Dolar
42.36
Euro
49.07
Altın
4,113.53
ETH/USDT
3,091.70
BTC/USDT
91,677.00
BIST 100
10,903.26
Analiz

Yunanistan'ın Türkiye odaklı kriz siyaseti Avrupa güvenliğini nasıl sabote ediyor?

Avrupa Birliği'nin SAFE bağlamında ortaya koyduğu bölgesel güvenlik mimarisi ve ortak savunma stratejileri, Yunanistan-Fransa-GKRY üçlüsünün Türkiye'nin SAFE programına katılımını engelleme çabaları nedeniyle günden güne zayıflıyor.

Oğuz Yücel  | 19.11.2025 - Güncelleme : 19.11.2025
Yunanistan'ın Türkiye odaklı kriz siyaseti Avrupa güvenliğini nasıl sabote ediyor?

İstanbul

Milli Savunma Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Oğuz Yücel, Yunanistan'ın Türkiye'ye yönelik olumsuz algı faaliyetlerinin SAFE ve Avrupa güvenlik mimarisi üzerindeki etkilerini AA Analiz için kaleme aldı.

***

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

Yunanistan, dış politikasını oluştururken uzun yıllardır Türkiye'yi sürekli bir güvenlik tehdidi olarak gören bir çizgi izlemiştir. Yunanistan'ın bu tavrı, özellikle Avrupa Birliği (AB) bağlamında hem bölgesel güvenlik mimarisini hem de ortak savunma stratejilerini doğrudan etkileyen bir faktördür.

AB'nin son yıllarda savunma alanında gerçekleştirmeye çalıştığı stratejik özerklik hedefi, ortak tedarik girişimleri ve bölgesel krizlere hızlı cevap verme kapasitesi gibi yeni inşa etmeye çalıştığı güvenlik mimarisi arayışları, AB üyelerinin dış politikalarıyla uyumlu olma zorunluluğuna bağlıdır. AB'nin SAFE bağlamında ortaya koyduğu bölgesel güvenlik mimarisi ve ortak savunma stratejileri, Yunanistan-Fransa-Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) üçlüsünün müşterek hareket ederek Türkiye'nin SAFE programına katılımını engelleme çabaları nedeniyle günden güne zayıflamaktadır.

SAFE programı, Avrupa'nın dış tehditlere karşı teknolojik ve lojistik hazırlığını artırmayı amaçlayan bir girişim olarak ortaya çıkmışken, Türkiye'nin katılımının engellenmeye çalışılması, AB'nin müşterek güvenlik altyapısının parçalanmasına neden oluyor. Türkiye'nin SAFE'den dışlanması ayrıca Avrupa'nın savunma endüstrisi ile NATO'nun işbirliğini de sınırlıyor. AB için olumsuz olan bu durum kısa vadede Yunanistan'ın kendi güvenlik çıkarlarını koruma amacı taşısa da uzun vadede Avrupa'nın müşterek güvenliğini de tehlikeye atıyor.

Türkiye'nin SAFE dışında kalmasının Avrupa için bedeli

Yunanistan'ın kendi ulusal gündemleriyle Türkiye'yi "AB için güvenlik tehdidi" olarak gösterme çabaları, sadece Brüksel-Ankara ilişkilerini değil, AB-NATO işbirliğine de ciddi şekilde zarar veriyor. Çünkü Türkiye NATO'nun kilit aktörlerinden biri olarak varlığını sürdüren bir devletken, AB'nin ortaklarından biri olarak da enerji, göç ve bölgesel istikrarın korunması meselelerinde önemli rol üstleniyor. Ancak Yunanistan'ın her fırsatta Türkiye karşıtı söylemleri gündeme taşıması, Avrupa kurumlarının Türkiye ile olan pragmatik işbirliği fırsatlarının önünü kesiyor. Özellikle iki partner arasındaki savunma anlaşmaları ve istihbarat paylaşımı alanında müşterek projeler ya erteleniyor ya da iptal ediliyor. Bu iletişimsizlik ise AB'nin hem Akdeniz'deki hem de Doğu Avrupa'daki krizlere müdahale etmesini imkansız hale getirerek NATO ile AB arasındaki koordinasyonu zayıflatıyor. Yani Yunanistan'ın kendi çıkarına yönelik politika gütmesi aslında Avrupa'nın var olan güvenlik problemlerini daha da kırılgan şekle sokuyor.

Yunanistan'ın iç siyasetinde kullandığı milliyetçi söylemde kilisenin etkisi azımsanmayacak kadar fazladır. Buna medyanın da etkisi eklendiğinde Türkiye karşıtlı söylem Yunanistan'da günden güne artıyor. Yani medya ve kilise, Türkiye karşıtlığını besleyen iki aktör olarak Yunanistan kamuoyunu etkileyen en önemli faktörlerdir. Yunanistan'da var olan siyasi partiler seçim dönemlerinde Yunan halkının milliyetçi duygularını harekete geçirip Türkiye'ye karşı olağandan daha fazla sert şekilde dış politika algısı yaratmaktadır. Medya da bu söylemi kışkırtıcı başlık kullanarak sürekli olarak desteklemektedir. Kilise ise tarihsel söylemleri kullanarak Türkiye'nin "milli tehlike" olduğu iddiasını toplumsal algı düzeyinde sürekli işliyor. Bu üç faktör halk desteğini manipüle etmenin yanı sıra Atina yönetimini daha da sağlıksız güvenlik tercihlerine yöneltmektedir. Örnek verecek olursak, Yunanistan'ın savunma harcamalarını aşırı şekilde artırdığı ve AB-NATO'daki var olan projelerde Türkiye'yi dışlayıcı tutumlar ve stratejiler izlediği gözlemlenmektedir. Bu tavır, Yunanistan için kısa vadede siyasi fayda sağlıyor gibi gözükse de uzun vadede Avrupa güvenlik anlayışını ve bölgede var olan istikrarı zayıflatmaktadır.

Kriz siyaseti gerçek tehditleri gölgeliyor

Türkiye'nin ulusal tehdit olduğu anlatısı üzerinden sürekli kriz üretmek, Yunanistan'ın gerçekten var olan güvenlik sorunlarının üzerini de örtme riski taşıyor. Doğu Akdeniz'de bulunan enerji kaynakları, göç krizi, siber güvenlik ve terörle mücadele gibi meseleler Yunanistan için çok önemliyken, Yunan siyasilerin kriz söylemleri bu tehlikeleri geri planda bırakıyor. Yunanistan, Türkiye ile yaşadığı diplomatik meseleleri ile askeri tatbikatları dramatize ederek bunu sadece uluslararası kamuoyunda kullanmakla kalmayıp aynı zamanda AB içinde algı yönetimi için de kullanıyor. Atina, Avrupa düzeyinde gerçek tehditlerle ilgilenmeyi bırakıp siyasi retoriğe odaklanarak, Avrupa'nın ortak güvenlik planlamasına zarar veriyor.

Yunanistan'ın kendi çıkarını merkeze alan politikası, düşman ülke Türkiye algısı üzerinden Avrupa'nın güvenliğini tehlikeye atıyor. Atina, kendi açısından kısa vadeli kazançlar elde ettiğini düşünse de bu hareketler aslında Avrupa için uzun vadeli stratejik maliyetlere sebep oluyor ve en nihayetinde hem bölgenin hem de Avrupa kıtasının güvenlik mimarisi kırılgan hale geliyor. Bu tavır, AB içinde güvenin zayıflamasına, NATO-AB koordinasyonunun zedelenmesine ve ortak savunma araçlarının etkinliğinin azalmasına yol açıyor.

AB, SAFE projesi ile Avrupa ülkelerinin ortak tedarik zinciri oluşturmasını ve yatırım projelerini finansal olarak destekleyerek Avrupa'nın savunma sanayisini daha da güçlendirmeyi amaçlıyor. SAFE programı, Yunanistan'ın Kıbrıs sorunu, Adalar sorunu, Ege sorunu gibi meselelerle Türkiye gibi bölgesel güç bir devletin dışlanmasına sebep olursa, Avrupa'nın teknoloji tabanında ve tedarik esnekliğinde kayıplar ortaya çıkacaktır. Yunanistan'ın etkisiyle Türkiye'nin dışlanması ihtimali bile AB'nin özellikle Doğu Akdeniz ve Karadeniz'de ortaya çıkabilecek olası krizlere cevap verme refleksini ciddi ölçüde zayıflatacaktır.

[Oğuz Yücel, Milli Savunma Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi'dir.]

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.