ADF'de Afrika vurgusu: Diplomatik çabanın sahadaki karşılığı
Türkiye'nin Somali'den Nijer'e, Sudan'dan Burkina Faso'ya kadar uzanan zorlayıcı olmayan karşılıklı saygı temelindeki stratejik etkisi, artık klasik diplomatik retoriğin çok ötesinde bir gerçekliğe işaret ediyor.

İstanbul
SETA Dış Politika Araştırmacısı Dr. Tunç Demirtaş, Türkiye Afrika ilişkileri bağlamında ADF 2025'in önemini AA Analiz için kaleme aldı.
***
Antalya Diplomasi Forumu (ADF) 2025, "Ayrışan Dünyada Diplomasiyi Sahiplenmek" temasıyla küresel sistemdeki kırılmaların ortasında diplomasinin hala dönüştürücü bir araç olup olamayacağını tartışmaya açtı. ADF'nin açılışında konuşan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Dünya beşten büyüktür. İnsanlık beşten büyüktür." ve "Daha adil bir dünya mümkün" ifadeleri Forum'un atmosferine yön verdi. Bu ifadeler, bir slogan olmaktan ziyade adalete dayalı bir diplomasi vizyonu olarak öne çıktı. Nitekim bu yaklaşım, temsil krizinin derinleştiği küresel düzende, barış ve kalkınmanın sahada nasıl inşa edilebileceğine dair somut bir yön çiziyor.
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Foruma ev sahipliği yapan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın çok kutupluluğun doğası üzerine yaptığı değerlendirmeler ve diplomasiyi yeniden tanımlayan "Türkiye, çok kutupluluğu rekabetle değil, hikmetle yönetmeye taliptir." ifadesi Türkiye'nin dış politikadaki felsefesini yansıtıyor. Bu bakış açısı, Türkiye'nin Afrika'daki birçok aktörle geliştirdiği eşitlikçi ve tamamlayıcı işbirliklerinin zeminini oluşturuyor. ADF 2025'in katılımcıları arasında yer alan devlet liderleri, dışişleri bakanları, akademisyenler ve düşünce kuruluşu temsilcileri küresel sistemdeki parçalanmışlığa yönelik yeni çözüm yolları ararken, Türkiye'nin Afrika vizyonu ise bu tartışmalarda örnek gösterilmeye başlandı. Bu küresel tartışmalar içinde özellikle Afrika Boynuzu ve Sahel bölgeleri hem kriz hem çözüm alanları olarak öne çıktı. ADF 2025'in bu iki bölgeye dair oturumları, Türkiye'nin Afrika politikasının sahadaki karşılığını gözlemlemek açısından dikkat çekiciydi.
Diplomatik hikmetin sahadaki karşılığı: Somali
Somali, ADF 2025'te en çok gündeme gelen ülkelerden biriydi. Bunun temel nedeni, ülkenin 30 yıllık çöküş sürecinden sonra yeni bir yönetim modeli, kalkınma çerçevesi ve dış politika vizyonu inşa etme yoluna girmesi. Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud'un aktardığı üzere Somali bugün 56 yıl sonra bir kişi bir oy sistemine geçmeye çabalıyor ve bu teknik bir reform olmaktan ziyade halkın devletle yeniden sözleşme yapması anlamına geliyor.
ADF 2025'te Somali, Türkiye'nin Afrika vizyonunun somutlaşmış hali ve başarı modeli olarak öne çıkıyor. Somali Cumhurbaşkanı Mahmud, günümüzde ülkesinin sadece güvenlik meselesi üzerinden kimliğini oluşturmadığını net olarak ortaya koydu. Bu, Somali’nin uzun süren çatışmaların ardından yalnızca güvenliği yeniden tesis etmekle kalmadığı ve kalkınmaya verdiği önemi gösterdi. Aynı zamanda temel kamu hizmetlerinin de canlandığı, 2022'den bu yana 6 binden fazla öğretmenin atandığı ve yüzlerce sağlık personelinin göreve başladığı ifade edildi. Mogadişu'daki emlak piyasası ve özel sektör yatırımları da bu toparlanmanın ekonomik boyutunu gözler önüne serdi. Bu tablo, Somali’nin umut vadeden bir toparlanma sürecine girdiğini gösterdi.
Bu süreçte Türkiye'nin katkısı Somali'nin ayağa kalkmasında oldukça belirleyici oldu. Mogadişu Havalimanı ve Limanı'nın işletilmesinden altyapı projelerine, sağlık yatırımlarından yerel kapasiteye yapılan yatırımlara kadar Türkiye'nin dokunduğu her alan bugün Somali'nin ayakta durmasına katkı sağlıyor. Somali Cumhurbaşkanı Mahmud'un forumdaki konuşmasından da anlaşıldığı üzere, Somali'nin 100'üncü yılını işaret eden "2060 Vizyonu" artık yalnızca bir hedef olmaktan ziyade Türkiye ile birlikte örülen stratejik bir yol haritası haline geldi.
Türkiye'nin Somali'deki varlığı yalnızca kalkınma boyutuyla sınırlı değil. Etiyopya-Somali sınır krizinde üstlendiği arabuluculuk, Türkiye’nin diplomatik hikmet anlayışının sahadaki yansıması oldu. Bu süreçte imzalanan Ankara Deklarasyonu, yalnızca teknik değil, bölgesel güvenlik mimarisi açısından da önemli bir referans haline geldi. Türkiye, Somali'ye ve Afrika Boynuzu'na verdiği katkılarla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adalet vurgusunu sahada somutlaştırıyor.
Sahel'de yeni bir paradigmanın ayak sesleri: Rekabet değil dayanışma
ADF 2025'te dikkat çeken bir diğer başlık ise Sahel üçlüsünün dile getirdiği yeni güvenlik paradigması ve işbirliği vizyonuydu. Mali, Burkina Faso ve Nijer'in Dışişleri Bakanları ile gerçekleştirilen oturumda gündeme gelen ECOWAS'tan ayrılma konusuna sadece örgütten bir kopuş olarak bakmak yetersiz olur. Üç ülkenin Dışişleri Bakanları, yaşanan sürecin aslında bir paradigma değişimi olduğunu net bir şekilde vurguladılar.
Bu kapsamda Bakanlar, bu üç ülkenin dönüşüm sürecinde sahada elde ettikleri kazanımları da açık yüreklilikle paylaştılar. Topraklarının yüzde 40'ından fazlasını geri kazandıklarını, Fransız güçlerinin çekilmesiyle güvenlik ortamının iyileştiğini belirttiler. Bakanlar 2024 Aralık ayı itibarıyla serbest dolaşım rejimine geçtiklerini, bölgesel bir pazar kurduklarını ve yeni bir ekonomik düzen inşa ettiklerini de ifade ettiler. Dolayısıyla bu ittifakın sadece bir güvenlik bloğu olmadığı, halkını, ekonomisini ve dış politikasını merkeze alan, konfederatif bir düzenin temellerini oluşturan bir yapı olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca egemenliğe dayalı siyasi bir yapı, halkın onurunu koruyan bir yönetim anlayışı, kamu yararını önceleyen politikalar ve Pan-Afrika dayanışmasına açık bir vizyon da yeni yapının 4 temel ilkesi olarak öne çıktı.
ADF 2025'te görüldüğü üzere, Afrika artık kendi kalkınma modelini, kendi güvenlik paradigmasını ve kendi uluslararası ortaklık haritasını tanımlamak istiyor. Bu arayışta Türkiye ile ilişkilerin önemi ise güvenlik noktasında kendini gösteriyor. Antalya'da kurulan temaslar, verilen mesajlar ve gösterilen ilgiyee paralel olarak Türkiye Afrika için giderek daha fazla bir güven unsuru olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye'nin Somali’den Nijer'e, Sudan'dan Burkina Faso'ya kadar uzanan zorlayıcı olmayan karşılıklı saygı temelindeki stratejik etkisi, artık klasik diplomatik retoriğin çok ötesinde bir gerçekliğe işaret ediyor. Farklı ülkelerde farklı yöntemlerle yürütülen bu çok boyutlu işbirlikleri, Türkiye'nin yalnızca bir aktör değil, güven inşa eden bir ortak olduğunu gösteriyor.
Kuralların sorgulandığı, güvenin ciddi şekilde zedelendiği, diplomasinin ise çoğu zaman göz ardı edildiği bir dönemde kurallara yeniden sahip çıkmak, güveni inşa etmek ve diplomasiyi merkeze almak her zamankinden daha önemli. Bu noktada Türkiye, ihtiyaç temelli dış politika anlayışıyla öne çıkıyor. Karşılıklı bağımlılığın ve ortak çözümlerin önem kazandığı bir çağda, Türkiye sorunları birlikte ele almayı, çok taraflı işbirliği zemininde ilerlemeyi tercih ettiğini ADF 2025'te ortaya koydu.
Sahel oturumunda görüldüğü üzere, Türkiye'nin bölgede mevcut olan yeni yapılarla ilişki biçimi, eş zamanlı ve karşılıklı öğrenmeye, tecrübe paylaşımına dayalı işbirlikleri üzerinden kuruluyor. Kısacası Türkiye, dayanışma ruhu ile yardımlarını sunan, projeleri halkın isteklerini dikkate alarak tasarlayan ama en önemlisi kendi gündemini değil, karşı tarafın önceliklerini esas alan çözüm geliştirmeye destek sunun bir ortak olarak bulunuyor. Sahel ülkeleri, Türkiye'yi yalnızca bir askeri ortak olarak değil, aynı zamanda kalkınma konusunda stratejik bir ortak olarak görüyor. Sahel ülkelerinde, teknik donanım, eğitim, sağlık ve altyapı alanlarında Türkiye’nin katkısının artırılması yönünde ortak bir beklenti var.
Afrika'daki olumlu dönüşüm arayışları, uluslararası sistemin mevcut yapılarıyla yaşanan memnuniyetsizlikle de doğrudan bağlantılı. ADF 2025, Afrika'nın küresel düzene yönelik eleştirilerini de sahneye taşıdı. Afrika Birliği (AfB) ve Birleşmiş Milletler (BM), krizlere tepkisizlikleri ve sahadaki gerçekliği yansıtmayan raporları nedeniyle meşruiyet kaybıyla eleştirildi. Özellikle Sahel ülkeleri, BM'nin güvenlik ve kalkınma alanındaki ilerlemeleri görmezden geldiğini açıkça dile getirdi. AfB’ye yönelik eleştiriler ise katılım ve istişare ekseninde yoğunlaştı bununla beraber, Pan-Afrika idealiyle, temsil pratikleri arasındaki uyumsuzluk vurgulandı. Türkiye'nin kalkınma diplomasisi, yalnızca merkezi yönetimlerle yürütülen projelerle sınırlı kalmayıp, yerel yönetimler, kadın örgütleri ve gençlik hareketleri gibi çok aktörlü yapılarla kurduğu doğrudan temaslar sayesinde sahada gerçek bir karşılık buluyor. Türkiye, sahaya dayalı, kapsayıcı ve kolaylaştırıcı diplomasi anlayışıyla, Afrikalı aktörler nezdinde güvenilir bir dost ve ortak olarak konumlanıyor.
Diplomasiye anlam katmak
ADF 2025, Türkiye'nin Afrika'daki rolünü yeniden tanımlayan kritik bir dönüm noktasıdır. Aynı zamanda, ADF Türkiye'nin sahaya dayalı, insan merkezli ve adalet odaklı diplomasisinin teyit edildiği bir zemindir. Türkiye'nin Doğu Afrika'da Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi (IGAD) ve AfB gibi bölgesel kurumlarla daha kapsayıcı, sonuç odaklı ve yerel temsiliyeti önceleyen işbirlikleri geliştirmesi çok taraflılığın sadece ilkesel olarak değil, işleyen bir mekanizma haline gelmesine katkı sunabilir. Türkiye’nin IGAD ve AfB ile teknik ve diplomatik işbirliklerini artırması, güven krizine yapıcı bir katkıda bulunabilir.
Tüm bu gözlemler, ADF 2025'in yalnızca bir forum değil, yeni bir diplomasi anlayışının zemini olduğunu ortaya koydu. Türkiye’nin bu forumdaki söylemi ve eylemi, daha adil bir düzen için geliştirdiği çok boyutlu vizyonun ifadesiydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ifadeleri temsilde adaleti esas alan, karar alma mekanizmalarında küresel güneyin eşit şekilde temsil edildiği bir yönetişim modeline duyulan ihtiyacı ortaya koyuyor.
Türkiye bu çok boyutlu ortaklık vizyonunu sürdürdüğü takdirde, Afrika'nın geleceğinde güvenilir bir ortak olarak yerini sağlamlaştıracaktır. Ancak bu vizyonun sürdürülebilirliği, sahadaki istikrar kadar, diplomasideki sürekliliğe ve kapsayıcılığa da bağlıdır.
[Dr. Tunç Demirtaş, SETA Dış Politika Direktörlüğü'nde Araştırmacıdır.]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.