Dolar
39.90
Euro
46.74
Altın
3,278.66
ETH/USDT
2,503.40
BTC/USDT
108,520.00
BIST 100
9,404.89
arşiv

TBMM bütçeyi görüşüyor

15.12.2006 - Güncelleme : 15.12.2006
TBMM bütçeyi görüşüyor

BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN
"ADAYI NİSANDA AÇIKLAYACAĞIZ"

ANKARA (A.A) -  Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yüzde 85-90'lara varan oranlarda faaliyet dışı gelirlerle ''yattığı yerde para kazananlar döneminin'' bittiğini, alınteriyle çalışarak, yatırım yaparak para kazanma döneminin başladığını belirterek, ''Birilerinin ağlayıp birilerinin sevindiği değil, herkesin sevindiği bir Türkiye'yi inşa ediyoruz'' dedi.
TBMM Genel Kurulunda, 2007 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının tümü üzerinde Hükümet adına konuşan Erdoğan, yola çıkarken kendilerine ''millet öncelikli siyaset'' ilkesini belirlediklerini, bugüne kadar böyle geldiklerini, bundan sonra da aynı şekilde yola devam edeceklerini söyledi. Erdoğan, halkın genciyle kadınıyla yönetime katılmasının tüm kanallarını açtıklarını, açmaya da devam edeceklerini ifade etti.
Türkiye'nin büyüme, adalet ve kalkınma hedeflerini gerçekleştirmesini, tüm siyasi mülahazaların üstünde tuttuklarını anlatan Erdoğan, bir hukuk ve adalet ülkesi olmak, devletin toplumla kucaklaşması, güven zemininin güçlenmesi için bu adımları attıklarını, ülkeye kazandırdıkları değerleri daha ileri noktalara taşıma azmi ve kararlılığında olduklarını kaydetti.
Erdoğan, günübirlik popülist politikalara, kısa vadeli kazanımlara tenezzül etmeden, Türkiye'nin gelecek perspektifini planlamaya devam ettiklerini işaret ederek, ''Cumhuriyetimizin 100. yılına şimdiden kendimizi odaklamış bulunuyoruz. Bize göre en temel değerlerimiz olarak Cumhuriyetimiz ve demokrasimiz; halkımızın mutluluğu, huzuru ve refahıyla birlikte yükselecektir'' dedi.
Hiçbir zaman halkı zayıf ve güçsüz, ama yönetimi güçlü bir devlet tasavvurları olmadığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bizim yönetim felsefemiz, devletin toplumla birlikte güçlenmesidir. Dün de bunu söyledim, bugün de söylüyorum. Buna inanıyorum, yarın da bunu söyleyeceğim. Bu yolda birlikte düşünmeye, karar almaya, halkı olabildiğince yönetime katmaya azami özen gösteriyoruz. Bunun için milletvekili seçilme yaşını 25'e indirebilme cesaretini bu parlamento göstermiştir. Bunun için demokratik özgürlük alanlarını genişletmekten korkmadık. Zira, biz kendimize, milletimize güveniyoruz. Birlik beraberlik ruhunu güçlendirmek için daha genç yaşlarda Parlamento içinde gencimiz, kadınımız yerini alsın.''
Türkiye'nin tam bir hukuk devleti olabilmesi, insan hak ve hürriyetlerinin eksiksiz uygulanması için büyük hukuk reformları gerçekleştirildiğini belirten Erdoğan, ''Bütün başarılarımızı milletimizin kazanç hanesine hep birlikte kaydettik. Zira yolun başında söz verdiğimiz gibi, milletimize, ülkemize, insanımıza hizmetten daha büyük bir şeref ve daha büyük bir rütbe tanımıyoruz. Bu şerefi, bütün mevki ve makamların üzerinde görüyoruz'' dedi.
Milletin rızasını, takdirini tüm sıfatların üzerinde tuttuklarını kaydeden Erdoğan, ''Şartlar ne olursa olsun, dışarıda ve içeride hangi gündemler dayatılırsa dayatılsın, Türkiye'yi küçük düşürmek isteyenler ne derlerse desinler, biz Hükümet ve AK Parti iktidarı olarak demokrasi, hukuk, kalkınma hedeflerimizden asla şaşmayacağız'' görüşünü ifade etti.

''DÜNYA, HİÇ KONUŞMADIĞI KADAR TÜRKİYE'Yİ KONUŞUYOR''

Başbakan Erdoğan, yasama ve yürütme olarak demokrasi, hukuk ve kalkınma yolunda devasa adımlar atıklarını, bu süreçte dünyanın gözlerinin Türkiye üzerinde olduğunu, dünyanın bugüne kadar hiç konuşmadığı kadar Türkiye'yi konuşmaya başladığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Başarmak için gösterdiğimiz azim ve irade, bütün dünyada büyük yankılar uyandırdı. Türkiye'nin siyasi iradesinin sağlamlaştırdı. Yılarca tartışılan ama çözümlenemeyen yapısal sorunlarımızın süratle bertaraf edildiğini gören dünya medyası, yakın tarihe kadar hiç gündemine almadığı Türkiye'yi, artık gündemine, vazgeçilmezler arasına koyarak tartışmaya başladı. Hiç kuşkusuz bu güçlü iradeyi kuvveden fiile çıkaran hükümet, bizim hükümetimizdir.''
Erdoğan, ''TBMM'nin itibarı, milletin itibarıdır'' diyerek yola çıktıklarını, TBMM'nin, Cumhuriyet'in kuruluş yıllarındaki itibarına yaraşır bir özveriyle çalışmalarını sürdürdüğünü kaydederek, ''Zayıflayan, itibar kaybeden temel kurumlarımıza yeniden itibar ve güç kazandırdık. Bunları sizler yaptınız, sizler başardınız. Milletim adına sizlere teşekkür ediyorum. Bu reformlar sayesinde her ne kadar birileri nereden nereye geldiğimizi hazmedemiyorsa da hazmetmeye alışacaklar, bu aynen böyle devam ediyor'' dedi.

''SOSYAL İSTİKRAR VE SOSYAL KORUMA BÜTÇESİ''

Erdoğan, iktidar olarak ilk bütçelerini hazırlarken, kendilerine, ''kaynak nerede'' diye sorulduğunu ifade ederek, ikinci bütçelerinde ''Refahın, kalkınmanın ön şartı demokrasidir, toplumun güçlenmesidir'' dediklerini, üçüncü yıl bütçesinde ''Adalet, milli bir meseledir, hukuk devleti milli bir meseledir, sosyal barışın korunması milli meselesidir, millet ile devletin aynı yöne bakması, en büyük milli bir meseledir'' dediklerini hatırlattı.
Dördüncü bütçede, ''Türkiye kabuğunu kurdu ve küresel bir aktör oldu'' dediklerini kaydeden Erdoğan, ''Şimdi iktidarımızın 5. ve son bütçesini, sosyal istikrar ve sosyal koruma bütçesi olarak takdim ediyoruz. Bu, bugüne kadar yaşanmamış olan, ilk defa 5. bütçesini hazırlayan bir hükümet... Bundan dolayı tekrar tebrik ediyorum'' dedi.
Bütçenin, Türkiye'nin kaynakları ve imkanları ölçüsünde toplumun taleplerini ve ihtiyaçlarını önceleyen bir bütçe olduğuna işaret eden Erdoğan, ''Zira biz 4 yıllık iktidarımızda bütün göstergelerde rekorları kırdık'' diye konuştu.
Yola çıkarken, ''Türkiye'yi 4 temel taş üzerinde yükselteceklerini'' söylediklerini, oysa şimdi kendilerine ''neler yaptınız'' dendiğini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
''Türkiye'yi iyi takip etmek, gezmek, izlemek, ne yapıldığını görmeye yeter. Türkiye'de şu anda devlet olarak yaptıklarımız, kamu olarak yaptıklarımız ve bir de özel sektör olarak yapılanlar var. Biz şu anda bir şeyi çok önemsiyoruz; birilerinin ağlayıp, birilerinin sevindiği değil, herkesin sevindiği bir Türkiye'yi inşa ediyoruz. Biz, istiyoruz ki bu ülkede faaliyet dışı gelirlerin yüzde 85-90'lara çıktığı bir Türkiye değil, yatırımlarla bezendiği bir ülke istiyoruz. Şu anda bu yapılıyor. Bunu iyi takip edin. Araştıralım, bakalım; Türkiye'de biz iktidara gelmeden faaliyet dışı gelirler ne durumdaydı, şimdi ne durumda? Aslında bunu bir araştırın, inceleyin. Yüzde 85-90'larda faaliyet dışı gelirlerle yattığı yerde para kazananlar dönemi bitti. Şimdi, alınteriyle, çalışarak, yatırım yaparak para kazanma dönemi başladı.''

''BİRAZ İNSAF, BİRAZ İZAN''

Eğitim alanında yapılanlara işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Biraz insaf, biraz izan olursa, o zaman Türkiye'nin dört bir yanında nasıl okullarımızın yükseldiğini hep beraber görme imkanımız olur. Şu anda 100 bin 280 dersliğe ulaştık. Bu bir rekordur. Bunu görün. Bunu görmezlikten gelmek, bir şey kazandırmaz. Bu heyecanı hep beraber yaşayacağız. Türkiye'yi çok dolaşan bir dostum, bana aynen şunu söyledi; ziyaret ettiği bir köy okulunda öğretmenin kendisine, 'Bizim okulumuza ADSL geldi, bu hükümet daha ne yapsın. Taa bu köydeki okula ADSL bağlayacak, daha ne yapsın bu hükümet' dedi. Ben Şemdinli'de kendim bizzat gördüm. Eğer Şemdinli'ye kadar uzanırsanız, siz de görürsünüz. Yüksekova'da gördüm. Eğer giderseniz siz de görürsünüz. Ama sizin Güneydoğu gibi bir planınız, dolaşmanız yok ki. Ancak gidenler bilir. Hani, 'Ben bütün köyleri, ilçeleri dolaşıyorum' diyenler, kusura bakmasınlar en az gittiğim yere, başbakanlık dönemi de dahil olmak üzere 2 kez gittim.''

''GİDECEĞİM TABİİ...''

Başbakan Erdoğan, CHP'li milletvekillerinin, ''Siz yurtdışını geziyorsunuz'' diye laf atmaları üzerine, ''Doğru, yurtdışına da gidiyorum. Gideceğim tabii...Türkiye marka olduysa bununla oldu. Olacak tabii. Gitmediğiniz yer sizin değil, gittiğiniz yer sizindir. Eğer gittiysen olacak bu. Zaten ne çektiysek, gidilemediği için çektik. Eğer bugün ihracatımızda 36 milyar dolardan şu anda 85 milyar dolara dayandıysak, bunun sebebi bu dolaşmalardır. Şahsım, bakan arkadaşlarım hep birlikte söz verdik, fellik fellik dünyayı dolaşacağız. Tüm Cumhuriyet tarihinde 36 milyar dolar, 4 senede onun üzerine 49 milyar dolar, onun üzerine koymuşuz. Bunu görelim'' diye yanıtladı.
CHP'li milletvekillerinin, ithalatın arttığına yönelik eleştirileri üzerine Erdoğan, ''İthalatta neyi ithal ettiğimizi araştıracaksınız. Geçmişte olduğu gibi lüks tüketim malları mı..? Sadece 29 milyar dolar enerji girmiş. Bunun yanında makine alımına baktığınız zaman, 19 milyar dolar da oradan girmiş. Bakın, bunlarla, ithalatın kazandırdığı farklı bir alan var ülkemize. Bu farklı alanla, sanayide teknolojide bir gelişmeye doğru gidiyor'' dedi.
Erdoğan, Ekim ayı sonu itibariyle 15.8 milyar dolar doğrudan yatırımın ülkeye gidiğini belirterek, ''Bu rakamlar nereden geldi, bu yatırımlar nedir acaba? Ben sıcak parayı konuşmuyorum, ülkede direkt yatırıma giren parayı konuşuyorum. Bizden önce, bu ülkede 1 milyar doları aşmıyordu. Ama iktidara geldiğimizden bu yana sürekli tırmanıyor'' görüşünü ifade etti.

''ONURLU OLACAĞIZ''

Erdoğan, CHP Lideri Deniz Baykal'a yönelik de şunları söyledi:
''Sayın Baykal kusura bakmasın. Bizim çok çok verimli olan satışlarımızdan bahsetti. Ama özel sektörün satışlarını niye konuşmuyorsun? Özel sektör bankasını satıyorsa, bundan dolayı biz niye rahatsız oluyoruz? Paramıza yine küresel sermaye geliyor ve çok daha farklı girerek bu ülkede bir katma değer sağlıyor. Dünya pazarıyla irtibatı çok daha farklı bir yapıyı oluşturuyor. Bu para başka bir yere gitmiyor. Özel sektörde herhangi bir vatandaşımız sattığı zaman, o dolarlar bu ülkeye giriyor, başka bir ülkeye girmiyor. Burada yatırıma dönüşüyor. Bunu göreceğiz. Eğer bizler küresel dünyada bir mücadele sürdüreceksek, biz dünyada yerimizi dört dörtlük alacaksak, bunda rahat olacağız, onurlu olacağız. Onurlu şekilde bu süreci devam ettireceğiz.
Bir bir bankaları batırılan Türkiye'den bugünlere gelindiğini ifade eden Erdoğan, kendilerinden önceki dönemde 22 bankanın Fon'a devredildiğini hatırlattı. O dönemde iktidarda yer alanların da bugün Mecliste bulunduğunu kaydeden Erdoğan, finans sektörünün iktidarları döneminde güç kazandığını söyledi.
Erdoğan, kendisine laf atan CHP milletvekillerine, ''sizdeki sermaye düşmanlığı dün nasıl varsa bugün de var. Onu görüyorum ben. Sermaye düşmanlığınız devam ediyor. Zaten Sayın Genel Başkan 'ben 30 sene önce neysem bugün de oyum' demişti'' diye seslendi.
CHP milletvekillerinin sık sık laf atmaları üzerine Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a ''Sayın Genel Başkan, grubunuz çok adaplı hareket ediyor. Bununla iftihar edebilirsiniz'' dedi.

CUMHURBAŞKANI

Başbakan Erdoğan, Baykal'ın kendisine atfen Cumhurbaşkanı ile ilgili ifadeler kullandığını hatırlatarak, buna cevap vereceğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Sezer'in açıklamasıyla ilgili konunun gündeme taşındığını ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Sayın Cumhurbaşkanının açıklaması kendisi tarafından yapılmamıştır. Ziyaret eden bir parti kanalıyla medyaya sızdırılmıştır. Bana bu sorulduğu zaman partimin önünde medyaya 'Sayın Cumhurbaşkanımızdan duymadığım sürece buna inanmam ve cevaplandırmam'' dedim... İçerde parti teşkilatımla yaptığım toplantıda erken seçim değerlendirmesi yaptım. Orada Cumhurbaşkanlığı ile ilgili değerlendirmelerimi yaptım. Benim oradaki muhatabım tabii ki muhalefetti.... ''
Erdoğan, kendisine ''doğru söylemiyorsunuz'' şeklinde laf adan CHP Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek'e, ''İster inan ister inanma, zaten o yerini bulur'' diye karşılık verdi.

''BÖYLE BİR ŞEY DÜŞÜNMESİ MÜMKÜN DEĞİL''

Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu ülkede Sayın Cumhurbaşkanımızın şu anda gelip de Sayın Baykal'ın istediği gibi partisinde politika yapma niyeti zaten yok. Böyle birşey düşünmesi de mümkün değil. Nereden çıkardıysa onu çıkardı. Bilemiyorum... Böyle bir şeye ihtimal vermek mümkün değil. Kargalar bile buna güler. Ve tabi Sayın Baykal güldürüyor. Nitekim böyle birşeyin olmayacağı belli.
Biz bir şey ortaya koyduk. Nedir o? Anayasanın amir hükmü ne? Bu ülkede 5 yılda bir seçim yapılır. Eğer 5 yılı getiremiyorlarsa bu bir aczin ifadesidir, başarısızlığın ifadesidir. Bunu bir defa öğreneceksiniz. Şu anda bu kararı verecek olan siyasi iradedir, bu parlamentodur. Bu parlamentonun vereceği karara saygı duymaya mecbursunuz. Hele hele 'ben milletvekiliyim' diyen herkes, buna saygı duymaya mecbur. Demokrasi budur. Bunu öğreneceksiniz.''

CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ

Konuşmasında Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili ''spekülasyonlara'' da değinen Başbakan Erdoğan, bu spekülasyonların kimseye yakışmadığını ifade etti.
Cumhurbaşkanı seçiminin nasıl yapılacağının Anayasanın 101 ve 102. maddelerinde tanımlandığını hatırlatarak, ''Ben bunu tavsiye ediyorum, okuyun. Burada ne yazıyorsa ona göre yapacağız'' diyen Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Lütfedin, bir kere okumakta fayda var. Okuyun. Burada aynen, 101. maddede cumhurbaşkanının nitelikleri ve tarafsızlığı, 102. maddesi de bu seçim nasıl yapılır diye tanımlıyor. Oraya bakarsanız, görürsünüz.
Çankaya'ya kim gider kim gitmez... Burada hepsinin tanımı var. Oraya kim haizse o gider. Onun seçimi nasıl yapılırsa o yapılır. Bu kişi Ahmet olur, Mehmet olur. Bu tanımda ne var, bu kutsal çatının altından o karar çıkacaktır. Bu kararı burası verecektir.
Germek, germemek... Sayın Baykal, ben çocukken ayna karşısında konuşuyordum. Öğretmenim öyle tavsiye etmişti. 'Oğlum, iyi hatip olmak için ayna karşısında konuşmakta fayda var' demişti.
Ama görüyorum ki sizler Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına 'adam ol adam' derken ayna karşısındaydınız. Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanına 'küstah' derken ayna karşısındaydınız herhalde. Aksi seda yapan alanlarda konuşmayı ben pek sevmem ama siz seversiniz öyle görünüyor.''
Kendi ifadelerinin atasözü ve deyim olarak lügatlara geçen ifadeler olduğunu savunan Başbakan Erdoğan, ''Büyümeye, kalkınmaya, demokrasiye hatta seçimlerin zamanında yapılmasına bile alışmakta güçlük çekiliyor'' diye konuştu.
''Türkiye güç kaybına uğrasın ki kendileri güç kazansın'' diyenler bulunduğunu kaydeden Erdoğan, ''Böyle bir şey olduğu zaman da inanın, zil takıp oynarlar'' dedi.

KOALİSYON

Başbakan Erdoğan, Türkiye'ye büyük enerji kaybettiren zamanlarda olduğu gibi ''yeni kan uyuşmazlıkları, yeni hayali koalisyonlar hayal edildiğini'' öne sürerek, ''Kutsal koalisyonlar oluşturmaya başladılar. Hayırlı olsun. Ne kadar gider bilemem. Türkiye tercihini istikrardan yana yapmıştır, bunu bilesiniz'' diye konuştu.
Erdoğan, TBMM Genel Kurulunda, Hükümet adına 2007 bütçesinin tümü üzerinde yaptığı konuşmada, Irak savaşı ve petrol krizi yaşanırken, Türkiye'nin son 17 çeyrekte üst üste büyüdüğünü söyledi.
Kaynakları çok rasyonel kullandıklarını ifade eden Erdoğan, 1977'de başlatılan Antalya Aşağı Aksu 2. aşama projesinin 2003'te bitirildiğini, Bolu Dağı Tüneli'nin de gelecek ilkbaharda tamamlanacağını anlattı.
Yeni kaynaklar ürettiklerini, yap-işlet-devret modeliyle Esenboğa, Antalya, Dalaman, Adnan Menderes havaalanları ile Turgutreis, Dalaman, Güllük, Bodrum gibi limanları hizmete açtıklarını belirten Erdoğan, ''İş bilenin, kılıç kuşananın. Ne demek istediğimi herhalde anladınız'' dedi.
Erdoğan, 2002'te enflasyonun yüzde 33.45 olduğunu, şimdi tek haneli rakamlara indirdiklerini vurgulayarak, bu yıl enflasyonla ilgili bir sıkıntı yaşadıklarını söyledi.
Bazı olumsuz kampanyalarla, ekonomideki iyileşmelerin sokağa yansımadığı şeklinde bir hava oluşturulmaya çalışıldığını kaydeden Erdoğan, köylü, esnaf, işçiyle Anadolu'nun dört bir yanında birlikte olduklarını belirtti.
Erdoğan, çiftçi, sanayici, esnaf, memur ve işçileri, gelişmiş ülkelerin ulaştığı noktaya taşımak istediklerini, bunun da takipçisi olduklarını dile getirdi.

''ÜCRETLER VE ALIM GÜCÜ ARTTI''

Ücretlerin, enflasyon üzerinde artarken, bir yandan alım gücünün de arttığını ifade eden Erdoğan, 2002'de 174 YTL olan asgari ücretle 161 litre, bugün 381 YTL asgari ücretle 293 litre süt alınabildiğini söyledi.
Erdoğan, hükümetleri döneminde 4 yılda KOBİ'lere 234 milyon dolar destek verildiğini, 40 yılda 65 organize sanayi bölgesi kurulurken, 2003-2005 döneminde bu rakamın 22 olduğunu belirtti.
Hükümetin, FİSKOBİRLİK'in 2 katrilyon olan borcunu sildiğini, ancak birliğin yönetim, finans ve yatırım yanlışlıkları olduğunu ifade eden Erdoğan, ''Toprak Mahsulleri Ofisi devreye girmeseydi, fındığın fiyatı 1-1,5 YTL olurdu'' dedi.
CHP Ordu Milletvekili Sami Tandoğdu'nun tepkilerine Erdoğan, ''Birkaç çuval daha fındık varsa, gel Başbakanlığın önüne dök. Ama artık o fındığı bulamazsınız'' diye karşılık verdi.

''O SEVİYEYE DÜŞMEYECEĞİZ''

Erdoğan, Türkiye'nin dayanışma ve beraberliğe ihtiyacı olduğunu ifade ederek, kimin, nasıl, neyi konuştuğunun takdirini, halkın en iyi şekilde yapacağını kaydetti.
Halkın karşısına gideceklerini, en iyi kantarın burası olduğunu belirten Erdoğan, ''Zaten kantar ölçecek, biçecek, hiç merak etmeyin, heyecanlanmaya gerek yok. Heyecanınızı oraya saklayın. Burada, bu heyecanı farklı dile dönüştürürseniz, bu olmaz. AK Parti, bu noktada sizin söylediklerinize aynen cevap vermeyecek, o seviyeye düşmeyeceğiz'' dedi.
Sabır ve kararlılıkla yollarına devam edeceklerini belirten Erdoğan, ''Bulunduğumuz kutsal çatı, daha önce olduğu gibi, cumhurbaşkanlığı için de değerlendirmesini yapacak, kararını verecek'' dedi.

''VAKTİ GELDİĞİNDE SEÇİMİ YAPACAĞIZ''

Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Kim ne kadar oy aldı, bunun üzerinde bütün halk konsensüs sağlamış mı sağlamamış mı... Birbirimizi aldatmayalım. Şu anda Anayasa'nın amir hükümleri neyse, onu yapacak.
'Millet seçsin...' Yeri gelir, millet de seçer. Bundan da kimsenin endişe etmesine gerek. Demek ki onun da henüz vakti gelmedi, vakti geldiğinde o da olur. Sayın Baykal ve diğer arkadaşlar bir çok iktidar gördüler bu ülkede. Kendileri, iktidarları döneminde, acaba cumhurbaşkanı seçimini niçin halka götürmediler de şimdi bunu konuşuyorlar? Bu da soru işareti. Anayasa'nın amir hükmüyle, bu parlamento, AK Parti iktidarı, zamanında seçimi yapma kararlılığındadır. Nisandan önce AK Parti, grup olarak asla adayını açıklamayacaktır. Çünkü üzerinde, işte bu görüldüğü tonda yapılan spekülasyonlara, çirkinliklere biz fırsat vermeyiz, vermeyeceğiz. Atacağımız adımı ona göre atıyoruz.
Biz siyasetin içerisinde nelerin, nasıl yapıldığını en az sizin kadar biliriz. Şu grubun herhangi bir şeyden korkmasına gerek yok. Onu siz düşünün. Vakti zamanı geldiğinde seçimi yapacağız, endişeniz olmasın. Telaşa gerek yok.''
Erdoğan, sermaye düşmanlığının bırakılmasını ve ülkede yatırımların yapılmasını istedi.
Erdoğan, konuşmasında, manşetinde, ''Yatacak yerin yok Sefa bey'' başlığının yer aldığı gazeteyi göstererek, şunları söyledi:
''(Ali Dibo) diyorlar. En büyük 'Ali Dibo' burada. Söylenen şuydu: Yuvacık Barajı İstanbul'a su verecek. Şu anda Yuvacık Barajında su yok su. Su olsa da olmasa da sürekli olarak, ne yazık ki Hazine oraya para ödüyor. Bu parayla 50 tane baraj yapılırdı.''
Başbakan Erdoğan, bu sözleri üzerine kendisine laf atan CHP'lilere, ''Rahatsız olma'' dedi.
TBMM Başkanı Bülent Arınç da Erdoğan'a sürekli laf atılması üzerine, CHP'lilere, ''Lütfen susar mısınız? Sayın hatip kürsüde hürdür, istediğini söyler, konuşmasını yapar. Söylediklerinde partinizi, şahsınızı ilgilendiren bir şey varsa Sayın Genel Başkanınız, grup başkanvekiliniz orada, söz alır konuşur. Ama her söze, konuşmaya müdahale ederseniz, bunun sonunu bulamayız'' diye seslendi.
Arınç, CHP İstanbul Milletvekili Ali Kemal Kumkumoğlu'nu da ''Burası Plan Bütçe komisyonu değil, oradaki alışkanlıklarınızı burada sürdürmeyin'', CHP Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek'i de ''Bu, sizde rahatsızlık yarattı. Lütfen bu rahatsızlığınızdan vazgeçin. Mazoşistlik başka bir şey ama bu da başka bir şey. Her şeye müdahale ediyorsunuz'' diyerek uyardı.
Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, ''Hesap sormazsanız namertsiniz'' dediğini belirterek, ''Biz hesap sorma makamı değiliz. Hesap sorma makamı yargıdır. Konuyla ilgili ben sizlere rakamları getiriyorum. Böyle bir baraj 4.5 milyar dolara biter mi? diyorum. Siyasetçisiniz, partinizin bir elamanı...'' diye konuştu.

''TÜRKİYE'Yİ KİM GERİYOR BELLİ''

Partisinin programında, dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili madde bulunduğunu anımsatan Erdoğan, kendisine laf atan CHP'lilere, ''Muhalefet anlayışınız bu, dinlemesini bilmiyorsunuz. İşte Türkiye'yi kim geriyor belli. Ben Genel Başkanınızı sessizce dinledim ve alkışladım ama siz dinlemesini bilmiyorsunuz, saygınız yok'' karşılığını verdi.
''Ne yaptıysak ülkemiz, milletimiz devletimiz için yaptık'' diyen Erdoğan, hiç bir çabanın, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olma yolundaki yürüyüşünü durduramayacağını kaydetti.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, kendisinin Nisan 2006 tarihli grup konuşmasını okumasına karşılık Erdoğan, bu konuşmasının ilgili bölümünü okudu.

''DENSİZLİĞİ ONLAR YAPMIŞ''

Başbakan Erdoğan, ''Anayasamızın değişmez maddeleri noktasında, partimizin herhangi bir endişesi olduğunun haberini sizlere kim taşıdıysa, kim getirdiyse, kusura bakmayın asıl densizliği onlar yapmış'' diye konuştu.
Anayasa'da yazılı bu değişmez maddeleri okuyan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Siz acaba, nereden bunların karşıtı bir şey duydunuz da burada böyle bir yanlışla, böyle bir vehme kapılarak, yakıştıramayacağım bir ifadeyi kullanarak bizim huzurumuza geliyorsunuz. Çok çirkin, üzüldüm. Sizden bunu duymak istemezdim. Bizim bu 3 madde üzerinde, bugüne kadar arkadaşlarımız arasında en ufak bir ihtilafımız olmamıştır. Biz bu yola çıkarken, 'bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır' diyerek yola çıktık. 
Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti noktasında da kusura bakmayın bunun anlamını çok iyi biliyoruz. Laiklikte de tanımımız, aynen 1982 Anayasası'nın gerekçesinde neyse o şekliyle programımızda yerini almıştır ve uygulaması da budur. Biz bunun uygulamasını bütün alanlarda herkesten bekliyoruz.
Biz, oradakini tartışmaya açmıyoruz, başka yere taşımak isteyenlere, 'buraya gelin' diyoruz. Biz, Türkiye Cumhuriyeti'ni demokratik, laik, sosyal ve hukuk devleti kavramlarıyla tanımlıyoruz. Bunlardan birini, diğeri uğruna feda edemeyiz. O zaman eksik olur. Bizim söylediğimiz bu. Çıkıp televizyon programlarında, kafaları bulandırmaya çalışmayın, bulandıramayacaksınız. Çünkü biz halkımızla iç içe, el eleyiz. Hücrelerimiz bunu konuşuyor, bunu yapıyor; siz yaşamasanız da. ''

''TÜRKİYE'DE SİYASET YAPMASINDAN RAHATSIZIM''

KKTC'nin 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'a ilişkin açıklamalarda da bulunan Başbakan Erdoğan, Denktaş'ın, Türkiye'ye gelmesinden değil, Türkiye'de siyaset yapmasından rahatsız olduğunu kaydetti.
Denktaş'ın cumhurbaşkanlığı döneminde, KKTC'ye en fazla desteği veren hükümet olduklarını belirten Erdoğan, ''KKTC bizim dönemimizde sıçrama yapmaya başlamıştır. Milli geliri, 4 bin dolardan, 11 bin dolara yükselmiştir'' dedi.
İktidarlarından önce KKTC'li yöneticilerin, dünyada tanınmadığını ifade eden Erdoğan, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın, Pakistan'a resmi ziyarette bulunduğunu, başta ABD olmak üzere, bazı ülkelerin dışişleri bakanlarıyla görüştüğünü anımsattı.
Erdoğan, CHP sıralarından ''Peki tanınıyor mu?'' soruları üzerine, ''Birbirimizi aldatmayalım. Çılgına döneceksiniz, 'nasıl bu iş oldu' diyeceksiniz. 'KKTC nasıl tanındı' diyeceksiniz. Ona da bir kılıf uydurmaya çalışacaksınız. Çünkü bu işlerden rahatsızsınız. 'AK Parti iktidarında, bunlar nasıl olur' diye düşünüyorsunuz'' diye konuştu.

''BUNA İTEN BİR SEBEP VAR''

KKTC'nin İstanbul'daki İKÖ toplantısında, Kıbrıs Türk Devleti olarak kabul edildiğini, bazı İKÖ üyesi ülkelerde temsilcilikler açtığını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Sayın Denktaş'a olan saygım, kişisel saygımdır. Orada verdiği mücadelelerle ilgili saygım... Bunların hepsi mahfuzdur. Ama KKTC'yi, ülkemi rahatsız edecek yaklaşımları, sorumluluk mevkinde olan insan olarak, şüphesiz ki açıklamak zorunda olduğum bir olaydır. Buna iten bir sebep de var ki bu açıklamayı yapmak durumunda kaldım. Biz bazı şeylerde hassasiyet taşıyoruz. Onu da özellikle vurgulamam lazım.''

''SOSYAL YÖNÜ AĞIR BASIYOR''

Erdoğan, 2007 bütçesinin sosyal yönünün ağır bastığına işaret ederek, özürlülerin eğitimi için ayırdıkları tutarın, bu dönemde daha da artığını belirtti.
Kimsesiz çocukların, yuva ve yurtlardaki bakımı için ayırdıkları ödeneği de artırdıklarını ifade eden Erdoğan, çocuklarına bakamayan ailelere, ayni, nakdi yardım olarak 48.3 milyon YTL, yaşlıların bakımı için 79 milyon YTL ödenek ayrıldığını bildirdi.
Erdoğan, Halk Bankası'na aktarılan ödeneği 172 milyon YTL'ye yükseltiklerini, sosyal güvenliği olmayanların sağlık giderleri için ayırdıkları payı artırdıklarını anlattı.
En fazla payı, Milli Eğitim Bakanlığına ayırdıklarını dile getiren Erdoğan, 2007'de, KÖYDES ve BELDES projeleriyle suyu ve yolu olmayan köy ve beldelerin kalmayacağını söyledi.
Kendilerinden önce Türkiye'nin milli gelirinin 180 milyar dolar olduğunu belirten Erdoğan, bu gelirin üzerine 210 milyar dolar daha eklediklerini ifade etti.
CHP Grup Başkanvekili Ali Topuz, Başbakan Erdoğan'ın konuşmasında, ''Bırakın bu sermaye düşmanlığını'' diyerek partisine sataşmada bulunduğunu öne sürerek söz istedi.
TBMM Başkanı Bülent Arınç ise Başbakan Erdoğan'ın konuşmasında Genel Kurula hitap ettiğini belirterek Topuz'a söz vermedi.
Daha sonra 2007 yılı bütçe tasarısının maddelerine geçilmesi kabul edildi.
TBMM Başkanı Arınç, birleşimi, yarın saat 11.00'de toplanmak üzere kapattı.
Genel Kurulda, yarın Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, TBMM Başkanlığı, yüksek yargı, RTÜK, MİT Müsteşarlığı, MGK Genel Sekreterliği, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığının bütçeleri görüşülecek.

--------------------------

MALİYE BAKANI UNAKITAN
"BÜTÇE SEÇİM BÜTÇESİ DEĞİLDİR"

ANKARA (A.A) - TBMM Genel Kurulunda, 2007 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının görüşmelerine başlandı.
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, bütçeyi sunarken yaptığı konuşmada, 2007 bütçesinin seçim bütçesi değil, mali disipline uyan ve popülizme meydan vermeyen bir bütçe olduğunu söyledi.
2007 bütçesinin, Hükümetin hazırladığı 5. bütçe olduğuna işaret eden Unakıtan, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez 5. yıl bütçesi yapıldığını bildirdi.
Bütçelerin mali yönleri yanında ekonomik ve sosyal yönlerinin de olduğunu ifade eden Unakıtan, geleceğe ilişkin öngörüleri içeren bütçelerin, ekonomide geleceğe yönelik beklentilerin de izlerini taşıdığını söyledi.
Güçlü bütçelerin, güçlü ülkelerin işi olduğunu, bir bütçe ne kadar sağlam, öngörülebilir ve güvenilir ise ülkenin küresel ekonomi içindeki yerinin de o derece güçlü ve sağlam olduğunu vurgulayan Unakıtan, ''Küresel rekabet yarışında ülkemizin layık olduğu yere gelebilmesi, etkin kaynak kullanımı ve mali disipline bağlıdır. Çünkü rekabet gücü, insan kaynakları da dahil olmak üzere etkin bir kaynak kullanımı anlamına gelir'' diye konuştu.

-''BÜTÇE, MİLLETİN SIRTINDA YÜKTÜ''-

Unakıtan, bütçelerin iyi idare edilmesi zorunluluğuna dikkati çekerek, aksi halde bu durumun, ülke riskinin artmasına neden olacağını kaydetti.
''Kendilerinden önce iyi hazırlanmayan ve idare edilmeyen bütçeler yüzünden'' Türkiye'nin krizlere girdiğini, bedelini yüksek faiz olarak ödediğini ve ödemeye de devam ettiğini belirten Unakıtan, ''Yüksek bütçe açıkları ve kamu borç yükü, milletimize sıkıntılar yaşattı ve çok çile çektirdi. Toplanan vergiler, faizlere bile yetmedi'' dedi.
Unakıtan, iktidarlarından önce bütçenin, milletin sırtında ağır bir yük olduğunu da ifade etti.

-''FAKİRE, FUKARAYA SAHİP ÇIKAN BÜTÇE''-

Göreve geldiklerinde yüzde 14,6 düzeyinde olan bütçe açığının GSMH'ye oranının, bugün yüzde 1'lerin altına düştüğünü anımsatan Unakıtan, borç dinamiklerinde çok süratli iyileşmeler sağlandığını belirtti.
Unakıtan, Hükümetlerinden önce bütçe giderlerinin, daima hedeflenenin üstünde, bütçe gelirlerinin ise hedeflenenin altında gerçekleştiğini, bütçe açığı hedeflerinin tutmadığını söyledi.
Hükümetleri döneminde ise bütçe açıklarının daima öngörülerinden daha iyi gerçekleştiğini dile getiren Unakıtan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu bütçe de daha önce hazırladığımız bütçeler gibi istikrarın devamı, güvenilirliğin artırılması ve Türkiye'nin kalkınması için hazırlanmış bir bütçedir. Bu bütçe milletimizin refah düzeyinin daha da artırılması anlayışı üzerine hazırlanmış bir bütçedir. Fakire, fukaraya ve özürlüye sahip çıkan bir bütçedir. Ancak, seçim bütçesi asla değildir.''

-''NE ÇEKTİYSE, BU ZİHNİYETTEN ÇEKTİ''-

Bakan Unakıtan, hedeflerinin, gelişmiş ve güçlü bir Türkiye olduğunu ifade ederek, güçlü Türkiye'nin de güçlü bütçeye sahip olması gerektiğini söyledi.
''Bu bütçe, mali disipline riayet eden, popülizme meydan vermeyen bir bütçedir'' diyen Unakıtan, ''Türkiye bugüne kadar ne çektiyse, 'O ne verdiyse ben daha fazlasını veririm' diyen zihniyetten çekmiştir.  Bu anlayışa kesinlikle geçit vermeyen bir bütçedir'' dedi. 
Unakıtan, 2007 bütçesinin, mali disiplin anlayışı içinde hazırlandığını belirtti.

-''PETROL FİYATLARININ ARTMASI...''-

Unakıtan, dünya ekonomisinde görülen büyüme eğilimi sonucunda uluslararası likidite koşullarının, yükselen piyasalar lehine geliştiğini, yatırımcıların bu piyasalardaki yatırım araçlarına olan ilgisinin arttığını anlattı.
Dünyada petrol fiyatlarının, büyük ölçüde petrol ihraç eden ülkelerin alacakları arz yönlü kararlara bağlı olduğunu belirten Unakıtan, ''Elimizde olmayan sebeplerden dolayı petrol fiyatlarının artmasının, ekonomimizi de menfi olarak etkilemesi kaçınılmazdır'' dedi.
Unakıtan, dünya genelinde emtia fiyatlarındaki yükseliş eğilimi sonrasında enflasyonist baskıların, kendini göstermeye başladığını kaydetti.
Dünya piyasalarına yayılan aşırı likiditenin çekilmeye başlamasının etkisiyle, Mayıs ayının ortalarında yükselen piyasalardaki menkul kıymet fiyatlarında ve borsa fiyat endekslerinde ani düşüşler yaşandığını bildiren Unakıtan, şöyle devam etti:
''2007 yılı için, küresel ekonomide 2006'daki olumlu görünümün bir miktar tersine döneceğine dair işaretler vardır. Bundan sonraki dönemde küresel likidite koşullarının nasıl bir seyir izleyeceği konusu bütünüyle küresel büyüme sürecine bağlıdır. AB, Japonya ve Çin gibi ülkelerden gelmesi muhtemel yüksek büyüme hızları bu süreci doğrudan etkiler niteliktedir. Böyle bir gelişme, belli başlı ekonomilerin enflasyon ile mücadele amacıyla sıkı para politikası uygulamasına neden olabilecektir.''

-KÜRESEL EKONOMİDEKİ GELİŞMELER...-

Küresel piyasaların algılamaları ve risk öngörüsünün çok çabuk değişebildiğine işaret eden Unakıtan, küresel ekonomideki gelişmeleri çok yakından takip etmeleri gerektiğini belirtti.
Unakıtan, 2007'de ekonomik büyümenin, gelişmiş ekonomiler için yüzde 2,7, yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ekonomiler için yüzde 7,2 ve dünya ekonomisi için yüzde 4,9 seviyelerinde gerçekleşeceğinin tahmin edildiğini bildirdi.

-''TAVİZ VERMEYECEĞİZ''-

Türkiye'nin, sürekli istikrarın sağlandığı örnek bir ülke konumuna gelmesinin son derece elzem olduğunu dile getiren Unakıtan, toplumsal hayatın her alanında gerçekleştirdikleri yapısal reformların, istikrarın kalıcı hale getirilmesi doğrultusunda atılan önemli adımlar olduğunu belirtti.
İstikrarı, ''içindeyken değerinin çok fazla bilinmediği, ancak kaybedilince değeri anlaşılan bir kavram'' olarak tanımlayan Unakıtan, ''Onun için son 4 yıldır yaşadığımız istikrarın kıymetini bilelim ve onu gözümüz gibi koruyalım'' dedi.
Unakıtan, şunları kaydetti:
''İktidara geldiğimiz günden bugüne kadar yüce milletimizin desteği ile sağladığımız istikrar ortamının sürdürülebilir olduğunu memnuniyetle gözlemliyoruz. Bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da kararlılıkla uyguladığımız politikalarımızdan asla taviz vermeyeceğimizin altını çizmek istiyorum.
Türkiye ekonomisi, tarihinde ilk kez 19 çeyrek aralıksız büyüyerek yeni bir rekora daha imza atmıştır.
2006 yıl sonu itibariyle de yüzde 5'lik büyüme hedefini aşacağız. 2007 yılında büyümenin temel dinamikleri özel tüketim ve yatırım harcamaları olacaktır. Bu da gösteriyor ki üretim, istihdam ve ihracat artışlarıyla birlikte ülkemiz ekonomisi sağlam temeller üzerinde yoluna devam etmektedir. 2002'de 2 bin 598 dolar olan kişi başına gelir, 2007'de 5 bin 550 dolara ulaşacaktır. Bu, bir zenginleşmedir. Satın alma gücü paritesine göre ise kişi başına milli gelirimiz 2007 yılında 9 bin 662 dolar seviyesine ulaşacaktır. Bu rakamlar, milletimizin satın alma gücünün ve refah seviyesinin arttığını göstermektedir.''

-ENFLASYON-

Unakıtan, enflasyonun, tavizsiz sürdürülen mali disiplin sonucunda, 2002 yılı başındaki yüzde 73,2 seviyesinden tek haneli rakamlara indiğini anımsattı. Unakıtan, enflasyonda 2006 yılının ilk yedi ayında arz yönlü unsurlar ve dışsal koşullardan kaynaklanan bir artış eğilimi gözlendiğine işaret ederek, bu dönemde enflasyonu olumsuz yönde etkileyen diğer bir unsurun da ham petrol fiyatlarında, yılın ilk çeyreğinden itibaren gerçekleşen artışlar olduğunu söyledi.
Unakıtan, enflasyona karşı yürütülen kararlı politikaların devam edeceğini ifade ederek, ''Bunun, uzun ve zorlu bir süreç olduğu unutulmamalıdır. Alınan tedbirler ve son dönemde uluslararası likidite koşullarındaki olumlu seyir nedeniyle 2007 yılında enflasyondaki düşüş sürecinin devam etmesi beklenmektedir'' dedi.

-"OLUMSUZ TABLO, 2004'DEN İTİBAREN DÜZELMEYE BAŞLAMIŞTIR''-

Unakıtan, ülke ekonomisinde yapısal bir dönüşüm yaşandığını, tarım sektörü istihdamının toplam istihdamdaki payının, 2002'de yüzde 34,9 iken 2006 yılı Ağustos döneminde yüzde 29,2'ye gerilediğini anlattı.
     2001 yılında yaşanan kriz sonrasında istihdamda düşüş ve işsizlik oranında artışla ortaya çıkan olumsuz tablonun, 2004 yılından itibaren düzelmeye başladığını ifade eden Bakan Unakıtan, şöyle devam etti:
     ''Tarım dışındaki sektörlerde de istihdam artmakta ve işsizlik gerilemektedir. Yani tarımdan diğer sektörlere büyük bir kayma vardır. 2006 yılı Ağustos dönemi itibariyle toplam istihdam, geçen yılın aynı dönemine göre, Türkiye genelinde 441 bin kişi artış göstermiştir. 2005 yılı Ağustos döneminde yüzde 9,4 olan işsizlik oranı 2006 yılının aynı döneminde yüzde 9,1'e düşmüştür. Hükümet olarak istihdam imkânlarının artırılabilmesi için istihdamı daha esnek hale getireceğiz ve istihdam üzerindeki vergi yükünü düşüreceğiz.''
     Dış ticaret hacminin de 2006 yılının Ocak-Ekim döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 15,7 artışla 180,1 milyar dolara yükseldiğini, 2006 yıl sonu itibariyle dış ticaret hacminin 219,5 milyar dolara ulaşmasını beklediklerini bildiren Unakıtan, ''2007 yılı hedefimiz ise 244,7 milyar dolardır. 2006 yıl sonu ihracatımızın 84 milyar dolar, 2007 yılı ihracatımızın ise 95 milyar dolar olmasını bekliyoruz. İthalatın da 2006 yılı sonunda 135,5 milyar dolar, 2007 yılı sonunda ise 149,7 milyar dolar olmasını bekliyoruz'' dedi.
    
     -''CARİ AÇIĞIN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ ÖNEMLİ''-
    
     Unakıtan, cari açığın Ocak-Ekim döneminde 28 milyar dolar düzeyinde gerçekleştiğini vurgulayarak, şunları söyledi:
     ''Enerjinin toplam faturası, Ocak-Ekim döneminde 23,4 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. 2006 yılı sonunda enerji faturasının Türkiye'ye maliyetinin 28 milyar dolar olacağını düşünecek olursak, enerjideki fiyat artışlarının, cari açığı ne kadar etkilediği görülmektedir.
     Ancak bu noktada unutmamamız gereken en önemli husus, cari açığın sürdürülebilirliğinin, rakamsal büyüklüğünden çok daha fazla önem taşıdığıdır. Makro ekonomik temellerdeki sağlamlaşma, mali ve parasal disiplin ile enflasyonla mücadeledeki kararlılığın sürdürülmesi ve popülist politikalardan uzak durulması, cari açığın sürdürülebilirliğini artırmıştır. Ayrıca dışsal şoklar karşısında bir emniyet sübabı görevini yerine getiren dalgalı kur rejimi, Mayıs ayında yaşanan dalgalanmaya rağmen, sermaye çıkışlarını yeni girişlerle dengelemiştir. Bu ise artan güvenin ve ileriye dönük bekleyişlerin olumlu yönde geliştiğinin önemli bir göstergesidir.
     Cari açığın sürdürülebilmesinde ve risk olarak algılanmamasında finansman kalitesi de çok büyük öneme sahiptir. Cari açığın finansmanında geçmiş dönemlerde önemli bir paya sahip olan kısa vadeli portföy yatırımları, giderek azalarak yerini doğrudan yatırımlar ile büyük bir bölümü özel sektörce sağlanan uzun vadeli kredilere bırakmıştır. Ocak-Ekim döneminde 15,8 milyar dolar doğrudan yatırım girişi ile 37,3 milyar dolar uzun vadeli kredi kullanımı, ülkemizde cari açığın sağlıklı ve kalıcı bir finansman yapısına sahip olduğunu göstermektedir.''
     Ekim itibariyle 10 aylık dönemde Türkiye'ye giren doğrudan yabancı sermaye miktarının 15.8 milyar dolar olduğunu, yıllık bazda ise bu rakamın 20 milyar dolar olduğunu belirten Unakıtan, şöyle devam etti:
     ''Eskiden ortalama 1 milyar dolar civarında... Bu yabancı sermaye bize niye gelmiyor' diye gazetelerde çarşaf çarşaf haberler çıkardı. Çünkü Türkiye'nin hali, yabancı sermaye için uygun değildi. Şimdi nereden nereye geldi. 1 milyar dolar nere, 20 milyar dolar nere... Aramızdaki fark bu işte. Yabancı sermeye, o ülkenin ekonomisine katkı sağlıyor. Bu konuda bağırmaya çağırmaya gerek yok. Yabancı sermaye niye geliyor? Çünkü ülkede ekonomi düzelmiş, istikrar sağlanmış. Açıkça söylüyorum; cari açığın en büyük ilacı, doğrudan yabancı sermaye girişidir. Sıcak para girişi de giderek azalıyor.
     Cari açığı düşürmek için de hükümetimiz gerekli tedbirleri almak için çalışıyor. İstihdam üzerinde verginin azaltılması için de bir takım tedbirler alıyoruz. Yabancıların gelip Türkiye'den villa almasından, fabrika almasından çekinmemek lazım. Nitekim gidip İspanya'da 2000 tane aldılar. Bu yabancılar aldıkları evleri, fabrikaları götürürken sırtlarına koyup götürecek değiller ya! Buralarda da ev almaları, ülke ekonomisi için çok faydalıdır. Bir kere her sene buraya gelmek zorundalar. Yiyeceğe, içeceğe, giyeceğe para harcayacaklar.''
    
     -ÇALIŞAN VE EMEKLİLERİN MAAŞLARI-
    
     Kamu borç stokunun makroekonomik istikrar açısından kırılganlık oluşturmayacak seviyelere çekilmesinin temel önceliklerinden olduğunu vurgulayan Bakan Unakıtan, 2001'de yaşanan krizin ardından yüzde 90,4 olan kamu net borç stokunun GSMH'ya oranının 2006 yılı sonunda yüzde 49,6'ya düşmesini beklediklerini bildirdi.
     Çalışan ve emeklilerin maaşları konusunda yıllar itibariyle de kıyaslama yapan Unakıtan, sözlerini şöyle sürdürdü:
     ''En düşük memur maaşı 2002 Aralık ayında 392 YTL iken 2006 Kasım ayında 765 YTL'ye çıkmış, artış yüzde 95,2 olmuştur. Net asgari ücret 2002 Aralık ayında 184 YTL iken 2006 Kasım ayında 380 YTL'ye çıkmış, artış yüzde 106,5 olmuştur. En düşük SSK emekli aylığı 2002 Aralık ayında 257 YTL iken 2006 Kasım ayında 477 YTL'ye çıkmış, artış yüzde 85,6 olmuştur. En düşük Bağ-Kur esnaf emekli aylığı 2002 Aralık ayında 136 YTL iken 2006 Kasım ayında 349 YTL'ye çıkmış, artış yüzde 156,9 olmuştur. En düşük Bağ-Kur çiftçi emekli aylığı 2002 Aralık ayında 69 YTL iken 2006 Kasım ayında 232 YTL'ye çıkmış, artış yüzde 235,8 olmuştur. En düşük memur emekli aylığı 2002 Aralık ayında 357 YTL iken 2006 Kasım ayında 620 YTL'ye çıkmış, artış yüzde 74 olmuştur. 65 yaş aylığı 2002 Aralık ayında 24 YTL iken 2006 Kasım ayında 69 YTL'ye çıkmış, artış yüzde 183,2 olmuştur. Muhtar aylığı 2002 Aralık ayında 97 YTL iken 2006 Kasım ayında 267 YTL'ye çıkmış, artış yüzde 174,1 olmuştur.
     Bu oranlar ve rakamlar; çalışan, emekli ve diğer dar gelirli vatandaşlarımızın durumlarının 2002 yılına göre iyileştiğini, gelirlerinde reel artışlar olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Önümüzdeki dönemlerde de bütçe imkanları ölçüsünde dar gelirli vatandaşlarımızın durumunu daha da iyileştirmek, temel önceliklerimiz arasında yer almaya devam edecektir.''
    
     -''BÜTÇEDE EN YÜKSEK PAY, EĞİTİME''-
    
     ''Bütçeden en yüksek payı eğitime ayırmak, bizim iktidarımıza nasip oldu. Çünkü eğitimi eksik bırakan her türlü yetersizliğin, ülkemizin kalkınmasına sekte vuracağını biliyoruz'' diyen Bakan Unakıtan, ''Hükümete geldiğimizden beri 100 bin derslik inşa ettik ve çocuklarımızın hizmetine sunduk. Okullarımıza 406 bin yeni bilgisayar gönderdik. Bütün okullarımıza yakında internet erişim imkânı sağlamış olacağız. 2003-2004 eğitim-öğretim yılında başlayan uygulama kapsamında bugüne kadar toplam 411 milyon kitap dağıtımı yaptık'' dedi.
    
     -SOSYAL YARDIMLAR-
    
     Bakan Unakıtan, Hükümet olarak politikalarının temelini vatandaşların mutluluğunun oluşturduğunu, bu nedenle ekonomi politikalarını oluştururken, eşzamanlı sosyal politikalar geliştirmeyi de ihmal etmediklerini söyledi.
     Bu amaçla ihtiyaç sahibi vatandaşların yüklerini hafifletmek için bazı sosyal yardım uygulamalarının da başlatıldığını anlatan Kemal Unatıkan, ''Bütçeye herhangi bir yük getirmeksizin üretilen kaynaklar çerçevesinde sağlanan bu yardımlar, zor durumdaki vatandaşlarımızın acil ihtiyaçlarının giderilmesinde önemli katkılar sağlamıştır. Hükümetimiz, vatandaşlarımıza Sosyal Yardımlaşmayı ve Dayanışmayı Teşvik Fonu ve benzeri kuruluşlar aracılığıyla ayni ve nakdi yardımlar yapmaya devam etmektedir. Bugüne kadar yapılan bu yardımların tutarı 3 milyar YTL'yi aşmıştır'' dedi.
    
     -ÇİFTÇİ DESTEKLERİ-
    
     Çiftçilere yapılan desteklerle ilgili bilgi veren Unakıtan, şunları söyledi:
     ''Hükümetimiz döneminde çiftçilerimize doğrudan gelir desteği, mazot desteği, gübre desteği, hububat prim desteği gibi önemli destekler sağlanmış; ayrıca çiftçi borçları ile sulama borçları yeniden yapılandırılmıştır. 2002 yılında yapılan toplam tarımsal destek ödemesi 1,868 milyar YTL iken, 2007 yılında yapacağımız toplam destek miktarı 5 milyar YTL'yi aşmış durumdadır. 2,8 milyar YTL'si doğrudan gelir desteği, 1,5 milyar YTL'si ürün desteği ve 660 milyon YTL'si hayvancılık olmak üzere 2006 yılında yaptığımız toplam tarımsal destek ödemesi 5 milyar YTL'ye ulaşmıştır.
     2007 yılında ise 1,9 milyar YTL'si doğrudan gelir desteği, 492 milyon YTL'si mazot, 363 milyon YTL'si gübre, 1,7 milyar YTL'si ürün desteği ve 710 milyon YTL'si hayvancılık olmak üzere çiftçimize vereceğimiz toplam destek tutarı 5 milyar 250 milyon YTL'yi bulmuştur.
     Göreve geldiğimizden bu yana tarım kredilerine uygulanan faiz oranları yüzde 59'lardan ortalama yüzde 17,5'e çekilmiş; tarımsal sulamadan kaynaklanan elektrik borçları, faiz yükü düşürülerek yeniden yapılandırılmıştır. Çiftçilerimizin kredi borcu yarıya indirilirken, kalan borçları uygun koşullarda vadelendirilmiştir. 2,7 milyar YTL'lik borç faizi ise silinmiştir.''

     -"BÜTÇEMİZ DENKTİR, BUNU MÜJDELEMEK İSTERİM"-

     Bakan Unakıtan, 2007 bütçesinin Genel Kurulda sunumunu yaptı. Esnaf ve sanatkarların desteklenmesi amacıyla kredi miktarının artırıldığını belirten Unakıtan, faiz oranlarının düşürülmesine de öncelik verildiğini belirtti.
     2002 yılında yaklaşık 154 milyon YTL olan yıllık kredi hacminin, 2006 yılı sonu itibariyle yıl bazında 2,5 milyar YTL'ye ulaştığını kaydeden Unakıtan, 2002 yılında yüzde 47 olan faiz oranının, 2006 yılında ise yüzde 13'e kadar gerilediğini bildirdi.
     KOBİ'lere verilen desteklere de dikkati çeken Unakıtan, KOBİ'lere 2002 yılı itibariyle 7,3 milyon YTL tutarında olan desteğin AK Parti Hükümeti döneminde 350 milyon YTL'ye ulaştığını vurguladı.
    
     -AR-GE ÇALIŞMALARI...-
    
     Bakan Unakıtan, çağdaş dünyanın gereği olan bilgiye dayalı üretim, yönetim ve eğitim anlayışının, gelişmiş ülkelerde geçerli olan hayati unsurlar olduğunu ifade etti.
     Bir ülkenin, ürettiği bilgi, geliştirdiği teknoloji ve bulduğu yenilikler ölçüsünde dünyada söz sahibi olacağını söyleyen Unakıtan, ''Bugün geldiğimiz noktada, araştırma projelerine Cumhuriyet tarihinin en büyük kaynağını ayırma onuru, Hükümetimizin olmuştur'' dedi.
     Kemal Unakıtan, 2005 yılı sabit fiyatlarıyla, 2002 yılında araştırma projelerine yapılan toplam kamusal desteğin sadece 277,3 milyon YTL iken, 2003 yılında bu rakamın 543 milyon YTL'ye, 2004 yılında 560 milyon YTL'ye, 2005 yılında ise 1 milyar 100 milyon YTL'ye yükseldiğini kaydetti.
     2006 yılında ise araştırma projelerine ayrılan kaynak tutarının 1 milyar 281 milyon YTL düzeyinde olduğunu bildiren Unakıtan, şöyle devam etti:
     ''2010 yılına kadar ar-ge harcamaları bakımından gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşmak, temel hedefimizdir. Bu amaçla 2007 yılında öngörülen kaynak miktarı, 2006 yılındaki kaynak tutarını da aşmış olacaktır.
     Bilgi toplumu olma yolundaki kararlılığını ortaya koyan Hükümetimiz, aktarılan bu kaynaklar sayesinde yapılacak olan araştırmalara başta nanoteknoloji olmak üzere hayati derecede önem vermektedir. Zira, bilim ve teknolojisini, kendisi geliştiremeyen bir ülkenin katma değerini sürekli olarak artırması imkanı bulunmamaktadır. Bu bağlamda, inovasyon (gelişme) politikalarımızı tespit edeceğiz ve ar-ge faaliyetlerinin yeni ürünlerin ortaya çıkarılmasındaki katkısını artıracağız.''
     Maliye Bakanı Unakıtan, ''İnovasyon, bir ülkede rekabet gücünü, yaşam kalitesi ve refah düzeyini artıran en önemli faktördür. Bugün, doğru inovasyon politikaları sayesinde işsizlik, gelir dağılımındaki eşitsizlik ve bölgesel dengesizlikler gibi önemli ekonomik ve toplumsal sorunların çözümünün mümkün olduğu bilinmektedir. Bu nedenle, inovasyon politikasının ekonomik ve sosyal kalkınma politikalarımızın merkezine oturtulmasını teşvik edeceğiz. Bunun için de inovasyon politikalarımızı acilen şekillendirip, toplumsal mutabakatla uygulamaya koyacağız'' diye konuştu.
    
     -KARA VE HAVAYOLLARI-
    
     Trafik yoğunluğundan dolayı kapasitenin artırılması için 2002 yılı sonu itibariyle bölünmüş yol yapım çalışmalarına başlandığını anımsatan Unakıtan, 2003 yılı öncesinde ülkemizde 3 bin 859 kilometre devlet yolu, 467 kilometre il yolu ve bin 775 kilometre de otoyol olmak üzere toplam 6.101 km bölünmüş yol bulunduğunu, 2003 yılı başından beri 8 bin kilometre yol güzergahında çalışma yapıldığını, ekim ayı itibariyle otoyollar dahil 12 bin 666 kilometre bölünmüş yolun hizmete sunulduğunu bildirdi.
     Unakıtan, geçmiş yıllarda devlet ve il yollarında yılda ortalama 7 bin kilometre asfalt yenileme çalışması yapılırken, 2003 yılında 9 bin 390 kilometre, 2004 yılında 14 bin kilometre, 2005 yılında 15 bin 986 kilometre, 2006 yılının ilk on ayında 15 bin 343 kilometre asfalt yenileme çalışmasının tamamlandığını, 2007 yılında ise bin 500 kilometre bölünmüş yol ve 300 kilometre tek yolun sathi kaplama seviyesinde bitirilmesinin hedeflendiğini bildirdi.
     Bölgesel Havacılık Projesi ile de özel sektörün önündeki engellerin kaldırıldığını vurgulayan Unakıtan, ''Sivil havacılık sektörü adeta şaha kalkmış ve ciddi bir atılım yapmıştır'' dedi.
     2002 yılında iç hat yolcu trafiği 8 milyon 500 bin iken bu sayının 2005 yılında yüzde 139 artışla 20 milyon 500 bin yolcuya ulaştığını kaydeden Unakıtan, sivil hava ulaşımında 2015 yılı için öngörülen yolcu trafiği hedeflerine 10 yıl öncesinden ulaşıldığını ifade etti.
     2002 yılında 150 olan hava aracı sayısının, bugün 261'e ulaştığını bildiren Unakıtan, 2002 yılında uçak, yolcu ve kargo trafiği 8 havaalanına yoğunlaşmışken, 2006 yılında 38 havaalanına yayıldığını söyledi.
     ''Sivil havacılık sektörü; dünyada ortalama yüzde 5 büyürken, ülkemizde bu oran yüzde 30 olmuştur'' diyen Unakıtan, yıllarca hava taşımacılığında etkin kullanılamayan, Tokat, Uşak, Adıyaman, Siirt, Kahramanmaraş gibi çok sayıda havaalanının, sivil hava trafiğine açılarak ülke ekonomisine kazandırıldığını ifade etti.
     2002 yılında mevcut havaalanlarının yüzde 50 kapasiteyle kullanılırken, bugün yüzde 82 kapasite kullanımına ulaşıldığını bildiren Unakıtan, bu gelişmeler sonucunda; binlerce kişiye iş imkanı sağlandığını belirtti.
    
     -''BU BİR REKORDUR...''-
    
     Baraj açılışlarında bir rekor kırıldığını ifade eden Unakıtan, 94 baraj ve gölet açıldığını kaydetti. Açılan tesisler ile 518 bin hektar arazinin sulu tarıma kavuşturulduğunu belirten Unakıtan, su sıkıntısı çeken 15 şehirdeki 10 milyon kişiye, kaliteli içme suyu temin edildiğine dikkati çekti.
     Yarım asırdır hayali kurulan, ama bir türlü hayata geçirilemeyen Ilısu ve Yusufeli barajları ve hidroelektrik santralleri ile Bağbaşı Barajı ve Mavi Tünel gibi dev projelere başlanıldığını ifade eden Unakıtan, göletlerin balıkçılığa açılmasıyla, yılda 34 bin ton üretim, milli ekonomiye 166 milyon YTL katkı ve 1875 kişiye istihdam sağlandığını kaydetti.
     Köy-Des Projesi kapsamında ilk kez 2005 yılında bu amaçla il özel idareleri ile köylere hizmet götürme birliklerine 201 milyon YTL kaynak aktarıldığını belirten Unakıtan, 2006 yılı bütçemizde bu rakamın 2 milyar YTL'ye çıkarıldığını, bu ödeneklerin suyu ve yolu olmayan köylerimizin hizmetlerinde kullanıldığını söyledi.
     Köy-Des projesi kapsamında 2006 yılının ilk 10 ayında 18 bin 492 kilometre köy yolunun asfaltlandığını, 12 bin 840 kilometre köy yolunun stabilize malzemeyle kaplandığını, 1754 kilometre yolun onarımının yapıldığını, bunlara ilaveten 4 bin 251 köprü ve sanat yapısı inşa edildiğini kaydeden Unakıtan, ''1923'den 2005'e kadar köy yollarından asfaltlanan toplam miktar, 93 bin 109 kilometredir. Yani bu demektir ki 82 yılda yapılan toplam köy yolu asfaltının yüzde 20'sini, 2006 yılının ilk 10 ayında yaptık. Yıl sonuna kadar hedefimiz; 19 bin kilometredir. Bu bir rekordur. Bu rakamlar da gösteriyor ki Cumhuriyet tarihinde köylere yönelik olarak ayrılan en büyük kaynak, 2006 yılında gerçekleştirilmiştir.''
    
     -''BİZİMKİ ANLAT ANLAT BİTMİYOR...''-
    
     Bu yılın ilk 10 ayında 857 köy veya yerleşim yerinin kanalizasyonunun tamamlandığını, yıl sonuna kadar 1197 köy veya yerleşim yerinin kanalizasyonunun tamamlanmış olacağına dikkati çeken Unakıtan, ''Şehirlerimizde yaşayan vatandaşlarımız hangi altyapı hizmetlerinden yararlanıyorsa, köylümüz de aynısına sahip olacaktır. Bu, köylümüzün en tabii hakkıdır. 2007 yılında da Köy-Des Projesi için 2 milyar YTL ödenek ayrılmıştır. Böylece 2007 yılında projenin amaçları doğrultusunda çalışmalar devam edecek, su ve yolu olmayan köy kalmayacaktır'' diye konuştu.
     2007 yılı bütçesinde ilk defa nüfusu 10 binin altında olan belediyelerin su ve yol ihtiyacı için Bel-Des Projesi kapsamında 300 milyon YTL ödenek öngörüldüğünü kaydeden Unakıtan, bu ödeneğin, maddi durumu yetersiz belediyelerin acil içme suyu ve yol işlerinin yapılması için kullanılacağını bildirdi.
     TBMM Başkanı Bülent Arınç, süresinin uzadığını hatırlatarak, Maliye Bakanı Unakıtan'ı, konuşmasını kısa tutması için uyardı. Bunun üzerine Bakan Unakıtan da ''Anlatmadıklarımız, zaman darlığından değil, Hükümetimizin icraatlarının çokluğundan. Bundan önceki hükümetler gelmişler, birer saatte anlatmışlar. Çünkü o kadar iş yapmışlar. Bizimkisi anlat anlat bitmiyor'' dedi.
     Toplu Konut İdaresince Planlı Kentleşme ve Konut Üretimi programı kapsamında konut seferberliği başlatıldığına değinen Unakıtan, 2003-2006 döneminde toplam 542 şantiyede 203 bin konut sayısına ulaşıldığını, bu kapsamda alt gelir grubu ve yoksullara yönelik 65 bin konut üretildiğini anlattı.
     Cumhuriyet tarihinde ilk defa bu kadar kapsamlı olarak 110 belediye ile gecekondu dönüşüm protokolleri imzalandığını, 60 belediyeyle 70 bin konutluk uygulama başlatıldığını belirten Unakıtan, Tarımköy Projesi kapsamında 6 bin 500 konut projelendirildiğini, 13 köyde 1726 konut inşası başlatıldığını söyledi.
     Unakıtan, 250 lise, ilköğretim ve anaokulu ile 33 spor salonu, 33 kütüphane, 148 ticaret merkezi, 7 hastane, 35 sağlık ocağı ve 124 ibadethanenin ihalelerinin gerçekleştirildiğini, büyük kısmının inşasına başlandığını bildirdi.
    
     -''NE SÖYLEDİYSEK, DAHA İYİSİNİ YAPTIK''
    
     Maliye Bakanı Unakıtan, 1985 yılından 2002 yılına kadar 18 yıl süresince toplam 8 milyar dolar düzeyinde özelleştirme uygulaması yapılmışken, 2003 yılından 2006 yılı Eylül ayına kadar 17,7 milyar dolar seviyesinde uygulama gerçekleştirildiğini söyledi.
     Bütçe açığının GSMH'ya oranının 2004'te yüzde 7,1 iken 2005'te yüzde 1,7'ye düştüğünü belirten Unakıtan, faiz dışı fazlanın GSMH'ya oranının ise 2005'te yüzde 7,7 olarak gerçekleştiğini kaydetti.
     ''Bizim dönemimizde hep hedefler tutturulmuştur'' diyen Bakan Unakıtan, ''Bütçe açığında ne söylemişsek, o yapılmıştır. Ne söylediysek, daha iyisini yaptık. Bütçe açığında 2005 yılında tutturduğumuz rakam itibariyle, pek çok AB ülkesinden daha iyi durumdayız. Maastricht Kriterlerinde bu oran yüzde 3, oysa biz 1.7'ye düşürmüşüz. Bu ülke, hiç denk bütçe gördü mü? Şimdi 2006 Kasım sonuçlarına göre bütçemiz denktir, bunu müjdelemek isterim. Mali disiplin ne demekmiş herkes gördü. İşte rakamlar'' diye konuştu.
     2007 yılı hedeflerine de değinen Unakıtan, ''Sağlanan ekonomik ve siyasi istikrarın sürdürülmesi ana hedefi çerçevesinde belirlenen 2007 yılı makroekonomik büyüklükleri şu şekildedir; GSMH 1,4 milyar YTL, GSMH büyüme hızı yüzde 5, GSMH deflatör yüzde 7, TÜFE yıl sonu yüzde 4, ihracat 95 milyar dolar, ithalat 149,7 milyar dolar'' dedi.

-"KARARLILIK SONUCU, HEDEFLERE ULAŞILDI''-

Unakıtan, 2007 yılı merkezi yönetim bütçesinin, kamu borç stokundaki düşüş eğilimini devam ettirecek düzeyde bir faiz dışı fazla hedefine uygun olarak hazırlandığını belirtti.
     Unakıtan, 2007 bütçesinde; bütçe giderlerinin 205, gelirlerinin 188.2, bütçe açığının 16.8, faiz dışı fazlanın 36.1 milyar YTL olarak öngörüldüğünü kaydederek, bütçede yer alan ödeneklerin, Hükümetin temel önceliklerine ve kamu hizmetlerinin gereklerine uygun olarak belirlendiğine işaret etti.
    
     -MEMUR AYLIKLARI-
    
     2007 yılında memur aylıklarında, düşük maaş alana daha yüksek, yüksek maaş alana ise daha düşük oranda yansıyacak şekilde bütçe imkanları ve enflasyon hedefleri dikkate alınmak suretiyle artış yapılacağını bildiren Unakıtan, memura 2006 yılında verilen zamlara ilaveten Temmuz ayından itibaren enflasyon farkı olarak yüzde 2.32 oranında zam yapıldığını hatırlattı.
     2006 yılının ikinci altı aylık döneminde enflasyonun yüzde 2.5'i aşması halinde 2007 yılı Ocak ayında da enflasyonu telafi edecek bir artış oranının memur aylık ve ücretlerine yansıtılacağını ifade eden Unakıtan, 2007 yılı Ocak ve Temmuz aylarında düşük maaş alan memurlara yüzde 4 artı yüzde 4, yüksek maaş alan memurlara yüzde 3 artı yüzde 3 oranlarında maaş artışı sağlanacağını belirtti.
     Unakıtan, ''2006 yılında olduğu gibi 2007 yılında da enflasyonun, vereceğimiz zamların üzerinde gerçekleşmesi halinde enflasyon farkları aynı şekilde memurlarımızın aylıklarına yansıtılacaktır. 2006 yılı Temmuz ayında aile yardımı ödeneği dahil en düşük dereceli memurun 748 YTL olan net maaşı, yüzde 13.2 oranında artarak, 2007 yılı Temmuz ayında 847 YTL'ye yükselecektir'' dedi.
     Memur emeklilerine Ocak ve Temmuz aylarında yapılan zamlara ilave olarak, ayrıca Temmuz ayından geçerli olmak üzere yüzde 2.32 oranında enflasyon zammı verildiğini kaydeden Unakıtan, 2007 yılı Ocak ayında memur emekli aylıklarının da memurlara yapılacak artış kadar artırılacağını; böylece, bugüne kadar olduğu gibi 2007 yılında da emeklilerin enflasyon karşısında alım güçlerinin korumasının sağlanacağını söyledi.
    
     -VERGİ SİSTEMİ-
    
     Unakıtan, dünyadaki gelişmelere paralel olarak Kurumlar Vergisi oranının yüzde 30'dan yüzde 20'ye indirildiğini, böylece tüzel kişiler üzerindeki vergi yükünün yüzde 65'lerden yüzde 35'lere indirildiğini ve yeni yasayla transfer fiyatlandırması, kontrol edilen yabancı şirket gibi yeni hükümler getirilerek, vergi kayıp ve kaçakları ile daha etkin mücadelenin hedeflendiğini söyledi.
     Benzer şekilde Gelir Vergisi Kanununda yapılan değişiklikle oranların yeniden düzenlendiğini, gelir vergisindeki iki tarifenin birleştirildiğini, dilim sayısının azaltıldığını ve üst dilime ilişkin oranın yüzde 40'tan yüzde 35'e indirildiğini kaydeden Unakıtan, bu düzenlemeyle Gelir Vergisi mükellefleri üzerindeki vergi yükünün de önemli ölçüde azaltıldığına işaret etti.
     Unakıtan, Gelir Vergisi Kanununun sadeleştirilerek yeniden yazılma çalışmalarının sürdüğünü; Kurumlar Vergisi Kanununda olduğu gibi Gelir Vergisi Kanununda da vergi kayıp ve kaçaklarının azaltıldığı, vergi yükünün düşürüldüğü, geniş tabanlı bir vergi sistemine yer verilmesinin hedeflendiğini belirtti.
    
     -''TÜRKİYE VERGİ YÜKÜNDE 7 BASAMAK GERİLEYECEK''-
    
     2008 yılından itibaren ücretlilere vergi iadesi yerine, asgari ücretin en az yarısını vergi dışı bırakan, ücretlinin medeni ve ailevi durumunu dikkate alan asgari geçim indirimi uygulaması başlatacaklarını ifade eden Unakıtan, ''Bu uygulama, istihdam üzerindeki vergi yükünü önemli ölçüde azaltacak ve Türkiye istihdam üzerindeki vergi yükleri sıralamasında OECD ülkeleri arasında 7 basamak gerileyecektir'' dedi.
     Ekonomide güven ortamını sağlayacak vergi düzenlemeleri yapıldığını, uzlaşma ortamının oluşturulması için mükelleflerle idare arasındaki ihtilafları çözmek ve yıllardan beri birikmiş borç tutarını tahsil edilebilir hale getirmek için Vergi Barışı uygulamasının hayata geçirildiğini hatırlatan Unakıtan, ''Bu yolla güven ve istikrar ortamının oluşması sağlanmış ve kamunun da finansmanı için önemli tutarda öz kaynak elde edilmiştir. Vergi barışından 4.7 milyar YTL devletin kasasına girmiştir'' dedi.
     Vergi mükelleflerine sunulan hizmetin kalitesini artırmak amacıyla vergi beyannameleri ile eklerinin internet üzerinden alınmasını sağlayan e-beyanname uygulamasının kendi döneminde başlatılan örnek uygulamalardan biri olduğunu belirten Unakıtan, bu şekilde verilen beyannamenin 40 milyonu aştığını bildirdi.
     Unakıtan, artık vergi dairelerinin önünde vatandaşların kuyruklar oluşturmadığını, tek tuşa basarak hem beyannamelerini verdiklerini hem de ödeme yaptıklarını söyledi.
    
     -170 BİN KİŞİ KAYIT İÇİNE ALINDI-
    
     Unakıtan, 4 yılda vergi mükellefi sayısının 330 bin kişi artırıldığını bildirerek, vergi dairelerine hiç uğramayan 170 bin kişinin de maliye teftiş uzmanlarınca tespit edilip, kayıt altına alındığını söyledi.
     AB ve OECD ülkelerinde, Türkiye'den farklı olarak sosyal güvenlik primlerinin de dolaysız vergilerle birlikte değerlendirmeye tabi tutulduğuna işaret eden Unakıtan, şöyle devam etti:
     ''Ülkemizdeki vergi rakamlarının OECD ve AB ülkeleriyle sağlıklı bir şekilde kıyaslamasının yapılabilmesi için sosyal güvenlik primlerini de hesaplamalara dahil etmemiz gerekmektedir. Bu çerçevede, 2007 yılı için sosyal güvenlik primleri dahil ve iadeler hariç tutulmak üzere toplam vergi gelirlerinin iç dağılımına bakıldığında, dolaysız vergilerin payı yüzde 49, mal ve hizmetler üzerinden alınan dolaylı vergilerin payı ise yüzde 51 olacaktır. Öte yandan, bütün OECD ülkeleri ortalamasında ise dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı 2000 yılında yüzde 31,6 iken 2005 yılında yüzde 33 seviyesine ulaşmıştır. Aynı şekilde, OECD Avrupa ülkeleri ortalamasında ise bu oran, 2000 yılında yüzde 31.9 iken 2005 yılında yüzde 33'ler düzeyindedir.''
    
     -''ANLAYIŞIMIZDA BİR DEĞİŞİKLİK YOK''-
    
     Maliye politikalarında temel önceliğin mali disiplini sağlayarak borç stokunu makul seviyeye indirmek ve makro ekonomik istikrarı koruyacak faiz dışı fazlayı vermek olduğunu, tüm bütçe konuşmalarında üzerine basa basa ifade ettiğini vurgulayan Unakıtan, bu anlayışlarında bir değişiklik olmadığını belirtti. Unakıtan, şunları kaydetti:
     ''Türkiye'de bir iktidar ilk defa seçime giderken seçim bütçesi yapmıyor. Milletin refahını nazarı itibara alıyor. 2007 yılı bütçesi, bir seçim bütçesi değildir. İstikrar, büyüme ve refahın artırılmasını dikkate alan bir bütçedir. Sosyal devlet anlayışını benimseyen bir bütçedir. İktidarımız döneminde uygulanan mali disiplin anlayışı ve politikalardaki kararlılık sonucu, hedeflere ulaşıldı. 2007 yılı bütçesi, ülke ihtiyaçlarına ve gerçeklerine uygun olarak hazırlanmış ve huzurunuza getirilmiştir. Bu bütçe, şeffaf, samimi ve gerçekçidir.''
     Cumhuriyetin kurucusu Atatürk'ün,''Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa, husule gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda sönerler'' sözünü hatırlatan Unakıtan, ''Bu, Büyük Atatürk'ün ve Türk milletinin bize verdiği bir görevdir. Bu hedefe kararlı ve disiplinli adımlarla ulaşacağız'' dedi.
     CHP'liler, 1 saat 32 dakika süren konuşması sırasında, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'a zaman zaman laf attı.

-------------------------

CHP GENEL BAŞKANI BAYKAL:
''ENFLASYONLA MÜCADELEDE İHMAL YOK, TIKANIKLIK VAR"

ANKARA (A.A) - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Türkiye'nin bir açmaza girdiğini, daha çok dışa bağımlı, cari açık veren, cari açığı sıcak para ve borçla karşılamaya çalışan bir ekonomik yapıya sürüklendiğini söyledi.
     Baykal, TBMM Genel Kurulunda, 2007 bütçesi üzerinde partisinin görüşlerini dile getirirken, bütçenin, AK Parti iktidarının 5. bütçesi olduğuna işaret etti.
     AK Parti Hükümetinin de uyguladığı istikrar programının 7. yılının geride bırakıldığını ifade eden Baykal, enflasyonla mücadelede çarpıcı sonuçlar alındığını söyledi.
     Baykal, enflasyonun 1 yıl içinde 2002'de yüzde 70'lerden yüzde 30'lara indirildiğini, son 4 yılda ise yüzde 30'lardan yüzde 10'lara çekildiğini anlattı. Baykal, enflasyonun artık kolayca düşürülebilir olmaktan çıktığını, son 5 yılda bir önceki yıla göre daha düşük çıkan enflasyonun, bu yıl 2005'ten daha yüksek gerçekleştiğini belirtti.
     Türkiye'nin enflasyonla mücadelesinde ihmal olmadığını, ancak yeni bir tıkanıklık içine girildiğini kaydeden Baykal, enflasyonu belirleyen en temel unsurun, kur politikası olduğunu ifade etti. Baykal, kurun ise enflasyon ve cari açık arasında tersine çalışan bir ilişkinin dayanak noktası haline geldiğini, bu açmazın aşılması gerektiğini dile getirdi.
    
     -DIŞ TİCARET AÇIĞI-
    
     İhracat rakamlarının arttığını, ancak bunun kimseyi yanıltmaması gerektiğini belirten Baykal, 2002'de dış ticaret açığı 14 milyar dolarken, bugün 52,5 milyar dolara çıktığını, 1,5 milyar dolar olan cari açığın ise 34 milyar dolar olduğunu bildirdi.
     Baykal, 1 birimlik milli gelir artışı için geçmişe göre daha fazla cari açık verilmesi gerektiğini vurgulayarak, bu yılın ilk 9 ayında Türkiye'nin milli geliri 27,2 milyar dolar artarken, cari açığın 25,5 milyar dolar olduğunu söyledi. Baykal, milli gelirin her 100 dolarlık büyümesi için 94 dolarlık cari açık verilmesi gerektiğini ifade etti.
     Baykal, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ın, ''döviz geliri olmayanların, dövizle yatırım yapmaması'' uyarısının,, Türkiye'deki kurun istikrarının garanti edilemeyeceği anlamına geldiğini kaydetti.
     Türkiye'de ihracatın ithalatı karşılama oranının 2002'de yüzde 69,9 iken, 2006'da yüzde 60,4 olduğunu belirten Baykal, Türkiye'nin bir açmaza girdiğini, daha çok dışa bağımlı, cari açık veren, cari açığı sıcak para ve borçla karşılamaya çalışan bir ekonomik yapıya sürüklendiğini savundu.
    
     -''SANAL İSTİKRAR''-
    
     Dış ticaret açığının borçlanarak kapatıldığını, bunun, sanal istikrar görüntüsü verdiğini ifade eden Baykal, daha az tasarruf, daha az yatırım yapılırken, daha çok tüketim gerçekleştiğini söyledi.
     Son 3 yıllık dönemde yüzde 26 olan tasarruf oranının yüzde 14'e düştüğünü, tüketimin ise yüzde 74'ten yüzde 86'ya yükseldiğini ifade eden Baykal, tüketim oranlarının, İrlanda, Fransa, Almanya, ABD'nin üzerinde olduğunu dile getirdi.
     Baykal, Türkiye'de çok ağır bir işsizlik yaşandığını, Türkiye'nin, tarım, enerji ve eğitime daha az kaynak ayırdığını, GAP'ın unutulduğunu öne sürdü.
     Ülkeye gelen yabancı sermayenin, yatırım amacından öte, Türkiye pazarının paylaşılması niteliğinde olduğunu kaydeden Baykal, ''Mevcut kuruluşları büyütmeye değil, yerini almaya, Türkiye pazarındaki egemenliğini paylaşmaya yönelik girişimlerdir'' dedi.
     Baykal, 4 yıllık dönemin, tarım ve çiftçi açısından çöküntü dönemi olduğunu öne sürdü.
   
     -CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ VE ERKEN SEÇİM TARTIŞMALARI-
    
     Türkiye'de cumhurbaşkanlığı seçiminin, her zamankinden farklı olarak bir gerilim konusu haline dönüşmeye başladığını belirten Baykal, cumhurbaşkanlığının,Anayasa'nın, etkin bir şekilde işletilebilmesi, inançla sahiplenilebilmesi, savunulabilmesi açısından en önemli sorumluluk noktası olduğunu söyledi.
     Baykal, cumhurbaşkanlığının, Anayasa'nın zirvesinde bir merci olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:
     ''Orada, Anayasa'yı sahiplenme, kucaklama, Anayasa'ya inanma, Anayasa'nın öngördüğü şekilde devlet kurumlarını birbiri ile uyum ve işbirliği içinde çalıştırma görevi vardır. Herkesin kaygısının altında yatan, Sayın Başbakan'ın cumhurbaşkanı adayı olarak, Anayasa'ya inanma, sahip çıkma, anayasal kurumların uyum ve işbirliği acısından çok ciddi sorunlar yaratabilecek olduğu gözlemidir.
     Bunun, haksız ve yanlış bir gözlem olduğunu iddia etmek mümkündür ama toplumun temel tespiti odur ki; Sayın Başbakan Anayasamızın temel ilkeleriyle ilgili ciddi tereddütü vardır.''
    
     -''SİYASİ KİMLİĞİ ORTAYA ÇIKMIŞ''-

    
     Baykal, Erdoğan'ın yaptığı açıklamaların, Anayasa'nın özü ve temeliyle ilgili ciddi bir tereddüt içinde olduğunu gösterdiğini ileri sürdü.
     Erdoğan'ın konuşmalarından örnekler okuyan Baykal, ''Bu sözlerle siyasi kimliği ortaya çıkmış bir siyaset adamının, cumhurbaşkanı olarak kendisinden beklenen Anayasa'yı sahiplenme, anayasal kurumları, uyum ve işbirliği içine sokma görevini yerine getirebileceğini düşünebilir miyiz?'' diye sordu.
     TBMM Başkanı Bülent Arınç, ''Bütçeyle ilgili konuşur musunuz?'' diye laf atan AK Parti Samsun Milletvekili Ahmet Yeni'yi, Baykal'ın konuşmasına müdahale etmemesi için uyardı.
     Baykal'ın, Erdoğan'ın, Nisan ayında partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmadaki ''Gelecekte hiç kimse kürsülere çıkıp millete ne yapmaları gerektiğini dayatamayacak. O Türkiye'de inandığı değerler için tek bir insanımızın gönlüne keder düşmeyecektir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletin olacak, duvarda değil, milletin kendisinde olacak'' ifadelerini okuması üzerine, AK Parti milletvekilleri, ''doğru'' diyerek ve alkışlarla destek verdi.
    
     -''AYAK ÜSTÜ SÖYLENEN SÖZLER DEĞİL''-
    
     Baykal, Anayasa'nın ilk 3 maddesinin, diğer maddelerden üstün olduğunu, bunların değiştirilmesinin teklif dahi edilmeyeceğini anımsatarak, bugüne kadar hiçbir hükümetin, bunları değiştirme yönünde talebi olmadığını söyledi. Baykal, şöyle konuştu:
     ''İlk kez Anayasamızın değiştirilemez maddeleriyle ilgili, bu üstün konumuna yönelik bir şikayetin dile getirildiğine tanık oluyoruz. Bunlar ayak üstü söylenen sözler değil, yazılı metinden okunuyor ve metinler dikkatle hazırlanıyor.
     Cumhurbaşkanlığı seçimi kamuoyunda ciddi tereddüt yaratan, Anayasa karşısındaki tavrı, çizgisi, anayasanın temel ilkelerine sahip çıkma iradesi netleşmiş olmayan bir siyasi şahsiyetin, hızla Cumhurbaşkanlığını elde etme arayışıyla sonuçlandırılmak istenmesi hiç kuşku yok Türkiye'de tereddüt ve sıkıntı ortamı yaratıyor.''
    
     -''KİMİ SEÇECEĞİNİZİ KARARLAŞTIRMAK''-
    
     Anayasa'nın, bir çerçeve verdiğini, Türkiye'nin, parlamentonun temel dayanak noktası olduğunu dile getiren Baykal, Anayasa'nın, ülkeyi yönetenlerin aklıselimle, sorumlulukla, basiretle davranması ihtiyacını ortadan kaldırmadığını söyledi.
     Baykal, Anayasa'nın koyduğu çerçeveyle, TBMM'nin, bir komşu ülkeye savaş açma kararı alabileceğini ancak bunun doğru olmadığını belirterek, ''Anayasa'ya her uygun karar doğru karardır diye düşünmek mümkün değildir. Anayasa cevaz verir. Anayasa'nın üzerinde bir merci yok'' dedi.
     Anayasa'nın, ''şunu seçin, bunu seçin'' şeklinde talimat vermediğini ifade eden Baykal, ''Kimi seçeceğinizi kararlaştırmak sizin işinizdir, o kararı ülke yararına almak gerekir. Bu kararın doğruluğu da yaşanarak çıkar. Bu konuda tartışma, demokrasinin gereğidir'' diye konuştu.
    
     -''CUMHURBAŞKANIN ANAYASAL YETKİSİ''-
    
     Baykal, ''erken seçim'' deyince Erdoğan'ın asabının bozulduğunu öne sürdü.Deniz Baykal'ın, ''Erken seçim yapılsın, o parlamento seçsin deyince, birdenbire Sayın Başbakan, müthiş bir gerginlik içine girdi, Başbakan'ın asabı, fiziği, kimyası, geometrisi bozuldu, ona buna saldırmaya başladı'' sözlerini, Erdoğan, tebessümle dinledi.
     Başbakan'ın, Cumhurbaşkanı'na sert, yakışıksız ifadelerle cevap vermeye yöneldiğini öne süren Baykal, şunları kaydetti:
     ''Cumhurbaşkanı erken seçim gerekiyor deyince, Sayın Başbakan, iki koyunu güdemeyenlerden bahsetti, 'aç tavuk kendini buğday ambarında görür', 'hani demokrasi, Anayasa'ya bağlıydınız' dedi. Cumhurbaşkanın erken seçim gerekiyor demesi, onun Anayasal yetki ve görevleri içindedir. Bir muhalefet partisinin, erken seçim gereklidir demesi de onun yetki ve sorumluluk çerçevesi içindedir.''
    
     -''GEÇMEYİ DÜŞÜNDÜĞÜ MAKAM''-
    
     Erdoğan'ın, bu tedirginliğini anlayamadığını, erken seçimin, Erdoğan'ı telaşlandırdığını savunan Baykal, seçim isteyenlerin, Anayasa ve demokrasiye ters öneri yapmış gibi neden suçlandığını sordu.
     Baykal, bu benzetme ve sözlerin, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na yakışmadığını, bunu, Başbakan'ın, aşırı hassasiyeti ve telaşına bağladığını ifade etti. Baykal, Erdoğan'ın, bu konularda yeni bir üsluba girmesi gerektiğini belirterek, ''Yoksa bu geçmeyi düşündüğü makam bakımından da çok ciddi sıkıntı doğurur. Biz böyle bir Başbakan'ı içimize sindiremiyoruz. Bu üslupla konuşan bir cumhurbaşkanına Türkiye'nin layık olmadığını herkesin bilmesini istiyorum'' diye konuştu.
     Erdoğan'ın kaygısının, ''halkın düze çıkması değil, kendisinin Çankaya'ya çıkması olduğunu'' öne sürdü.
  
     -"VAHİM TABLO"-

     Baykal, AK Parti döneminde ''kaçak ekonomi'' sektörünün ortaya çıktığını öne sürerek, akaryakıt, çay, şeker, içki ve cep telefonunda ''vahim bir tablonun'' olduğunu söyledi. 
     Yimpaş konusunun da ekonominin yarası olduğunu, bu konuda hiçbir girişimde bulunulmadığını anlatan Baykal, yurtdışındaki Türk vatandaşlarından para toplayanlar arasında AK Parti milletvekilleri olup olmadığını, bu holdinglerin etkinliklerine, bakanların katılıp katılmadığını sordu. Deniz Baykal, konuyla ilgili SPK'nın hazırladığı yasa taslağının neden sümen altı edildiğini de gündeme getirdi.
     Baykal, İmar Bankası olayında hukuku zorlayıcı düzenlemeler yapıldığını, bu olayda binlerce mağdur olduğunu kaydederek, bu insanların haklarını alabilecekleri yasal bir düzenlemenin yapılmadığını söyledi.
     Ekonomide kaçak sektörlerin yanında, yolsuzluklar olduğunu da savunan Baykal, son dönemde kamu ihaleleriyle ilgili ''Ali Dibo'' olayının ortaya çıktığını anımsattı.
     Kamu İhale Kurumunun 186 ihaleden 145'inin mevzuata aykırı olduğunu tespit ettiğini ifade eden CHP lideri Baykal, yolsuzluklarla mücadele anlayışıyla bu tablonun bağdaştırılamayacağını kaydetti.
     ''Yolsuzluk yapan örgütüm benim himayemdedir. Ben, örgütüm dışındaki yolsuzluklarla ilgilenirim. Bununla yolsuzluk mücadelesi başarıya ulaştırılabilir mi?'' diye soran Baykal, bu anlayışın kendileri için şaşırtıcı olmadığını kaydetti.
    
     -DOKUNULMAZLIK KONUSU-
    
     Başbakan Erdoğan ile 2002 seçimleri öncesinde kamuoyunda milletvekili dokunulmazlığının kaldırılacağı yönünde söz verdiklerini ifade eden Baykal, ancak aradan geçen 4 yıl sonunda iktidarın milletvekili dokunulmazlığını kaldırma niyetinde olmadığının ortaya çıktığını söyledi.
     Yolsuzlukla mücadele için derhal milletvekili dokunulmazlığı konusunu yeniden ele almak gerektiğini anlatan Baykal, Türkiye'de yolsuzlukların işadamı, bürokrat ve siyasetçiden oluşan saç ayağıyla yapıldığını ileri sürdü. Baykal, ''Bu saç ayağının içinde haramzade işadamı, açgözlü bürokrat ve ahlaksız siyasetçi var. Bu saç ayağını kırmadan bir yere gitmek imkanı yoktur. Bu saç ayağının kırılacağı yer ahlaksız siyasetçi ayağıdır. Onun bir an önce kırılması lazım'' diye konuştu.
     AK Parti milletvekillerinin laf atması üzerine Baykal, şöyle konuştu:
     ''Bu konudaki kararı siz isterseniz alacağız da onun için. Ne duruyorsunuz? Söz verdiniz. Hadi getirelim, hep beraber değiştirelim dokunulmazlıkların kaldırılması konusunu. Bu, Türkiye'nin temel konusu olmaya devam ediyor. Maalesef gelinen noktada hiçbir ciddi girişim yapılmamıştır. Biz dokunulmazlıklar, 'falan için kalsın, filan için kalkmasın' demiyoruz. Herkes için kalksın, hepimiz için kalksın. Başbakan için de benim için de kalksın. Hodri meydan.''
     İmar yolsuzlukları bulunduğuna dikkati çeken CHP Genel Başkanı Baykal, İstanbul Büyükşehir Belediyesinde alınan imar kararlarıyla çok büyük rant transferleri yapıldığını iddia etti.
     Baykal, 7 milyon dolara alınan bir arazinin bir kararla 70 milyon dolara, 25 milyon dolara alınan bir arazinin 300 milyon dolara satıldığını ifade ederek, bunların ''utanç ve üzüntü verici'' olaylar olduğunu söyledi.
     İnsanların ekonomik sıkıntı içinde dürüst kalmak için mücadele verdiklerini anlatan Baykal, ''Onlar bu mücadeleyi verirken, bu kadar haksız rant transferlerinin perde arkasından yapılmasına göz yumulması, yapanlarla işbirliği içinde olunması TBMM'ye yakışmıyor, kimseye yakışmıyor. Lütfen bir an önce harekete geçelim, derhal milletvekili dokunulmazlığını kaldıralım'' dedi.
    
     -SÜRE DİYALOĞU-
    
     TBMM Başkanı Bülent Arınç, 1 saatlik süre içinde konuşmasını bitiremeyen Baykal'ı uyarak, 10 dakika ek süre verdiğini kaydetti. Baykal, biraz daha uzun süre istedi.
     Arınç'ın bunun üzerine ne kadar süre istediğini sorması üzerine Baykal, ''yarım saat vereceğinize inanıyorum'' dedi. Arınç da ''Son defa 20 dakika veriyorum'' karşılığını verdi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın