FETÖ çatı davasında beşinci celse görüldü
FETÖ çatı davası kapsamında, terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in de arasında yer aldığı 73 sanık hakkında açılan davanın beşinci celsesi görüldü.

ANKARA
Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) çatı davası kapsamında, terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in de arasında yer aldığı 73 sanık hakkında açılan davanın beşinci celsesi görüldü.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuklu sanıklar Dilaver Azim, eski milletvekili İlhan İşbilen, Ali Çelik, Abdülkadir Aksoy, Kazim Avcı ve Alaeddin Kaya katılıyor. İstanbul'da tutuklu bulunan sanık Hidayet Karaca ile telekonferans sistemiyle bağlantı kuruluyor.
Salondaki mağdur ve müştekiler arasında "Amirallere Suikast" soruşturması sırasında ikinci kez tutuklama kararı çıkarılmasının ardından intihar eden Yarbay Ali Tatar'ın ağabeyi Ahmet Tatar, 2002'de öldürülen yazar Necip Hablemitoğlu'nun eşi Şengül Hablemitoğlu ile müşteki tüzel kişilikler Başbakanlık ve Maliye Hazinesinin avukatları da hazır bulunuyor.
Duruşmada Hidayet Karaca'nın savunmasını yapması bekleniyor.
İddianame
FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminden önce açılan davanın iddianamesinde, Gülen'in de arasında bulunduğu sanıkların, "Anayasayı ihlale teşebbüs etmek" ve "hükümeti yıkmaya teşebbüs etmek" suçlarından ikişer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının yanı sıra "silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek", "siyasi ve askeri casusluk", "hukuka aykırı olarak kişisel verileri ele geçirmek", "hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek", "nitelikli dolandırıcılık", "zimmet", "terör örgütü faaliyeti çerçevesinde resmi belgede sahtecilik" ve "suç gelirlerini aklamak" suçlarından 132 yıl birer aya kadar hapis cezasına çarptırılmaları isteniyor.
FETÖ çatı iddianamesinde, FETÖ/PDY'nin, devlet kurumlarını ele geçirmek, anayasal düzeni yıkarak yerine otoriter, totaliter bir "cemaat oligarşisi/zümre hakimiyetine dayanan devlet düzeni" kurmak ve hükümeti devirmeye teşebbüs etmek suçlarına ulaşmak için kurulduğu ifade ediliyor.
Davanın sanıkları şunlar:
"Fetullah Gülen, Ekrem Dumanlı, Hidayet Karaca, Abdülkadir Aksoy, Abdullah Aymaz, Abdulletif Tapkan, Ahmet Can, Ahmet Kara, Ahmet Kirmiç, Ahmet Kurucan, Ahmet Şahinalp, Alaeddin Kaya, Ali Bayram, Ali Çelik, Ali Çelik, Ali Ursavaş, Bahattin Karataş, Barbaros Kocakurt, Bekir Baz, Cemal Türk, Cemal Uşak, Cemil Koca, Cevdet Türkyolu, Dilaver Azim, Faruk İlk, Halit Esendir, Hamdi Akın İpek, Hamdullah Bayram Öztürk, Harun Tokak, Hüseyin Kara, Hüseyin Saruhan, İbrahim Kocabıyık, İlhan İşbilen, İrfan Yılmaz, İsmail Büyükçelebi, İsmail Cingöz, İsmet Aksoy, Kazim Avcı, Kudret Ünal, Mahmut Akdoğan, Mehmet Ali Büyükçelebi, Mehmet Ali Şengül, Mehmet Erdoğan Tüzün, Mehmet Hanefi Sözen, Muammer Türkyılmaz, Murat Karabulut, Mustafa Yeşil, Mustafa Muhammet Günay, Mustafa Özcan, Mustafa Talat Katırcıoğlu, Naci Tosun, Necdet Başaran, Necdet İçel, Nevzat Ayvacı, Osman Hilmi Özdil, Osman Karakuş, Önder Aytaç, Rahmi Bıyık, Recep Uzunallı, Reşit Haylamaz, Rıdvan Akovalı, Sadettin Başer, Sadık Kesmeci, Sait Aksoy, Selman Kuzu, Suat Yiğit, Suat Yıldırım, Süleyman Tiftik, Süleyman Uysal, Şerif Ali Tekalan, Talip Büyük, Tuncay Delibaşı ve Ziya Demirel."
"Uzun bunların içine sızmamız gerektiğini söyledi"
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmanın öğleden sonraki oturumunda, Altınlı'nın "tanık" olarak ifadesi alındı.
Hulusi Cemil Altınlı, 1993'te Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığında polis memuru olarak göreve başladığını, Siirt, İzmir, Batman ve Edirne'de istihbarat şubelerinde 2005'e kadar görev yaptığını anlattı.
Eski İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun ile uzaktan akraba olduğunu kaydeden Altınlı, şunları söyledi:
"Sabri Uzun 1998'de benimle görüştü. Görüşmede, Fetullah Gülen cemaatinin devletin içine sızdığını, devleti ele geçirmek amacında olduğunu, bizim de bunların içine sızmamız gerektiğini söyledi. Güvenebileceği bir kişi olarak benim cemaatin içine sızmamı istedi. Kabul ettim. 'Mütedeyyin görüntü verirsen, sana yaklaşacaklardır.' dedi. Görev yaptığım Batman'da bu şekilde hareket ettim ve 2 cemaat mensubu benimle ilgilenmeye başladı. Beni ev toplantısına çağırdılar. Fetullah Gülen cemaatine mensup olduklarını söylediler ve beni de cemaate teklif ettiler. Bana, 28 Şubat sürecinden geçildiğini, namazımı ulu orta kılmamamı falan söylediler. Beni çağırdıkları ev Mustafa Günday'ındı, çağıran Ömer Kesinci'ydi, konuşmaları ise genelde Mehmet Gül yaptı. Cemaate girdikten sonra Gül'ün şube imamı olduğunu, Batman İstihbarat'ta polislerin hemen hemen yarısının cemaat mensubu olduğunu öğrendim."
Hulusi Cemil Altınlı, 6 yıl kadar sonra kurulan kumpasla meslekten atıldığını ve tutuklandığını belirterek, "Sanırım benim cemaate sızdığımı anlamışlar. Ama ben farkında değildim." diye konuştu.
Edirne'de tutuklu bulunduğu bir gün "Avukat görüşün var." denilerek çağrıldığını anlatan Altınlı, görüşmeye gittiğinde o zamana kadar tanımadığı avukat (sanık) Ali Çelik'in "Hulusi, sen misin? Beni Süleyman (Uysal) abi gönderdi." dediğini aktardı ve şöyle devam etti:
"Ali Çelik'in cemaatten olduğunu anlamıştım. Benden ücret almadan, cemaat adına savunmamı yapacağını söyledi. Cemaat, benim savunmalarımda cemaat aleyhine herhangi bir ifade verip vermeyeceğimi kontrol altında tutmak amacıyla Ali Çelik'i gönderdi. O sırada Edirne'de bir avukatım vardı. O avukatımın JİTEM ile irtibatlı olduğunu söyledi ve azletmemi sağladı. Benim cemaatle ilgili herhangi bir ifadem olmayınca, Ali Çelik'in bir gün mahkeme heyetine savunmamdan çekildiğini yazılı bildirdiğini öğrendim."
Hulusi Cemil Altınlı, aradığı Çelik'in, avukatlıktan çekilmesine gerekçe olarak ise "Ailen para vermiyor." dediğini söyledi.
"Zekeriya Öz abimiz"
Soruşturma sırasında savcıya ifade verirken odadaki diğer savcının söylediği sözleri Ali Çelik'ten daha sonra duyduğunu belirten Altınlı, bunu nasıl bildiğini Çelik'e sorduğunu aktardı.
Hulusi Cemil Altınlı, "Bana, 'Orada oturan başka savcı var mıydı? Beyaz tenli, renkli gözlü. O bizim Zekeriya abi' dedi. Zekeriya abi olarak kastettiği Zekeriya Öz'dü. 'Ailece görüşürüz. Hizmetten abimiz.' dedi. 'Zekeriya abimle görüştüm, savcılık senin tahliyeni talep edecek.' dedi. Hakikaten duruşmaya çıktığımda savcı tahliyemi talep etti. Duruşma savcısını Zekeriya Öz değil, Süleyman Pehlivan olarak biliyorum. O da sanırım şimdi tutuklandı." ifadelerini kullandı.
Altınlı, Ali Çelik'in savunmayı bırakmasının ardından başka avukata vekalet verdiğini, ancak avukatın temyiz başvurusunda bulunmaması üzerine hakkındaki mahkumiyet hükmünün kesinleştiğini anlattı.
Ancak cemaatin kendisinin peşini bırakmadığını, "Hizbullah üyesi" olarak telefonlarını dinlediklerini kaydeden Hulusi Cemil Altınlı, "2009'da bildiklerimi MİT'e anlatmaya karar verdim. Oraya sızamadıklarını düşünüyordum. Konuştuğum arkadaşım pazartesi sabahı MİT'e gitmemi istedi. Gideceğim gün İstanbul'daki bir soruşturma kapsamında gözaltına alındım." dedi.
Altınlı, bir soruyu yanıtlarken, başka bir yerde ifade veren gizli tanık "Kartal"a cemaat ile ilgili 6 sayfalık rapor verdiğini ifade ederek, şöyle devam etti:
"Kartal, 'MİT, Fetullah Gülen grubuyla ilgili çalışma yapıyor.' dedi ve Emniyet imamlarının listesini istedi. Ben de o tarihte bildiğim emniyet imamlarını kod isimleriyle Kartal'a gönderdim. O da Batman'da TEM Şube Müdürlüğü yapan Ahmet Akbal ile devletçi bir insan olduğunu düşünerek bunu paylaşmış. Akbal hemen fotokopisini almış. Kartal, 'Sonra raporu MİT'e götürdüm.' dedi. Ondan sonra da MİT ile ilişkisi kesilmiş."
"Bu bilgiler devletin çok işine geliyor"
Sabri Uzun'un, "Öğrendiklerini telefonla konuşmayalım." dediğini, konuşmak için özel olarak gelmesini de istemediğini kaydeden Hulusi Cemil Altınlı, öğrendiklerini yılda bir Uzun'a aktardığını belirterek, Uzun'un, "Bu şekilde devam et. Bu bilgiler devletin işine çok geliyor." dediğini ifade etti.
Altınlı, 17-25 Aralık'tan sonra FETÖ'cü yapılanma çözülmeye başlayınca yeniden yargılanma başvurusunun kabul edildiğini ve bu defa bütün suçlardan beraat ettiğini bildirdi.
Sanıklardan Ali Çelik söz alarak, "Zamanında avukatlığını yaptığım, cezaevinden tahliye ettiğim, bunun için kıvrandığım bir insanın beni cezaevinde tutmak için çalıştığını görüyorum." dedi.
Çelik, Altınlı'nın sözlerinin çelişki dolu olduğunu savundu ve Sabri Uzun'un sözü üzerine yaptıklarını, "şahsa bağlı ajanlık" olarak niteledi.
Hulusi Cemil Altınlı, bu söz üzerine, "Ajanlık yapmadım. Devlet bu konuda görev verse, yine yaparım." ifadelerini kullandı.
"Sağlık Bakanlığında 6 kişilik gruba 'abi'lik yaptım"
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki davada, geçmişte Fetullah Gülen cemaati içerisinde yer aldığını belirten Bülent Çanakçı'nın "tanık" sıfatıyla ifadesi alındı.
Çanakçı, 1984'te üniversite dördüncü sınıftayken kalacak yer aradığını, bir arkadaşının gösterdiği yere baktığını ve cemaat evlerinde kalmaya başladığını, cemaatle bu şekilde tanıştığını anlattı.
Sanıklardan İlhan İşbilen ile aynı cemaat evinde kaldığını söyleyen Çanakçı, "Ayrıca Hüseyin Durmaz, Metin Akdağ diye doktor bir arkadaş vardı. İlhan İşbilen, cemaatin Erzurum sorumlusu olarak getirilmişti. Hem Akyazı Vakfının genel müdürüydü hem İç Anadolu Bölgesi ve Erzurum sorumlusuydu. Evde genelde İslami söyleşiler yapılırdı." diye konuştu.
Polis Koleji ve Sağlık Bakanlığındaki görevleri sırasında "abi"lik yaptığını, bu kapsamda rutin toplantılar gerçekleştirdiklerini kaydeden Çanakçı, Sağlık Bakanlığında 6 kişilik gruba "abi"lik yaptığını bildirdi ve gruptakilerin isimlerini verdi.
Kemalettin Özdemir "emniyet imamlığı" yaparken, ailesinin muayene ve tedavileriyle ilgilendiğini bildiren Çanakçı, Özdemir'in "emniyet imamlığını" devretmemek için elinden geleni yaptığını söyledi.
Çanakçı, FETÖ'nün "emniyet imamı" olan "Kozanlı Ömer" lakaplı Osman Hilmi Özdil gelene kadar Özdemir'in cemaat içinde hem emniyet hem de Afrika kıtasından sorumlu olduğunu anlatarak, "O sırada bazıları 'Kozanlı çok iyi değil, Özdemir'in yanında olalım.' falan diyorlardı. Tahmin ediyorum Özdemir 2010'a kadar ayrılmadı. Hatta tahmin ediyorum, emniyet içinde halen ona tabi arkadaşlar vardır." diye konuştu.
Emniyetteki görevinden 2005'te ayrıldıktan sonra da Kemalettin Özdemir ile temasının devam ettiğini söyleyen Çanakçı, geçmişte Özdemir'in pazartesileri Adapazarı'na gittiğini, çarşambaları döndüğünü, kendisinin de onu yolcu edip, karşıladığını, diğer günleri de beraber geçirdiklerini anlattı. Çanakçı, Özdemir'in kendisine, "Çok hasta bir adam var, onunla ilgilenilmesi lazım, rapor verilmesi lazım." gibi talimatlar verdiğini aktardı.
Nuh Mete Yüksel'e komplo
Fetullah Gülen hakkında dava açan Nuh Mete Yüksel'e "komplo kurulması" ile ilgili şunları söyledi:
"Nuh Mete Yüksel için 5-6 kişi görevliydi. Bir komplo düzenlediler. Bir kasetle ilgili falan bir şey oldu. O düzenlemeyi Kemalettin Özdemir, Ahmet Öztürk ve Recep Gültekin'in yaptığını düşünüyorum. Bunlar ABD'deki kişi (Gülen) tarafından görevlendirilen ekipmiş. Kemalettin Özdemir bana, 'Ben emniyetçilerle ilgilenmiyorum, sadece bu davayla ilgileniyorum. Bunu da abim (Gülen) verdi.' demişti. Birlikte çalıştığım bürodaki bir arkadaş bana söyledi. Kemalettin Bey'e, bir görüşmemizde '(Nuh Mete Yüksel'i tuzağa düşürmek için bir bayan ayarlanmış) diyorlar. Bunu söyleyen adam için (Hiç yalan söylediğini duymadım) dediniz. (Hocaefendinin davasına da ben bakıyorum) demiştiniz.' dedim. Şöyle bir baktı, sitenin ortasında 5-6 dakika ağladı. Sonra 'Bizi de kandırmışlar doktor bey.' dedi."
Çanakçı, cemaatten ayrılışı konusundaki soruyu şöyle yanıtladı:
"Normal şartlar altında cemaatten ayrılmazdım. 2010'da Kemalettin Bey'in üzerinde birçok şeyler oynadılar. 'Hocaefendi'ye meydan okuyor falan.' dediler. Tüm dünyaya çeşitli CD'lerini gönderdiler. 'İşte bu kadar usulsüzlük yapan abi. Bir daha temasınız olmayacak.' falan diye. Türkiye'deki bütün büyük cemaat gruplarına da o CD'ler gösterildi. Böyle bir linç girişimi yapıldı. Ben de 'Bunun yanında duracağım.' dedim. Nuh Mete Yüksel olayı da bana anlatılınca ayrıldım. Telefonumda binin üzerinde kişi vardı. 'Ayrıldım. Artık sizin toplantılarınıza gitmiyorum.' dediğim gün, o kişilerden hiçbiri telefon açmadı."
Çanakçı, soru üzerine Fetullah Gülen'in korumalığını yapan polis Ahmet Akgün'ün de arasında bulunduğu bazı polislerin isimlerini sıraladı ve bunların cemaat içinde olduğunu kaydetti.
Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılan Zaman gazetesinin baskı öncesinde Fetullah Gülen'e gönderildiğini, Gülen'in Samanyolu TV'nin de yayınlarına müdahale ettiğini anlatan Çanakçı, davanın sanıklarından Kazım Avcı, Osman Hilmi Özdil, Şerif Ali Tekalan, Mahmut Akdoğan, Rıdvan Akovalı, Mehmet Ali Büyükçelebi, Hüseyin Kara, Barbaros Kocakurt, Önder Aytaç, Naci Tosun, Necdet Başaran, Cemil Koca, Ali Bayram, Abdullah Aymaz, Süleyman Uysal, Süleyman Uysal, Suat Yıldırım, Mehmet Ali Şengül, Harun Tokak, İsmail Büyükçelebi, Bahattin Karataş, Abdülkadir Aksoy ve Osman Karakuş'un cemaatten olduğunu bildiğini anlattı.
Bu isimlerden Bahattin Karataş'ın 8-10 sene önce cemaatten ayrıldığını bildiğini söyleyen Çanakçı, Osman Karakuş için "Sanıyorum avukat ve hakimlerin de abisiydi" dedi.
"Onların yanında fotoğraf dahi çektirmeyelim"
Çanakçı, "Ali Bayram, 2008'de Hillary Clinton'un Hristiyan vakfına falan 2 milyon dolar verdiğini söylemişti. Hocaefendi, 'Ali Bey, onların yanında fotoğraf dahi çektirmeyelim.' dedi. Ali Bey de 'Geleceğin Amerika Başkanı olacak. İyi davranalım.' dedi. Bir çıkar beklentisi vardı herhalde." ifadelerini de kullandı.
Çanakçı, cemaat içinde gördüklerini başkalarının daha önce görmesi gerektiğini ifade ederek, "Benim 2010'da gördüğüm şeyi, Hüseyin Gülerce'nin, Latif Erdoğan'ın veya başka birisinin 1990'lı yıllarda görmüş olması lazımdı. Çünkü ben cemaate girdiğim dönemlerde onlar yeterince yukarıdaydılar. Siz cemaat diye, Allah rızası diye giriyorsunuz. Ama birisine bir şey yaptıklarını görüyorsunuz, 20 yıl daha yapıda duruyorsunuz. Eğer devlet, 'Bir şeyler daha öğren.' diye orada tutmadıysa illegaliteyi hoş görmüşlerdir demektir." diye konuştu.
Cemaatteki kişilerin, GATA'nın büyük bölümünün cemaatten olduğunu söylediklerini belirten Çanakçı, cemaat içerisinde bulunduğu dönemde, seçimlerden bir hafta on gün kadar önce "Şurada, şuna oy verilecek." dendiğini anlattı.
Beyanının alınması sonrasında Çanakçı, cep telefonunda kayıtlı olan ve cemaatten olduğunu bildiği kişilerin isim ve telefonlarını duruşma kaleminde yazarak, mahkemeye teslim etti.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
Muhabir:Barış Kılıç, Aylin Sırıklı, İsmet Karakaş
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.