Dolar
40.24
Euro
46.83
Altın
3,340.41
ETH/USDT
3,161.50
BTC/USDT
118,198.00
BIST 100
10,282.68
Gündem, Grand Kartal Otel yangını davası

Grand Kartal Otel yangını davası müşteki beyanlarıyla devam ediyor

78 kişinin hayatını kaybettiği, 133 kişinin yaralandığı Grand Kartal Otel yangınına ilişkin, aralarında otelin sahibi ve belediye yetkililerinin de bulunduğu 19'u tutuklu 32 sanığın yargılandığı davanın duruşması yedinci gününde sürüyor.

Kadir Yıldız, Zafer Göder  | 13.07.2025 - Güncelleme : 15.07.2025
Grand Kartal Otel yangını davası müşteki beyanlarıyla devam ediyor

Bolu

Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesince, Bolu Sosyal Bilimler Lisesi'nin spor salonunda özel olarak oluşturulan alanda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, yangında yaralananlar ile hayatını kaybedenlerin aileleri, sanık yakınları ve taraf avukatları katıldı.

Salonun içi ve çevresinde kolluk kuvvetlerince geniş güvenlik önlemi alındı, yerleşke etrafındaki cadde ve sokaklar trafiğe kapatıldı.

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile kayıt altına alınan duruşmada müştekilerin beyanları dinleniliyor.

"Otel yönetimi otelden çıkarken yan odasındakileri bile uyandırmamıştır"

Yangında 15 yaşındaki oğlu Eren Bağcı'yı kaybeden Gözde Ezgi Çilingir Bağcı, "Eren'i vicdansız ve katil insanların yanında konuşmayacağını" belirterek, bu kadar kötü insanların arasında temiz kalmayı başardıkları için kendilerini şanslı hissettiklerini ifade etti.

Otel çalışanları yangını fark ettiğinde insanları uyarabileceğini, bu sayede de bazı hayatların kurtarılabileceğini söyleyen Bağcı, sevgisizliğin insan hayatını önemsememek anlamına da geldiğini kaydetti.

Bağcı, olay günü "tabut otel" olarak nitelendirdiği işletmede 78 insanın hayatını kaybettiğini anımsatarak, "Otel yönetimi otelden çıkarken, yan odasındakileri bile uyandırmamıştır. Bu nasıl bir caniliktir anlamak mümkün değil. Burada dinlediklerimiz, acılarımızla dalga geçmektir. Sanık ifadelerinden anladığımız, Kartal Otel Turizm Ticaret Sanayi AŞ'ye ait çatı kuruluşu var. Bu şirketin diğerleriyle ortaklığı var. Burada otel sahipleri diğer otelle kavgalı olduklarını söyleseler de pek çok karar ortak alınmak zorunda." ifadesini kullandı.

Bağcı, ticaret sicilleriyle ilgili çıkan 2 kararı ve medyaya yansıyan bazı haberleri mahkeme heyetine sundu.

Bilirkişi raporundaki siren sistemine ilişkin bilgilere atıf yapan Bağcı, "Bu otelde 30-40 sene boyunca hiçbir siren çalmamıştır. Buradaki elektrikçiler söylesin, raporda '10. katta butonu söktük o da sireni çaldıracak durumda değildi.' deniyor. Tiz bir sesi siren sesi diye anlatıyorlar. 30-40 yıldır oteldeki sirenler çalmamıştır çünkü kablosu yoktur. Yangın alarm paneli kayıptır. Varsa lütfen bilgi verin. Bulunsa bile çalışmadığı bellidir, kablo çekili olmadığı bellidir." diye konuştu.

Bağcı, görevini yapmayan kamu kurumlarının da yaşanan bu acının sebebi olduğunu aktararak, sanıkları kastederek "bu katillerin" en ağır şekilde cezalandırılacağına inandığını dile getirdi.

Baba Rıza Eray Bağcı ise hayatını kaybeden tüm canlar için adalet aradıklarını ifade ederek, 7 gündür burada "sanıkların tiyatrosunu" izlediklerini ifade etti.

Eren'in ahlaklı, sevgi dolu ve iyi bir çocuk olduğunu dile getiren Bağcı, Eren'in sanıkların sahip olmadığı tüm ahlaka, sevgiye ve güzelliğe sahip olduğunu anlattı.

Yangında 36 çocuğun hayatını kaybettiğini anımsatan Bağcı, şöyle devam etti:

"(Sanıklara dönerek) Siz katil değil aynı zamanda vatan hainisiniz, çünkü bu ülkenin geleceğini çaldınız. Eren 15, Ömür 18 yaşındaydı. Sanıklar 'Bilmiyorum, hatırlamıyorum, kağıt üzerinde.' diyor. Herkesi diğerini suçluyor. Sonunda canlarını yitiren bizler, sanırım suçlu olarak ilan edileceğiz. Burada organize kötülüğün karşısında sanıklar çocuklarından ayrı kalmışlar, incinmişler, cezaevinde sıkılıyorlarmış, karıncayı bile incitmezlermiş, 2,5 aydır uyuyamıyorlarmış ki 2,5 ay iddianame hazırlandıktan sonraki süre. Demek ki ondan öne uyuyabiliyorlarmış. Bu ifadeleri verenleri kendi vicdansızlıklarıyla baş başa bırakıyorum."

Bağcı, silinmiş kamera kayıtlarından bahsedildiğini, 21 Ocak'tan sonra şirket banka hesaplarının boşaltıldığını öne sürdü.

Gözde Ezgi Çilingir Bağcı ve Rıza Eray Bağcı, davaya katılma taleplerinin devam ettiğini aktararak, sanıkların en ağır şekilde cezalandırılmasını talep etti.

Dava müşteki beyanlarıyla sürüyor

Davanın ilk duruşmasının 7'nci gününde, yangında hayatını kaybeden Ömür Kotan'ın (18) babası psikiyatrist Vahap Ozan Kotan'a söz verildi.

Kotan, olaydan sonra her gün uyku ilacı kullandığını, Ömür'ün ve diğer canların yangında yaşadıklarını düşünerek uyuduğunu, çok yaşayacağını ummadığını ve bir gün oğluna kavuşacağını ifade etti.

Kotan, sanıkların sergilediği oyuna "görmedim, duymadım, bilmiyorum, hatırlamıyorum" ismini verdiğini dile getirerek, "Seri katillerle ilgili diziler görüyorum. Davadan sonra bu ailenin de aynı şekilde dizisinin yapılacağını düşünüyorum. Burada kendilerini kurtarmak için ezberlenmiş yalanlar var. Kadınları kurtaralım, erkeklerin zaten kurtulma şansı yok diye düşünüyorlar. Bu katliamdaki vurdum duymazlık, aç gözlülük nedeniyle sanıklar, kadınlara 'çocukların annesi' kimliğine sığınarak kaçmaya çalışıyorlar. Emine hanım 3 torununuz var, sanırım onlara o kadar korkunç bir miras bırakıyorsunuz ki size kalan o otellerden daha korkunç. Kanımın son damlasına kadar adaletin tecelli etmesi konusunda en yakın takipçi olarak duruşmalara katılmak istiyorum. Şikayetçiyim." diye konuştu.

"Siz oğlunuzun is kokan saçlarını, buz gibi yüzünü öptünüz mü?"

Anne psikiyatrist Zeynep Kotan da yaşadıklarından sonra insanlara nasıl merhem olacağını bilmeyen bir hekim olarak şu anda çalışamadığını, sanıklar nedeniyle oğlunun ardından çok sevdiği mesleğini de yitirdiğini ifade etti.

Bütün ailesinin yasta olduğunu, hayatının 21 Ocak'ta kaosa döndüğünü belirten Kotan, "Olaydan önce oğlumla 7 dakika konuşmuştuk o 7 dakika benim hayatımın en değerli hazinesi. (Sanıklara dönerek) Siz oğlunuzun is kokan saçlarını, buz gibi yüzünü öptünüz mü? Ben oğlumun buz gibi bedenini öptüğüm için şanslıyım, bunu yapamayanlar da var. Psikolojinizi bozduğum için özür dilerim, hekimlik yapsaydım sizi tedavi ederdim ama şu anda çalışmıyorum. (Tutuklu sanık) Emir, sırıtma, utanç vicdanın izidir, sizde bundan eser yok." dedi.

Kotan, otel işletmesinin kayak okulu sahibi Metin Güneş'e oda tahsis ettiğini aktararak, "Metin Güneş'in de soruşturmaya dahil edilmesini talep ediyorum. Kötülük çetesi, bizler, sizlerin karşısında ayaktayız. Canlarımıza borcumuz var. Sizin gibilerden insanları korumak için sorumluluğumuz var. Burada kötülük çetesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı yetkilileri hakkında soruşturma izinlerinin verilmesi lazım. Cezasızlık algısının yıkılması lazım ki bir daha kimse böylesine imzalar atılmasın, hiçbir misafir otel yöneticisi ve çalışanının insafına bırakılmasın." diye konuştu.

Müşteki avukatı ve Ömür'ün teyzesi Elifnaz Nimet de kronometre çalıştırıp 1 dakika salondan sessizlik sağlanmasını isteyerek, bu tür olaylarda 1 dakikanın aslında ne kadar uzun bir süre olduğunu vurguladı.

Nimet, yangından hemen sonra haber verilse, alevler oteli sarana kadar birçok canın kurtarılabileceğini söyledi.

"Elif hanım gözlerinizi yummayın videoya bakın"

Yangında hayatını kaybeden Gülçin Akişli (66), Şenol Akişli (46), Mina Akişli'nin (11) yakını Volkan Akişli de sanıklara yönelik "Hiç mi vicdanınız sızlamıyor?" dedi.

Akişli, sanık avukatlarının müvekkillerinin 2-3 saat uyuduğunu aktardığını dile getirerek, kendilerinin bu olaydan sonra hiç uyuyamadığını söyledi.

Sanıklardan Elif Aras'a seslenerek, "Elif hanım gözlerinizi yummayın videoya bakın. Ömrümüz yettiği kadar bu duruşmalara katılacağız. Hepsinden şikayetçiyiz." diye konuştu.

Mine Akişli'nin annesi Mesude Turan da sanıkların, söylediklerinden utanmadığını belirterek, internette en çok tavsiye edilen otellerden olduğu için Şenol Akişli'nin buraya geldiğini ve ertesi gün ceset torbasıyla otelden çıktığını söyledi.

Kızının ve eski eşinin odasının 7. katta, resepsiyon müdürünün kaldığını odanın karşısında olduğunu ifade eden Turan, otel yetkilileri kimseye haber vermeden otelden çıkarken, kızının yatağında ölü bulunduğunu kaydetti.

Turan, otel yetkililerinin kaçmak yerine birkaç odayı uyarsa daha fazla insanın kurtarılabileceğini vurgulayarak, şöyle konuştu:

"Çocuğumun cansız bedenine ulaşabilmek için 79 fotoğrafa baktım. O fotoğraflara tek tek bakmak zorunda kaldım. Kızım piliç dorsesinin içindeymiş. Onu ceset torbasının içinden aldım. 'Çocuğumun psikolojisi bozuldu.' diyorlar benim çocuğum yok artık o günden beri nefes almak zor geliyor bana, uyuyamıyorum. Halil bey uyuyamıyormuş, bir de utanmadan söylüyor. Onu koruyamadığım için her gün kendimi sorguluyorum. Aslında sadece benim değil, bu otelde büyük ihmali olan herkesin kendisini sorgulaması lazım. Bu katliamda ihmal ve kusuru olan herkesin en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyorum. Adaletin yerini bulmasını istiyorum."

"Yazıklar olsun size"

Müştekilerden Bülent Akişli ise sanıklardan Emir Aras'ın gözünün içine bakmasını isteyerek, otelde annesini, kardeşini ve yeğenini kaybettiğini söyledi.

Bu olayın peşine babasının hayatını kaybettiğini anlatan Akişli, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Emir Aras gözümün içine bakar mısın? Bugün sabah kamera kayıtlarını izledim. Diyordun ya 'Kapıları çaldım, bağırdım.' Hiç alakası yok, kapıyı açtın, telefonla dışarı çıktın, içeri girdin, eşini ve çocuğunu aldın, o masum insanlara sesini bile çıkarmadan çıkıp gittin. Sen 7. katta yatarken benim annem, kardeşim ve yeğenim de 7010 numaralı odada yatıyordu vicdansız, aynı koridordasın. İçimiz öyle yanıyor ki... Eve girdiğim zaman üstümü giyemiyorum, 'Acaba kardeşim giyebildi mi diyorum?' Bir babam kalmıştı o da gitti. Adaletinize güveniyoruz, bunlarda vicdan yok, onu da biliyoruz. Yazıklar olsun size. Sonuna kadar davacıyım."

Konuşma sırasında katılımcıların bulunduğu alandan, sanıklara yönelik "Allah, bu şerefsizlere gün yüzü göstermesin." ifadeleri kullanıldı.

Şenol Akişli'nin eşi Menşure Kaplan Akişli ise sanıkların en ağır cezayı almasını isteyerek, bir gün eşi gelecek diye yemek yaptığını, eşyalarını ütülediğini söyledi.

Eşinin öldüğüne hala inanamadığını dile getiren Akişli, küçük çocuğunun, babasının öldüğünü değil, onun kayıp olduğunu bildiğini anlattı.

Akişli, "katil" olarak nitelendirdiği sanıkların çocuklarına sarılacağını ama oğlunun babasına sarılamayacağına değinerek, şunları kaydetti:

"Siz hiçbir şeysiniz. Bolu'ya geldik, burada kimse 'Bunlar iyi ailedir.' demiyor ama Bolu bizleri bağrına bastı. Halit Ergül, eşi ve çocukları dünyada şeytanın temsilcileridir. Benim eşimin de içinde olduğu 78 kişi şehit mertebesindedir. Adalet Bakanlığı, bilirkişi raporuna bakarak, kamu görevlilerin üzerindeki zırhı kaldırılmalıydı."

"Her katta bir yetkili var aslında ama kimseye haber vermemişler"

Yangında hayatını kaybeden Nedim Türkmen'in (59) kızı, Yüce (24) ve Ala Türkmen'in (19) ablası Pelin Türkmen de odanın yamaçta olması nedeniyle kardeşlerinin 1,5 saat kurtarılmayı beklediğini söyledi.

Kız kardeşinin mesajla bulunduğu odayı ve durumu anlatarak yardım çağrısında bulunduğunu ifade eden Türkmen, babasının alevlerin arasında kalarak hayatını kaybettiğini aktardı.

Türkmen, baba ve kardeşlerinin öldürüldüğünü savunarak, kardeşinin yardım için gönderdiği ses kaydını salondakilere dinletti.

Ağlayarak beyanda bulunmaya devam eden Türkmen, şöyle devam etti:

"2025 yılından kar tatiline giderken babam ve kardeşlerim nasıl ölür? Böyle ölünür mü? Kardeşim 23 yaşındaydı. Tanıdıklarına yardım için ses kaydını göndermiş. Çünkü çocuk inanamamış 2025'te bir otel yangınında ölebileceğine. Babam doğum günlerini çok önemser ama artık kutlayamıyoruz. Benim kardeşlerim sadece babama ulaşamadıklarında yardım isterler, ilk kez kardeşlerimi böyle görüyorum. Ala'nın astımı var. Ala, itfaiyenin giremediği o odada boğuldu. Morg aklımdan çıkmıyor. Babamın yüzüne tam bakamadım, ağzı burnu kan doluydu. Akşamları zihnimdeki bu görüntüyle uyumaya çalışıyorum. Bu sanıklardan utanıyorum. Sizin çocuklarınız sizden utanacak, babalık böyle olmaz. Sizin suratınıza baktıkça 'Niye benim babam gitti?' diyorum. Zeki Yılmaz 9. katın katili sensin. Oradan kanlı canlı iniyorsun, benim ailemin katili sensin. Her katın katili var, her katta bir yetkili var aslında ama kimseye haber vermemişler. Oteliniz var, çoluğunuzdan çocuğunuzdan çıksın diyeceğim ama demeyeceğim çünkü babam üzülür, 'Kimseye böyle söyleme.' der. Tüm sorumlulardan, beni babasız, kardeşsiz bırakan herkesten şikayetçiyim. Bu olay bize gösterdi ki güvende değiliz. Emsal karar çıkması lazım ki böyle bir şey bir daha yaşanmasın. 36 çocuk ve 78 kişinin isimlerini zihninize kazıyacağız. Emir Aras bir daha babamın adını 'Nedim ağabey' diye ağzına almayacaksın."

Pelin Türkmen'in konuşması sırasında mahkeme salonunda bir kadın, sanıklara hitaben 'Yazıklar olsun size, Allah belanızı versin." dedi.

Müşteki vekilleri de dosyaya ilişkin savunma yaparak, taleplerini mahkemeye sundu.

Grand Kartal Otel yangınında ölen anne kızın yakınları duruşmada dinlendi

Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesince, Bolu Sosyal Bilimler Lisesinin spor salonunda özel olarak oluşturulan salonda görülen duruşmada, yangında hayatlarını kaybeden Ceren ve kızı Lalin Doğan'ın (17) yakınları Rıfat Doğan, Türkan Yaman ve Yusuf Yaman müşteki olarak beyanda bulundu.

Eşi Ceren'in Bolu'da herkesin sevdiği biri olduğunu belirten Rıfat Doğan, "Kızım Lalin ise bu hayattaki benim tek başarım ve gururumdu, pırıl pırıl bir kızdı. Olaydan 3-5 gün önce Ahmet Demir'i arayarak rezervasyon yaptırmıştık. Kızım iyi bir dereceyle karnesini getirmişti. Kayak yapmak istedi. Günübirlik çıkamayacağım için 'Onlar gitsin de tatil yapsınlar.' dedim." diye konuştu.

Yangını, 21 Ocak sabahı kayınvalidesinin araması üzerine öğrendiğini, aracıyla merkeze gidip kızını ve eşini saatlerce aradığını aktaran Doğan, "Ben aileyi 20 yıldır tanıyorum. Ailemiz belki daha eski tanıyor. Ben hepsini yakinen tanıyorum. Orada gezerken, kızları, damatları, torunları, bakıcıları tiril tiril oturmuş gayet aymaz bir şekildeydi. Sanki otelin onlarla alakası yokmuş, onlar da müşteriymiş gibi oturuyorlardı. İlk Emine Mürtezaoğlu Ergül ile karşılaştığımda 'Ölen var mı?' dediğimde, '1 kişiymiş, o da yukarıdan atlamış. Sağlıkçıymış.' dedi." ifadelerini kullandı.

"İnşallah acı çekmemişlerdir.' diye dua ettik"

Doğan, eşi Ceren Doğan'a akşam saat 16.00 civarı ulaştıklarını belirterek, şunları söyledi:

"Biz şanslılardanız. Buna şükrediyoruz. Şükreder hale geldik, her yeri tam, travması yoktu. 'İnşallah uykularında ölmüşlerdir. İnşallah acı çekmemişlerdir. Benim kızım korkmamıştır.' diye dua ettik. 3 saat sonra Lalin'i buldular. Onun da beden bütünlüğü tamdı. Öptüm, kokladım ama o is kokusu hiç yakışmamıştı onlara. Yanık kokusunun sırf zihnimden gitmemesi için sabah akşam odadan çıkan ayakkabıları kokluyorum. Sabah kalkınca ve yatmadan önce kokluyorum. O is kokusunun gitmesini istemiyorum. Daha sonra ellerimle ikisini de toprağa vermem gerekti."

Kendisini diğer 78 kişinin ailesinden ayıran en önemli hususun Bolu'da yaşaması olduğunu söyleyen Doğan, bu nedenle 20 yıldır bu işletmeyi ve aileyi tanıdığına dikkati çekti.

Gazelle Otel Genel Müdürü Ahmet Demir ile 10-15 yıldır sivil toplum kuruluşunda, Halit Ergül ile ticaret ve sanayi odasında 2 dönem çalıştıklarına değinen Doğan, "Burada bulunan yönetim kurulu üyeleri 20 Ocak'a kadar Bolu'da veya Bolu dışında Grand Kartal'ın tüm nimetlerini göğüslerini gere gere kullanıyordu ama o tarihten sonra hepsi kağıt üzerinde, yetkisiz, etkisiz bir parazit oldu." şeklinde konuştu.

Doğan, Ahmet Demir'in bu aile için ne kadar önemli olduğunu Bolu'daki herkesin bildiğini ileri sürerek, "Bolu'da herkes bilir; Ahmet Demir, bu ailenin maymuncuğudur. Her kapıyı açar, bütün işleri o halleder. Adı belki 'Gazelle Müdürü'dür' ama ailenin maymuncuğudur. Zaten dedi ya 'Benim patronum kimseyi incitmez.' diye. Emine Mürtezaoğlu Ergül, ailedeki en güçlü karakterdir. Babadan aldığı güçle kardeşinin ve Halit Ergül'ün, tüm şirketin beynidir. Asıl mal sahibi o. Emine Mürtezaoğlu Ergül ile kızları da değerlidir. Ceyda ile Elif aslında işletmelerin tüm dekorasyon malzemelerinin siparişinden, otel yönetiminden spa kiralamalarına, güvenliğinden restoranına her şeye karışırlar." ifadelerini kullandı.

"6 gündür seyrediyoruz film gibi. Hollywood yapımı bir film yapmaya çalışmışlar ama Bollywood yapımı bir film çıkmış ortaya." diyen Doğan, yaşanan acılar nedeniyle kurbanların yakınlarından 3 kişinin vefat ettiğini, kendisinin de 2 aydır kanser hastalığıyla mücadele ettiğini söyledi.

Doğan, ömürlerinin sonuna kadar bu davanın takipçisi olacaklarını sözlerine ekleyerek, "Bizim son görevimiz bu. Sanmasınlar ki sadece biz takip ediyoruz. Bolu'da herkes şu an lanet okuyorlar kendilerine. Bu davayı 78 canın tüm yakınları, başta Bolu olmak üzere tüm Türkiye takip ediyor. Buradan ne karar çıkarsa çıksın emsal karar olacağına eminim. Bu kararla kurumlar, işletmeler aldığı karar ve attığı imzanın ağırlığını bilip işini en iyi şekilde yapacak ya da 'Attığım imza kağıt üzerindedir.' diyecek." diye konuştu.

Tutuklu sanık Ceyda Hacıbekiroğlu'nun eşi Bekir Hacıbekiroğlu ile ilgili mahkeme kayıtlarına şerh düşürmek istediğini de belirten Doğan, "Küçük damat Bekir'in biz müşteki yakınlarından herhangi birinin başına bir şey gelirse baş şüpheli olarak kayıt altına alınmasını istiyorum." dedi.

"Kılıcınız keskin, kararınız adil olsun"

Ceren Doğan'ın annesi ve Lalin Doğan'ın anneannesi Türkan Yaman ise pamuklara sararak büyüttüğü kızı Ceren ile torunu Lalin'in 21 Ocak gecesi katledildiğini söyledi.

Duruşmalarda 7 gündür dinlediklerinden, bu olayın sadece yangın değil, ortaya çıkan ihmallerle apaçık katliam olduğunu gördüklerini ifade eden Yaman, "Ben, 'Bir personelin hatasını hepimiz çekiyoruz.' diyen katil Halit Ergül ve ailesinden şikayetçiyim, davacıyım. Artık bir daha geri gelmeyecekler. Ben bu davadan emsal karar çıkmadıkça başkalarının canı da yanabilir diyorum. O yüzden kaybedilen 78 can için adaletin yerine getirilmesini istiyorum. Kılıcınız keskin, kararınız adil olsun." diye konuştu.

Dede Yusuf Yaman da Halit Ergül ve ailesiyle uzun yıllardır tanıştıklarını anlatarak, "Halit'te de eşi Emine'de de eşim ile çocuklarımın telefonları kayıtlıdır. Bu kadar yakınız. O gece kızımla oturup kahve de içmişler. Aynı katta kaldıkları halde anlayamıyorum, onlara emanet dilen misafirleri uyandırmadan, kendi çoluk çocuklarını alıp sıvışmışlar. Böyle bir şeyi yapmalarını ben anlayamıyorum, anlam da veremiyorum." ifadelerini kullandı.

Kendisinin Ergül ailesine her zaman her konuda yardımcı olduğunu anlatan Yaman, "Bu kadar sorumsuzluk olur mu? Size de yazık değil mi? Bu kadar varlığın içinde neden bu kadar şımardınız, ayıptır. Ben de iş adamıyım, benim de 3-5 şirketim var, ben de yönetiyorum. Turizme, Bolu'ya, Türkiye'ye çok büyük kötülük yaptınız. Yazıklar olsun size." şeklinde konuştu.

Yaman, aile olarak torunu Lalin adına Bolu'da başarılı çocukların eğitim alacağı yatılı fen lisesi yapma kararı aldıklarını da sözlerine ekledi.

Duruşma, müşteki beyanlarının alınmasıyla devam ediyor.

Müşteki personelin beyanları alındı

Duruşmada söz verilen, 8 yıldır otelde kat görevlisi olarak çalışan müşteki Emre Merey, ikinci katta 2007 numaralı odada kaldığını, arkadaşlarının uyandırması üzerine garajdan otelin dışına çıktıklarını söyledi.

Mahkeme başkanının katta sigara içilip içmediğini, içilirse alarm sesi çalıp çalmadığını sorması üzerine Merey, "İkinci katta personel sigara içerdi, 2018 yılından 2025'e kadar sigara içilirken alarm sesi duymadım, alarm çalışmadı." yanıtını verdi.

Otelde yangın tatbikatı yapılıp yapılmadığının sorulması üzerine Merey, yangın tatbikatı yapıldığını hatırlamadığını, yangın eğitimi almadıklarını söyledi.

Merey, katlarda yağmurlama sistemi olmadığını belirterek, Grand Kartal Otel'den Kartalkaya Kartal Otel'e tünelden bazen geçiş yapıldığını kaydetti.

Emre Merey, sanıklardan şikayetçi olmadığını, davaya katılmak istemediğini sözlerine ekledi.

"Yangın alarmı duymadım"

Otelde iki sezondur kayak odasında çalışan Yunus Emre Güven de arkadaşının araması üzerine kaldıkları odanın kapısını açınca ciğerlerinin dumandan yandığını söyledi.

Açık olan garaj kısmından çıkıp resepsiyona yöneldiğini, insanların çıkmasına yardım ettiğini anlatan Güven, normal zamanda sigara içilmesine rağmen alarmın katta çalmadığını, yangın tüpünü katta birkaç kez gördüğünü kaydetti.

Güven, çalıştığı dönemde yangın tatbikatı yapılmadığını ve yangın eğitimi de almadığını anlatarak, "Herhangi bir yangın önleme sistemi yoktu, yangın alarmı çalmadı. Telefon gelmeseydi otelden çıkamayacaktık." dedi.

Otelde 27 Aralık 2024'te yüklük çalışanı olarak çalışmaya başlayan Elif Vanlıoğlu ise personelin kaldığı ikinci katta gelen sese uyandığını, arkadaşının kapıyı çalması üzerine montunu giyip çantasını alarak odadan çıktığını anlattı.

Katta yoğun duman soluduğunu ve nereden çıkacağını bilemediğini dile getiren Vanlıoğlu, "Beklerken çalışanlar da garajın kapısını açmaya çalışıyordu. Merve telefonu açmadı, sonra Nazmiye'yi arayarak yangını söyledim. Fotoğrafçılar aralarında 'Kartal Otel'e çıkan koridor var. Oradan çıkalım' diye konuşuyorlardı. Onları takip ederek çıktık. Sonra ailemi arayarak yangını söyledim, midem bulanıyordu sonra hastaneye gittik. İkinci katta duman dedektörü çalışmadı. Yangın alarmı duymadım. Otelde yangın tüpü görmedim. Ben çalışırken yangın tatbikatı yapılmadı. Şikayetçiyim, davaya katılmak istiyorum." ifadesini kullandı.

"Kafamı, gövdemi camdan çıkarıp 7 kattan atladım"

Otelde 1,5 ay kat görevlisi olarak çalışan Ruhi Özcan, yangında hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, ailelere de başsağlığı diledi.

Olay günü yedinci katta kaldığını, yangın sırasında da alarm çalmadığını belirterek, telefonla arandığında boğazı kurumuş, gözleri de yanar durumda uyandığını söyledi.

Odanın içinin karanlık ve zehirli gazla dolu olduğunu ifade eden Özcan, eşofmanı lavaboda yıkayarak yüzüne sardığını bu sayede iki kez nefes aldığını kaydetti.

Özcan, odasındaki küçük cama yöneldiğini, kafasını çıkararak yardım istemek maksadıyla bağırdığını dile getirerek, "Herkes bağırıyordu. Camdan çıkamadım, simsiyah duman vardı, camdan nefes alıp odaya geliyorum. Mermeri parçalayıp, camın pervazlarını çıkardım. Kafamı, gövdemi camdan çıkarıp 7 kattan atladım. 7. kattan atlayınca elimde, ayağımda kırıklar, kesikler oluşmuştu, beni yakındaki otel bölgesine taşımışlar." dedi.

Mahkeme Başkanı ve avukatların sorularını Özcan, "Yangına müdahale ekibi yoktu, bize yangın eğitim verilmedi. Katta yangın tüpü ve yağmurlama sistemi görmedim. Genel Müdür Emir Aras'tı, bizimle İdris Erol görüşürdü. Şikayetçi değilim, katılmak istemiyorum." şeklinde cevapladı.

"11. katta yangın tüpü görmedim"

Kartalkaya Kartal Otel'de çalışıp lojmanda kalan Oktay Gündüz ise yangını görünce sundurmaya merdiven dayayıp insanları kurtardığını aktardı.

Patlama sesi duymasının ardından kasığında acı hissettiğini ifade eden Gündüz, "Tahta parçasının saplandığını gördüm, geri koştum, sağlık ekipleri dikiş atılması gerektiğini ifade etti. Dikiş atıldı sonra geri döndüm ama geriye bir şey kalmamıştı. Şikayetçi değilim, davaya katılmak istemiyorum." diye konuştu.

Otelde çocuklara etkinlik yaptırmak üzere 15 Ocak'ta çalışmaya başlayan Merve İlgin de arkadaşının araması üzerine 11. kattaki odadan koridora çıktığını, yoğun dumanda aşağı indiğini kaydetti.

Dışarı çıkınca kustuğunu ve Köroğlu Devlet Hastanesi'ne gittiklerini aktaran İlgin, sanıklardan şikayetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini sözlerine ekledi.

İlgin, katta yangın tüpü görmediğini belirterek, "Yangın alarmı duymadım, çalmadı. Koridor kapkaraydı. Bizim odanın bulunduğu konumdan aşağıya inerken kapı görmedik." dedi.

Duruşma, verilen aranın ardından tanıkların dinlenilmesiyle devam ediyor.

Grand Kartal Otel yangını davasının duruşmasında tanıklar dinlenilmeye başlandı

Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesince, Bolu Sosyal Bilimler Lisesinin spor salonunda özel olarak oluşturulan salonda görülen duruşmada tanıklar dinlenilmeye başlandı.

Recai Yamantürk, otelde çamaşırhane sorumlusu olarak çalıştığını söyledi.

Yangın anında 3. katta bulunan 303 numaralı odada çamaşırhanedeki arkadaşları ile uyuduğunu ifade eden Yamantürk, "Ses duyduk uyandık. Kavga var zannettik. Kapıyı açıp bakınca dumanı gördüm. Arkadaşlara herhalde bir şey yanıyor dedim. Hep beraber dışarı çıktık." şeklinde konuştu.

Yamantürk, kaldığı katta 3 oda olduğunu belirterek, "Uyandığımda saat 03.15 ile 03.30 arası falandı. Otelden 03.30’da çıkmıştık. Koridordan garaja, oradan dışarı çıktık. Otoparka indiğimde kapı açıktı. Kimin olduğunu görmedim. Orada araç çekilmesi ile ilgili de bir şey görmedim." dedi.

Otelde en son yangın tatbikatının 5-6 sene önce yapıldığını hatırladığını da dile getiren Yamantürk, "Yangın müdahale ekibi kurulmadı. İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) uzmanı olup olmadığını bilmiyorum. Mutfağı gece denetleyen biri var mı bilmiyorum, oraya hiç çıkmazdım." diye konuştu.

Tanık Gürkan Oskan, 2,5 yıldır Kartal AŞ’de telesiyejlerden sorumlu elektrik personeli olarak çalıştığını belirterek, "O gece 03.30 sıralarında bağırma sesleri ile uyandım. Kartal AŞ lojmanında kalıyordum. Yangın var diyorlardı. Jandarma ekiplerinin yanına gittim 'yardım edebileceğim bir şey var mı?' dedim. Kar motorunu ekiplere teslim ettim, sonra beni uzaklaştırdılar." ifadelerini kullandı.

Grand Kartal Otel'in elektrik sorumlularının tutuklu sanık Hüseyin Özer ve tutuksuz sanık Bayram Ütkü olduğunu belirten Oskan, kendisinin Ütkü'den emir aldığına işaret etti.

Yangın gecesi garajda bulunan araçların çıkarılmasına yardım etmek için o bölgeye gittiğini anlatan Oskan, "O gece garaja girmeye çalıştım ama dumandan giremedim. Araçların çıkarılmasına yardım etmek için girmeye çalıştım ama giremedim. Sabaha karşı, motor arkasındaki sedye ile tahliye sağladım, garajdaki araçları çıkarttım çıkarttık." şeklinde konuştu.

Oskan, sorular üzerine elektrikli mutfak araçlarının bakımının kimde olduğunu detaylı olduğunu bilmediğini aktardı.

Otelin mutfağında makarnacı olarak çalışan tanık İsmail Güney, 2 senedir Grand Kartal Otel'de görev yaptığını söyledi.

Yangın anında 3. kattaki 302 numaralı odada olduğunu belirten Güney, "Yanımda kalan arkadaşlar beni uyandırdı. Kulaklarım ağır işittiği için çocuklar kapıyı açtığında duman kokusu geldi. Çocuklar da yangın var dediler. Bana yangın eğitimi verilmedi. Yangın Müdahale Ekibi kurulup kurulmadığını bilmiyorum. İSG uzmanı görmedim." dedi.

Güney, gece saatlerinde restoranın Show alanında pişmesi gereken yemek varsa cihazların çalıştırıldığını, onun dışında oradaki cihazların çalışma zamanlarının belirsiz olduğunu kaydetti.

Yangının çıkmasına neden olan grill plate cihazının ne zaman açık ne zaman kapalı olduğu konusunda bilgi sahibi olmadığını dile getiren Güney, "Ben o bölümde çalışmam, mutfakta çalışırım. Mutfaktan tutuksuz sanık Reşat Bölük sorumlu. Temizlikten sorumlu farklı bir ekip var. Tutuksuz sanık Enver Öztürk sadece sıcak yemek yapar. O yangını çıkartan cihazdan sorumlu değil sadece sıcak yemek yapar." diye konuştu.

Gazelle Otelde elektrikçi olarak çalışan Kadir Çelik, kendisinin Grand Kartal Otel'de hiç çalışmadığını belirtti.

Grand Kartal’da elektrikçi olarak Hüseyin Özer, Bayram Ütkü ve Bahadır Özkuru'nun görev yaptığını anlatan Çelik, tutuklu sanık Tahsin Pekcan'ın da Gazelle Otelde çalıştığını ancak ufak tefek arızalar için Kartalkaya'ya gittiğini söyledi.

Çelik, Gazelle otelde çalışan 10-15 kişinin kış sezonunda Grand Kartal Otel'de çalıştığına dikkati çekerek, "O kişileri kimin belirlediğini bilmiyorum. Hüseyin Özer Grand Kartalda çalışıyordu. Emekli olduktan sonra Gazelle'de çalışmaya başladı. Ama kış sezonu Grand Kartal’da çalışıyordu." ifadelerini kullandı.

Personel yemekhanesinde görevli olan Ergün Aydoğan, yangın anında otelde olduğunu, ekmekçi olarak çalışan kişinin duvarlara vurarak "canını seven çıksın" demesi üzerine uyanarak otelden çıktıklarını anlattı.

Koridora çıktıklarında yoğun bir dumanla karşılaştıklarını dile getiren Aydoğan, "Önümüzü görmüyorduk. Araçların giriş kısmından çıktık. Otoparkta, çalışan personel, mutfakçılar ve katlarda bulunan arkadaşlar vardı. Kapı kapalıydı onu biz açtık. Elektrik kesilmişti 10 kişi falan biz açtık kapıyı." şeklinde konuştu.

Grand Kartal Otel'de emekli olduğu 2022 yılına kadar 25 yıl çalıştığını söyleyen Adem Güven, emekli olduktan sonra Gazelle Otelde çalışmaya başladığını söyledi.

Kendisine talimatları sadece Halit Ergül’ün verdiğini anlatan Güven, Grand Kartal Otel ile ilgili çeşitli bilgilerini aktardı.

Güven, son 2 yıldır yangın eğitimi verilip verilmediğini bilmediğini dile getirerek, "Yangın alarmı düğmeleri var. Mutfak ve restorandaki aletleri biliyorum ama kullanmadım. Nasıl çalıştığını bilmiyorum. Mutfaktan Reşat usta sorumluydu." dedi.

Kartal Otel ve Grand Kartal Otel'de toplam 49 yıldır pist ve garaj sorumlusu olarak çalıştığını belirten Erol Yaman, yangın anında evinde olduğunu söyledi.

Tutuklu sanık Zeki Yılmaz'ın kendisini arayarak "Neredesiniz, yanıyoruz." dediğini belirten Yaman, "Yangından 1 ay önce garaj kapısı önünde yangın tatbikatı yapıldı. Garaj iki otelin müşterek garajdır. Biz şoförler olarak katıldık. Kartal Otel personelleri vardı. Bize 'tatbikat var, gelin' dediler. Biz de gittik. 30-40 kişi tatbikata katıldı." diye konuştu.

Yaman, yaklaşık yarım saat sonra otele çıktığını ileri sürerek, "1 itfaiye aracı vardı. Araçlar yanaşamıyordu, biz forkliftle araçları aldık, itfaiyeyi soktuk. Biz makine ekipmanların sorumlusuyduk. Garajda biz 6 kişi çalışıyoruz. Hepsi de o anda itfaiyeye yardım etmeye çıktılar." ifadelerini kullandı.

Yangından sonra garajda bulunan makine ve ekipmanları dışarıda kalmasın diye oradan aldığını da anlatan Yaman, "Kepçeler şu anda benim evimin önünde, gizli bir yerde değil. Her sene normal bakımları olur, bu sene de yangından sonra araçlar dışarıda kalmasın diye aşağıya indirdim. 2 kepçe 3 pist makinesi, 1 unimork, 1 kamyon var." şeklinde konuştu.

Gazelle Otel’in muhasebe personeli Mustafa Yılmaz, Ahmet Demir'in genel müdür, Emir Aras'ın genel koordinatör, Kadir Özdemir'in ise muhasebe müdürü olduğunu söyledi.

Yangını Kadir Özdemir'in telefon aramasıyla öğrendiğini belirten Yılmaz, "Gece Kadir Bey 03.30 civarında beni aradı. Sonra birlikte yola çıktık. Yolda Adem Güven'i de aradık. Kadir Bey başka kimseyi aramadı. Ben 3 tane vinç firmasını aradım." dedi.

Sürdürülebilir turizmle ilgili FQC Global Sertifikasyon AŞ isimli şirketin Grand Kartal Otel'de denetim yaptığını aktaran Yılmaz, "Biz danışmanlık şirketine dosyayı hazırlattık. İkinci sene de aynı dosya ile denetime girdik. Sadece istatistik bilgileri güncelledik. Önce klasör incelendi. Sonra saha denetimine çıkıldı. Ben saha denetimine katılmadım. Bize denetleme ile ilgili belgeleri, ilgili FQC Global Sertifikasyon AŞ’nin önerdiği danışmanlık şirketi hazırladı." diye konuştu.

Yılmaz, Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkililerinin denetim yapıp yapmadığı sorusuna ise şu şekilde cevap verdi:

"Turizm Bakanlığının 2011 ya da 2012 yılında Kartalkaya'ya gittiğini hatırlıyorum. Gazelle'den bilgi talebinde bulunmuşlardı 1 sene kadar önce. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın daha önce denetleyip denetlemediğini bilmiyorum. Özel İdare de Gazelle Oteli denetlemedi."

Asansör teknisyeni Bilal Ulusoy da asansörlerin çalışma sistemleri hakkında bilgiler verdi.

Kendisinin bakım teknisyeni olduğunu kaydeden Ulusoy, 2019 yılından itibaren Grand Kartal Otel'in bakımlarını kendilerinin yaptığını aktardı.

İl Özel İdare Ruhsat ve Denetim Müdürlüğü bünyesinde kurulan denetleme komisyonunda sağlık teknisyeni olarak görev yapan Cemal Yılmaz, kendilerinin işyeri açma ile ilgili ruhsat verildikten sonraki denetimleri kontrol ettiklerini söyledi.

Özelikle ruhsatsızlık denetimi yaptıklarını kaydeden Yılmaz, "Bunlar normal bir denetim değil. Özel İdaresi normalde ruhsat verdiği yerleri denetlemez. Grand Kartal'da ruhsatsızlık üzerine denetim yaptık. Benim görevim sağlık memuru olduğu için kendi alanımda ilgili tutanak düzenledim. 2011, 2016, 2019, 2021, 2024 yıllarında denetimlerde bulundum." ifadelerini kullandı.

Yılmaz, kurum olarak yangınla ilgili denetim yapmadıklarını da vurgulayarak, "Bu konuda denetim yapacak personelimiz yok. Bununa ilgili itfaiye teşkilatı kuracak yetkimiz de yok. Otelde yapılan denetimlerde bize imzası bulunanlar eşlik etmiştir. Ama kimler olduğunu hatırlamıyorum." şeklinde konuştu.

Yılmaz, White Fox isimli işletme ile ilgili denetim başvurusu olduğunu bildiğini ama başvuran kişiyi tanımadığını da belirterek, "Yangın raporu tüm bina için istendi. Tutuklu sanık Yeliz Erdoğan itfaiye raporunun alınması gerektiğini söyledi. Otel için rapor alınmasını istedi." dedi.

Mahkeme bir önceki gün gerçekleşen duruşmada "konutu terk etmeme" şeklinde adli kontrol kararı verilen tutuksuz sanıklar Mudurnu Enerji Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi yetkilileri İbrahim Polat ile İsmail Karagöz, FQC Global Sertifikasyon Anonim Şirketi yetkilisi Ali Ağaoğlu, resepsiyon görevlisi Yiğithan Burak Çetin'in avukatlarının itirazlarını yargılamanın hala devam ediyor olması, tüm delillerin toplanmamış olması, dinlenilmeyen tanık, mağdur ve müştekilerin olması nedeniyle reddetti.

Duruşmaya sabaha kadar ara verildi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.