Dolar
42.25
Euro
49.25
Altın
4,197.94
ETH/USDT
3,452.00
BTC/USDT
102,933.00
BIST 100
10,599.12
Kültür

İsviçreli Arkeolog Zangger, Türkiye'nin arkeoloji için gerçek bir cennet olduğunu belirtti

İsviçre’de çalışmalarını sürdüren Luvi Araştırmaları Vakfı Başkanı Arkeolog Eberhard Zangger, Türkiye’deki arkeolojik korunmuşluk düzeyinin kendisini derinden etkilediğini belirterek Türkiye’nin arkeoloji için gerçek bir cennet olduğunu ifade etti.

Muhammet İkbal Arslan  | 13.11.2025 - Güncelleme : 13.11.2025
İsviçreli Arkeolog Zangger, Türkiye'nin arkeoloji için gerçek bir cennet olduğunu belirtti

Cenevre

Zangger, vakfın yeni bulgularını içeren “4 bin 200 yıllık gümüş kadeh dünyanın en eski evren görüntüsünü ortaya çıkarıyor” başlıklı rapor ile Türkiye ve Anadolu’nun arkeolojik araştırmalar açısından önemine ilişkin AA muhabirinin sorularını yazılı olarak yanıtladı.

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

İnsanlık tarihi boyunca birçok kültürün evrenin yaratılışına dair çeşitli efsaneler ve inançlar geliştirdiğini belirten Zangger, "En eski yazılı kaynaklar olarak bilinen ve milattan önce yaklaşık 2600'e ait olan Sümer çivi yazılı tabletler dahil tanrıların göğü ve yeri ayırarak evrende düzeni nasıl tesis ettiklerini ve dünyayı nasıl harekete geçirdiklerini anlatır." ifadelerini kullandı.

Luvi Araştırmaları Vakfının son raporunda yer alan ve Filistin topraklarına ait olan Ayn Samiye'de bulunmuş gümüş kadehe işaret eden Zangger, bunun milattan önce 23. yüzyıla ait küçük bir gümüş kadeh ve dünyanın en eski kadehi olarak bilindiğini kaydetti.

Zangger, "(Kadeh) Bu keşif önemli çünkü ilk kez daha önce birbirinden kopuk ve esrarengiz görülen çeşitli eserleri tutarlı bir resim içinde birbirine bağlamamıza imkan tanıyor. Artık dünyanın kökenini anlama yönündeki insan çabasını ifade eden belirli motiflerin yıllar boyunca geniş coğrafyalar arasında nasıl aktarıldığını, Mezopotamya'dan Güneydoğu Avrupa'ya uzanan kültürel gelenekleri nasıl şekillendirdiğini izleyebiliyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Kadeh üzerindeki sembollerin köklerinin Göbeklitepe'ye ve 11 bin 600 yıl öncesine uzandığına ilişkin bilgilere de değinen Zangger, "Açık olmak gerekirse bunu henüz bilmiyoruz. Bilim insanları olarak bizim için bile 4 bin 200 yıllık gümüş kadeh üzerinde gördüğümüz bazı ikonografik öğelerin, kadehin 11 bin 600 yıl öncesine ait Göbeklitepe'de de karşımıza çıkması şaşırtıcı. Arkeolojinin çözmesi gereken önemli konulardan biri, Göbeklitepe'nin Çanak Çömleksiz Neolitik dönemi ile Truva'nın, Tunç Çağı arasındaki bu muazzam kronolojik boşluğu yeni keşiflerle ve daha iyi bağlamsal kavrayışla doldurulmasıdır." ifadelerini kullandı.

Zangger, Güneydoğu Anadolu'da erken (milattan önce 10 ila 6 bin yıllarını kapsayan dönem) Neolitik yerleşimlerden ve meşhur olan Çatalhöyük ve Hacılar'ı bildiklerini belirterek, mevcut kanıtların, o dönemdeki fikirlerin kesintisiz aktarımını bütünüyle izlemek için hala yetersiz olduğunun altını çizdi.

"Anadolu'nun düşünce tarihindeki gerçek rolünü açığa çıkarmada henüz yolun başındayız"

Luvi Araştırmaları Vakfının son raporunda, Şanlıurfa yakınlarında bulunan ve bu çalışmada ilk kez yayımladıkları Lidar Höyük prizmasının kendileri için çok değerli olduğunu kaydeden Zangger, bu buluntunun, Mezopotamya'dan Güneydoğu Anadolu ve Levant'a doğru sembol ve fikirlerin dolaşımına ilişkin tezlerinde kritik bir halkayı tamamladığına dikkati çekti.

Zangger, Anadolu'nun aslında Neolitik yerleşimler bakımından olağanüstü zengin olduğunu vurgulayarak tarım, hayvancılık ve köy hayatı gibi insanlığın en erken başarılarının birçoğunun burada ortaya çıktığına işaret etti.

Göksel simgecilik alanında da benzer bir tablo olduğunu belirten Zangger, şunları kaydetti:

"Onlarca yıldır dünyanın birçok yerinde arkeoastronomi çalışmaları yürütüldü, buna karşın Anadolu haritada uzun süre boş bir alan olarak kaldı. Son 10 yıldaki araştırmalarımız, bu bölgenin ikonografi ve dini fikirlerin aktarımında Sümer dönemi Mezopotamya'dan klasik Yunan'a, hem coğrafi hem de kronolojik bir köprü işlevi gördüğünü ortaya koydu. Anadolu'nun düşünce tarihindeki gerçek rolünü açığa çıkarmada henüz yolun başındayız."

Zangger, Doğu Akdeniz'in çeşitli ülkelerinde yaklaşık 20 yıl boyunca arkeoloji araştırmaları yürütmesinin ardından Türkiye'deki alanları kendi inisiyatifiyle ziyaret ettiğini kaydetti.

"Türkiye arkeoloji için gerçekten bir cennet"

Zangger, "Türkiye'deki arkeolojik alanların sayısı, büyüklüğü ve korunmuşluk düzeyi beni derinden etkilemişti ve hala da etkiliyor. Türkiye arkeoloji için gerçekten bir cennet. Bu yalnızca Yunan ve Roma dönemlerinden bilinen yerleşimler için değil, aynı ölçüde Tunç Çağı'nın yerli Anadolu kültürleri için de geçerli. Buradaki keşif potansiyeli muazzam." ifadelerini kullandı.

Zangger, şu anda nispeten mütevazı bir çabayla anlamlı sonuçlar elde edilebilecek projelere ve kolay hedeflere odaklandıklarını ancak çok daha fazlasının keşfedilmeyi beklediğini vurguladı.

Anadolu'nun erken dönem yerli kültürleri hakkında hala şaşırtıcı derecede az şey bildiklerine değinen Zangger, bu bölgenin, tarih öncesi haritasında hala "bir tür boşluk" olarak durduğuna dikkati çekti.

Bölgedeki keşif potansiyelinin çok büyük olduğunu belirten Zangger, ders kitaplarının genellikle Geç Tunç Çağı'nın Hitit ve Miken uygarlıklarına odaklandığını ancak bu kısıtlı bakış açısının Akdeniz arkeolojisinin büyük sorularının çoğunu yanıtsız bıraktığını aktardı.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.