Dolar
41.96
Euro
48.95
Altın
3,977.65
ETH/USDT
3,970.00
BTC/USDT
112,338.00
BIST 100
10,871.08
Gündem

Bolu Kartalkaya'daki Grand Kartal Otel yangını davasında sanıklar savunma yaptı

Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi'nde 78 kişinin hayatını kaybettiği, 137 kişinin yaralandığı Grand Kartal Otel yangınına ilişkin davada sanıklar mütalaaya karşı savunma yaptı.

Emre Ayvaz, Şahin Oktay, Mehmet Emin Gürbüz, Zafer Göder  | 28.10.2025 - Güncelleme : 28.10.2025
Bolu Kartalkaya'daki Grand Kartal Otel yangını davasında sanıklar savunma yaptı Fotoğraf: Ömer Ürer/AA

Bolu

Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesince, Bolu Sosyal Bilimler Lisesi'nin spor salonundaki özel olarak oluşturulan alanda yapılan duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, yangında yaralananlar ile hayatını kaybedenlerin yakınları ve taraf avukatları katıldı.

Salonun içi ve çevresinde kolluk kuvvetlerince geniş güvenlik önlemi alındı, yerleşke etrafındaki cadde ve sokaklar araç trafiğine kapatıldı.

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

Hayatını kaybedenlerin yakınları, sanıkların "olası kast" suçundan yargılanmasını istiyor

Yangında oğlu Ömür Kotan'ı kaybeden Zeynep Kotan, duruşma öncesi gazetecilere, savcılığın verdiği mütalaaya itiraz ettiklerini, iddianamede 13 kişi hakkında "olası kast" istenirken mütalaada bu sayının 7’ye düşürüldüğünü ve suçlaması "bilinçli taksir"e çevrilenler arasında otelin Yönetim Kurulu Başkan Vekili Emine Murtezaoğlu Ergül, Elif Aras ve Ceyda Hacıbekiroğlu'nun bulunduğunu anlattı.

"Hala 21 Ocak gecesindeyiz. Hala o otelin koridorlarındayız"

Bu durumun kendilerini çok yaraladığını çünkü oteldeki sorumluların her şeyden haberinin olduğunu belirten Kotan, "Yangın sırasındaki davranışları, yangın sırasında bütün Türkiye'nin kameralardan izlediği kaçışları, yönetim kurulu üyesi Elif Aras'ın ve genel müdür eşi Emir Aras'ın çocuklarının üstünü giydirerek, maskesine takarak, botlarını giydirerek parmaklarının ucunda o kaçış manzarası hiçbirimizin gözümün önünden silinmiyor. Onlar kaçarken bizim canlarımız o sırada uyuyordu, uyanamamıştı." diye konuştu.

Kotan, dosyada incelendiğinde delil karartmalarının olduğunu ve personel ifadeleri üzerinde baskı kurulduğunu öne sürerek, bu tür davranışların sanıkların sorumluluklarını artırırken savcılığın böyle bir mütalaa vermesini anlamakta zorluk çektiklerini söyledi.

Duruşmayı takip edenler arasında çocuklarını, torunlarını, bütün ailesini yitirmiş insanların bulunduğuna dikkati çeken Kotan, "Yani bu insanlar artık bunu yaşamasın. Artık buradan öyle bir karar çıksın ki biz de evlerimize dönüp yasımızı yaşayabilelim istiyoruz çünkü hala bunu yapamadık. Hala aynı durumdayız. Hala 21 Ocak gecesindeyiz. Hala o otelin koridorlarındayız. Her gün orada geziyoruz." dedi.

Kotan, Ergül ve kızları ile otelin diğer yetkililerinin yanı sıra bakanlıklar, Belediye ve İl Özel İdaresinin de sorumlu olduğunu savunarak, "Bunlar bir dişli çarkın parçaları gibi. Birinde olan aksaklık diğerini de etkiler. Birine olası kastsa diğerleri de olası kast. Hepsi organize şekilde çalışmış." değerlendirmesinde bulundu.

"Suçlamanın bilinçli taksire çevrilmesi bizi yaraladı"

Olayda oğlu Mert Doğan ile gelini ve iki torununu kaybeden Uğurtan Doğan, intikam değil, adalet istediklerini, daha önce "olası kast" ile iddianamesi hazırlanan otelin Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve diğer iki üyesinin suçlamasının "bilinçli taksir"e çevrilmesinin kendilerini yaraladığını söyledi.

Tüm sanıkların "olası kast"la yargılanıp karara varılmasını istediklerini belirten Doğan, "Bu bizim yüreğimize su serpecektir ve en önemlisi bir emsal karar olarak Türkiye'de sadece otelcilikte değil, tüm sektörlerde bu tür sorumsuzluğa karşı büyük engel olacaktır." dedi.

Doğan, haklarında soruşturma izni verilen Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkililerinin de davada yargılanmasını beklediklerini ancak bunun gerçekleşmediğini sözlerine ekledi.

"Çocuğunun paltosunu ilikleyerek çıkan bir anne, en azından 'yangın var' diye bağırabilir"

Eşi Sıdıka Ersin Doğan da acılarının bitmeyeceğini, her şeylerini, en büyük değerlerini kaybettiklerini dile getirerek, Türk adaletine güvendiklerini ve haksızlığa uğramayacaklarına inandıklarını söyledi.

Haksızlık ve adaletsizlik yaşanmayacağına inandıklarını vurgulayan Doğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Çok zor şeyler yaşıyoruz. Haklılıklarına inanmadığımız insanların kendilerini savunmaları, suçsuz olduklarını iddia etmeleri bizi çok yaralıyor çünkü ortada apaçık gerçekler var. Hepimiz seyrettik. Çocuğunun paltosunu ilikleyerek çıkan bir anne, en azından 'yangın var' diye bağırabilir. En azından o koridordaki insanların uyanmasına sebep olabilir. Bu kadar basit, insani bir refleksi bir insan gösteremiyorsa... Bu elbette insanı yoruyor, çok sert bir şey bu. Bu tür şeyler bizleri yaralıyor ama yine dediğim gibi biz hakkaniyetli bir yargılama bekliyoruz."

"Evlatlarımız bir defa öldü. Biz sabah, öğle, akşam, gece, sabahlara kadar ölüyoruz"

Olayda gelini Kübra ve 11 yaşındaki torunu Alya'yı kaybeden Ahmet Altın, "katillerin (sanıkların) ihmalleri, para hırsları yüzünden canlarının yanarak öldüğünü" söyleyerek, "Neden bu hale geldik. Çocuklarım Kartalkaya'ya güle oynaya geldiler. Benim ciğerim yanıyor. Buradaki arkadaşlarımızın yürekleri yanıyor. Evlatlarımız bir defa öldü. Biz sabah, öğle, akşam, gece, sabahlara kadar ölüyoruz." diye konuştu.

Sanıkların 78 kişiyi kasten öldürdüğünü savunan Altın, "İdam, kısasa kısas olması lazım. İstiyor ki gönlüm asılmaları lazım." dedi.

​​​​​​​Hilmi Altın da eşi ve kızı gibi yiten canlar için herkesin sorumlulara beddua ettiğini vurgulayarak, "Benim için bu dava ilk günden beri çok net. Bu otelin açılmasına, açık kalmasına göz yuman herkes katildir. Bu cezasızlık düzeninin sonucu olarak yandık. Başlarına hiçbir şey gelmeyeceklerini düşündükleri için pervasızca davrandılar. Bizim canlarımız yanarken, bunlar başka otellerde karınlarını doyuruyorlardı." dedi.

Oteli denetleyen Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkililerinin de sanık olarak duruşmaya gelmesi gerektiğini savunan Altın, sanıklara hitaben, "Size de son bir sözüm var, itiraf edin ya artık itiraf edin." ifadelerini kullandı.

Yangında eşi Atakan ve 10 yaşındaki kızı Elif Derin Yalçın'ı kaybeden Yaprak Yeşilada Yalçın, tüm sorumluların cezalandırılmasını ve emsal bir karar istediklerini belirtti.

Yangında kardeşi ve eşi ile yeğenlerini yitiren Emine Dayı Kocabey, sanıkların yalan beyanlarla mahkemeyi meşgul ettiğini öne sürerek, "Bu olay sizlerin başına gelse ne yapardınız, lütfen empati yapın. Bundan sonraki konuşmalarınız da doğruları itiraf edin ki gerçekler ortaya çıksın." diye konuştu.

"Emsal ve asrın kararını bekliyorum"

Yangında vefat eden Alp Mercan'ın babası Eray Mercan da cumhuriyet savcısının mütalaasını değiştirmesini talep ederek, oğluna kavuşmayı beklediğini dile getirdi.

Oğlunu anlatırken duygusal anlar yaşayan anne Ceyhan Mercan da "Benim kıyametim 21 Ocak'ta koptu, bize bunu yaşattılar. Biliyorum ki oğlum, 78 can geri gelmeyecek. Asrın davası deniyor. Emsal ve asrın kararını bekliyorum. Günümüzü gece yaptınız, siz de gün yüzü görmeyeceksiniz, rahat rahat gezemeyeceksiniz. Son nefesime kadar nefesim ensenizde olacak. Katiller." ifadelerini kullandı.

Yangında ağabeyini, yengesi ve iki yeğenini kaybeden Gözdem Güngör Derin, sanıkların en ağır şekilde cezalandırılacağına inandığını söyledi.

Olayda kızını, damadını ve iki torununu yitiren Şaban Filiz, "canilerin çocuklarının yaşam haklarını ellerinden aldığını" savunarak, "Bunların idam olması lazım. Nerede bu bakanlık yetkilileri. Bunlar kime güvendi, otele zerre bir şey yapmamışlar." dedi.

Çocukları Nehir ve Doruk'u kaybeden anne Duygu Can, bu davanın "is kokusu davası" olduğunu ifade ederek, "Sizler çocuk katilisiniz, 78 canımızın katilisiniz. Elif, sen çocuğunu giydirdin ya ben kızımın üstünü örttüm yıkarken. Siz hiç utanmıyor musunuz, oğlumu yıkarken gözünü yıkamadım su kaçmasın diye. Allah hepinizin belasını versin. Öbür dünyada elimiz iki yakanızda olacak. Kızımın hayalinden bahsetmiştim, hukuk okuyacaktı. Nehir'in hayali omuzlarınızda kalsın." şeklinde konuştu.

Yangında ağabeyi ile yeğenini kaybeden Çiğdem Sarıtaş da bir an önce yakınlarına kavuşabilmek için kabristanda 7 kişilik yer aldıklarını dile getirerek, sanıkların üst hadden cezalandırılmasını talep etti.

Zaman zaman müştekilerin sanıklara tepki gösterdiği duruşmada, yangında oğlu Yılmaz Sarıtaş'ı kaybeden Gülüzar Sarıtaş'ın fenalaşması üzerine salon dışında sağlık görevlilerince müdahale yapıldı.

Müşteki avukatları da sanıklarda pişmanlık emaresi görmediklerini, ilgili kurumların denetim yükümlülüğünü yerine getirmemesi sonucu yangının meydana geldiğini belirterek, bakanlık ile ilgili kurumların yetkililerinin davaya dahil edilmesini, sanıkların, takdir indirimi kullanılmadan "olası kast" ve üst hadden cezalandırılmasını talep etti.

LPG tesisatı bakım görevlisi tutuklu sanık Muharrem Şen, önceki savunmalarını tekrar ederek, projeyle ilgili herhangi bir bilgi ve eğitim verilmediğini, proje tasarımını ve montajını kendisinin yapmadığını ileri sürdü.

LPG tesisatı bakım görevlisi tutuksuz sanık Doğan Aydın da 2014-2021 yıllarında gaz dağıtıcı firmaya teknik servis hizmeti verdiğini söyleyerek, "2022'de yapılan herhangi bir işlemden sorumlu değilim. Suçlamaların hepsi gaz dağıtıcı firmayla alakalıdır. Gaz dağıtıcının sorumluluğu teknik servise atılmıştır. Beraatimi istiyorum." dedi.

Teknik personel tutuksuz sanık Bayram Ütkü ise Grand Kartal Otel'de çalışmadığını, Kartal AŞ'de çalıştığını, yangının başlamasında ve büyümesinde ihmalinin olmadığını, olayda elinden geldiğince insanlara yardım etmeye çalıştığını savunarak, beraatini talep etti.

Teknik personel tutuklu sanık Hüseyin Özer de Gazelle Otel'de çalıştığını, yangın çıkan yerde sorumluluğunun bulunmadığını ve suçsuz olduğunu öne sürerek, beraatini ve tahliyesini istedi.

Teknik personel şefi tutuklu sanık Tahsin Pekcan ise avukatının dosyadan el çektirildiğini, bu şartlarda esasa ilişkin savunmasını yapmasının mümkün olmadığını, mağduriyet yaşadığını, savunma hakkının sekteye uğradığını ve yasal haklarını kullanacağını kaydetti.

Gazelle Otel'de çalıştığını, Grand Kartal Otel'e iki kez gittiğini ve burada elektrik işi yapmadığını, maddi gerçeğin ortaya çıkması için çaba gösterdiğini öne süren Pekcan, suçsuz olduğunu savundu.

Resepsiyon görevlisi tutuksuz sanık Yiğithan Burak Çetin de önceki savunmalarını tekrar etti.

İş güvenliği uzmanı tutuksuz sanık Kübra Demir de 5 yıl öncesine kadar Gazelle Otel'de görev yaptığını, Grand Kartal Otel'de çalışmadığını belirterek, beraatini istedi.

İş güvenliği uzmanı tutuksuz sanık Ece Kayacan da elim olayda hukuki sorumluluğunun bulunmadığını, Grand Kartal Otel'de görev yapmadığını, dosyada aleyhine delil olmadığını iddia etti.

Mutfak personeli tutuksuz sanık Enver Öztürk de mütalaa doğrultusunda beraatini talep etti.

Mutfak personeli tutuksuz sanık Faysal Yaver, yangının çıktığı grill plate cihazını açmadığının kamera görüntüleriyle sabit olduğunu ve şef konumunun bulunmadığını anlatarak, önceki savunmalarını tekrar etti.

Mutfak personeli tutuksuz sanık Reşat Bölük de hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini kaydetti.

Muhasebe personeli tutuklu sanık Mehmet Salun, geçici olarak Grand Kartal Otel'de görevlendirildiğini, karar alma ve işe alım süreçlerinde yetkisinin bulunmadığını, olayda kusuru olmadığını savunarak, tahliye ve beraat talebinde bulundu.

Muhasebe personeli tutuklu sanık Cemal Özer ise daha önce hiçbir denetime katılmadığını ve yangın güvenliğiyle ilgili eksikleri gidermek için yetkisinin olmadığını ileri sürdü, üzerine atılı suçlamaları reddetti.

İl Özel İdaresi Genel Sekreter Yardımcısı tutuklu sanık Bünyamin Bal, Grand Kartal Otel'in 2007 yılında çalışma ruhsatı aldığı dönemde kurumda çalışmadığını belirterek, bu otelle ilgili gerçekleşmiş hiçbir bürokratik işlemde imzasının bulunmadığını ileri sürdü.

Bal, imzası ve parafının bulunmadığı bir hususta sorumluluk kabul etmesinin mümkün olmadığını ifade ederek, "Grand Kartal Otel'e hayatım boyunca hiç gitmedim. 9 aydır hapis yatıyorum. Suçum olmadığına inanıyorum. Beraatimi istiyorum." dedi.

Sanık müdafileri de müvekkillerinin savunmalarına katıldıklarını, mahkumiyete yönelik mütalaayı kabul etmediklerini belirterek, sanıkların tahliyelerini ve beraatlerini, heyet aksi kanaatteyse lehe olan hususların kullanılmasını talep etti.

Zaman zaman müşteki ve avukatlarının, sanık ve müdafilerine tepki gösterdiği duruşmaya 30 Ekim'e kadar ara verildi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.