Dolar
42.93
Euro
50.56
Altın
4,332.24
ETH/USDT
2,939.90
BTC/USDT
87,718.00
BIST 100
11,150.90
Dünya

Çin dış politikasına 2025’te ABD ile tarife gerilimi ve ekonomik anlaşmazlıklar damga vurdu

Çin dış politikasına, 2025'te, ABD Başkanı Donald Trump'ın ikinci iktidar döneminde gümrük tarifelerini kullanarak küresel ticareti ülkesi lehine yeniden biçimlendirme çabalarının yol açtığı ticaret gerilimi ve ekonomik anlaşmazlıklar damga vurdu.

Emre Aytekin  | 29.12.2025 - Güncelleme : 29.12.2025
Çin dış politikasına 2025’te ABD ile tarife gerilimi ve ekonomik anlaşmazlıklar damga vurdu

Pekin

Dünyanın en büyük iki ekonomisine sahip ülkesi arasındaki ilişkiler, 2025'te siyasal konulardan çok ticari ve ekonomik meseleler etrafında tartışıldı, müzakerelerde diplomatlar ve askerlerden çok ticaret müşavirleri ve ekonomi yetkilileri başrol oynadı.

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

ABD-Çin ilişkileri, bir tarafta Washington yönetiminin tarife artışları ve çip sektöründeki kısıtlamaları ile diğer tarafta Çin'in küresel tedarikin büyük bölümünü karşıladığı kritik mineraller ve nadir toprak elementlerinin kontrolüne yönelik attığı adımlarla genişleyen bir dizi anlaşmazlıkta düğümlendi.

Pekin yönetimi, ABD ticari gerilimlerin ve ekonomik belirsizliklerin arttığı, öte yandan Trump'ın yeni iktidar döneminde küresel güç dengelerinin yeniden şekillendiği bir dönemde, Rusya ile bağlarını güvenceye alma arayışında oldu.

Çin, ABD'nin yeni küresel politikalarının yarattığı belirsizliklere karşı dış politikada çok kutupluluk söylemini öne çıkarırken, "Küresel Güney" olarak adlandırılan gelişmekte olan ülkelerle dayanışma vurgusu yaptı. Çin'in ev sahipliğinde Tiencin şehrinde düzenlenen Şanghay İşbirliği Zirvesi (ŞİÖ) ve sonrasında İkinci Dünya Savaşı'nın bitişinin 80. yılı dolayısıyla Pekin'de düzenlenen askeri geçit töreninde bu yönde mesajlar verildi.

Japonya'da yeni göreve gelen Başbakan Takaiçi Sanae'nin Çin'in egemenlik ihtilafı içinde olduğu Tayvan'a askeri müdahale ihtimalini ima eden sözlerinin iki ülke arasında yol açtığı diplomatik gerilim, yılın son aylarında gündemin odağında yer aldı.

ABD ile tarife restleşmesi

ABD Başkanı Trump'ın 2 Nisan'da aralarında Çin'in de olduğu ticaret ortaklarına getirdiği ek gümrük vergilerine Pekin'in karşılık vermesi, iki ülke arasında bir ticaret savaşının fitilini ateşledi.

İki ülkenin tarife restleşmesi sonunda ABD, Çin'e uyguladığı gümrük tarifesini yüzde 145'e, Çin de ABD'ye uyguladığı tarifeyi yüzde 125'e kadar çıkardı.

Tırmanan ticari gerilim sonrasında ABD'li ve Çinli yetkililer, tarife meselesi ve ekonomik sorunların çözümü için 10-11 Mayıs'ta İsviçre'nin Cenevre kentinde, 9-10 Haziran'da İngiltere'nin başkenti Londra'da, 28-29 Temmuz'da İsveç'in başkenti Stockholm'de, 14-15 Eylül'de İspanya'nın başkenti Madrid’de ve 25-26 Ekim'de Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'da bir araya gelerek müzakereler yürüttü.

Müzakerelerde, karşılıklı tarife artışlarını 90 günlük periyotlarla 2 kez askıya alan taraflar, 5. tur müzakerelerin sonunda, ekonomik anlaşmazlıkların çözümüne dair geçici bir mutabakat çerçevesi üzerinde uzlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Kritik anlaşmazlık konularının çözümü ötelendi

ABD Başkanı Trump ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in 30 Ekim'de Güney Kore'nin Busan şehrinde yaptıkları görüşmede duyurulan uzlaşmayla taraflar, tarife artışlarından teknoloji alanındaki kısıtlamalara, nadir topak elementlerinin kontrolünden gemicilik alanındaki karşılıklı yaptırımlara dek iki ülke arasında gerilime yol açan ticari ve ekonomik anlaşmazlık konularını çözmek yerine öteledi.

Gümrük tarifeleri konusunda, ABD, Çin'e fentanil ve öncül maddelerinin kontrolünün yetersizliği gerekçesiyle getirdiği yüzde 20 ek gümrük tarifesini yüzde 10'a düşürürken, karşılıklı tarifeler kapsamında getirdiği yüzde 24 ek tarifeyi ise 10 Kasım'dan itibaren bir yıl daha erteleyeceğini bildirdi.

ABD, 29 Eylül'de, "varlık listesi" olarak adlandırılan, ihracat kontrolü uyguladığı yabancı şirketlerin yüzde 50'yi aşan pay sahibi oldukları bağlı ortaklıklarını da yaptırım kapsamına aldığı kuralın uygulamasını bir yıl ertelerken, Çin de 9 Ekim'de, nadir toprak elementlerinin ihracatının kontrolüne ilişkin aldığı tedbirlerin uygulanmasını bir yıl ertelemeyi kabul etti.

ABD, Çin'in denizcilik, lojistik ve gemicilik sektörlerine başlattığı 301. madde soruşturması sonunda, ülkesinin limanlarını kullanan Çin gemilerine ton başına ek liman ücreti getirilmesine ilişkin kararı, Çin de buna misilleme olarak aldığı tedbirleri bir yıl erteleyeceğini duyurdu.

Bu arada Çin tarafı, ABD'de veri güvenliği endişeleri nedeniyle devredilmesi veya kapatılması gündemde olan sosyal medya platformu TikTok'un, Çinli sahibinden ABD'li ve uluslararası ortaklardan oluşan bir konsorsiyuma devrine onay verdi.

ABD'nin Çin'e yönelik rekabet algısı değişti

ABD Başkanı Trump'ın ikinci iktidar dönemi, Washington'ın Çin'e yönelik rekabet algısının ve politika önceliklerinin değişimine tanıklık etti.

Trump, eski Başkan Joe Biden'ın Çin'i, ABD'nin küresel üstünlüğüne yönelik bir tehdit ve ideolojik bir rakip olarak konumlamayan tavrına karşı, ekonomik bir rakip olarak gören ve iki ülke arasındaki ilişkiyi siyasi-ideolojik tartışmalardan çok somut ekonomik çıkarlar ekseninde ele alan bir tavrı benimsedi.

ABD Başkanı, Çin ile ekonomik rekabet stratejisinde gümrük tarifelerini kullanarak ülkesine daha fazla yatırım çekmeyi, yerel imalat sanayisini canlandırmayı ve ekonomik güvenliği sağlamayı hedefleyen bir yaklaşımı tercih etti.

Çin'deki devlet destekli sanayi politikasının, Amerikalı üreticileri dezavantajlı konuma getiren haksız rekabet oluşturduğunu savunan Trump, gümrük vergilerini bu politikayı dengeleyebilecek bir araç olarak gördü.

"Önce Amerika" sloganıyla ABD'nin ittifak yükümlülüklerini eleştiren ve müttefiklerinden savunmaya daha fazla katkı bekleyen Trump, Çin'e karşı ABD'nin Asya-Pasifik bölgesindeki ortaklarıyla birlikte hareket etmeyi önceleyen Biden yönetiminin aksine Pekin ile ilişkileri ikili planda ve karşılıklılık çerçevesinde görmeyi yeğledi.

Washington, Moskova ve Pekin ekseninde değişen dengeler

Trump'ın yeni iktidar döneminde, ABD dış politikasında görülen belirgin bir diğer tutum farkı da Rusya'ya yaklaşımında görüldü. Rusya-Ukrayna Savaşı'nın sonlandırılması için Avrupalı müttefiklerini dışlayan bir barış planı önerisine girişen Trump, transatlantik ittifakının zayıflaması pahasına Moskova ile yakınlaşma siyaseti izledi.

Başkan Trump, martta ülkesinde FoxNews televizyonuna verdiği mülakatta, Çin ile Rusya arasındaki bağların gelişmesini, önceki ABD yönetimlerinin yanlış politikalarının sonucu olduğuna işaret ederek, "Bir tarih öğrencisi olarak Çin ile Rusya'nın bir araya gelmesinin iyi bir şey olmadığını bilmelisiniz. ABD'nin yanlış politikaları, Rusya'yı Çin ile evliliğe zorladı." ifadelerini kullandı.

Son yıllarda ABD ile artan jeopolitik rekabet ve gerilimlerde bir denge unsuru olarak Batı karşısında benzer meydan okumalarla karşı karşıya olan Rusya ile stratejik yakınlaşma siyaseti izleyen Pekin yönetimi, Trump'ın benzer yöndeki hamlesine karşı Moskova ile bağlarını güvenceye alma arayışında oldu.

Çin ve Rusya liderleri, 2025'te İkinci Dünya Savaşı'nın bitişinin 80. yılı kutlamaları dolayısıyla karşılıklı ziyaretlerde bulundu. Çin Devlet Başkanı Şi, mayısta Moskova'daki Zafer Günü kutlamalarına, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de eylülde Pekin'deki askeri geçit törenine katıldı.

Her iki ülkenin "Faşizme Karşı Savaş" olarak adlandırdığı, Sovyet Rusya'nın Nazi Almanyası'na, Çin'in ise Japonya'nın işgaline karşı mücadelesine vurgu yapılan kutlama törenlerinde liderler, 2. Dünya Savaşı sonrası uluslararası düzene bağlılık mesajı verdi.

Aslında hem Rusya hem Çin, uzun zamandır ABD ve Avrupa tarafından kurallara dayalı uluslararası düzeni güç yoluyla değiştirmeye çalıştıkları gerekçesiyle "revizyonist güçler" olmakla eleştiriliyordu. Oysa Trump'ın yeni iktidar döneminde tarife politikasıyla küresel ticareti tek taraflı olarak kendi lehine biçimlendirme hamlesinin yanı sıra Panama Kanalı'nı geri alma tehdidi, Kanada ve Grönland'a yönelik talepleri ve Gazze'yi devralma önerisi, ABD'yi küresel düzeni güç yoluyla değiştirmeye talip revizyonist bir güç olarak konumlarken, uluslararası alanda rolleri ve söylemleri yeniden belirledi.

"Çok kutupluluk" ve "Küresel Güney"

Pekin yönetimi, Trump iktidarının yeni küresel politikalarının yarattığı belirsizliklere karşı dış politikada "tek taraflılığa karşı çok taraflılık" ve "hegemonyaya karşı çok kutupluluk" söylemlerini öne çıkarırken; "Küresel Güney" olarak adlandırılan Batı dışı gelişmekte olan dünyanın dayanışmasına vurgu yaptı.

Devlet Başkanı Şi, Çin'in ev sahipliğinde Tiencin şehrinde düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Zirvesi'nde, "Küresel Yönetim Girişimi" adı altında, küresel yönetimin iyileştirilmesine yönelik ilkeler çerçevesi önerdi. Öneride, Birleşmiş Milletlerin (BM) merkezinde olduğu uluslararası düzeni korumanın önemi vurgulanırken, Küresel Güney'in sesinin ve temsilinin artırıldığı bir küresel yönetime olan ihtiyaca dikkati çekildi.

Çin lideri, bu çerçevede, zirveye konuk olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmede, iki ülke arasındaki stratejik işbirliğini yeni bir seviyeye taşıyarak daha adil ve eşit bir küresel yönetim sisteminin inşası için birlikte çalışma çağrısı yaptı.

Çin ve Türkiye'nin, ilişkilerinin yüksek düzeyli gelişimini sürdürmesinin, kendi temel çıkarlarına olduğu kadar Küresel Güney'in ortak çıkarlarına da hizmet edeceğini vurgulayan Şi, "Çin ve Türkiye, bağımsızlık ruhuna sahip yükselen büyük ülkeler ve 'Küresel Güney'in önemli üyeleri." değerlendirmesinde bulundu.

Japonya ile diplomatik gerilim

Japonya'da 21 Ekim'de göreve gelen Başkan Takaiçi Sanae'nin, Çin'in egemenlik ihtilafı içinde olduğu Tayvan'a olası bir askeri müdahale ihtimalini gündeme getiren sözleri, yılın son aylarında iki ülke arasında derin diplomatik krize yol açtı.

Takaiçi, 7 Kasım'da Japon Parlamentosu Diet'teki oturumda, Çin'in Tayvan Boğazı'na yönelik olası müdahalesini "Japonya'nın varlığını tehdit eden durum" olarak değerlendireceğine ve bunun için askeri güç kullanabileceğine ilişkin sözleri, bölgeyi topraklarının parçası gören Çin'in tepkisini çekti.

Takaiçi'nin sözleriyle ilk kez bir Japonya Başbakanı, Tayvan'ın işgali halinde Japonya'nın askeri olarak müdahil olacağına ilişkin açık beyanda bulunarak, ülkenin bu konuda benimsediği "stratejik belirsizlik" politikasından farklı tavır sergiledi.

Japon Başbakan, tepkiler üzerine Tayvan'a ilişkin sözlerinin varsayımsal olduğunu, gelecekte bu tür yorumlardan kaçınacağını belirtti ancak sözlerini geri almayı reddetti.

Pekin yönetimi, Japonya'nın Pekin Büyükelçisi Kenji Kanasugi'yi, konuyla ilgili Çin Dışişleri Bakanlığına çağırarak protesto notası verirken; kriz, seyahat uyarılarından uçuş iptallerine, engellen konserlerden ithalat yasaklarına, siyasi polemiklerden askeri sürtüşmelere uzanan bir seyir izledi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.