arşiv

&#187 DÜNYA SU FORUMU

(16-22 Mart 2009)

23.03.2009 - Güncelleme : 23.03.2009
&#187 DÜNYA SU FORUMU


 TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI EKER: ''GIDA ÜRETİMİNDE KENDİ KENDİMİZE YETERLİ HALE GELMEK İÇİN TOPRAK VE SU KAYNAKLARIMIZIN ETKİN, SÜRDÜRÜLEBİLİR VE ÇEVREYEUYUMLU KULLANILMASINA YÖNELİK STRATEJİLER GELİŞTİRMEK VE BUNLARI UYGULAMA ALANINA KOYMAK, HEDEFLERİMİZ ARASINDADIR''
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, ''Gıda üretiminde kendi kendimize yeterli hale gelmek için toprak ve su kaynaklarımızın etkin, sürdürülebilir ve çevreye uyumlu kullanılmasına yönelik stratejiler geliştirmek ve bunları uygulama alanına koymak hedeflerimiz arasındadır'' dedi.
     Bakan Eker, Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen 5. Dünya Su Forumu kapsamında gerçekleştirilen ''Suyun Tarımda Etkin Kullanımı'' konulu panelin açılışında yaptığı konuşmada, suyun, yaşamın vazgeçilmez unsuru ve yerine bir başka şeyin ikame edilemeyeceği doğal bir kaynak olduğunu, susuz bir hayatın düşünülemeyeceğini vurguladı.
     Yaşadığımız çağda su kaynaklarının, artık küresel boyutlarda önemli sorunlarla karşı karşıya olduğunu belirten Eker, dünya nüfusunun hızla çoğaldığını, beslenme ve kullanma miktarına bağlı olarak su ihtiyacının da hızla arttığını ifade etti.
     Suya olan ihtiyacın arttıkça, suyun daha stratejik bir kaynak olmaya başladığına dikkati çeken Eker, ''Artık geleceğe ilişkin senaryolar içerisinde, ülkeler arasında sudan kaynaklanan ihtilaflar önemli yer tutmaktadır. Ancak bu forumun ana temasında olduğu gibi suyun toplumları ve insanları ayrıştıran değil, farklılıkları birleştiren unsur olması temel yaklaşımımızdır'' dedi.
     Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Gıda ve Tarım Örgütüne (FAO) göre, 1995 yılında su kıtlığı ve su stresi yaşayan nüfusun, dünya nüfusuna oranının sırasıyla yüzde 29 ve yüzde 12 iken, 2025 yılında bu oranların yüzde 34 ve yüzde 15'e yükseleceğini belirten Eker, aynı tahminlere göre 2050 yılına gelindiğinde su sıkıntısı çeken ülke sayısının 54'e, bu şartlarda yaşamak zorunda kalan insanların sayısının ise 4 milyara yükseleceğini kaydetti.
    
     -''TÜRKİYE, SU ZENGİNİ BİR ÜLKE DEĞİLDİR''-
    
     Bakan Eker, Türkiye'nin bilinenin aksine su zengini bir ülke olmadığını, bölge ülkelerine oranla göreceli olarak daha çok su kaynağına sahip olmasına rağmen, kişi başına düşen su miktarı bakımından dünya ortalamasının altında yer aldığını ifade etti.
     Türkiye'nin kişi başına kullanılabilir su potansiyelinin yılda bin 500 metreküp olduğunu belirten Eker, bu değerin su varlığı bakımından diğer bazı ülkeler ve dünya ortalaması ile karşılaştırıldığında dünya ortalaması olan 7 bin 600 metreküp ile su zengini ülkeler için belirtilen 10 bin metreküp sınırının çok gerisinde olduğunu vurguladı.
     Eker, ''Mevcut verilere göre, 2025 yılında nüfusumuzun 80 milyon olacağı hesaplanmaktadır. Bu durumda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının 2030 yılında bin metreküpe düşeceği öngörülmektedir'' dedi.
    
     -KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ-
    
     Bakan Eker, son yıllarda etkisi fazla hissedilen iklim değişikliğinin, belirli bir alan veya dönemde kuraklığa neden olabildiğini, bu nedenle kuraklık olgusu ile iklim değişikliğinin birlikte ele alınması gerektiğini söyledi.
     Su kaynaklarına doğrudan etkisi nedeniyle küresel ısınma ve kuraklıktan en fazla tarım sektörünün etkilendiğini ifade eden Eker, sözlerini şöyle sürdürdü:
     ''Sıcaklık artışından daha çok çölleşme tehdidi altında bulunan Güneydoğu ve İç Anadolu gibi kurak ve yarı kurak bölgelerle, yeterli suya sahip olmayan yarı nemli Ege ve Akdeniz bölgelerinin daha fazla etkileneceği tahmin edilmektedir. Nitekim Türkiye, 2007 yılında son dönemlerin en kurak ve sıcak yılını geçirmiştir. Ülke genelinde toplam yağışta yüzde 17'lik bir azalma olmasına karşın Ege, Marmara ve İç Anadolu bölgeleri, kuraklıktan en fazla etkilenen bölgelerimiz arasında yer almıştır. Ülkemizin bazı önemli hububat üretim merkezlerinde ürün kayıplarının yüzde 40-50 oranına ulaştığı tespit edilmiştir. ülke genelinde ise buğday üretimi 20 milyon tondan 17,2 milyon tona düşmüştür.
     Gıda üretiminde kendi kendimize yeterli hale gelmek için toprak ve su kaynaklarımızın etkin, sürdürülebilir ve çevreye uyumlu kullanılmasına yönelik stratejiler geliştirmek ve bunları uygulama alanına koymak, hedeflerimiz arasındadır.''
    
     -BAKANLIĞIN STRATEJİLERİ-
    
     Türkiye'nin, politika geliştirilmesi, mevzuat ve yeniden yapılanma ile AR-GE konularında önemli adımlar attığına değinen Eker, bu kapsamda kuraklığın etkilerinin izlenmesi ve bu etkilerin asgari düzeye indirilmesi için stratejiler geliştirmek üzere tüm ilgili kuruluşların katılımının sağlandığı Kuraklık Koordinasyon Kurulunun oluşturulduğunu ve Türkiye Kuraklık Eylem Planı'nın hazırlandığını anlattı.
     Eker, ayrıca, araştırma enstitüleri tarafından geliştirilen ve kuraklığa tolerant olan hububat çeşitlerinin tohumluk üretimlerinin artırıldığını, sıfır toprak işlemeli tarım desteğinin yürürlüğe konulduğunu, damlama ve yağmurlama sulama sistemlerinin kullanımı için üreticilere yüzde 50 hibe kredi verildiğini, 27 Şubat 2009 tarihi itibarıyla 22 bin 89 üreticiye 257 bin 615 dekar alana yapılan damlama ve yağmurlama sulama projeleri için 68 milyon TL hibe desteğinin sağlandığını söyledi.
     Eker, 31 Aralık 2008 tarihi itibarıyla Ziraat Bankası tarafından 41 bin 569 üreticiye 1 milyon 275 bin dekar alana yapılan damla ve yağmurlama sulama projeleri için 574 milyon TL sıfır faizli kredi kullandırıldığını belirtti.
    
     -''SU, BARIŞ GEREKÇESİ VE İNŞACISIDIR''
    
     Bakan Eker, geçen asırda petrolden dolayı çok 'yangın' çıktığını hatırlatarak, ''Ama su, yangın söndürücü vasfıyla da bir barış gerekçesi ve inşacısıdır'' dedi.
     Türkiye'nin sınır aşan sularının bazı senaristlerin öngördüğü gibi bölgede bir savaşın gerekçesi değil, köklü tarihsel bağlara ilave bir barış öngörüsü olduğunu vurgulayan Eker, ''Türkiye'nin üç aşamalı planı yanında komşularıyla her zaman sürdürdüğü iyi ilişkiler Fırat ve Dicle havzasında kötü niyetlilerin arzuladığı çatışmayı hiçbir zaman dünyanın gündemine getirmeyecektir'' dedi.
   21.03.2009 - 19:43:00 arkadaşıma gönder

 ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU, KONUK BAKANLARLA İKİLİ GÖRÜŞMELER YAPTI
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, 5. Dünya Su Forumu kapsamında İstanbul'da bulunan konuk bakanlarla ikili görüşmelerde bulundu.
     Ceylan Intercontinental Otel'de gerçekleştirilen ikili görüşmelerde Eroğlu, sırasıyla İran Enerji Bakanı Perviz Fattah, Singapur Çevre ve Su Kaynakları Bakanı Yacoob İbrahim, Etiyopya Su Kaynakları Bakanı Aswaf Dingamo Kame, İspanya Çevre Kırsal ve Deniz Bakanı Elena Espinosa Mangana ve Bangladeş Su Kaynakları Bakanı Chandra Sen ile görüştü.
     İkili görüşmeleri sırasında AA muhabirine açıklama yapan Veysel Eroğlu, 5. Dünya Su Forumu'nun çok büyük faydaları olduğunu ifade ederek, ''Şu ana kadar yapılan su forumlarının en büyüğü oldu'' dedi.
     İstanbul'da yapılan forumda çocuk forumu, gençlik forumu ile kadınlarla ilgili oturumlar gibi yenilikler de yapıldığını anlatan Eroğlu, foruma 163'ü yabancı toplam 263 parlamenterin katıldığını bildirdi.
     Eroğlu, foruma 155 ülkeden üst seviyeden olmak üzere toplam 192 ülkeden katılımlar olduğunu hatırlatarak, ''Gerçekten bu muhteşem bir forum oldu. Forum ve sergiye katılanların sayısı 33 bin kişiyi geçti'' diye konuştu.
     Bundan önceki forumlara katılımın en fazla 18-20 bin civarında gerçekleştiğini dile getiren Eroğlu, İstanbul'daki foruma çoğu yabancı 1286 kayıtlı basın mensubunun iştirak ettiğini de söyledi.
     Bakan Eroğlu, forum kapsamında parlamenterler oturumunun yanı sıra belediye başkanları oturumunun da gerçekleştirildiğini, belediye başkanları düzeyinde katılımın 200 civarında olduğunu bildirdi.
     Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün emirleriyle forumun açılışında mini bir ''Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi''nin yapıldığını hatırlatan Eroğlu, yarın da Bakanlar Deklerasyonu'nun yayımlanacağını, bununla ilgili hazırlıkların yapıldığını kaydetti.
     Eroğlu, ''İstanbul Mutabakatı''nın da büyük ölçüde imzalandığını, şehirlere sağlıklı yeterli miktarda su teminine dair İstanbul Su Mutabakatı'nın su tarihine geçeceğini ifade etti.
     Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, konuk ülkelerin bakanlarının, su konusunda tecrübeli olduğu için Türkiye ile işbirliğini daha da geliştirmek istediklerini, yardım ve eğitim konusunda karşılıklı ikili işbirliği anlaşmaları imzalanmasını talep ettiklerini söyledi.
     Uluslararası işbirliğini geliştirmeye gayret ettiklerini ifade eden Eroğlu, bugün çok sayıda yabancı bakanla ikili görüşmelerde bulunduğunu anımsatarak, ''Bu kadar çok yabancı bakanın randevu talebinin olmasını, ülkemizin tanınması, kalkınması ve işbirliğini gelişmesi açısından fevkalade önemli görüyorum'' dedi.
   21.03.2009 - 19:17:00 arkadaşıma gönder
 ÇEVRE VE ORMAN BAKANI EROĞLU: -''SU VE ENERJİ KONUSUNDA ATILMASI GEREKEN EN ÖNEMLİ ADIMLARDAN BİRİ, KURUMSAL YAPININ GÜÇLENDİRİLMESİ VE AYNI ZAMANDA BİR TAKIM SAĞLIKLI MEVZUATIN ORTAYA KONULMASIDIR''
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, su ve enerji konusunda atılması gereken en önemli adımlardan birinin, ''kurumsal yapının güçlendirilmesi ve aynı zamanda bir takım sağlıklı mevzuatın ortaya konulması'' olduğunu belirterek, ''Bunu yapmak gerekir ki iş adamları emin bir şekilde hidroelektrik santralleri alanında yatırım yapsın'' dedi.
     5. Dünya Su Forumu çerçevesinde gerçekleştirilen ''Enerji için Su, Su için Enerji'' konulu Bakanlar Toplantısı sona erdi.
     Kapanış konuşmasını yapan Eroğlu, toplantının yararlı geçtiğini söyledi.
     Eroğlu, suyun gücünden elde edilen hidroelektrik enerjinin temiz, yenilenebilir, küresel iklim değişikliğinde kullanılabilecek en önemli enerji olduğunu belirtti.
     Veysel Eroğlu, barajlı hidroelektrik santrallerinin birçok faydası olduğuna işaret ederek, elektrik sarfiyatının belli mevsimlerde ve günün belli saatlerinde pik yaptığını ve bu saatlerde hidroelektrik santrallerin hemen devreye girdiklerini vurguladı. Bu barajların çok amaçlı kullanılabildiğini, içme suyu, sulama suyu gibi çok büyük faydalarının bulunduğunu dile getiren Eroğlu, özellikle biriktirmeli olanların nehirlerdeki debileri dengelediğini kaydetti.
     Bakan Eroğlu, Türkiye'de hidroelektrik santrallerin nehre bıraktığı su konusunda tartışmalar yaşandığını, hatta idari mahkemelere müracaatlar olduğunu, bazı hidroelektrik santrallerin iptalinin dahi gündeme geldiğini belirterek, özellikle nehir santrallerinde, nehrin yatağına bırakılacak su miktarının ciddi şekilde ele alınması gerektiğini, oradaki ekolojik hayatın devamı açısından bunun bir zaruret olduğunu bildirdi.
    
     -ENERJİ TASARRUFU-
    
     Enerji tasarrufuna önem verilmediğini ifade eden Eroğlu, eski pompa istasyonlarının verimliliğinin çok düşük olduğunu, bunların mutlaka yenilenmesi gerektiğini belirterek, Türkiye'de pek çok yere su iletmek için pompalı sulama yapıldığını, pompaların veriminin düşük olması halinde enerji kaybının meydana geldiğini vurguladı.
     Veysel Eroğlu, ''Sulamada eğer ileri teknolojiler kullanmazsak lüzumsuz bir maliyet ve enerji kaybına sebep olmaktadır. Bütün sulamalarda ileri teknolojilerini yani az su kullanan damlamalı sulama sistemlerini tercih etmek gerekir. Bunu mecbur hale getirmek gerektiği kanaatindeyim'' dedi.
     İstanbul'un engebeli bir şehir olması nedeniyle bazı tepelerine su iletmek için pompa kullanıldığını, bunun da büyük enerji kayıplarına neden olduğuna dikkati çeken Eroğlu, enerji tasarrufu sağlamak için yeni bir sistem kurduklarını söyledi.
     Eroğlu, enerjinin büyük kısmının ısınmak için kullanıldığını,binaların ısı izolasyonunun yapılmasının çok önemli olduğunu kaydederek, Türkiye'de orman köylerinde evlere güneş kolektörleri koyduklarını, ısınmak veya sıcak su elde etmek için ormandan odun kesilmesinin engellendiğini bildirdi.
     Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
     ''Su ve enerji konusunda atılması gereken en önemli adımlardan biri, kurumsal yapının güçlendirilmesi ve aynı zamanda bir takım sağlıklı mevzuatın ortaya konulmasıdır. Bunu yapmak gerekir ki iş adamları emin bir şekilde hidroelektrik santralleri alanında yatırım yapsın. Birçok ülke mevcut elektrik potansiyelini kullanamıyor. Türkiye'de şu anda yüzde 40'lardayız. Bazı ülkelerde su bol fakat kullandıkları potansiyel yüzde 20-25'lerde. Bunu artırmak için o ülkelerin hukuki yapılarını, mevzuat düzenlemeleri yapmaları gerekir ki iş adamları emin bir şekilde oraya yatırım yapsın. Genellikle suyu bol olan ülkelerde para az. Yeni finans modelleri ortaya konmalı, yap-işlet-devret uygun sistemlerdendir.''
     Türkiye'de bu konuda örnek bir uygulama yapıldığını, bu uygulamanın özellikle Tacikistan, Afganistan ve Kosova'da kullanılabileceğini dile getiren Veysel Eroğlu, ''Çok büyük bir potansiyel gelişti, 1500'den büyüklü küçüklü santrallere müracaat var. Özel sektörün potansiyelinin bu işin içine sokulması, mevzuatta bir takım düzenlemeler, kurumsal yapı güçlendirilmesi ile bu konuda hızlı bir şekilde adım atabilirsiniz'' dedi.
   21.03.2009 - 15:31:00 arkadaşıma gönder
 ''ENERJİ İÇİN SU, SU İÇİN ENERJİ'' KONULU BAKANLAR TOPLANTISI YAPILDI
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Türkiye'nin, enerjide büyük ölçüde dışa bağımlı olduğunu ifade ederek, ülkemizin enerjisinin yüzde 57'sinin doğal gaza bağımlı doğal gaz çevrim santralleri ile sağlandığını, yaklaşık yüzde 20-25'inin ise suya bağımlı olarak hidroelektrik enerjiden devredildiğini bildirdi.
     5. Dünya Su Forumu çerçevesinde düzenlenen ''Enerji İçin Su, Su İçin Enerji'' konulu Bakanlar Toplantısı, Ceylan Intercontinental Otel'de yapıldı.
     Toplantıda konuşan Bakan Eroğlu, su ile enerjinin birbirinden ayrılmaz yapışık kardeşler gibi olduğunu dile getirerek, suyun sürdürülebilir gelişme için son derece önemli olduğunu söyledi.
     Suyun aynı zamanda gıda ve enerji üretiminde önemli rol oynadığını, tabii çevrenin bütünlük ve sürdürülebilirliğini, hayat kalitesini belirlediğini dile getiren Eroğlu, suyun toplumsal ve ekonomik gelişimde de merkezi bir işlev gördüğünü kaydetti.
     Bakan Eroğlu, yatırımlarda büyüme ve yoksulluğun azaltılması için öngörülen yerel, bölgesel ve ulusal hedeflerde suyun önemli bir önceliğe sahip olduğunu vurgulayarak, ''Su gelişimi ve yönetimi, katılımcı bir yaklaşımla ele alınmalı ve kullanıcı, planlamacı ve karar verici birimler, çalışmaların her aşamasına dahil edilmelidir. Su, temel bir insani haktır. Suyun yönetim, kullanım ve dağıtımı adalet, sürdürülebilirlik ve eşitlik esasları çerçevesinde yürütülmelidir'' diye konuştu.
     Su kaynaklarının geliştirilmesinin, Türkiye'nin ekonomik büyümesinde de önemli bir paya sahip olduğunu ifade eden Eroğlu, sulama projeleri sayesinde, sadece yağmur suyu ile alınan ürünün neredeyse 7 kat fazlasının elde edilebildiğini anlattı.
     Eroğlu, ekilebilir arazilerin yüzde 21'inden elde edilen zirai gelirin, gayrisafi yurt içi hasılanın neredeyse üçte birine karşılık gelerek, ekonominin çok önemli bir parçasını oluşturduğuna dikkati çekerek, hidroelektrik projelerinden yılda 46 milyon kilovat saat yenilenebilir enerji elde edildiğini bildirdi.
    
     -HEDEF, SU VE TOPRAK KAYNAKLARINI GELİŞTİRMEK
    
     Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, hedeflerinin, ''Türkiye'nin su ve toprak kaynaklarını geliştirmek, aynı zamanda hidroelektrik potansiyeli kullanmak olduğunu'' ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
     ''Türkiye'de 130 milyar kilovat saatlik bir hidroelektrik potansiyeli vardır. Ancak bugün için 46 milyar kilovat saatlik bir kısmı kullanılmaktır. Bunu geliştirmek maksadıyla 2003 yılında Su Kullanımı Anlaşması Yönetmeliği adıyla bir yönetmelik hazırladık. Yani özel sektörün önünü açtık. Bu şekilde özel sektörden şu ana kadar bin 500'ü aşkın hidroelektrik santral kurulması için müracaat var. Bunların bir kısmının şu anda projesi yapılıyor, bir kısmının inşaatı sürüyor. Bu şekilde yakın bir gelecekte potansiyelimizin büyük bir kısmını kullanacağız. Bin 500 hidroelektrik santrali için yaklaşık 23 bin 500 megavatlık bir kurulu güç ortaya çıkacak, aynı zamanda 70 milyar kilovat saatlik bir enerji üretilecektir. Türkiye için bu, gerçekten büyük açılım olmuştur. Çünkü bunu özel sektör adeta yap-işlet-devret esasına göre yapacak, yani 49 yıla kadar inşa etmek suretiyle işletecek, elektriğini serbest piyasada satabilecek ve böylece sudan enerji elde etmiş olacağız.''
    
     -KİŞİ BAŞI ELEKTRİK KULLANIMI
    
     Veysel Eroğlu, geçmişte Türkiye'de elektrik kullanımının son derece sınırlı olduğunu, bundan 10 yıl önce yılda kişi başına kullanılan elektrik enerji miktarının bin 500 kilovat saat iken, bugün dünya ortalaması olan yaklaşık 2 bin 500 kilovat saatin yakalandığını kaydetti.
     Avrupa ortalamasının 5 bin kilovat saat olduğunu bildiren Eroğlu, ''Bu dikkate alınırsa Türkiye'de hala yapılacak çok enerji santrali olduğu ortadadır'' dedi.
     Eroğlu, sözlerine şöyle devam etti:
     ''Maalesef enerjide ülkemiz büyük ölçüde dışa bağımlıdır. Ülkemizin enerjisinin yüzde 57'si doğal gaza bağımlı doğal gaz çevrim santralleri ile sağlanmaktadır. Yaklaşık yüzde 20-25'i ise suya bağımlı olarak hidroelektrik enerjiden devredilmektedir. Geri kalanlar da normalde kömüre dayalı santrallerden sağlanmaktadır. Ülkemizde şu anda hiçbir nükleer santral mevcut değildir. Nükleer santral kurulması yönünde bir ihale dosyası hazırlanmıştır. Sadece tek bir firma müracaat etmiş olup bu konuda çalışmalar devam etmektedir.''
    
     -FRANSA ÇEVRE BAKANI BORLOO
    
     Fransa Çevre Bakanı Jean Lois Borloo da dünyada son dönemlerde yerel enerji konusunun önem kazandığını söyledi.
     Afrika gibi suyun yetersiz olduğu ülkelerde enerjiye de ihtiyaç olduğuna işaret eden Borloo, bu tür ülkelerde sivil toplum örgütleri, meslek kuruluşları, merkezi ve yerel yönetimler bir araya getirilerek su konusunda ortak çalışma yapıldığını kaydetti.
     Kosova Çevre ve Alan Planlama Bakanı Mahir Yağcılar da su konusunda dünya ülkelerinin özellikle de komşu ülkelerin iş birliğinin çok önemli olduğunu söyledi.
     Enerji tasarrufu konusunun Kosova'da yeni yeni öğrenildiğini ve projeler yapılmaya yeni başlandığını ifade ederek, rüzgar ve güneş gibi alternatif enerjiler konusunda bir projeleri bulunmadığını belirtti.
     Afganistan Üst Düzey Su Araştırmaları Danışmanı Muhammed Quaseem de ülkesinde tarlaların savaş nedeniyle çok zarar gördüğünü, buna bağlı olarak gıda üretiminin yarıya düştüğünü anlattı.
     Quaseem, Afganistan'ın kalkınma stratejisinde suyun çok önemli olduğunu, ülkenin hedeflerine ulaşabilmesi için gerekli altyapı kurma ve yeterince su stoklamak zorunda bulunduklarını dile getirerek, konuda uluslararası destek ve iş birliğine ihtiyaçları olduğunu vurguladı.
   21.03.2009 - 14:06:00 arkadaşıma gönder
 DÜNYA METEOROLOJİ ÖRGÜTÜ GENEL SEKRETERİ JARRAUD: ''EKONOMİK KRİZİN ETKİLERİNİ DEĞERLENDİRİRSEK, ÇEVREYE İLİŞKİN PEK ÇOK OLUMLU SİNYAL ALABİLİRİZ''
Özgür Çoban - Dünya Meteoroloji Örgütü Genel Sekreteri Michel Jarraud, ekonomik krizin etkileri değerlendirildiğinde, çevreye ilişkin pek çok olumlu sinyal alınabileceğini belirterek, ''Kriz, pek çok sektörü geriye doğru götürürken, hükümetler çevre konusundaki yatırımlarda geri adım atmadılar. Hatta ekonomik krize rağmen yatırımlarda artış var'' dedi.
     Dünya Meteoroloji Örgütü Genel Sekreteri Michel Jarraud, Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezinde devam eden 5. Dünya Su Forumu'nda, AA muhabirine forumu değerlendirdi.
     Son birkaç yılda iklim değişikliği konusunda tüm dünyada farkındalığın ciddi şekilde arttığını belirten Jarraud, iklim değişikliği, su kaynakları ve su yönetimi konularındaki çalışmaların her geçen gün arttığını ifade etti.
     Su forumunun, bu çalışmaların en kapsamlısı olduğunu vurgulayan Jarraud, forumun en pozitif yanının, bilim alanında farklı disiplinlerde çalışma yapan uzmanları bir araya getirmesi olduğunu söyledi.
     Jarraud, ülkesinde suya ilişkin çalışmalara bir şekilde katılmış herkesin forum çalışmalarında da yer aldığına dikkati çeken Jarraud, ''Bu da bu forumu diğer 4 forumdan ayıran en temel özelliktir. Yani bu forum, sadece bilim adamlarının, özel sektörün, hükümetlerin ya da üst düzey yöneticilerin bir arada olduğu bir platform değil. Herkes burada, bir arada'' diye konuştu.
     Bu nedenle sadece oturumların bilimsel anlamda ne kadar efektif olduğunun tartışılmasının yersiz olduğunu savunun Jarraud, ''Belki de bu forumu efektif kılan bu kadar çok değişik disiplinlerden insanın diyalog kurabildiği bir platform olmasıdır'' görüşünü dile getirdi.
     Su kaynaklarının yönetiminde doğru bilgiye ulaşmanın önemini vurgulayan Jarraud, bu bilgilere uluslararası iş birliği olmadan ulaşmanın çok zor olduğunu belirtti.
     Jarraud, suyu taşıyan bulutlar ve nehirlerin sınır tanımadığına dikkati çekerek, bu nedenle suyun efektif yönetimi için uluslararası iş birliğinin şart olduğunu ifade etti.
    
     -SUYUN PAYLAŞIMI SORUNU-
    
     Dünya ölçeğinde suyun paylaşımı sorununa da değinen Jarraud, bu sorunların çözülmemesi durumunda, büyüyerek çatışmaya yol açabileceği uyarısında bulundu.
     Suyun adil paylaşımı için çeşitli bilgiye ihtiyaç olduğunu ifade eden Jarraud, şöyle devam etti:
     ''Nehirler yağmurlardan ne kadar su alıyor? Buharlaşmayla ne kadar su kaybediyor? Ne kadar su, sulamaya harcanıyor? Suyun ne kadarı kentlerde, ne kadarı kırsalda kullanılıyor? İşte doğru bilgiye ulaşmada bize rehberlik edecek sorular bunlar. Bu soruların cevaplarını bildiğiniz zaman adil bölüşüm için gereken temel bilgileri sağlamış olursunuz ama adil bir bölüşüm olmaksızın bu sorunun çözülmesi çok kolay görünmüyor. Esasında bu bilgilerin de elde edilmesi kolay değil. Bunun için çok sofistike pazarlıkların yapılması gerekiyor.''
     Ekonomik krizin çevre anlamında büyük fırsatları içerisinde barındırdığını anlatan Jarraud, krizin ardından hükümetlerin bazı politikalarını değiştirmek zorunda kalmalarına dikkati çekti.
     Krizle birlikte hükümetlerin çevreyle daha dost bir kalkınma modelini dikkate almaya başladıklarına işaret eden Jarraud, şunları kaydetti:
     ''Ekonomik krizlerden, kaynakların boşa harcanamayacağı sonucu ortaya çıkıyor. Krizlerin dünyaya öğrettiği en önemli şey bu. Şu da bir gerçek ki meteorolojiye yapılan yatırım, ister 1 avro, 1 dolar, 1 lira olsun, sektörlere en az 10 katı karla dönüyor. Bunun için bir sürü örnek verebilirim. Hükümetler, çok büyük miktarlarda parayı ekonomiyi tekrar canlandırmak için harcıyorlar. Mesela, ABD bir çok mali paket açıkladı. Bu paketlerle birlikte ABD yeşil ekonomiye de yatırım yapmaya başladı. Bu durum AB ülkeleri, gelişmekte olan Çin ve Japonya'da da böyle.
     Ekonomik krizin etkilerini değerlendirirsek çevreye ilişkin pek çok olumlu sinyal alabiliriz. Kriz pek çok sektörü geriye doğru götürürken, hükümetler çevre konusundaki yatırımlarda geri adım atmadılar. Hatta ekonomik krize rağmen yatırımlarda artış var. İklim değişikliğinin etkilerini gelecek on yıllar içerisinde göreceğiz. Belki hükümetleri bu alana yatırım yapmaya iten en önemli sorun budur.''
   20.03.2009 - 11:08:00 arkadaşıma gönder
 67 ÜLKEDEN ÇEŞİTLİ SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ TEMSİLCİLERİ, ALTERNATİF TOPLANTIDA BİR ARAYA GELDİ
''Dünya Su Forumu''nun meşru ve demokratik olmadığını savunan 67 ülkeden çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, alternatif toplantıda bir araya geldi.
     Birleşmiş Milletler (BM) Asamble Başdanışmanı Maude Barlow, The Marmara Oteli'nde düzenlenen basın toplantısında, BM Asamble Başkanı Miguel D'Escoto Brockmann'ın bildirisini okudu.
     Barlow, daha sonra yaptığı konuşmada, ''Dünya Su Forumu''nun ''ilk başladığında bu kadar baskıcı olmadığını, bu baskıcılığının giderek arttığını'' öne sürdü.
     Barlow, şu görüşleri ifade etti:
     ''Dünya Su Forumu, dünyadaki krizi çözme konusunda iflas etmiştir. Tek düşündükleri sudan daha fazla para kazanmak ve yoksulların sırtından bu parayı kazanmak. Artık iflas etmiş olan bir ideolojinin temsilciliğini yapmaktalar. Dünya genelinde su konusunda çalışan kişiler biliyor ki Dünya Su Forumu meşru değildir. Su konusundaki tartışmanın hak ettiği platformda yapılması ve BM bünyesine alınması gerektiğini düşünüyoruz.''
     DTP İstanbul Milletvekili Sabahat Tuncel de ''5. Dünya Su Forumu''nda suyun insanlığa karşı nasıl bir tehdit olarak kullanılacağının, suyun nasıl tekelleştirileceğinin ve bundan nasıl kar edileceğinin tartışıldığını öne sürdü.
   19.03.2009 - 15:38:00 arkadaşıma gönder
 GAZZE BELEDİYE BAŞKANI RAMADAN: ''FİLİSTİN'İN SUYA ERİŞME ORANI, İSRAİL'İN 5'TE BİRİ CİVARINDA. SUYA ERİŞİM HAKKI SİYASİ BİR CEZALANDIRMANIN ARACI OLAMAZ''
Gazze Belediye Başkanı Maged Abu Ramadan, Filistin'in suya erişme oranının İsrail'in 5'te biri civarında olduğunu belirterek, ''Suya erişim hakkı siyasi bir cezalandırmanın aracı olamaz. Herkes suya aynı miktarda ve kalitede ulaşamazsa, 'su herkesin hakkıdır' söylemi nerede kalıyor?'' dedi.
     Ramadan, Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi'nde devam eden 5. Dünya Su Forumu kapsamında düzenlenen ''Milletvekilleri Paneli''nde yaptığı konuşmada, Gazze'nin, tüm dünyanın gözleri önünde ''vahşi bir saldırıya maruz kaldığını'' söyledi.
     İsrail'in bu operasyonu sırasında 25 bine yakın binanın yıkıldığını ifade eden Ramadan, yıkıntılar arasından mazlum Filistinliler'in cesetlerinin çıkarıldığını anlattı.
     Her şeye rağmen Gazze ve Filistin halkının umut dolu olduğunu belirten Ramadan, ''Bir gün bu savaş bitecek. Biz de komşularımızla birlikte mutlu bir yaşantı sürebileceğiz. Belki ben de o zaman sizi ülkemde düzenleyeceğimiz bir toplantıya gururla çağırabileceğim'' dedi.
     Su paylaşımında esas sorunun ''erişim hakkı'' olduğunu vurgulayan Ramadan, ''Filistin'in suya erişme oranı, İsrail'in 5'te biri civarında. Suya erişim hakkı siyasi bir cezalandırmanın aracı olamaz. Herkes suya aynı miktarda ve kalitede ulaşamazsa, 'su herkesin hakkıdır' söylemi nerede kalıyor?'' diye konuştu.
     Filistin halkının da suya erişim hakkı olduğunu dile getiren Ramadan, suyun adil dağıtımının bölge için büyük önem taşıdığını söyledi.
     ''Halkımın hayatını sürdürebilmesi için suya ihtiyacı var'' diyen Ramadan, uluslararası kurallar dikkate alındığında, bir ülkenin herhangi bir su kaynağı üzerinde egemenlik kurmasının mümkün olmadığına dikkati çekti.
     İsrail'in, Filistin'in yer altı suyu kaynaklarını da pompalarla çektiğini iddia eden Ramadan, ''Bu temiz suyu içmeye, onu kullanmaya bizim de ihtiyacımız var. Adaleti sağlayabilmek için sanırım iş birliği ve diyaloğa ihtiyacımız var'' dedi.
     Fas Parlamentoyla İlişkiler Bakanı Mohammed Saad El Alami de Filistin ile dayanışma zamanı olduğunu söyledi.
     ''Filistin'de yaşayan milyonlarca insanın su alma hakkı nasıl engellenebilir?'' diye soran Alami, siyasi nedenlerle alınan ve adil olmayan kararların kınanmasını istedi.
   19.03.2009 - 13:16:00 arkadaşıma gönder
 FORUM GENEL SEKRETERİ TABASARAN: ''FORUMA, BM ORGANİZASYONLARININ YETERLİ DÜZEYDE KATILMADIĞI, KATILANLARIN DA ERKENDEN TERK ETTİĞİ BİLGİLERİNİN YER ALDIĞI HABERLER OKUYORUM. BU DURUM
5. Dünya Su Forumu Genel Sekreteri Oktay Tabasaran, foruma BM organizasyonlarının yeterli düzeyde katılmadığı, katılanların da erkenden terk ettiği bilgilerinin yer aldığı haberler okuduğunu belirterek, ''Bu durum beni çok üzüyor. UNESCO, UNDP, UNEP, United Nations University, UN Habitat... Hepsi burada. Daha kim gelmeliydi bilmiyorum?'' dedi.
     Tabasaran, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen forumun beklentilerin çok üzerinde başarıyla devam ettiğini söyledi.
     Forumun düzenlenmesine katkısı bulunan tüm kurum, kuruluş ve kişilere teşekkür eden Tabasaran, organizasyonun Türkiye'nin prestijini artıracağını ifade etti.
     Katılımcı yoğunluğu nedeniyle kayıtların bir süre dondurulduğunu anımsatan Tabasaran, ''Bu da forumun etkisini ve gücünü gösteriyor. Çok mutluyuz, 2 yıl süren çalışmalarımızın meyvelerini topluyoruz'' dedi.
     Medyada foruma ilişkin yer alan bazı haberlerin gerçekleri yansıtmadığını üzülerek gördüklerini anlatan Tabasaran, şöyle devam etti:
     ''Foruma, BM organizasyonlarının yeterli düzeyde katılmadığı, katılanların da erkenden terk ettiği bilgilerinin yer aldığı haberler okuyorum. Bu durum beni çok üzüyor. UNESCO, UNDP, UNEP, United Nations University, UN Habitat... Hepsi burada. Daha kim gelmeliydi bilmiyorum? Organizasyonda alınan kararlar, görüşülen konular tüm dünya medyası tarafından dikkatle takip ediliyor. Konukların tümü memnuniyetlerini dile getiriyor. Hatta, daha dün forumda devlet başkanı düzeyinde bulunan bir katılımcı, 'Bu forumla çıtayı o kadar yükseltiniz ki artık diğer düzenlenecek forumların bunu yakalaması çok zor olacak' dedi. Bu bizim için çok gurur verici bir şey.''
     Tabasaran, forumun her disiplin ve perspektiften insanı bir araya getirerek suya ilişkin sorunların tartışılmasına yönelik diyalog platformu oluşturmasını çok önemli bulduklarını söyledi.
   19.03.2009 - 11:48:00 arkadaşıma gönder
 ULUSLARARASI SU SERGİSİ AÇILDI
5. Dünya Su Forumu çerçevesinde düzenlenen Uluslararası Su Sergisi, Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan'ın katılımıyla İstanbul Teknik Üniversitesi Doğa Tarihi ve Bilim Müzesi'nde açıldı.
     Serginin açılışında konuşan Çağlayan, Dünya Su Forumu vesilesiyle Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Coca-Cola şirketinin işbirliğiyle, Amerikan Doğa Tarihi Müzesince hazırlanan Su Sergisi'nin İstanbul'a getirildiğini belirtti.
     Hiçbir ülke ve bireyin ülkesinde açlık, susuzluk sorunu olmadığını söyleme lüksü bulunmadığını dile getiren Çağlayan, ''Bir coğrafyada yaşanan sorunların gün gelip bizi de etkileyebileceğini hesaba katmamız gerekiyor. Dolayısıyla geldiğimiz noktada tüm ülkeler sahip oldukları avantajları ve mücadele etmeleri gereken sorunlarını birlikte ele almak, birlikte çözümler üretmek durumundadır'' dedi.
     Çağlayan, tüm ülkelerin en hayati toplumsal ve ekonomik sorunlarının başında çevrenin korunmasının geldiğini, en temel ihtiyaç olan içme suyu temini için her geçen gün su kaynaklarına daha fazla ihtiyaç duyulduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
     ''Oysa elimizdeki rakamlar maalesef endişe verici bazı gerçekleri de açık ve acı bir şekilde ortaya koymaktadır. Bugün dünyada yaklaşık 1 milyar insan temiz ve sağlıklı içme suyundan mahrumdur. 2,5 milyar insan, suyla ilgili temizlik ve sağlık hizmetlerine sahip değildir. Bu rakamlar toplam dünya nüfusunun neredeyse yarısına karşılık gelmektedir. Bir başka deyişle her iki kişiden biri günlük hayatını idame ettirmek için ihtiyacı olan suyla ilgili hizmetlere erişim konusunda sorun yaşamaktadır.
     Su zengini bir ülkede kişi başına yıllık su tüketimi ortalama 10 bin metre küp olarak kabul edilmektedir. Türkiye'de ise bu miktar 1830 metre küp civarındadır. Türkiye gibi su zengini olmayan ülkeler su kaynaklarını en iyi şekilde geliştirmek, yönetmek, kullanmak ve korumak zorundadırlar.''
     Gelecek bilimcilerin ilerleyen yıllarda su savaşlarının yaşanabileceği öngörüsünde bulunduklarını dile getiren Çağlayan, mevcut sorunların ortadan kaldırılmasının en etkin yolunun devletlerin su yatırımlarına ağırlık vermelerinden, içme ve kullanma suyuna ilişkin altyapı çalışmalarının artırılmasından geçtiğini ifade etti.
     Çağlayan, suyu sınırsız bir kaynak olarak görmeye son vermek, tüketimi bu kaynağın sınırlı olduğu bilincine göre uyarlamak gerektiğini vurguladı.
     Bakanlık olarak sanayinin su kullanımı ve su kaynaklarının kirletilmemesi ile yeniden kazanılması konusunda önemli adımlar attıklarını anlatan Çağlayan, şunları kaydetti:
     ''Ülkemizde bulunan 120 aktif organize sanayi bölgesinden 70'inin atık su arıtma tesisleri Bakanlığımızın desteğiyle tamamlanmıştır. 19 organize sanayi bölgesinin arıtma tesisi yapım çalışmaları devam etmektedir. Diğer organize sanayi bölgelerinin atık su arıtma tesislerinin tamamlanması için de gerekli destekler verilmektedir.
     Bu çerçevede, hepimizin birer çevreci olması bilinciyle hareket ediyoruz ve bunu siyasi bir tercih olarak değil, yaşam felsefesi olarak görmemiz gerektiğine inanıyoruz.''
     Zafer Çağlayan, serginin su konusunda farkındalık yaratacağına inandığını ifade etti.
    
     -''SUYLA İLGİLİ HAYATİ KONULAR DÜNYA GÜNDEMİNDE GERİLERDE''-
    
     Coca-Cola Başkanı ve Üst Yöneticisi (CEO) Muhtar Kent, serginin, su sıkıntısı yaşanan dünyada dikkatlerin bu noktaya çekilmesi ve ziyaretçilerin bilgilendirilmesi açısından önemli bir rol oynayacağına inandığını söyledi.
     Birkaç ay önce Davos'ta BM Genel Sekreteri ile bir panelde buluştuklarını, konunun global ekonomik krize kaydığını anlatan Kent, ancak, su kaynaklarının azalması gibi suyla ilgili pek çok hayati konunun dünya gündeminde gerilere düşmesinin endişelerini artırdığını söyledi.
     Kent, ''İşin gerçeği, ekonomi ile ekolojinin aynı evin sakinleri olması, birini diğerine tercih edemezsiniz. İkisi de ev demektir. Bugün 100'den fazla ülke, yani dünya nüfusunun yüzde 50'den fazlası su sıkıntısı ile karşı karşıya. 2020 yılında yani 10 sene sonra, eğer bir çözüm üretemezsek 8 milyar olarak hesap edilen dünya nüfusunun yüzde 80'i su sıkıntısı olan bir coğrafyada yaşıyor olacak'' dedi.
     İşlerinin hayat damarının da su olduğunu ifade eden Kent, ''Coca Cola olarak 2002 yılından bu yana yoğun bir şekilde su tasarrufu konusunda çalışmaktayız. Bunun neticesi olarak son 5 yılda yüzde 20'lik bir azalma gerçekleştirdik su kullanımımızda ve 2012'ye kadar bir yüzde 20 daha azalma kaydedeceğiz ve bunun taahhüdünü vermiş durumdayız'' diye konuştu.
    
     -SUYLA İLGİLİ PROJEYE 30 MİLYON DOLAR BAĞIŞ-
    
     BM Küresel İlkeler Sözleşmesi kapsamında oluşturulan Su Taahhütnamesi'ni Coca Cola şirketi olarak ilk imzalayan kuruluşlardan birisi olduklarını anlatan Kent, şunları ifade etti:
     ''Halen 60'tan fazla ülkede 210 adet yağış havza projesini UNDP, Doğal Hayat Federasyonu ve ABD Yardım Fonu gibi kuruluşlarla hayata geçirdik. Benzer bir projeye de bu hafta 30 milyon dolarlık bağış yaptık. Afrika'da 2 milyon insana temiz su sağlamak üzere harekete geçtik.''
     UNDP Direktörü Cihan Sultanoğlu da New York'ta kaçırdığı bu sergiyi İstanbul'da görmekten dolayı kendisini ayrıcalıklı hissettiğini belirtti.
     Suyun temel bir insan ihtiyacı ve insan hakkı olduğunu vurgulayan Sultanoğlu, dünyada her 6 kişiden birinin, yani 1,6 milyar kişinin temiz suya erişme hakkından mahrum olduğunu, 2,5 milyar insanın temel hijyen koşullarına sahip olmadığını, bunun da her yıl binlerce çocuğun ölmesi anlamına geldiğini söyledi.
     Cihan Sultanoğlu, serginin sadece su sorunu konusundaki farkındalığı artırmakla kalmayacağını, suyun ne kadar mucizevi bir madde olduğunun anlaşılmasını sağlayacağını umduğunu sözlerine ekledi.
     Konuşmaların ardından Bakan Çağlayan, Muhtar Kent ve Cihan Sultanoğlu birlikte kurdele keserek sergiyi açtı.
     Daha sonra beraberindekilerle sergiyi gezerek bilgi alan Zafer Çağlayan, vücuttaki su oranını ölçen cihazda tartıldı. Cihaz, Çağlayan'ın vücudunda 63 litre su bulunduğu sonucunu verdi.
     Dünyanın en kapsamlı su sergisi olarak tanınan, interaktif uygulamaları ve etkileyici kurguları ile izleyenlerin suyun güzelliklerini ve mucizelerini keşfetmesini sağlayacak sergi, 14 Haziran 2009 tarihine kadar açık kalacak.
   18.03.2009 - 23:25:00 arkadaşıma gönder
 FORUM, KATILIMCI SAYISI, SAĞLADIĞI EKONOMİK KATKI VE İSTİHDAM İLE REKORA KOŞUYOR
İstanbul'da düzenlenen ''5. Dünya Su Forumu'', katılımcı sayısı, sağladığı ekonomik katkı ve istihdam ile rekora koşuyor.
     Konuya ilişkin yapılan yazılı açıklamada, forumun, konu ve içeriklerinin yanı sıra çarpıcı rakamlarıyla da dikkati çektiği belirtildi.
     Açıklamada, forumun, 30 bine ulaşan katılımcı sayısı ve düşük sezon olmasına rağmen otellerdeki gecelik 100 bin kişilik doluluk oranıyla turizme katkısı, kişisel tüketim harcamaları hariç 30 milyon Avro'luk ekonomik payla İstanbul'u kalkındırdığı kaydedildi.
     Özel kanunla kurulan ve 100 kişilik ekipten oluşan Forum Sekretaryası tarafından gerçekleştirilen organizasyonda toplam 8 bin 375 personelin hizmet verdiği aktarılan açıklamada, Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi, Feshane, Ceylan Intercontinental Otel, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi ve Cemal Reşit Rey olmak üzere 5 ana merkezde, toplam 27 salonun yanı sıra 8 bin 500 ve 4 bin 500 metre karelik 2 ayrı çadırda yürütülen forumun, dünya genelinde milyonlarla insanın ilgisini topladığı ifade edildi.
     Toplam 114 tercüman ile 7 dilde simültane çeviri imkanı sunulan organizasyonda, yerli ve yabancı olmak üzere 10 bin 15 basın mensubunun akreditasyonun gerçekleştirildiği kaydedildi.
     Açıklamada, forum bünyesinde 10 bin 70 adet bilgisayar kullanıldığı, forumun iletişim ağında 3 bin 500 metre kablolama gerçekleştirildiği ve 30 bin katılımcının resimli ve barkodlu kayıtlarının bulunduğu aktarıldı.
     Forum bünyesinde her gün 154 bin kumanya dağıtılırken, VIP konuklara 4 bin 500 kişilik yemek servisi yapıldığı ifade edilen açıklamada, 770 otomobil, 175 otobüs ve 45 deniz taşıtının hizmet verdiği forumun içeriğine paralel olarak tamamen çevreye ve doğaya dost, geri dönüşümlü malzemeler kullanıldığı bildirildi.
     Açıklamada, üst düzey devlet adamları ve tüm forum katılımcılarının güvenliğini sağlamak üzere 8 bin kişilik emniyet gücünün hizmet verdiği de ifade edildi.
   18.03.2009 - 23:05:00 arkadaşıma gönder
 TBMM BAŞKANI TOPTAN, KATILIMCI PARLAMENTERLER ONURUNA DOLMABAHÇE SARAYI'NDA RESEPSİYON VERDİ
TBMM Başkanı Köksal Toptan, 5. Dünya Su Forumu'na katılan parlamenterler onuruna resepsiyon verdi.
     Dolmabahçe Sarayı Muayede Salonu'ndaki resepsiyonda, TBMM Başkanı Toptan, forum kapsamında bugün gerçekleştirilen Parlamenterler Toplantısı'na katılan konukları girişte karşıladı.
     47 ülkeden 4'ü meclis başkanı olmak üzere 159 parlamenterin katıldığı resepsiyonda TBMM Başkanı Toptan'a, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu ile TBMM AB Uyum Komisyonu Başkanı Yaşar Yakış da eşlik etti.
     Konuklara baklava ve mantı gibi Türk lezzetlerinin sunulduğu resepsiyonda, keman sanatçısı Canan Anderson da Klasik Türk Müziği eserlerini seslendirdi.
   18.03.2009 - 22:21:00 arkadaşıma gönder
 "YEREL VE BÖLGESEL OTORİTELER TOPLANTISI" YAPILIYOR
İstanbul'da düzenlenmekte olan 5. Dünya Su Forumu kapsamında bugün başlayan "Yerel ve Bölgesel Otoriteler Toplantısı" yarın da sürecek.
     Dışişleri kaynaklarından edinilen bilgiye göre, İstanbul'da Lütfi Kırdar Kongre Merkezinde yarın da devam edecek Yerel ve Bölgesel Otoriteler Toplantısı'nın temel amacı, su konusundaki küresel değişikliklerden kaynaklanan meselelerin üstesinden gelmek için yerel ve bölgesel otoritelerin rollerinin ve kapasitelerinin güçlendirilmesine ilişkin neler yapılabileceğinin ortaya konması ve deneyimlerin paylaşılması.
     Yerel Otoriteler Süreci'nin sonucunda, İstanbul Su Konsensüsü'nün imzalanması, hedeflerin belirlenmesi, başarı için gerekli önlemlerin alınması ve ilerlemenin izlenmesi bekleniyor.
     Toplam katılımcı sayısının 350 civarında olduğu toplantıya, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Malatya Belediye Başkanı Cemal Akın'ın yanı sıra, 40 ülkenin değişik kentlerinden 45 Belediye başkanı katılıyor.
     İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın açılışını gerçekleştirdiği toplantıda, Dünya Su Konseyi Başkanı Loic Fauchon da Forum'un Yerel Otoriteler Süreci hakkında bir sunum yaptı.
    
     -ÜÇ AYRI YUVARLAK MASA OTURUMU-
    
     Toplantıya üç ayrı yuvarlak masa oturumuyla devam edildi. Portekiz, Botica Belediye Başkanı Fernando Campos Başkanlığında yapılan birinci yuvarlak masa oturumuna katılan panelistler, "Su ve Sanitasyon için Yönetim" konusunda deneyimlerini aktardı.
     Türkiye'den, Malatya Belediye Başkanı Cemal Akın'ın başkanlığında yapılan ikinci yuvarlak masa oturumuna katılan panelistler, "Kentler ve Bölgeler iklim Değişiklikleri Risklerinin Yönetimi" konusunda görüş alışverişinde bulundu.
     Meksika, Guanajuto Belediye Kamu Hizmet Kuruluşu Su ve Sanitasyon Genel Müdürü Ricardo Barraque başkanlığında yapılan üçüncü yuvarlak masa oturumunda ise katılımcılar, "Hızla Büyüyen Kentlerde Sanitasyonla İlgili Zorluklar" konusunda sunumlar yaptı.
     Yuvarlak masa toplantılarının sonuçlarının, yarın düzenlenecek "Parlamento Üyeleri-Yerel Otoriteler Diyaloğu"na sunulacağı bildirildi. Toplantının ilk gününde ayrıca, "Meksika Su Ödülleri" töreni yapıldı.
   18.03.2009 - 22:20:00 arkadaşıma gönder
 FORUM KAPSAMINDA ''TÜRKİYE VE ÇEVRESİ BÖLGESEL GÜNÜ OTURUMU'' DÜZENLENDİ
Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, günümüzde 1 milyar insanın bir bardak temiz sudan yoksun yaşadığını belirterek, ''Her gün 5 bin çocuk susuzluktan ölüyor. İşte bunun adı insanlık dramıdır'' dedi.
     Demirel, Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi'nde devam eden 5. Dünya Su Forumu kapsamında düzenlenen ''Türkiye ve Çevresi Bölgesel Günü Oturumu''nun açılışında yaptığı konuşmada, suyun, insanlığın var olmasının en önemli şartı olduğunu söyledi.
     ''Su varsa hayat vardır, su yoksa hayat yoktur'' diyen Demirel, suyun yerkürede varlığını sürdürebilen tek uzay cismi olduğunu kaydetti.
     İnsanoğlunun suyu tüketirken hem kendisi hem de diğer canlıların hesabına düşünmesi gerektiğini belirten Demirel, ''Böyle yapmazsa başına dert alır. Bunun olacağını bildiği için tedbir almaya çalışıyor'' dedi.
     Yerkürenin canlılığının sürdürülebilirliği, hayatın sürdürülebilirliğinin insanoğlunun baş sorunu olduğunu vurgulayan Demirel, ''Su, yerkürenin efendisi, hakimi ve sultanıdır. Onun içindir ki bütün insanlığın sorunudur ve dünya gündeminde en başta yer almayı hak etmiştir'' diye konuştu.
     Suyu dünya gündeminde öne çıkaran diğer bir hususun artan nüfus olduğuna dikkati çeken Demirel, nüfus artışının içecek, giyecek ve yiyecek ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik kaynaklar üzerinde baskı yarattığını söyledi.
     Demirel, diğer bir problemin iklim değişikliği olduğunu vurgulayarak, iklim değişiminin doğadaki su dengesini de bozacağını ifade etti.
     Yüz ölçümü 780 bin metrekare olan Türkiye'ye 50 yıllık gözlemlerin ortalaması göz önüne alındığında, metre kareye yılda 643 milimetre yağış düştüğünü anımsatan Demirel, şöyle devam etti:
     ''Bu, 501 milyar metreküp suya tekabül etmektedir. Bunun 274 milyar metreküpü buharlaşmakta, 41 milyar metreküpü yer altına sızmaktadır. Yıllık yüzey akışı, 186 milyar metreküp, kullanılabilir yüzey suyu ise 98 milyar metreküptür. Yıllık çekilebilir yer altı suyu 14 milyar metreküptür. Yani toplam kullanılabilir su miktarı, 112 milyar metreküptür. Duyduk duymadık demeyin, su bitmez falan değil. İklim değişmezse bu kadar kullanılabilir suyumuz var. Günümüzde 1 milyar insan 1 bardak temiz sudan yoksun yaşıyor. Her gün 5 çocuk susuzluktan hayatını kaybediyor. İşte bunun adı insanlık dramıdır.''
    
     -EROĞLU'NUN SÖZLERİ-
    
     Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu da 5. Dünya Su Forumu öncesinde bu foruma hazırlık amacıyla düzenledikleri İstanbul Su Forumu'nun periyodik olarak devam edeceğini ifade etti.
     Forum kapsamında, İstanbul ile ilgili su mutabakatının da imzaya açıldığını anımsatan Eroğlu, forumun, ''Suda farklılıkların yakınlaşması'' temasıyla aynı zamanda kültürler arası siyasi ilişkilerin kurulmasına da ön ayak olduğunu anlattı. Eroğlu, ''Su, son yıllarda üzerinde en fazla konuşulan ve senaryolar üretilen konu. Türkiye'nin bu senaryoların en kötüsüne göre hazırlanması gerekiyor'' dedi.
     Türkiye'nin, bilim adamlarınca iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek ülkeler arasında anıldığını belirten Eroğlu, bu nedenle 2040 ve 2050 yıllarını hedef alan entegre su yönetimi eylem planlarını şimdiden hazırladıklarını söyledi.
    
     -''YAŞASIN TÜRKİYE''-
    
     Dünya Su Konseyi Başkanı Loic Fauchon ise konuşmasında, oturumun düzenlendiği salona dikkati çekerek, ''Bu kadar kalabalık olması, ülkenizin bu etkinliği ne kadar ciddiye aldığının ve uluslararası bir başarıya ulaştıracağının göstergesidir'' dedi.
     ''Bu forumun ardından su dünyasındaki tüm tartışmalar, 'İstanbul öncesi ve İstanbul sonrası' olarak kategorize edilecek'' diyen Fauchon, Türkiye'nin su dünyası için çok önemli bir aktör olduğunu ifade etti.
     Fauchon konuşmasını, ''Yaşasın Türkiye, Allah Türkiye'yi korusun'' sözleriyle bitirdi.
     DSİ Genel Müdürü Haydar Koçaker de forum hazırlıklarının 2 yılı aşkın bir süredir dolu dizgin sürdüğünü belirterek, foruma hazırlık amacıyla ulusal ve uluslararası boyutta 22 toplantı yapıldığını hatırlattı.
    
     -BAKANLAR PANELİ-
    
     Oturum kapsamında, Çevre ve Orman Bakanı Eroğlu'nun başkanlığında çeşitli ülkelerin bakanlarının katıldığı Bakanlar Paneli de düzenlendi.
     Ürdün Su ve Sulama Bakanı Raed Abu Saud, gelecekte yaşanması muhtemel su kıtlığını durdurabilmek adına tedbirlerin bugünden alınması gerektiğini söyledi.
     Ülkesinde çok kısıtlı su kaynakları olduğunu belirten Abu Saud, Ürdün'deki suyun insanların ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kaldığını ifade etti.
     Su kaynaklarının paylaşımının bölge ülkeleri arasında sorun yaratmaya başladığına dikkati çeken Abu Saud, bu sorunun giderilmesi için ülkeler arası platform oluşturularak, diyalog sürecinin başlatılması gerektiğini belirtti.
     Kırgızistan Su Kaynakları ve Ziraat Bakanı Yardımcısı Baratali Koshmatov ise iklim değişikliği nedeniyle buzulların eridiğini, ülkesindeki ırmakların debilerinde bu nedenle artışlar yaşandığını anlattı.
     Koshmatov, ülke sınırları içerisindeki su kaynaklarının korunması ve yönetimi işinin, bu kaynaklardan faydalanan diğer ülkelerin görüşleri alınarak yapıldığını ifade etti.
     Tacikistan Su Kaynakları Bakanı Saidi Yokubzod da su sorunlarına ilişkin tüm ülkelerin katılımıyla bir diyalog platformu oluşturmanın önemine işaret ederek, ''Su, hayati bir unsurdur. Çünkü tüm insanlık yararlanıyor'' dedi.
   18.03.2009 - 18:34:00 arkadaşıma gönder
 MEKSİKA ULUSAL SU KOMİSYONU BAŞKANI LUEGE: ''FORUM, BÜTÜN KAMU POLİTİKALARININ, SU KAYNAKLARININ ENTEGRE KULLANIMINI HAVZAYI DA KAPSAYACAK ŞEKİLDE TEKRAR ELE ALINMASINI SAĞLADI''
Meksika Ulusal Su Komisyonu Başkanı Jose Luis Luege, ''5. Dünya Su Forumu''nun, bütün kamu politikalarının, su kaynaklarının entegre kullanımını havzayı da kapsayacak şekilde tekrar ele alınmasını sağladığını söyledi.
     Luege, Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen ''5. Dünya Su Forumu'' kapsamında düzenlediği basın toplantısında, Meksika olarak ''4. Dünya Su Forumu''na ev sahipliği yaptıklarını hatırlattı.
     Meksika'nın Türkiye ile benzer özellikler taşıdığına değinen Luege, Meksika'nın büyük bir yüzölçümüne sahip olduğunu, 108 milyon nüfusu bulunduğunu, bioçeşitlilikte de zengin olduklarını söyledi.
     Çoğu insanın düşündüğü gibi yeşil bir ülke olmadıklarını ifade eden Luege, ülkenin özellikle kuzey bölgelerinde yarı kurak bölgelerin bulunduğunu anlattı.
     ''4. Dünya Su Forumu''nun Meksika'da yapılmasının, federal alanda ve eyaletlerde su konusuna daha fazla önem vermelerini sağladığını belirten Luege, federal bütçelerini su konusunda ikiye katlayabildiklerini söyledi.
     Kirli suların temizlenmesine yönelik birçok çalışma yaptıklarını ifade eden Luege, ayrıca tarımsal sulamayla ilgili birçok çalışma da gerçekleştirdiklerini belirtti
     Su üretiminin tarıma faydasını artırmaya çalıştıklarını vurgulayan Luege, 21 milyon hektarlık tarımsal alanda bu sistemi teknikleştirmeye çalıştıklarını, bunun için Tarım Bakanlığı ile ortak çalışma yürüttüklerini kaydetti.
     Buradaki amaçlarının kullanılan su miktarını arttırmak değil, çiftçilerin ekonomik koşullarını iyileştirmek olduğuna dikkati çeken Luege, sözlerini şöyle sürdürdü:
     ''Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Meksika'da da kirli ve atık su temizleme çalışmaları var. Özellikle '4. Dünya Su Forumu''ndan sonra biz de bu konudaki yatırımlarımızı artırdık. Meksika'daki atık suların yüzde 50'sini temizleyeceğiz.
     5. Dünya Su Forumu, bütün kamu politikalarının, su kaynaklarının entegre kullanımını havzayı da kapsayacak şekilde tekrar ele alınmasını sağladı.''
   18.03.2009 - 14:25:00 arkadaşıma gönder
 WWF-TÜRKİYE GENEL MÜDÜRÜ DR. DEMİRAYAK: ''TATLI SU KAYNAKLARIMIZI ÇOK ZOR DURUMA SOKUYORUZ, KENDİMİZİ DE ACİL ŞEKİLDE SU VE ENERJİ KAYNAĞI ARAR DURUMDA BULUYORUZ''
WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Genel Müdürü Dr. Filiz Demirayak, ''Tatlı su kaynaklarımızı çok zor duruma sokuyoruz, kendimizi de acil şekilde su ve enerji kaynağı arar durumda buluyoruz'' dedi.
     Demirayak, Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen ''5. Dünya Su Forumu'' kapsamında ''Su, Gıda, ve Enerji Üst Düzey Paneli''nde yaptığı konuşmada, dünyada yaban hayatını destekleme endeksinde, şu anda bir kredi zorluğu çekildiğini, bu kredi sıkıntısı çözülmeden doğal kaynakların çözümünün gerçekleştirilemeyeceğini söyledi.
     Dünyadaki sulak alanların yarısından fazlasının geçtiğimiz yüzyılda kaybedildiğini belirten Demirayak, dünyanın en büyük nehirlerinin denizle olan bağlantılarını kaybettiğini ifade etti.
     Bu nehirlerin dörtte birinin daha bağlantısını kaybedeceğini dile getiren Demirayak, dünyadaki 177 büyük nehrin üçte birinin serbest akışlarını sürdürülebildiğini ve son 30 yılda tatlı sularda yaşayan canlı türlerinin yüzde 50'sinin azaldığını vurguladı.
     ''Enerji ve gıda için su ihtiyacından söz ederken, ekosistemler için de su ihtiyacını ihmal etmemeliyiz'' diyen Demirayak, dünyada kontrolsüz baraj yapımı ve aşırı sulama yapıldığını, tatlı su kaynaklarının tükendiğini, barajlar yüzünden dünyadaki nehirlerin yüzde 60'nın bölündüğünü, şu anda 80 milyon kişiyle 400 barajın yapımının sürdürüldüğünü kaydetti.
     Tüm suların yüzde 70'inin yolunun değiştirildiğini belirten Demirayak, sözlerini şöyle sürdürdü:
     ''Tarlalara belki su götürüyoruz ama bu kadar kıt kaynaklarımızı, mahsullerimizi sulamakta doğru şekilde kullanamıyoruz. Su sektörünün diğer sektörlerle çalışarak, ekosistemlerin devamlılığını ve bunların ekolojik değerlerini korumasını şeffaf, eşit ve üretken bir şekilde yapılabildiğini görmek önem taşıyor. Tatlı su kaynaklarımızı çok zor duruma sokuyoruz ve kendimizi de acil bir şekilde su ve enerji kaynağı arar bir durumda buluyoruz.
     Bizim uygulamalarımızda büyük değişiklikler gerekiyor. İnsanların zekası, esnekliği ve vizyonuyla bu değişiklik yapılabilir. Bizler, hiçbir şekilde altyapı ya da barajlara karşı değiliz ama doğru barajların, doğru yerlerde yapılmasını esas çözüm olarak düşünüyoruz.''
     Nehir yönetiminin iklime uygun yapılması ve hemen adaptasyon önlemlerinin alınması gerektiğini dile getiren Demirayak, ''Az su kullanan ama daha fazla verim sağlayabilecek uygulamalar olmalı. Güçlü bir su kaynağı yönetiminin gereğine inanıyoruz. Su kaynağı önemli ama bunun yönetiminin sadece Su Bakanlıkları tarafından yapılmaması lazım. Suyla ilgili kararlar Tarım, Enerji, Ticaret, Maliye Bakanlıklarını büyük ölçüde etkilediği kararlardır. Onun için suyu tarım, enerji ve maliye politikalarıyla ele almak lazım'' diye konuştu.
    
     -IHA DİREKTÖRÜ RICHARD TAYLOR-
    
     Uluslararası Su Enerji Birliği (IHA) Direktörü Richard Taylor da insanların kırsal bölgelerden kentlere göç etme eğilimi gösterdiklerini, büyük kentlerin çevresinde oluşan varoş bölgelerinde ciddi yaşam kalitesi sorunu ortaya koyduklarını ifade etti.
     Esas sorunların, büyük kentlerin periferinde oluşan yerleşmeler olduğunu belirten Taylor, ''Suyun farklı amaçlarla kullanıldığını görüyoruz. Suyun, çevre için doğru bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Hidroelektrik santralleri bütün sorunların üzerinden geçebileceğimiz sihirli bir formül oluşturmazlar. Suya ve enerjiye erişim anlayışının da değiştirilmesi gerekmektedir. ABD Enerji Departmanı'nın gösterdiği sonuçlara göre; yenilenebilir enerjinin geliştirilmesi gerekmektedir. Kömür artık devrini doldurmuştur'' dedi.
     Taylor, eğer daha akıllı yöntemler uygulanırsa sistemlere bunun daha esnek şekilde aktarılabileceğini belirterek, su ve su depolanmasının, bütün yenilenebilir enerji kaynakları karşısında daha önemsiz kalacağını savundu.
     Daha önceden var olan enerji santrallerinin temiz enerjiye dönüştürülmesinin çok önemli olduğuna dikkati çeken Taylor, yenilenebilir enerjilerin değerinin küçümsenmemesi gerektiğini, bunun hem suyu hem de gıdayı etkilediğini, iyi politikaların ve uygulamaların devreye girebilmesi için iyi bir değerlendirmenin şart olduğunu kaydetti.
    
     -ZORLU ENERJİ GRUBU BAŞKANININ KONUŞMASI-
    
     Zorlu Enerji Grubu Başkanı Murat Bursa, suyun tüm canlı döngüsü içinde olmazsa olmaz özelliklere sahip olduğunu belirtti. Su olmazsa sürdürülebilirliğin de olamayacağını ifade eden Bursa, ''Suyla ilgili kullanım haklarından söz ederken tarım, içme suyu, atık suları sayarken tüm flora ve faunanın bunlarla doğal bağımlılık içinde olduğunu tespit etmek zorundayız'' dedi.
     ''İnsanoğlu, enerji için hiç su harcamadan hayatını sürdürebilir. Eğer birden fazla amaçla su kullanımı birbiriyle rekabet halindeyse ve su dünyada kıt ise demek ki bir yönetim problemi var'' diye konuşan Bursa, şunları kaydetti:
     ''Eğer suyu kullananlar arasında rekabet söz konusuysa bu nasıl çözülecek ? İnsanların değer yargıları, suyun kullanımı açısından seçim yaptırır. Yasal ve kurumsal düzenlemeler, insanların su kullanım tercihlerini değiştirir. Finansal enstrümanlarla kullanım değişebilir. Günümüzde insanlar geçmişe göre su kullanımı konusunda daha çok endişe sahibiler.''
   18.03.2009 - 14:18:00 arkadaşıma gönder
 EROĞLU: SU BAKANLIĞI KURULMASI KONUSUNDA BİR ÇALIŞMA YOK
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Su Bakanlığı kurulması konusunda bir çalışma olmadığını belirterek, ''Dağınıklık vardı su konusunda, ama DSİ'nin bakanlık bünyesine alınmasının ardından bu da giderildi'' dedi.
     Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezinde devam eden 5. Dünya Su Forumu çalışmalarına ilişkin düzenlediği basın toplantısında basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
     Konuk bakanlarla yapılan ikili görüşmelerde hangi konuların ele alındığının sorulması üzerine, Eroğlu, bakanların Türkiye'deki çalışmalardan övgüyle söz ettiklerini söyledi. Eroğlu, bazı bakanların Türkiye'deki uygulamaları ülkelerine taşımak istediklerini ve uzman personel değişimi önerdiklerini bildirdi.
     ''Su ile ilgili yatırımlara'' ilişkin soruya karşılık Eroğlu, içme suyu açısından yatırımların dolu dizgin gittiğini ifade ederek, atık su arıtma tesisi açısından bazı eksikler bulunduğunu, bu konuda da yatırımların ivme kazandığını bildirdi.
     Kanadalı bir gazetecinin, ''Bazı izleyiciler, paneller sırasında soru sorarken dışarıya çıkarılıyor. Bu uygulamanın amacı nedir?'' sorusu üzerine, Eroğlu, ''Ben dışarıya çıkarılan kimse görmedim'' yanıtını verdi.
     Veysel Eroğlu, oturumların sağlık şekilde yürütülmesi için taşkınlıklara izin verilmesinin doğru olmadığını kaydederek, sözlerine şöyle devam etti:
     ''Taşkınlık yapmak, yol keserek girişleri kapatmak, terörist faaliyetlerde bulunmak, nümayiş yapmak, dünyanın neresinde hoş karşılanıyor? Taşkınlık yapmak, yol keserek girişleri kapatmak, terörist faaliyetlerde bulunmak dünyanın hiçbir yerinde hoş karşılanmaz. Burada herkes fikirlerini özgürce söyleyebilir. Ancak, hürriyet hakkını kullanırken başkalarını hürriyetini ihlal etmemeli. Güzelce fikirlerini söyleyen herkesin başımızın üzerinde yeri var.''
    
     -SU BAKANLIĞI SORUSU-
    
     Bir gazetecinin, ''Burada, '180 ülkeden katılımcı var' dediniz. Biz baraj yapım çalışmaları süren Hasankeyf'e, Halfeti'ye gidiyoruz. Orada hiç kimse bu çalışmalardan memnun değil. Su politikalarının mağduru insanlar neden burada bulunmuyor?'' sorusu üzerine Eroğlu, Hasankeyf'teki çalışmanın durdurulmasını isteyenlerin foruma katıldıklarını ve broşür dağıttıklarını söyledi.
     Bakan Eroğlu, forumda ilmi bir çalışma yürütüldüğünü ifade ederek, ''Burada ilmi sunumlar yapılıyor. Yoksa vatandaşları buraya getirmek çok zor değil. Milyonlarca insan da bana her gün elektronik posta göndererek, 'çalışmaları desteklediklerini ve bir an önce bitirilmesi istediklerini' belirtiyorlar. Bizim burada devletin menfaatini ön plana almamız lazım'' dedi.
     Hasankeyf'te yürütülen çalışmalar hakkında da bilgi veren Eroğlu, ilgili proje çerçevesinde tarihi Artuklu Köprüsü ile Zeynel Bey Türbesi'nin yeniden ele alınacağını bildirdi.
     ''Tarihi kentin büyük bölümü zaten su üzerinde ama bazı insanlar su altında kalacağını iddia ediyorlar'' diyen Eroğlu, Hasankeyf'in projenin tamamlanmasının ardından muhteşem bir tarih ve kültür merkezi olacağını vurguladı.
     Eroğlu, bir başka gazetecinin, ''Su Bakanlığı kurulması yönünde çalışmalar olduğu söyleniyor. Bir de yeni Su Kanunu'na ilişkin çalışmalar ne aşamada?'' sorusuna karşılık, ''Su Bakanlığı konusunda bir çalışma yok. Dağınıklık vardı bu konuda, ama DSİ'nin bakanlık bünyesine alınmasının ardından bu dağınıklık da giderildi'' diye konuştu.
     Su Kanunu'na ilişkin çalışmanın sürdüğünü belirten Eroğlu, ''Çalışmaların tamamlanmasının ardından Su Kanunu'nun 2010 yılında çıkabileceğini düşünüyorum'' dedi.
   18.03.2009 - 14:10:00 arkadaşıma gönder
 DÜNYA SU KONSEYİ TEMSİLCİSİ VICTORIA: ''DÜNYADAKİ ÜLKELER ULUSAL BÜTÇELERİNDEN SUYA YÜZDE 1'LİK PAY AYIRMALILAR''
Dünya Su Konseyi Temsilcisi Pierre Victoria, dünyadaki tüm ülkelerin ulusal bütçelerinden suya yüzde 1'lik pay ayırmaları gerektiğini söyledi.
     5. Dünya Su Forumu kapsamında Ceylan Intercontinental Otel'de düzenlenen Parlamenterler Toplantısı'nda konuşan Victoria, dünyanın 50 ülkesinden gelen 200'e yakın parlamenterin toplantıya katılarak tarihi bir an gerçekleştirdiğini belirtti.
     Suyla ilgili konuların ulusal mevzuatta yer almasının önemine dikkat çeken Victoria, ulusal mevzuatında su konusunun yer almadığı ülkelerde suyu yerel yönetimlerin hizmetine bırakmanın halkın yararına olmadığını ileri sürdü.
     ''Dünyadaki ülkeler ulusal bütçelerinden suya yüzde 1'lik pay ayırmalılar'' diyen Victoria, dünyanın ortak bir su politikası oluşturmasının önemli olduğunu vurguladı.
     Victoria, forumdan suyun halka ulaşımı, sınır aşan su havzaları yönetimi ve halka hizmet olarak su konularında ortak kararlar çıkmasını beklediklerini söyledi.
     Amerika kıtası adına konuşan Brezilya temsilcisi Narcio Rodriguez de su konusunda sürekli bir forum oluşması gerektiğini ifade ederek, ''Dünya Su Parlamentosu'na oluşturmalıyız'' dedi.
     Rodriguez, böylece su konusunda önceliklerin belirleneceğini ve yapılacaklar konusunda da karar alınabileceğini dile getirdi.
     Avrupa Kıtası adına konuşan İngiltere ve Avrupa Konseyi Temsilcisi Alan Meale de Avrupa kıtasında 41 milyon insanın güvenilir içme suyu erişimine sahip olmadığını söyledi.
     Meale, Türkiye'nin de içinde yer aldığı Akdeniz Havzasında su kıtlığı yaşandığına işaret ederek, bu havzada insanların daha çok kıyı şeritlerinde odaklandıklarını ve bu bölgelerdeki yer altı sularının da azaldığı belirtti.
     Avrupa Kıtasında nehirlerin ulaşım ve atıklar için kullanıldığını da ifade eden Meale, nehirlerin de denizleri kirlettiğini, Karadeniz'in ve Akdeniz'in de böyle kirlendiğini anlattı.
     Avrupa Konseyi olarak ''Sürdürülebilir Kalkınma ve İnsan Hakları'' alanlarında çalışma yürüttüklerini anlatan Meale, tüm yaşamın temelinde yer alan suya insanların ulaşabilmesinin önemini vurguladı.
     Afrika kıtası adına konuşan Orta Afrika Cumhuriyeti Meclis Başkanı Celestion Leroy Gaombalet de, Afrika kıtasının su sorunları hakkında bilgi verdi.
     Parlamenterlerin görüşmeleri yarın Sütlüce Kongre Merkezi'nde yapılacak oturumlarla sürecek.
   18.03.2009 - 12:52:00 arkadaşıma gönder
 İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI TOPBAŞ: ''SU SORUNUNU BİR ÇATIŞMA ARACI OLMAKTAN ÇIKARIP BİR BARIŞ ARACI HALİNE DÖNÜŞTÜRMELİYİZ''
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Eşbaşkanı Kadir Topbaş, su sorununun bir çatışma aracı olmaktan çıkarıp, bir barış aracı haline dönüştürülmesi gerektiğini söyledi.
     5. Dünya Su Forumu çerçevesinde düzenlenen ''Yerel ve Bölgesel Otoriteler Günleri''nin açılışı, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre Merkezi ve Sergi Sarayı'nda gerçekleştirildi.
     Açılışta konuşan Topbaş, dünyada sağlıklı suya erişimi olmayan insan sayısının 1,1 milyar olduğunu ve her yıl 1,8 milyon çocuğun sağlıklı suya erişemediği için hayatını kaybettiğini kaydetti.
     Topbaş, dünyanın 4. büyük iç gölü olan Orta Asya'daki Aral gölünün yarı yarıya küçüldüğünü, Orta Doğu'da da su sorununun insan yaşamını tehdit eder hale geldiğini vurgulayarak, ''Bölgede yaşanan çatışmaların nedenlerinden biri de su sorunu. Su konusundaki olumsuzluklar dünya üzerindeki çatışmaları tetikler hale geldi. Özellikle küresel ısınmayla birlikte su çok daha önemli bir kaynak haline geldi. Su sorununu bir çatışma aracı olmaktan çıkarıp bir barış aracı haline dönüştürmeliyiz. Hangi ülkeye, hangi etnik kültüre mensup olursak olalım, artık bir noktada buluşmamız gerekiyor'' dedi.
     Herkesin yaşamak için su kaynaklarına muhtaç olduğunu anlatan Topbaş, mevcut kaynakların öncelikle tasarruf edilerek kullanılması gerektiğini, alınacak çeşitli küçük önlemlerle 4 kişilik bir ailenin yılda 140 ton su tasarrufu yapabildiğini, belediyenin İstanbul'da başlattığı kampanya ile bu şekilde 18 milyon ton yani bir baraj dolusu su tasarruf edildiğini bildirdi.
     Kadir Topbaş, ayrıca atık suların arıtılarak yeniden yararlanılması, kuraklığı tetikleyen yeşil alanların yok edilmesinin durdurulması gibi önlemler de alınması gerektiğini dile getirerek, dünyada en çok su kıtlığı çekenlerin fakir ülkeler olduğuna dikkati çekti.
     Bu ülkelerin yer altı suları olsa bile bunları çıkaracak imkanlardan dahi yoksun olduklarını belirten Topbaş, ''Yerel yönetimler olarak biz de dünyadaki diğer sıkıntılı bölgelerin yerel yönetimlerine bu nedenle destek vermeliyiz. Su kıtlığı, küresel ısınma ve savaş gibi sorunlarla ancak büyük bir kararlılıkla mücadele edebiliriz. Bu nedenle ihtiyacı olan ülkelerin desteklenmesi, kaynakların verimli kullanımı ve farklılıklara rağmen uzlaşılması gerekmektedir'' diye konuştu.
    
     -LOIC FAUCHON
    
     Dünya Su Konseyi Başkanı Loic Fauchon da, belediye başkanlarının, yerel yönetimlerin su yönetişiminin temelini oluşturduğunu ve su sorununun yerel yönetimler olmaksızın halledilemeyeceğini dile getirdi.
     Her 10 yılda bir dünyaya 1 milyar yeni nüfusun katıldığını ifade eden Fauchon, ekosistemi korumak, su havzalarının temiz kalmasını ve gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamak zorunluluğu bulunduğunu kaydetti.
     Fauchon, sürekli büyüyen nüfusu beslemek için suya ihtiyaç bulunduğunu vurgulayarak, gelecekte önlem alınmaması halinde su konusunda ciddi sorunlar yaşanacağını dile getirerek, ''Gelecekte bütün dünyada ölüm oranlarının, savaşlardan çok daha fazla şekilde su yokluğundan oluşan hastalıklar nedeniyle artması olasılığı var. Bu nedenle ölüm oranları da 10 misli artabilecek. Dolayısıyla dünyamıza saygı ile yaklaşmamız gerekiyor'' dedi.
     Su sorununun yerel yönetimlerden, yerel demokrasiden başlanarak çözülebileceğini ifade eden Fauchon, ''Fazla merkezci yönetimleri su konusunda artık yerel bir çözümün zamanının geldiğine ikna etmeliyiz. Dünya Su Konseyi, sayın belediye başkanları sizden çok şey bekliyor. Her şeyi siz başlatacaksınız'' diyerek sözlerini tamamladı.
    
     -HAYRETTİN GÜNGÖR
    
     Türkiye Belediyeler Birliği Genel Sekreteri Hayrettin Güngör de, Türkiye'nin, bulunduğu coğrafyada yer alan diğer ülkelere göre su konusunda şanslı sayılabilecek bir ülke olmasına rağmen, gelecekte su sorunu yaşama riski bulunduğunu kaydetti.
     Türkiye'nin çevre ve su politikasının geliştirilmesinin merkezi yönetim tarafından gerçekleştirildiğini, belediyelerin de kendi sınırları içinde su için gerekli fiziki altyapıyı geliştirmek ve bunun işletilmesinden sorumlu olduklarını vurgulayan Güngör, Türkiye'de 16'sı büyükşehir olmak üzere toplam 3 bin 225 belediye bulunduğunu ve büyükşehir olmayan belediyelerin altyapı yatırımlarında iyileştirme ihtiyacının söz konusu olduğunu anlattı.
   18.03.2009 - 11:57:00 arkadaşıma gönder
 TOPTAN: ''SON YILLARDA DÜNYAMIZ KÜRESEL ISINMA, İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİ, NÜFUS ARTIŞLARI, KENTLEŞME, SANAYİ TESİSLERİNİN ÇEVREYE VERDİĞİ ZARARLAR GİBİ NEDENLER SONUCUNDA OLUŞAN KÜRESEL BİR SU SORUNUYLA KARŞI KARŞIYADIR''
TBMM Başkanı Köksal Toptan, dünyanın son yıllarda ''küresel ısınma, iklim değişiklikleri, nüfus artışları, kentleşme, sanayi tesislerinin çevreye verdiği zararlar gibi nedenler sonucunda küresel bir su sorunuyla karşı karşıya'' olduğunu belirterek, ''Yaşanan küresel sorun, su zengini olmayan Türkiye'nin de en öncelikli gündem maddelerinin başında gelmektedir'' dedi.
     5. Dünya Su Forumu kapsamında Ceylan Intercontinental Otel'de düzenlenen ''Parlamenterler Toplantısı''nın açılışında konuşan Toptan, kıtaları ve medeniyetleri buluşturan İstanbul'da insanlığı birleştiren su konusunda düzenlenen foruma katılanlara ''Hoşgeldiniz'' dedi.
     Suyun tüm farklılıklara rağmen dünya milletlerini buluşturan ve onları güçlü bir şekilde birbirine bağlayan ortak yaşam kaynağı olduğunu vurgulayan Toptan, suyun, ''sağlık, hayat, kalkınma, barış, yoksulluk ve hastalıkların ilacı olduğunu'' dile getirdi.
     Toptan, suyun canlılar için yaşamsal bir önem taşımanın yanı sıra ulaşımdan enerjiye, tarımdan turizme kadar ekonomik ve stratejik değeri olan bir kaynak olduğunu söyledi.
     ''Son yıllarda dünyamız, küresel ısınma, iklim değişiklikleri, nüfus artışları, kentleşme, sanayi tesislerinin çevreye verdiği zararlar gibi nedenler sonucunda oluşan küresel bir su sorunuyla karşı karşıyadır'' diyen Toptan, bu sorunun, BM başta olmak üzere tüm uluslararası ve bölgesel örgütlerin gündeminin ön sırasında yer aldığını kaydetti.
     Köksal Toptan, hızla azalan ve kirlenen su kaynaklarının giderek yetersiz hale geldiğine işaret ederek, gelecek 20 yıl içinde dünyanın su ihtiyacının yüzde 40 daha artacağının, 2050 yılında da her 4 kişiden birinin yeterli içme suyuna ulaşamayacağının tahmin edildiğini anımsattı.
     Her yıl 1,8 milyon insanın ishalden, 1,3 milyon insanın da sıtma hastalığı nedeniyle öldüğünü ve ölenlerin yüzde 90'ını 5 yaş altı çocukların oluşturduğunu vurgulayan Toptan, sözlerine şöyle devam etti:
     ''İnsanlığın vicdanını yaralayan bu çelişki, küresel ısınma, iklim değişikliği ve çevre felaketleriyle daha yakıcı hale gelmektedir. Yaşanan tüm acı tecrübelere rağmen hala şiddetin, savaşların, silahların gölgelediği bir dünyada yaşıyoruz. Tüm insanlığın şu gerçeği görmesi gerekiyor ki üzerinde yaşadığımız havasını soluyup suyunu içtiğimiz, birbirinden eşsiz güzelliklerini paylaştığımız dünyamız, ayağımızın altından kayıyor. Dünyamız hasta. Yaşam kaynağımız olan çevre ve su konusundaki tehlikeler, millet ayrımı yapmadan hepimizi etkiliyor.''
    
     -SORUN İNSAN KAYNAKLI-
    
     TBMM Başkanı Toptan, sorunun temeline bakıldığında büyük oranda insan kaynaklı olduğunu ifade ederek, dünyayı, yakalandığı bu hastalıktan kurtarma görevinin de yine insanlığa düştüğünü söyledi.
     Su sorununun sadece bilim adamlarının, hükümetlerin, yerel yönetimlerin ya da sanayicilerin çözebileceği bir sorun olmaktan çıktığını vurgulayan Toptan, sorunun çözümü için ''güç birliği yapma ve insanlığın ortak geleceği için topyekun bir mücadele başlatmak'' gerektiğini kaydetti.
     Toptan, Dünya Su Forumu'nun bir anlamda önemli küresel platform olduğunu ifade ederek, forumun en önemli ayaklarından birinin de suyla ilgili yasal çalışmaları yürüten parlamenterler olduğunu belirtti.
     Köksal Toptan, ''Suyun bütün boyutlarıyla korunması, geliştirilmesi, planlanması, sürdürülebilir bir şekilde yönetilebilmesi için ortak vizyon oluşturulmasında biz parlamenterlere çok önemli görevler düşmektedir. Parlamenterler olarak, bir taraftan suyla ilgili etkin ve kalıcı kararlar almak, diğer taraftan da uygulamadaki eksiklikleri denetlemek bizlerin görevidir'' diye konuştu.
     Su konusunda toplumsal bilincin ve farkındalığın artırılması için dünya parlamentolarının yoğun çaba göstermesi gerektiğine işaret eden Toptan, ''Yaşanan küresel sorun, su zengini olmayan Türkiye'nin de öncelikli gündem maddelerinin başında gelmektedir. Bizler su medeniyetinin mensuplarıyız. Gittiği her yere çeşmeler, sebiller, sarnıçlar, şadırvanlar, köprüler, hamamlar ve kanallarla önce suyu götürmüş bir milletin mirasçılarıyız'' dedi.
     Toptan, 5. Dünya Su Forumu'nun, su ile ilgili uluslararası çalışmalarda bir dönüm noktası olacağını düşündüğünü ifade ederek, İstanbul buluşmasından dünyanın su konusunda beklediği küresel çözümlere yanıt verebilecek sonuçların çıkacağı kanaatinde olduğunu vurguladı.
     Meclis'te, çevre konusunda uzman Mustafa Öztürk başkanlığında çalışma grubu kurulduğunu anlatan Toptan, milletvekillerine foruma katkıları dolayısıyla teşekkür etti.
   18.03.2009 - 11:41:00 arkadaşıma gönder
 ''SUYUN TİCARİLEŞTİRİLMESİNE HAYIR PLATFORMU'' ÜYESİ GRUP, TAKSİM'DE MEŞALELİ PROTESTO EYLEMİ YAPTI
Taksim'de, ''Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu'' üyesi bir grup, 5. Dünya Su Forumu'nu protesto etti.
     Taksim Meydanı'nda, ''Su hayattır, satılamaz'', ''Herkese yeterli su'' yazılı döviz ve pankartlarla toplanan göstericiler, ellerindeki meşaleleri yakarak çeşitli sloganlar attı.
     Taksim tramvay durağında grup adına yapılan açıklamada, 5. Dünya Su Forumu protesto edildi.
     Daha önce Sütlüce Kongre Merkezi yakınında yaptıkları eylem ve yürüyüş sırasında polisin sert müdahalesiyle karşılaştıklarını iddia eden göstericiler, bu olayı kınadı.
     Protesto eylemine, Grup Yorum da şarkılarıyla destek verdi.
     Eylemin ardından göstericiler dağılırken, güvenlik güçleri protesto gösterisi nedeniyle yoğun önlem aldı.
   17.03.2009 - 22:00:00 arkadaşıma gönder
 DEVLET BAKANI ŞİMŞEK: ''MODERN TARİHİN EN BÜYÜK EKONOMİK KRİZİYLE KARŞI KARŞIYAYIZ. BUNU FIRSAT HALİNE DÖNÜŞTÜREBİLİRİZ''
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, modern tarihin en büyük ekonomik kriziyle karşı karşıya bulunulduğunu belirterek, ''Bunu fırsata dönüştürebiliriz. Uluslararası mali paketlerin bir bölümü su yatırımı için kullanılabilir'' dedi.
     Şimşek, Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi'nde devam eden 5. Dünya Su Forumu kapsamında su sektörüne yönelik finansman imkanlarına ilişkin düzenlenen ''Finans Üst Düzey Paneli''nin ikinci kısmını da yönetti.
     Çevre yatırımları konusunda önceliklerin belirlenmesi gerektiğini ifade eden Şimşek, ''Su sanitasyonu ve arıtımı konularına önem verilmesi gerekiyor. Bu türlü yatırımlara her zaman destek verilecektir'' dedi.
     Türkiye'de de bu konuda önemli yatırımlar bulunduğunu anlatan Şimşek, Güneydoğu Anadolu Projesi'nin buna örnek gösterilebileceğini söyledi.
     Proje çerçevesinde barajlar inşa edildiğini belirten Şimşek, proje alanının etrafının verimli topraklarla çevrili olduğuna dikkati çekti. Şimşek, ''Verimli toprak ve su bir araya geldiğinde tarımsal üretim artırılabilir. Bu projenin maliyeti 2007 rakamlarına göre 10 milyar dolar civarında. Proje, istihdamı artırma ve su kaynaklarının doğru kullanılmasını da sağlamaya yönelik'' diye konuştu.
     Panelin ardından soru-cevap bölümüne geçildi. Bu bölümde bazı sorulara yanıt veren Bakan Şimşek, ''küresel savunma bütçesine harcanan paranın yüzde 1'i ile ne kadar çevresel yatırım yapılabileceğini'' soran bir izleyiciye, küresel savunma bütçesi hakkında bilgisi olmadığını söyledi. Şimşek, ancak bu bütçeye ayrılan kaynakların daha öncelikli konulara harcanması gerektiğini belirtti.
     Kredili işlerde, krediyi sağlayan kuruluşların, projelerin tamamlanmasının teminat altına alınması konusunda da etkili olması gerektiğinin ifade edilmesi üzerine Şimşek, farklı bütçeleme sistemleri nedeniyle projelerin zamanında tamamlanamadığını söyledi.
     Şimşek, kredi sağlansa bile bütçe tahsisatı bulunmuyorsa edinilen paranın harcanamayacağına dikkati çekti.
     Su tedariki ve sanitasyonuyla ilgili yapılacak 1 dolarlık yatırımın 34 dolar olarak döndüğünü belirten Şimşek, ''Modern tarihin en büyük ekonomik kriziyle karşı karşıyayız. Bunu fırsat haline dönüştürebiliriz. Uluslararası mali paketlerin bir bölümü su yatırımı için kullanılabilir'' dedi.
     Krizin, her alanda daha fazla reform için fırsat yaratabileceğini ifade eden Şimşek, ''Masif bir ekonomik kriz ile karşı karşıyayız. Yani kriz kalkınmış ülkelerde başladı. Önce finansal sektöre, ardından reel sektöre sıçradı. İşte bu zaman reform yapma zamanıdır'' diye konuştu.
   17.03.2009 - 20:40:00 arkadaşıma gönder
 OECD GENEL SEKRETERİ ANGEL GURRIA: ''DESTEK PAKETLERİNDE SU SEKTÖRÜNE TAHSİS EDİLECEK HALA BELLİ MİKTARLAR VAR. HATTA DAHA FAZLA FON SU SEKTÖRÜNE YATIRILMALI''
OECD Genel Sekreteri Angel Gurria, destek paketlerinde su sektörüne tahsis edilecek hala belli miktarlar olduğunu belirterek, ''Hatta daha fazla fon su sektörüne yatırılmalı'' dedi.
     Gurria, Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi'nde devam eden 5. Dünya Su Forumu kapsamında, su sektörüne yönelik finansman imkanlarına ilişkin düzenlenen ''Finans Üst Düzey Paneli''nde yaptığı konuşmada, su azlığının önümüzdeki yıllarda daha vahim hale geleceğini söyledi.
     Yaşanan krizin paketlerin açıklanmasına yol açtığını ve bu paketlerin büyük altyapı yatırımları gerektirdiğini vurgulayan Gurria, ''O zaman bütün bu yatırımların su boyutu neden olmasın? Destek paketlerinde çevre etkinliği çok önemli. Yeşile önem veriliyor, maviye değil. Dolayısıyla bu mesajı vermek gerekir; suda etkin olmak için daha yüksek profillere ihtiyacımız var. Yeni istihdamlar için elimize küreği alıp hemen başlamamız gerekir'' diye konuştu.
     Gurria, sürdürülebilir bir ekonomi için su kaynaklarının daha iyi olması gerektiğine dikkati çekerken, krize çözüm araştırırken su yönetiminin zorluklarını da ele aldıklarını ifade etti.
     Su arzına yapılan yatırımların giderek daha çok ortaya çıktığını vurgulayan Gurria, özellikle gelişmekte olan ülkelerde insanların, su ve sanitasyona yapılan yatırımların geriye dönüşünü çok iyi gördüklerini anlattı. Gurria, ''4 ila 12 kez fazla getirisi var suya, sanitasyona yaptığımız yatırımın'' dedi.
     Gurria, ''Destek paketlerinde su sektörüne tahsis edilecek hala belli miktarlar var. Hatta daha fazla fon su sektörüne yatırılmalı'' değerlendirmesinde bulundu.
     Çalışmalarında öğrendiklerinden birinin de su sektörü reformlarının daha kuvvetlendirilmesi olduğunu dile getiren Gurria, su sektörünün tek başına daha inandırıcı olması gerektiğini söyledi.
     Gurria, çevre bakanlarının, su konusunda çalışan kişilerin daima finans bakanlarının ifadelerini dinlemek istediklerini anlatırken, ''Ben, maliye bakanı oldum, dolayısıyla biliyorum. Maliye bakanlarını bir kenara bırakın, gidin insanlarla konuşun, insanlardan öğrendiklerinizi gidin maliye bakanına talep olarak bildirin'' diye konuştu.
    
     -''SU VE HİJYEN KRİZİ EN AZ FİNANSAL KRİZ KADAR TEHLİKELİ''-
    
     Hollanda Veliaht Prensi Willem Alexander de bugün hükümetlerin odak noktası olan krizin dünya nüfusunun yüzde 40'ını etkilediğini belirterek, yapılacaklarla, zengin ve fakir ile sağlıklı suya erişimi olan ve olmayanlarla erişimi sağlamak gerektiğine işaret etti.
     Su ve hijyen krizinin en az finansal kriz kadar tehlikeli olduğunu dile getiren Alexander, ''Ama bunun çözümü var. Yeter ki gerekli iradeyi gösterip, bir şeyler yapabilelim'' dedi.
     Alexander, finans uzmanları ve maliye bakanlarına, uygun yatırım planları sunmaları konusunda çağrıda bulunarak, ''Su ve hijyene yatırım kendini çok kısa zamanda geri öder'' dedi.
     Merkez bankalarının su ve hijyen kaynaklarının finansmanının yüzde 100'ünü karşılayamayacağını, serbest kaynağa ihtiyaç bulunduğunu anlatan Alexander, kredi kıtlığı ve daralma nedeniyle donör kuruluşlar bunu sağlamanın da kolay olmadığının altını çizdi.
    
     -PANELDE ''DEMOKRASİ'' TEPKİSİ-
    
     Devlet Bakanı Mehmet Şimşek'in yönettiği panelde, bir katılımcı, ''forumun demokratik olmadığı, panelde kadın konuşmacı bulunmadığı'' eleştirisini ifade ederek, panelde büyük finansal oyuncuların sunumlar yaptığını, sadece finans konularının konuşulduğu söyledi.
     Katılımcı, finansal kurumların şart koyduğunu, şart koymanın demokratik olmadığını dile getirerek, ''Finansal, ekonomik düşünceyi ortaya koyuyorsunuz'' dedi.
     Bakan Şimşek, bunun üzerine panelin uzmanlar paneli olduğunu belirterek, panelde yerel düzeyde sanitasyon ve su hizmetinin herkese ulaştırılması konusunda nasıl finansman sağlanabileceğinin konuşulduğunu söyledi.
     Eleştiriyi kabul ettiklerini de belirten Şimşek, ancak panelde yatırımlara devam için finansman konusunun tartışıldığını ifade etti.
     Bir başka katılımcının tepkisi üzerine ise BM Genel Sekreter Yardımcısı Sha Zukang, BM'nin şu anda ''dünyanın en demokratik kurumu'' olduğunu kaydederek, ''Sizin görüşünüzü tamamen reddediyorum, BM'nin demokratik olmadığını kabul etmiyorum'' diye konuştu.
     Daha sonra katılımcı, görevlilerce dışarı çıkartıldı.
     Öte yandan, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu'na ''Hasankeyf Yok Olmasın'' broşürü vermek isteyenlere korumalar tarafından engel olunurken, broşürün Bakan Eroğlu'na iletilmek üzere katılımcıdan alındığı kaydedildi.
   17.03.2009 - 20:23:00 arkadaşıma gönder
 ŞİMŞEK: MERKEZ BANKALARI GARANTİ VEREBİLİRSE YEREL YÖNETİMLER DAHA İYİ KAYNAKLARA ERİŞEBİLİRLER
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, merkez bankalarının garanti vermesi durumunda yerel yönetimlerin daha iyi kaynaklara erişebileceğini belirterek, ''Eğer merkezi hükümet tahvil ihracı için de garanti verecek olursa tahvillerin hem yerel hem de uluslararası düzeyde ihraç edilmesi imkanı doğmuş olur'' dedi.
     Bakan Şimşek, Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi'nde devam eden 5. Dünya Su Forumu kapsamında su sektörüne yönelik finansman imkanlarına ilişkin olarak düzenlenen oturumda yaptığı konuşmada, 2000 yılında her türlü fakirlikle mücadele etme esasına dayanan ve en önemli unsurları arasında ''suya ve hijyene erişim''in de yer aldığı milenyum kalkınma hedeflerinin saptandığını hatırlatarak, bu konuda ilerleme kaydedilmiş olsa da bölgeler arasında dengesiz bir görüntü bulunduğunu kaydetti.
     Şimşek, halen 1 milyar insanın güvenli içme suyuna erişiminin bulunmadığını, dünya nüfusunun neredeyse yarısının kıt su kaynaklarıyla yetinmek zorunda olduğunu ifade ederek, küresel finans krizinin de soruna olumsuz etki ettiğini söyledi.
     Küresel krizle bağlantılı olarak devlet gelirlerinin azalacağına, gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akışının yavaşlayacağına ve kredi maliyetlerinin artacağına işaret eden Şimşek, 2003 yılında yayınlanan bir raporda, milenyum hedeflerine ulaşılması için su sektörüne yönelik yatırımların 2 katına çıkarılması gerektiğinin belirtildiğini, 2006 yılındaki bir başka raporun ise finansman zorluğu yaşanan bu alanda fonlara olan talebin de fazla olması nedeniyle bu yatırımların ikiye katlanmadığını iddia ettiğini dile getirdi.
     Bu noktada yerel yönetimler reformunun ve yerel yönetimlerin finansman güçlerinin geliştirilmesi meselesinin devreye girdiğini ifade eden Şimşek, ''Önümüzdeki birkaç yıl içinde yerel finansman açısından baktığımızda, reform güdümlü bazı fonların ortaya çıkması beklenebilir'' dedi.
     Mehmet Şimşek, Türkiye'de merkezi Hükümetin nüfusu 100 bini aşan kentlere yatırım için doğrudan yardım ettiğini, ancak daha küçük kentler için belediyelerin kaynaklarının çok önem taşıdığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
     ''Bu açıdan bakıldığında suyun fiyatlandırılması son derece önemli bir olgu. Eğer suyun fiyatı doğru tespit edilirse, sadece suyun daha etkin ve güvenli bir şekilde kullanılması sağlanmayacak, aynı zamanda hizmet de sağlanabilecek, fakir halka hizmet artacak. Dolayısıyla her kamu hizmeti gören kurum mümkünse doğru fiyatlandırılmalı, en azından maliyetini geri kazanacak şekilde fiyatlandırılmalı. Bir hizmetin yaratılmasının ve devam ettirilebilmesinin belli bir maliyeti var. Bu fiyatın doğru saptanması gerekir. Kullanıma göre bu fiyatta bir ayarlama yapılabilir.''
    
     -''2023'E KADAR 18 MİLYAR DOLAR YATIRIM...''-
    
     Su yönetimi konusunda AB standartlarını uygulaması gereken Türkiye'nin, 2007-2023 yılları arasında bu amaca yönelik olarak 18 milyar dolar yatırıma ihtiyaç duyduğunu bildiren Şimşek, bu konuda oldukça yol alınmış olsa da hiçbir eksiklik olmadığı anlamına gelmediğini söyledi.
     Bakan Şimşek, ''Hizmet etkinliğini ve atık su arıtma tesislerini iyileştirmemiz, sürdürülebilir finansmanı sağlayabilmemiz, aynı zamanda kamu sektörüyle özel sektör arasındaki ortaklığı teşvik etmemiz gerekiyor. İleriye doğru baktığımızda özel sektör sermayesini, kamu sektörüyle partnerlik halinde bu hizmetlere çekebilir miyiz? Tabii ki bunun için bazı garantilerin verilmesi ve belli bir gelir garantisinin olması gerekiyor. Ancak bunu sağladığınız takdirde acil ihtiyaçlara cevap verebiliyorsunuz'' diye konuştu.
     Bu konuda uluslararası finans kurumlarına da önemli bir rol düştüğüne işaret eden Şimşek, G 20 toplantısında IMF kaynaklarını iki katına çıkarma kararı alındığını anımsattı.
     Mehmet Şimşek, ''Kaynaklar iki katına çıkarılsın' diye bir karar var ama bu kaynakların nasıl kullanılacağı konusunda da bir iyileştirmeye veya esnekliğe ihtiyaç olacak'' diyerek, aynı hususun Dünya Bankası için de geçerli olduğunu söyledi.
     Yenilikçi yöntemlerle yerel düzeyde finansman sağlama konusunda ise merkez bankalarının bir rol oynayabileceğini dile getiren Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:
     ''Mesela yerel tahvil piyasasından bahsedebiliriz. Oldukça gelişmiş yeni gelişen piyasalarda yerel yönetimlerle ilgili bir tahvil piyasası var. Bunun teşvik edilmesi mümkün. Pek çok yeni gelişmekte olan piyasa ve kalkınmakta olan ülkede gördüğümüz şu: Genelde bu ülkelerde açıklar ve eksiklikler var. Bunlarla ilgili olarak merkezi hükümetin müthiş bir iştahı var. Eğer merkez bankaları bir garanti verebilirse yerel yönetimler daha iyi kaynaklara erişebilirler. Ve eğer merkezi hükümet tahvil ihracı için de garanti verecek olursa, tahvillerin hem yerel hem de uluslararası düzeyde ihraç edilmesi imkanı doğmuş olur ki bu da önemli bir kaynak olabilir.''
   17.03.2009 - 16:25:00 arkadaşıma gönder
 IBM KEŞİF VE İNOVASYON PROGRAMLARI DİREKTÖRÜ LICHTER: "ASIL SORUN SU KITLIĞI DEĞİL, SUYUN KÖTÜ YÖNETİLMESİ"
IBM Keşif ve İnovasyon Programları Direktörü Kristopher Lichter, asıl sorunun su kıtlığı değil, suyun kötü yönetilmesi olduğunu belirtti.
     Lichter, Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi'nde devam eden 5. Dünya Su Formu kapsamında Kasımpaşa Salonu'nda düzenlenen oturumda yaptığı sunumda, IBM tarafından hazırlanan ''Su Raporu'' hakkında bilgi verdi.
     Dünya nüfusunun 2050'de 9 milyarı aşmasının beklendiğine dikkati çeken Lichter, tüm insanların ihtiyacını karşılayacak kadar su bulunduğunu ifade etti.
     Dünyada kişi başına 2 trilyon litreye yakın su bulunduğunu belirten Lichter, ''Asıl sorun su kıtlığı değil, suyun kötü yönetilmesi'' görüşünü bildirdi.
     Bilinçli su yönetimi kararlarının alınması, verimlilik için kritik önem taşıyan fiyatlandırma ve iş modelinin seçilebilmesi için yeterli bilgi olmadığını anlatan Lichter, ''IBM, bu raporu oluşturmak için dünyanın dört bir yanındaki önde gelen su yönetimi uzmanı bilim adamları, akademisyenler, işletmeler ve devletleri bir araya getirdi. Suyun geleceği ve su sistemlerinin verimliliğinin artırılması konusundaki bilgileri paylaşmalarını ve kaynaklarını birleştirmelerini sağlayan bir dizi beyin fırtınası gerçekleştirdi'' diye konuştu.
     Lichter, daha akıllı bir gezegen oluşturulması için çalıştıklarını belirterek, suyun daha akıllı ve verimli kullanılmasını sağlamak adına çalışmalar yürüttüklerini anlattı.
     İnsanların tümünün suyla temas halinde olduğunu ifade eden Lichter, suyun etken bir şekilde kullanılması için ''Akıllı Su Yönetimi Çözümleri'' adı altında proje oluşturduklarını ifade etti.
     Projenin, suyun sürdürülebilirliği, etkili kullanımı, taşınması ve kullanılabilir hale getirilmesine ilişkin veriler içerdiğini belirten Lichter, ''Örneğin, kurulacak sistem suyun içindeki arsenik ve tuzu tamamen temizleyerek tatlı su haline getirebiliyor. Sistem, daha düşük enerji ile daha az su sarfiyatı ilkesinden hareketle çalışıyor'' dedi.
     Sistemin maliyeti hakkında kesin rakamlar vermenin doğru olmadığını ifade eden Lichter, maliyetin ihtiyaca göre değiştiğini söyledi.
     IBM Türk Genel Müdürü Eray Yüksek de kuruluşun ''Akıllı Dünya'' vizyonu ile su sorunlarının çözümüne liderlik ettiğini bildirdi.
     Küresel ekonomi değişmeye devam ederken, büyük, küçük ölçekli tüm işletmeler için çalışma yöntemlerine ''Akıllı Dünya'' vizyonuyla bakmanın ve teknolojiden yararlanmanın zorunluluk haline geldiğini belirten Yüksek, şöyle konuştu:
     ''Boşa harcadığımız enerji, tedarik zincirlerimizin verimsizliği, problemli trafik sistemlerimiz ve her geçen gün kuruyan su kaynaklarımız göz önünde bulundurulduğunda daha akıllı iş yapış şekillerini benimsemek zorundayız. Akıllı dünya vizyonu, su yönetimi, trafik, enerji ve bankacılık sistemleri gibi birçok alanda çözümler sunuyor.''
   17.03.2009 - 16:01:00 arkadaşıma gönder
 EROĞLU: SUYUN SATILMASI SÖZ KONUSU DEĞİL
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, suyun satılmasının söz konusu olmadığını belirterek, ''Su devlete aittir, ancak suyun değerlendirilmesi söz konusu olabilir'' dedi.
     Eroğlu, 5. Dünya Su Forumu Genel Sekreteri Oktay Tabasaran ve DSİ Genel Müdürü Haydar Koçaker ile Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlediği basın toplantısında, forumun hazırlıklarının 3 yıl sürdüğünü söyledi.
     Bu süre içinde yurt içi ve dışında çok sayıda bölgesel toplantı düzenlendiğini anımsatan Eroğlu, özellikle yurt içinde ''kuraklık'' ve ''iklim değişikliği'' başlıkları altında 15 toplantı gerçekleştirildiğini anlattı.
     Forumun düzenlendiği binalar hakkında da bilgi veren Eroğlu, foruma başvuru yoğunluğu nedeniyle Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezinin yanı sıra tarihi Feshane binasını da restore ederek hazırladıklarını kaydetti.
     Her iki binada 7 bin kişinin aynı anda oturum izleyebileceğini ifade eden Eroğlu, foruma 29 bin 144 kişinin katılmak için başvuruda bulunduğunu, ayrıca 156 ülkeden ilgili bakanların da forumu izlediğini belirtti.
     Forumda yurt içi ve dışından olmak üzere 938 basın mensubunun görev yaptığını anlatan Eroğlu, ''Forum, ülkemiz için muhteşem bir çalışma oldu'' dedi.
    
     -SUYUN ÖZELLEŞTİRİLMESİ-
    
     Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Eroğlu, ''foruma liderler düzeyinde katılımın beklenenden düşük olduğu'' şeklinde eleştiri bulunduğunun ifade edilmesi üzerine, bütün dünya liderlerini davet etmediklerini söyledi. Eroğlu, daha önce forumda liderler zirvesi bulunmadığına dikkati çekti.
     Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, çeşitli kıtaları temsilen Afrika, Orta Asya, Avrupa'dan bazı devlet başkanlarını ve BM'den kurum başkanlarını davet ettiğini aktaran Eroğlu, davet edilenlerin çoğunun geldiğini bildirdi.
     Eroğlu, suyun finansmanı ve özelleştirmesine ilişkin soru üzerine de içme ve kullanma suyunun bütün vatandaşlara yeterli miktarda ve uygun kalitede temininin, devletin en önemli görevi olduğunu düşündüklerini ifade ederek, entegre su yönetim planları hazırladıklarını anımsattı.
     Suyun satılacağına, özelleşeceğine yönelik yorumların ''yanlış'' olduğunu dile getiren Eroğlu, ''Bizim buradaki gayemiz başkadır. Hidroelektrik santrallerin kurulmasında, boş akan suları değerlendirmek için özel sektör de devreye girsin, dedik. Suyun satılması söz konusu değil. Su devlete aittir, ancak suyun değerlendirilmesi söz konusu olabilir'' diye konuştu.
     Bakan Eroğlu, sınırı aşan sular konusuna ilişkin olarak da ''Biz kendi aramızda bu meseleyi çözeriz. Türkiye, Irak, Suriye bütün dünyada sınırı aşan sular var. Sınırı aşan sularla ilgili ülkeler kendi meselelerini kendileri çözerler'' dedi.
    
     -PROTESTOLAR-
    
     Eroğlu, dün yapılan protestoların hatırlatılması üzerine de her toplantıda protesto olabileceğini kaydetti.
     Eroğlu, ''(Riskli barajlara hayır) pankartı açan bir Amerikalı, bir Alman sınır dışı edildi. Bunu demokratik buluyor musunuz?'' diye soran gazeteciye, ''Burada değişik fikirler sergilenir, ama bu fikirlerin gelip efendince burada söylenmesi gerekir. Nümayiş veya insanlara eziyet ederek, rahatsız ederek olmaz. Burası fikirlerin tartışılacağı bir merkez. Burada değişik fikirler tartışılıyor'' yanıtını verdi.
     Eroğlu, katılım payı veremeyecek ülkeler için 1000 kişilik kontenjan ayırdıklarını ve katılım sağladıklarını da sözlerine ekledi.
   17.03.2009 - 15:09:00 arkadaşıma gönder
 SUYA İLİŞKİN TEKNOLOJİK ÇALIŞMALAR YAPAN FİRMALARIN STANDLARININ YER ALDIĞI ''DÜNYA SU SERGİSİ'' ZİYARETE AÇILDI
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, 5. Dünya Su Forumu kapsamında düzenlenen ''Dünya Su Sergisi''ne yüzlerce ülkeden firmanın katılmasının, Türkiye'nin ve forumun gücünü gösterdiğini söyledi.
     Eroğlu, Expo çadırındaki suya ilişkin teknolojik çalışmalar yapan firmaların standlarının yer aldığı serginin açılışında, yoğun bir çalışma döneminin ardından düzenlenen forumun ülkenin prestijini artıracağını ifade etti.
     Forumu izlemek isteyenlerin yoğun başvuruları nedeniyle kayıtların dondurulduğunu anımsatan Eroğlu, gerekli düzenlemelerin ardından kayıtların yeniden açılabileceğini belirtti.
     ''Dünya Su Sergisi''ne ABD, Brezilya, Güney Kore ve Japonya gibi ülkelerin firmalarının da katıldığını anlatan Eroğlu, ''Sergiye, yüzlerce ülkeden firmanın katılması Türkiye'nin ve forumun gücünü gösteriyor'' dedi.
     Su ile ilgili çalışmalar yürüten firmaların teknik ekipmanlarının yanı sıra yayınlarıyla da sergiye katıldıklarına dikkati çeken Eroğlu, ''Burada çevreye ilişkin çok sayıda yeni teknoloji de tanıtılacak. Ayrıca müteahhitlerimizin yurt dışındaki iş potansiyelinin artması açısından önemli bir sergi'' diye konuştu.
     Eroğlu, konuşmasının ardından 5. Dünya Su Forumu Genel Sekreteri Oktay Tabasaran ve DSİ Genel Müdürü Haydar Koçaker ile birlikte kurdele gezerek sergiyi ziyarete açtı.
   17.03.2009 - 13:23:00 arkadaşıma gönder
 JAPONYA VELİAHT PRENSİ NARUTIHO KATOISHI: "YEREL İNİSİYATİFLER, İNSANLARIN SUYLA OLAN ETKİLEŞİMİNİ GÖRMEK AÇISINDAN ÖNEMLİ"
Japonya Veliaht Prensi Narutiho Katoishi, yerel inisiyatiflerin, insanların suyla olan etkileşimini görmek açısından önemli olduğunu söyledi.
     Katoishi, Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi'nde devam eden 5. Dünya Su Forumu kapsamında gerçekleştirilen ''Su ve Felaketlerle İlgili Üst Düzey Uzman Paneli''nde yaptığı konuşmada, suyun yönetiminin organize bir iş gücünü gerektirdiğini ve pek çok araç kullanımını gerekli kıldığını belirtti.
     ''Su konularının çözümü için suyun bizim için ne anlama geldiğini anlamak gerek'' diyen Katoishi, ''Yerel inisiyatifler, insanların suyla olan etkileşimini görmek açısından önemli'' dedi.
     Katoishi, zaman zaman suyun hayatları tehdit edebildiğini ve bu tip örneklerin yaşandığını kaydederek, bu konuda nehir yataklarını kontrol etmenin çok önemli olduğunu vurguladı.
     Dünyaya bakıldığında farklı su krizlerinin ortaya çıktığının görüldüğünü, insanların, su kıtlığı, yükselen deniz yüzeyleri gibi deneyimlerle karşı karşıya kaldığını anlatan Katoishi, geçmişte yaşanan zorluklara ve bunlara ilişkin neler yapıldığına değindi. Katoishi, ''Günümüzdeki zorlukların üstesinden gelebilmek için tarihten örnek alabiliriz'' diye konuştu.
    
     -''SU YÖNETİM UYGULAMALARI YETERLİ DEĞİL''-
    
     Güney Kore Başbakanı Han Seung-Soo da 21. yüzyılda küresel su talebinin arttığını, aynı zamanda suyun yanlış yönetiminin insan medeniyetini yanlış yönde etkilediğini söyledi.
     Seung-Soo, insanların su olmadan yaşayamayacağını ve gelişemeyeceğini ancak suyun bazı felaketlere de yol açtığını vurgulayarak, ''1980-2000 yılları arasında kuraklık 830 bin can alırken, taşkınlar 1,7 milyon can aldı'' dedi.
     Deniz seviyesinin yükselmesinin küçük ada uluslarını ciddi biçimde tehdit ettiğini anlatan Seung-Soo, temiz su eksikliği nedeniyle ortaya çıkan çatışmaların dünyanın her yerinde yaşandığını belirtti.
     Seung-Soo, suyla ilgili afetlerin çözümü için hızlı tepki gösterilmesi gerektiğine işaret ederek, bu konudaki ''su afetleriyle ilgili risklerin ciddiyetini anlamak'' ve ''afetleri engellemek için ortak bir anlayış geliştirmek'' gerektiğini söyledi.
     Suyla ilgili doğal afetlerin dünya barışı ve güvenliğine karşı da risk oluşturduğuna dikkati çeken Seung-Soo, ''Küresel olarak artan su talebiyle baş edebilecek durumda değiliz. Halihazırdaki su yönetim uygulamaları yeterli değil'' diye konuştu.
     Seung-Soo, afetlerin sınır ayrımı yapmadığını ve yarattıkları olumsuzlukların herkesin bir araya gelip işbirliği içinde olmaya işaret ettiğini, etkin bir küresel tepkinin her yönde olması gerektiğini anlattı.
     Han Seung-Soo, suyla ilgili afetlerin önlenmesi için altyapı çalışmaları ile bunların sürdürülebilir kalkınma programlarına dahil edilmesi gerektiğini vurguladı.
     BM Genel Sekreter Yardımcısı Sha Zukang da kalkınmış ülkeler, altyapıları sağlam olduğu için doğal afetlere daha hazırlıklı iken, yoksul ülkelerin çok daha hassas ve kırılgan olduklarını bildirdi.
     Zukang, BM olarak, bu konularla ilgili, yoksul ülkelere yardım ettiklerini kaydetti.
   17.03.2009 - 13:22:00 arkadaşıma gönder
 İLK GÜNÜNDE 23 BİN 273 KİŞİNİN KATILDIĞI FORUM, 3 CUMHURBAŞKANI, 3 KRALİYET AİLESİ MENSUBU, 5 BAŞBAKAN, 90 BAKAN, 63 BELEDİYE BAŞKANI VE 148 PARLAMENTERİ BİR ARAYA GETİRDİ
İstanbul'da düzenlenen 5. Dünya Su Forumu'na ilk gün 23 bin 273 kişi katıldı. Forum, 3 cumhurbaşkanı, 3 kraliyet ailesi mensubu, 5 başbakan, 90 bakan, 63 belediye başkanı ve 148 parlamenteri bir araya getirdi.
     Forumun birinci gününün değerlendirilmesine ilişkin yapılan yazılı açıklamaya göre, Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi, 5. Dünya Su Forumu nedeniyle dünyanın 192 ülkesinden gelen misafirlere ev sahipliği yapıyor.
     29 bin 144 kişilik başvuruyla su forumları içinde bir rekor kıran 5. Dünya Su Forumu'na 23 bin 273 kişi katıldı.
     Dünyanın en büyük su organizasyonu olan 5. Dünya Su Forumu, bugün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Japonya Veliaht Prensi Naruhito Kotaishi, Fas Başbakanı Abbas El Fassi, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, BM Genel Sekreter Yardımcısı Sha Zukang, Dünya Su Konseyi Başkanı Loic Fauchon ve Genel Sekreter Prof. Dr. Oktay Tabasaran'ın açılış konuşmalarıyla başladı.
     3 cumhurbaşkanı, 3 kraliyet ailesi mensubu, 5 başbakan, 90 bakan, 63 belediye başkanı ve 148 parlamenteri İstanbul'da bir araya getiren forumda, ''T.C. Başbakanlık Su Ödülü'' ve ''Fas Kral Hasan II Ödülü'' de sahiplerini buldu.
     Açılış töreninden sonra Çırağan Sarayı'nda su forumlarında bir ilk gerçekleştirilerek ''Devlet Başkanları Zirvesi'' yapıldı.
     Zirvede, dünyanın en önemli kaynağı olan su hakkında devlet politikaları tartışıldı.
     Su kaynaklarının etkin kullanımı, korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması için çözüm ve öneriler devletler boyutunda gündeme getirildi.
     Ayrıca forumun ilk gününde gerçekleştirilen BM Dünya Su Geliştirme oturumunda UNESCO Genel Direktörü Koichiro Matsuura tarafından ''Değişen Bir Dünyada Su'' adını taşıyan yeni rapor açıklandı.
     Dünyadaki tatlı su kaynaklarının durumunun güvenilir bir değerlendirmesini yapmayı amaçlayan World Water Development Report (WWDR), bu türdeki tek rapor olma özelliği taşıyor.
     Bu rapor, BM'nin 26 kuruluşunu bir araya getiren BM?SU (UN-Water) ile Dünya Su Değerlendirme Programını ülke ortakları, sivil toplum kuruluşları, teknik bir danışma kurulu, uzman gruplar ve geniş ölçekli danışmalar aracılığıyla erişilen yüzlerce karar verici ve paydaş arasındaki işbirliği ve çabanın sonucu olarak ortaya çıkıyor.
    
     -BAKANLAR KONFERANSI-
    
     Forum kapsamında 20-22 Mart tarihleri arasında düzenlenecek Bakanlar Konferansı da bir ilke imza atacak. 90 ülkenin bakanlarının katılacağı konferansta, global iklim değişiklikleri nedeniyle su yönetimi adaptasyon stratejileri görüşülecek. Bakanlar Konferansı, Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi ile Ceylan Intercontinental Hotel'de yapılacak.
     Forumda ayrıca, dünyanın dört bir yanından katılan yerel yöneticiler tarafından ''İstanbul Su Mutabakatı'' imzalanacak. Bu mutabakatın ana amacı, politik taahhütler oluşturulması ve uygulamaya konulması olacak.
     Forum kapsamında toplam 23 konu, en az 100 oturum ve düzinelerce etkinlikte ele alınacak.
     Her kitlenin dengeli temsilini sağlamak üzere az gelişmiş ülkelerden bin kişinin davet edildiği forum, aynı zamanda ilk çevreci forum olma özelliğini de taşıyor.
     Ana teması ''Farklılıkların Suda Yakınlaşması'' olan forumda tüm oturumlar için ana tema hedefine yönelik piramit yapıda bir program içeriği belirlendi.
    
     -SU FUARI İLE SU SERGİSİ-
    
     Bu arada, forumun ilk gününde ayrıca Su Fuarı ile Su Sergisi'nin açılışı da yapıldı.
     Su Sergisi'ne katılan şirketler atık su arıtımı, sanitasyon, tarım ve başka birçok konuda suyla ilgili faaliyetlerini sunarken, su konusunda yetkili birçok kamu kurumundan ve şirketlerden önemli karar vericileri bir araya getirerek, yeni iş olanakları için imkanlar sağlıyor.
     Su Fuarı ise kuruluşların çalışmaları, projeleri ve uzmanlığını paylaşmaları için bir fırsat yaratıyor.
     Suyla ilgili konularda farklı türden kültürel, sosyal ve eğitim faaliyetlerinin sunumuna açık olan Su Fuarı'nda, ''Poster Sergisi'', ''Uluslararası Su ve Film Etkinlikleri'', ''Küresel Su Eğitim Köyü'', ''Öğrenme Merkezi'', bağlantı kurma alanları, yan etkinlikler, suyla ilgili performanslar, fotoğraf sergisi ve su temalarıyla ilgili gösteriler yer alıyor.
     Öte yandan, 5. Dünya Su Forumu kapsamında ''İstanbul Suları ve Su Kültürü'' adlı bir sergi de açıldı.
     Su kültürünün örneklerinin gelecek nesillere aktarılması amacıyla Sütlüce Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen sergide yaklaşık 70 eser yer alıyor.
     Sergide, Osmanlı su ve temizlik kültürünü yansıtan sürahi, ibrik, leğen, nalın, kazan, daldırma, hamam bohçası, havlu ve sabun gibi çeşitli örnekler bulunuyor.
   16.03.2009 - 23:29:00 arkadaşıma gönder
 ''DEĞİŞEN DÜNYADA SU'' BAŞLIKLI ''3. DÜNYA SU GELİŞME RAPORU'' AÇIKLANDI
UNESCO Genel Direktörü Koichiro Matsuura, ''3. Dünya Su Kalkınma Raporu''nun bir alarm zili çaldığını belirterek, ''Eğer mevcut şekilde devam edersek, o zaman hakikaten küresel anlamda bir su kriziyle karşı karşıya kalma ihtimalimiz var'' dedi.
     Matsuura, Sütlüce Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen 5. Dünya Su Forumu kapsamında açıklanan ''Değişen Dünyada Su'' başlıklı ''3. Dünya Su Gelişme Raporu''nun sunulduğu oturumda bir konuşma yaptı.
     Koichiro Matsuura, raporda, dünyadaki su kaynaklarının bugünkü durumu hakkında bilgi bulunduğunu belirterek, raporda ilk olarak su talebi ve arzıyla ilgili değişikliklerin, iklim değişikliği, büyüme gibi diğer dinamiklerle nasıl etkileştiğinin de incelendiğini söyledi.
     Matsuura, raporun, dünyanın su ihtiyaçlarının anlaşılabilmesi konusunda kapsamlı bir yaklaşım getirdiği üzerinde durdu.
     Birinci raporun 2003'te yayımlanmasından bu yana sürekli olarak ''su kaynaklarıyla ilgili davranışlarımızı değiştirmezsek, bir su kriziyle karşı karşıya kalırız'' dediğini aktaran Matsuura, ''Bu çıkan rapor artık bu ihtiyacın daha da geçmişten acil hale geldiğini gösteriyor'' dedi.
     Matsuura, suyun hayat için vazgeçilmez bir unsur olduğunu belirterek, ancak yatırımların yeterli olmaması ve yönetişimin dünyanın pek çok yerinde kötü yürümesi nedeniyle yüz milyonlarca insanın güvenli suya ve temel sanitasyon ihtiyaçlarına ulaşma imkanına sahip olmadığını ve hastalık, açlık gibi pek çok sorunla karşı karşıya kaldıklarını anlattı.
     Nüfus artışı, tüketimin artması ve iklim değişikliklerinin de bu problemleri daha da büyütüp geliştirecek bir potansiyel durumuna getirdiğini vurgulayan Matsuura, ''Mevcut trendler devam ederse, 4 milyar kişinin yüksek oranda su sıkıntısı olan bölgelerde yaşamaya başlayacağı hesap ediliyor 2013'e kadar'' diye konuştu.
     Matsuura, problemlerin çözümü için bir şey yapılmazsa, bunların çözülemez hale geleceğine işaret ederek, raporlarda çözüme yönelmenin birinci adımının, suyun yönetimini çok daha iyi yapmak olduğunun belirtildiğini söyledi.
     Entegre bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu belirten Matsuura, genel anlamda sosyal, ekonomik, siyasi bağlamı da göz önüne almak gerektiğine dikkati çekerek, raporda su kullanımıyla ilgili önemli siyasi kararların su sektörünün dışında alındığına değinildiğini kaydetti.
     Matsuura, ''Burada yapılması gereken şey, bu kararları alanların, liderlerin, suyun rolünü de kararları alırken göz önüne almalarının önemi. Karar verme sürecinde su konusunda uzmanların da bir katkısının olması çok önemli'' diye konuştu.
     Su güvenliği sağlanmadan kalkınmanın mümkün olmadığını vurgulayan Matsuura, ''Raporda, su sektörüne yatırımların eksik olmasının nasıl fakirliğin önüne geçilmekle ilgili çabalara engel olduğu da belirtiliyor. Kalkınmayla ilgili olarak bin yıl kalkınma hedeflerini de göz önüne aldığınızda bütün bu hedeflerin yerine getirilmesi için suya yatırım yapmak çok önemli. Çünkü kalkınma, insanların temel sanitasyon ihtiyaçlarına erişimi olmadan ve temel su ihtiyaçlarını karşılama imkanları olmadan gerçekleşemiyor'' değerlendirmesinde bulundu.
     Matsuura, raporun bir ''alarm zili çaldığını'' belirterek, ''Eğer mevcut şekilde devam edersek, o zaman hakikaten küresel anlamda bir su kriziyle karşı karşıya kalma ihtimalimiz var. Ancak bu rapor bize aynı zamanda şunu da gösteriyor; elimizde böylesine bir felaketi önleyecek araçlar da var. Eğer akıllı bir şekilde suyu yönetebilirsek, hepimiz için, hem bugün hem gelecekte yeterli su bulmak mümkün olur''' dedi.
    
     -SUYUN AKILCI KULLANIMI-
    
     Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman da ekonomik kalkınmanın su kaynaklarını kullanmayla yakından bağlantılı olduğuna dikkati çekerek, ekonomik canlanma ve nüfus artışı sonucunda su tüketiminin de arttığını, buna karşılık çeşitli pratik önlemler alınması gerektiğini söyledi.
     Küresel iklim değişikliği, enerji, gıda ve mali krizin su kaynaklarının durumu ve yönetimini olumsuz etkilediğini vurgulayan Rahman, dünya kalkınma hedeflerine ve sürdürülebilir kalkınmaya bütün olarak erişmenin yollarından birinin su olduğunu belirtti.
     Rahman, ''Su kaynaklarının akılcı yönetimi, sosyal ve ekonomik gelişimin sağlanması, yoksulluğun azaltılması ve diğer bin yıl kalkınma hedeflerine ulaşılması için mutlaktır'' dedi.
     Şu anda Orta Asya'da tüm su kaynaklarının yüzde 60'ının Tacikistan kaynaklı olduğunu bildiren Rahman, ''Tacikistan bu kadar büyük su kaynaklarına sahip olmasına rağmen yüzde 5'ini kendisi kullanmakta, geri kalanları komşu ülkelerle paylaşmaktadır. Su ve suyun akılcı kullanımının, işbirliğinin bölgesel olarak artırılmasındaki en önemli araç olduğunu savunmaktayız'' diye konuştu.
    
     -3. DÜNYA SU GELİŞME RAPORU-
    
     ''3. Dünya Su Gelişme Raporu''nun sunumu, Dünya Su Değerlendirme Programı (WWAP) Başkanı Olcay Ünver ile raporun içerik koordinatörü William Cosgrove tarafından gerçekleştirildi.
     Raporda, özellikle dış faktörlerin, su kaynaklarının kullanımına etkisinden bahsedilirken, su sektörü dışındaki gelişmelerdeki durumların suyla ilgili karar verme süreçleri içinde etkilerinin genel yaklaşımlar ve hedefler açısından göz önüne alınması gerektiği belirtiliyor.
     Suyun kalkınma açısından öneminin ne olduğunun bilincinde olarak, su altyapısına yatırım yapmanın ilk olarak bakılması gereken alan olduğuna işaret edilen raporda, su kaynakları için rekabet ve insanların ihtiyaçlarını karşılayacak yeterli kaynakların olmamasıyla ilgili sıkıntılar nedeniyle toplumların çok daha etkin bir şekilde suyun yönetimini geliştirmek, daha iyi bir hukuki altyapı sağlamak, daha etkin ve şeffaf tahsisat yöntemleri geliştirmek gibi sorumluluklarının da arttığı vurgulanıyor.
     Artan talebin hassas eko-sistemlerin sürdürülebilirliğini de tehdit ettiğine değinilen raporda, suyun kendisinden gelişmeye kalkınmaya geçiş ve kalkınma içerisinde oynadığı rol üzerinde bir paradigmanın geliştirilmesinden bahsediliyor.
     Raporda sanitasyona ulaşımın, içme suyundan daha geriden geldiğine değinilirken, bu konuda pek çok ülkenin bin yıl kalkınma hedeflerine ulaşmaktan ''çok uzak'' olduğu kaydediliyor.
     Yatırımın, en çok ekonomik getiri sağlayan bölgelere daha çok aktığına dikkat çekilen raporda, şu anda suyun uzun geri ödeme dönemlerinde çok daha az getiri sağladığı, bu nedenle yeni yatırımcıların su sektörüne girmek konusunda çok istekli olmadığı vurgulanıyor. Kamu altyapısının da gelişmesi gerektiği, ancak bunun da azaldığı ve su sektörünün ihtiyaçlarını karşılayacak yatırımların olmadığı aktarılıyor.
     Su sektörünün içinde olanların dışında kalanlar ile etkileşim içinde olması gerektiğine işaret edilen raporda, sürdürülebilir olmayan bir yönetim ve suya eşitsiz erişimin devam edemeyeceği belirtiliyor.
     Raporda harekete geçmemenin risklerinin çok daha fazla olduğuna değinilirken, liderlerin çok önemli ve tamamlayıcı rolleri olduğu vurgulanıyor.
     Bin yıl kalkınma hedeflerine ulaşmak açısından suyun, ''olmazsa olmaz'' bir faktör olduğuna dikkat çekilen raporda, liderler ve hükümetler için su altyapısına yapılan yatırımların öncelik sırasında üst düzeyde yer alması gerektiği ifade ediliyor.
     Pek çok ülkenin altyapı ihtiyaçlarının hepsini karşılayamadığı, bu noktada resmi kalkınma yardımlarının önemli hale gelmeye başladığı kaydedilen raporda, bu yardımların azaldığı, ancak artırılması gerektiği, şu anda toplam yardımların yüzde 5'ini oluşturduğu anlatılıyor.
   16.03.2009 - 23:14:00 arkadaşıma gönder
 CUMHURBAŞKANI GÜL, FORUMA KATILAN DEVLET VE HÜKÜMET BAŞKANLARI ONURUNA DOLMABAHÇE SARAYI'NDA YEMEK VERDİ
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 5. Dünya Su Forumu'na katılan devlet ve hükümet başkanları onuruna Dolmabahçe Sarayı'nda yemek verdi.
     Cumhurbaşkanı Gül ve Monaco Prensi II. Albert, Tuvalu Başbakanı Apisai Lelemia, Fas Başbakanı Abbas El Fassi, Kırgızistan Başbakanı İgor Çudinov, Güney Kore Başbakanı Han Seung-Soo, Japonya Veliaht Prensi Narutiho Katoishi ve eski Japonya Başbakanı Yoshiro Mori'nin de aralarında bulunduğu konuklar, forum kapsamında yapılan zirvenin gerçekleştirildiği Çırağan Sarayı'ndan Dolmabahçe Sarayı'na, Swissotel'e ait ''The İstanbul'' adlı tekneyle geldi.
     Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman ve Hollanda Veliaht Prensi Willem Aleksander ise saraya makam otomobilleriyle intikal etti.
     Cumhurbaşkanı Gül, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu ile konuklarını, saraya gelişlerinde İstanbul Valisi Muammer Güler, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve İl Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah karşıladı.
     Dolmabahçe Sarayı'ndaki yemeğe, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani katılmadı.
     Konuklara, ''zeytinyağlı ege enginar'', ''kişniş ve kırmızı biberli süzme yoğurt ve kavrulmuş badem ile börek ikilisi'', ''zeytinle marine edilmiş dana fileto'', ''kuşkonmaz ile Bolu orman mantarı ve güneşte kurutulmuş domatesli patates köfte'', ''dondurmalı fırınlanmış ayva tatlısı'' ile çay/kahve ikram edildi.
     Yemek sırasında Vivaldi'nin ''Dört Mevsim'', Mozart'ın ''Türk Marşı'', The Beatles'in ''Yesterday'', Frank Sinatra'nın ''My Way'' adlı eserlerinin yanı sıra Ege Zeybeği ile Türk müziklerinden örnekler sunuldu.
     Yemek, gazetecilerin kısa bir süre görüntü almasının ardından basına kapalı devam etti.
   16.03.2009 - 22:42:00 arkadaşıma gönder
 LİDERLER ZİRVESİ SONUNDA YAYIMLANAN ÇAĞRI METNİNDE, SUYUN TOPLUMLAR VE ÜLKELER İÇİN ÖNEMİNE DİKKAT ÇEKİLDİ
5. Dünya Su Forumu'na katılan liderler, suyun toplumların ve ülkelerin yaşamlarındaki önemine dikkat çekerek, dünyaya su kaynaklarının yönetimi konusunda acil önlemler alınması çağrısında bulundular.
     Forum çerçevesinde düzenlenen liderler zirvesi sonunda yayımlanan çağrı metninde, suyun toplumların ve ülkelerin yaşamlarındaki önemine dikkat çekilerek, suyun insanları, kültürleri ve ekonomileri birbirine bağladığını, tüm ekonomik ve toplumsal kalkınma, gıda güvenliği, açlık ve yoksulluğun sona erdirilmesinin ayrılmaz bir parçası olduğu vurgulandı.
     Milenyum kalkınma hedeflerine varılmasının önemine işaret edilen metinde, dünyanın hızlı nüfus artışı, göç, kontrolsüz ve sağlıksız kentleşme, ticari eğilimlerdeki değişiklikler ve iklim değişiklikleri gibi önemli küresel değişimlerle karşı karşıya bulunduğu ve tüm bunların su kaynakları üzerinde olumsuz etkileri olduğu hatırlatıldı.
     Tüm bu olumsuz gelişmelerin suya erişimi ve suyun kalitesini ciddi biçimde tehdit ettiğinin belirtildiği metinde, son ekonomik ve mali küresel krizin de dikkate alınmasının zorunlu olduğu ve bu krizin sonuçlarının su kaynaklarının yönetimi ve hizmete verilmesi üzerindeki sonuçlarının değerlendirilmesi gerektiği kaydedildi.
     Çağrı metninde suyun, seller, kasırgalar, kuraklık ve iklim değişikliği yoluyla yaşamlara zarar verebildiği ifade edilerek, su kaynaklarının uygun kapasite ve düzgün altyapı olmadan yönetilemeyeceğine işaret edildi.
     Metinde ayrıca, hükümetlerin tüm düzeylerinde alınan kararların su üzerinde etkili olduğuna dikkat çekilerek, bu bağlantıya genelde az önem verildiği bildirildi. Bu nedenle yeni politikalar, uyum stratejileri ve kurumsal reformlara acil olarak ihtiyaç olduğu vurgulandı ve bu çerçevede uluslararası taahhütler, mali mekanizmalar, teknoloji ve yeni su yönetim stratejilerine daha çok önem verilmesi gerektiği kaydedildi.
     Çağrı metninin bir diğer paragrafında, katılımcı ülkelerin ''dayanışma, güvenlik, uyum ve sınır aşan sular konusunda komşular arasında yararlı diyalog ve işbirliği'' konularında siyasal irade gösterecekleri belirtilerek, dünyanın suyun yararlarını paylaşarak daha çok refah ve artan bir istikrar kazanabileceği ifade edildi.
     Metinde, bu çerçevede dünyaya şu çağrı yapıldı:
     ''Bunu başarabilmek için bütün ülkeleri, dünyanın su sorunlarına küresel bir çerçeve geliştirilmesi ve dayanışma, güvenlik ve uyumun sağlanmasına yardımcı olunması için ortak olarak çaba göstermeye çağırıyoruz.''
     Çağrı metninin son paragrafında ise, 5. Dünya Su Forumu'na katılan devlet ve hükümet başkanları ile uluslararası örgüt temsilcilerinin, 21. yüzyılda daha sürdürülebilir ve su konusunda daha güvenilir bir dünya için İstanbul'da biraraya geldikleri belirtildi.
     Bu arada diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre, çağrı metninde sınır aşan sulara ilişkin yapılan atıf, Irak tarafının isteği üzerine kondu. Diplomatik kaynaklar, çağrı metninin Türkiye'yi tatmin ettiğini belirterek, suyun Türkiye için bir ihtilaf konusu değil, işbirliği konusu olduğunu ve komşu ülkelerle bu konuda türlü düzeylerde toplantılar yapılmakta olduğunu kaydettiler.
     Zirve sonunda yayımlanan bu çağrı metninin, gerek G-8 ülkelerine, gerekse hala bir su konvansiyonu bulunmayan BM'ye gönderileceği de ifade edilerek, bu metnin daha kapsamlı uluslararası belgeler için bir temel oluşturacağı belirtiliyor.
   16.03.2009 - 21:10:00 arkadaşıma gönder
 GÜL: ''(SINIRI AŞAN SULAR) BUNLARIN BİR KAVGA UNSURU DEĞİL, TAM TERSİNE ÜLKELERİN ARASINDA İŞBİRLİĞİNİ ARTIRAN UNSUR OLMASINI GÖZETİYORUZ''
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, sınır aşan sular konusunun kavga değil, ülkeler arasında işbirliğini artıran bir unsur olmasını gözettiklerini söyledi.
     Abdullah Gül, Çırağan Sarayı'ndaki basın toplantısında, gazetecilerin sorularını yanıtladı. ''Sınır aşan sular konusunda Türkiye, Irak ve Suriye arasında ne gibi gelişmeler olacağına'' yönelik soru üzerine Gül, ''Bütün bunlar olumlu olacaktır'' yanıtını verdi.
     Suyla ilgili konuların yalnızca Türkiye, Suriye ve Irak arasında değil, dünyanın her yerinde bulunduğunu, bu tip konuların dünyanın genelini ilgilendirdiğini ifade eden Gül, bunların birleştirici unsur olması, bunlarla ilgili işbirliği yapılması, diyalog kurulması ve suyun yararlarını tüm bölgeye yayma konularının çok önemli olduğunu bildirdi ve bu konuda çok güzel bir anlayış bulunduğunu anlattı.
     Toplantıya, Irak ve Suriye'den temsilcilerin katıldığını hatırlatan Gül, ''Suriye ve Irak ile gayet iyi bir işbirliği anlayışının söz konusu olduğunu'' kaydetti.
     Şu anda bu konuyla ilgili bir sıkıntı da yaşanmadığını aktaran Gül, ''Bunların bir kavga unsuru değil, tam tersine ülkeleri birleştiren ve ülkelerin arasında işbirliğini artıran unsur olmasını gözetiyoruz'' dedi.
     Gül, ''petrol zengini ülkelerin petrollerini pazarlaması gibi Türkiye'nin de su pazarlaması konusundaki düşüncelerinin sorulması'' üzerine, bu konuyla ilgili çok tartışmalar olduğunu dile getirerek, ''bazılarının su satılamaz, bazılarının su satılır, bazılarının ise suya erişimin bir insan hakkı olduğunu belirttiklerini'' söyledi.
     Önemli olan noktanın suya herkesin erişebilmesini sağlamak olduğunu belirten Gül, bununla ilgili iyi diyalogların ve ilişkilerin bulunmasının önemine değindi.
     Türkiye'nin su açısından çok zengin olmadığını vurgulayan Gül, suyun Türkiye'ye bile zor yettiğini kaydetti.
     Gül, ancak kimi nehirlerin denizlere boşuna aktığını ifade ederek, bunların taşınması ya da satılmasının düşünülebileceğini ve konuşulabileceğini bildirdi.
    
     -TÜRKİYE'DE SUSUZLUĞA KARŞI ALINAN ÖNLEMLER-
    
     ''Türkiye'de, susuzluğa karşı alınan önlemlerin yeterli olup olmadığına'' ilişkin bir soru üzerine de Gül, dünyada su konusunda kaygısı bulunmayan çok az ülke olduğunu belirterek, Türkiye'nin de bu konuyla ilgili çok erken başlayan bir önlem anlayışı taşıdığını söyledi.
     Gül, şöyle konuştu:
     ''Birçok barajlarımız yapılmıştır. Yeni barajlar da yapılması gerekecektir, yapılacaktır. Suların taşınması önemlidir. Suların israfının önlenmesi gerekir. Kullanılan suların tekrar kullanılabilecek hale getirilmesi önemlidir. Bütün bunlar tedbirlerdir aslında ve suyun yönetimi olarak tarif edilmektedir. Bu konuda Türkiye'nin de yapması gerekenler var. Söylediğim gibi, Türkiye su konusunda çok zengin bir ülke diye bilinir ama bilindiği gibi değildir.''
   16.03.2009 - 20:52:00 arkadaşıma gönder
 GÜL: ARTIK HERKES ÇEVRECİ OLMAK ZORUNDA
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, artık herkesin çevreci olmak zorunda olduğunu belirterek, ''Bu Türkiye'nin, dünyanın geleceği için bir mecburiyettir'' diye konuştu.
     Abdullah Gül, 5. Dünya Su Forumu çerçevesinde Çırağan Sarayı'nda düzenlediği basın toplantısında, forumun, uluslararası düzeyde en kapsamlı düzeyde toplantı olduğunu anımsatarak, böyle bir toplantıya evsahipliği yapmaktan kıvanç duyduklarını söyledi.
     Toplantıya gösterilen yakın ilginin çok memnuniyet verici olduğunu belirten Gül, forumun uzun, kapsamlı ve özverili çalışmaların bir sonucu olduğunu bildirdi.
     Forum çerçevesinde bir ilki gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadıklarını belirten Gül, ilk kez su konusunda mini bir zirvenin toplandığını, tüm devlet başkanlarının davet edilmediğini, ancak suyla çok yakın ilgisi olan ülkelerin dahil edildiğini anlattı.
     Gül, zirve sonunda tüm dünyaya bir çağrı yapıldığını da ifade ederek, bu çağrıda, suyla ilgili temel ilkeler, temel siyasal iradeler ve suyun geleceğiyle ilgili dünyanın dikkatini çekecek ve su yüzünden ortaya çıkacak büyük sorunların şimdiden bilinmesiyle ilgili bilinci artıracak ifadelerin yer aldığını kaydetti.
     ''5. Dünya Su Forumu'nun önümüzdeki yıllarda gerek dünya için, gerekse Türkiye için önemli bir dönüm noktası, farklılıklarımızı birleştiren ve buluşturan bir toplantı olarak hatırlanacağı kanaatindeyim'' diyen Gül, suyun, birçok yerde kavga ve sorunların kaynağı olabildiğini kaydetti.
     Gül, bu nedenle, suyun yararlarının konuşulmasının da önemli olduğuna dikkati çekerek, ''Sudan dolayı kavga değil, sudan dolayı işbirliği ve ortak çalışma noktaları üzerinde durduk. Çünkü çatışmaların sonu gelmemektedir. Konuşarak, diyalogla ve işbirliğiyle su konusunda insanlığa nasıl daha yararlı olunur diye düşündük'' diye konuştu.
    
     -''ARTIK HERKES ÇEVRECİ OLMAK ZORUNDA''-
    
     Gül, Türkiye'nin Kyoto Protokolü'nü onaylamış bir ülke olduğunu da hatırlatarak, bu çerçevede çevre bilincinin Türkiye'de giderek daha çok arttığını dile getirdi.
     Gül, ''Artık herkes çevreci olmak zorundadır. Bu bir mecburiyettir, çocuklarımız için, torunlarımız için, Türkiye'nin, dünyanın geleceği için bir mecburiyettir. Onun için bu bilincin uyanması, bu bilincin bütün nesillere yayılması dünyanın geleceği açısından çok önemli bir olaydır'' diye konuştu.
     Su Forumu'nun bu nedenle çok yararlı olduğuna inandığını belirten Gül, Türkiye'nin, BM Güvenlik Konseyi'nin geçici üyesi olduğunu hatırlattı ve bu süre zarfında bu sorunlarla yakından ilgileneceğini anlattı.
     Gül, şöyle konuştu:
     ''BM Güvenlik Konseyi sadece savaşlarla, sadece siyasi olaylarla değil, aynı zamanda insanlığın bu tip sorunlarıyla da ilgilenen bir konsey olduğu için Türkiye de ilgisini giderek artıracak ve insanlığın faydasına olan her konuya daha çok ilgi gösterecektir. Türkiye, sadece kendi sınırları içindeki olaylarla ilgilenen bir ülke olmaktan çıkmıştır. Kendisini ilgilendirmese bile insanlığı ilgilendiriyorsa bu konulara yakın ilgi göstermektedir ve bu sorunların çözümlenmesi için kendi kapasitesi çerçevesinde katkı sağlamaya çalışmaktadır.''
   16.03.2009 - 20:51:00 arkadaşıma gönder
 CUMHURBAŞKANI GÜL, TUVALU BAŞBAKANI'NI KABUL ETTİ
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 5. Dünya Su Forumu çerçevesinde Tuvalu Başbakanı Apisai Lelemia'yı kabul etti.
     Çırağan Sarayı'nda basına kapalı kabul, 20 dakika sürdü.
     Görüşmenin sonunda Tuvalu Başbakanı Lelemia ile Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Büyükelçi Ertuğrul Apakan tarafından iki ülke arasında işbirliğini öngören mutabakat muhtırası, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün huzurunda imzalandı.
     Kabul ve imza töreninde Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu da bulundu.
   16.03.2009 - 19:56:00 arkadaşıma gönder
 YEŞİLLER PARTİSİ: FORUMDAKİ PROTESTOLARA TAHAMMÜLSÜZLÜĞÜ, ŞİDDETİ VE GÖZALTILARI KINIYORUZ
Yeşiller Partisinden yapılan açıklamada, ''Dünya Su Forumu'ndaki protestolara tahammülsüzlüğü, şiddeti ve gözaltıları kınıyoruz'' denildi.
     Yazılı açıklamada, forumun açılışı sırasında salonda Uluslararası Nehirler (International Rivers) aktivistleri Ann Katherine Schneider ve Payal Parikh'in ''Daha fazla çevreye zarar veren barajlar istemiyoruz'' pankartı açtıkları için, forumun yapıldığı Sütlüce Kongre Merkezi önündeki gruptan 17 kişinin de protesto gösterisi yapmaları nedeniyle polisin müdahalesinin ardından gözaltına alındıkları belirtildi.
     Suyun herkese ait olduğunu, satılamayacağını ve ticari bir mala dönüştürülemeyeceğini söylemenin, doğruları ve halkın ortak duyarlılığını ifade etmek anlamına geldiği kaydedilen açıklamada, ''Dünya Su Forumu'ndaki protestolara tahammülsüzlüğü, şiddeti ve gözaltıları kınıyoruz'' ifadesine yer verildi.
   16.03.2009 - 19:40:00 arkadaşıma gönder
 İSPANYA, FRANSA, ŞİLİ VE ABD'DE YAŞANAN KURAKLIK SÜREÇLERİ VE YÖNETİM PLANLAMA STRATEJİLERİ, FORUMUN ''SU BİTİYOR. DAHA İYİ BİR YÖNETİMLE KURAKLIKTAN NASIL YENİ FIRSATLAR ELDE EDİLEBİLİR?'' OTURUMUNDA ELE ALINDI
5. Dünya Su Forumu çerçevesindeki ''Su Bitiyor. Daha İyi Bir Yönetimle Kuraklıktan Nasıl Yeni Fırsatlar Elde Edilebilir?'' başlıklı oturumda; İspanya, Fransa, Şili ve ABD'de yaşanan kuraklık süreçleri ve kuraklıkla mücadelede uygulanan yönetim stratejileri paylaşıldı.
     Sütlüce Kültür ve Kongre Merkezi'ndeki oturumda, proaktif olarak hazırlanan kuraklık yönetim planlarının taşıdığı önem vurgulandı.
     Fransa Sürdürülebilir Kalkınma ve Planlama Bakanlığı yetkilisi Jean Paul Rivaud, son birkaç yılda Fransa'nın güneyinde kuraklıkta çok büyük bir artış olduğunu, yağışların azaldığını, tarımda verimliliğin düştüğünü kaydetti.
     Kuraklığa karşı önceden önlem alma ve risk değerlendirmesinin önemine işaret eden Rivaud, Fransa'da kuraklıkla mücadele konusunda çıkarılan yasalar ve oluşturulan işbirliği platformlarına değindi.
     Rivaud, 1976'da yaşanan kuraklığın bir referans olarak alındığını, Fransa'da 2006'dan itibaren çok önemli bir kuraklığın yaşandığını belirterek, suyun tasarrufu konusunda en temel kısıtlamaların tarımsal sulama konusunda yapıldığını kaydetti.
     Barajlardaki su seviyesinin azalmasıyla enerji alanında 200 milyon Avro kaybedildiğini dile getiren Rivaud, Fransa'da su alanında son 30 yılda önemli yatırımlar yapıldığını, 1976'dan bu yana sadece su ajanslarının 5 milyar Avroluk yatırım yaptıklarını kaydetti.
     Ülkedeki su bilgi haritalarının düzenlenerek erken uyarı sistemlerinin hayata geçirildiğini anlatan Rivaud, bunlarla birlikte yağış durumunun düzelmesine rağmen halen 34 bölgenin gözlem altında olduğunu bildirdi.
    
     -ABD'DEKİ DURUM-
    
     ABD Ulusal Kuraklıkla Mücadele Merkezi'nden Donald Wilhite da ABD'de kuraklıkla mücadele konusunda çok karmaşık yasalar ve düzenlemeler olduğunu belirtti.
     Wilhite, ''Tarihsel açıdan bakıldığında suyun yönetilmesi kriz yönetimi olarak karşımıza çıkıyor. Genellikle kuraklık yönetimi reaktif bir yaklaşım olmuş, proaktif olmamış. Bu döngüyü nerede yaşıyorsak yaşayalım kuraklığın planlanması gerekiyor'' diye konuştu.
     ABD'de 1895'ten beri ağır kuraklık yaşayan bölgeler olduğunu, kuraklığın ABD'de çok sık meydana geldiğini dile getiren Wilhite, ülkenin yüzde 15'inin ağır bir kuraklık yaşadığını, zaman zaman kuraklık bölgelerinin değiştiğini ifade etti.
     Wilhite, son 10 yılda ülkenin güneydoğu ve batı bölgelerinde daha sık olmak üzere çeşitli bölgelerde meydana gelen kuraklığın verilere göre ''ılımlı'', ''şiddetli'', ''ağır'' ve ''istisnai'' gibi çeşitli düzeylerde derecelendirildiğini söyledi.
     Kuraklığa müdahalenin yerel, eyalet düzeyinden başladığını, daha sonra federal hükümetin bunu ele aldığını söyleyen Wilhite, federal hükümet tarafından 2006'da yürürlüğe konulan Ulusal Entegre Kuraklık Bilgi Sistemi ile erken uyarı izleme sisteminin bilgilerinden yararlanmak ve daha iyi bir erken uyarı sistemine ulaşabilmeyi amaçladıklarını kaydetti.
     Wilhite, ''Kuraklık tehlikesi büyük bir fırsat penceresi gibi düşünülebilir, çünkü kriz yönetiminden uzaklaşma ve proaktif bir yönetim izleme fırsatı getiriyor. Vatandaşlarımızın kuraklık konusunda hazırlıklı olmaları için bilgilenmelerini sağlayabiliriz. Kuraklık ve risk yönetimi palanlarımız olmalı. Daha entegre kuraklık izleme ve erken uyarı sistemlerin ortaya konulması ve ulusal bir kuraklık politikası gerekli'' diye konuştu.
    
     -İSPANYA'DA KURAKLIK İLE MÜCADELE-
    
     Dünya Su Konseyi yetkililerinin açılış konuşmalarını yaptığı oturumda konuşmacılar, her 15 saniyede 1 çocuğun temiz su yokluğundan hayatını kaybettiğini, BM'nin öngörülerine göre 2050 yılına gelindiğinde çevresel sebeplerden dolayı 150 milyon kadar mültecinin ortaya çıkacağına dikkati çekti.
     İspanya'yı temsil eden yetkililerin, 2004-2008 yılları arasında ülkede yaşanan kuraklık dönemini ve ortaya konulan yönetim planları ile uygulamaları katılımcılarla paylaştığı oturumda, ülkede kuraklık yaşanan bölgedeki çalışmalara 700 milyon Avro'nun ayrıldığı dile getirildi.
     İspanya'da kuraklık yaşanırken Avrupa'nın geri kalan kısmının da bir kuraklık stratejisi geliştirdiği, Avrupa Komisyonu'nun da dahil olmasıyla çözümlerin daha etkin uygulandığı ifade edildi.
     Rekabetçi tarım ürünlerinin üretildiği İspanya'nın güneydoğusundaki Segura bölgesindeki kuraklık önlemleri anlatılarak, bu bölgede suyun tuzluluktan arındırılması, şehir suyunun yeniden kullanılması için dönüştürülmesi ve Tegas ırmağının suyunun kullanılması dahil birçok metodun da uygulandığı belirtildi.
     2007'de özel kuraklık planının uygulanması gibi önlemler sonunda önceki kuraklıklarda yüzde 15 oranında düşen üretimin, son yaşanan kuraklıkta sadece yüzde 4 oranında düştüğü belirtildi.
     Segura havzasının, dünyada en iyi düzenlenen havza olduğu belirtilirken, STK'lar, yerel, bölgesel ya da ulusal yönetimler, sendikalar gibi tüm paydaşların bir arada çalışması gerektiği vurgulandı.
    
     -ŞİLİ ÖRNEĞİ-
    
     Şilili bakanlık yetkilileri de 15 milyon insanın yaşadığı Şili'de nüfusun dörtte birine 200 bin metre küpten az su düştüğünü, suyun yüzde 70'inin tarım alanında kullanıldığını bildirdi.
     Ülkede göllerde 7 milyar metre küp, baraj ve rezervuarlarda 5 milyar metre küp su bulunduğu, bu miktarın 1 milyar metre küp artmasının beklendiği kaydedildi.
     Tarih boyunca birçok yıl kuraklıklar geçiren Şili'de en son 2008'de kuraklık yaşandığı, bunun bir enerji problemini de beraberinde getirdiği anlatıldı.
     Şili Kamu İşleri İdaresi Bakanlığı tarafından bir deklarasyon yayınlanarak, kuraklıkla mücadele için 20 milyar dolar harcandığı ifade edildi.
   16.03.2009 - 19:06:00 arkadaşıma gönder
 CUMHURBAŞKANI GÜL, MONACO PRENSİ II. ALBERT'İ KABUL ETTİ
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 5. Dünya Su Forumu çerçevesinde Monaco Prensi II. Albert'i kabul etti.
     Çırağan Sarayı'nda gerçekleşen kabul 25 dakika sürdü. Basına kapalı gerçekleşen kabulde, kısa süre görüntü alınmasına izin verildi.
     Kabulde, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu da hazır bulundu.
   16.03.2009 - 18:33:00 arkadaşıma gönder
 DEVLET BAKANI ÇUBUKÇU: ''KÖYLERİN HANE İÇİNDE KULLANMA VE İÇME SUYU OLMADIĞI İÇİN KADIN VE KIZ ÇOCUKLARININ YAPMAK ZORUNDA OLDUKLARI RUTİN İŞLERİN BAŞINDA SU TAŞIMA GELMEKTEDİR''
Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, köylerin birçoğunda hane içinde kullanma ve içme suyu olmadığı için kadın ve kız çocuklarının yapmak zorunda oldukları rutin işlerin başında su taşımanın geldiğini ifade ederek, ''Kadınlar, günlük yaşamlarında ortalama 3-4 saatlerini su taşımaya ayırmaktadır'' dedi.
     Dünya Su Forumu kapsamında düzenlenen, ''Sağlığın Önemi ve Ekonomik Gelişme: Cinsiyet Eşitliğinde İleriye Doğru Giden Yol'' konulu panelde konuşan Çubukçu, yaşamın kaynağı olan suyun bugün dünyanın en önemli gündem maddelerinden biri olduğunu belirterek, gelecek nesillere sağlıklı ve yeterli su bırakmak için kaynakların çok iyi korunması ve suyun akılcı kullanılması gerektiğini söyledi.
     Su azlığından ya da sağlıksız suyun kullanımından en çok etkilenen grupların başında kadınların geldiğine dikkati çeken Çubukçu, dolayısıyla su sorununun çözümünde de kadınların daha etkin bir biçimde rol almaları gerektiğini kaydetti.
     Meksika'da yapılan 4. Dünya Su Forumu'nda kadınların güçlü bir inisiyatif geliştirerek alınan kararlarda etkili olmayı başardıklarını ve böylece 5. Dünya Su Forumu'nun da gündemini belirlediklerini vurgulayan Çubukçu, ''Şimdi amacımız, 5. Dünya Su Forumu'nda kararların kadın bakış açısıyla alınmasını sağlamak, Meksika'da elde edilen kazanımların daha ileriye götürülmesi için güçlerimizi birleştirmektir'' diye konuştu.
     Bakan Çubukçu, suyun yeryüzündeki hayat için en temel gereksinim olduğuna işaret ederek, enerji üretimi, tarımsal sulama, evsel ve endüstriyel kullanım, turizm, taşıma ve benzeri alanlarda vazgeçilmez bir kaynak durumunda bulunduğunu anlattı.
    
     -SUYA OLAN TALEPTEKİ ARTIŞ-
    
     ''Tüm dünyada su için talep çok hızlı artarken, kullanılabilir ve erişilebilir su temini her geçen gün azalmaktadır'' diyen Çubukçu, bu kaygı verici gelişmenin en önemli nedenlerini ise uygun olmayan ve etkisiz su kullanımı, kirlilik, nüfus artışı ve bilinçsizlik olarak sıraladı.
     Çubukçu, tarımda sürdürülebilirlik sağlamak, sağlıklı nesilleri idame ettirmek ve su kaynaklarını korumak için sürdürülebilir su yönetimi konularına daha çok dikkat etmek gerektiğini vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
     ''Bunları gerçekleştirmek için üretim, yeniden üretim ve sosyalizasyon gibi önemli 3 boyut açısından kadınlar su yönetimiyle ilgili karar mekanizmalarında erkeklerle eşit haklara sahip olmalıdır. Ancak son derece kısıtlı olan su kaynaklarının idaresinde kadınların rolü bugüne kadar anlaşılamamıştır. Halbuki su ve kadın tarih boyunca birçok uygarlık tarafından yaşam kaynağı olarak birlikte değerlendirilmiştir.''
     Gelişmekte olan ülkelerde kadın yaşamının niteliğinin özellikle suyun varlığı ile doğrudan ilgili bulunduğunu dile getiren Nimet Çubukçu, insan topluluğunun yarısının kadınlar olduğu düşünüldüğünde tarımsal ve tarım dışı su yönetiminde kadınların bugünkünden daha fazla bir katılıma sahip olmaları gerektiğinin daha iyi anlaşılacağını söyledi.
     Çubukçu, su kıtlığı ve kirliliğinden etkilenme bakımından erkeklerden daha çok zahmet çeken kadınların kentlerde daha çok yemek pişirme, yıkama, evsel ve sıhhi temizlik gibi alanlarda suyun esas kullanıcıları olduğunu, kırsal alanlarda ise tarım dışı içme ve kullanma suyu olarak su yönetimi ve kullanımının tamamen kadınların kontrolünde olduğunu kaydetti.
     Bu konuda kadınların genellikle çevre sağlığı bakımından daha fazla bilinçlendirilmeye ihtiyaçları bulunduğuna işaret eden Çubukçu, diğer taraftan kadınların sulamadaki rolünün ya çok az ya da çok sınırlı olduğunu aktardı.
     Devlet Bakanı Çubukçu, özellikle sulama yönetiminin sosyolojik olarak erkek işi görüldüğü için kadınların bu faaliyetlere sadece geçimlik ekonomilerde katıldığı ve yardımcı iş gücü olarak görüldüklerini anlattı.
     Kadınların su yönetiminde pasif olarak değerlendirilmesine rağmen gerçekte diğer tarımsal faaliyetlerde olduğu gibi görünmez bir iş gücü olduğunu aktaran Çubukçu, bu nedenle kadınların su yönetimi ve sulamayla ilgili projelerde önemli bir bileşen olmaları gerektiğini belirtti.
    
     -TEMEL KALKINMIŞLIK GÖSTERGESİ-
    
     Bakan Çubukçu, kadınların pişirme, yıkama, aile içi temizlik ve sağlık gibi durumlarda suyun esas kullanıcıları olduğunu aktararak, ''Sağlıklı suya erişim temel kalkınmışlık göstergelerinden biridir. Kırsal alanlarda kadınlar için en önemli sorunların başında içme ve kullanma suyuna erişim gelmektedir'' şeklinde konuştu.
     Çubukçu, şöyle devam etti:
     ''Köylerin birçoğunda hane içinde kullanma ve içme suyu olmadığı için kadın ve kız çocuklarının yapmak zorunda oldukları rutin işlerin başında su taşıma gelmektedir. Su, köyün ortak kullanımında olan kaynaklardan ya da dere ve çeşmelerden taşınmaktadır. Özellikle su kaynağının uzaklığına bağlı olarak su taşıma işi oldukça fazla çaba ve zaman gerektirmektedir. Kadınlar, günlük yaşamlarında ortalama 3-4 saatlerini su taşımaya ayırmaktadır. Bu gerçekler günümüzde uluslararası toplantılarda giderek daha fazla gündeme getirilirken ülkemizde de bu paralellerde bilimsel ve uygulamalı çalışmalar yoğunlaşmaktadır. Günümüzde kadınların, su kaynaklarının sürdürülebilir olarak korunmasına ve yönetilmesine daha çok katkıda bulunmaları dünya genelinde de teşvik edilmektedir. Sonuç olarak suyun en önemli kullanıcısı kadınlar olduğuna göre korunmasında da kadınlar daha etkin rol almalıdır.''
     Kadınların su konusunda etkin olmaları için toplumun ilgili tüm kesimlerine yönelik kapasite geliştirme, bilinç yükseltme ve farkındalık yaratma programlarının uygulanması gerektiğinin altını çizen Devlet Bakanı Çubukçu, Türkiye'de de su yönetimi ve toplumsal cinsiyet konularında eğitim yoluyla kamuoyu sağlanması ve bilinçli su kullanımı ile ilgili tekniklerin ele alınması gerektiğini bildirdi.
     Dünya ve Türkiye'nin nüfusunun yarısını oluşturan kadınların suyun tedarikinde kullanılmasında ve planlanmasında etkin rol almasının gelişmişliğin bir göstergesi olduğuna dikkati çeken Çubukçu, konuşmasını şöyle tamamladı:
     ''Gittikçe azalan ve hayati bir önemi olan su kaynaklarının verimli kullanılması amacıyla kadınların bu konuda bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Aynı zamanda su konusunda karar alırken kadınların da sürece dahil olmaları, kalkınma hedeflerinin yakalanması bakımından önemlidir. Sağlıklı su kullanımı ve toplumsal cinsiyet arasındaki ilişkinin kurulmasında, kadın hareketi ve kadın sivil toplum kuruluşlarının etkin rol oynayabileceklerini vurgulamak isterim. Kadın sivil toplum kuruluşları özellikle kırsal alanda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları bu konuyu sahiplenerek savunuculuğunu yapmaları, alanda etkin ve başarılı sonuçlar verecektir.''
    
     -DİĞER KONUŞMALAR-
    
     BM Su ve Cinsiyet Çalışma Kolundan Kenza Kaouakib-Robinson da pek çok ülkenin su ve sanitasyon konularında politikası olmadığını, bu nedenle o ülkelerdeki kadınların da bu haklardan mahrum yaşadıklarını söyledi.
     Alman Parlamento üyesi Ushi Eid ise hazırlanan bir rapora göre su tedariki ve sanitasyon konularında herhangi bir tedbir alınmadığı ve bu şekilde devam ettiği takdirde 2013 yılında dünya nüfusunun yüzde 73'ünün sanitasyon ihtiyaçlarını gideremeyeceğini ifade etti.
   16.03.2009 - 18:15:00 arkadaşıma gönder
 CUMHURBAŞKANI GÜL BAŞKANLIĞINDA GERÇEKLEŞTİRİLEN ZİRVE SONA ERDİ
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün başkanlığında gerçekleştirilen 5. Dünya Su Forumu Zirvesi sona erdi.
     Çırağan Sarayı'nda, saat 15.20'de başlayan zirve toplantısı yaklaşık 2,5 saat sürdü. Cumhurbaşkanı Gül ile katılımcı devlet ve hükümet başkanlarının konuşmasıyla başlayan zirvenin basına kapalı bölümünde toplantı sonunda kabul edilmesi öngörülen ''çağrı metni'' ele alındı.
     Cumhurbaşkanı Gül, toplantının ardından ikili görüşmelerine başlamak üzere Sarayın ''Sultan Suit'' bölümüne geçti.
   16.03.2009 - 17:59:00 arkadaşıma gönder
 FORUMUN, ''TEMATİK OTURUM'' ADLI BÖLÜMÜNDE KATILIMCILAR, SU SORUNLARI VE ÇÖZÜMLERİ ÜZERİNE GÖRÜŞLERİNİ DİLE GETİRDİ
5. Dünya Bu Forumu'nun ''Tematik Oturum'' adlı bölümünde, ''Dünya ölçeğinde yaşanan su sorunlarının çözümünün, suya ilişkin taleplerin birbiriyle rekabet içinde olması nedeniyle zor olduğu görüşü savunuldu.
     Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen 5. Dünya Su Forumu kapsamında Haliç Salonu'nda, ''Tematik Oturum'' yapıldı. Değişik ülkelerde su ve enerji alanında çalışmalar yapan 16 uzmanın katıldığı oturumda, su sorunları ve çözümler üzerine görüşler dile getirildi.
     Su konusunda, küresel risk ve yönetimi konusunda temaların ele alındığı oturumda, bu forumda elde edilecek sonuçların dünya ölçeğinde, ''İstanbul Dünya Su Forumu Sonuçları'' olarak anılacağı ifade edildi.
     Suya ilişkin sorunların sabitlenemediği, sürekli büyüdüğü belirtilen oturumda, açlık ve yoksulluk çeken insanların sayısının gelecek 3 yıl içinde katlanarak artacağı belirtildi.
     Çevreye ilişkin yatırımların sürdürülebilirliğinin sağlanmasının önemli olduğuna dikkat çekilen oturumda, ''bu işin muhataplarının birlikte çalışmasının önemi'' vurgulandı.
     Sorun yaşanan bölgelerde, ''kim ne kadar su alacak ve nasıl kullanacak'' sorularının cevaplarının önem kazandığı belirtilen oturumda, tarafların diyalog yoluyla ortak akıla ulaşmada zorlandığı ifade edildi.
     Su konusunda tarafların birbiriyle ''dürüstçe'' konuşması gerekli olduğu dile getirilen oturumda, suya ilişkin sorunların çok yönlü bir şekilde ele alınması gerektiği vurgulandı.
     Milyonlarca insanın birlikte yaşadığı bir kentte biyoçeşitliliğin ve suyun kalitesinin kontrol altına alınmasının zorluğuna değinilen oturumda, 5. Dünya Su Forumu'nun tüm dünyayı etkisi altına alan bir ekonomik krizin ortasında yapıldığı anımsatıldı.
     Ekonomik krizin su camiası için bir fırsata çevrilebileceğini ifade eden katılımcılar, ''suyun sadece ticari bir mal olmadığı'' görüşü dile getirildi.
    
     -TÜRKİYE'DE BAŞARILI UYGULAMALAR VAR-
    
     Türkiye'de, suyun güvenliğinin kontrol altına alınmasına ilişkin başarılı uygulamalar bulunduğu belirtilen oturumda, Haliç'in temizlenmesine ilişkin çalışma buna örnek gösterildi.
     Dünya'nın ekolojik çevresinin gelecek kuşaklar için korunması gerektiği belirtilen oturumda, insanlığın bir gün suyun tükeneceğine olan endişeyi sürekli taşıdığı anımsatıldı.
     Özellikle, büyük kentler için su güvenliğinin çok önemli olduğu belirtilen oturumda, ''Dünya ölçeğinde yaşanan su sorunlarının çözümünün, suya ilişkin taleplerin birbiriyle rekabet içinde olması nedeniyle zor olduğu'' görüşü savunuldu.
     Suya ilişkin sorunların çözümü amacıyla interaktif diyalog sürecinin bir an önce başlaması gerektiği vurgulanan oturumda, su kaynaklarının sürdürülebilirliği konusunda yapılacak çalışmalara ilişkin ortak zemin oluşturulması görüşü benimsendi.
   16.03.2009 - 17:37:00 arkadaşıma gönder
 IRAK CUMHURBAŞKANI TALABANİ: ''ULUSLARARASI BİR PROGRAM HAZIRLANARAK, GELECEKLE İLGİLİ PROJELER GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULARAK UYGUN ÇÖZÜMLERİN ORTAYA KONMASI GEREKİYOR''
Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, su konusunda uluslararası bir program hazırlanarak ve gelecekle ilgili projeler göz önünde bulundurularak, uygun çözümlerin ortaya konması gerektiğini, buradaki temel sorunun ise yan yana bulunan ülkeler arasında güvenin sağlanması olduğunu söyledi.
     5. Dünya Su Forumu kapsamında Çırağan Sarayında gerçekleştirilen Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesinde konuşan Talabani, Türkiye ile siyasi, ekonomik bütün alanlarda olduğu gibi su kaynaklarında da işbirliği yaptıklarını, bu konuda hem koordinasyon, hem işbirliği sağlamaya yönelik çeşitli düzeylerde toplantıların gerçekleştirildiğini belirtti.
     Dicle ve Fırat nehirleri ile onlardan doğan diğer kaynakların Irak'taki su kaynaklarının temelini oluşturduğuna işaret eden Talabani, su ile ilgili ilk yasaların Mezopotamya topraklarında oluşturulduğunu, Dicle ve Fırat'ın birbirine bağlandığı bu bölgenin halkları da birbirine bağladığını ifade etti.
     Irak, Türkiye ve Suriye'nin, Dicle ve Fırat nehirlerine ilişkin görüşmeleri sürdürdüklerini kaydeden Talabani, geçmişte Irak'ın sulama, baraj, nehirlerin kontrolü konularında önemli projeler gerçekleştirdiğini, ancak sonrasında girdiği savaşlar sonucunda mali kaynakların askeri harcamalara yönlendirildiğini ve temel hizmetlerde büyük eksiklikler yaşandığını anlattı.
     Talabani, 2003 sonrasında ekonomik, sosyal konuların yanı sıra su alanında da Irak'ın büyük sorunlarla karşılaştığını, bu dönemde başlatılan projelerin ve ekonominin düzeltilmesine yönelik çalışmaların terörle karşı karşıya kaldığını, ancak son süreçte özellikle güvenlik düzeyinde büyük gelişmeler kaydedilmesiyle devletin eski rollerine dönmeye başladığını ve kalkınmaya yönelindiğini söyledi.
     Irak Cumhurbaşkanı, ''Halihazırda nüfusumuzun artmasının yanı sıra ekonomik ve sosyal gelişme neticesinde su kaynaklarında kıtlıkla karşı karşıya bulunmakta ve zorluklarla karşılaşmaktayız'' diyerek, bu konuda herkesin acil bir şekilde hareket etmesi ve uluslararası program hazırlanması ihtiyacına dikkati çekti.
     ''Uluslararası bir program hazırlanarak, gelecekle ilgili projeler göz önünde bulundurularak uygun çözümlerin ortaya konması gerekiyor. Bu alanda temel sorun ise yan yana bulunan ülkeler arasında güvenin sağlanması'' diyen Talabani, bölgesel konularda işbirliğine girişilmesi, protokollerin imzalanması ve geçmişteki anlaşmaların uygulanmasının önem taşıdığını aktardı.
     Irak'ın Dicle ve Fırat nehirlerinden aldığı su miktarını artırdığı için Türkiye'ye teşekkür eden Celal Talabani, su konusunda yapılması gerekenlere ilişkin olarak, şunları sıraladı:
     ''Ortak su havzaları bulunan ülkeler arasında koordinasyon sağlanması, modern tekniklerin ve uygun programların kullanılması, rehabilitasyon çalışmaları yapılması ve gerekli su kaynaklarının sürekli şekilde temininin sağlanması, su kaynaklarının kirlenmesinin önlenmesi, su ile ilgili kuruluşların teknik bilgilerinin ve yeteneklerinin artırılması.''
    
     -MONAKO PRENSİ II. ALBERT-
    
     Monako Prensi II. Albert ise suyun herkese müşterek şartlarını hatırlattığını ve tehditler karşısında tüm dünyada aynı zorlukların yaşandığını belirtti.
     Yaşanan kuraklıklar, fırtınalar ve sellere işaret eden Prens Albert, ''Bu küre üzerinde çekilen sıkıntılarda su daima önemli rol oynuyor. Çevreyi bozdukça ne gibi facialar olabileceğini gösteriyor. Kıtlık olduğu ya da kötü mahsul alındığında, insanların yaşamında suyun rolünün ne kadar önemli olduğunu görüyoruz'' diye konuştu.
     Suyun dünyanın müşterek sorunlarını hatırlattığını kaydeden Prens Albert, ''Bu, bizim küresel cevap almakta ne kadar zorlandığımızın ifadesi oluyor'' dedi.
     Prens Albert, kıtlık gibi sorunların üstesinden gelinemediğini belirterek, ileride dünya üzerinde 8-10 milyar insana sağlıklı su vermek için neler yapılabileceğini sorarak, 2025'te 5 milyar insanın yeterli içme suyu olmayacağını, bu insanların ve tarımın giderek artan ihtiyaçlarına nasıl cevap verileceğinin düşünülmesi gerektiğini söyledi.
     İşbirliği alanında daha çok çaba sarf edilmesini isteyen Prens Albert, sözlerini şöyle sürdürdü:
     ''Fakir ülkelerin krizin iki misli kurbanı olmaları kabul edilebilir değil. Toplantı hedeflerinden biri de çok kutuplu eylemlere daha fazla yönelmek olmalıdır. Bu, hem ahlaki bir görev, hem de çok önemli bir sınavdır. Su sorunu, gezegenimiz için birlikte hareket edip edememe kapasitemizi sınamaktadır. Biliyorum burada hepimiz bunu başarma iradesine sahibiz.''
    
     -TACİKİSTAN CUMHURBAŞKANI-
    
     Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman, su probleminin küresel bir sorun olduğunu belirterek, siyasi liderlerin bu konunun çözümünde kilit rol oynadığını kaydetti.
     Dünya Su Forumları arasında ilk kez İstanbul'da politik bir mekanizmanın devreye sokulduğuna işaret eden Rahman, zirvenin su sorununun çözümünde köprü rolü oynayabileceğini ifade etti.
     İklim değişikliği ve su kaynaklarının kullanımıyla ilgili gelişmelerin gelecekte endişe kaynağı olacağını kaydeden Rahman, Orta Asya'daki su sıkıntılarına yönelik örnekler verdi.
     Rahman, su sorunlarının aşılmasında ülkeler arasındaki işbirliğinin hayati önemde olduğunu vurgulayarak, bu çerçevede tedbirler alınmasının önemine değindi.
     Bölgede su kaynaklarının entegre olarak yönetilmesi gerektiğini ifade eden Rahman, su, gaz ve petrolün hiçbir alternatifleri olmadığını, bu nedenle su sorununun büyük önem taşıdığını söyledi.
     Su ve enerji kaynaklarının kullanımının dikkatle yapılmasının önemine işaret eden Rahman, bölgede gelecekte kötü bir resimle karşılaşılmaması için önlemler alınması ve gerekli temellerin atılması gerektiğini kaydetti.
     İklim değişikliğinin su sorunundaki olumsuz etkisine de değinen Rahman, hükümetler ve uluslararası kuruluşların dikkatlerinin su sorununa çekilmesi gerektiğini söyledi ve uluslararası topluma bu konuda destek vermesi için çağrıda bulundu.
     Tacikistan'ın her zaman bölgesinde işbirliği yapmaya hazır olduğunu ifade eden Rahman, bölge ülkelerin stratejilerini gözden geçirip, su kaynaklarının entegre kullanımı yönünde ilerlenmesi gerektiğini kaydetti.
     Rahman, su kaynaklarının makul kullanımı ve nehir havzalarının adil ve karşılıklı fayda çerçevesinde tesis edilmesinin önemine işaret etti.
     2010'da Duşanbe'nin su konulu bir konferansa ev sahipliği yapabileceğini söyleyen Rahman, konuşmasının sonunda ülkeleri su sorununu çözümünde bir kez daha işbirliği yapmaya çağırdı.
    
     -TUVALU BAŞBAKANI-
    
     Tuvalu Başbakanı Apisai Lelemia da suyun insanların temel gereksinimi olduğunu belirterek, suyun öncelik sıralamasında en önde olması gerektiğini, ancak bu önceliği pek çok ülkenin gerekli seviyeye oturtmadığını söyledi.
     Ülkesinde yer altı sularının tehdit altında kaldığını kaydeden Tuvalu Başbakanı, iklim değişikliğinin etkilerini kurak mevsimlerin uzaması ya da tayfunların sıklaşması olarak kendini daha çok göstermeye başladığını belirtti.
     Su sorununu her ülkede farklı sorunlar yarattığına işaret eden Lelemia, bu çerçevede zirveden her bölgenin gereksinimlerine göre öneriler getirmesini beklediklerini kaydetti.
   16.03.2009 - 17:34:00 arkadaşıma gönder
 CUMHURBAŞKANI GÜL: "BÖYLE BİR ZİRVE DÜZENLEYEREK SUYUN SADECE TEKNİK BİR KONU OLMADIĞINI, İNSANLIĞIN ORTAK GELECEĞİNİ İLGİLENDİREN VE EN ÜST DÜZEYDE ELE ALINMASI GEREKEN BİR MESELE OLDUĞUNU VURGULAMA İMKANINA SAHİP OLACAĞIZ"
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 5. Dünya Su Forumu çerçevesinde bir zirve düzenleyerek suyun sadece teknik bir konu olmadığını, insanlığın ortak geleceğini ilgilendiren ve en üst düzeyde ele alınması gereken bir mesele olduğunu vurgulamak istediklerini bildirdi.
     5. Dünya Su Forumu çerçevesinde Çırağan Sarayı'nda düzenlenen devlet ve hükümet başkanları zirvesinin açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Gül, sabah saatlerinde forumun açılışını hep birlikte yaptıklarını hatırlatarak, Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi ile Çırağan Sarayı arasındaki intikalin Boğazda su yoluyla yapılmasının konunun ruhuna çok uygun olduğuna dikkati çekti.
     Gül, dünyadaki suyla ilgili en kapsamlı toplantı olan İstanbul'daki bu buluşmanın uzun süredir süren yoğun ve özverili çalışmaların neticesi olduğunu belirterek, bu derece önemli bir toplantıya ev sahipliği yapmaktan samimi bir şekilde sevinç duyduklarını bildirdi. "Bugün burada bir ilke de imza atmanın mutluluğunu yaşıyoruz" diyen Gül, forum çerçevesinde ilk kez devlet ve hükümet başkanlarının, seçkin misafirlerin ve uluslararası örgütlerin yöneticilerinin iştiraki ile sınırlı katılımlı bir zirve düzenlendiğini anımsattı.
     Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
     "Böyle bir zirve düzenleyerek suyun sadece teknik bir konu olmadığını, insanlığın ortak geleceğini ilgilendiren ve en üst düzeyde ele alınması gereken bir mesele olduğunu vurgulama imkanına sahip olacağız. Forumun bugünkü ve gelecek kuşakların suyla ilgili sorunlarının çözümüne ve sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunacak yeni ufuklar açacağı kanaatindeyim."
    
     -ÇAĞRI METNİ-
    
     Önceki uluslararası buluşmaların tecrübe, birikim ve başarıları üzerine inşa edilen bu forumun, yenilikçi yaklaşımlarıyla dünya su kamuoyunun dinamik tartışma ve etkileşime girmesi ile yeni hedeflere ulaşmakta olduğunu söyleyen Gül, "Farklılıkların Suda Yakınlaşması" teması altında düzenlenen forumun getirdiği en önemli yeniliklerden birinin de devlet ve hükümet başkanları zirvesi olduğunu ve bu zirve sonunda bir çağrı metni kabul etmeyi öngördüklerini kaydetti.
     Cumhurbaşkanı Gül, forum sırasında uzun bir müzakere sürecinden geçen kapsamlı bir uzlaşı belgesinin de bakanlar tarafından kabul edilmesinin öngörüldüğünü ifade ederek, bugün kabul edecekleri çağrı metninin mümkün olabildiğince basit tutulmasına ve genel ilkeler içermesine özen gösterdiklerini kaydetti. Gül, özellikle mevcut sorunların varlığının tespiti ve bunların çözümü için en yüksek seviyede iradenin mevcut olduğunun gösterilmesinin önem taşıdığını dile getirerek, zaten bu iradeyi ortaya koymak için bir araya geldiklerini bildirdi.
     Gül, "Nüfus artışı, yoğun şehirleşme ve sanayileşme, kırsal bölgelerden kentlere olan göç, ekonomik büyüme ve iklim değişikliği gibi küresel gelişmeler dünya genelinde su kaynakları üzerinde ciddi baskılar oluşturmaktadır. Bu noktada artan gıda ve enerji ihtiyaçlarını da dikkate almakta büyük yarar bulunmaktadır" diye konuştu.
    
     -ENDİŞE VERİCİ RAKAMLAR-
    
     Forum sırasında birçok kez dile getirileceğine inandığı endişe verici rakamların mevcut olduğunu söyleyen Gül, şöyle devam etti:
     "Dünya genelinde şu anda 1 milyar insan sağlıklı ve güvenli içme suyundan mahrumdur. Ekonomik kalkınma ve refah seviyesi bizden daha düşük ülkelerde ne yazık ki her gün binlerce çocuk sağlıklı ve temiz içme suyuna erişimleri olmadığı için hayatlarını kaybetmektedirler. Yine dünya genelinde her iki kişiden biri günlük hayatını idame ettirmek için ihtiyacı olan suyla ilgili hizmetlere erişim konusunda sorun yaşamaktadır. Bunlar çok üzücü ve endişe verici rakamlardır. Oysa su hayattır, medeniyettir.
     Ekonomik kalkınma ve refahımız için, gıda üretimi için, sağlıklı bir hayat için, en temel ihtiyacımız olan içme suyu temini için su kaynaklarına gereksinim duyuyoruz. Dolayısıyla uluslararası toplumun süratle harekete geçmesi büyük önem ve öncelik taşımaktadır.''
     Cumhurbaşkanı Gül, forum sırasında suyla ilgili tüm teknik konuların tematik bir çerçevede en ayrıntılı şekilde ele alınacağından yeni fikirlerin, yeni yaklaşımların ortaya çıkacağından şüphe duymadığını ifade etti.
    
     -EKONOMİK KRİZİN OLUMSUZ ETKİLERİ-
    
     Yöneticilerin ortak sorumluluğunun, bu konudaki çözüm önerilerini en etkin şekilde hayata geçirmesi, uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi için siyasi idareyi kararlılıkla sergilemesi olduğunu anlatan Gül, şunları kaydetti:
     ''Burada bir noktaya daha dikkat çekmek istiyorum. Halen yaşamakta olduğumuz küresel ekonomik ve finansal krizin, öncelikle yatırımlar bağlamında, su yönetimi üzerinde olumsuz etkileri görülmeye başlanmıştır. Hepimizin beklentisi bu krizin en kısa sürede atlatılması ve su sektöründe olduğu gibi diğer sektörlerde de yatırımların eski ivmesini yakalamasıdır.''
   16.03.2009 - 16:28:00 arkadaşıma gönder
 BM GENEL SEKRETER YARDIMCISI SHA ZUKANG: ''SANİTASYONLA İLGİLİ BÜTÇELERİ KISMAK TEHLİKELİ OLACAKTIR VE BUGÜNE KADAR ELDE ETTİĞİMİZ BAŞARILARI DA GERİYE GÖTÜRECEKTİR''
BM Genel Sekreter Yardımcısı Sha Zukang, sanitasyonla ilgili bütçeleri kısmanın tehlikeli olacağını ve bugüne kadar elde edilen başarıları da geriye götüreceğini belirtti.
     Zukang, Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen 5. Dünya Su Forumu'nun açılışında yaptığı konuşmada, su ve sanitasyon konularının hayati olduğunu, özellikle milenyum hedeflerine ulaşabilmek için bu konuların çok önemli olduğunu söyledi.
     Toplantıda BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon adına konuştuğunu belirten Zukang, ''Umuyoruz, burada bu diyalog ve alınacak stratejik eylem kararları su konusundaki ilerlememizi hızlandıracaktır'' dedi.
     Zukang, suyun sivil toplum ile politika yapanları bir araya getirdiğine işaret ederek, politika yapanlar ve sivil toplum işbirliğinin çok önemli olduğunu kaydetti.
     Hükümetler arası tartışmaların su konusunda özellikle sürdürülebilir kalkınma çerçevesi içinde ele alındığına dikkati çeken Zukang, forumda yapılacak olan görüşme ve konuşmaların önemli ve tam zamanında yapılmış tartışmalar olacağını dile getirdi.
     Zukang, iklim değişikliğinin etkilerinin su sektöründe görülmeye başladığını vurgulayarak, su ve iklim konusunda yapılacak çalışmalar ve görüşmelerin özellikle suya odaklanarak bir sonuca varabileceğine işaret etti.
     İklim değişikliğinde, suyun yönetimi ve felaketlerin engellenmesi konusunda daha yoğun çabalar gerektiğini anlatan Zukang, şöyle konuştu:
     ''Felaketlerin engellenmesi konusunda özellikle de toplumun korunmaya muhtaç kesimlerinin korunması gerekir. Aynı zamanda kurumlar arasında güçlü işbirliği çok önemlidir. Kullanılmayan su kaynaklarının farklı sektörlerde kullanımı konusunda politikalar geliştirilmelidir. Su kaynaklarının yönetimini entegre etmeliyiz. Su sonu olan bir kaynaktır, değerlidir, korunması gerekir. Özellikle de kadınları, çocukları ve yoksulları bu çerçevede korumamız gerekir. Sanitasyonla ilgili bütçeleri kısmak tehlikeli olacaktır ve bugüne kadar elde ettiğimiz başarıları da geriye götürecektir. Sağlık, güvenlik, sağlıklı bir hayat yaşamak ve çevrede sürdürülebilirliği sağlamak için bu gereklidir.''
     Zukang, ''Bu kadar çok yönlü bir kriz karşısında su toplumu gücünü artırmalıdır, dünya toplumuyla el ele eski başarılarını sürdürmeye çalışmalıdır'' değerlendirmesinde bulundu.
    
     -SU AZLIĞI VE GIDA EKSİKLİĞİ KOŞULLARI-
    
     Fas Başbakanı Abbas El Fassi de sorunların artmasının, özellikle suyla ilgili sorunların artmasının sürdürülebilir kalkınma üzerinde de etki yaptığına işaret ederek, ''Suya olan talep çok fazla, ama su kaynakları da kıt. Geçmişte suya olan talebin artışına şahit olduk ve bu talep artık 6'ya katlamış durumda. Çünkü nüfus arttı. Eğer bu hızla devam edecek olursak 2020'lerde 2030'larda belli bölgelerde su bulunamayacak'' dedi.
     Milenyum kalkınma hedeflerine ulaşılmak isteniyorsa daha cesur, daha etkin, daha esnek önlemler almak gerektiğini dile getiren Fassi, hedefe ancak bu şekilde varılabileceğinin altını çizdi.
     Fassi daha sonra, ''Kral İkinci Hasan Ödülü''ne layık görülen Dr. Abdullatif Yusul El Hamat'a ödülünü sundu.
    
     -JAPONYA VELİAHT PRENSİ KOTAISHI-
    
     Japonya Veliaht Prensi Naruhito Kotaishi de İstanbul'un doğu ve batı medeniyetlerinin beşiği olduğunu söyledi.
     Acil su sorunlarının çözümlenebilmesi için uluslararası işbirliğine ihtiyaç bulunduğunu vurgulayan Kotaishi, ''Bugün artık su sorunu yalnızca uzmanlar tarafından değil, tüm ulusal ve uluslararası yöneticiler tarafından tartışılır hale gelmişir'' diye konuştu.
     Kotaishi, 1. Asya Pasifik Zirvesi'nin dünya ölçeğinde su ile ilgili ilk zirve olduğunu anımsatarak, zirvede ele alınan görüşlerden ve yapıcı çalışmalardan etkilendiğini anlattı.
     Uluslararası ve bölgesel liderlerin bir araya gelerek su sorununu tartışmasının bölgesel kalkınmayı da beraberinde getirdiğini anlatan Kotaishi, ''Dünyanın birçok bölgesinde bakanlar düzeyinde toplantılar düzenleniyor. İnsan kaynakları ve teknoloji konusunda bilgiler paylaşılıyor. Eko sistem ve su ortamının korunması için kararlar alınıyor'' dedi.
     Kotaishi, çevresel sağlığın korunması adına kentsel insan atıklarının vereceği zararın giderilmesi gerektiğini ifade etti. Kotaishi, ancak bu şekilde gelecek nesillere güvenli, sağlıklı ve yaşanabilir bir dünya bırakılabileceğini söyledi.
     Meksika Ulusal Su Komisyonu Direktörü Jose Luis Luege Tamargo da Meksika Devlet Başkanı Felipe Calderon'un mesajını okudu.
     Mesajında, 3 yıl önce Dünya Su Forumu'nu düzenlediklerini hatırlatan Calderon, bunun kendilerine çok şey öğrettiğini ve forumun sonunda suya ayırdıkları bütçeyi 2 kat artırdıklarını kaydetti.
     Calderon, 5. Dünya Su Forumu'nun, suyu etkili bir şekilde kullanmak konusunda olumlu sonuçlar ortaya çıkaracağını ifade etti.
   16.03.2009 - 15:42:00 arkadaşıma gönder
 FORUM KAPSAMINDA DEVLET VE HÜKÜMET BAŞKANLARINIBİR ARAYA GETİREN ZİRVE TOPLANTISI BAŞLADI
5. Dünya Su Forumu kapsamında devlet ve hükümet başkanlarını bir araya getiren zirve toplantısı başladı.
     Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün başkanlığında Çırağan Sarayı'nda yapılan zirveye, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, Monako Prensi II. Albert, Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman, Tuvalu Başbakanı Apisai Lelemia, Fas Başbakanı Abbas El Fassi, Kırgızistan Başbakanı İgor Çudinov, Güney Kore Başbakanı Han Seung-Soo, Hollanda Veliaht Prensi Willem Aleksander, Japonya Veliaht Prensi Naruhito Katoishi, Japonya Su Forumu Başkanı da olan eski Japonya Başbakanı Yoshiro Mori, BM Genel Sekreteri'nin Yardımcısı ve aynı zamanda Ekonomik ve Sosyal Konsey Başkanı Sha Zuhang, OECD Genel Sekreteri Angel Gurria, UNESCO Genel Direktörü Koichiro Matsuura katıldı.
     Toplantının açılış konuşmasını Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yaptı.
   16.03.2009 - 15:40:00 arkadaşıma gönder
 FORUM ÇERÇEVESİNDEKİ ZİRVEYE KATILAN DEVLET VE HÜKÜMET BAŞKANLARI AİLE FOTOĞRAFI ÇEKTİRDİ
5. Dünya Su Forumu'na katılan Devlet ve Hükümet Başkanları aile fotoğrafı çektirdi.
     Forumun ilk günü düzenlenen devlet ve hükümet başkanları zirvesinin katılımcıları, Çırağan Sarayı'nda aile fotoğrafında bir araya geldi.
     Fotoğraf çekiminde ev sahibi olarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, Monako Prensi II. Albert, Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman, Tuvalu Başbakanı Apisai Lelemia, Fas Başbakanı Abbas El Fassi, Kırgızistan Başbakanı İgor Çudinov, Güney Kore Başbakanı Han Seung-Soo, Hollanda Veliaht Prensi Willem Aleksander, Japonya Veliaht Prensi Naruhito Katoishi, Japonya Su Forumu Başkanı da olan Japonya eski Başbakanı Yoshiro Mori, BM Genel Sekreteri'nin Yardımcısı ve aynı zamanda Ekonomik ve Sosyal Konsey Başkanı Sha Zuhang, OECD Genel Sekreteri Angel Gurria, UNESCO Genel Direktörü Koichiro Matsuura ile İstanbul Valisi Muammer Güler yer aldı.
     Katılımcılar daha sonra zirve toplantısına geçtiler.
   16.03.2009 - 15:36:00 arkadaşıma gönder
 TMMOB YÖNETİM KURULU BAŞKANI SOĞANCI: ''YAPILMASINI İSTEDİKLERİ UYGULAMALAR, HALKIMIZIN SUYA ERİŞİMİNİ KISITLAYACAKTIR''
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, ''Dünya Su Forumu, suyumuzu pazarlamanın araçlarını oluşturmak üzere ülkemizde toplanıyor. Burada yapılmasını istedikleri uygulamalar, halkımızın suya erişimini kısıtlayacaktır'' dedi.
     Soğancı, yaptığı yazılı açıklamada, TMMOB'un da bileşenlerinden olduğu, Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu tarafından İstanbul'da düzenlenen 5. Dünya Su Forumu'nun protesto edildiğini belirtti.
     Suyun satılmasına ve ticarileştirilmesine karşı çıkmak amacıyla Sütlüce Adliyesi önünde toplanan yaklaşık 200 kişinin cop kullanılarak dağıtıldığını, 17 kişinin gözaltına alındığını kaydeden Soğancı, düşüncelerini ifade etme haklarının bir kez daha engellendiğini savundu.
     Bu tür uygulamaların doğru olmadığını kaydeden Soğancı, şöyle dedi:
     ''5. Dünya Su Forumu, suyumuzu pazarlamanın araçlarını oluşturmak üzere ülkemizde toplanıyor. Burada yapılmasını istedikleri uygulamalar, halkımızın suya erişimini kısıtlayacaktır. Bu duruma, mühendis, mimar ve şehir plancıları olarak 'dur' derken, ilgili her kesimin bir araya gelerek mücadele etmesi gerekliliğini bir kez daha vurguluyoruz. 'Su haktır satılamaz, susma sustukça susuz kalırsın, susuz bir yaşamak ölüm demektir' sözlerini söylemeye devam edeceğiz.''
   16.03.2009 - 15:10:00 arkadaşıma gönder
 ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU: ''TÜRKİYE, SUYUN BÜTÜN DÜNYADA İSTİKRARIN TESİSİNE YARDIMCI OLACAK BİR İŞBİRLİĞİ VASITASI HALİNE GELMESİ İÇİN ELİNDEN GELEN GAYRETİ GÖSTERMİŞTİR VE GÖSTERMEYE DE DEVAM EDECEKTİR''
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Türkiye'nin, suyun bütün dünyada istikrarın tesisine yardımcı olacak bir işbirliği vasıtası haline gelmesi için elinden gelen gayreti gösterdiğini ve göstermeye de devam edeceğini bildirdi.
     Eroğlu, Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen 5. Dünya Su Forumu'nun açılış töreninde yaptığı konuşmada, suyun şehirler ve ülkeler arasında yol alırken, akıp geçtiği yerlerdeki kültürleri birbirine taşıdığını ve yakınlaştırdığını dile getirerek, bu noktadan yola çıkarak 5. Dünya Su Forumu'nun ana temasını 'Farklılıkların suda yakınlaşması' olarak belirlediklerini anlattı.
     Suyun birleştirici gücüne olan inançlarını ortaya koymak için ''Suda medeniyetlerin buluşması'' konusunun forumun bütün bölgesel toplantılarında ayrı bir başlık olarak ele alındığının kaydeden Eroğlu, bu temanın ''Medeniyetler İttifakı Projesi''nin temel ilkeleriyle de paralellik taşıdığını söyledi.
     Bakan Eroğlu, Türkiye'nin Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) vasıtasıyla başta su olmak üzere 3 kıtada ihtiyaç duyulan her yerde büyük projeler yürüttüğünü aktararak, DSİ Genel Müdürlüğü ve TİKA'nın Afrika ülkeleri başta olmak üzere birçok bölgede insanların su ihtiyacını karşılamak için işbirliği yaptığını ve çeşitli içme suyu projelerini hayata geçirdiğini anlattı.
     Veysel Eroğlu, suyu, istikrar ve kardeşlik için bir barış vesilesi olarak gördüklerini ifade ederek, ''Bu anlayışın bir gereği olarak Türkiye, suyun bütün dünyada istikrarın tesisine yardımcı olacak bir işbirliği vasıtası haline gelmesi için elinden gelen gayreti göstermiştir ve göstermeye de devam edecektir'' diye konuştu.
    
     -FORUM KATILIMCILARINA İSTANBUL'DA DİKİLİ AĞAÇ-
    
     Çevre ve Orman Bakanı Eroğlu, vatandaşlarına sağlıklı su sağlamanın bütün devletlerin temel yükümlülükleri arasında yer aldığının altını çizerek, ''Bir dilim ekmek ve bir bardak suyla yapacağımız tasarruf, bütün Afrika'nın kurtuluşu olacaktır. Aşırı tüketim ve silahlanmaya yapılan harcamalardan kısacağımız kaynakları, dünyanın en değerli varlığı olan insanın sağlıklı yaşaması için harcamalıyız'' dedi.
     ''Su forumunun temel maksadı, suyun ticarileşmesi değil, bilakis bütün canlıların temiz, sağlıklı ve kaliteli suya erişmesini temin etmektir'' ifadesini dile getiren Eroğlu, foruma katılan bütün misafirlere bugünün hatırası olarak İstanbul'da 170 dekarlık alanda 29 bin 144 adet fidan dikildiğini ve bu foruma katılan herkesin ''İstanbul'da dikili bir ağacı'' bulunduğunu bildirdi.
    
     -AA MUHABİRİ ÇOBAN'A ÖDÜL-
    
     Bakan Eroğlu, konuşmasının ardından uluslararası ve ulusal alanda verilen ''Başbakanlık Su Ödülü''nü kazananlara ödüllerini sundu.
     Ulusal bazda Anadolu Ajansı (AA) muhabiri Özgür Çoban, Kanal 24'ten Özgür Yılmaz, Zaman Gazetesinden Gürhan Savgı ve NTV Televizyonu ödül aldı.
   16.03.2009 - 14:25:00 arkadaşıma gönder
 CUMHURBAŞKANI GÜL: (1) ''İNSANLIK, ARTIK TÜM MİLLETLERİN KADERLERİNİN BİRBİRLERİNE KUVVETLE BAĞLANDIĞI YENİ BİR DÖNEME GİRMİŞTİR''
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, insanlığın, tüm milletlerin kaderlerinin birbirlerine kuvvetle bağlandığı yeni bir döneme girdiğini belirterek, ''Kimsenin 'Ben sadece kendi ülkemde, kendi bölgemde yaşıyorum' demeye hakkı yoktur. Zira susuzluk, kuraklık ve sel gibi felaketler artık sınır tanımamaktadır'' dedi.
     Cumhurbaşkanı Gül, Sütlüce Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen 5. Dünya Su Forumu'nun açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye ile Dünya Su Konseyi tarafından ortaklaşa bu yıl beşincisi düzenlenen foruma Marakeş, Lahey, Kyoto ve Meksika'nın ardından İstanbul'da ev sahipliği yapmaktan, uluslararası su camiasının saygın temsilcilerini Türkiye'de ağırlamaktan büyük sevinç duyduklarını söyledi.
     Dünya Su Forumu'na Türkiye'den ve yurt dışından iştirak eden devlet ve hükümet başkanlarını, bakanları, parlamenterleri, yerel yöneticileri, sivil toplum örgütlerini, iş çevrelerini, bilim ve akademi dünyası ile basın kuruluşlarının yetkililerini en içten duygularıyla selamladığını ifade eden Gül, ''İstanbul'daki bu mühim buluşmamıza gösterilen büyük ve yakın ilgi, bizleri fevkalade mutlu etmiştir'' diye konuştu.
     Gül, Dünya Su Forumu çerçevesinde bir ilki gerçekleştirerek ''devlet ve hükümet başkanları'' olarak da ayrıca bir araya geleceklerini anımsattı. Cumhurbaşkanı Gül, ''Böylece suyun sadece teknik bir konu olmadığını, en üst düzeyde siyasi önem ve öncelik verilmesi gereken, insanlığın müşterek geleceğini ilgilendiren bir mesele teşkil ettiğini'' vurgulamaya imkan sağlamış olacaklarını kaydetti.
     Cumhurbaşkanı Gül, dünyanın bütün güçlüklere rağmen her geçen gün modernleştiğini, değiştiğini ve geliştiğini dile getirerek, ''Küreselleşen, daha açık ve daha şeffaf bir dünyada yaşıyoruz. Ancak aynı zamanda bütün dünya milletlerinin eşit ekonomik ve teknolojik imkanlara, eşit gelişmişlik ve refah seviyelerine sahip olmadıklarını da açık yüreklilikle kabul etmemiz gerekiyor'' dedi.
     Gül, daha önceki konuşmalarında da vurgulamaya özen gösterdiği bir unsuru öncelikle tekrar etmek istediğini belirterek, şöyle devam etti:
     ''İnsanlık, artık tüm milletlerin kaderlerinin birbirlerine kuvvetle bağlandığı yeni bir döneme girmiştir. Kimsenin 'Ben sadece kendi ülkemde, kendi bölgemde yaşıyorum' demeye hakkı yoktur. Zira susuzluk, kuraklık ve sel gibi felaketler artık sınır tanımamaktadır. Dünyanın en ücra köşelerinde meydana gelen gelişmeler, bir gün gelip bizleri de etkilemektedir. Dolayısıyla bugün varılan noktada, dünya milletleri olarak sahip olduğumuz siyasi, ekonomik ve toplumsal avantajları, keza mücadele etmemiz gereken olumsuzlukları, zorlukları, gerçekçi bir bakış açısıyla tahlil etmemiz, sorunlarımıza el birliğiyle ortak çözümler üretmemiz gereken keskin bir dönemeçten geçmekteyiz.''
    
     -ULUSLARARASI TOPLUMUN ORTAK SORUMLULUĞU-
    
     Cumhurbaşkanı Gül, dünyanın karşı karşıya kaldığı en hayati toplumsal ve ekonomik meselelerin başında çevrenin korunmasının geldiğini belirterek, daha fazla geç kalmadan tabiatla ahenk içinde yaşamayı şiar edinmenin tüm uluslararası toplumun ortak sorumluluğu olduğuna inandığını söyledi.
     Gül, ''Bugün yaptığımız hataları gelecekte nasıl olsa bir şekilde telafi edebileceğimiz yanılgısına düşmememiz gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, bizleri kaçınılmaz olarak artık hatalarımızı telafi edemeyeceğimiz bir aşamaya taşıyacaktır. Dolayısıyla esas hedefimiz, dünyayı beraber paylaştığımız, tüm canlıların üzerinde hayatlarını idame ettirdikleri zeminin muhafazası olmalıdır'' diye konuştu.
     Suyun hayatı idame ettirebilmek için vazgeçilmez olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Gül, bu nedenle su konusuna özel bir önem verilmesi gerektiğinin de açık olduğunu kaydetti. Abdullah Gül, suyun, sürdürülebilir kalkınmanın en önemli itici güçlerinden biri olduğuna işaret ederek, su olmadan fakirlik, açlık ve hastalıklarla mücadele edilemeyeceğini dile getirdi. 7 milyara yakın insanın gıda güvenliğinin temini için tarımsal faaliyetlere yeterli miktarda su tahsis etmek durumunda bulunulduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
     ''Ekonomik kalkınma ve refahımız, gıda üretimi, sağlık koşullarının iyileştirilmesi ve en temel gereksinimimiz olan içme suyu temini için her geçen gün su kaynaklarına daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Dolayısıyla su yalnızca hayat değil, aynı zamanda medeniyettir. Oysa elimizdeki rakamlar, maalesef endişe verici bazı gerçekleri de açık ve acı bir şekilde ortaya koymaktadır. Bugün dünyada yaklaşık 1 milyar insan temiz ve sağlıklı içme suyundan mahrumdur. 2,5 milyar insan sanitasyon olarak tabir edilen, suyla ilgili temizlik ve sağlık hizmetlerine sahip değildir. Bu rakamlar toplam dünya nüfusunun neredeyse yarısına tekabül etmektedir. Bir başka deyişle her 2 kişiden biri günlük hayatını idame ettirmek için ihtiyacı olan suyla ilgili hizmetlere erişim konusunda sorun yaşamaktadır.
     Afrika ülkelerinde hastanelerde tedavi gören her 2 kişiden biri temiz içme ve kullanım suyu yokluğundan kaynaklanan rahatsızlıklardan mustariptir. Bu hastalıkların ne yazık ki ciddi bir bölümü ölümcüldür. Her gün binlerce çocuk, sağlıksız su tüketimi nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Dünyanın farklı bölge ve ülkelerindeki günlük su tüketim miktarları bakımından çok önemli eşitsizlikler, adaletsizlikler söz konusudur.''
     Cumhurbaşkanı Gül, sanayileşmiş, ekonomik gelişmesini tamamlamış ülkelerde içme ve diğer ihtiyaçlar için kişi başına ortalama günde 266 litre su tüketilirken, Asya ortalamasının 143, Arap ülkeleri ortalamasının 158, Latin Amerika ortalamasının 184, Afrika ortalamasının ise sadece 67 litre olduğunu belirterek, ''Eşitsizliğin ve dengesizliğin rakamlarla açıkça ifade edildiğini görüyoruz'' dedi.
     (Sürecek)
   16.03.2009 - 14:17:00 arkadaşıma gönder
 CUMHURBAŞKANI GÜL: (2) ''KÜRESEL SORUNLARA KÜRESEL CEVAPLAR VERMEK ZORUNDAYIZ. BÖYLE GÖRMEZSEK, BÜYÜK FELAKETLER KAÇINILMAZDIR''
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, küresel sorunlara küresel cevaplar vermek zorunda bulunduklarını belirterek, ''Böyle görmezsek, büyük felaketler kaçınılmazdır'' dedi.
     Gül, Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen 5. Dünya Su Forumu'nun açılışında yaptığı konuşmada, su sıkıntısı yaşayan ülkeler arasında yer alan Türkiye'de kişi başına günde 11 litre su tüketildiğini, su zengini bir ülkede kişi başına yıllık su tüketiminin 10 bin metreküp olarak kabul edildiğini, Türkiye'de ise bu miktarın 1830 metreküp olduğunu bildirdi.
     ''Gerekli tedbirler alınmazsa Türkiye'nin de 2010 yılından itibaren su bakımından yoksulluk sınırının altına düşebileceğini hesaplamaktayız'' diyen Gül, bu durumun Türkiye'nin sanıldığı gibi su zengini bir ülke olmadığını gösterdiğini kaydetti.
     Gül, Türkiye gibi su zengini olmayan ülkelerin su kaynaklarını hakça, makul ve en iyi şekilde geliştirmek, yönetmek, kullanmak ve korumak zorunda olduklarını vurgulayarak, bununla beraber Türkiye'nin, su konusunda iş birliği yapılması gerekliliğinin bilincinde olduğunun altını çizdi.
     Bu işbirliğine suyun faydalarının paylaşılmasıyla başlanabileceğini anlatan Gül, suyun milletleri ayrıştıran değil, yakınlaştıran bir iş birliği alanı haline gelmesine inandıklarını, bu itibarla bu yılki Dünya Su Forumu'nun ana temasının ''Farklılıkların suda yakınlaşması'' olarak belirlendiğini hatırlattı.
     Cumhurbaşkanı Gül, uluslararası toplumun susuz bir geleceğin olamayacağını göz önünde bulundurarak gerekli politika değişikliğine gitmek zorunda olduğuna dikkati çekerek, mevcut sorunların ortadan kaldırılmasının en etkin yolunun devletlerin su yatırımlarına ağırlık vermelerinden, içme ve kullanma suyuna ilişkin altyapı çalışmalarının artırılmasından geçtiğini söyledi.
    
     -DÜNYAYI ŞEKİLLENDİREN DOĞAL GÜÇ-
    
     Gül, ''Suyu sınırsız bir kaynak olarak görmeye son vermeli, tüketimimizi bu değerli kaynağın sınırlı olduğu bilincine göre uyarlamalıyız'' dedi.
     Suyun aynı zamanda dünyayı şekillendiren büyük bir doğal güç olduğunu ve tabiatın bu gücünden en verimli şekilde ve sürdürülebilirlik ilkesini esas alarak istifade edilmesi gerektiğini vurgulayan Gül, bunun için de su kaynaklarının akılcı yönetimini başarmak ve modern teknolojiden kuyumcu terazisi hassaslığında bir dengeyle yararlanmak zorunda bulunulduğunu belirtti.
     Abdullah Gül, 2000 yılındaki Birleşmiş Milletler Bin Yıl Bildirgesi ve 2002 senesindeki Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi'nin uluslararası camianın bu konuyu küresel düzeyde ele alma iradesini yansıttığına işaret ederek, BM Genel Kurulu'nun konunun arz ettiği önemin bir göstergesi olarak 2005-2015 yılları arasındaki 10 yıllık dönemi uluslararası ''Hayat İçin Su Eylem Dönemi'' olarak ilan ettiğini hatırlattı.
     Konulan bu hedefler ve alınan kararların su kaynaklarının uygun şekilde yönetiminin önemini gösterdiğini ifade eden Gül, fakat bu hususta kayda değer bir ilerleme sağlayabilmek için hükümetlerin, yerel idarelerin ve diğer paydaşların yoğun işbirliği yapmalarına ihtiyaç bulunduğunu bildirdi.
     Gül, Dünya Su Forumu'nun 3 yılı aşkın bir süreye yayılmış hazırlık faaliyetlerinin bir neticesi olarak küresel sorunlara somut çözümler getirilmesi amacını taşıyan çok önemli bir süreç olduğunu kaydederek, ''İstanbul buluşması'' kapsamında düzenlenecek 100'ü aşkın panelin, 500'ü aşkın tebliğin, gerçekleştirilecek konferans, toplantı ve oturumların suyla ilgili meselelerin tüm teknik yönleriyle en ayrıntılı şekilde ele alınmasına imkan tanıyacağını ve yeni fikirlere vesile olacağına inandığını ifade etti.
    
     -''ÇEVRE KONUSUNDA HATALARIN TELAFİSİ MÜMKÜN OLMAYACAKTIR''-
    
     Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
     ''Samimi kanaatim şudur; devlet adamlarının, yöneticilerin görevi yalnızca kendi milletlerinin ve bugünkü nesillerin mutluluk ve refahını düşünmek olmamalıdır. Gelecek nesillerin ve bizimle aynı olanaklara sahip olmayan milletlerin mutluluk ve refahını da gözetmekle mükellefiz. Bu müşterek sorumluluğumuz çevre konularında daha da önem kazanmaktadır. Zira, az önce de vurguladığım üzere, çevre konusundaki hatalarımızın telafisi sanılanın aksine mümkün olmayacaktır. Bunun bedelini de maalesef gelecek nesiller, çocuklarımız ve torunlarımız ödeyecektir.''
     Geçmişte çevreci olup olmamanın bir siyasi tercih olarak algılandığını hatırlatan Gül, bugün artık herkesin çevreci olmak zorunda olduğunu dile getirdi. Gül, ''Suyun kıtlığına dikkat çektiğimizde ve gelecek nesillerin devamı için suyun ne kadar elzem olduğunu bir kez daha hatırladığımızda bu konuda hepimizin bilinçli olması, çevreci olması mecburiyeti vardır'' dedi.
     Dolayısıyla, çevreci olmanın bir politik tercih değil, hangi politik görüşten olunursa olunsun, hangi düşünceden olunursa olunsun bu konuya ağırlık vermek ve bunu öncelikli bir politika olduğu kanaatinin herkeste yerleşmesi gerektiğini ifade eden Gül, şöyle konuştu:
     ''Küresel sorunlara küresel cevaplar vermek zorundayız. Böyle görmezsek, büyük felaketler kaçınılmazdır. Bu vesileyle hepimizi, çocuklarımız için suyu minnetle kucaklayıp gelecek nesillere miras bırakabilecekleri sürdürülebilir bir 21. yüzyıl inşa etmeye davet ediyorum. Geçmişte bunlar çok konuşuldu. Bugünkü toplantıda tabii ki bunlar konuşulacak ama sözlerime son vermeden önce bir kez daha şunları söylemek istiyorum; tüm uluslararası camiayı iki kıtanın birleştiği İstanbul'da, 5. Dünya Su Forumu çerçevesinde farklılıkları suda yakınlaştırmaya çağırıyor, katılımınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyorum. Forumun başarılı geçmesini diliyorum ve inanıyorum ki bu forum süresince ele alınacak birçok değerli tebliğler, konuşmalar, bu konuda dünyada yeni bir bilincin oluşmasına yardımcı olacaktır ve birçok tedbirlerin alınmasına vesile olacaktır ve su konusunda yeni politikaların geliştirilmesinde çok yardımcı olacaktır.''
     (Son)
   16.03.2009 - 14:17:00 arkadaşıma gönder
 FORUM GENEL SEKRETERİ PROF. DR. TABASARAN: ''HEDEFİMİZ BU ORGANİZASYONUN BİR MİLAT TEŞKİL ETMESİ VE BUNDAN BÖYLE İSTANBUL ÖNCESİ VE SONRASI OLARAK ADLANDIRILMASIDIR'' -DÜNYA SU KONSEYİ BAŞKANI FAUCHON: ''FARKLILARIN SUDA YAKINLAŞMASINI SAĞLAMAK GÖREVİMİZ OLACAKTIR''
5. Dünya Su Forumu, İstanbul'da düzenlenen törenle başladı.
     Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi'ndeki açılış töreninde konuşan 5. Dünya Su Forumu Genel Sekreteri Prof. Dr. Oktay Tabasaran, Fas, Hollanda, Japonya ve Meksika'nın ardından 5. Dünya Su Forumu'nun farklılıkların İstanbul'da yakınlaşması adına İstanbul'da gerçekleştirildiğini hatırlattı.
     Dünya Su Konseyi ile beraber gerçekleştirilen foruma yoğun ilgili sebebiyle kayıtların durdurulduğunu ifade eden Tabasaran, 29 bin 144 başvuru yapıldığını, 192 ülkeden 23 bin 273 kişinin foruma kayıt yaptırdığını bildirdi.
     ''Hedefimiz bu organizasyonun bir milat teşkil etmesi ve bundan böyle İstanbul öncesi ve sonrası olarak adlandırılmasıdır'' diyen Tabasaran, bundan önce forum kapsamında Çevre ve Orman Bakanlığı ile Devlet Su işlerinin hem Türkiye'de, hem de çeşitli ülkelerde toplantılar düzenlediğini, bu toplantıların sonuçlarının forumda sunulacağını kaydetti.
     Tabasaran, forumun temel amaçlarından birinin de, ''su kaynaklarının etkin kullanımı için acil önlemler alınması ve yerel çözümler üretilmesi olduğunu'' dile getirerek, suyun politik öneminin konuşulmasını ve taahhüdüne kavuşturulmasını istediklerini söyledi.
     Forum kapsamında yerel idareleri su konusunda önlemler almaya ve bazı kriterleri oluşturmaya davet eden ''İstanbul Su Mutabakat''nın da imzaya açılacağını vurgulayan Tabasaran, forumda, ''küresel değişiklikler ve risk yönetimi, insani kalkınma, su kaynaklarının idare ve yönetimi, finans ve eğitim, bilgi ve kapasite geliştirme'' gibi 23 konuda en az 100 oturumun gerçekleştirileceğini belirtti.
     Oktay Tabasaran, BM Dünya Su Kalkınma Raporu'nun 3'üncüsünün de bu forumda açıklanacağını ifade ederek, farklılıkların birleştirilmesi ana teması paralelinde, özellikle Afrika ve Orta Asya'dan 1000 kişinin de ücretsiz olarak foruma katılmalarını sağlamaya çalıştıklarını kaydetti.
    
     -KATILIMCILAR İÇİN FİDAN DİKİLECEK-
    
     ''Yeşil Forum'' girişimiyle forumda, ''geri dönüşümlü malzemelerin kullanılması, daha az enerji ve daha az katı ve sıvı atık üretilmesi'' konusunda hassasiyetle çalıştıklarını dile getiren Prof. Dr. Tabasaran, foruma katılan her bir kişi için Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından fidan dikileceğini bildirdi.
     ''Bu çapta bir organizasyon için İstanbul'un seçilmiş olması tesadüfü değil. Anadolu ilk çağdan bugünlere hidrolik uygarlıklar merkezidir'' diyen Tabasaran, Anadolu insanının suyun önemini iyi kavradığına işaret etti.
     Prof. Dr. Tabasaran, İstanbul'da ilk su dağıtım şebekesini Romalıların yaptığını, daha sonra şehirde su sorununun Kanuni Sultan Süleyman zamanında, Mimar Sinan'a yaptırılan su dağıtım şebekesiyle kökten çözüldüğünü anımsatarak, ''Kültürümüzde su azizdir, değerlidir ve vazgeçilmezdir. İnanıyorum ki su tarihimiz ve kültürümüz, 5. Dünya Su forumu ile daha da zenginleşecektir'' dedi.
    
     -FAUCHON'UN SÖZLERİ-
    
     Dünya Su Konseyi Başkanı Loic Fauchon da ''Bizler burada insanların nihayet doğayla uyumlu yaşamasını başarmak isteyen insanların sesini duyurmak için bulunuyoruz. Suya erişimin ve ulaşma yolunun uzun olduğunu bilincindeyiz. Bu yolda bir araya gelmemiz bizim erdemimizdir'' diyerek konuşmasına başladı.
     Fauchon, dünyanın hızla ve bazen hoyratça geliştiğini ifade ederek, gıda ve enerji üretiminde çok önemli bir yere de sahip olan su kaynaklarının bundan mağdur olduğunu söyledi.
     Birçok şehirde arıtma tesisi olmadığını, sağlıklı suya erişilemediğini hatırlatan Fauchon, ''Suya karşı işlenen saldırıların sorumluları, iklim değişikliklerin sorumluları, insanların hayatta kalması için vazgeçilmez olan su kaynaklarını azalmasının sorumluları hep biziz. Çok önemli bir meydan okuma ve ikilem ile karşı karşıyayız. Suyu kullanmak ve suyu korumak. Su kaynaklarını korumak, değerlendirmek, muhafaza etmek ve hatta yeniden kullanmak zorundayız'' diye konuştu.
     Loic Fouchon, suyun doğa ve insanlar arasında uyumlu ve doğru şekilde paylaştırılmasının önemine işaret ederek, ''Bu zor bir paylaşımdır. Ama su forumunda, su ailesini bir araya getiren olağanüstü bir sorumluluktur'' dedi.
     Devlet başkanlarının yanı sıra 140 bakanlık heyetinin de foruma katıldığına dikkati çeken Fouchon, forumda siyasilere uzun süreli talepler iletileceğini söyledi.
     ''Farklılıkların suda yakınlaşmasını sağlamak görevimiz olacaktır. Belki bana bu köprülerin inşa edilmesinin zor olduğunu söyleyeceksiniz, ama birçok medeniyetin buluştuğu bu kent bize bunu öğretecektir'' diyen Fauchon, konuşmasının sonunda Türkçe olarak Dünya Su Konseyinin çalışmasına destek verdikleri için katılımcılara ve Türk yetkililere teşekkür etti.
    
     -KADİR TOPBAŞ-
    
     İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da 5. Dünya Su Forumu'nun yapıldığı kıtaların buluştuğu, medeniyetlerin beşiği ve 8 bin 500 yıllık geçmişinden bu güne kadar taşıdığı değerlerle gerçek bir hoşgörü ve barış kenti olan İstanbul'da, foruma katılan konukları ağırlamaktan memnuniyet duyduğunu söyledi.
     Topbaş, insan nüfusunun yüzde 70'inin yaşadığı şehirlerde, başta su olmak üzere doğal kaynakların hızla tüketildiğini belirterek, yerel yönetimler ve hükümetlerin gençler ve çocukların geleceğini emanet olarak aldığını, onların yarınlarını hazırlarken özellikle doğal kaynakları kullanmak zorunda olduklarını dile getirdi.
     Kadir Topbaş, ''İki kıtaya güneşin aynı anda doğduğu'' İstanbul'da Habitat 2, NATO Zirvesi, Belediye Başkanları Toplantısı, Mimarlar Kongresi ve dünya medya patronlarının toplantıları gibi büyük organizasyonlara imza attıklarını, bu yıl içinde de Medeniyetler İttifakı Toplantısı ve IMF Dünya Bankası toplantısına ev sahipliği yapacaklarını hatırlattı.
     Konukların İstanbul'un güzelliklerini ve Türklerin misafirperverliğini göreceklerini ifade eden Topbaş, 19 Martta da Dünya Belediyeler Birliğinin toplantısında yerel yöneticiler olarak su ve su yönetimiyle ilgili bilgi ve deneyim paylaşımı yaparak sağlıklı ve içilebilir suya erişmede nasıl bir yol izleneceğine dair İstanbul Su Mutabakatı'nı imzalayacaklarını bildirdi.
     Foruma, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ev sahipliğinde Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, Hollanda Veliaht Prensi Willem Alexander, Monako Prensi II. Albert, Güney Kore Başbakanı Han Seung-Soo, Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman ve Japonya Veliaht Prensi Naruhito Kotaishi'nin de aralarında bulunduğu devlet ve hükümet başkanları katlıyor.
     Bu arada, forumun açılış töreninden önce toplantının yapıldığı salonun üst katında bulunan küçük bir grup, protesto amacıyla üzerinde ''No Risky Dams'' yazılı pankart açtı. Salondaki güvenlik görevlileri pankartı grubun elinden aldı. Bu kişiler ise salondaki yerlerinde oturmaya devam etti.
   16.03.2009 - 14:16:00 arkadaşıma gönder
 DOĞA DERNEĞİ: ''TÜRKİYE GÖLLERİNİN YARIYA YAKINININ KURUMASINA NEDEN OLAN, TÜRKİYE'NİN ÖNEMLİ DOĞA ALANLARINI TEHDİT EDEN YANLIŞ SU POLİTİKALARI, TÜRKİYE'NİN GELECEĞİNİ TEHLİKEYE SOKACAK KADAR CİDDİ BOYUTLARA ULAŞMIŞ DURUMDADIR''
Doğa Derneği, Türkiye göllerinin yarıya yakınının kurumasına neden olan, Türkiye'nin önemli doğa alanlarını tehdit eden yanlış su politikalarının Türkiye'nin geleceğini tehlikeye sokacak kadar ciddi boyutlara ulaşmış durumda olduğunu bildirdi.
     Dernekten yapılan yazılı açıklamada, bugün başlayan 5. Dünya Su Forumu kapsamında suyla ilgili doğru sanılan 7 temel yanlışa dikkat çeken bir rapor yayımladığı belirtildi.
     Açıklamada, doğru sanılan 7 temel yanlış şöyle sıralandı:
     ''Su boşa akmaz. Çok baraj, çok kalkınma değildir. Günümüzde göllerin kuruyor olmasının en temel nedeni küresel ısınma değil, yanlış tarımsal sulama projeleridir. En çok su tasarrufu evde değil, tarlada yapılır. Sulu tarım her zaman daha karlı değildir. Nehirleri taşıyarak her zaman su sorunu çözülmez. Türkiye'de doğayı yok eden en büyük etken orman yangınları veya çölleşme değil, yanlış su politikalarıdır.''
     DSİ'nin bugüne kadar Türkiye'deki su kaynaklarının yönetimini büyük ölçüde bu 7 yanlış üzerine inşa ettiği ve bu nedenle su kaynaklarının hızla yok olduğu savunulan açıklamada, dernek olarak bu durumun değişebilmesi için su kaynaklarının yönetiminin havza ölçeğinde yapılmasının talep edildiği vurgulandı.
     Açıklamada, ''Türkiye göllerinin yarıya yakınının kurumasına neden olan, Türkiye'nin önemli doğa alanlarını tehdit eden yanlış su politikaları, Türkiye'nin geleceğini tehlikeye sokacak kadar ciddi boyutlara ulaşmış durumdadır'' denildi.
     Açıklamada görüşlerine yer verilen Doğa Derneği Başkanı Güven Eken, sulama ve baraj projelerinin gerek planlama, gerekse uygulama aşamasında tarımsal, çevresel ve orta vadeli ekonomik etkilerinin göz ardı edildiğini bildirdi.
     Bunun sonucunda yer altı ve yer üstü sularının kalite ve miktarında son 20 yıl içerisinde ciddi azalmalar ortaya çıktığını ifade eden Eken, su konusunda Türkiye'de kamuoyunun bilimsel temeli olmayan ''Suyumuz boşa akıyor'' cümlesiyle yanıltıldığını savundu.
     Bilinenin aksine doğada tek bir damla suyun boşa akmadığını belirten Güven Eken, DSİ'nin yanlış su politikaları nedeniyle 20 yıl içinde Marmara Denizi büyüklüğünde (1,5 milyon hektar) sulak alanın kuruduğuna dikkati çekti.
   16.03.2009 - 14:15:00 arkadaşıma gönder
 TEMA, FORUMDA ''SU YÖNETİMİNE İLİŞKİN POLİTİKA VE STRATEJİLERİNİ AÇIKLAYACAĞINI'' BİLDİRDİ
Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA), 5. Dünya Su Forumu'nda, ''Su yönetimine ilişkin politika ve stratejilerini açıklayacağını'' bildirdi.
     TEMA'dan yapılan açıklamada, BM Genel Kurulu'nun 1992 yılında Rio de Jenerio'da düzenlenen BM Çevre ve Kalkınma Konferansı'nda, dünyada suyun giderek artan öneminden dolayı her yıl 22 Martın ''Dünya Su Günü'' olarak kutlanmasına karar verildiği hatırlatılarak, bu yıl Dünya Su Günü'nün ''Sınırı aşan sular bizi birbirimize bağlar'' sloganı ile kutlandığı kaydedildi.
     2009 yılı Dünya Su Günü'nün Türkiye için ayrı bir önem taşıdığı belirtilen açıklamada, TEMA'nın bu foruma izleyici olarak katıldığı ve gerekli gördüğü platformlarda, ''Su yönetimine ilişkin politika ve stratejilerini açıklayacağı'' belirtildi.
     Vakfın, suyu paha biçilmez bir miras olarak tanımladığı ifade edilen açıklamada, şu görüşlere yer verildi:
     ''DSİ verilerine göre, Türkiye su zengini bir ülke değildir. Ülkemizin tüketilebilir yer üstü ve yer altı su potansiyeli yılda ortalama 112 milyar metreküptür. Kişi başına düşen yıllık 1652 metreküp su miktarına göre ülkemiz su azlığı yaşayan bir ülke konumundadır. TEMA, suyu paha biçilemez doğal bir miras olarak tanımlamakta ve suyun kamu tarafından 'Güvenli içme suyu', 'Katlanılabilir maliyet', 'Adil sunum', 'Verimli ve sürdürülebilir' tüketim anlayışına dayalı olarak sağlanması gerektiğine inanmaktadır.
     Dünyadaki toplam suyun yüzde 97,5'i okyanuslarda ve denizlerde tuzlu su olarak, yüzde 2,5'i nehir ve göllerde tatlı su olarak bulunmaktadır. Yüzde 2,5 gibi çok az miktarda olan tatlı su kaynaklarının yüzde 90'ının kutuplarda ve yer altında hapsedilmiş olarak bulunması, insanoğlunun kolaylıkla yararlanabileceği elverişli tatlı su miktarının ne kadar az olduğunu göstermektedir. Üstelik küresel iklim değişikliği, dünyadaki su rejimini değiştirmekte, çok kıt olan su varlığının doğru, verimli ve adil şekilde paylaşımında yeni stratejiler ve uyum sürecinin belirlenmesini zorunu kılmaktadır.''
   16.03.2009 - 14:14:00 arkadaşıma gönder
 SAADET PARTİSİ İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKAN ADAYI BEKAROĞLU: ''SU TİCARİLEŞTİRİLDİĞİNDE, SADECE PARASI OLANLARIN KULLANABİLECEĞİ BİR META HALİNE GELECEK''
Saadet Partisi'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mehmet Bekaroğlu, suyun ticarileştirilmesi halinde sadece parası olanların kullanabileceği bir meta haline geleceğini savunarak, ''Peki parası olmayanlar ne yapacaktır? Onlara da haftada bir, bir damacana temiz su yardımı mı yapılacak?'' dedi.
     Bekaroğlu, 5. Dünya Su Forumu'nun yapıldığı Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi yakınındaki Beyoğlu Adliyesi'nin önünde yaptığı basın açıklamasında, Dünya Su Konseyinin 2006 yılında Meksika'da gerçekleştirilen toplantısında, suyun ticari bir meta olduğu, temiz kullanılabilir suya ulaşım sorununun özelleştirmeler yoluyla çözüleceğinin vurgulandığını hatırlattı.
     Dünya Su Konseyinin yaklaşımının, egemen neoliberal paradigmaya uygun bir şekilde temel bir insan hakkı olan suyun metalaştırılması ve sermaye birikiminin aracı haline getirilmesi olduğunu ifade eden Bekaroğlu, konseyin temiz su kaynaklarının kıtlığını vurgulayarak suyun etkin ve verimli kullanılmasını önerdiğini, bunun için de suyun metalaştırılması ve ticarileştirilmesini öngördüğünü öne sürdü.
     Mehmet Bekaroğlu, pırlantadan yüzde sıfır KDV alınırken, şehir içi şebeke suyundan yüzde 8 KDV alındığını ifade ederek, ''Adalet ve kalkınma anlayışı, suyu yerli ve yabancı tekellerin kar edecekleri bir mesleğe dönüştürmeye kaçınmamaktadır. Kamu işletmelerinin özel sektöre devriyle başlayan özelleştirme süreci, sağlık ve eğitimden sonra suya gelip dayanmış durumdadır'' diye konuştu.
     Bu arada Bekaroğlu, açıklamasını yaparken bu alanda bekleyen ''Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu'' üyelerine yönelik güvenlik güçlerinin müdahalesi oldu.
   16.03.2009 - 14:14:00 arkadaşıma gönder
 5. DÜNYA SU FORUMU BAŞLADI
5. Dünya Su Forumu, İstanbul'da başladı.
     Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, konuk devlet ve hükümet başkanlarıyla birlikte Sütlüce Kültür ve Kongre Merkezi Haliç Salonu'na girdi.
     Cumhurbaşkanı Gül, salona Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani ile birlikte geldi.
     Forumda ilk olarak, İstanbul'un tanıtım filmi gösterildi. Daha sonra da konuşmalara geçildi.
   16.03.2009 - 14:13:00 arkadaşıma gönder
 İSTANBUL'DA YARIN BAŞLAYACAK FORUMUN FUAR BÖLÜMÜ İÇİN DEV BİR ÇADIR KURULDU
İstanbul'da yarın başlayacak olan 5. Dünya Su Forumu'nun fuar bölümü için dev bir çadır kuruldu.
     Almanya'nın taşınabilir yapılar konusundaki önde gelen firmalarından Röder, yarın başlayacak 5. Dünya Su Forumu kapsamında 205 metre boyunda 40 metre eninde bir çadır kurdu. Forum kapsamında düzenlenen fuara ev sahipliği yapacak çadır, 15 günde hazır hale getirildi. Fuar alanında restoran ve yürüyüş mekanlarıyla birlikte toplam 9,000 metre karelik bir alanı kapsayan çadır, bugüne kadar Türkiye'de kurulan en büyük geçici yapı olma özelliğine sahip bulunuyor.
     Röder Türkiye Pazarlama Müdürü Yaşar Polat, Anadolu Ajansı'na yaptığı açıklamada, ''Türkiye'nin son yıllarda düzenlediği en önemli toplantılardan biri olan Dünya Su Forumu için rekor boyutta bir çadır üretmenin gururunu yaşıyoruz. Bu yapıyı, saatte 100 kilometre rüzgar hızına dayanacak şekilde tasarladık. Şiddetli depremlere dayanıklı ve alev almaz özelliğe sahip'' dedi.
     Türkiye'de bugüne kadar en büyük çadırın boyu 200 metre olmak üzere yine kendi firmalarının kurduğunu belirten Polat, ''Şimdi kendi rekorumuzu 205 metre ile geçiyoruz. Bu yapılar geçici olması nedeniyle Haliç'in ve İstanbul'un siluetine de zarar vermiyor, çevreyi kirletmiyorlar'' diye konuştu.
     Polat, şunları kaydetti:
     ''Avrupa Birliği normlarında üstün bir teknolojiyle sınırsız uzunlukta çadırlar hayata geçirebiliyoruz. Görüşmelerimizi sürdürdüğümüz bazı projelerde 205 metre uzunluğu rahatlıkla geçeceğimizi görüyoruz. Özellikle lojistik firmalarının depo ihtiyaçları son dönemlerde arttı ve Röder yapıları bu anlamda büyük bir ihtiyaca yanıt veriyor.''
     İstanbul'da 16-22 Mart 2009'da Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenecek 5. Dünya Su Forumu'nun fuar bölümü için kurulan çadır, iki futbol sahası uzunluğunda ve yapının içine 54 adet F-16 savaş uçağı ya da 7 adet C-130 kargo uçağı sığabiliyor.
     Taşıyıcı yapısı yaklaşık 100 ton alüminyumdan oluşan çadır için kullanılan örtü malzemesi alev almıyor, yosunlanma, mantarlanmaya karşı dayanıklı ve ultraviyole ışın geçirmiyor.
     Yükseltilmiş zemin uygulaması özel olarak Almanya'dan getirilen ve metre kareye 350 kilogram yük taşıma yeteneğine sahip, 6 metre minimum yükseliğe ve yaklaşık 12 metre mahya yüksekliğine sahip çadır, ilk kez taşınabilir hava kanalları kullanılarak iklimlendirildi.
   16.03.2009 - 14:11:00 arkadaşıma gönder
 ULUSLARARASI ''SU VE SİNEMA BULUŞMALARI''NIN AÇILIŞI İLE ''EN İYİ FİLM'' ÖDÜL TÖRENİ DOLAYISIYLA RESEPSİYON DÜZENLENDİ
5. Dünya Su Forumu çerçevesinde, uluslararası ''Su ve Sinema Buluşmaları''nın (RIEC) açılışı ile ''En İyi Film'' ödül töreni dolayısıyla resepsiyon düzenlendi.
     Beyoğlu'ndaki Fransız Sarayı'nda gerçekleştirilen resepsiyonda, başkanlığını Uluslararası İstanbul Film Festivali'nin kurucularından Hülya Uçansu'nun üstlendiği jüri heyetinin, 23 ülkeden 55 filmle ilgili yaptığı değerlendirmenin sonucu açıklandı.
     Buna göre, Ingrid Patteta'nın yönettiği Fransız yapımı ''Au centre de la terre des pu'ts et des hommes'' adlı film, ''En İyi Film'' ödülüne layık görüldü.
     Resepsiyonda katılımcılara, Jane Campion'un ''Water Diary'' filminden bir bölüm izlettirildi.
     Resepsiyona, Fransa'nın Ankara Büyükelçisi Bernard Emie, İstanbul Başkonsolosu Christine Moro, Uluslararası Su Sekreterliği Genel Sekreteri Raymond Jost ile yerli ve yabancı çok sayıda davetli katıldı.
    
     -SU VE SİNEMA BULUŞMALARI-
    
     Meksiko'da 2006'daki 4. Dünya Su Forumu çerçevesinde, Uluslararası Su Sekreterliği ve Su Akademisi'nin girişimiyle başlatılan ''Su ve Sinema Buluşmaları'' her 3 yılda bir tekrarlanıyor.
     Bu yılki buluşma, 5. Dünya Su Forumu kapsamında, ''Su, İnsanlık ve Sürdürülebilir Kalkınma'' temasıyla, Fransız Kültür Merkezi işbirliğiyle düzenleniyor.
     Program kapsamında 16-22 mart tarihleri arasında Fransız Kültür Merkezi'nde 100'e yakın film gösterimi yapılarak, kamuoyunun bilgilendirilmesi, duyarlılığın artırılması ve dünyadaki su ile ilgili farklı konuların izleyiciler tarafından keşfedilmesi amaçlanıyor.
   16.03.2009 - 14:11:00 arkadaşıma gönder
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın