İsrail'in 7 Ekim 2023'te Gazze'de insanlık felaketine yol açan saldırılarının başlamasıyla işgal altındaki Batı Şeria'ya yönelik baskıları da arttı. Özellikle Ocak 2025'te Batı Şeria'nın kuzeyindeki mülteci kamplarına saldırılara paralel olarak fanatik Yahudi grupların işgal altındaki topraklarda Filistinlilere yönelik saldırıları da artış gösterdi.

Aşırı sağcı İsrail hükümetinin desteği ve İsrail ordusunun koruması altında hareket eden fanatik Yahudi frupların, Filistinlilerin köylerine saldırıp arazilerini, evlerini ve araçlarını kundakladığı, Filistinlileri yaraladığı ve öldürdüğü saldırıların en yoğun olduğu dönemlerden biri yaşanıyor.

Yılın ilk yarısında 740 saldırı

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisinin (OCHA) yayımladığı rapora göre, 2025'in ilk yarısında işgal altındaki Batı Şeria'da 740 yerleşimci saldırısı yaşandı ve bu saldırılardan 200'den fazla Filistinli topluluk etkilendi. Filistin topraklarını gasbeden İsraillilerin saldırılarında 340 Filistinli yaralandı ve büyük maddi hasar oluştu.

Rapora göre, 95 Filistinlinin yaralandığı haziran ayı, günde ortalama 3 kişiyle son 20 yılda yerleşimci saldırılarında en fazla Filistinlinin yaralandığı ay oldu.

İşgal altındaki Batı Şeria'ın Ramallah kentine bağlı Mihmas köyü yakınlarında bedevilerin yaşadığı bölge de Filistin topraklarını gasbeden İsraillilerin en fazla saldırı düzenlediği bölgelerden biri.

Daha önce yaşadıkları bölgeye yasa dışı Yahudi yerleşimi kurulan ve İsrailliler tarafından sürgün edilen Filistinli bedevi topluluğu, yaklaşık 25 sene önce yerleştikleri Mihmas yakınlarından da saldırılarla yıldırılıp göçe zorlanıyor.

Bölgede yaşayan bedevilerden Yusuf Kaabne, Filistinlilerin topraklarını gasbeden İsraillilerin hemen hemen her gün düzenlediği saldırıları ve yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.

"Yerleşimciler gider, ordu gelir, sanki aralarında doğrudan bir iletişim varmış gibi"

Kaabne, Mihmas köyünün doğusunda yaklaşık 25 yıldır yaşayan 16 ailenin, hemen hemen her gün fanatik İsraillilerin saldırılarına maruz kaldığını, bu saldırıların özellikle 7 Ekim 2023'ten sonra yoğunlaştığını belirtti.

Bölgede yaşayan Filistinlilerin çobanlığın yanı sıra farklı işlerde de çalıştığını aktaran Kaabne, "Hayvanlarımızı otlatabileceğimiz meralara erişimimizi kısıtladılar ve çalışmamızı engellediler. Bize saldırılar düzenliyorlar ve koyunlarımızı çalıyorlar. Evlere, hayvanlara, ağaçlara, toprağımıza ve yola saldırdılar. Köyümüze su sağlayan su hattını tahrip ettiler, yaklaşık bir buçuk ay önce boruları kestiler." dedi.

Kaabne, Filistinlilerin topraklarını gasbeden İsraillilerin bunlarla da sınırlı kalmayıp köylerine gelerek, Yahudi dini ritüelleri yapmaya başladığını ve ritüellerini bitirdikten sonra gruplar halinde evlerin arasında gezip, çocukları taciz ederek korkuttuğunu, camları, pencereleri kırdıklarını, hatta evlere girerek içindeki eşyalara zarar verdiklerini anlattı.

Saldırılar sırasında zaman zaman İsrail ordusunu çağırdıklarını dile getiren Kaabne, "Ordu gelir, ama iki saat sonra... Yerleşimciler sanki bir telefon almışlar gibi ordu gelmeden sadece 15 dakika önce gider. Yerleşimciler gider ve ordu gelir, sanki aralarında doğrudan bir iletişim varmış gibi. Her 15-20 devriyeden birinde bir subay gelir." ifadelerini kullandı.

Son birkaç ay içinde artan yerleşimci saldırılarının, yakınında yaşadıkları Mihmas köyüne de sıçramaya başladığını söyleyen Kaabne, şunları kaydetti:

"Mesela bir hırsızlık oldu ve İsrail ordusu buradaydı. Komşumuzdan yaklaşık 20 koyun çaldılar ve koyunların sahibi olan genç komşumuz askerlere 'koyunlarımı çalıyorlar' demesine rağmen, askerler sadece onları izlemekle yetindi. Bu hırsızlıktır, tanıklar var, herkes bunu biliyor, hatta İsrail ordusu da biliyor."

"Evlerimizden ayrılmayı düşünmüyoruz"

Kaabne, Filistinlilerin topraklarını gasbeden İsraillilerin saldırı görüntülerini kaydetmek istediklerinde ise engellendiklerini, görüntü alındığını görürlerse telefonu ellerinden alıp kırmaya çalıştıklarını dile getirdi.

"Durumumuz kötü olmasına ve bir gelecek görmememize rağmen evlerimizden ayrılmayı düşünmüyoruz." diyen Kaabne, şöyle devam etti:

"Etkili ülkelerin hükümetlerinin yardım etmesini umuyoruz, çünkü durum dayanılmaz hale geldi. Bu organize çeteler her şeyi yok etti, geriye hiçbir şey bırakmadı."