TİHEK "Kriz Dönemlerinde İnsan Haklarının Yeniden İnşası Zirvesi" düzenlendi
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) tarafından düzenlenen "Kriz Dönemlerinde İnsan Haklarının Yeniden İnşası Zirvesi", Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Millet Kütüphanesi Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi.
Ankara
TİHEK Başkanı Fahrettin Altun, zirvenin açılışında yaptığı konuşmada, 10 Aralık tarihinin sadece ulusal insan hakları kuruluşları için değil, insanlık için önemli bir gün olduğunu ifade ederek, Batılı güçler arasındaki sömürge yarışından ve iktidar mücadelesinden doğan dünya savaşlarının, insanlığa çok ağır acılar ve tahribatlar yaşattığını vurguladı.
- Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: Herkesin eşit şartlarda yarıştığı bir toplumsal ortam oluşturmalıyız
- AA Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Karagöz: Bu soykırımı yapanlar, yaptığımız habercilikten rahatsız olsunlar
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda uluslararası toplumun yeni bir düzen arayışına girdiğine değinen Altun, bu sürecin Birleşmiş Milletler'in kuruluşunu şekillendirdiğini ve "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi"nin de bu dönemde ilan edildiğini anımsattı.
İnsan haklarının insanın yalnızca insan olmasıyla edindiği bir hak olduğunun altını çizen Altun, "İnsan hakları devredilemez ve vazgeçilmez haklardır. Bizim geleneğimizde insan, yaratılmışların en şereflisidir. Eşref-i mahlukattır. Dinimizde insanın varoluşu saygınlık, sorumluluk ve merhamet kavramları etrafında ele alınır. Asırlardır taşıdığımız irfan geleneği, insanı özgür bir özne olarak görür. Bu adaletle buluştuğunda yücelen, ahlakla olgunlaşan bir öznedir. Bu gelenek insan onurunu, korunması gereken en temel değer olarak görür." ifadelerini kullandı.

"İnsanlık, uluslararası sistem iyi bir imtihan vermiyor"
İnsan hakları ile ilgili onca kurucu metne, güçlü teorik arka plana rağmen modernliğin tarihinin aynı zamanda insan haklarının sistematik, kurumsal ihlalleriyle dolu bir tarih olduğuna değinen Altun, şöyle konuştu:
"Savaş suçları, soykırımlar, işkence vakaları, sömürü sistemleri, farklı türlerde varlık gösteren ayrımcılık biçimleri, derinleşen insani krizler, krizlerin Agamben'in deyişiyle bugün 'istisna' değil, 'yeni normal' olduğu bir küresel düzenin içindeyiz. Bu yeni normal, ne yazık ki küresel düzlemde bir adalet ve hakikat krizini beraberinde getiriyor. Böyle bir ortamda insan hakları için mücadele etmek şerefli bir mücadeledir, adalet krizini ortadan kaldırmanın başlıca koşullarındandır. Ne var ki bu konuda insanlık, uluslararası sistem, iyi bir imtihan vermiyor. Srebrenista'dan Suriye'ye, Sudan'dan Gazze'ye pek çok örnek var. Gazze'de bugün yaşananlar Batılı insan hakları söyleminin içinde bulunduğu krizi de gözler önüne seriyor. Batılı insan hakları söylemi ve kurumları ne yazık ki Gazze'de yaşananlara mani olamadığı gibi, İsrail'in işlediği soykırımın adını koymakta dahi başarılı olmuyor, böylelikle zulme zemin hazırlıyor, mazlumun çektiği onca acıya ortak oluyor."
Altun, Birleşmiş Milletler Bağımsız Soruşturma Heyeti'nin Mart 2025 raporuna göre Gazze'de 7 Ekim 2023'ten bu yana 46 binden fazla sivilin hayatını kaybettiği, yaklaşık 11 bin kişinin enkaz altında kayıp olduğunun belirtildiğini aktardı.
"İnsan haklarını yeniden inşa etmek insanlığın geleceği, selameti için bir zorunluluktur"
"İsrail'in Gazze'deki saldırılarının, bebekleri, çocukları, hamile kadınları, sağlık çalışanlarını, gazetecileri ve sivil toplum çalışanlarını hedef alan kasıtlı ve kitlesel bir katliam girişimi olduğuna en ufak şüphe var mı? İsrail'in soykırım uyguladığı, hukuken ve fiilen apaçık bir soykırım yaşandığı hakikati inkar edilebilir mi?" ifadelerini kullanan Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Elbette bu hakikat inkar edilemez. Hal böyle olsa da ne yazık ki Batılı insan hakları kurumları bu hakikati dile getiremiyorlar. Ortada kötülüğü sıradanlaştıran bir çifte standart var. Pek çok uluslararası kurumun da büyük insani felaketler karşısında etkisizlikle bu zulmün sürmesine, hatta derinleşmesine zemin hazırladığını görüyoruz. Yaşanan her bir insan hakları krizin, insanlığın eşitlik, adalet, hakkaniyet ve dayanışma imtihanını teşkil ediyor. Bugünkü tablo uluslararası toplumun bu imtihandan layıkıyla geçemediğini açıkça ortaya koyuyor. İnsan haklarını koşulsuzca savunmak, insan haklarını yeniden düşünmek ve inşa etmek insanlığın önünde bir tercih değil, insanlığın geleceği, selameti için bir zorunluluktur."
İnsan haklarının yeniden inşasının sadece kurumsal bir kapasitenin geliştirilmesiyle ilgili olmadığını belirten Altun, insan onurunun tutarlı ve ilkeli bir biçimde savunulmasını esas kabul eden bir zihinsel dönüşüme ihtiyaç olduğunu söyledi.
Altun, "İnsan haklarının yeniden inşası bugüne dek yaşanan ihlallerin kayıtsız şartsız kabulünü, bir yüzleşme iradesi gerektirir. Hak temelli bir toplumsal düzenin inşasını, insan haklarının ahlaki temelini, toplumsal ve kurumsal zeminini yeniden inşa etmeyi gerektirir. Bunlar da her şeyden önce yaşanan krizlerden ders çıkaran, öğrenen, olgunlaşan bir hukuk kültürüyle mümkün olabilir. Bu süreçte en temel değer hukukun üstünlüğüdür." değerlendirmesinde bulundu.
İnsan hakları ihlallerinin giderek sistematik hale geldiği bu dönemde insan hakları kurumlarının modern dönemde hiç olmadığı kadar önemli bir potansiyele sahip olduğuna işaret eden Altun, TİHEK'in ayrımcılıkla mücadele, işkence ve kötü muameleyi önleme, raporlama ve farkındalık çalışmalarıyla insan haklarını koruyup geliştirmeye odaklandığını anlattı.
Uluslararası platformlarda insan hakları standartlarının geliştirilmesine ve Türkiye'de hak temelli reformların gerçekleştirilmesine katkı sağladıklarını aktaran Altun, 2020'den bu yana İnsan Ticaretiyle Mücadele Ulusal Raportörlüğü görevini de yürüttüklerini, yayımladıkları "Suriye'de Beşşar Esed Rejimi Tarafından Gerçekleştirilen İnsan Hakları ve İnsancıl Hukuk İhlalleri Raporu" ve benzeri raporlarla, ağır ihlallerin cezasız kalmaması için delillerle adaletin tecellisine katkıda bulunmaya çalıştıklarını bildirdi.
Tüm bu faaliyetlerin, TİHEK'in insan hakları mücadelesindeki kararlı duruşunun somut göstergeleri olduğunun altını çizen Altun, "Bu anlayışla insan haklarının korunması ve geliştirilmesi için var gücümüzle çalışıyoruz. Farklı coğrafyalarda sayısız zulümlerin, insan hakları ihlallerinin yaşandığı, farklı ayrımcılık türlerinin yer yer karşımıza çıktığı, çatışmaların ortasında masum insanların, bebeklerin, çocukların katledildiği böylesi can yakıcı bir çağda, TİHEK olarak adaletin ve hakikatin tecellisi için mücadele etmemiz gerektiğini düşünüyoruz. " diye konuştu.
Açılışta, zirve dolayısıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın gönderdiği mesaj okundu.
Açılışın ardından gerçekleştirilen "Gazze'de İnsanlık Cephesi Kurulurken" başlıklı ilk oturumda Anadolu Ajansı (AA) Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Serdar Karagöz ve diğer katılımcılar konuşma yaptı.
Jahjah: Adeta kasaptan koyuna yardım etmeyi istiyorsunuz
Zirvede Brüksel merkezli Hind Rajab Foundation Kurucusu Dyab Abou Jahjah ve Filistin Bağımsız İnsan Hakları Komisyonu Direktörü Prof. Ammar Al-Dwaik konuştu.
Jahjah konuşmasında, Gazze'de yaşanan insanlık dramı ile İsrail tarafından 6 yaşında hayattan koparılan Filistinli Hind Rajab'ın hikayesini anlattı ve söz konusu olayda, yaralılar için bölgeye gönderilen ambulansın, İsrail ordusunun giriş iznine tabi olduğunu bildirdi.
"Adeta kasaptan koyuna yardım etmeyi istiyorsunuz. Ben bile ne kadar şüpheli de olsa, İsraillilerin o ambulansa izin vermesini umuyordum, ancak ambulansa izin vermediler ve ambulansın içindekileri de öldürdüler." diyen Jahjah, bu olayla "Gazze'deki soykırımın mantalitesinin anlaşılması gerektiğini" kaydetti.
Jahjah, Gazze'deki çocuk ölümlerine yönelik verilen sayılara ilişkin, "Ne kadar sayı verilirse verilsin gerçeklikten o kadar uzak olur, bu konu buzdağının sadece görünen ucu." dedi.
"İsrail askerleri tatile gidiyor"
Kuruluş olarak "katil ve suçlu" İsrail askerleri aleyhinde kanıt toplamak ve yasal yollara başvurmayı hedeflediklerini kaydeden Jahjah, bu eylemlerin ilk aşamada "sembolik" olarak algılandığını belirtti.
Jahjah, "İsrail askerlerini Filistin dışına çıktıklarında yasal düzeyde şikayet ediyoruz. Kuruluş olarak yaptıklarımız sembolik değil. İsrail askerlerinin Filistin dışına çıktıklarında yasal olarak sıkıntıya düşebilecekleri görüldü. Mezuniyet fotoğraflarında dahi kameraya arkalarını dönmeye başladılar." ifadesini kullandı.
Devlet düzeyinde "sorumluluk almak" ve suçları uluslararası boyuta taşınması konusunda Türkiye'nin öncü rol üstlendiğini kaydeden Jahjah, "Uluslararası hukuk için diğer ülkelerin yaptıkları da önemli ancak karar alıp bunu uygulamaya döndüren tek ülke Türkiye. Türkiye'nin bu yoldaki rehberliğine teşekkür ediyoruz." açıklamasında bulundu.
Al-Dwaik: Kış koşullarında çadır en büyük ihtiyaç
Filistin Bağımsız İnsan Hakları Komisyonu Direktörü Prof. Dr. Ammar Al-Dwaik, Gazze Şeridine kış mevsim koşullarının kapıda olduğunu kaydederek, hava sıcaklıklarının düştüğünü ve şu an en çok çadıra ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
İsrail yönetimi ve toplumunun, Gazze Şeridi'nde yaşanan insani soykırımın ve on binlerce insanın hayatını kaybettiğinin tamamen farkında olduğunu belirten Al-Dwaik, "Bugün İsrail televizyonunda hava durumu programını izledim, sunucu yayın yaptığı kanalda 'Orta Doğu'ya yoğun bir yağış beklenmekte' olduğunu aktarıyor. Diğer sunucu da 'umarız Gazze sular altına kalır' ifadesini kullanıyor. Bu insanlar gerçekten şeytan." ifadelerini kullandı.
Ateşkese rağmen Gazze Şeridi'ne gıda yardımına izin verilmediğini kaydeden Al-Dwaik, "Komşularımdan biliyorum, iki yaşında bir çocuğun halen bir yumurtayı, bir çeşit meyveyi tadamadığını düşünün." dedi.
"Trump güvenilmez biri"
İnsanlık dramının Gazze'de daha da derinleştiğini ve Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi son kararlarının "sömürgeciliğe yeni boyut kazandırdığını" belirten Al-Dwaik, ABD Başkanı Donald Trump'ın "güvenilmez biri" olduğunu savundu.
Al-Dwaik, ABD Başkanı için "dünyanın gözü önündeki yıkım sonrası Gazze'nin yeniden imarı için İsrail'e sorumluluk yüklemez." ifadesini kullandı.
Tel Aviv yönetiminin, hukuk boşluklarını kendi lehine kullandığını belirten Al-Dwaik, "Sahada uluslararası hukuku ancak devletler icra eder. Devletler ilişki keser, suçluları adalet önüne getirir. Böyle olursa İsrail'in tutumu değişir. Türkiye 'savaş suçlularının yargılanmasını' isteyerek bu konuda öncülük ediyor." dedi.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
