

Her mevsim insanlara ayrı bir güzellik sunan Çanakkale, içinden deniz geçen coğrafyasıyla, topraklarının bereketiyle, antik, doğal ve modern bir kent. Antik dönemde ''Dardanelles'' olarak anılan Çanakkale'nin 671 kilometrelik kıyı şeridi bulunuyor.
Türk ve dünya savaş tarihinde önemli bir yere sahip Çanakkale Savaşları'nın geçtiği Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı, antik dünyanın batı Anadolu'daki önemli merkezleri Truva ve Assos antik kentleri, kente gelenlerin en çok ziyaret ettiği yerler olarak dikkati çekiyor.
Misafirperver insanları, bozulmamış doğası, antik kentleri, şehitlikleri, mavi bayraklı temiz plajları, kaplıcaları, yöresel yemekleri, el sanatları ile dikkati çeken Çanakkale'yi ziyaret edenler, gezilerine ilk olarak kent merkezinden başlamalı.
Çanakkale İskelesi'nin her iki yanında uzanan lokantalar, barlar ve kafeler, hem dinlenmek hem de boğazdan geçen gemileri seyretmek isteyenlerin uğrak yerleri arasında. Lokantaların büyük bir bölümü, müşterilerine deniz ürünleri ağırlıklı menüler sunuyor. Buralarda her mevsime özgü taze balık çeşitleri tüketilebiliyor.
Kente gelenler, buram buram tarih kokan daracık sokaklarda gezdikten sonra, tarihi Saat Kulesi, Aynalı Çarşı ve Çimenlik Kalesi'ni görmeden buradan ayrılmıyor.
Piknikçiler, belediyeye ait halk otobüslerini kullanarak ya da kendi araçlarıyla il merkezine 15 dakika mesafedeki Güzelyalı köyü ya da Dardanos mevkisini tercih ediyorlar.

Her yıl binlerce yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı'na ise, kent merkezinden feribot ya da araba vapuruyla ulaşılabiliyor. Savaşın izlerinin her yerde görülebildiği Gelibolu'daki 33 bin hektarlık alan, Türkiye'nin yakın tarihine ışık tutuyor. Gelibolu Yarımadası boyunca Türk şehitlikleri ile yabancı askerlerin anısına yapılmış anıtlar bulunuyor.
Tarihi Milli Parkı kendi başına gezmek isteyenlerin alandaki her şeyi görebilmeleri oldukça zor. Bölgeyi görmek isteyenlere Çanakkale'deki seyahat acentelerinin düzenlediği turlara katılmaları öneriliyor.
Kendi başına gezmek isteyenler ise, geziye Kabatepe Ana Tanıtım Merkezi ya da Eceabat yakınındaki Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Tanıtma Merkezi ziyaretiyle başlamalı. Her iki merkezden de hem bilgi, hem de doküman almak mümkün. Tarihi Yarımadayı gezeceklere yanlarına yiyecek ve su almaları öneriliyor.
GÖKÇEADA VE BOZCAADA
Çanakkale'ye gelenlerin ziyaret ettiği diğer önemli iki yer ise, Gökçeada ve Bozcaada. Bozcaada'ya Çanakkale'nin Ezine ilçesine bağlı Geyikli beldesinden, Gökçeada'ya ise Çanakkale'den ya da Gelibolu Yarımadası'nda bulunan Kabatepe iskelesinden kalkan araba vapuru ve feribotlarla ulaşım sağlanıyor.
Türkiye'nin en büyük ve en çok turist çeken adası olan Gökçeada'ya yaklaşırken insanların gözlerine önce tek bir ağaç bile bulunmayan çıplak tepeler çarpıyor. İlk kez gidenler için bu görüntü biraz burukluğa neden olsa da Gökçeada çok sulak bir ada. Kaynakları, bir çok küçük gölü, gürül gürül akan musluksuz çeşmesi ve bir de şelalesi var. Adaya otomobille gelmeyenler için merkeze gidecek minibüsler iskelede hazır bekliyor. Çünkü iskele, ilçe merkezinin uzağında, neredeyse hiç yerleşim olmayan bir yerde.
İlçe merkezi, feribotun yanaştığı Kuzu Limanı'na yaklaşık 7 kilometre. Yaz aylarında oldukça hareketli olan ilçe merkezinde, otel ve lokantalar bulunuyor.
Ziyaretçilere, adaya özgü yemekleri yemeleri tavsiye ediliyor. Ada şarapları ve ısırgan otu, rezene gibi yerel otlarla yapılan ''cullama'' adlı yemek, sakızlı muhallebi, dibek kahvesi en çok tercih edilenlerden. Bunun yanında, keçi sütünden yapılan peynirin, un, nane ve zeytinyağıyla buluşmasıyla fırına verilen yemeğin adı da ''cicirya''.
Gökçeada'nın güneyindeki Aydıncık (Kefalos) kıyısı, Kuzey Ege'nin Patara'sı olarak kabul ediliyor. Aydıncık Burnu, sert rüzgara rağmen kaba dalgaların oluşmasını engellediğinden rüzgar sörfü yapanlar için ideal bir bölge. Buradaki şifalı çamur banyosu da cilde yarar sağlıyor.
Ayrıca, Türkiye'nin ilk Sualtı Milli Parkı Gökçeada'da kuruldu. Park, 200 metre genişliğinde ve bir mil uzunluğunda.
Zeytin ve zeytinyağı kültürü doğal olarak tüm adada yaygın. Geçmişten bugüne yaşatılan mezelerde, yemeklerde, iki kültürün kaynaşmış Ege'ye özgü bu mutfağında gerçek zeytinyağının kokusunu ve lezzetini bulabilirsiniz.
Ve Bozcaada... Adaya yaklaşan araba vapurundan bakınca, ilk göze çarpan şey, kalesi. Vapur iskelesinin hemen yanında yükselen kale, şaşılacak kadar yeni görünüyor. Oysa tarihi Finikelilere kadar uzanıyor. Ceneviz ve Venedikliler tarafından onarılmış ve eklemeler yapılmış.
İskele çevresi adanın en canlı bölgesi. Lokantalar, kahveler, dükkanlar hep bu bölgede. Çarşamba günleri kurulan pazar yeri de burada. Yeni yapılan bağ evleri sayılmazsa, Bozcaada derli toplu bir yerleşim merkezi.
Bozcaada'da Kemisis Teodoku Kilisesi (Meryem Ana Kilisesi), kitabesine göre 1867-1869 yılları arasında yapılmış. 1734 yılında yapılmış Aya Paraskevi Ayazması, sekiz çınar ağacının arasında küçük bir şapel, iki küçük yapı ve çift oluğu bulunan bir çeşmeden oluşuyor. 26-27 Temmuz günleri bağ bozumu şenlikleri geleneksel olarak burada düzenleniyor.
Şaraplarıyla ünlü adada, bu yıl 26-28 Haziran tarihlerinde yapılacak ''Şarap Tadım Günleri''ni de hatırlatmak gerekiyor.
Adaya otomobille gidilirse içlere doğru yapılacak gezide şaşırtıcı görüntüler ortaya çıkabilir. Bağların arasından geçen dar yollardan ilerlerken Rumlar tarafından terk edilmiş taş evler, bu evlerin bahçelerinde, eski yaşamı hayal ettirecek kalıntılarla karşılaşılıyor.
Bozcaada'nın her tarafında çok sayıda plaj var. En büyük doğal plajı Ayazma. Yanında Sulubahçe ve Habbele, Mermer Burnu, Akvaryum koyları, Tuzburnu, Çayır ve Ova kıyıları denize girilebilecek yerler arasında.
Ege Denizi'nin en önemli dalış noktalarından birisi Bozcaada. Denizin temizliği görüş mesafesini 50-60 metreye kadar uzatıyor. Yalnız tüplü dalışlar ve gece dalışları için izin gerekiyor.
Adanın bağları içinde bir otel ve şarap evi de var. Merkez, Poyraz Limanı ve Tuzburnu plajı arasındaki bölümde de, yeni oteller ve küçük tatil köyleri bulunuyor.

Truva Antik Kenti'ne, Çanakkale'den 30 dakikalık yolculuğun ardından ulaşılıyor. Truva, gezginlerin kendi başına gezip anlayabilecekleri bir ören yeri değil. Mutlaka uzman bir rehber eşliğinde gezilmeli. Çanakkale'de birçok seyahat acentesi buraya turlar düzenliyor.
Çanakkale'ye 90 kilometre mesafedeki Assos Antik Kenti ise Aristo'nun ilk felsefe okulunu kurduğu yer olarak biliniyor. Assos İskelesi, eski antrepolardan restore edilmiş butik otelleri, iyi balık lokantaları ile gezilip, görülecek önemli bölgeler arasında. Antik kent gezisinden sonra, kısa ama dik yokuşu inerek, araçları biraz uzak mesafede park ederek limana ulaşılıyor.
Antik kentin etrafı 4 kilometrelik surla çevrili. Surların bir kısmı yok olmuş. Kentin yapıldığı, zor işlenen ama çok dayanıklı taşa antik yazarlar ''insan yiyen taş'' diyorlar. Zor işlense de dayanıklı olan bu taş, Assos'un ihraç malları arasında yer almış.
Assos, yıl boyunca her mevsimde gidilebilecek yerler arasında bulunuyor. Ziyaretçilerin karşısına Assos'tan 2 kilometre doğuya sahil yolunu izleyince Kadırga Koyu çıkıyor.
Osmanlı zamanında donanmanın kadırgaları bu koya çekildiğinden bu adı almış. Yörede ilk ''Mavi Bayrak'' alan plaj da bu koyda buluyor. Açık plaj durumundaki koyun çevresi zeytinliklerle çevrili. Buradaki oteller genellikle doğaya saygılı, çevre yerel mimarisi ile uyumlu ve muhakkak zeytin ağaçları arasında.
KAZ DAĞLARI
Doğaseverlerin ilgisini en çok çeken yerlerden biri olan Kaz Dağları'nın bir bölümü de Çanakkale sınırları içinde yer alıyor. Dünyanın ilk güzellik yarışmasının yapıldığı yer olduğu belirtilen bu dağlarda, Yeşilyurt ve Adatepe gibi otantik köyler ziyaret edilecek yerler arasında.
Buralardaki otel ve pansiyonlar, güzel bir doğada temiz havayı teneffüs etmek isteyenleri yaz kış ağırlıyor. Beldeden akan dereleri takip ederek Kaz Dağları'nın güzelliklerini keşfetmek mümkün. Kaz Dağları'nın bir diğer ucu ise, il merkezinden Ezine'yi takiben gidilen Bayramiç ilçesinde.
İlçeye bağlı Evciler köyünde yer alan Ayazma Mesire Yeri, Kaz Dağları'nın en önemli ziyaret noktalarından birisi. Her bir tarafından yaz kış derelerin aktığı Ayazma, doğa yürüyüşü yapmak isteyenler için önemli bir alan. Buradaki dere yataklarından yukarılara doğru yürüyenler, eşine az rastlanır güzellikteki çok sayıda şelale ve altında oluşan göletleri görebiliyor.
Mesire yerinde, buradan akan Kaz Dağları'nın suyunda yetişen alabalıkların güveçte tereyağla pişirilip servis edildiği tesisler de yer alıyor. Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.