Bosna Savaşı'nda yabancı keskin nişancılar: Avrupa geçmişiyle hesaplaşabilecek mi?
Saraybosna kuşatması, Avrupa’nın tam ortasında yaşandı. Ancak bugün hala bilinmeyen veya bilinen ama "gizli" tutulan bu kadar çok ayrıntının ortaya çıkıyor olması, Avrupa’nın savaş suçlarıyla yüzleşme mekanizmalarının eksikliğini gösteriyor.
İstanbul
Gazeteci-yazar Emine Şeçeroviç Kaşlı, Bosna Savaşı'nda Avrupa’dan "keskin nişancılık yapmak üzere" Saraybosna'ya geldiği iddia edilen turistler hakkında yürütülen soruşturmayı ve sürecin perde arkasını AA Analiz için kaleme aldı.
***
Modern tarihin en uzun kuşatmalarından biri Saraybosna’da yaşandı. Kuşatma boyunca 11 bin 541 masum insan öldürüldü, bunların 1621'i çocuktu. Aradan geçen onlarca yıla rağmen, kuşatmanın karanlık noktaları yeniden gün yüzüne çıkıyor.
- İtalya'da Bosna Savaşı'nda "eğlence" maksatlı keskin nişancılık yapanlara soruşturma başlatıldı
- Bosna Savaşı'ndaki keskin nişancı iddialarında üst düzey ve zengin isimler öne çıkıyor
- Saraybosnalılar, savaşta para karşılığı yakınlarını öldüren "katillerin" bulunmasını istiyor
İtalyan yazar ve gazeteci Ezio Gavazzeni, Ocak 2025’te Milano Cumhuriyet Başsavcılığına sunduğu dosyayla savaş sırasında Saraybosna’ya "insan öldürmek için" giden zengin yabancıların faaliyetlerini yeniden gündeme taşıdı. Bu iddialar aslında Bosna Hersek'te yıllardır konuşuluyordu. 1995'te hem İtalyan hem Bosna medyasında "hafta sonu savaşçıları" diye manşetler dahi atılmıştı.
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Daha da geriye gidildiğinde, İtalya’nın bu konuya dair uzun süredir bilgi sahibi olduğu biliniyor. Bosna Hersek istihbaratı, 1993'te İtalyan istihbaratını “turist keskin nişancıları” hakkında bilgilendirmiş, İtalyan tarafı ise 1994’te bu bilgiyi doğrulayarak bu kişilerin geldikleri noktaların tespit edildiğini ve durdurulduklarını iletmişti.
Fakat Milano’da devam eden yeni soruşturma, sonrasında da faaliyetlerin sürdüğünü gösteriyor. Ayrıca, Gavazzeni’ye göre söz konusu kişiler sadece İtalyanlardan ibaret değildi. Kanada, ABD, Almanya ve diğer Batı Avrupa ülkelerinden gelen kişilerin de dağlarda Sırp birlikleriyle birlikte göründüğüne dair veriler mevcut.
Uluslararası Ceza Mahkemesinde (UCM) Ratko Mladic davasında tanık olarak konuşan Amerikalı itfaiyeci John Jordan, 2012’de "turist katillerden" bahsetmiş ve bu kişilerin askerden ziyade "avcıya benzediğini" aktarmıştı.
Daha sonra soruşturmanın kapsamına Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic de dahil edildi. Vucic'in savaş dönemindeki bir röportajında "Saraybosna’da Sırplığı savunmak için gönüllü bulunduğunu" söylemesi, ayrıca dağlarda elinde tüfek olduğu iddia edilen görüntülerinin bulunması bilinen gerçeklerdi. Vucic iddiaları reddederek elindeki nesnenin "kamera için stativ" olduğunu savunsa da, "İngilizce bildiği için çağrıldığını" söylemesi soru işaretlerini artırıyor. Eğer dağlarda yabancılar yoksa, Vucic'in İngilizcesi kime ve ne için gerekliydi? Bu sorunun cevabının da Milano soruşturmasının ilerleyen aşamalarında netleşmesi bekleniyor.
Avrupa’nın savaş suçlarıyla yüzleşmesi ne kadar mümkün?
Bu soruşturma, Avrupa’nın kendi vatandaşlarının işlediği olası savaş suçlarıyla yüzleşme kapasitesinin sınandığını gösteriyor.
Saraybosna kuşatması, Avrupa’nın tam ortasında, canlı televizyon yayınlarının gölgesinde yaşandı. Ancak bugün hala bilinmeyen veya bilinen ama "gizli" tutulan bu kadar çok ayrıntının ortaya çıkıyor olması, Avrupa’nın savaş suçlarıyla yüzleşme mekanizmalarının eksikliğini gösteriyor.
Avrupa ülkeleri, genellikle savaş suçlarını Balkan uluslarının “iç problemi” gibi görmeye eğilimliydi. Ancak Milano’daki dosya, Avrupa vatandaşlarının da bu suçlara bizzat karışmış olduğunu hatırlatıyor. Bu nedenle, Avrupa açısından kritik noktalardan bahsedebiliriz. Öncelikle suçun coğrafyası değil, faillik sorumluluğu önemlidir. Yani eğer Batılı vatandaşlar Saraybosna’da "av turizmi" adı altında sivilleri öldürdüyse, Avrupa bunu kendi hukuk sistemi içinde takip etmelidir.
Soruşturmanın genişlemesi bazı Avrupa hükümetlerini zor durumda bırakabilir. Fakat yüzleşmenin gecikmesi daha büyük bir ahlaki çöküş yaratır. Ayrıca bu soruşturmayla birlikte "Avrupa değerleri" söylemi de test ediliyor. İnsan hakları ve hukukun üstünlüğünü savunan ülkeler, kendi vatandaşlarının geçmişteki karanlık faaliyetlerine karşı da aynı tutarlılığı gösterecek mi?
Toplumsal hafıza açısından ne ifade ediyor?
İnsan, "Bu konunun en acı noktası nedir?" diye düşündüğünde net bir cevap veremiyor. Kuşatmayı yaşamış, keskin nişancılardan kaçarak okula gitmiş bir Saraybosna çocuğu olarak ben de bu konuyu çok düşündüm. Zengin insanların bir yerlerden sırf adrenalin ve eğlence için para ödeyerek masum sivilleri vurması mı? En pahalı "eğlencenin" çocuk öldürmek olduğu mu? Yaşlıları öldürmenin bedava olduğu mu? Yaşadığımız savaşı güya kınayan ülkelerden bu turist katillerin geldiği mi? Bunca gerçeğin yıllarca üstünün örtülmesi mi? Bu konuda cevaplanması beklenen birçok soru var.
Kuşatmayı yaşamış her Saraybosnalı için de bu soruşturma belki biraz kabuk bağlayabilmiş yaraların tekrar kanatılmasıdır. Yaşanılan birçok acının tekrar yaşanmasıdır. Ancak bu suçluların cezalandırılması için gerekliyse yaşanmalıdır.
Saraybosna soruşturması, Avrupa toplumlarının kendi karanlık kolektif hafızına dair yeni bir pencere açıyor. Bu hem ahlaki hem de politik bir sınavdır. Avrupa, gerçekten yüzleşmeye hazır mı? Yoksa sadece başkalarının suçlarını konuşmayı mı tercih edecekler? Bu soruların cevaplarını bekleyip göreceğiz.
Uluslararası hukuk açısından sorumluluk kimin?
Bu soruşturmanın hukuki boyutu da en az siyasi boyutu kadar önemli. Bazı Avrupa ülkelerinin ceza yasaları, kendi vatandaşlarının yurt dışında işlediği ağır suçları yargılamasına olanak tanır. Eğer turist keskin nişancılar gerçekten sivilleri hedef aldıysa bu “insanlığa karşı suç” kapsamında değerlendirilir ve zaman aşımına uğramaz.
Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve uluslararası ceza hukukun devletlere getirdiği yükümlülükler vardır. Devletler eğer kendi vatandaşları savaş suçuna karıştıysa, etkin soruşturma yürütmek zorundadır. Bu nedenle Milano’daki süreç sadece yerel bir soruşturma değil, Avrupa devletlerinin uluslararası yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğinin de bir testi.
Henüz yazılmamış bir tarih var
Bugün ortaya çıkan soruşturma, Bosna Hersek’te yaşanan haksız ve acımasız savaşın hala tam anlamıyla aydınlatılmadığını gösteriyor. Bu noktada, Avrupa’nın şimdi sorması ve cevaplaması gereken asıl soru "Sadece Balkan ülkelerini mi yargılayacağız, yoksa kendi karanlığımıza da bakmaya cesaretimiz var mı?" sorusudur. Diğer Avrupa ülkeleri kendi vatandaşları hakkında soruşturma açacak mı?
Saraybosna Kuşatması için adalet tamamlanmış değil. Belki de Milano’daki bu dosya, gecikmiş bir adaletin ilk adımıdır.
[Emine Şeçeroviç Kaşlı, gazeteci ve yazardır.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
