 2018'de Libya'dan gelen petrolün 2014'e kıyasla neredeyse 2,5 kat arttı.

Dolayısıyla Fransa'nın Libya politikalarını belirleyen unsurların başında petrol ve aynı zamanda gaz olduğu dikkat çekiyor.

Fransa açısından Libya'nın diğer bir önemi "jeopolitik". Eski sömürge ülkeleri Tunus ve Cezayir'e sınırı bulunması nedeniyle Libya, Frans-Afrik nüfuz alanı için önem arz ediyor. Aynı şekilde Libya'nın güney sınırındaki uranyum zengini Nijer, Paris'in iştahını kabartırken; Çad, bölgedeki askeri operasyonları için Fransa açısından ehemmiyet taşıyor.

Aynı şekilde Kaddafi döneminde petrol ve doğal gaz üretiminden elde edilen gelirlerin idaresi için kurulan varlık fonu Libya Yatırım İdaresi, Fransa'daki bankacılık ve finans sektörlerine yüklü yatırımlar yaptığı, devrim sonrası yönetimlerin de bu yatırımlar konusunda Paris'ten talepkar olduğu biliniyor.

Bunlar arasında en dikkat çeken dosya; Libya Yatırım Fonu ve Fransa'nın ünlü bankası Societe General arasındaki İngiltere'de görülen dava.

Tarafların anlaşması sonucu dava, bankanın 967 milyon avroyu fona geri devretmeyi kabul etmesiyle sonuçlandı.

Libya Yatırım İdaresi, açtığı davada bankanın Kaddafi dönemi yetkililerine Panama'daki bir off-shore hesaba para aktararak fonun zarar ettiği ve alacağının 1,5 milyar dolar olduğu şikayetini sunmuştu. 

Uzmanlar, Kaddafi'nin devrilmesinin ardından Libya'da oluşan kaostan Fransa'nın sorumluluğu bulunduğunu belirtiyor. Nitekim, France Inter radyosunda geçen hafta yayımlanan haberde, Türkiye'ye eleştiriler yöneltildikten sonra "Hatırlatalım, ilk günah Fransızlara aittir. Libya'da kaosu başlatan 2011'de Nicolas Sarkozy döneminde Paris olmuştur. Çünkü BM'nin 1973 sayılı kararından ötesine gidildi. Sonrasını hazırlamadan Kaddafi'yi tasfiye etmeyi amaçlayan askeri bir müdahaleyle kaos oluştu." değerlendirmesi yapıldı.

Macron'un "Libya" politikası 

Macron, Fransa Dışişleri Bakanı Le Drian'ın etkisiyle Hafter'e büyük yatırımlar yaptı.

Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduktan sonra Libya'yı öncelikli mesele haline getiren Macron, sözde Libya'da istikrarı ve barışı getirmek için Libya'daki tarafları Paris'te buluşturdu.

Emmanuel Macron, diplomatik olarak tarafsız görünme çabası içerisine girerek Hafter'e verdiği desteği "gizlemeye" çalıştı. Ancak Macron yönetiminin Hafter'e destek verdiği ülke içinde ve uluslararası toplum tarafından biliniyor.

Nitekim Fransız basınında, Hafter'e verdiği destek nedeniyle Macron'u eleştiren haberler ele alınıyor.

Örneğin Le Monde gazetesinde birkaç gün önce çıkan haberde, "Fransa, Libya'da taraflardan biri olan ve Birleşmiş Milletlerce tanınan hükümete karşı savaşan Halife Hafter'i siyasi olarak bu kadar destekledikten sonra ateşkes fikrini nasıl savunabilir?" ifadeleri kullanıldı.

Macron son olarak Almanya'ya yaptığı ziyaret sırasında basın mensuplarının soruları karşısında, ülkesinin Hafter'i desteklediğini bir kez daha reddetmek zorunda kalarak "Hafter, Nisan 2019'da askeri bir operasyon yapmaya karar verdiyse bunu Fransa ile anlaşarak yapmadı." dedi.

Hafter'in Nisan 2019'dan bu yana başkente yönelik saldırıları karşısında zayıf tepki veren Macron'un söz konusu açıklamaları, Libya'da tepkiyle karşılandı.

Libya Dışişleri Bakanı Muhammed Tahir Siyala, yaptığı yazılı açıklamada, "Bizler, 14 ay boyunca yani Hafter'in başkente yönelik saldırılarının başladığı günden itibaren Cumhurbaşkanı Macron'dan bu saldırıyı reddeden bir açıklama beklemiştik. Macron'un açıklamaları çok geç geldi, eğer ki bu saldırının başında olsaydı sahadaki yansımaları başka türlü olurdu." ifadelerini kullandı.

Türkiye ile imzaladığı askeri ve güvenlik iş birliği mutabakat muhtırasının ardından Libya ordusunun birçok yenilgiye uğrattığı Hafter'in petrol sahalarını kaybetme olasılığının artması, Fransa'yı rahatsız etti.

Ankara'nın Libya'da meşru hükümete destek çıkması, Fransa'nın tüm planlarını altüst etti.

Macron'un Türkiye'ye yönelik bu agresif tutumunun arkasında, bugüne kadar Paris'in Hafter üzerinde tesis ettiği çıkarlarının tehlikeye düşmesinin olduğu değerlendiriliyor.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın