Analiz

ABD-Venezuela gerilimi: Latin Amerika'da yeni bir kriz mi?

ABD ve Venezuela arasındaki gerilimin evrileceği boyut, ABD'nin bir askeri müdahale yapacağını gösterse de bir savaş veya işgalden bahsetmek gerçekçi görünmüyor.

Hüsamettin Aslan  | 11.09.2025 - Güncelleme : 11.09.2025
ABD-Venezuela gerilimi: Latin Amerika'da yeni bir kriz mi?

İstanbul

BİLGESAM Latin Amerika Analisti Hüsamettin Aslan, ABD ve Venezuela arasında yaşanan gerilimin arka planını ve olası senaryoları AA Analiz için kaleme aldı.

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

***

Venezuela, son 10 yılda dünyanın en ağır ekonomik ve siyasi krizlerinden birini yaşıyor. Dünya ve Latin Amerika’nın en büyük petrol rezervlerine sahip olan ülkesi, 2013’te Hugo Chavez’in ölümünün ardından Nicolas Maduro yönetiminde ABD’nin ambargosundan ötürü derin bir istikrarsızlığa sürüklendi. Petrol fiyatlarındaki düşüş, devlet gelirlerinin petrole bağımlı olması, yolsuzluk ve kötü ekonomik yönetim, Venezuela'yı hiper-enflasyon, işsizlik ve kitlesel göç dalgasıyla karşı karşıya bıraktı. Her ne kadar Joe Biden döneminde ambargoda kısmen bir gevşeme söz konusu olsa da bu durum bile 8 milyon civarında Venezuelalının, ülkeyi terk ederek komşu ülkelere ve dünyanın farklı bölgelerine göç etmesine engel olamadı.

ABD Adalet Bakanlığının Maduro'ya karşı hazırladığı iddianame, “Cartel de los Soles (Güneşler Karteli)” kavramını kullanıyor ve örgütün 1999–2020 döneminde yüksek rütbeli yetkililerle ilişkili olduğunu öne sürüyor. Bu iddianame güçlü ve ayrıntılı hukuki iddialar içeriyor ancak “Maduro’nun kartelin doğrudan lideri olduğu” iddiası hem kanıtlanması zor hem de siyasal açıdan manipülasyona açık. Zira ABD’nin bir tekneye saldırarak kimliği ve ne taşıdığı belirsiz 11 kişiyi öldürmesi, ilişkilerde yeni bir eşiğe işaret ediyor. Eğer bu tür operasyonlar tekrar ederse, iki ülke arasında dolaylı değil doğrudan bir çatışma riski gündeme gelebilir. Bu belki bir savaşa evrilmez ancak Venezuela’da simgesel mekanların ABD tarafından hedef alınması muhtemel görünüyor.

Krizin görünen yüzü: Yaklaşan ABD Kasım 2026 ara seçimleri

ABD Başkanı Donald Trump, kongre çoğunluğunu korumak için ara seçim çalışmalarını şimdiden başlattı. Trump için Kasım 2026 ara seçimleri hayati bir mesele. Çünkü Cumhuriyetçilerin Kongre'de çoğunluğu kaybetmeleri Trump için azil sürecinin başlaması demek. Dolayısıyla Trump, ara seçimlerdeki hedefi kararsız seçmen üzerine kurguluyor. Nitekim Trump, anketlere göre bir yıl önce seçilmesine rağmen 10 puan yitirmiş durumda. Bu bağlamda Trump bir şeyler yapmaması durumunda neler kaybedeceğinin farkında ve bu yüzden büyük riskler alarak Venezuela’yı hedefe koyuyor. Keza Trump, uyuşturucuyla mücadele stratejisini sadece Maduro hükümetine karşı değil, aynı zamanda olaylara rasyonel bakabilen kararsızları ikna etmek üzerine kuruyor.

ABD, her yıl uyuşturucuyla mücadele kapsamında sağlık ve sosyal kuruluşlara 100 milyar dolardan fazla bütçe ayırıyor ancak her yıl 250 milyar dolardan fazla uyuşturucu ülkeye giriyor. Ülkede uyuşturucu birçok kötülüğün nedeni olarak görülüyor. Özellikle Trump'ı destekleyen muhafazakar Evanjelikler için uyuşturucuya savaş açmak ve mücadele etmek neredeyse kutsal bir hüviyet kazanmış durumda.

Keza Donald Trump'ın Venezuela ablukası devam ederken Savunma Bakanlığının adını “Savaş Bakanlığı” olarak değiştirmesi hem ABD ordusunu motive etmek hem de bu değişikliğin kendisini destekleyen kitle üzerinde bir zafer ve gücün simgesi olarak görülmesini sağlamak için yapılan bir siyasal iletişim çalışmasıdır. Bu bağlamda, simgesel de olsa bu değişiklik Venezuela üzerinden bir paradigma değişimi olarak da değerlendiriliyor. Nitekim bu değişiklik toplumu ve orduyu Evanjelik retorikte sık kullanılan “manevi savaşa” hazır olduğuna ikna etmek için yapılmıştır. Sonuç olarak Trump, Venezuela'nın olası askeri operasyonuna kutsal bir hüviyet katarak toplumu psikolojik olarak hazırlarken aynı zamanda siyasal bir kazanım için pragmatist davranıyor.

Uyuşturucunun lojistiği

Amerika'nın Venezuala'ya yönelik ithamlarının odağında uyuşturucu ticareti bulunuyor. Ancak ABD, her ne kadar Maduro’yu "Güneşler Karteli'nin lideri" olarak tanımlasa da Venezuela’da uyuşturucu üretilmiyor. Uyuşturucu büyük oranda Kolombiya’da üretilir ve Meksika üzerinden ABD piyasasına ulaşır. Ancak Kolombiyalı üreticiler Meksikalı kartellerin iç savaşı, taşıma ücretlerinin artması ve ABD’nin uyuşturucu piyasasını Meksikalı kartellerle yönetmesinden ötürü Ekvador ve Venezuela hatları üzerinden uyuşturucu lojistiğini çeşitlendirdi. Venezula rotası Karayipler üzerinden deniz ve hava yoluyla ABD’nin doğu şehirlerine uyuşturucu tedariki sağlarken, aynı zamanda Avrupa ve Kuzey Afrika üzerinden Orta Doğu’ya da uyuşturucu gönderiyor.

Venezuela’nın sadece uyuşturucu lojistiğinden kazandığı para 20 milyar doların üzerindendir. Bu rakam Venezuela bütçesinin yüzde 20’sinden fazladır. Uyuşturucu pazarının büyüklüğünün 800 milyar dolar ile 1,2 trilyon dolar arasında olduğu düşünüldüğünde Venezuela’nın artan pazar büyüklüğü ve kontrolsüz dağıtımı, Meksikalı kartelleri ve ABD’yi rahatsız etmektedir. Zira Venezuelalı karteller hem pazarı çeşitlendirerek Meksika ve ABD’li kartellerin pazar büyüklüğüne zarar vermekte hem de artan etkisiyle uyuşturucu pazarının kontrol edilememesine neden olmaktadır. Burada "Güneşler Karteli" örgütünün öne çıkarıldığı görülüyor.

Güneşler Karteli: ABD'nin müdahale için meşru bir bahane arayışı

"Güneşler Karteli", Venezuela hükümeti üyeleri ve Venezuela Silahlı Kuvvetlerinin üst düzey subayları tarafından yönetildiği iddia edilen bir Venezuela suç örgütüdür. Los Soles, ağırlıklı olarak Venezuela’nın Kolombiya ile olan batı sınırında ve Karayip kıyılarında uluslararası kokain kaçakçılığıyla uğraşmaktadır. Ayrıca akaryakıt kaçakçılığı ve yasa dışı madencilik faaliyetlerinin kontrolüyle ilgilenmektedir. Bunlar arasında altın, koltan, değerli taşlar ve diğer minerallerin çıkarılması ve kaçakçılığına doğrudan katılım da yer almaktadır.

Los Soles'in varlığı, 1990'lara dayanmaktadır. Ancak "Güneşler Karteli" terimi ilk kez 1993'te ortaya çıkmıştır. Bu dönemde iki Ulusal Muhafız generali, uyuşturucuyla mücadele birimi şefi Ramon Guillen Davila ve halefi Orlando Hernandez Villegas, ABD Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi (DEA) tarafından uyuşturucu kaçakçılığı ve ilgili suçlardan soruşturulmuştur. Dolayısıyla Hugo Chavez, Cabello ve Maduro'nun yönetimde bile olmadığı yıllar düşünüldüğünde ABD’nin kartelin başı olarak Cumhurbaşkanı Maduro ve İçişleri Bakanı Cabello'yu ilişkilendirmesi, sadece olası bir askeri müdahaleyi meşru bir zeminde gerekçelendirecek bir bahane olarak görülmektedir.

Krizin jeopolitik boyutu: Venezuela'nın Çin ve Rusya ile ilişkisi

Trump'ın Venezuela üzerinde baskısının artmasının bir diğer sebebi ise Venezuela'nın "Küresel Güney" olarak adlandırılan ülkelerle iyi giden ilişkileridir. Venezuela ideolojik referanstan ötürü Çin ile ekonomik ve güvenlik, Rusya ile askeri danışmanlık ve savunma sanayi, Küba ile istihbarat, İran ile ideolojik ve stratejik işbirlikleri geliştirmiştir. Bu bağlamda Küba istihbaratının Maduro iktidarını desteklemeyi bir varoluşsal mesele gördüğü, Çin ve Rusya’nın Venezuela’yı Latin Amerika ülkelerine ulaşmak için bir basamak olarak değerlendirdiği vurgulanabilir.

Ayrıca Venezuela’da üretilen ham petrolün yarısından fazlasını Çin’in ucuz fiyatlara ithal etmesi ABD’yi rahatsız etmektedir. Nitekim ABD, Nisan 2025’te Venezuela’dan petrol ithal eden ülkeler veya üçüncü ülkelerden satın alan devletlere yüzde 25 ek gümrük vergisi getireceğini açıklamıştı. ABD’nin aldığı bu karar Venezuela ham petrolünü ithal eden ülkelerden Asya’da Çin, Hindistan, Rusya ve İran, Avrupa’da İtalya ve Fransa’da rahatsızlık yaratmıştı. Zira ABD, ihtiyaçları için Venezuela petrolünü dünyaya kapatırken, diğer ülkelerin acil ihtiyaçlarını görmezden gelmektedir. Ambargolar nedeniyle dünya ortalamasının altında fiyatlarla satılan Venezuela petrolü, alıcı ülkeler için cazip bir seçenek oluşturuyor. Ancak bu durum Ukrayna savaşı üzerinden Rusya ile askeri, Çin ile ticari mücadele yürüten ABD’nin stratejisini zayıflatıyor, çünkü hem Çin ve Rusya’nın enerji ihtiyaçlarını karşılamasını kolaylaştırıyor hem de Rusya’nın petrol ve gazı yüksek fiyattan satma imkanını daraltıyor.

Nikel rezervleri ve ABD ile Çin elektrikli araba rekabeti

ABD’nin Latin Amerika’daki nüfuz rekabeti ile Venezuela’nın Rusya ve Çin ile yakınlaşması burada bir jeopolitik geri plan oluşturuyor. Venezuela yalnızca petrol ve altın değil, aynı zamanda nikel gibi stratejik madenler açısından da önemli bir ülkedir. Nikel, küresel ölçekte özellikle batarya teknolojileri açısından elektrikli araçlarda yer alan lityum iyon bataryalar ve altınla bağlantılıdır. Nikel ve altın, bu bataryaların içinde kullanılan pillerin temel unsurudur. Bu sebeple Elon Musk, altın ve lityum madenleri için bölgeye ilgi gösteriyor. ABD açısından bu maden sahaları, Çin ve Rusya gibi rakiplerin erişimini engellemek ve stratejik üstünlük sağlamak için önemlidir.

Venezuela’nın tek nikel üretim sahası başkentin kuzeyinde bulunan Loma de Niquel’dir. Tam kapasiteyle çalıştığında dünya nikel üretiminin yüzde 1’ini karşılamaktadır. Bu tesis 1980’lerde inşa edildiğinden günümüzde atıl kalmıştır. ABD, Venezuela’daki nikel ve altın üretim kapasitesine yönelik teknolojik destek ile hem üretim kapasitesini artırabileceğini hem de Ford, GM ve Tesla gibi Amerikan otomotiv şirketlerinin nikel ve altın ihtiyacını karşılayabileceğini düşünüyor. Aynı zamanda Çin de dünyanın en büyük elektrikli araç üreticisi konumunda. Bu bağlamda, BYD, CATL, Geely gibi Çinli araç üreticileri batarya ihracatçısı olduğu için yüksek saflıkta nikel tedarikine yoğun şekilde bağımlı ve yeni kaynaklara yatırım yaparak tedarik zincirini çeşitlendirmeyi hedefliyor. Burada Çin ve ABD karşı karşıya geliyor. Dolayısıyla Venezuela'nın nikel yatakları olası ABD'nin hedeflerinden biri olarak gösteriliyor.

Kriz nereye evrilir?

ABD ve Venezuela arasındaki gerilimin evrileceği boyut ABD’nin bir askeri müdahale yapacağını gösterse de bir savaş veya işgalden bahsetmek gerçekçi değildir. Zira BMGK'nın 2 daimi üyesi Çin ve Rusya Maduro’yu açıkça destekliyor. Ayrıca 1 milyon metrekarelik bir ülkenin 6 bin 500 deniz piyadesiyle zapturapt altına alınması mümkün değildir. Suriye'de olduğu gibi Amerikan askerlerince hava gücü kullanılarak sınırlı bir bölge petrol, nikel ve uyuşturucu hattını kontrol etmek için izole edilebilir ama bu alanı korumak bile sürdürebilir değildir.

Sonuç olarak, ABD açısından Venezuela’da bir işgalden söz etmek gerçekçi olmadığı gibi askeri rejimi devirmek de egemen bir devlete askeri müdahale şartlarından ötürü kısa vadede mümkün değildir. Ancak yaşanan askeri abluka sertleşmeye başlarsa Venezuela silahlı kuvvetleri, ABD’yi yatıştırmak ve onurlu bir geri çekiliş için bir kurban vermek zorundadır. Bu bağlamda vazgeçilecek ilk ismin Maduro olması tüm tarafları memnun edecek bir çıkış yolu olarak görülebilir. Keza Maduro da ülkesinin geleceği için görevinden ayrılabileceğini açıkladı.

Amerikan kuvvetlerinin doğrudan askeri angajmana girerek bir "narko-gemiye" saldırması, ilişkilerde yeni bir eşiğe işaret ediyor. Eğer bu tür operasyonlar tekrar ederse iki ülke arasında dolaylı değil doğrudan bir çatışma riski gündeme gelebilir. Bu durumdan sadece Venezuela-ABD ilişkileri değil, bölgesel güvenlik mimarisi de ciddi biçimde etkilenecektir.

[Hüsamettin Aslan, BİLGESAM Latin Amerika Analisti ve Yunus Emre Enstitüsü eski Brezilya Müdürüdür.]

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.