Yeni Alman hükümetinin ABD, Rusya ve İsrail politikaları nasıl olacak?
ABD’nin alışılagelmişin çok ötesinde ve doğrudan Almanya siyasetine müdahaleleri yeni hükümet döneminde Almanya-ABD ilişkilerini en fazla zorlayacak faktör olacak gibi görünüyor.

İstanbul
Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal İnat, Almanya’da kurulan yeni hükümetin dış politikasının nasıl şekilleneceğini AA Analiz için kaleme aldı.
***
Almanya’da ana muhalefet partisi AfD’nin (Almanya için Alternatif) Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından “kesin aşırı sağcı” (gesichert rechtsextremistisch) olarak tanımlandığı bugünlerde, CDU (Hıristiyan Demokrat Birliği) Lideri Friedrich Merz’in Başbakanlık görevini yürüteceği yeni koalisyon hükümeti göreve başlayacak.
Merz’in koalisyon ortakları ise partinin Bavyera ayağını oluşturan CSU (Hıristiyan Sosyal Birliği) ve bir önceki hükümeti oluşturan koalisyonun büyük ortağı SPD (Almanya Sosyal Demokrat Partisi) olacak. Koalisyon görüşmeleri tamamlandı, bu hafta yapılacak oylamada yeni “büyük koalisyonun” (grosse Koalition) Federal Meclis’te güvenoyu almasına kesin gözüyle bakılıyor.
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Almanya’nın en köklü iki partisi olan CDU/CSU ile SPD arasındaki koalisyonlara “büyük koalisyon” deniliyor ama SPD’nin son yıllarda yaşadığı kan kaybı onu en büyük partiler arasındaki yerinden ettiği için artık bu tanımın ne kadar doğru olduğu tartışılır. Zira aşırı sağcı ve yabancı düşmanı olan AfD son parlamento seçimlerinde aldığı yüzde 20,8 oyla artık Almanya’nın ikinci büyük partisi konumuna yükselmiş durumda. Şubat ayında yapılan seçimlerde sadece yüzde 16,4 oy alabilen SPD ise koalisyonun küçük ortağı olarak hükümete katılmak zorunda kaldı.
Alman iç siyasetine ABD müdahalesi
Ülkenin ikinci büyük partisi ve ana muhalefet partisi konumuna yükselmiş AfD’nin “kesin aşırı sağcı” ilan edilmesi, kapatılması yönünde yeni bir sürecin başlayabileceği anlamına gelirken Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) bu karara tepki vermesi ise Berlin’de göreve yeni başlayacak hükümetin dış politikasındaki önemli zorluklardan birine işaret ediyor.
Alman hükümetinin muhalefeti izlemek ve baskı altına almak için istihbarat teşkilatına yeni yetkiler vermesini ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, "demokrasi değil zorbalık (Tyrannei)" diyerek ağır şekilde eleştirdi ve Almanya’nın bu politikasını değiştirmesini istedi. ABD Başkan Yardımcısı JD Vance ve Danışman Elon Musk da Alman hükümetinin politikasını eleştirerek AfD’ye destek verdiler.
ABD’nin daha seçim sürecinde özellikle Vance ve Musk’ın AfD’yi destekleyen açıklamaları ve eylemleriyle Almanya’nın iç siyasetine müdahil olması Berlin’de ciddi bir rahatsızlık ve endişeye neden olmuştu. ABD yönetiminin ekonomi politikalarının Almanya’yı ve Avrupa Birliği’ni (AB) çok zorlayacağı konuşulurken Washington’un doğrudan Avrupa siyasetine müdahale etmesi ve aşırı sağcı partileri ve siyasi hareketleri desteklemesi ABD Başkanı Donald Trump’ın başkanlık döneminin Avrupalılar açısından oldukça zor geçeceğine işaret ediyordu. Rubio’nun AfD konusundaki son açıklamaları ise Washington’un müdahaleci tavrının devam edeceğini gösterdi.
Hükümetin yeni politikası: "Denge"
Bu müdahaleci tavır konusunda yeni Alman hükümetinin nasıl bir politika izleyeceğine baktığımızda, bu süreçte koalisyonun büyük ortağı Hıristiyan Demokratların belirleyici olacağını görürüz. Yeni hükümette hem Başbakan hem de Dışişleri Bakanı CDU’dan olacak. Bu durum uzun bir aradan sonra dış politikada çok başlılığın ortadan kaldırılması anlamına geliyor zira 1966’dan beri kurulan koalisyon hükümetlerinde Dışişleri Bakanlıkları hep koalisyonun küçük ortağına veriliyordu ve bu da ortak hareket edilmesi önünde engel oluşturuyordu.
Son koalisyon hükümetinin Yeşiller Partisine mensup Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ile Başbakan Olaf Scholz arasında özellikle Rusya politikası konusunda yaşanan büyük rekabet bu duruma örnek gösterilebilir. Şimdi aynı partiye mensup yeni Başbakan Merz ile Dışişleri Bakanı Johann Wadephul’un uyum içerisinde çalışacak olmaları zor zamanlarda Almanya için bir avantaj olabilir.
Yeni hükümetin Washington’dan esen sert rüzgarlar karşısındaki politikasını en iyi ifade edecek kelime “denge” olacaktır. Hıristiyan Demokrat siyasetçilerin yönetimi altında Almanya kendisini bu sert rüzgar karşısında korunmasız bırakmak istemeyecektir. Bir yandan ABD ile görüşme ve uzlaşı kanallarını açık tutmaya çalışırken bir yandan da AB ve İngiltere ile birlikte Washington karşısında ekonomik ve güvenlik çıkarlarını korumaya çalışacaktır.
Ayrıca ekonomi ve savunma harcamalarına tahsis edeceği ek kaynaklarla Almanya’nın kapasitesini ve direncini hızlı bir şekilde artırmayı hedefleyen Berlin, bir taraftan da artık ABD’deki popülist Trump iktidarının doğal bir müttefikine dönüşen AfD’ye baskıyı artırarak Washington’un Alman siyasetine nüfuz etme imkanlarını ortadan kaldırmaya çalışacaktır.
Ancak ABD’nin alışılagelmişin çok ötesinde ve doğrudan Almanya siyasetine müdahaleleri yeni hükümet döneminde Almanya-ABD ilişkilerini en fazla zorlayacak faktör olacak gibi görünüyor. ABD’ye ihracatı 163 milyar dolara ulaşan Almanya için Amerikan pazarı oldukça önemlidir.
Buna ek olarak, halen Washington’un güvenlik desteğine ihtiyaç duymasından dolayı Berlin’in ABD’den gelen siyasi müdahalelere çok sert cevap verme şansı da bulunmuyor. Bu da Trump’ın “dünyayı istedikleri gibi dizayn etme” hevesindeki popülist ekibini cesaretlendiriyor.
Berlin Moskova karşısında geri adım atacak mı?
Merz-Wadephul ikilisinin Rusya politikasının nasıl şekilleneceği konusuna bakıldığında ise her iki siyasetçinin de Moskova’ya karşı Scholz’a göre daha sert ve Baerbock’a göre ise daha temkinli bir politika izleyeceklerini söylemek mümkündür.
Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle Rusya ile karşı karşıya gelmenin Alman ekonomisine önemli zararlar verdiği ve ülkeyi ciddi bir güvenlik krizine soktuğu kesin ancak krizde gelinen nokta itibariyle Berlin’in Moskova karşısında geri adım atması başka güvenlik risklerini de doğuracağı için böyle bir adım henüz zor görünüyor. Almanya bu yüzden İngiltere ve Fransa ile birlikte Rusya’ya karşı baskı politikasını sürdürmeye çalışıyor.
Ancak Trump’ın Başkanlığı devralmasıyla birlikte ABD’nin Rusya’ya karşı Avrupalılarla senkronize çalışmaya son vermesi Almanya ve diğer Avrupa ülkelerini Rusya karşısında ciddi oranda zayıflattı. Fakat Rusya-Ukrayna Savaşı’nı istediği gibi kısa sürede çözmeye muvaffak olamayan Trump’ın Rusya’ya karşı politikasını sertleştirmeye yönelmesi ihtimali Almanya ve diğer Avrupalılar için bir çıkış noktası olabilir.
Yeni hükümetten soykırım desteği
Merz ve Wadephul’un açıklamaları, yeni Alman hükümetinin İsrail’in Gazze halkına karşı gerçekleştirdiği soykırım ve diğer bölge ülkelerine yönelik saldırganlığı konusundaki politikasının ise önceki Alman hükümetinden de daha İsrail yanlısı olacağını gösteriyor.
Scholz hükümetinin İsrail katliamlarına verdiği destek uluslararası kamuoyu tarafından eleştirilmişti ancak yine de o hükümet döneminde Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından hakkında tutuklama kararı verilen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Almanya’yı ziyaret etmesi pek mümkün görünmüyordu.
Yeni Başbakan Merz ise Netanyahu’nun Almanya’yı ziyaret etmesi durumunda tutuklanmayacağını söyleyerek uluslararası hukuka meydan okuyan bir tavır içerisinde. Merz'in Dışişleri Bakanı olarak önerdiği Wadephul da benzer bir tavır içerisinde. Öyle ki Wadephul, Ekim 2023 sonundaki BM Genel Kurulu’nda kabul edilen ateşkes kararında İsrail ve ABD ret oyu kullanırken Almanya’nın çekimser oy kullanmasını “İsrail ve ABD’yi yalnız bıraktık” sözleriyle eleştirmiş, Dışişleri Bakanı Baerbock’u “cesaretsiz” davranmakla suçlamış ve ateşkese karşı çıkılması gerektiğini savunmuştu.
Merz-Wadephul ikilisinin bu duruş ve açıklamalarından, İsrail’in soykırım politikasına destek vermek suretiyle ABD’deki Siyonist lobinin sempatisini kazanmayı hedefledikleri ve bu şekilde Trump yönetiminden Almanya’ya yönelecek baskıları azaltmaya çalışacakları tahmin edilebilir.
[Prof. Dr. Kemal İnat, Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesidir.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.