Gazze Mahkemesi Başkanı Falk: Batı'nın Gazze soykırımına verdiği tepki uluslararası hukuka ilişkin ahlaki ikiyüzlülüktür
Gazze Mahkemesinin Başkanı Prof. Dr. Richard Falk, "Batı'nın Rusya-Ukrayna savaşına ve Gazze soykırımına verdiği tepkiler arasındaki çelişkilerle çok net şekilde ortaya çıkan şey, uluslararası hukuka ilişkin ahlaki ikiyüzlülüktür." dedi.

Ankara
İsrail'in Gazze'de işlediği savaş suçlarını araştırmak üzere kurulan küresel ve bağımsız girişim Gazze Mahkemesinin Başkanı Prof. Dr. Richard Falk, Batı'nın Rusya-Ukrayna savaşına ve Gazze soykırımına verdiği tepkiler arasındaki çelişkilerle uluslararası hukukta "ahlaki ikiyüzlülüğün" net şekilde ortaya çıktığını vurguladı.
Dünyanın önde gelen uluslararası hukuk profesörlerinden Falk, İsrail'in Gazze'de işlediği savaş suçlarını araştırmak üzere kurulan küresel ve bağımsız girişim Gazze Mahkemesinin İstanbul'da düzenlenen nihai oturumuna katıldı.
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Falk, İsrail’in Gazze’de işlediği soykırım karşısında Birleşmiş Milletler’in (BM) yaklaşımının sorgulanması, Batılı devletlerin Ukrayna ve Gazze halklarına karşı çifte standartlı tutumu, Gazze’nin Akdeniz’deki stratejik konumu ve altyapı zenginliği, Tel Aviv hükümetinin 1960’larda Süveyş Kanalı’na alternatif olarak önerdiği Ben Gurion Kanalı Projesi hayali, İsrail’in "eşit düzeyli" bir Filistin Devleti’ni kabul sorunu ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın "Dünya 5’ten büyüktür" vizyonu gibi konularda AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Soru: Gazze Mahkemesi nasıl bir misyon icra ediyor? Bu inisiyatifi, İsrail'in işlediği soykırıma karşı verilen diğer mücadelelerden ayıran yönleri nelerdir?
Richard Falk: Gazze Halk Mahkemesinin son oturumunun çok zorlu çifte görevi var. Birincisi, son iki yıldır yaşanan soykırımı ifşa etmek ve Gazze'deki Filistinli nüfusa dayatılan acıların kapsamlı bir görüntüsünü sunmak. İkincisi, ateşkesin kabul edilmesi ve Gazze'nin geleceğinin İsrail yanlısı bir şekilde ve İsrail'in değişmeyen temel hedefi doğrultusunda şekillendirilmesine yol açan kusurlu yöntemlerin düzeltilmesi veya açıklığa kavuşturulmasıdır. İsrail'in temel hedefi, Filistinlilerin siyasi kimliğini ve direnişini ortadan kaldırarak ve Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze'deki Filistin topraklarını İsrail'in toprak egemenliğine katarak çatışmayı sona erdirmektir. Siyonistlerin nihai oyunu olan Büyük İsrail'e ulaşmaktan kastedilen de çoğunlukla budur. Mümkün olduğunca net bir analiz geliştirmeye çalışıyor ve filo gibi sivil toplum dayanışma girişimleri, BM Özel Raportörlerinin raporları, Uluslararası Adalet Divanı (UAD) ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) görüşlerine saygı gibi konularda sürekli eylem çağrısında bulunuyoruz. Dolayısıyla, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkı için verdiği mücadelenin sona ermediği, devam ettiği ve müzakereden değil ültimatomdan doğan bir tür (ABD Başkanı Donald) Trump diplomasisiyle aldatılmaya çalışıldığı yönünde nihai bir imaj yansıtmak istiyoruz. Ancak Hamas'a esir takası karşılığında ateşkesi kabul etmesi için 72 saat süre verildi ve Hamas soykırım failini ödüllendiren bu tehdit diplomasisini kabul etti. (Bu durum) İsrail'i işlediği suçlar nedeniyle ödüllendirilen ve bu süre zarfında aşırı mağduriyet yaşamalarına rağmen Filistinlileri ise daha da cezalandırılan bir konuma sokuyor. İşte bu bağlamda dünya kamuoyuna ulaşmak ve meşruiyet savaşı olarak adlandırdığım bu savaşta Filistin halkının zaferini güçlendirmek istiyoruz. Bu, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana sömürgecilik karşıtı mücadelelerde genel olarak hakim olan meşruiyet ve ahlakla ilgili sembolik güç politikalarının savaşıdır. Bu nedenle, Filistinlilerin meşruiyet savaşındaki bu zaferine sembolik bir katkı olarak, bu uzun yüzyıllık mücadelenin adil bir şekilde sonuçlanmasına dair umutlarımızı ortaya koyuyoruz.
Soru: Narin bir ateşkes süreci var. Ancak İsrail hükümetinin bölgedeki aşırılıkçı politikaları sürüyor. Gözler BM'yi arıyor ancak ona güven büyük ölçüde kaybedildi. BM özelinde uluslararası sistemde nasıl bir dönüşüme ihtiyaç var?
Richard Falk: BM'nin, 1945'te İkinci Dünya Savaşı'nı kazananlar tarafından kurulduğunu hatırlamanız gerek. Küresel güvenlik ve savaş-barış politikalarının, veto hakkına sahip Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesinin jeopolitik üstünlüğüne tabi tutulacağı iki kademeli bir sistem kurdular. Bu üst katmanı. İkinci katmanı ise "Güvenlik Konseyi daimi üyesi olmayanlara uygulanacak devletlerin eşitliği, (BM) Şartı ve uluslararası hukuka saygı" kısmı. Bu durum, 'Nasıl bir organizasyon oluşturdunuz?' sorusu sorulan Meksikalı bir delege tarafından açıklandı. O (Delege), 'Kaplanların serbestçe gezdiği, farelerin denetlendiği bir organizasyon kurduk.' dedi. Bu, dünyanın ihtiyacı olanın tam tersi. İhtiyaç duyulan şey, kaplanların denetlenmesi ve farelerin istediklerini yapmasıdır. Böylesi bir reform, aşağıdan, sivil toplumdan, çok güçlü ve ısrarcı bir hareket olmadan gerçekleşemeyecek bir reform. Jeopolitik aktörlerin elit kesimi olan Çin, Rusya ve ABD reform istemiyor. Onlar, jeopolitikanın üstünlüğünün devam etmesini istiyorlar. Bu devam ederse BM, gelecekte de Gazze'de yaptığı gibi hareket edecek. Tüm beklentiler, BM'nin bu tür durumlarda başarısız olmak için kurulduğunu anlamayan birçok insanın gözünü açan hayal kırıklığıyla sonuçlanacaktır. (BM), beş daimi üyenin stratejik çıkarlarına müdahale etmeyeceği şekilde oluşturuldu. Bu durum, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, temelde BM'nin olduğu haliyle barışı koruyamayacağı ya da küresel güvenliği desteklemeyeceği mesajını taşıyan 'Dünya 5'ten büyüktür' uyarısını hatırlatır nitelikte. Gazze'de UAD'nin önemli kararlar verdiği, ancak Güvenlik Konseyi'nin işbirliği olmadan bunları uygulayamadığı örneği var. Bu yüzden yapı içinde inşa edilmiş, uygulamada ve hesap verilebilirlikte bir boşluk var. Bu yapı değiştirilmedikçe BM, ABD, Çin ya da Rusya'ya karşı etkili mücadele başlatamaz. ABD, kalıcı beş üyenin öncelikli üyesi. ABD, zaman zaman, Rusya-Ukrayna Savaşı'nın başlamasıyla BM'yi, jeopolitik düşmanına karşı siyaset enstrümanına dönüştürmeye çabaladı. (ABD) BM'nin, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırılarını kınayan ve Çin'in Tayvan'a saldırmaması için uyaran güçlü Genel Kurul kararlarını kabul etmesini sağladı. Bu Batı ya da dünya tarafından tam olarak anlaşılmıyor. Bu, BM Şartı'nın başında gelecek nesilleri savaştan kurtarma konusunda dünya halkına söz verdiği kolektif kuruluşa ihtiyaç duyan insanlığın geleceği için ciddi bir zorluk teşkil ediyor. BM bu sözleri ve vaatleri verdi ancak uygulamada zayıf kaldı."
Soru: İsrail başından bu yana ateşkesi birçok kez bozdu. Son günlerde de bunun fırsatını kollayan saldırıları var. İsrail, işgal altındaki Batı Şeria'da Filistinlilerin gasbedilen topraklarını ilhak etmeye hazırlanıyor. Bu süreç İsrail'e indirgenebilecek bir mesele mi?
Richard Falk: İsrail, eşit bir Filistin devletinin kurulması konusunda Filistinlilerle bir uzlaşmaya hazır değil. Bunu yapmayı reddediyor. Aynı zamanda, müttefiki olan ABD'nin, bu diplomatik çerçevesini kabul etmesi yönünde bir baskı altında. Ancak, istediği zaman bu çerçeveyi bozma yetkisini de elinde tutuyor. Yani bu diplomatik girişime uyuyormuş gibi davranmak ve Filistinlilerin siyasi kimliklerini ortadan kaldırmak anlamına gelen ve esas hedefi olan 'Büyük İsrail'i kurmaya odaklanmak arasında bir tür denge kurmaya çalışıyor. Bu gerilim kafa karışıklığına neden oluyor çünkü bir yanda ateşkes ve 20 maddelik plan var, diğer yanda ise İsrail, Filistin direnişinin geri kalanını kontrol edip Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze'de toprak egemenliği elde etmeye çalışıyor. Gazze, son on yılda açık deniz doğal gaz yatakları ve İsrail hükümetinin Gazze’den geçerek gelecekte Süveyş Kanalı'na alternatif olacak Ben Gurion Kanalı için bir mimari plan hazırlaması nedeniyle daha da önemli hale geldi. Bu nedenle Gazze'nin sadece İsrail için değil, Batı için de birdenbire çok daha önemli hale gelmesinin stratejik nedenleri var. Ve bunu sadece İsrail-Filistin sorunu olarak değil, Samuel Huntington'ın Soğuk Savaş'tan sonra medeniyetler çatışması yaşanacağı yönündeki öngörüsünde belirttiği gibi, Batı ile İslam dünyası arasındaki çatışma olarak görmek faydalı olacak. Bizim deneyimlediğimiz şey, stratejik konumu ve enerji rezervleri nedeniyle bölgede bir dereceye kadar hegemonyasını sürdürmek isteyen Batı'nın, bu sömürge sonrası düzene yönelik her türlü direnişi etkisiz hale getirecek bir tür köprü başı olarak İsrail'i desteklemesidir.
Soru: Mahkemenin yargısal profesyonelliği hedeflese de tarafsız olmadığı ve konuya tarafsızlık veya masumiyet ilkesi ile yaklaşmadığını vurguladınız. Birçok kişi bunu taviz vermek olarak görür. Bu konuda tarafsızlığın neden sorun olduğunu açıklayabilir misiniz?
Richard Falk: Bence bu önemli bir soru, ancak 1960'larda (Vietnam Savaşı’ndaki insan hakları ihlallerini yargılamak amacıyla kurulmuş) Russell Mahkemesinden bu yana tüm halk mahkemelerinin yerleşik düzenin bariz bir yanlışlığı veya bariz bir suçu ele almadaki başarısızlığına öfkelenen kişiler tarafından kurulduğu doğru. Bu durum, bu tür bir sivil toplum girişiminin organize edilmesi, finansmanı ve düzenlenmesi için büyük çaba sarf etmeye değmeyeceği konusundaki bir şüpheden kaynaklanmıyor. Mahkeme, hükümetlerin, devletlerin ve uluslararası kurumların sisteminin dünya halklarını hayal kırıklığına uğrattığına inanmasaydı, bu kadar çaba sarf etmezdi. Dolayısıyla tarafsız olmadığını kabul ediyor. Bu durum, suçların ele alınmadan işlendiği, insanların bu durumda haksız yere acı çektiği ve sadece sivil toplumun bu cezasız kalan suçları ele alabileceğine yönelik partizan bir inançtan kaynaklanıyor. Bu, cezasız suçlu davranışı. Bu ahlaki bir zorunluluk ve bu yüzden yasal bir jüri değil, vicdan jürisi vardır. Bu, Filistin mücadelesi adına sadece ahlak çağrısına yanıt vermekle kalmıyor, aynı zamanda insanlık adına da bir çağrı yapıyor. Bu durum, bir yandan Gazze'deki soykırıma yönelik somut bir yanıt olurken diğer yandan da dünya çapında karşılanmamış ve tüm insanlığı ilgilendiren zorlukların bir metaforu oluyor.
Soru: Dünyanın en önde gelen uluslararası hukuk profesörlerinden biri olarak, Batı'nın uluslararası hukuktan sapması hakkında ne düşünüyorsunuz? Avrupa ülkelerinde bir taraftan coşkulu Filistin'e destek gösterileri var ama bir taraftan toplantı ve gösteri hakları dahi konu Filistin olunca yasaklanabiliyor?
Richard Falk: Batı'nın Rusya-Ukrayna savaşına ve Gazze soykırımına verdiği tepkiler arasındaki çelişkilerle çok net şekilde ortaya çıkan şey, uluslararası hukuka ilişkin ahlaki ikiyüzlülüktür. Uluslararası hukuk, düşmanlar veya rakipler için bir politika aracıdır, ancak dostlara ve müttefiklere uygulanması durumunda bir politika engeli haline gelir. Ve bu hukuk değildir. Hukuk, eşit olanların eşit muamele görmesini öngörüyor, ancak Batı Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısına bu kadar farklı davranarak, İsrail'in soykırımına karşı tepkisini kışkırttı. Böylece sadece görmezden gelmekle kalmadı, aynı zamanda finansman, silah ve diplomatik koruma ile destek verdi. Bu durum, uluslararası hukukun fırsatçı bir bakış açısıyla, düşmanlarla yüzleşmede işe yarayan bir devlet propagandası olarak görüldüğünü, ancak tartışmalı çatışmalara karışan dost güçlerle ittifakları güçlendirmeye çalışırken göz ardı edilebileceğini gösteriyor.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.