Pozitif ayrımcılık yanlış
Anadolu Ajansı Genel Müdürü Öztürk, pozitif ayrımcılık düşüncesinin ''ayrımcılık'' içermesi nedeniyle son derece yanlış olduğunu belirtti.

ANTALYA
Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kemal Öztürk, Antalya'da düzenlenen Uluslararası Kadın ve Medya Sempozyumu'nun ''Medya, Kadın ve Hukuk'' konulu oturumda konuştu. Sözlerine TBMM'de görev yaptığı yıllarda yaşadığı bir olayı anlatarak başlayan Öztürk, Meclis'in salonlarının o dönemde sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerine açıldığını belirtti. O dönemde 23 Nisan resepsiyonlarını yaptıkları büyük tören salonu için ''Uçan Süpürge'' adlı sivil toplum kuruluşunun talepte bulunduğunu kaydeden Öztürk, şöyle devam etti:
''Uçan Süpürge diye bir şey. 'Bu süpürgeciler de kim' diye, bilmiyoruz. Biz 'uygun değildir' diye Sayın Başkanımıza not gönderdik. Tahmin ediyorum kendileri çok iyi biliyorlardı bu derneği, benim başıma neler geleceğini de biliyorlardı. Biz reddettik, kabul etmedik ve yazıyı gönderdik arkadaşlarımıza. Meğer bunlar bir hafta önceden 'vereceğiz' diye beyanat almışlar, büyükelçilere, 'Biz Meclis'te tören yapacağız siz de gelin' diye çağrıda bulunmuşlar. Şimdi ben büyük bir masumiyetle ve de cehaletle bu ret yazısını gönderdikten sonra ilk başta küçük telefonlar gelmeye başladı, gazeteci arkadaşım, bir Ankara temsilcisi bayan arkadaşım, sonra bir bayan milletvekili arkadaşım, sonra bir komisyon başkanı bayan aradı. Sonra gittikçe bayan yoğunluklu aramalar, tepkiler artmaya başladı. Sonunda ilk kadın bakanımız Sayın Güldal Hanım aradı, 'Sen ne yaptığını sanıyorsun' dedi bana. Gerçekten ne yaptığımı bilmiyordum ben. Uçan Süpürge diye bir derneğin bizim tören salonlarımızda toplantı yapmasının uygun olmadığını düşünmüştük. Bir hafta boyunca tepki telefonları dinmedi. 'Sen nasıl ayrımcılık yaparsın, sen cinsiyet ayrımcılığı yapıyorsun. Sen kadınlara düşmansın' diye. Sayın Başkanımız bunların hiçbirinden haberdar değildi o zaman.
Bir tören esnasında yine sivil toplum örgütlerini davet ettiğimiz bir törende birden birisi bana arkamdan dokundu. Biz de sayın başkanımızla beraberdik. 'Efendim, biz Uçan Süpürge'nin temsilcileriyiz' dedi. Başkanım da 'Kemal Bey burada ben sizinle sonra görüşürüm' dedi gitti. Ben başbaşa kaldım bu hanımefendilerle. Tam 10 gün beni aramışlar, 'Nasıl bir kişidir bu, nasıl böyle bir şeyi reddedebilir' diye. Velhasıl acıdılar bana ve bir daha yapmamam konusunda uyardıktan sonra affettiler.''
''Mayınlı bir arazi''
Oturumun başlığı olan ''Medya, Kadın ve Hukuk'' konusunu ''mayınlı bir arazi'' diye nitelendiren Öztürk, hukukçu olmadığını, ancak kendi alanıyla ilgili yorumlar yapabileceğini söyledi.
Kemal Öztürk, kadın hakları konusunda pek az kişinin bildiği bir yanı olduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu:
''Türkiye'deki kadın hareketi tarihini anlatan ilk ve tek belgeseli yapan kişi benim, bir erkek olmakla beraber... Bu yayınlanmadı maalesef. Çünkü televizyonlarımız belgesel yayınlamada sıkıntı yaşıyorlardı. Benim kişisel kanaatim, ben kadın hakları savunucularının kullanmış olduğu dilin çok yanlış olduğunu savunan kişilerdenim. Bizzat ayrımcılığı teşvik eden ve körükleyen bir dil kullandıklarını düşünüyorum. Çünkü benim yaşadığım aile ortamında bize öğretilen inancımızdan, dinimizden örflerimizden öğretilen şeylerin son derece doğal ve çok eşitlikçi olduğunu hissettim ama bu hareketi savunan kesimlerin çok ısrarlı bir şekilde kullandığı dilin, batı orijinli bir dil olduğunu ve batının ürettiği bir soruna, batılı bir yaklaşımla çözüm bulmaya çalışan bir jargonun, batılı olmayan bir toplumda uygulanmaya çalışıldığı kanaatindeyim. Özellikle de pozitif ayrımcılık kavramının son derece yanlış olduğunu düşünüyorum. Çünkü pozitif ayrımcılık meselesinin bizatihi kendisinin kavramsal olarak da içerik olarak da bir ayrımcılık içerdiğini düşünüyorum.
Ben eşit şartlarda mücadele etmekten yanayım. Bir gazeteci olarak başka bir gazeteci bayan arkadaşımla eşit şartlarda mücadele etmekten yanayım. Neden ona pozitif bir ayrımcılık yaparak bana negatif bir ayrımcılık yapıldığını anlamak istiyorum.''
Medyada kadın yönetici olmamasının sebebi
AA Genel Müdürü Kemal Öztürk, AA'da ''Editör Masası'' adı altında yeni bir çalışma yaptıklarını ve burada devlet büyükleri ve bakanların online sistemde dünyadaki ve Anadolu'daki editörlerin sorularını yanıtladıklarını anlattı.
Daha önce bir bakanın kendisine, editör masasında neden hiç kadın olmadığını sorduğunu belirten Öztürk, bunun sabah yapılan toplantılarda da sıklıkla ele alındığına değindi.
Bunun ''klasik tartışmalardan biri'' olduğuna işaret eden Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Kadınların medyada yönetici olmamasının sebebinin erkekler olduğu konusunda bir kanaat var. Ben de bunu anlamıyorum işin gerçeği. Erkekler değildir medyada kadın yönetici olmamasının sebebi. Yine de masamızda editör bir hanımefendinin olmasını elbette gönülden istiyorduk. İki çalışan arkadaşımızı terfi ettirerek editör yardımcısı yaptık, bunlar da mesleki olarak donanıma sahipler ve kendilerine şunu söyledik: Buyrun kendinizi gösterin, gazeteciliğinizi, gazetecilik başarınızı, yöneticilik başarınızı gösterin ve editör masasında diğer meslektaşlarınız gibi oturma hakkını alın. Bileğinizin hakkıyla alın.
Ben bileğinin hakkıyla alınmış bir editörlük unvanının hepsinden daha değerli ve güçlü olacağını düşünüyorum. Ama onun yerine şöyle bir şey de yapabilirdik: Oradaki çalışan arkadaşlarımızdan bir tanesini 'pozitif ayrımcılık yapıyorum ve seni editör yapıyorum' diye Yönetim Kurulu'na teklif vererek bu kararı çıkarabilirdik. Ben de bunun adil olmadığını düşünüyorum. Diğer erkek çalışanlar gibi onların da yarışa girmesini ve yarışta mücadele etmesini istiyorum. Burada benim Genel Müdür olarak ya da Yönetim Kurulu Başkanı olarak tek yapmam gereken şey, onların kadın statüsünden dolayı önlerinde bir engel varsa bu engelleri yönetim olarak kaldırmaktan yanadır.''
Eşit şartlarda mücadeleye girilmesinden yana olduğunu vurgulayan Öztürk, ''Buradaki Türkiye toplumundaki kadın statüsünün, kadın yönetici sayısının veya buna benzer sayıların azlığından dolayı pozitif bir ayrımcılık yapılması yönündeki kanaatler de vardır. Saygıyla karşılıyorum. Ben sübvanse edilmiş, dışarıdan desteklenmiş her şeyin iyi sonuçlar doğurmayacağı kanaatini taşıyan birisiyim. Tıpkı yerel medyanın sübvanse edilmesi, yerel medyayı güçlendirmediği gibi kadın haklarındaki meselemizde de burada yapılacak bir sübvansenin, pozitif ayrımcılığın, buna benzer çalışmaların çok da onu güçlendirmediği kanaatindeyim. Ben tam tersine Türkiye'de yaşayan kadınların son derece güçlü, son derece mücadeleci bir kesim olduğunu düşünüyorum. Diğer toplumlara nazaran daha kuvvetli olduğunu yaşıyorum; kendi ailemden biliyorum, kendi yaşadığım tecrübelerimden biliyorum ve Türkiye'nin tarihsel yapısından da biliyorum'' diye konuştu.
''Somali'ye ilk giden, kadın muhabirdi''
Kemal Öztürk, Osmanlı İmparatorluğu'nda ,Fransa'daki etkiyle başlayan kadın hareketlerinin ilk savunucularının da erkekler olduğuna işaret etti. Bugün de bu çalışmalarda erkeklerin daha fazla aktif olmasından yana olduğuna değinen Öztürk, ''Ben batılı bir problematiğin, batılı jargonla bu ülkede çözülebilmesi konusunda doğrusu çok ümitkar değilim'' dedi.
Öztürk, Anadolu Ajansı tarafından savaş muhabirliği eğitimi almak üzere Londra'ya gönderilen 5 çalışandan birinin kadın olduğunu ve bu çalışanın gönüllü olarak bu eğitime gittiğini anlattı.
Somali'deki iç savaş ve açlık dramını anlatmak üzere bu ülkeye giden muhabirin de kadın olduğunu ve yine gönüllü olarak bölgeye gittiğini vurgulayan Öztürk, bu muhabirin bölgede büyük güçlüklerle karşılaşmasına rağmen önemli çalışmalara imza attığına dikkati çekti.
Öztürk, bu muhabirin Türkiye'ye döndükten sonra Atina'ya atandığını belirterek, ''Yani bileğinin hakkıyla, çalışarak, mücadele ederek, orada sıtma hastalığı tehlikesi geçirdi, çatışmaların ortasında kaldı ama bileğinin hakkıyla bu kadroyu, mücadeleyi kazandı'' dedi.
Haber Akademisi için savaştılar
Öztürk, konuşmasının ardından katılımcıların sorularını yanıtladı.
Bir katılımcının ''Kadınların medyada işgücünü artırabilmek için kota uygulaması var, bu kota kurumsal ayrımcılığı azaltıyor. Bazen yüzde 95 oranında erkekler güçlü ortamlara getiriliyor, kadınların sayısını artırmak için kota programları yardımcı olmuyor mu, bu konu da ne düşünüyorsunuz?'' sorusunu yanıtlayan Öztürk, ''Hafif buldum soruyu, daha sert bekliyordum. Amerika ile iki örnek vereceğim. Huffington Post olayını biliyorsunuzdur. Arianna Huffington, bana göre medyada en önemli projelerinden birini gerçekleştirdi. Bir bayan bir internet sitesi kurdu, 3 bin tane Amerika'da yaşayan bloggeri buluşturdu ve muhteşem bir internet gazetesi çıkardı. Sonra bu gazeteyi 350 bin dolara sattı. Muhteşem bir başarı öyküsü. Kendi başarısını ortaya koydu, hiçbir pozitif ayrımcılıktan yararlanmadı, bileğinin hakkıyla aldı'' dedi.
İkinci örnekte ise New York Times'ın 160 yıllık yayın hayatında ilk kadın yayın yönetmeni Jill Abrahamson gösteren Öztürk, Abrahamson'un bunu bileğinin hakkıyla aldığını kaydetti.
Amerika'daki yaşamda kadın erkek ilişkileri Türkiye'den daha sert olduğunu ifade eden Öztürk, ''Türkiye'de kadınlar daha fazla güçlüdür, daha fazla eşit şartlara sahiptir'' diye konuştu.
Anadolu Ajansı kadrolarını yetiştirecek Haber Akademisi kurduklarını anlatan Kemal Öztürk, 825 kişinin başvurduğunu ve bunların içerisinde kadınlara kota koymadıklarını belirtti. Öztürk, ''Ama kadınlar, erkekler kadar mücadele ettiler, savaştılar adeta ve Anadolu Ajansı Haber Akademisi'ne girmeye hak kazandılar. Kota koysaydık, bana göre daha başarısız insanlar akademiye girmiş olacaklardı'' dedi.
Kota koymadıklarından eşit şartlarda mücadele olduğu için Anadolu Ajansı Haber Akademisi'nde başarılı gazetecilerin yetişeceğini dile getiren Öztürk, Akademide 38 öğrenci bulunduğunu ve bunun 15'inin kadın olduğunu belirtti.