Dolar
32.34
Euro
35.14
Altın
2,158.51
ETH/USDT
3,380.10
BTC/USDT
64,900.00
BIST 100
8,718.11
Analiz

'Tatbikat diplomasisi': NATO ve Rusya'nın yeni iletişim kanalı

NATO, 25 Ekim 2018’den başlayarak Norveç merkezli bir alanda son yılların en büyük tatbikatlarından birini düzenlemeye hazırlanıyor.

19.10.2018 - Güncelleme : 19.10.2018
'Tatbikat diplomasisi': NATO ve Rusya'nın yeni iletişim kanalı

İSTANBUL - CAN KASAPOĞLU

Rusya ve Çin’in Vostok 2018 Tatbikatı’ndaki gövde gösterisinin ardından, ABD’nin bir uçak gemisi de gönderdiği Trident Juncture 18, Batı ile Moskova arasındaki gergin iletişimin, karşılıklı el artırılan askeri tatbikatlar üzerinden sürdürüleceğinin de işaretlerini veriyor.

Norveç Silahlı Kuvvetleri ve NATO kaynakları, Trident Juncture 18 Tatbikatı’na NATO üyesi ve ortağı ülkelerden yaklaşık 50 bin personelin, 250 uçağın, 65 suüstü ve sualtı platformunun ve yaklaşık 10 bin parça çeşitli harp aracının katılacağını belirtiyor. Tatbikatın üç temel aşaması var. İlki, birliklerin ve askeri ekipmanın bölgede konuşlandırılması. İkinci bölüm, 25 Ekim-7 Kasım 2018 arasında icra edilecek olan fiili tatbikat aşaması (LIVEX). Fiili tatbikat bölümünde kara, hava, deniz ve özel kuvvetler unsurları, NATO kurucu antlaşmasının ünlü 5. maddesi kapsamında tanımlanan kolektif savunma fonksiyonlarını kapsayacak şekilde görev yapacaklar. Üçüncü bölüm ise geniş kapsamlı bir komuta yeri tatbikatını (CPX) içerecek.

Açıkçası, NATO uzun yıllardır bu büyüklükte bir kuvveti bir araya getirmemişti.

Trident Juncture 18 askeri-jeopolitik izleme rehberi

Trident Juncture 18 Tatbikatı, sıradan bir NATO faaliyetini aşan, dikkatle alınması gereken jeopolitik nitelikler taşıyor. Biz de burada, hem harp çalışmaları disiplinine giderek daha çok ilgi duyan Türk strateji çevreleri hem de Türk basını için, bahse konu NATO tatbikatının özellikle hangi açılardan izlenmesi gerektiğine ilişkin kısa bir rehber sunmaya çalışalım.

Öncelikle Trident Juncture 18’in en büyük sürprizi, ABD Deniz Kuvvetleri envanterindeki uçak gemilerinden biri olan Harry S. Truman ve görev grubunun tatbikata katılacak olması. Uçak gemileri literatürde ‘jeopolitik satranç taşları’, ‘yüzen askeri üsler’ gibi betimlemeler ile anılan, stratejik düzeyde güç projeksiyonu kabiliyetine sahip ‘değerler’. Harry S. Truman Uçak Gemisi’nin Trident Juncture 18’e katılması uzmanlar için de şaşırtıcı oldu, zira gemi, Temmuz 2018’de ana limanı Norfolk’a dönmüştü. Bir ABD uçak gemisinin tatbikata katılması, beraberinde stratejik füze yeteneklerine sahip destroyer ve kruvazörler ile muharip donanma havacılığı platformları ve binlerce personelin de katılımı anlamına geliyor. Böyle bir gelişmenin NATO’nun son yıllardaki en büyük tatbikatında, hem de Rusya Federasyonu’nun yanı başında vuku bulması gerçekten dikkate değer. Nitekim, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, geçtiğimiz günlerde bizzat USS Harry S. Truman’ın güvertesinde bir basın toplantısı da düzenledi. Kuşkusuz, etkileyici donanma platformları aynı zamanda birer diplomasi aracı ve Genel Sekreter Stoltenberg’in basın toplantısı buna iyi bir örnek teşkil ediyor.

İkinci olarak, Rusya’nın Kırım müdahalesinden sonra kapasitesi yükseltilen NATO Mukabele Kuvveti (NATO Response Force-NRF) ve söz konusu birlik kapsamındaki hızlı müdahale gücü olan Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Kuvveti de (VJTF) bu tatbikat ile denenmiş ve onaylanmış olacak. Bu sayılan birlikler, özellikle son yıllarda yükselen hibrit harp tehlikesine karşı ittifakın en önemli kabiliyetlerini oluşturmaları bakımından kritik. Dolayısıyla, bir yandan Harry S. Truman Uçak Gemisi’nin faaliyetlerini yakından izlerken, diğer yandan da NATO’nun hibrit harp tehdidine karşı tahkim ettiği yetenekleri değerlendirmekte fayda var. Ayrıca, ABD Deniz Piyadeleri’ne bağlı unsurların da tatbikata katılacağını ve son dönemde Norveç’te bulunan ABD Deniz Piyadesi mevcudunun da yaklaşık iki katına çıkarıldığını belirtelim.

Üçüncüsü, tatbikatın Norveç’te yapılıyor oluşu, bununla birlikte NATO’nun ‘özel’ ortakları İsveç ve Finlandiya hava sahalarının da kullanılacak olması ve bu ülkelerin 5. Maddenin işletildiği bir durumu işleyecek bir tatbikata katılımları önemli. Elbette, böyle büyük çaplı bir tatbikatın, ekim ve kasım aylarında, Kuzey Avrupa’nın zorlu iklim koşullarında icra edilmesi, ittifakın kabiliyetlerinin test edilmesi bağlamında iddialı bir tercih.

Ayrıca, Norveç’in NATO-Rusya dengesi bakımından farklı bir önemi var. Norveç, NATO’nun Rusya ile komşu olduğu, jeostratejik değeri yüksek bir ülke. Geçtiğimiz senelerde yapılan harp oyunu değerlendirmeleri, olası bir Rusya-NATO çatışması için Baltık ülkelerini (Estonya, Letonya ve Litvanya) en ciddi ‘alev alma noktası’ olarak göstermişti. Hatta, kuvvet hazırlama faktörleri ve topografik nitelikler dolayısıyla, olası bir savaş durumunda bahse konu üç Baltık ülkesi başkentlerinin 48 ile 60 saat içinde Rus işgaline uğrayabileceği dahi tahmin edilmişti. Böyle bir durumda, Moskova’nın stratejik nükleer caydırıcılık yetenekleri açısından en önemli aktörlerden biri olan Rusya Deniz Kuvvetleri Kuzey Filosu’nun faaliyetlerinin takip edilmesi açısından Norveç kritik merkezlerden biri. Buna karşılık, Rusya’nın, Zapad 2017 Tatbikatı sırasında Norveç’e çok yakın noktalara taktik nükleer atış vasıtası olarak da kullanılabilen SS-26 Iskender kısa menzilli balistik füzelerini konuşlandırdığı, yine yakın dönemde Rus Hava-Uzay Kuvvetleri’ne bağlı uçakların Norveç’teki kritik radar üslerine yönelik ‘ilgilerini’ artırdıkları iyi biliniyor.

NATO Kuzey ve Doğu Kanadı savaş senaryoları

Son dönemde yapılan analizler, modern Rus askeri yaklaşımının Arktik-Nordik ve Baltık bölgelerini tek bir harekat alanı olarak kabul etme eğiliminde olduğunu ortaya koyuyor. Askeri-jeopolitik açıdan da bu yaklaşım oldukça tutarlı. Dolayısıyla, NATO da bütünsel bir yanıt vermek durumunda.

Bu teknik askeri konuyu, anlaşılır biçimde aktarmak mümkün. Konuyu hızla kavrayabilmek için, okurların makalenin bu bölümünü Kuzey Avrupa haritasına göz atarak okumasında yarar var. Önce haritada, Baltık Denizi’nin ortasında, İsveç’e ait Gotland Adası’nı bularak başlayalım. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde de yer alan bu küçük ve güzel ada, olası bir Rusya – NATO çatışmasında Moskova’ya zaferi getirebilecek düğüm noktalarından biri. Eğer kısıtlı askeri yetenekleri ve savunulması çok zor arazileri dolayısıyla -bir de muhtemelen yerel Rus nüfusu provoke edecek hibrit harp faaliyetleri nedeniyle iç cephe ile de uğraşmak durumunda kalabilecekleri için- üç Baltık ülkesi (Estonya, Litvanya ve Letonya) gerçekten de ABD merkezli düşünce kuruluşlarının tahmin ettiği gibi 48 ile 60 saat içinde düşerse, Rus askeri planlamacılarının ilk yapacakları iş, harekatı hızla Gotland Adası’na doğru uzatmak ve bu adayı düşmanın hareketlerini kısıtlayacak bir A2/AD (anti-access/area denial) merkezi haline getirmektir. Bunu yaparken de, tıpkı Kaliningrad, Kırım ve Suriye örneklerinde görüldüğü üzere, S-400 gibi caydırıcı hava savunma yeteneklerinden, gemi-savar seyir füzelerinden, modern elektronik harp imkanlarından ve taarruzi olarak da SS-26 İskender balistik füzelerinden yararlanmayı tercih edecektir. Bahse konu senaryoda, eğer Gotland Adası işgal edilerek hızla bir A2/AD alanı haline getirilebilirse, NATO’nun Baltık bölgesine müdahale imkanları büyük ölçüde kısıtlandığı gibi, Norveç, İsveç ve Finlandiya üzerinde de büyük bir baskı kurulmuş olacak.

Açıkçası, savunma konularına ilişkin profesyonel deneyimi olmayanlar için bir savaş filmi kurgusunu andıran bu olasılıklar bütünü, içinde bulunduğumuz dönemde Kuzey Avrupa ülkelerinin askeri modernizasyon stratejilerini ve dış politikalarını belirleyen önemli parametrelerden biri. Örneğin İsveç, son dönemde Patriot hava ve füze savunma sistemi alımı yapma kararı aldı. Patriot PAC-3 MSE gibi en modern yetenekleri de içerecek paketin 2020’lerin başında teslim edilmesi öngörülüyor. Benzer şekilde, Norveç İstihbarat Servisi her yıl yayımladığı güvenlik değerlendirme raporunda, Rusya’nın jeopolitik hırslarını ve büyüyen askeri kapasitesini en önemli risk faktörü olarak gördüğünü açıkça belirtiyor. Elbette, Norveç’in F-35 Müşterek Taarruz Uçağı projesi, Almanya ile yürütülen Type-212 denizaltı alımı, denizaltı savunma harbinde (anti-submarine warfare) ve diğer görevlerde kullanılmak üzere Boeing P-8 uçakları alımı gibi çok iddialı bir modernizasyon programı yürüttüğünü de belirtmeliyiz.

Yukarıda sayılan tüm emarelere bir de ABD’nin NATO Daimi Temsilcisi Kay Bailey Hutchison’ın geçenlerde Rusya’nın 1987 Orta-Menzilli Nükleer Güçler (INF) Antlaşması’nı ihlal ettiği ileri sürülen füzelerinin (ki SS-26 Iskender bunlardan biridir) vurulması gerekebileceğini içeren açıklamasını da eklemek gerekiyor.

Tatbikat diplomasisi

Rusya’ya yakın bir bölgede güçlü bir NATO yığınağı yapılacak olması doğal olarak Moskova’da tepkiyle karşılandı. Öte yandan, Rusya’nın geçtiğimiz yıl dahil olmak üzere düzenli Zapad tatbikatları ile NATO’nun doğu kanadında büyük kuvvetler konuşlandırdığı, son Vostok 2018 Tatbikatı ile caydırıcı bir gövde gösterisi yaptığı da not edilmeli.

Özetle, Batı ile Moskova arasında karşılıklı ‘tatbikat diplomasisi’ sürecek gibi görünüyor. Bu iletişim kanalı, tarafların birbirlerinin üstün askeri yeteneklerini görüp çatışmanın kazananı olmayacağına ilişkin bir kanı oluşturabileceği gibi, savunma hassasiyetlerini artırarak yanlış bir yerde, yanlış bir zamanda, yanlış bir karar verilmesinin önünü de açabilir. İyi haber şu, Rusya-NATO çatışması halen kuvvetle muhtemel değil. Ancak bir de kötü haber var, halihazırda böyle bir çatışmanın yaşanması olasılığı, 2000’li yılların başına kıyasla hiç olmadığı kadar yüksek ve iyimser olmamızı sağlayacak bir trend yok.

[Dr. Can Kasapoğlu İstanbul merkezli bir düşünce kuruluşu olan Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi’nde (EDAM) savunma analistidir]

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.