'Son Osmanlı diplomatının kabri FETÖ'nün elinde'
Dr. Gençoğlu, "Osmanlı diplomatı Mehmet Remzi Bey, cenazesinin yüz yılı aşkın süredir medfun olduğu Braamfontein kabristanından alınarak FETÖ'ye ait caminin bahçesine taşınması ile yeniden esaret altına girdi." dedi.
Istanbul
İSTANBUL - GÜLSÜM İNCEKAYA
Cape Town Üniversitesi Afrika Çalışmaları Bölümü Araştırma Görevlisi Dr. Halim Gençoğlu, Güney Afrika’nın son Osmanlı Başkonsolosu Mehmet Remzi Bey'in mezarının bulunduğu yerden alınarak Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) kontrolündeki bir caminin bahçesine taşındığını belirterek, "Mehmet Remzi Bey'in, düştüğü bu talihsiz durumdan, kurtarılması gerekiyor." dedi.
Gençoğlu, 21 Mayıs 1914’de Güney Afrika Johannesburg Başkonsolosluğu'na atanan son Osmanlı sefiri Mehmet Remzi Bey'in, Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiliz esareti altına girmesiyle başlayan çileli hayatını ve vefatından bir asır sonra mezarının FETÖ'nün kontrolündeki camiye taşınmasını AA muhabirine anlattı.
Halim Gençoğlu, dünyanın bir ucunda devletine hizmet ederken İngilizlere esir düşen ve daha sonra şehit olan Mehmet Remzi Bey'in hayat hikayesinin birçok yönüyle meslektaşlarından farklı olduğunu söyledi.
Mehmet Remzi Bey'in hayatının bir filme konu olabilecek kadar olağanüstü olduğunu belirten Gençoğlu, ''Mehmet Remzi Bey'in 1916 yılında Johannesburg'da vefatından sonra hamile eşi Helene Hanım bir çocuğuyla sefaret konağından kapı dışarı edildi. Ailesinin ölene kadar Güney Afrika'da başka bir kimlik altında sessiz sedasız yaşamaları, her yönüyle hazin bir hayat mücadelesidir.'' diye konuştu.
Mehmet Remzi Bey'in yüzyıl önce defnedildiği yer olan Braamfontein kabristanından 2011 yılında alınarak FETÖ'nün kontrolündeki bir caminin bahçesine taşındığını aktaran Gençoğlu, ''Mehmet Remzi Bey yeniden esaret altına girdi. Merhumun, düştüğü bu talihsiz durumdan kurtarılması gerekiyor.'' dedi.
''Güney Afrika’ya ulaşması Müslümanları heyecanlandırdı''
Gençoğlu, Güney Afrika’nın son Osmanlı Başkonsolosu olarak Johannesburg şehrine gönderilen Tahran Sefaret-i Seniyye'si (büyükelçiliği) eski müsteşarı Mehmet Remzi Bey'in Adliye Nezareti Başkatibi Rauf Bey’in oğlu olduğunu kaydederek, şu bilgileri verdi:
''Mehmet Remzi Bey, 1869 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul’daki orta ve lise eğitiminden sonra Başbakanlık Evrak Odası ve Hariciye Nezareti’nde (Dışişleri Bakanlığı) çalışarak devlet adabı ve diplomasisini öğrenmiştir. 1894 yılında Bulgar Sefareti üçüncü katibi olarak Sofya’da başladığı meslek hayatına daha sonra Sırbistan, Tiflis ve Tahran’da devam ederek, mesleki kariyerinde birçok defa devlet nişanı ve üstün hizmet madalyaları ile mükafatlandırılmıştır. Mehmet Remzi Bey’in mesleki hayatında son görev yeri olan Güney Afrika’ya ulaşması, Müslüman halk arasında bir heyecana vesile olmuştu. Mehmet Remzi Bey, İstanbul’da henüz yeni evlendiği Rus diplomat olan eşi Madam Helene Hanım’ı da yanına alarak yaklaşık bir aylık deniz yolculuğu sonunda 21 Mayıs 1914’de Ümit Burnu’na ulaşır. Güney Afrika Devlet Arşivleri’ndeki bilgilere göre; resmi konsolosluk görevine 15 Haziran 1915’de başlar."
İngilizlerin hukuk dışı tutuklamaları
Gençoğlu, İngiltere'nin Güney Afrika toprakları içerisinde bazı Osmanlı vatandaşlarını uluslararası hukuk kurallarına aykırı olarak tutukladığını, bunlardan birinin de Osmanlı diplomatı Mehmet Remzi Bey olduğunu dile getirdi.
Mehmet Remzi Bey'in tutuklanmasından hemen sonra ailesinin de büyükelçilik konağından zorla çıkarıldığını anlatan Gençoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Mehmet Remzi Bey’in hanımı Madam Helene iki çocuğu ile sokakta kalınca bir aile dostlarının yanına sığınmış ve bir yandan da Osmanlı Hükümeti’yle yazışarak eşinin talihsizce tutuklanmış olmasını ve bu hatanın bir an önce resmi yollardan telafi edilmesi gerektiğini belirtmişti. Tüm yazışmalara rağmen hiçbir sonuç alınamayan bu haksız tutuklama karşısında Mehmet Remzi Bey’in aylarca süren hapsinden sonra gelen ani ölüm haberi, kuvvetle muhtemel zehirlenerek öldürülmesini akla getirmektedir. Yaşayan aile yakınlarının verdiği bilgiler ve Güney Afrika Arşivi'ndeki birtakım belgeler, bir süre gizlenen ölüm olayının daha sonra geçiştirilen kısa bir haber şeklinde rapor edildiğini ispatlıyor. Genç yaşta, sağlık sorunu olmayan bir diplomatın ani ölümü de suikaste kurban gittiği şüphesini doğurmaktadır."
Mehmet Remzi Bey'in ikinci esareti
Mehmet Remzi Bey'e itibarının iade edilmesi gerektiğine vurgu yapan Gençoğlu, ''Osmanlı diplomatı olarak tutuklanıp hapiste zehirlenerek öldürülen Mehmet Remzi Bey’in tarihi şahsiyeti sadece tarihçilerin çalışmalarıyla değil, Güney Afrika’da vazifeli Türkiye Cumhuriyeti devlet erkanının faaliyetleriyle de ortaya konulması ve bu tarihi kişiliğin şehit diplomat olarak iade-i itibarının yerine getirilmesi, elzem bir vazife olarak ortada durmaktadır.'' ifadelerini kullandı.
Gençoğlu, Mehmet Remzi Bey'in kabrini orada yaşayan Türklerin yanı sıra torunlarının dahi ziyaret edemediğini belirterek, ''80 yaşındaki torunu Helene Remzi Bey, son görüşmemizde büyük babasının mezarını ziyaret etmek için bir örgütle muhatap olmak zorunda kaldığından şikayet etti. Osmanlı diplomatı Mehmet Remzi Bey, cenazesinin yüz yılı aşkın süredir medfun olduğu Braamfontein kabristanından alınarak FETÖ'ye ait caminin bahçesine taşınması ile yeniden esaret altına girdi. Merhumun, düştüğü bu talihsiz durumdan kurtarılması gerekiyor. Bir Osmanlı diplomatı olarak Mehmet Remzi Bey'in mezarı için Güney Afrika'da yapılacak ilk iş, onun FETÖ'nün esaretinden kurtarılmasıdır.'' şeklinde konuştu.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.