Dolar
39.91
Euro
47.04
Altın
3,352.03
ETH/USDT
2,595.00
BTC/USDT
109,204.00
BIST 100
10,189.02
Kültür

Türk musikisinde "genç sanatçılar ve bestecilerin yetiştirilmesi" çağrısı

Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu Üyesi Prof. Dr. Gülçin Yahya Kaçar, Türkiye Yüzyılı'nda yeni bestelerin üretilmesi ve yeni sanatçıların yetişmesi gerektiğini, bunun da bir strateji ve politika gerektirdiğini ifade etti.

Yasemin Kalyoncuoğlu  | 02.07.2025 - Güncelleme : 02.07.2025
Türk musikisinde "genç sanatçılar ve bestecilerin yetiştirilmesi" çağrısı Fotoğraf: Binnur Ege Gürün Koçak/AA

Ankara

Ankara'da ilk olan "Türk Müziği Devlet Konservatuvarı"nı 15 yıl önce Gazi Üniversitesi bünyesinde kuran, Türk musikisi alanındaki ilk kadın profesörlerden Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi, ud sanatçısı ve besteci Prof. Dr. Kaçar, 40 yıllık sanat hayatında Türkiye ve dünyanın pek çok ülkesinde konser verdi ve musikiye gönül veren çok sayıda öğrenci yetişirdi.

Yakın zamanda Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu Üyesi olarak atanan Kaçar, AA muhabirine musikiye ve sanatın bugün geldiği konuma ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

Prof. Dr. Kaçar, musiki kültürünün bir milletin genetik şifresi olduğunu, içinde o topluma ait milli ve manevi değerleri barındırdığını, yüzyıllar boyu süzülüp gelen bütün bu değerlerin toplumun musikisini oluşturduğunu söyledi.

Bireyin hangi kültüre ve musikiye yöneleceği, hangi kültüre ait çalgı ile ilgileneceğini, hangi kültürel değerlerle donanmaya başlayacağı epigenetik faktörlerin etkisiyle netlik kazandığını belirten Kaçar, "Gençlerin her iki kültürden de etkilenmesi kaçınılmazdır. Milli musiki kültürünün oluşturulmasında bu hareket noktası önem arz etmektedir. Hz. Ömer'e atfedilen 'Çocuğunu Sezar'ın yanına gönderirsen Romalı olarak sana geri döner' sözü çevre ve eğitimin birey üzerindeki etkisini ve bu meseleyi çok güzel ifade etmektedir." dedi.


Sanatçıların yaptıkları müziğin ve o kültürün misyonerleri olduğunu ifade eden Kaçar, Batı'nın kendi kültürünü ve müziğini dünyanın her tarafına yaydığını, bunu da müzik eserleri ve çalgılarıyla yaptığını söyledi.

Batı müziğini ayakta tutanın sadece Batılılar değil, Avrupa dışındaki farklı ülkelerin Batı müziği icracıları olduğuna dikkati çeken Kaçar, Batı kültürünün baş çalgısı olan piyanonun, çok gösterişli, gür sesli, hacimli, boyutları büyük, geniş ses alanına sahip, dünyanın hemen hemen her tarafında etkili, tonal müzikleri icra etmede en gelişmiş çalgı olması nedeniyle de oldukça popüler olduğunu dile getirdi.

"Piyano, Türk musikisindeki makam zenginliğini ifadede yetersiz kalan bir çalgıdır"

Bütün özelliklerine rağmen piyanoyla Türk musikisi gibi özel seslere, perdelere ve makam yapılarına sahip müziklerin çalınamadığı ve kısmi olarak istifade edilebilen bir çalgı olduğunu ifade eden Kaçar, şunları kaydetti:

"Piyanonun tuşesinde Türk musikisi makamlarını oluşturan komalı sesler bulunmadığından Türk musikisinde kullanılması, musikiye ait bazı değerlerin yok olmasına neden olacaktır. Bunların başında da Türk müziği makamları gelmektedir. Türk musikisi makamlarının yapısını, duyuşunu, geleneğini üslup ve tavır özelliklerini bir tarafa koyarak yeni bir yapı yerini alacak. 'Koma' deyip geçmeyin, zira komalı sesler olmadan makamların olamayacağı malumdur. Bu nedenle Türk musikisindeki pek çok makama veda etmek gerekecek. Uşşak, Hüzzam, Segah, Rast, Bestenigar, Saba, Karcığar gibi onlarca makam artık ya yok olacak ya da bambaşka bir duyuşla bu topraklarda duyulmadığı şekliyle çalınıp söylenecek. Oysa ezanlarımızın icrasında bu makamların yeri çok önemlidir. Nihavend, Hicaz, Buselik ve Kürdi gibi birkaç makamın piyano ile kısmi olarak icra edilebiliyor olması bütün makamlarımızın çalınabildiği anlamına gelmemekte. Piyano, Türk musikisindeki makam zenginliğini ifadede yetersiz kalan bir çalgıdır."

"Kanun icracısı bulmakta zorlanıyorsak kültürel tahribatın boyutunu görmemiz gerekmekte"

Piyanonun temel Batı müziği teorisi, solfej ve temel işitme eğitiminde kullanılabildiğini ve temel aralıkların kulakta daha iyi oturmasını sağladığını belirten Kaçar, bu beceriyi kazanmada gür sesli, tonal ve makam müziklerinde rahatlıkla kullanılabilen kanunun da aynı fonksiyona sahip olduğunu belirtti.

Kaçar, "Kanun çalan, işitme ve solfej eğitimi verebilecek eleman sayımız çok çok azdır. Kanun icracısı bulmakta zorlanıyorsak kültürel tahribatın boyutunu görmemiz ve önlemlerini almamız gerekmektedir. Ayrıca, Türk musikisi okullarında yardımcı çalgı, ana çalgı gibi ders adları altında 2, 3 yıl piyano öğretilmesini zaman, emek ve maddi israf olarak görüyorum." değerlendirmesinde bulundu.

Batı müziği teorisini ve temel bilgilerini bilmenin bir Türk müziği icracısı için önemli olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Kaçar, öğrencilerin ister Türk Müziği ister Batı Müziği Konservatuvarında okusun geleneğe ait olan Türk musikisini en detaylı şekilde bildikten sonra temel düzeyde Batı müziğini de bilmesi gerektiğini vurguladı.

Prof. Dr. Gülçin Yahya Kaçar, şunları kaydetti:

"Kendi kültüründe sağlam yetişmiş bir çocuk veya genç için Batı müziğini bilmek problem teşkil etmeyecektir. Bilakis kendi kültürünün ve musikisinin değerinin ve zenginliğinin farkına varacaktır. Türk musikisinin ne kadar zor, incelikleri olan, yorum gücü ve yaratıcılık isteyen bir musiki olduğunu görecektir. Milli kültürünü özümsemiş bir gencin kendi değerleri açısından aşağılık kompleksine girmesi de pek mümkün değildir. Bu anlamda gençlerimize güvenmeliyiz."

Öte yandan, Türkiye'de bazı opera sanatçılarının sahnede Türk müziği eserlerini söylemelerini çok olumlu karşılandığını belirten Kaçar, "Onların güzel sesleri ülkemizdeki Türk ve Batı musikisi kültürü savunucuları arasındaki buzların erimesine vesile olacak." dedi.

Batı ve Amerikalı çağdaş müzisyenlerin eserlerinde mikrotonal ve komalı seslerle yeni arayışlar içine girdiklerini ifade eden Kaçar, bu bestecilerin piyanonun siyah ve beyaz tuşları dışında seslerin olduğunun farkında olduklarını söyledi.

Yabancı bestecilerin Hint ve Arap ezgilerinden etkilendiğini belirten Kaçar, Türk ezgilerinin de incelikli özelliklerini fark ettirilmesi gerektiğini dile getirdi.

Kültür diplomasisinin daha aktif olarak kullanılması gerektiğini savunan Kaçar, "Kadim musikimizi daha fazla anlatmak, icra etmek, duyurmak, temsil etmek bu anlamda çok kıymetlidir. Bunun için orkestra ile çalabilen udi, kanuni, tanburi, neyzen, kemençeviler yetişmelidir. Bu sanatçılarımız Türk musikisinin misyonerleri olacak. Dünyada etkin ve baskın Türk musikisi kültürü oluşturulması ve bunun ülke ekonomisine katma değer olarak döndürülebilmesi için önem arz ediyor." diye konuştu.

"Toplumun kültürel bağlarını çözerseniz toplum millet olmaktan çıkar ve çözülür"

Bestecilerin bugün her müzikte ve her ülkede zor yetiştiğini ve bestecinin yetenek, bilgi, vizyon gibi önemli vasıflara sahip olması gerektiğini vurgulayan Kaçar, şunları kaydetti:

"Nağmenin de sözün de en güzelleri ecdadımız tarafından yapılmış ve söylenmiştir. Fakat yeni şeyler söylemek lazım ve bu bir strateji ve politika gerektirmektedir. Bugün başlanırsa 5-10 yıl sonra meyvelerini vermeye başlayacak. Türk ve Batı müziğini bilen sanatkarlar ile bir an önce başlanırsa daha kısa sürede bu çağımızın Türk musikisi oluşturulabilir ve sonuçlar alınabilir. Berlin Filarmoni, İngiltere Kraliyet Orkestraları Türk eserlerini çalmalıdır. Cemal Reşit Rey, Ulvi Cemal Erkin gibi bestecilerimizin Türk ezgilerini içeren eserleri önemli denemelerdi. Yeni bestelerin yapılması ve Türkiye Yüzyılı'nda yeni Türk müziğinin oluşturulması kaçınılmaz."


Dünyada kültür savaşlarının daha yoğun yaşanacağını ve kültür-sanat meselesinin bir "milli güvenlik meselesi" olduğunu vurgulayan Kaçar, "Toplumun dinamiklerini, kültürel bağlarını çözerseniz toplum millet olmaktan çıkar ve çözülür." dedi.

Batı'da, kendi klasik müziğini öğrenerek yetişen gençlerin sayısının azımsanmayacak oranda olduğunu belirten Kaçar, klasik Batı müziğine verilen devlet desteğin çok fazla olduğunu ifade etti.

Temsil dönemlerinde salonlarda yer bulunmadığına dikkati çeken Kaçar, sözlerini şöyle tamamladı:

"Kültürümüzün devamı ve yeterli değeri görebilmesi için yediden yetmişe kültür ve sanatımıza yönelik farkındalık yaratmamız gerekmektedir. Türk musikisine ve geleneksel sanatlarımıza pozitif bir ayrım uygulanmalı, destek ve imkan sağlanmalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına çok fazla iş düşmektedir. Sanatkar, küçük yaştan itibaren yetiştirilmelidir. Bunun en güzel örneğini Türkiye'de bir ilke imza atmış ve ülkemizin iftiharı eğitim kurumumuz, Palet Türk Müziği İlkokulu gerçekleştirmiştir. Ülkemiz ve dünyada gelenekli sanatlar üzerine çalışacak eğitim kurumları için fevkalade güzel bir örnek teşkil etmektedir."

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.