Gündem, 28 Şubat

Eski Sultanbeyli Belediye Başkanı Koçak: Atatürk heykelini yakmasınlar diye nöbet tuttuk

Eski Sultanbeyli Belediye Başkanı Koçak, 28 Şubat döneminde Sultanbeyli'de yapılan Atatürk Heykeli hakkında, "Zabıtaya sekizer saat arayla 24 saat nöbet tutturduk. 15 gün içinde yakamayınca, fiberi götürüp tuncunu getirdiler." dedi.

Hasan Hüseyin Kulaoğlu  | 27.02.2020 - Güncelleme : 27.02.2020
Eski Sultanbeyli Belediye Başkanı Koçak: Atatürk heykelini yakmasınlar diye nöbet tuttuk Fotoğraf: Hasan Hüseyin Kulaoğlu/AA

İstanbul

28 Şubat döneminde Sultanbeyli'ye yapılan Atatürk heykeliyle gündeme gelen eski Sultanbeyli Belediye Başkanı Ali Nabi Koçak, "Biz 'Bu heykel fiberdir. Bu gece yakacaklar ve benim üzerime atacaklar. Biz de burada 24 saat nöbet tutuyoruz.' dedik ve zabıtaya sekizer saat arayla 24 saat nöbet tutturduk. 15 gün içinde yakamayınca, fiberi götürüp tuncunu getirdiler." dedi.

"Postmodern darbe" olarak adlandırılan 28 Şubat 1997'deki Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısının üzerinden 23 yıl geçti. Darbeye giden süreçte toplumun yaşam biçimi ve inançlarını yaşayış tarzı üzerinden oluşturulan yoğun baskı, o dönemin tanıkları ve bu baskıyı birebir yaşayanların hafızalarında tazeliğini koruyor.


28 Şubat döneminde Refah Partisi'nden Sultanbeyli Belediye Başkanı olan Ali Nabi Koçak, darbeye giden süreç ve sonrasında yaşadığı tanıklıkları AA muhabirine anlattı.

Koçak, 1994 yılındaki seçimlerde Refah Partisi'nden Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul'dan, Melih Gökçek'in Ankara'dan seçimi kazandığını hatırlattı.

Bunların haricinde Türkiye'deki birçok il ve ilçe belediyelerini de Refah Partisi'nin kazandığını ifade eden Koçak, ordunun o zaman darbe yapacağını ama dönemin Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ın, "Milli Görüş iktidar olacaktır, ya kanlı ya kansız." sözünü söylemesi üzerine ordunun darbeden vazgeçtiğini kaydetti.

Refah Partisi ile Doğru Yol Partisi tarafından oluşturulan Refah-Yol Hükümeti'nden vatandaşın memnun olduğunu, o dönemde maaşlara yüzde 100, 300 zam yapıldığını, fakirin fukaranın elinin para gördüğünü ve hükümetin Cumhuriyet tarihinde ilk defa denk bütçe çıkardığını belirten Koçak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Denk bütçe çıkınca dış devletler 'Eyvah Türkiye şaha kalktı. Osmanlı şaha kalktı.' diye talimatlar veriyor ve nihayet mason localarının talimatıyla ihtilal başlatılıyor. Ne yazık ki vatansever olduğunu iddia eden insanların, başka vatanda olanların emirlerine riayet etmeleri hakikaten üzücüdür. Bunun vatanseverlikle izahı nasıl mümkün olabilir? İşçi, memur, emekli Erbakan döneminde aldığı ikramiyeleri, aldığı zamları unutamıyor. Vatansever bir insan, ihtilal yapmaz. Gücün varsa seçimde aday olursun, sen daha iyi yapacağını söylersin, vatandaş seni seçer. İhtilal bir zorbalıktır, eşkıyalıktır, maalesef eşkıyalar bu yoldan para kazanıyor."

28 Şubat döneminde Sultanbeyli'de ne kadar Kur'an kursu varsa kapatıldığını, Adil Düzen Mahallesi'nin isminin çağrışım yaptığı için Adil Mahallesi olarak değiştirildiğini, Mücahitler Camisi'nin isminin değiştirilmesi için uğraşıldığını anlatan Koçak, kendi okulu olan Bahtiyar Koleji'ne askerlerin geldiğini ve okulda başörtülü öğretmen ve öğrenci var mı diye teftişler yaptıklarını söyledi.

Koçak, "28 Şubat, Türkiye'nin kalkınmaması için, fakir fukaranın maaşları artırıldığı için, denk bütçe çıktığı için vatan hainlerinin bu memleketi, Türkiye'yi başkalarına muhtaç etmek amacıyla yaptığı bir ihtilal hareketidir. Bu dünyada cezasını görmeseler, kıyamette görecekler. Erbakan gibi bir lidere bu ihanetin yapılması hainliktir, kansızlıktır." değerlendirmesinde bulundu.

Her darbede belli grupların zengin olduğuna dikkati çeken Koçak, 28 Şubat'ta bankaların içinin boşaltıldığını, Merkez Bankasının garantör banka olduğu için milletin vergileriyle bankaların borcunu ödediğini söyledi. 1980 darbesinde hazineden 274 ton altın çalındığını kaydeden Koçak, "Darbeler hırsızların işine yarıyor." dedi.

28 Şubat'ta imam hatip okullarının kapatıldığını, başörtüsü meselesinin gündeme getirildiğini, çocukların hafızlık eğitimi alamadığını anlatan Koçak, darbecilerin hem Türkiye hem de din düşmanlığı yaptığını dile getirdi.

"Süreç bir sene önce Sultanbeyli'de başlatıldı"

28 Şubat döneminde Pendik'te 200 dönümlük ormanlık alandaki ağaçların kesildiğini ve arsanın parsellenip satılacağı bilgisinin kendisine orman şefi tarafından iletildiğini, bu durumun önüne geçmek için ormanlık alanı mezarlık olarak belediye tarafından aldıklarını anlatan Koçak, bu olaydan sonra Sultanbeyli'nin hedefe konulduğunu vurguladı.

Darbe sürecinin bir sene önce Sultanbeyli'de başlatıldığını, Maltepe'deki 2. Zırhlı Tugay Komutanı Adnan Tanrıverdi ile iyi bir şekilde anlaştıklarını, Tanrıverdi'nin görevinin bitmesine daha bir sene varken Tuğgeneral Doğu Silahçıoğlu'nun kasıtlı olarak 2. Zırhlı Tugay Komutanı yapıldığını vurgulayan Koçak, komutanlığın Maltepe'de olmasına rağmen Silahçıoğlu'nun bütün resmi bayramlarda Sultanbeyli'ye geldiğini, halkın dini duygularını tahrik edici bir konuşma metnini İlçe Milli Eğitim Müdürüne okuttuğunu anlattı.

Askerlerin gerçek mermilerle nöbet tuttuğunu ve herhangi bir sorun olması durumunda ortalığın karışmasının hedeflendiğini kaydeden Koçak, konuşma metniyle ilgili hem adliyeye hem de askeri mahkemeye suç duyurusunda bulunduğunu ama bir sonuç alamadığını ifade etti.

"Atatürk heykelini yakmasınlar diye nöbet tuttuk"

Sultanbeyli'de yaptırılan Atatürk heykeli ile ilgili de konuşan Koçak, şunları anlattı:

"(Doğu Silahçıoğlu) Olmayacak bir yere heykel dikti ki kendi gönderdiği albay, yarbay ve yüzbaşıdan oluşan bir heyet, kaymakamın başkanlığında bizden de imar müdürü, 'Heykel buraya dikilsin.' diye karar veriyor. O geliyor, başka bir yere, dört yol kavşağını kapatan bir yere (heykel) dikiyor. Müdahale etmedik biz, kaymakam müdahale etmiş, 'Sana fikir sormadık.' demişler.

O gün basın açıklaması yaptım. 'Bu heykel fiberdir. Bu gece yakacaklar ve benim üzerime atacaklar. Biz de burada 24 saat nöbet tutuyoruz.' dedik ve zabıtaya sekizer saat arayla 24 saat nöbet tutturduk. 15 gün içinde yakamayınca, fiberi götürüp tuncunu getirdiler. Bu mudur iyi niyet? Sadece Atatürk istismarcılığından ibaret. Gece kendileri gelip yakacaklardı, bizim üzerimize atacaklardı. Bunu yapamadılar, ondan sonra Sincan'daki Kudüs gecesi bahane edilerek ihtilal yapılmış oldu. O zaman Kudüs gecesine karşı çıkanlar şimdi de Kudüs gecesi kutluyor. Bu, milletin oyunu alabilmek, milleti kandırabilmek için bir manevradan başka bir şey değil."

Fadime Şahin olayı

Kardeşlerinin halı, mobilya işi yaptığını ve Fadime Şahin'in eniştesinin kardeşlerinin ortağı olduğunu anlatan Koçak, Fadime Şahin okurken ona burs verdiğini, kardeşini işe yerleştirdiğini, babasına da bir tezgah kurdurup çeşitli ürünler sattırdığını ve böylelikle fakir bir aileye yardımcı olduklarını kaydetti.

Ali Kalkancı olayından önce Fadime Şahin'in kendisini ziyaret ettiğine değinen Koçak, şunları kaydetti:

"Fadime Şahin bana geldi, 'Seninle baş başa görüşmek istiyorum.' dedi, ben kabul etmedim. 'Sen bir genç kızsın ben bir erkeğim. Seninle benim baş başa görüşmem İslam'a uygun değildir, caiz değildir. Bak bu benim kardeşim, bu da özel kalem müdürüm. İkisinden birisi yanımda olsun, konuş.' dedim. Kabul etmeyince kovdum gitti. Demek ki tek başıma görüşseydim bana bir şeyler bulaştıracaklardı, görüşmedim. Fadime Şahin olayını da bize mal etmek için çıkardılar ama mal edemediler."

Koçak, 28 Şubat döneminde Ali Kalkancı ve Müslüm Gündüz ile Refah-Yol Hükümeti'ni düşürebilmek için zemin hazırlandığını belirtti.

Suikast girişimleri

Kendisine birçok suikast girişiminde bulunulduğunu söyleyen Koçak, bir gece yarısı evinin camlarının taşlarla kırıldığını, evin içerisinden dışarıya ateş etmesi sonucunda kendisini öldürmek isteyenlerin kaçtığını ve bu şekilde öldürülmekten kurtulduğunu söyledi.

Bir gün otomobiliyle yolculuk yaparken aracının sallandığını ve tamirciye gittiklerini kaydeden Koçak, aracının sağ ön ile sol arka tekerlerinin bijonlarının gevşetildiğini belirtti.

Oğlunun FETÖ yurdunda kalan okul arkadaşının kendisinden iş istediğini ve görüşmede kendisinin FETÖ'yü eleştirdiğini, bu görüşmenin ardından Mehmetçik Vakfı'nın akaryakıt istasyonundan ters yönde çıkış yapan bir kamyonun, şoför tarafından üzerlerine doğru sürüldüğünü anlatan Koçak, sözlerine şöyle devam etti:

"Kamyonun ne önünden ne arkasından geçme imkanımız var, şoföre 'Fren yap.' dedim 'Fırlatır.' dedi, 'Bariyerlere vur, kamyonun altına girmeyelim.' bari dedim, bariyerlere vurduk, bariyerler bizi kurtarmadı, benzinliğin tabelasına çakıldık. Yanımdaki arkadaş, şoförün babası vefat etti, kardeşim önde oturuyordu ayakları kesildi, ben yaralı kurtuldum. Kafamda 22 dikiş var. Kafamın derisi kulağıma gelmişti. Hastanede sivil polis gelip dedi ki 'Bu senin için yapılan bir suikasttı, faili meçhule soktular, dosyanı kaldırdılar. Hastanede de fazla durma, burada da seni rahat bırakmayacaklar.' Ben de hastaneden erken ayrıldım."

Dönemin İzmit Bölge Komutanının Veli Küçük olduğunu hatırlatan Koçak, akaryakıt istasyonunda güvenlik kamerası olmadığını, oradaki trafik polisinin kamyonun yakalanması için anons yapmadığını ve kendilerini sıkıştıran kamyonun bugüne kadar hala bulunamadığını vurguladı. 

Gezi Parkı olayı ve 15 Temmuz

Gezi Parkı olaylarının bir darbe girişimi olduğunu ve bu darbe girişimine en çok desteği de FETÖ'nün verdiğini anlatan Koçak, şunları kaydetti:

"Gezi Parkı'na gelen insanlara kim para veriyordu, kim yemek veriyordu. Bunu sormak lazım. Otelde kim yatıyordu? Hangi otelde yatırıyorlardı, paralarını kim ödüyordu? Onu büyüteceklerdi, darbe yapacaklardı. Hedef oydu. 'Yok ağaçlar kesiliyor.' 10 tane ağaç kesildiyse bin tane ağaç diker devlet. Şu anda o kadar ağaç dikildi, niye onun memnuniyetinden bahsedilmiyor? Hiç kıpırdayan yok. Ağaç bir bahaneydi. O bir ihtilal provasıydı. O bastırılınca bu defa 15 Temmuz'da harekete geçildi. Ama her ikisinde de devletin otobüslerine, vatandaşın araçlarına, belediyeye verilen zarar bu milletin cebinden verdiği vergilerle ödendi. 15 Temmuz FETÖ kalkışması ile ülke ne kadar zarar etti? İhtilaller ve ihtilale teşvikler daima Türkiye'yi zayıflatıp dış devletlere muhtaç hale getirmek için yapıldı."

"Bin yıl sürecek." denilen 28 Şubat'ın hala sürdüğünü ve zararlarını görmeye devam ettiklerini belirten Koçak, "Benim çocuğum hafız olacaktı daha sonra imam hatibe gidecekti, hafız olamadı. İmam hatipten sonra da 90 puanı kesildiği için tıp fakültesine gidecekken çevre mühendisi oldu." diyerek sözlerini tamamladı.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.