Suriye'nin güneyindeki çatışmalar ve İsrail'in istikrarsızlaştırma çabaları
İsrail, Ben-Gurion Doktrini olarak da adlandırılan çevre doktrini ekseninde Suriye'de Dürziler ve PKK/YPG gibi azınlık ve terör unsurlarını destekleyerek Şam'ın gücünü kırmayı hedefliyor.

İstanbul
Türkiye Araştırmaları Vakfı Araştırmacısı Ahmet Arda Şensoy, İsrail’in son saldırılarının Suriye'nin bütünlüğüne verdiği zararları ve birlik arayışının önündeki engelleri AA Analiz için kaleme aldı.
- Süveyda'da çatışmalar kent merkezinin batı girişinde yoğunlaştı
- Bedevi Araplar ile Dürziler arasında yeniden başlayan çatışmalara İsrail müdahil oldu
- Güvenlik kaynakları: Türkiye, Süveyda'da sağlanan ateşkeste kilit rol oynadı
- Türkiye ve 10 Arap ülkesi yayınladığı ortak bildiriyle İsrail'in Suriye'ye saldırılarını kınadı
***
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Suriye'nin güneyinde son bir haftada yaşanan gelişmeler, 14 yıllık bir iç savaştan ve Esed rejimi gibi bir azınlık diktatörlüğü tecrübesinden geçmiş ülkenin karşı karşıya olduğu sayısız sorunun son yansıması olarak öne çıkıyor. Pazartesi günü Suriye'nin güneyinde Dürzilerin çoğunlukta olduğu Süveyda kentinde Dürzi milisler ile Bedevi kabileler arasında başlayan çatışmalar, Şam yönetiminin olayları sonlandırmak amacıyla müdahale bulunmasıyla farklı bir boyuta ulaştı. Şehre giren Suriye ordusuna Dürzi milislerin saldırılarının artması ve sonrasında İsrail'in de Dürzileri koruma bahanesiyle Suriye'de hava saldırıları gerçekleştirmesiyle kriz Suriye'de zaten kırılgan olan istikrar ortamının ciddi bir tehlike altına girmesine sebep oldu. Buna bir de Dürzi unsurlar içerisinden İsrail'le yakın ilişkilere sahip milislerin Bedevilere yönelik katliamları eklendiğinde konu etnik ve mezhepsel bir çatışma hüviyetine bürünerek daha da derinleşti. Tüm bunların ışığında Suriye'de iç savaştan bakiye kalan sorunların ve özellikle İsrail'in çeşitli bahanelerle düzenlediği hava saldırılarının ülkedeki birlik ve istikrarın önünde en büyük engel olarak ortaya çıktığı bir düzlem oluştu.
Olaylar nasıl başladı?
Pazartesi günü Bedeviler ile Dürzi milisler arasında başlayan çatışmalar her iki taraftan da kayıplara sebep olsa da asıl dönüm noktası Suriye ordusunun Süveyda şehrine girmesi sonrası İsrail destekli Dürzi unsurların ordu güçlerine saldırması ve İsrail'in hava saldırıları oldu. İlk aşamada ordu şehirde kontrolü sağlayarak yerel unsurlarla bir ateşkes anlaşması yapıp şehri terk etmeye başlamıştı. Bu noktada, Dürzilerin liderlerinden Hikmet el-Hicri'nin ateşkesi tanımadığını açıklaması ve Şam güçlerine saldırıya başlamasıyla çatışmalar yoğunlaştı. İsrail önce şehirdeki ordu güçleri ve polis güçlerini hedef alarak Dürzi unsurlara dolaylı bir destek vermiş oldu. Suriye ordusu ise şehirde asayişi sağlamak amacıyla Dürzi milisleri şehirden süpürerek bir kez daha kontrolü sağladı. Ancak bu aşamada İsrail'in hava saldırıları çatışma hattına değil, doğrudan başkent Şam'ı hedef aldı. Çarşamba günü İsrail hava kuvvetleri Suriye Savunma Bakanlığı, askeri karargahları ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı çevresini hedef aldı. Bunun sonucunda Şam güçleri şehirde kontrolü sağlamış olmasına rağmen Dürzi unsurlarla yeni bir ateşkes anlaşması yaparak şehirden çekildi. Ancak bu ateşkes uygulanamadı.
Perşembe sabahı itibarıyla Süveyda'daki Dürzi milisler, hükümet güçlerinin çekilmesi sonrası bölgedeki Sünni Bedevi kabilelere yönelik katliamlara başladı. Medyaya yansıtan görüntülere göre içlerinde kadın ve çocukların da olduğu Bedevi sivillerin toplu katliama uğradığı görüldü. Bu da perşembe akşamı itibarıyla bölgedeki Bedevilerin tekrar Dürzilere karşı harekete geçmesine yol açtı. Ancak bu kez çatışmalara yalnızca Süveyda ve Dera'daki Bedevi aşiretler değil, onlarla akrabalık bağları olan Suriye'nin farklı bölgelerindeki aşiretler de destek vermeye başladı. Tüm bunlar sonucunda iki grup arasında başlayan çatışmalar İsrail'in müdahalesine, Şam'ın hedef alınmasına, sivillerin katliama uğramasına ve Suriye ordusunun 600'den fazla kayıp vermesine sebep oldu.
İsrail ne yapmaya çalışıyor?
Yaşanan yerel çatışmaların Suriye'nin zaten oldukça kırılgan istikrarını tehdit eder noktaya gelmesi ise İsrail'in saldırılarıyla oldu. İsrail bir yandan Suriye ordusuna saldırılarını sürdürürken diğer yandan Şam'daki devlet kurumlarını hedef alarak uzun yıllardır bölgede uyguladığı terör ve işgal politikalarının son örneğini göstermiş oldu. Ancak bu noktada, İsrail'in Suriye'de karadan işgalini artırırken havadan yaptığı saldırılar ve Dürzilere verdiği destekle ne yapmaya çalıştığı önemli bir nokta olarak öne çıkıyor.
İsrail, uzun yıllardır devam eden işgal ve katliamlarının bir devamı olarak Suriye'nin Esed rejimi sonrası istikrara kavuşmasını istemiyor. Halkın çoğunluğuna dayanan, ekonomik toparlanma yoluna girmiş ve toprak bütünlüğünü sağlamış bir Suriye, İsrail için en kötü senaryo olarak görülüyor. İsrail istediği gibi müdahale edebilmek için merkezi otoritenin zayıf olduğu, düzenli bir orduya sahip olmayan, terör örgütlerini ve silahlı unsurları kontrol edemeyen bir Suriye istiyor. Dolayısıyla İsrail, Ben-Gurion Doktrini olarak da adlandırılan çevre doktrini ekseninde Suriye'de Dürziler ve PKK/YPG gibi azınlık ve terör unsurlarını destekleyerek Şam'ın gücünü kırmayı hedefliyor.
İsrail, bir yandan Suriye'de istikrarsızlığı körüklerken öte yandan Başbakan Binyamin Netanyahu Suriye'nin yeni bir Lübnan’a dönüşmesine izin vermeyeceklerini söyleyerek tutarsız bir resim ortaya koyuyor. Mevcut İsrail politikası Şam'ın güneyine Suriye ordusunun girmesine keyfi bir şekilde izin vermeyeceğini ilan eden yaklaşımı ve istikrarı tehdit eden saldırılarıyla Suriye'yi, Lübnan gibi istikrarsız ve pratikte yerel birçok farklı unsurun güç alanlarına bölünmüş hale getirmeye çalışıyor.
İsrail, ABD'ye meydan okuyor
Öte yandan, İsrail'in Dürzileri koruma bahanesiyle Suriye'ye yönelik başlattığı saldırılar, ABD Başkanı Donald Trump'ın Suriye politikasına da bir meydan okuma içeriyor. Her ne kadar Trump için öncelikli bir konu olmasa da ABD'nin Suriye'deki ana amacı, SDG'nin hızlıca Şam'a entegre edilmesi ve ekonomik yaptırımların kaldırılması sonrası görece bir rahatlama elde edilmesiyle Amerikan askerinin ülkede kalmasını zorunlu kılan şartların ortadan kaldırılması olarak görülüyor. Bunun içinse İsrail'in istikrarsız Suriye vizyonunun aksine, görece istikrarlı bir Şam yönetimi gerekiyor. Bu sebeple, İsrail'in saldırıları Suriye'nin istikrarını hedef aldığı kadar ABD'nin değişen Suriye politikasını da hedef alıyor ve ABD'nin Suriye'den çıkışını engelleme amacı taşıyor. İran'a yönelik saldırılarıyla sınır tanımazlığını gösteren Netanyahu yönetiminin, tıpkı o krizde Trump'ı peşinden sürüklediği gibi Suriye'de de kendi gerçekliğini üreterek peşinden sürükleme riski bulunuyor. Trump yönetimi ise İsrail'i sınırlandırmaktan uzak bir yaklaşımla Suriye sahasına dahil olmaktan imtina ediyor.
Suriye'de birlik sağlanmasının önündeki engeller
Öte yandan, İsrail'in Dürziler içerisinde desteklediği Hicri grubu oldukça ilginç bir geçmişe sahip. Hikmet el-Hicri 2012'de hayatını kaybeden abisi yerine Dürziler için en önemli dini makam olan Şeyh el Akıl olmuştu. Abisinin cenazesine devrik lider Beşşar Esed'in bizzat katılması ise Hicri'nin pozisyonunu anlamak açısından kritik bir nokta. İç savaş boyunca Dürziler daha tarafsız bir pozisyonda olsa da Hicri grubu Esed rejimiyle oldukça yakın olmuş, hatta rejim saflarında savaşması için Dürzi milisler göndermiştir.
Diğer yandan, Hicri grubu iç savaş boyunca Esed rejimi ve Hizbullah'ın üretim ve dağıtımını yaparak büyük gelir elde ettiği captagon adlı uyuşturucunun kaçakçılığında da rol alarak önemli bir ekonomik gelir elde etmişti. Aralık 2024'te Esed rejiminin devrilmesi sonrası ise Hicri, yeni Şam yönetiminin otoritesini tanımayarak İsrail'le yakınlaşmaya gitmiştir. Dolayısıyla Hicri, tarihsel olarak hep yaşadıkları bölgede özerk ve içine kapalı bir düzenleri olan Dürzilere Şam'dan kopmuş ve İsrail'le yakınlaşmış bir siyasi pozisyon biçmeye çalışmaktadır. Ancak yaşanan olaylarda Süveyda ve Dera'daki Sünni Arap Bedevilere yönelik katliamları sebebiyle Hicri ekibi Suriye'de Nusayriler ve PKK/YPG hariç tüm unsurların tepkisini çeken bir kırılmaya sebep olmuştur.
Krizin ne yöne evrileceği ise şu aşamada oldukça belirsiz görünmektedir. Birkaç gün önce Şam, Süveyda şehrini kontrolü altına alıp ateşkes yapmışken, perşembe günü Dürzi milisler Bedevilere yönelik katliamlar yapmış, perşembe gecesi itibarıyla Bedeviler intikam için Süveyda kapılarına dayanmış durumdayken İsrail'in muhtemel saldırılarının kapsamını kestirmek de hiç kolay değildir.
Sonuç olarak, son günlerde yaşanan olaylar zaten sayısız siyasal ve sosyal kriz noktasına sahip Suriye'de yeni derin bir fay hattı inşa etti. Yakın gelecekte de yeniden inşa edilmeye çalışılan devlet otoritesine karşı İsrail'in desteğiyle mücadele eden Hicri'nin toplumda uzun yıllar unutulmayacak nefret tohumları ektiği, İsrail'in ise verdiği destekle bunu körüklediği bir Suriye'de istikrarın önündeki en büyük engel ve tehdit olmaya devam ettiği bir durum devam edecek gibi görünmektedir.
[Ahmet Arda Şensoy, Türkiye Araştırmaları Vakfında araştırmacıdır.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.