Dolar
41.85
Euro
48.62
Altın
4,017.12
ETH/USDT
3,827.50
BTC/USDT
111,836.00
BIST 100
10,720.36
Ekonomi

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: Dünya ekonomisi yönünü ararken Türkiye kararlılıkla yoluna devam ediyor

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, ABD ile Çin arasında adeta ekonomik Soğuk Savaş'ın yaşandığını belirterek, "Bu çalkantılı tablo karşısında dünya ekonomisi yönünü ararken Türkiye, kararlılıkla yoluna devam ediyor." dedi.

Harun Kutbe  | 11.10.2025 - Güncelleme : 11.10.2025
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: Dünya ekonomisi yönünü ararken Türkiye kararlılıkla yoluna devam ediyor Fotoğraf: Yasin Baturhan Ergin/AA

İstanbul

Yılmaz, Türkiye İhracatçılar Meclisince (TİM) Türkiye İnovasyon Haftası kapsamında Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen İnovaLİG Şampiyonları Ödül Töreni'nde inovasyonun Türkiye’nin kalkınma hamlesine yön veren en kritik başlıklardan biri olduğunu söyledi.

Yılmaz, 12 yıllık birikimiyle girişimcileri, akademiyi, sanayiyi ve kamu kurumlarını aynı hedefte buluşturan bu etkinliğin, küresel ölçekte saygın platforma dönüştüğünü dile getirerek, bugün burada geliştirilen her fikrin, atılan her adımın kalkınma yolculuğuna yeni ivme kazandırdığını, yarına bugünden yön verdiğini ifade etti.

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

"Doğru bir reaksiyon göstermemiz gerekiyor hep birlikte"

İçinden geçilen dönemin konjonktürel dalgalanmaların ötesinde derin yapısal dönüşümlerin yaşandığı eşiğe işaret ettiğini dile getiren Yılmaz, ticarette korumacı politikaların yeniden yükselişte olduğunu, belirsizliklerin arttığını, küresel rekabetin dengelerinin yeniden şekillendiğini söyledi.

Yılmaz, ABD ile Çin arasında yeniden tırmanan gerilime dikkati çekerek, şöyle konuştu:

"Nadir elementlerle ilgili belli teknolojilerle ilgili daha farklı politikalar ortaya koydu Çin. Buna karşı da Amerika Birleşik Devletleri, güçlü bir reaksiyon gösterdi. Adeta ekonomik bir Soğuk Savaş döneminin içinde olduğumuzu ifade edebiliriz. Geçmişte askeri odaklı, güvenlik odaklı bir Soğuk Savaş yaşadı dünya. Şimdi de ekonomik bir Soğuk Savaş'ın arifesinde olduğumuzu, belki de içinde olduğumuzu ifade etmemiz gerekiyor. Bu yeni dönem belirsizlikleri arttırıyor elbette. Riskleri çeşitlendiriyor ama bir taraftan da yeni fırsatlara da kapı aralıyor. Bu yapısal dönüşümü çok iyi okumamız, ülkemizi de burada çok iyi konumlandırmamız lazım. Kamusuyla, özel sektörüyle."

Bu dönemin sadece belli liderlerin ve kişilerin, kişisel özelliklerinden veya tercihlerinden dolayı farklı politikalar izlediği bir dönem olmadığını, kişileri aşan şekilde dünyadaki yeni yapısal ortamın, yapısal dönüşümlerin getirdiği durumla karşı karşıya bulunulduğu belirten Yılmaz, şöyle devam etti:

"Dolayısıyla bu yeni dönemi çok iyi okumamız ve çok doğru bir reaksiyon göstermemiz gerekiyor hep birlikte. Bu çalkantılı tablo karşısında dünya ekonomisi yönünü ararken Türkiye, kararlılıkla yoluna devam ediyor. Zor bir dönemdeyiz gerçekten. Geçmiş liberal küresel düzen, kurumlarıyla, kurallarıyla ciddi anlamda bir dönüşüm süreci içinde. Dünya Ticaret Örgütünden başlayın, birçok başka alana varıncaya kadar. Geçmişte dünya ekonomisi genelde dünya ticaretinden daha yavaş büyürdü. Ticaret büyümeden daha yüksek oranda gelişirdi.

Bu yıl örneğin IMF tahminlerine göre dünya ekonomisi yüzde 3 civarında büyüyecek. Dünya ticareti ise yüzde 2,5-2,6 civarında büyüyecek. Büyümeden daha düşük bir ticaret büyümesiyle karşı karşıyayız küresel düzeyde. Bu, bize şunu gösteriyor. Eski liberal küresel düzen zayıflamış durumda. Bir geçiş sürecindeyiz. Yeni kurallar, yeni bloklaşmalar oluşuyor ve burada artık eskisi kadar hiç kimsenin işi kolay değil."

"Bir istikrar programı izliyoruz"

Yılmaz, bu ortama rağmen ihracatçıların sergilediği performansı yürekten alkışladığını dile getirerek, yatırım, istihdam, üretim ve ihracat odaklı büyüme stratejisi sayesinde ekonominin 2024'te yüzde 3,3 büyüdüğünü, bu yılın 2. çeyreğinde büyüme oranının yüzde 4,8'e ulaştığını söyledi.

"Bir taraftan bir istikrar programı izliyoruz, bir taraftan da büyümemizi, istihdamımızı devam ettiriyoruz. Bu ikisini aynı anda yapabilmek öyle kolay bir iş değil gerçekten ama Türkiye bunu başarıyor. Böylece Türkiye ekonomisi, kesintisiz 20 çeyrektir büyümesini sürdürerek istikrarını koruyor. İşsizlik oranımız ağustos ayında yüzde 8,5 düzeyinde gerçekleşmiş, son 28 aydır tek haneli seyreden bu oran, iş gücü piyasamızın güçlü görünümünü ortaya koymuştur." diyen Yılmaz, işsizliğin daha da düşeceğini, ilk defa bu Orta Vadeli Program'da atıl iş gücü konusunu çok daha detaylı ele aldıklarını ve iş gücü piyasalarına bu potansiyelin nasıl kazandırabileceğine ilişkin detaylı birtakım politikalara yer verdiklerini anlattı.

Ekonomi politikalarında temel önceliklerinin enflasyon olduğunu vurgulayan Yılmaz, şöyle devam etti:

"Makro finansal istikrarımızı güçlendirmeye, enflasyon oranımızı düşürmeye gayret ediyoruz. Yıllık enflasyon eylül ayında yüzde 33,3 oldu. Dezenflasyon sürecinin başladığı haziran ayından bu güne 42 puanlık bir düşüş var. 2023’te yüzde 65 civarındaydı enflasyonumuz. 2024'te yüzde 44 oldu. Bu sene işte yüzde 30'un biraz altı, biraz üstü bir yerlere gelmiş olacağız önümüzdeki aylara bağlı ama bir düşüş trendi çok net bir şekilde görünüyor. Gelecek seneki hedefimiz yüzde 20’nin altında bir enflasyon, 2027’de ise tek haneli rakamlara ülkemizi yeniden ulaştırmak. Bütün planlamamızı buna göre yapmış durumdayız."

Orta ve uzun vadede enflasyonu düşüren politikalarla sağlıklı, istikrarlı, yüksek, sürdürülebilir büyüme ve ihracat politikalarının son derece örtüşen politikalar olduğunu vurgulayan Yılmaz, bu yılın ocak-eylül döneminde ihracatın yüzde 4,1 artışla yaklaşık 201 milyar dolara ulaştığını, bir önceki yılın aynı dönemine göre 8 milyar dolar civarında artış görüldüğünü hatırlattı.

"İhracatın kalitesini, niteliğini artırmak son derece önemli"

Yılmaz, OVP’ye göre ihracatın 2028 itibarıyla 300 milyar doları aşacağını, hizmet ihracatının da 150 milyar doların üzerinde olacağını dile getirerek, "Türkiye Yüzyılı hedeflerimiz doğrultusunda katma değeri yüksek, teknoloji yoğun, markalı ve tasarımlı ürün ihracatını artırma kararlılığımız sürmektedir. Bir taraftan ihracatı artırmak, diğer taraftan ihracatın kalitesini, niteliğini artırmak son derece önemli. Katma değeri daha yüksek, teknolojik içeriği daha yüksek bir üretim ve ihracat yapısı oluşturmak son derece kıymetli." diye konuştu.

Milli Teknoloji Hamlesi'nin, ülkenin teknoloji üretim kapasitesini güçlendirirken yerli üretimi ve stratejik bağımsızlığı pekiştiren vizyonu hayata geçirdiğini vurgulayan Yılmaz, şunları ifade etti:

"Bundan 20 küsur yıl önce yüzde 20 olan yerlilik oranımız, bugün yüzde 80'i aşmış durumda. Geçen yıl savunma sanayisi ihracatımız 7 milyar doları aştı. Bu yıl inşallah daha da üstünde olacak. Yakın bir gelecekte çift haneli savunma sanayisi ihracatçısı ülkelerden biri haline geleceğiz. Savunma sanayisini ben sadece güvenlikle ilgili görmüyorum. Orada elde ettiğimiz yetkinlikleri sivil endüstrilere de yayarak topyekun ekonominin aslında teknolojik seviyesini yükseltmiş oluyoruz. Dolayısıyla savunma sanayisi sadece güvenlikle ilgili değil refahla da ilgili. Katma değeri yüksek bir ekonomi oluşturma hedefimizle de yakından ilgili."

Yılmaz, yapay zekanın sıradan teknolojilerden biri olarak değerlendirilmemesi gerektiğine dikkati çekerek, inovasyonun da bu çerçevede yeniden ele alınması ve bu yeni döneme hazırlanılması gerektiğini, özellikle yapay zeka teknolojilerinde start-upların desteklenmesi ve insan kaynağının geliştirilmesinin son derece kıymetli olduğunu söyledi.

"Yeni girişimlerin desteklenmesi çok çok kıymetli"

İnovasyon ekosisteminin yalnızca bir sektörün değil toplumun bütün kesimlerinin ortak hareket etmesiyle güç kazanacağını, kamu kurumları, özel sektör ve akademi dünyası arasında kurulan bu üçlü yapının bilgi üretimini hızlandıran, teknoloji transferini kolaylaştıran ve üretim süreçlerini daha çevik hale getiren stratejik zemin olduğunu anlatan Yılmaz, bu çerçevede özellikle KOBİ'lerin, küçük işletmelerin dinamizminden çok faydalanılması ve gençlerin yenilikçiliğinden, girişimciliğinden en üst düzeyde istifade edilmesini gerektiğini vurguladı.

Yılmaz, klasik bankacılık sisteminin tabiri caizse "parası olana para veren" sistem olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Halbuki yenilikçi, girişimci bir ekosistemde belli riskleri de üstlenebilen, parası olmayan ama iyi projesi olan, iyi fikri olan, güçlü bir yeniliğe imza atabilecek gençlerin, yeni girişimlerin desteklenmesi çok çok kıymetli. Klasik sistem tabii ki devam edecektir ama yenilikçiliği, girişimciliği destekleyen bir finansal altyapının oluşması, araçların çeşitlenmesi de inovasyonun güçlü bir şekilde yoluna devam etmesi bakımından çok önemli. Biz de hükümet olarak bu politikaları destekliyoruz."

Yılmaz, İnovaLİG Şampiyonları Ödüllerinin, Türkiye'nin küresel ölçekte rekabet eden şirketlerinin vizyonunu, kararlılığını ve yenilikçilik kapasitesini yansıttığını dile getirerek, bu yıl ödül alan tüm firmaları tebrik etti, yenilikçilik ekosistemine katkı sunan kamudan, özel sektörden, akademiden tüm paydaşlara teşekkürlerini iletti.

Konuşmaların ardından Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, AK Parti Genel Başkanvekili Mustafa Elitaş, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı İbrahim Şenel ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe'nin katılımıyla inovasyon şampiyonlarına ödülleri verildi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Yatırım Danışma Komitesi Toplantısı'nda konuştu

​Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nde gerçekleştirilen Yatırım Danışma Komitesi (YDK) Toplantısı'ndaki konuşmasında da son 22 yılda Türkiye ekonomisinin üretim kapasitesi, altyapı, ihracat ve beşeri sermaye alanlarında güçlü bir ilerleme kaydettiğini söyledi.

Yılmaz, 2002'de yaklaşık 238 milyar dolar olan milli gelirin, 2024 sonunda 1,4 trilyon dolara yaklaşırken, aynı dönemde kişi başına gelirin de dört kattan fazla artarak 15 bin dolar seviyesine yaklaştığını kaydetti.

Bunun sonucunda Türkiye'nin küresel yatırım pastasındaki payını beş kat artırarak yüzde 1'e çıkardığını ve dünyanın önde gelen yatırım destinasyonlarından biri haline geldiğini ifade eden Yılmaz, ihracatın 2002'de 36 milyar dolarken 2024 yılı itibarıyla 262 milyar dolara ulaşarak Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdığını anımsattı.

Sanayi, ulaştırma ve enerji altyapısı, dijitalleşme kapasitesi ve insan kaynağının bu dönemde küresel ölçekte rekabet avantajı sağlayacak şekilde geliştiğini ve uluslararası doğrudan yatırımların bu dönüşümün en önemli unsurlarından biri olduğunu belirten Yılmaz, şöyle konuştu:

"Nitekim, 1973-2002 arası 30 yıllık dönemde yalnızca 15 milyar dolar doğrudan yatırım çeken Türkiye, 2025 yılı Temmuz ayı itibarıyla 2003'ten bu yana toplamda 282 milyar dolarlık yatırım çekmiştir. 2024 yılında uluslararası doğrudan yatırım girişi 11,3 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir, 2025'in 7 ayında ise 8,4 milyar dolara ulaşmış, yıllıklandırılmış girişler 13,8 milyar dolar ile son yılların zirvesine çıkmıştır. 2002'de uluslararası sermayeli şirket sayısı 5 bin 600'ken bugün ülkemizde bu profilde 87 bine yakın şirket bulunmaktadır. Bu şirketler sadece üretim değil Ar-Ge, tasarım, tedarik, lojistik ve bölgesel yönetim merkezleri ile Türkiye'yi entegre bir bölgesel üs haline getirmişlerdir."

Son 15 yılda ihracatın yaklaşık üçte birini uluslararası sermayeli şirketlerin gerçekleştirdiğini aktaran Yılmaz, "Bu ihracatın yüzde 60'ından fazlası orta-yüksek ve yüksek teknoloji ürünlerinden oluşmaktadır. Uluslararası şirketlerimiz özel sektör Ar-Ge harcamalarının yüzde 30'unu üstlenmiş, ayrıca 1,3 milyon kişilik istihdam oluşturarak kalkınmamıza doğrudan katkı sağlamıştır." diye konuştu.

Yılmaz, son 20 yılda yapılan reformların Türkiye'nin yatırım ortamını dünya standartlarında güvenli ve öngörülebilir bir ekosisteme dönüştürdüğünü, bu başarının siyasi istikrar ve yatırımcıyla kurulan güvene dayandığını dile getirdi.

2001'de kurulan Yatırım Ortamını İyileştirilme Koordinasyon Kurulu (YOİKK) çatısı altında iş dünyasının ve ilgili tüm bakanlıkların dahil olduğu eylem planlarının oluşturulduğunu ve hayata geçirilmeye devam ettiğini aktaran Yılmaz, "Ayrıca, 2004'ten bu yana Cumhurbaşkanımızın başkanlığında toplanan Yatırım Danışma Konseyi ile dünyanın önde gelen şirket üst yöneticilerini (CEO) ve uluslararası kuruluşları Türkiye'de buluşturarak iş ve yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik reform gündemimize küresel bir vizyon kazandırıyoruz." şeklinde konuştu.

Yılmaz, bu doğrultuda, 2024'te 10'uncusu düzenlenen YDK toplantısında çok uluslu şirketlerin en üst düzey temsilcilerinden aldıkları geri bildirimler ışığında reform gündemlerini tatbik ettiklerini kaydetti.

"Şirketlere emisyon azaltımını daha düşük maliyetle gerçekleştirme imkanı sunabileceğiz"

Türkiye'nin küresel tedarik zincirindeki rolünün güçlenmesine katkı sağlayacak, dijital ve yeşil dönüşüm yatırımlarını artıracak bir yatırım teşvik sistemini geçtiğimiz aylarda uygulamaya aldıklarını belirten Yılmaz, bu yeni sistemle katma değerli üretimi, yeşil ve dijital dönüşümü, bölgesel kalkınmayı önceleyen, daha seçici ve hedef odaklı bir yatırım teşvik sistemini hayata geçirdiklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Temmuz 2025'te yürürlüğe giren İklim Kanunu'nun enerji verimliliği ve temiz teknoloji yatırımlarının hızlanmasına, ihracatta karbon ayak izi kriterlerine uyumu kolaylaştırarak firmaların rekabet gücünün artmasına katkıda bulunacağını vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Kurulacak Emisyon Ticaret Sistemi ile şirketlere emisyon azaltımını daha düşük maliyetle gerçekleştirme imkanı sunabileceğiz. Ayrıca karbon kredisi ticaretinden doğacak yeni piyasa sayesinde ekonomimize katma değer oluşturmayı hedefliyoruz. Öte yandan 2026 yılının ilk çeyreğinde 5G ve fiber teknolojisini hayata geçiriyoruz. Bu sayede, Türkiye'nin dijital dönüşümünü hızlandırarak sanayiden tarıma, ulaşımdan sağlığa kadar tüm sektörlerde verimliliği artıracak, ekonomimizin rekabet gücünü pekiştireceğiz. Yeşil enerji yatırımlarını hızlı bir şekilde hayata geçirilebilmek amacıyla yaptığımız yeni mevzuat düzenlemeleri sayesinde rüzgar enerjisi yatırımlarında dört yıl süren yatırım sürecinin iki yıla, güneş enerjisinde ise bu sürenin iki yıldan 1,5 yıla düşürülmesini sağladık. İkiz dönüşümün insan kaynağı gereksinimlerini karşılamak amacıyla bu alanda sınıflandırılan mesleklere yönelik aktif iş gücü programları yürütüyor, mesleki eğitim kursları ve işbaşı eğitim programlar uyguluyor ve eğitim içerikleri geliştiriyoruz."

"Enflasyon oranını 42 puan düşürmüş bulunuyoruz"

Cevdet Yılmaz, ortak akıl ve katılımcı bir anlayışla hazırlanan ve Türkiye ekonomisinin gelecek üç yılına yön verecek, güncellenmiş Orta Vadeli Program'da, sıkı para ve maliye politikalarıyla enflasyonu kalıcı şekilde düşürürken, büyüme potansiyelini de yapısal dönüşüm adımlarıyla kademeli bir şekilde yukarıya çeken bir harita takip ettiklerini dile getirdi.

Yılmaz, "Haziran 2024'ten bu yana dezenflasyon süreci devam ediyor ve bu süreçte enflasyon oranını 42 puan düşürmüş bulunuyoruz. Hedefimiz kararlı bir şekilde mücadelemizi sürdürmek. 2026'da yüzde 20'nin altında, 2027'de ise tek haneli enflasyon oranlarına ulaşmaktır." dedi.

"2024'te ekonomimiz yüzde 3,3 büyüdü ve 2025'te de aynı oranı korumayı bekliyoruz"

Ekonomik büyümeye değinen Yılmaz, şu verileri paylaştı:

"2024'te ekonomimiz yüzde 3,3 büyüdü ve 2025'te de aynı oranı korumayı bekliyoruz. Dezenflasyon süreci ilerledikçe ve yapısal dönüşümler hayata geçtikçe büyümenin kademeli olarak verimliliğe dayalı olarak güçleneceğini öngörüyoruz. Bu kapsamda, 2026'da yüzde 3,8'e, 2027'de yüzde 4,3'e ve 2028'de yüzde 5'e ulaşmayı hedefliyoruz. 2024'te cari açığın milli gelire oranı yüzde 0,8'e geriledi. Programda öngördüğümüz yüzde 1,7'ydi. Bu konuda program hedeflerinden daha iyi bir noktada olduğumuzu ifade edebilirim. Bu olumlu gelişmenin devamıyla cari açığın milli gelire oranının daha da düşerek 2028'de yüzde 1'ler seviyesinde olmasını öngörüyoruz. Böylece dış finansman ihtiyacımızın belirgin şekilde azalacağını bekliyoruz. 3 Ekim itibarıyla brüt rezervlerimiz 186,2 milyar dolara yükseldi, risk primimiz 260 baz puanın altına geriledi, Türk lirasına olan güven artarak TL mevduatın payı yüzde 60'ın üzerine çıktı."

Kamu maliyesinde disiplinli duruşlarının sürdüğünü söyleyen Yılmaz, "2024'te bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 4,7 oldu. Deprem etkisi hariç tutulduğunda açığımız yüzde 3 seviyesinde gerçekleşmiştir. 2025'te bütçe açığını yüzde 3,6'ya, 2028'de ise yüzde 2,8'e düşürerek Maastricht kriterlerinin altına indirmeyi öngörüyoruz." diye konuştu.

Yılmaz, program döneminde sıkı mali duruşlarıyla bütçe açığını azaltırken, faiz dışı fazla vermeyi hedeflediklerine belirterek, şunları aktardı:

"2025 yılı sonunda milli gelirimizin ilk kez 1,5 trilyon doları aşmasını, kişi başına düşen gelirimizin 17 bin doların üzerine çıkmasını ve ülkemizin Dünya Bankası sınıflamasına göre ilk kez yüksek gelirli ülkeler grubuna dahil olmasını bekliyoruz. 2028'de ise milli gelirimizin 1,9 trilyon dolara yaklaşmasını, kişi başına gelirin 21 bin dolar seviyesine yükselmesini bekliyoruz. 2028 sonunda ihracatımızın 300 milyar doların üzerinde olmasını, hizmet ihracatımızın ise 150 milyar doları aşmasını bekliyoruz. Program döneminde yine yaklaşık 2,5 milyon ilave istihdam oluşturulmasını ve dönem sonunda ilk defa yüzde 8'in altında bir işsizlik oranına ulaşmayı hedefliyoruz."

"Türkiye son 10 yılda küresel tedarik zincirleriyle doğrudan bağlantılı 539 yatırım projesi çekti"

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, toplantıda ele alacaları küresel tedarik zincirleri ve dijital yatırımların, yalnızca ülkelerin rekabet gücünü değil, aynı zamanda dayanıklılığını ve sürdürülebilir kalkınma vizyonunu da belirleyen başlıca unsurlar haline geldiğini belirtti.

Küresel ekonomide yaşanan jeopolitik riskler, iklim değişikliği ve dijitalleşmenin, şirketlerin üretim ve tedarik stratejilerini kökten değiştirdiğine, yakın coğrafyadan tedarik, dost ülkelerden tedarik ve çeşitlendirmenin artık yatırım kararlarının merkezinde olduğuna dikkati çeken Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye, Avrupa'nın üretim koridoruna bitişik stratejik konumu, güçlü sanayi altyapısı, nitelikli iş gücü ve gelişmiş lojistik ağlarıyla bu dönüşümün doğal merkezlerinden biri konumundadır. Bu doğrultuda Ticaret Bakanlığımızın yürüttüğü Küresel Tedarik Zinciri Programı, kritik sektörlerde yerli tedarikçi havuzunu genişletmekte, gümrük ve lojistik süreçleri daha hızlı ve öngörülebilir hale getirilmektedir. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın HIT-30 Programı ile yapay zeka, yarı iletken, batarya ve yenilenebilir enerji gibi tedarik zincirleri için kritik sektörlerde yatırım yapan şirketlere vergisel muafiyetler, hızlandırılmış izinler ve finansman kolaylıkları sunuyoruz. 2030 Sanayi Stratejisi ise imalat sanayimizi daha fazla teknoloji, Ar-Ge ve tasarım odaklı bir yapıya taşıyarak, Türkiye'nin küresel değer zincirinde daha üst bir konuma yükselmesini hedeflemektedir."

Uluslararası Doğrudan Yatırım Stratejisi'nin de özel bir yere sahip olduğunu belirten Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi koordinasyonunda hazırlanan stratejinin, yeşil dönüşüm, dijitalleşme ve küresel tedarik zincirlerine entegrasyon gibi öncelikleri ve uluslararası doğrudan yatırım bakımından "nitelikli UDY" tanımı altında açıkça ortaya koyduğunu ifade etti.

Yılmaz, bu çerçevede küresel tedarik zincirlerine entegrasyonu güçlendiren yatırımların, nitelikli UDY'nin en kritik bileşenlerinden biri olduğuna işaret ederek, "Dolayısıyla Türkiye, sadece sermaye çekmeyi değil, bilgi, teknoloji transferi, nitelikli istihdam, ihracat kapasitesi kazandıran yatırımları ülkemize yönlendirmeyi hedeflemektedir. Nitekim, 2024 yılında duyurulan 383 UDY projesinin yüzde 72'si nitelikli UDY kriteriyle örtüşmüş, toplam sermaye harcamasının da yüzde 71'ini bu nitelikli yatırımlar oluşturmuştur. Bu projeler arasında küresel tedarik zincirlerine entegrasyonu artıran üretim, Ar-Ge, lojistik ve satın alma merkezi yatırımları özellikle öne çıkmaktadır. Dahası, Türkiye son 10 yılda küresel tedarik zincirleriyle doğrudan bağlantılı 539 yatırım projesi çekerek, benzer konumdaki ülkelerle kıyaslandığında öne çıkmış, küresel şirketler için güvenilir, sürdürülebilir ve yenilikçi bir tedarik ortağı olduğunu açıkça göstermiştir." ifadelerini kullandı.

"Yatırımcılar Türkiye'nin dijital potansiyeline güven duyuyor"

Dünyada rekabetin en kritik alanının dijitalleşme olduğunun altını çizen Yılmaz, Türkiye'nin genç ve dinamik nüfusu, güçlü mühendislik kapasitesi ve hızla gelişen teknoloji ekosistemiyle yeni nesil dijital yatırımlar için cazip bir teknoloji üssü olma konumunda bulunduğunu söyledi.

Yılmaz, bu kapsamda 2030 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi'nin, ülkenin dijital ekonomide liderliğini pekiştirmek için yapay zeka, yarı iletkenler, batarya teknolojileri, biyoteknoloji ve yeşil enerji gibi kritik alanlarda somut hedefler ortaya koyduğunu, HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı ile bu alanlara yatırım yapan şirketlere, vergisel avantajlar, hızlandırılmış izin süreçleri, istihdam ve enerji destekleri sunulduğunu anlattı.

Ulusal Yapay Zeka Stratejisi kapsamında geliştirilen Türkçe büyük dil modelleri, süper-bilgisayarlar ve kamu veri yönetişimi ile 5G ve ileri iletişim teknolojilerindeki ilerlemelerin, Türkiye'yi akıllı üretim ve otonom sistemler için bölgesel bir çekim merkezi haline getirdiğini belirten Yılmaz, şunları dile getirdi:

"2024 yılı UDY yatırımlarının niteliğine baktığımızda, sıfırdan projeler daha çok sanayi altyapısını güçlendiren, yeşil dönüşümü ve bölgesel kalkınmayı destekleyen projelerden oluşmuştur. Buna karşılık, birleşme ve satın alma yatırımları hizmet sektörlerine, finansal alanlara ve özellikle de dijital dönüşüme yoğunlaşmıştır. Bu eğilim, yatırımcıların, Türkiye'nin dijital potansiyeline duyduğu güveni de göstermektedir.

Bu çerçevede, dijital yatırımlar 35 birleşme ve satın alma işlemi ile bu kategoride yüzde 37'lik payla öne çıkmıştır. Yazılım, bilgi teknolojileri ve elektronik bileşenlerdeki güçlü performans, uluslararası yatırımcıların Türkiye'nin dijital dönüşümüne olan ilgisini ortaya koymuştur. Son 10 yılda 214 dijital yatırım projesine ev sahipliği yapmamız ve ülkemizdeki uluslararası sermayeli şirketlerin 1000'den fazlasının Ar-Ge ve tasarım merkezlerinin olması, Türkiye'nin bu alanda bölgesel merkez olma konumunu pekiştirmektedir."

Yatırım Danışma Komitesi'nin, Türkiye'nin yatırım ortamının geliştirilmesine uluslararası bir bakış açısı kazandırmayı, kamu ile özel sektör arasında güçlü bir istişare zemini oluşturmayı hedeflediğini dile getiren Yılmaz, burada yapılacak görüşmelerin Türkiye'nin yatırımcılar açısından güvenilir, öngörülebilir ve rekabetçi bir merkez olma konumunu pekiştirirken, geleceğe dair vizyonlarını da şekillendireceğini sözlerine ekledi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.