
ŞANGHAY - Ali İhsan Çam - Çin'in en büyük kentlerinden olan Şanghay, tarihi boyunca geçirdiği isyan ve işgaller gibi onlarca badirenin ardından 1990'da Şanghay borsasının kuruluşu ve 1992'de merkezi hükümetin pazar ekonomisinin geliştirilmesi için verdiği yetkiyle Çin'in ekonomi devi haline geldi.
Dıng Şiaoping'in dışa açılım ve reform politikasının ardından ülkenin lokomotif ekonomisi, ekonomik büyümesinin öncüsü haline gelen Şanghay, son yıllarda ardı ardına büyük organizasyonlara ev sahipliği yaparak adından her geçen gün daha da bahsettiriyor.
Dünyanın en büyük organizasyonlarından biri olarak kabul edilen EXPO Dünya fuarının sonuncusuna da ev sahipliği yapan Şanghay, fuarda kırdığı rekorlar ve muhteşem organizasyonlarla bir kez daha dikkatleri üzerine çekti.
Birkaç asır önce basit bir balıkçı köyü olan Şanghay, 20 milyonu aşkın nüfusu ve kozmopolit yapısıyla ülkenin en büyük ticaret merkezi ve Asya ekonomisinin en önemli liman şehirlerinden biri.
Dev metropolde 2009 verilerine göre kayıtlı olarak 10,7 milyon insan çalışıyor. Bunlardan 1,4 milyonu devlet iştiraki ya da doğrudan devlet kurumlarında hizmet verirken kalanı özel sektörde hizmet veriyor. Şehirde kayıtlı işsiz oranı ise yüzde 4,7 olarak belirtiliyor.
Şanghay ekonomisin en dikkat çeken unsurlardan birisi de dünyada yaşanan küresel krize rağmen sürekli büyüme hızında bir değişiklik olmaması. Şehrin gayri safi milli hasılası 2009 yılında 1,4 trilyon yüene (392,3 milyar lira) ulaşarak bir önceki yıla oranla yüzde 8,2 büyüdü.
Şehrin kişi başına düşen geliri 1990'da 1000 ABD Doları iken (yaklaşık 1391 lira) 1995'te 2 bin ABD Doları'na 2008'de 10 bin ABD Doları'na ve geçen yıl da orta düzeyde gelişmiş ülke seviyesindeki 11 bin 451 ABD Doları'na yükseldi.
ÇİN'İN CAN DAMARI
Şanghay'ın mali geliri gelişen ekonomisiyle beraber özellikle son yıllarda sürekli bir büyüme gösteriyor. Çin'in dışa açılma ve reform politikasıyla birlikte 1970'lerde 19 milyar yüenlik (yaklaşık 3,9 milyar lira) geliri, 2000 yılında 170 milyar yüene (yaklaşık 35,4 milyar lira) yükseldi.
Asya ekonomisinin can damarı olan Şanghay, özellikle 2000'li yılların başından itibaren geçmişe oranla çok daha hızlı bir ekonomik artış sergileyerek 2009'da mali gelirini yaklaşık 254 milyar yüenlik (yaklaşık 53 milyar lira) iç mali geliriyle 776 milyar 97 milyon yüene (yaklaşık 162 milyar lira) kadar yükseltti.
Uluslararası bir metropol olan Şanghay, Çin'in genel olarak sosyal ve ekonomik kalkınmasından büyük rol oynuyor.
Çin'in en büyük bereket havzası olan Yangzı deltasında başı çeken Şanghay, ülke nüfusunun sadece yüzde 1'i ve ülke topraklarının yüzde 0,06'sıyla ülkenin finansal gelirine yüzde 8 katkıda bulunuyor.
ÇİN'İN KAVŞAK NOKTASI
Şanghay tüm Çin'in kargosunun yüzde 10'unun giriş-çıkış yaptığı bölge olarak dikkati çekerken, Çin gümrüğünden geçen emtiaların yüzde 25'i de bu şehirden geçiyor.
Çin'in en büyük ulaştırma ve bağlantı noktalarından biri olan Şanghay, Çin'in batısını orta ve iç kesimleri birbirine bağlayan merkezi bir bağlantı noktası konumunda.
Kara, hava, demiryolu, deniz ve nehir taşımacılığının aynı anda yapılabildiği şehir ülke genelindeki emtia giriş çıkışında başı çeken şehirlerden.
2009 yılında demiryolu, kara ve hava taşımacılığıyla 769,6 milyon ton kargo iç ve dış bağlantı noktalarından taşınırken, Çin'in en büyük liman şehri ve dünyanın en büyük antrepo şehirlerinden biri olan Şanghay limanlarına 592 milyon ton kargo giriş ve çıkış yaptı.
BEYAZ YAKALILARIN KAÇTIĞI ŞEHİR
Çin'in en pahalı şehirlerinden olan Şanghay, emlak sektöründeki yatırım oranları ve pahalılık düzeyiyle başı çekenlerden.
Kente 2009 yılında 146,4 milyar yüen emlak yatırımının yapıldı ve 2008'e oranla yüzde 7,1'lik emlak hacmindeki genişleme görüldü. Ancak emlak hacmindeki bu genişlemeye rağmen, geniş iş olanakları ve ev sahipliği yaptığı uluslararası organizasyonlar nedeniyle fiyatlarda düzenli bir artış gözleniyor.
Bu nedenle Şanghay başta olmak üzere, Çin'in belli başlı bazı büyük şehirlerinde ''beyaz yakalı'' olarak da tabir edilen birçok iyi meslek sahibi üniversite mezunu şehirlerden kaçıyor.
Hayat pahalılığı ve giderek artan emlak fiyatları beyaz yakalıların şu andaki gelirlerinin yarı fiyatına da olsa küçük ve ucuz şehirlerde yaşamak istemesine neden oluyor. Bu nedenle bir çok çalışan Şanghay'a hızlı trenler sayesinde çevre şehirlerden ya da uydu kentlerden gelip gidiyor.
TARIM HAVZASINDAN GÖKDELENLERE
Hükümet, Şanghay'ı şehrin ortasından geçen Huangpu nehrinin doğu yakasında bulunan ve iş merkezlerinin yoğun olarak bulunduğu Pudong bölgesini 20 yıl içinde ''modern bir gökdelen havzasına'' çevirdi.
Çok uluslu birçok şirketin Şanghay şubelerinin bulunduğu bölge, şehrin yeni finans merkezi konumunda.
Henüz 20 yıllık bir mazisi olan bu bölge binlerce yıllık tarihi olan Şanghay'ın en bilinen ve Şanghay denince zihinlerde ilk çizilen portre olarak dikkati çekiyor. Bu dev gökdelenlerin arasındaki en ilginç mimarilere sahip olan Dünya Finans Merkezi binası, Jin Mao Kulesi ve Çinlilerin tabiriyle Doğunun İncisi (Oriental Tower) şehrin simgeleri olarak biliniyor.
Pudong, 1990ların başına neredeyse hiç gelişmemiş bir tarım alanıyken, 20 yıl içinde modern, muhteşem ve zarif mimarili gökdelenlere, süper lüks konutlara ve dev alışveriş merkezlerine ev sahipliği yapıyor. Bu nedenle 20 yıl öncesine kadar sıradan bir Çin kenti görünümünde olan bölge, Çin'in dışa açılım politikasının en büyük göstergesi ve penceresi olarak anılıyor.
Şanghay'ın batı yakası olan Puşi'ye birçok açıdan yetişen Pudong, Expo fuar alanının da büyük bir bölümüne ev sahipliği yaparak, EXPO 2010'u ziyaret eden milyonlarca yabancının da en çok dikkatini çeken bölge oldu.
ELEKTRİKLE ISINAN ŞEHİR
Çin'in güney hattında kabul edilen Şanghay'da, kış mevsimini soğuk geçirmesine rağmen merkezi hükümetin kararıyla kalorifer sistemi kurulmamış.
Şehrin hemen hemen hepsi elektrikli ısıtıcı ve klimalarla ısınıyor. Merkezi kalorifer sistemi ya da elektrikli yerden ısıtma sistemine sahip konut oranı yüzde 10'un da altında.
Yazları aşırı sıcak ve kışları rüzgarlı ve soğuk olan bu şehrin insanları hayatları boyunca kalorifer ya da benzeri bir ısınma sistemi kullanmadıkları için elektrikle dev bir metropolün ısıtılmasını normal karşılıyor.
ÇİNLİLERİN VAZGEÇİLMEZİ "LA MİEN"
Türklerin erişte ya da makarna, İtalyanların pasta, Amerikalıların "noodle", Çinlilerin "la mien" adını verdiği yemek, 4 bin yıldır popülerliğini koruyor.
Tüm dünyada Çin yemeği denilince akla ilk gelen "la mien" (uzayan hamur), dünyanın büyük metropollerindeki Çin mahallerinden Çin'in ara sokaklarına kadar en gözde yemeklerden.
Yüzlerce çeşit ve usulle pişirilen "la mien"in ilk bulgularına Çin'in kuzeybatısında bugünkü Çinghay eyaletinin Lacia bölgesinde rastlandı. 4 bin yaşındaki "la mien" kalıntılarına ulaşılmasının ardından "uzayan hamurun" tarihini araştıran uzmanlar, bu ünlü yemeğin ilk örneklerinin tilki kuyruğu darısı ve süpürge tohumundan yapıldığını savunuyor.
ÇİN "FAST FOOD"U
Geçmişte neden yapılırsa yapılsın modern çağın "fast food" kültürüne de ayak uyduran ve Çin "fast food"u olarak da nitelendirilen "la mien", her eyaletin kendine kendi has usulleriyle hazırlanıp servis ediliyor. Bunların en yaygın ve bilineni ise Çinli Müslümanların (Hui milliyeti) hazırladığı usul.
Çinli Müslümanların ülkenin her yanında küçük dükkanlarda işlettiği ve kendi zincirlerini oluşturduğu "Lancou Lamien" dükkanları, ülke genelinde en bilinen ve en tercih edilen "la mien"i yapıyor. Bunun en büyük nedeni, tarihten beri Çinli Müslümanların "la mien" pişirmedeki ustalıkları ve kendilerine has baharatlar kullanmaları.
Et suyuyla hazırlanmış bir çorbada haşlandıktan sonra ayrı kazanda devamlı kaynayan baharatlı bir çorbanın içinde servis edilen "la mien", içine atılan taze baharatlar ve soslarla bambaşka bir lezzete bürünüyor.
Ülke genelinde yaygın olan "Lancou Lamien" zincirlerinin en büyük özelliklerinden biri de yemekte kullanılan birçok malzemeyi adını aldığı Gansu eyaletinin başkenti Lancou'dan getirmesi.
"BATI, MAKARNAYI İPEK YOLU SAYESİNDE TANIDI"
Çin kültürü başta olmak üzere Çin mutfağı üzerine çalışmalar yapan birçok bilim adamı, makarnayı Batı'ya tanıtan ve meşhur eden Marko Polo'nun, büyük Asya seyahatinin ardından "la mien"i Batı'ya götürdüğünü ve yemeğin adının pasta, makarna, erişte ya da "noodle" olduğunu savunuyor.
Yapılan araştırmalar ve 4 bin yıllık "la mien" bulgularına rastlanması da bu tezi kanıtlar nitelikte. Ancak dünyaca ünlü Sinologlardan Anthony Garnaud, kendi ifadeleriyle "Marko Polo'nun 'la mien'i Asya'dan Avrupa'ya taşıdığını" savunmakla beraber, kesin tarihi deliller bulunmadığını ekliyor.
Dr. Garnaud, eriştenin Batı'ya geçişini sadece Marko Polo'ya bağlamanın yanlış olacağını, zira İpek Yolu başta olmak üzere, ticaret yolları ve Orta Asya'daki Türki milletlerin de bunda etkisi olduğu savunuyor.
"La mien"in yapılır yapılmaz pişirilmesinin yanı sıra kurutulduktan sonra uzun süre saklanabileceğini makalelerinde belirten Garnaud, bunun özellikle eski göçebe kültürlerinde en uygun ve saklanabilen bir gıda türü olduğunu kaydediyor.
Eriştenin ülke içinde ve dışındaki yayılışı da Garnaud'un bu tezini doğrular nitelikte. Zira Çin'de en iyi eriştenin yapıldığı bölgeler, genellikle İpek yolu güzergahında bulunuyor.
Bölge değiştirdikçe benzer isimler ve farklı lezzetler eklenen yemek, yaygın Çincede "lamien" olarak anılırken, Uygurcaya ve Kırgızcaya "lağman" olarak geçmiş.
Kıta Çin'de çorba içinde et suyuyla servis edilen yemek, kuzeybatı bölgelerine gidildikçe eti daha yoğun bir makarna şeklinde sunuluyor.
Ülke genelinde sokaklardan, süpermarketlerden en kolay ve ucuza alınabilen "la mien"in yapılışı da görsel bir zevk veriyor. "La mien" ustalarının hazırladıkları hamuru artistik figürlerle saniyeler içinde ince, tel tel yapması ve haşlayıp servis etmesi birkaç dakika alıyor.
ÇİN'İN BUGÜNÜNÜ BELİRLEYEN CADDE
Çin'in Şanghay kenti günümüzde ekonomik faaliyetiyle sık sık adından söz ettirirken aslında modern Çin'in temellerinin atıldığı şehir olarak dikkati çekiyor.
Çin Komünist Partisi (ÇKP) temellerinin atıldığı ve ilk kongresinin yapıldığı şehir olan Şanghay'da, kongrenin yapıldığı bölge, tarihiyle olduğu kadar modern kafeteryaları ve Batı mimarisiyle şehrin göz bebeği konumunda bulunuyor.
Şanghay'ın kalbinde bulunan Şin Tien Di "Yeni Cennet Yeni Dünya" adlı caddeyi Çinliler, "gökdelenlerin arasında sıkışmış bir oturma odası" olarak tasvir ediyor.
Mao Zı Dong ve arkadaşlarının ÇKP'nin 23 Temmuz 1921'de ilk ulusal kongresini yaptığı binanın aynı bölgede bulunması, "Yeni Cennet Yeni Dünya"yı Çinliler ve modern Çin'in kuruluşu açısından daha önemli hale getiriyor.
ÇİN'İN KADERİNİ BELİRLEYEN KONGRE
ÇKP'nin ilk manifestosunun da belirlendiği kongreye Çin'deki diğer bölgeleri temsilen birçok delege katılmıştı. Bugün de eski Fransız bölgesi olarak anılan "Yeni Cennet Yeni Dünya"da o yıllarda Fransız polisinin baskısıyla bölgeden ayrılan delegeler kongre toplantısına başka bir şehre giderken kayıkta devam ettiler. Böylelikle Çin Halk Cumhuriyeti'nin temelleri o yıllarda eski Fransız bölgesindeki bir evde ve bir kayıkta atıldı.
Yıllarca Fransızların kontrolünde olan bölge, 1949'daki devrimin ardından Şanghay'daki yabancıların diğer imtiyazlı bölgeleri gibi Çinlilere devredildi.
Şin Tien Di'de 1999 yılına kadar Çinli ailelerin yaşadığı Fransızların işgal döneminden kalan Batı tarzı iki üç katlı evler varken, iki yıl içerisinde yapılan restorasyonla gökdelenlerin iş yoğunluğunun arasına bir nefes alma alanı oluşturulmuş. 2001 yılında son haliyle hizmete giren bölge, dünyaca ünlü markaların mağazalarına da ev sahipliği yapıyor ve bunun yanı sıra şehirde "Şin Tien Di stili" adıyla da bir fenomen oluşturdu. 20. yüzyıl Şanghay mimarisi olan "Şı Ku Men" mimarisiyle Batının harmanlandığı bölge, yerel yönetimin koruması altında.
İŞGAL YILLARI
Şanghay'a 18. yüzyılda İngilizlerin yerleşmesinin ardından eskiden balıkçı köyü olan şehir, bir asır içinde çok hızlı kalkınarak Çin'in en büyük kentlerinden bir haline geliyor. Çin tarihini ve Şanghay'ı doğrudan etkileyen Afyon savaşlarını Çinlilerin kaybetmesinin ardından 1800'lü yılların sonuna doğru şehir uluslararası bir sömürge ve ticaret şehri haline geliyor.
Bu dönemde İngilizler başta olmak üzere, Fransızlar ve Amerikalılar kendilerine, kendi hukuklarının işlediği ve güvenlik güçlerinin bulunduğu özel imtiyazlı bölgeler kuruyor. Çin'i sömürmek isteyen Batılı güçlere 20. yüzyılda pastadan payını almak isteyen Japonya da katılınca şehir tam anlamıyla kozmopolit ve iç bölgelerden oluşan uluslararası bir dünya kenti haline geliyor.
Yabancıların ağırlıklı olarak şehrin güneyinde, Çinlilerin ise kuzeyde yaşadığı o dönemde şehrin yabancıların olduğu bölümlerine kontrollü giriş yapılıyor. Bölünmüş bir yapıda olan şehirde o dönem Fransızlara ait olan Şin Tien Di adlı bölge, geçmişin izleriyle bugünü bir arada taşıyor.
Çinlilerin deyimiyle Şin Tien Di "Yeni Dünya Yeni Cennet" olarak adlandırılan bölgenin sloganı ise "Dünün yarınla buluştuğu yer".
ÇKP'nin temellerinin atıldığı yer şimdi şehrin en gözde eğlence mekanlarına, kafeteryalarına ve kitabevlerine de ev sahipliği yapıyor.
24 SAAT HAYATIN DURMADIĞI BÖLGE
Yabancıların da gözde mekanlarından olan Şin Tien Di, 24 saat boyunca hareketli. Aynı anda birçok milletten insanın bir arada bulunduğu bölge dünyanın tüm lezzetlerini sunan restoranları da barındırıyor.
Çin'in yakın tarihine tanıklık eden cadde, 10 yıl önce son halini almış. Bölgenin yeniden tasarlandığı dönemde 2 bin 50 civarında ailenin tahliye edildiği belirtilirken, Şanghay'ın eski imtiyazlı bölgelerinin halen konut olarak kullandığı yerler şehir genelinde hala bulunuyor ve yavaş yavaş yeni rekreasyon alanlarına dönüştürülüyor.
Eski Fransız bölgesi olması nedeniyle Avrupa mimarisinde olan bölge, dar sokakları, küçük kafeteryaları, sanat galerileri ve Batı tarzı bar ve restoranlarıyla Avrupa'dan bir köşe gibi dikkati çekiyor.
Sokak aralarında dizi ve film çekimlerinin yanı sıra bu tarihi dokunun içerisinde Çinliler de bol bol hatıra fotoğrafı çektiriyor.
İki yakalı şehrin "gökdelen tarlalarının" bulunduğu Pudong bölgesinin karşısındaki eski İngiliz sömürgesi ise 1930'ların Art Nouveau tarzındaki mimarisi ve tüm görkemiyle Şanghay'ı ikiye bölen nehrin kenarında bulunuyor.
Batı mimarisiyle 20. yüzyıl Avrupasını andıran görkemli binaların bulunduğu "Vay Tan" (Dış Sahil Kordonu) ise önceden Avrupa bankalarının Asya şubelerine ev sahipliği yaparken, şimdilerde büyük Çin bankalarının merkez binalarının bulunduğu yer olarak göze çarpıyor. Bu büyük binalarda en dikkat çeken unsur ise hepsinin çatısında Çin bayraklarının sıralı bir şekilde dalgalanması.
Yerli ve yabancı birçok yazara ilham veren, Doğu ve Batının buluştuğu şehir olarak anılan Şanghay'ın yerlileri kendilerini birçok kültürü bir arada bulunduran bu şehirde yaşamaktan memnun olduklarını her fırsatta dile getiriyor.
Şanghay'lı olan ve Şanghay'ın eski imtiyazlı bölgelerinden birinde kafeterya işleten Şiao Ye de bunlardan biri. Şehrin eski Fransız bölgesinde Batı tarzı bir bina da altı yıldır kafeterya işleten Şiao Ye, dünyanın her yerinden müşterisi olduğunu vurgulayarak, ev tarzındaki sahaf kafesinde Çinlilerle farklı birçok kültürün bir araya geldiğini anlatıyor.
"Tüm dünya burada, başka bir yere gitmeye ihtiyacım yok" diyen Şiao, Şanghay'ın tarihte olduğu gibi bugün de Çin'in dışa açılan penceresi olduğunu ifade ediyor.
TURİSTLERİN İLK UĞRAK YERİ
Çin'in en büyük kenti ve ticari merkezi Şanghay'ın hızlı şehirleşmesinin arasında Çin mimarisinden kalan küçük bir mahalle, şehirdeki Çin mimarisinin topluca görüldüğü bölge olarak dikkati çekiyor.
Şanghay'da şehrin dört bir tarafında türeyen dev gökdelenlerin arasında tarihi özelliği de olan Yü Yüen Bahçesi ve etrafındaki eski mahalle, Çin kültürünün bilinen dokusunu şehirde yansıtan nadir bölgelerden.
Hızlı şehirleşen ve gitgide Batı tarzı bir görünüme bürünen dev metropoldeki "Çin mahallesi", şehrin tarihi dokusunu ve kültürünü yansıttığı için yerel hükümet tarafından da koruma altına alınmış.
İpek, Çin çayları, yeşim taşı, inci ve kaşmir gibi Çin kültürünü yansıtan ürünlerin yanı sıra geleneksel Çin el sanatlarının tüm örneklerinin yapıldığı ve satıldığı bölge, konuklarına geleneksel Çin mutfağından da örnekler sunuyor.
Ming Hanedanlığı (1368-1644) döneminde geleneksel mimariyle inşa edilen 400 yıllık bölge, aslında dönemin bakanlarından Pan Yüduan'ın babası için yaptırdığı bir bahçe olarak tasarlanmış.
Bakanın daha sonra tüccarlara sattığı bahçe, tarih boyunca birçok işgale ve tahribata uğramasının ardından yerel yönetim tarafından büyük bir bütçeyle onarılıp koruma altına alınmış.
Türkçesi "Mutluluk Bahçesi" anlamına gelen Yü Yüen, 30 hektarlık arazisinde geleneksel Çin bahçe sanatı ve çiçeklerinden de birçok örnek barındırıyor.
Şanghay'da eski İngiliz bölgesi "Vay Tan" adlı dış sahil kordonunun arkasında kalan bölge, kıvrımlı dar sokakları, ejderha motifli klasik Çin taş binaları, Uzakdoğu'ya has doğal güzellikleriyle Çinliler tarafından betonlaşmanın arasındaki eski bir Çin masalı diyarı olarak betimleniyor.
Etrafında irili ufaklı birçok dükkan ve evin bulunduğu mahalle, 1961 yılında halka açılmış ve 1982'de milli anıt olarak koruma altına alınmış.
ÇİN MAHALLESİNDE FAST FOOD İŞGALİ
Şanghay'ı ziyarete gelen yerli ve yabancı turistlerin ilk uğrak noktalarından olan "Çin mahallesi", Çin'e ait bir hatıra götürmek isteyenlerin mutlaka uğradığı yerlerden.
Özellikle tatil günlerinde on binlerce kişiyi ağırlayan bölge hatıra ürünlerin satıldığı küçük dükkanlarıyla da şehrin ekonomisine büyük katkı sağlıyor. İlginç fiyat aralıklarında seyreden ürünlerin sıkı pazarlıkla ilk söylenen fiyatın yüzde 10'una alınabildiği Çin mahallesinde, Uzakdoğu kültürünü yansıtan ürünler satılıyor.
Çin genelinde yetişen tüm çayların ikram edildiği ve satıldığı eski Çin kültürü tarzındaki çay evlerinin de bulunduğu Yü Yüen'de, küresel markaların kahve evleri ve fast food şubeleri de dikkati çeken unsurlardan.
TÜRK LEZZETLERİNİN ÇİNLİ USTALARI
Çin'in Şanghay şehrinde Türk mutfağının en leziz yemeklerini Türk ustaların yetiştirdiği Çinli aşçılar hazırlıyor.
Dönerden mantıya, kebap çeşitlerinden pide çeşitlerine kadar Türk mutfağının en lezzetli yemekleri hazırlanışından servisine kadar Çinliler tarafından yapılıyor.
Şanghay'daki Türk restoranında Çinli aşçıların ustası Mengenli Murat Numan, 7 yıl önce geldiği Şanghay'da yetiştirdiği, Türk damak zevkini yansıtabilen Çinlilerin hızlı yol kat ederek, Türk mantısından tırnak pidesine ve kebap çeşitlerine kadar bütün yemekleri Türk gibi yapabildiğini anlattı.
Çinli ustaların hepsinin bir alanda uzman olduğunu ifade eden Numan, onların Türk çıraklar gibi her alanda çalışamadığını, ama tek bir alanda uzmanlaştığını söyledi.
Çinlilere ilk zamanlarda Türk aşçıları yetiştirir gibi tüm yemek çeşitleri öğretmeye çalıştıklarını, ancak verim alamadıklarını kaydeden Numan, Çinli ustaların tek alanda bazı Türk aşçılardan bile iyi yemek hazırlardığını belirtti.
Aşçıbaşı Numan, Çinli ustaların yaptıkları işlerde çok disiplinli olduğunu, ancak öğrendiklerine yeni şeyler katmadığını ve gösterileni "ne eksik ne fazla" yaptığını söyledi.
DÖNER KESEN ÇİNLİ KIZ
Dönerin yapılışından kesilmesine kadar işin başında olan ustalardan Çinli Şiao Guniang adlı kız da bu ustaların en gençlerinden.
Türk restoranına girince kısa boylu bir Çinli kızın döner kesmesi alışılmışın dışında bir görüntü oluşturuyor.
Döner hazırlamayı ve kesmeyi nasıl öğrendiğini anlatan Şiao, bir buçuk yıldır Türk lokantasında çalıştığını belirtiyor ve dönerin Şanghay'da çok popüler bir yemek olduğunu söyledi.
Şiao, dönerin Çinliler tarafından en çok tercih edilen Türk yemeklerinden biri olduğunu kaydediyor.
ŞANGHAY'DAKİ EN İYİ AKDENİZ MUTFAĞI
Şanghay'daki Türk restoranlarından "Anadolu Restoran"ın sahiplerinden Metin Yektaş, bir Alman şirkeninin görevlisi olarak ortağı Ömer Akyazıcı ile birlikte Şanghay'a geldiklerinde Türk yemeği aradıklarını, ancak damak zevklerine uygun restoran bulamadıkları için böyle bir yer açmaya karar verdiklerini anlattı.
Almanya'da doğup büyüdüklerini belirten Yektaş, bu işe ticari olarak başlamadıklarını, ancak talebin çok olduğunu görünce böyle bir restoran açtıklarını söyledi.
Türk mutfağının önceleri Ortadoğu mutfakları arasında değerlendirildiğini belirten Yektaş, Şanghay'ın bütün şehir rehberi ve kitaplarında Türk restoranlarının artık ayrı ve Türk mutfağı olarak değerlendirildiğini ifade etti.
Yektaş, restoranlarının geçen yıl Şanghay'daki "en iyi Akdeniz mutfağı" seçildiğini sözlerine ekledi.
Şanghay'da "Anadolu Restoranı"nın yanı sıra "Kervan", "Paşa" ve "Melekler Sarayı" adlarını taşıyan dört Türk restoranı daha bulunuyor.