Dolar
41.72
Euro
48.61
Altın
4,041.87
ETH/USDT
4,383.00
BTC/USDT
123,044.00
BIST 100
10,768.25
Analiz

İsrail, Suriye ile güvenlik anlaşması imzalamaktan neden kaçıyor?

Suriye yönetimi İsrail ile 1974 anlaşması temelinde bir güvenlik anlaşması imzalamak istiyorken İsrail ise 1979'da Mısır’la yaptığına benzer bir güvenlik anlaşmasında diretiyor.

Ahmet Arda Şensoy  | 09.10.2025 - Güncelleme : 09.10.2025
İsrail, Suriye ile güvenlik anlaşması imzalamaktan neden kaçıyor?

İstanbul

Türkiye Araştırmaları Vakfı Araştırmacısı Ahmet Arda Şensoy, İsrail'in Suriye'deki hedeflerini ve güvenlik anlaşması imzalanamamasının arka planını AA Analiz için kaleme aldı.

***

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'nın eylül ayı sonunda Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'na katılmak için ABD'ye yaptığı ziyaret Suriye için tarihi ve sembolik anlamı oldukça yüksek bir gelişme olmuştu. Şara’nın BM kürsüsündeki konuşmasında değindiği iç ve dış politik meselelerin yanı sıra İsrail'in Suriye'ye yönelik saldırılarına karşılık uluslararası toplumdan talep ettiği destek dikkat çekiciydi.

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

Bir yandan İsrail saldırıları sürerken öte yandan iki ülke arasında devam eden müzakerelerden ise şu ana kadar bir sonuç çıkmamıştı. İsrail ve Suriye heyetleri geçtiğimiz aylarda bir güvenlik anlaşması için Fransa ve Azerbaycan'da bir dizi müzakerelerde bulunmuş, hatta anlaşmanın tamamlanması durumunda ABD Başkanı Donald Trump’ın Beyaz Saray’da Netanyahu ve Şara’nın katılımıyla bu anlaşmanın imza töreninin yapılmasını istediği uluslararası basına yansımıştı. Ancak gelen haberlere göre İsrail’in son dakikada sunduğu yeni şartlar sebebiyle bu güvenlik anlaşması imzalanamadı. Her ne kadar bu durum ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack tarafından yalanlansa da sahada yaşananlar ve basına yansıyan bilgiler İsrail’in müzakereleri soğutmak ve mümkünse anlaşmayı baltalamak için uğraştığını gösterdi.

Peki, İsrail neden ABD’nin teşviki ve baskısına rağmen böyle bir anlaşmanın imzalanmasını geciktirmeye çalışıyor? Bu süreçte İsrail’in hedefi ne? İsrail ve Suriye arasındaki müzakerelerde son durum ne? Bu sorular ekseninde Suriye’nin güneyindeki gelişmeleri, İsrail’in motivasyonunu ve müzakerelerdeki güncel durumu incelemek yerinde olacaktır.

Müzakerelerde son durum

İsrail’le Suriye arasındaki müzakereler, BM Genel Kurulu sürecinde beklenen ancak imzalanmayan görüşmeler sonrası şu aşamada beklemeye alınmış gibi görünüyor. Taraflar arasındaki pozisyon farklılıkları ve özellikle İsrail’in karışlanması imkânsız talepleri sebebiyle kısa vadede bir sonuç alınması da pek muhtemel görünmüyor. Ancak Trump yönetimi ve özellikle Barrack’tan gelen açıklamalar, ABD’nin iki tarafı da anlaşmayı imzalamaları için teşvik ettiği bir durumu işaret ediyor. Hatta mayıs ayında Suudi Arabistan’da Şara ile görüşen Trump’ın, Suriye’nin Abraham Anlaşmaları'na katılmasını istediğini ilettiği de iddia edilmişti.

Ancak mevcut durumda Suriye’nin Abraham Anlaşmaları kapsamında İsrail’le normalleşmekten ziyade 1974’te imzalanan Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması temelinde bir güvenlik anlaşması istediğini söyleyebiliriz. Şara, New York’ta verdiği röportajda Abraham Anlaşmaları'nın Suriye’ye uygun olmadığını bir kez daha savunmuş, bunun gerekçesi olarak ise Abraham Anlaşmalarını imzalayan Arap ülkelerinden hiçbirinin İsrail’le sınır komşu olmadığını veya İsrail tarafından işgal edilmiş toprakları olmadığını belirtmişti. Ayrıca İsrail’in muhtemel bir güvenlik anlaşmasını Suriye’nin karadan ve havadan egemenliğini ihlal etmekte ısrar ettiği için geciktirdiğini de öne sürmüştü. Dolayısıyla, Şam yönetiminin İsrail’le 1974 anlaşmasının güncellenmesi noktasında direttiği ve ABD ile İsrail’in taleplerine karşılık kendi pozisyonunu koruduğu söylenebilir.

İsrail ise mevcut durumda Suriye’de ve bölgede elde ettiği kazanımlardan vazgeçmek istemiyor. Taraflar arasında uzun süredir devam eden müzakerelere ve ABD tarafının iyimser pozisyonuna rağmen kısa vadede bir anlaşma olması pek mümkün görünmüyor. Netanyahu yönetimi 7 Ekim sonrası Gazze başta olmak üzere Orta Doğu’da sınırsız ve kontrolsüz bir şekilde her istediğini yapabilecek bir yaklaşıma sahip. Bu sebeple, Suriye’de elde ettiği ayrıcalıklarından vazgeçmemekte diretiyor. Netanyahu ağustos ayında İsrail’deki Dürzilerle yaptığı bir toplantıda “Saf değilim, Suriye’de kiminle muhatap olduğumuzu ve Suriye’yi kimin kontrol ettiğini biliyorum” diyerek Şara yönetimine yönelik şüpheci ve güvensiz pozisyonunu ortaya koymuştu. Dolayısıyla, İsrail’in Suriye’yle anlaşmak yerine Suriye’nin egemenliğini yok sayan ve İsrail’in Şam’ın güneyinde ciddi bir askeri etki alan kazanmasına sebep olacak saldırılarını devam ettirerek müzakereleri oyaladığı görülüyor.

İsrail’in hedefi ne?

İsrail’in Şam’ın güneyindeki saldırı ve işgal politikası yeni bir durum değil. Suriye toprağı olan Golan Tepeleri 1967’den beri İsrail işgali altında. Öte yandan, İsrail’in güncel saldırıları ve yeni işgali ise Aralık 2024'te Esed rejiminin yıkılmasından önce, Ekim 2024'te Rus güçlerinin Kuneytra bölgesindeki gözlem noktalarını terk etmesi sonucu başlamıştı. Bu yeni işgal girişiminde 1974 anlaşmasıyla tampon bölge olan toprakları ve Şeyh Dağı’nı ele geçiren İsrail güçleri, hava saldırılarına da devam etmişti. Bu saldırıların amaçları ise Suriye’nin askeri kapasitesini törpülemek, Şam’ın güneyinde silahsızlandırılmış bölge tesis etmek, Şeyh Dağı gibi stratejik noktaları elinde tutmak ve Suriye hava sahasında operasyon özgürlüğünü sağlama alarak hem Suriye’deki saldırıları hem de İran’a yönelik muhtemel bir hava saldırısı için hava koridorunun açık kalmasını sağlamak şeklinde sıralanabilir. Dolayısıyla, İsrail’in Suriye’ye dair hedefleri Suriye’nin ötesinde de anlamlara sahip.

İsrail’in Süveyda’daki Dürzilerle kurduğu ilişki ise bu noktada yalnızca bir aparat. Hikmet El-Hecri liderliğindeki ayrılıkçı Dürzi unsurları askeri ve siyasi olarak desteklemek İsrail açısından Şam’ın otoritesini zayıflatmak için kullanışlı olduğu gibi hedeflenen silahsızlandırılmış bölgenin tesisi için Dürzilerin özerk bir bölgeye sahip olması da oldukça önemli. Ayrıca Tel Aviv, Şam’ın kabul edemeyeceği İsrail’den Dürzilere yardım koridoru gibi şartlarla müzakereleri yıkmaya çalışıyor. İsrail, tıpkı Gazze’de defalarca yaptığı gibi Suriye’yle müzakereleri de benzer adımlarla yokuşa sürerek ve sahada askeri üstünlüğünü kullanarak alan kazanmaya devam ediyor.

Taraflar arasındaki büyük uçurum

Kısaca ifade etmek gerekirse Suriye yönetimi İsrail’le 1974 anlaşması temelinde bir güvenlik anlaşması imzalamak istiyorken İsrail ise 1979'da Mısır’la yaptığına benzer bir güvenlik anlaşmasında diretiyor. İsrail’in Mısır’la yaptığı anlaşmaya göre Sina yarımadası 3 farklı bölgeye bölünüyor ve her bir bölgenin farklı düzeylerde güvenlik ve silahsızlandırılma şartları bulunuyordu. İsrail benzer bir anlaşmayı Suriye ile yapması durumunda Şam’ın güneyinin tamamen ağır silahlardan arındırılması ve işgal altındaki Golan’ı tehdit edebilecek herhangi bir askeri unsurun sınırdan tamamen uzak olmasını garanti altına almış olacak. Ayrıca İsrail’in bu şartlarına ek olarak son 1 yılda işgal ettiği topraklardan kademeli bir çekilme önermesi ve Şeyh Dağı’nda işgalini devam ettirmek istemesi sebebiyle Suriye yönetiminin bu şartlara evet demesi mümkün görünmüyor. Dolayısıyla, İsrail aslında yine müzakere masası yıkılmasa da hiçbir gelişmenin yaşanmadığı, o sırada da askeri olarak sahayı domine ederek istediklerini almaya devam ettiği statükoyu korumayı amaçlıyor. İsrail’i bu oyalama taktiğinden ve nihai amaçlarından geri adım attıracak bir diplomatik ve askeri gücün olmaması sebebiyle bu kriz içinden çıkılamaz bir hale bürünüyor.

Sonuç olarak, İsrail'in karadan işgal girişimi, hava saldırıları, ayrılıkçı Dürzi gruplara verdiği destek ve PKK/YPG terörüyle kurmaya çalıştığı ilişki düşünüldüğünde Suriye’nin istikrarı önündeki en büyük engel olduğunu söyleyebiliriz. Sınırında istikrarlı bir Şam yönetimi ve üniter bir Suriye devleti istemeyen İsrail için tüm uzlaşma çabalarına rağmen mevcut çözümsüzlüğü sürdürmek en ideal senaryo olmaya devam ediyor. Bu yüzden İsrail, yakın gelecekte de adına "operasyonel özgürlük" dediği Suriye ve bölge ülkelerine istediği an saldırma lüksünü kaybettirecek herhangi bir güvenlik anlaşması imzalamaktan kaçınmaya devam edecek gibi görünüyor.

[Ahmet Arda Şensoy, Türkiye Araştırmaları Vakfında araştırmacıdır.]

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.