Dolar
38.45
Euro
43.57
Altın
3,218.07
ETH/USDT
1,836.00
BTC/USDT
96,157.00
BIST 100
9,078.43
Analiz

Türkiye'nin uzay vizyonu ve uydu teknolojisi serüveni

2000'li yıllarda Türkiye, uzay teknolojilerinde yeni bir sayfa açtı. Zira, Türkiye'nin havacılık ve uzay endüstrisi, savunma sanayisinde benimsenen "yerlilik", "millilik" ve "stratejik otonomi" ilkeleri doğrultusunda revize edilmiştir.

Doç. Dr. Merve Seren  | 01.05.2025 - Güncelleme : 01.05.2025
Türkiye'nin uzay vizyonu ve uydu teknolojisi serüveni

İstanbul

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Merve Seren, Türkiye'nin kritik uzay çalışmalarını ve önemini AA Analiz için kaleme aldı.

***

21. yüzyılda devletler enformasyon çağına adapte olmak için adeta tüm kaynaklarını seferber etmiş durumda. Enformasyon çağı, yazılı ve görsel kaynaklardan sosyal medyaya siber ortamdan uzaya uzanan çok geniş bir skalada yürütülen bir teknoloji rekabetini temsil ediyor. Bu anlamda, hepsi birbiriyle karşılıklı bağımlılık yaratan küresel bir enformasyon havuzundan bahsediyoruz. Bu havuzun başlıca kümelerinden birini de uzay ve uydu çalışmaları oluşturuyor. Peki, Türkiye uzay çalışmalarına ne zaman başladı ve şu anda hangi seviyede?

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

Türkiye'nin uzay serüveni

Türkiye'nin uzay serüveninin geç başladığı ancak son 20 yılda kayda değer bir ivme yakalandığı görülmektedir. Türkiye'nin uydu ve ilgili hizmetlere ilişkin çalışmaları, 1968'de PTT bünyesinde kurulan "Peyk Telekomünikasyon Grup Başmühendisliği" ile başlarken; 1980 ve 1990'lı yıllar farkındalığın arttığı dönemler olmuştur. Bu süreçte, 1983'te Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu (BTYK) ile İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi'nin kurulması kritik adımlardır. Keza 1984'te TUSAŞ ve General Dynamics ortaklığıyla kurulan TAI uzay çalışmalarında bir mihenk taşı olmuştur. Zira havacılık ve uzay birbirlerinin "tamamlayıcısı" olan iki disiplindir.

Öte yandan sonraki 10 yılda TÜBİTAK Uzay Bilim ve Teknolojileri Komitesi-UBITEK (1990); BTYK Kararı: Türk Bilim ve Teknoloji Politikası 1993-2003 (1993), Anadolu Üniversitesi Uydu ve Uzay Bilimleri Araştırma Enstitüsü (1993), Spectrum XGamma Projesi (1993), Peyk Telekomünikasyon'un Türk Telekomünikasyon'a devri (1995), TÜBİTAK-Ulusal Gözlemevi (1996), TÜBİTAK-Bilgi Teknolojileri Elektronik Araştırma Enstitüsü-BİLTEN (1996), TÜBİTAK-MAM Uzay Teknolojileri Grubu (1997), İTÜ Uydu Yer İstasyonu ihalesi (1998) ile TÜBİTAK ulusal uzay politikası ve stratejilerini belirleme çalışmalarına başlanması (1999) önemli gelişmelerdir.

2000 sonrası yeni yol haritası

2000'li yıllarda Türkiye’nin uzay teknolojileri yolculuğunda yeni bir sayfa açılmıştır. Zira, Türkiye'nin havacılık ve uzay endüstrisi, savunma sanayisinde benimsenen "yerlilik", "millilik" ve "stratejik otonomi" ilkeleri doğrultusunda revize edilmiştir. Kuşkusuz bu süreç, Türkiye'nin uzay yol haritasının belirlenmesinde ve icrasında öncü rol üstlenen TÜBİTAK, TÜRKSAT ve TUSAŞ için yenilikleri beraberinde getirmiştir.

2000'in başında TÜBİTAK kanalıyla ESA ile işbirliği antlaşması başvurusunda bulunulmuştur. Bu girişimi, SSM tarafından Uydu Ulusal Sanayi Modeli'nin hazırlanması izlemiştir. Modelde, mevcut ulusal sanayinin haiz olduğu havacılık ve savunma imkanlarının bir araya getirilmesi, yatırım tekrarının engellenmesi ve uydu teknolojilerine yönelik sanayii altyapısının oluşturulması amaçlanmıştır. Ertesi sene, BİLTEN'in ana çalışma alanı uzay teknolojileri olarak belirlenmiştir. Bu tarihten itibaren BİLTEN, TÜBİTAK UZAY adını almıştır. Türkiye, 2006'da dokuz kurucu üyeden birisi olarak Çin, Pakistan, Endonezya, Bangladeş, Peru, İran, Moğolistan ve Tayland ile hükümetlerarası örgüt statüsü haiz Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütüne (APSCO) katılmıştır.

Başlatılan kritik projeler

2000'lerin başından itibaren ulusal uzay endüstrinin ana aktörlerince birçok yeni proje başlatılmıştır. Türkiye'nin uzay serüvenine 2002'de "Uzay ARGE-1" projesiyle dahil olan ve 2006'da Uzay Sistemleri Birimini kuran TUSAŞ, 2007-2010 arasında ilk uzay ekipmanı AR-GE projesi olan Dönence'yi başlatmıştır. Proje kapsamında, Moment Kontrol Jiroskobu uçuş modeli ve Enerji Saklayabilen Moment Kontrol Jiroskobu mühendislik modeli geliştirilip Uydu Yönelim Kontrol Test Düzeneği Laboratuvarı oluşturulmuştur. Nisan 2007'de MSB, TÜBİTAK Başkanlığı, TÜBİTAK UZAY ve TUSAŞ arasında "GÖKTÜRK-2 Uydu Projesi" bağlamında bir mutabakat imzalanmıştır. Türk savunma ve havacılık sanayisi sektöründeki ilk milli yer gözlem uydusu olma özelliği taşıyan ve az sayıda Türk mühendis tarafından tasarlanan GÖKTÜRK-2, Kasım 2012'de başarılı fırlatma operasyonun ardından gökyüzüyle buluşmuştur. GÖKTÜRK-2, 5 yıllık görev ömrü ile tasarlandığı halde uzaya fırlatıldığı 2012'den beri hala aktif durumdadır.

"GÖKTÜRK-1 Projesi" ise İtalyan Telespazio firmasıyla Fransız Thales Alenia Space firmasının ana yükleniciliğinde yürütülmüştür. Proje kapsamında, metre altı çözünürlükte elektro optik keşif ve gözlem uydusunun yörüngede teslimi, tüm mühendislik faaliyetlerine doğrudan katılım, uydu panellerinin bir kısmının üretimi ve montajıyla Mayıs 2015'te Uzay Sistemleri Entegrasyon ve Test Merkezi'nin (TUSAŞ USET) kurulması gerçekleşmiştir. 2016 sonunda Fransız Guyanası'nda bulunan Kourou Uzay Ussünden Vega fırlatma aracı ile başarıyla fırlatılan GÖKTÜRK-1 halihazırda aktif konumdadır. GÖKTÜRK-1, Türkiye'nin uzay teknolojilerindeki yeteneklerini artıran ve milli güvenlik açısından önemli rol oynayan bir uydu projesidir. Bu tür gözetleme uydularının, askeri operasyonlarda stratejik karar alma süreçlerine destek sağlamak, askeri hedeflerin izlenmesi ve değerlendirilmesi gibi önemli görevleri yerine getirmek amacıyla kullanıldıkları hatırda tutulmalıdır.

Göktürk-1 çalışmaları devam ederken Türkiye'nin uydu serüveninde kırılma noktası yaratacak bir diğer proje daha hummalı bir çabaya konu olmuştur. Zira, TÜBİTAK Kamu Araştırmaları Destek Grubu Eylül 2013'te Türkiye'nin ilk yerli haberleşme uydusunu geliştirmek üzere bir proje çağrısı yayımlamıştır. Bunun üzerine TÜBİTAK Uzay, TUSAŞ, ASELSAN ve CTECH, "TÜRKSAT 6A Yerli Haberleşme Uydusu Geliştirilmesi ve Üretimi Projesi" kapsamında bir araya gelmiştir. TÜRKSAT 6A, 9 Temmuz 2024'te ABD'nin Florida eyaletinde yer alan Cape Canaveral Uzay Üssü'nden SpaceX firmasının Falcon 9 roketiyle başarıyla uzaya fırlatılmıştır.

Türkiye'den dört önemli proje daha

Bunların haricinde zikredilmesi gereken dört önemli proje daha vardır. Birincisi, GÖKTÜRK-3 Sentetik Açıklı Radar Yer Gözlem ve Keşif Uydu Sistemi Uydu Projesidir. Bu proje, Türkiye’nin "ilk yerli SAR uydusunu" geliştirme hedefi doğrultusunda SSB himayesinde ve TUSAŞ'ın ana yükleniciliğinde yürütülmüştür. Projede ASELSAN ve TÜBİTAK Uzay ana alt yüklenici olarak görev almışlardır. GÖKTÜRK-3 ile dünya üzerinden herhangi bir bölgenin metre-altı çözünürlüklü olarak gece ve gündüz şartlarında görüntülenmesi kabiliyetinin kazanılması; böylece hem TSK'nın ihtiyaç duyduğu SAR uydu görüntülerinin elde edilmesi hem de sivil uygulama ihtiyaçlarının karşılanması hedeflenmiştir. GÖKTÜRK-3 SAR Uydu Sistemi Geliştirme Projesi'nin ilk fazını içeren Ön Tasarım Aşamasına kadar tüm faaliyetler TUSAŞ tarafından Mayıs 2016'da başarıyla tamamlanmıştır. Projenin müteakip fazıyla uzaydan SAR görüntüleme kabiliyetinin kazanılmasına yönelik sözleşme çalışmaları SSB nezdinde devam etmektedir.

İkincisi, GÖKTÜRK Yenileme Keşif Gözetleme Uydu Sistemi Geliştirme (GÖKTÜRK-Y) Projesidir. Haziran 2021'de imzalanan proje, TSK'nın kazandığı yüksek çözünürlüklü uzaktan algılama (elektro-optik) kabiliyetinin GÖKTÜRK-1 Uydusu'nun görev ömrü sona erdiğinde de devam ettirilmesine ve TSK'nın ihtiyaçlarına azami ölçüde cevap verebilecek milli uydu sisteminin tasarlanmasına yönelik başlatılmıştır.

Üçüncü kritik adım, Yeni Nesil Haberleşme Uyduları Ürün Ailesi Geliştirme Projesi'dir. Bu bağlamda ihtiyaç haritası, maliyet etkin haberleşme uyduları konsepti ve küresel uydu pazarı eğilimleri doğrultusunda daraltılmış hacimli haberleşme uyduları (Small Size GEO) ile Mikro Uydu Sistemi'ne (Yüksek Çözünürlüklü Elektro-Optik Uydu Sistemi) yönelik çalışmalar yürütülmektedir. Son kritik çalışma ise Uydu Ekipman Geliştirme Projeleridir. Bu kapsamda uydunun kritik alt sistemlerinin üretimi, "Merkezi Uydu Bilgisayarı", "Platform Arayüz Birimi" ve "Güç Kontrol ve Dağıtım Birimi" projeleri başlatılmıştır.

Türkiye'nin 2018'de uzay ekosisteminde daha merkezi ve güçlü bir kurumsallaşma için Türkiye Uzay Ajansını kurması ve 2022-2030 Ulusal Uzay Programı Strateji Belgesi'ni yayımlaması geç ama memnun edici gelişmelerdir. Bugün kendi uydusunu geliştirebilen 30 küsur ülke arasında yer alan Türkiye'nin başarılarını yer gözlem uydularının yanı sıra yurt içi kaynaklar kullanılmak suretiyle haberleşme uyduları geliştirme konusunda önemli adımlar atarak pekiştirmesi mühimdir. Nitekim Türkiye, TÜRKSAT 6A'nın yörüngeye başarıyla yerleştirilmesiyle dünyada haberleşme uydularını kendi imkanlarıyla geliştirip üretebilen 10 ülkeden biri olmuştur.

Güvenlik açığını önlemek: Yerli çözümler ve özel müteşebbisler

Türkiye'nin on yıllarca ABD gibi Batı ülkeleri tarafından tedarik edilen ekipman ve sistemlere karşı teknolojik bağımlılık geliştirdiği malumdur. IBM bilgisayarları, gelişmiş elektronik ve gözetleme sistemleri gibi ABD menşei kritik sistemler, uzunca bir süre istihbarat sızıntılarına karşı savunmasız bir durum yaratmıştır.

Mevzubahis bağımlılıktan kurtulmak bir anda mümkün olmasa da Türkiye'de son 20 yılda "teknolojik otonomi" kazanımına yönelik iddialı bir süreç başlatılmış ve önemli kazanımlar sağlanmıştır. Bu bağlamda SIGINT, ELINT, COMINT, IMINT ve GEOINT gibi istihbarat toplama disiplinlerinde milli ürünlerin geliştirilmesine özel önem verilmiştir. Bu disiplinler için olmazsa olmaz kaynak ise uydu sistemleridir. Bu nedenle, uydu projeleri öncelik arz eden yatırım alanlarından biri olmuştur.

Öte yandan, 2000'li yıllarda yaşanan dış politika krizleri ve harekat sahaları hem MİT hem de TSK için özellikle teknoloji yatırımı ve adaptasyonu açısından öğretici dersler niteliğindedir. Bu bağlamda Irak, Suriye, Azerbaycan-Karabağ, Libya, Lübnan, Ukrayna gibi çatışma sahalarında "operasyonel otonomi" için uydu teknolojisinin olmazsa olmaz önemi defalarca kez teyit edilmiştir.

Bu süre zarfında bazı devletlerin diğer ülkelere ait haberleşme uydularının operasyonel faaliyetlerini sekteye uğratmak için kendi uydularını aynı yörüngeye belirli derecelerde fırlatarak işlevselliğini bozmaya çalışabildikleri gözlemlenmiştir. Bu noktada, NATO müttefiklerinin Rusya'nın uzay gücünü perçinlemek üzere uydu manevralarıyla "saldırı ve savunma taktikleri" uyguladığına, uydulara ve GPS sistemlerine müdahalelerine yönelik açıklamaları göz ardı edilmemelidir. Binlerce uçuştan elde edilen veri analizine göre Rusya, 2024'ün ilk 4 ayında Doğu Avrupa üzerinde uçan İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetlerine (RAF) ait her 4 nakliye ve gözetleme uçuşundan en az birinin GPS sinyallerine müdahalede bulunmuştur. Yüzlerce uçuşu etkileyen bu müdahale kırılgan GPS sistemlerinin, Batı için büyük bir güvenlik zafiyetine işaret ettiği yorumlarını beraberinde getirmiştir. [1]

TSK ve MİT'in operasyonel kabiliyetleri itibarıyla ANKA-I, Bayraktar TB2, AKINCI, TCG Anadolu, TCG Ufuk İstihbarat Gemisi, Çok Fonksiyonlu Özel Görev Uçağı (MULTI-INT) gibi tüm insanlı ve insansız kara, hava ve deniz platformları için uydu teknolojisi ve GPS sistemi hayati önemdedir. Bu anlamda, LN-270 INS/GPS veya Starlink gibi alternatif dış kaynaklar, yahut Globalstar Eurasia gibi bağımsız çözümler yerine tamamen yerli ve milli kaynaklarla üretilmiş uydu platform, ekipman, cihaz ve lançeri önemli bir kuvvet çarpanı mahiyetindedir.

Bu gerekliliğin bir yansıması olarak Türk savunma ekosistemindeki devlet iştiraklerinin yanı sıra özel müteşebbislerin uzay ve uydu çalışmalarına yönelmesi memnuniyet verici bir gelişmedir. Söz konusu girişimin öncülerinden biri olan Baykar, faaliyet sahasını uydu çalışmalarını kapsayacak şekilde genişletmiştir. Baykar Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar, 2022'de uydu, uydu komponentleri, faydalı yükler ve özgün itki teknolojilerle geliştirilen Yörünge Transfer Araçları (YTA) ile uzay endüstrisinde hizmet vermek üzere "Fergani Uzay" isimli şirketini kurduklarını duyurmuştur.

Milli GPS ve haberleşme sistemini, Türkiye’nin egemenliği açısından stratejik önemi haiz olarak nitelendiren Bayraktar, Starlink benzeri bir uydu ağı oluşturmak için LEO'ya 100 uydu fırlatmayı planladıklarını ve 50 tonluk bir fırlatma sistemi üzerinde çalıştıklarını açıklamıştır. Ocak 2025'te Fergani’nin öz kaynaklarla ürettiği Türkiye’nin en büyük uydusu FGN-100-d1 uzaya fırlatılmış ve LEO'ya başarıyla yerleşmiştir. Böylece, Uluğ Bey Küresel Konumlama Sistemi adı verilen ve gelecek 5 yıl içinde 100 uyduya varması planlanan Konumlandırma Takım Uydu Projesi'nin ilk adımı başarıyla tamamlanmıştır. [2]

Uzay alanı, uzayın keşfi ve ticarileştirilmesinin bir uzantısı olarak, asteroid madenciliğinden turizme değin birçok yeni faaliyet sahasına ev sahipliği yapmaktadır. Ancak uydu teknolojileri hala en kritik güvenlik bileşenlerinden birisini temsil etmektedir. Zira farklı yörüngelerde ülkelere ait olan aktif uyduların birçoğu keşif-gözlem, iletişim, navigasyon ve istihbarat amaçlı askeri uydular olarak kullanılmaktadır ve bu durum ciddi bir güvenlik sorununa işaret etmektedir. Dolayısıyla, bugün casus uydu olarak adlandırılan ve istihbarat sağlayan uyduların yörüngede konumlandığı gerçeğinden hareketle, askeri ve güvenlik ihtiyaçlarının yerli ve milli kaynaklarla karşılanmasının bir ön koşulu olarak uydu teknolojisinde dışa bağımlılıktan kurtulmak için birçok önemli proje yürütülmektedir.

Türkiye'nin uzay vizyonu nasıl şekilleniyor?

Uzay teknolojisinin hem "sivil" hem "askeri" kullanım amaçları için değerli olması, uzay sahasında yaşanan güvenlik ikilemini perçinlemektedir. En basitinden uzayda kullanılan askeri donanımların saldırı ve savunma maksatlı olarak net bir şekilde ayrımının yapılamaması, uzayı "saldırı" ve "savunma" veya "barışçıl" ve "barışçıl olmayan" alan şeklinde dengeli biçimde bölmenin mümkün olmaması güvenlik ikilemini derinleştirmektedir. Bu nedenle, uzay teknolojilerindeki rekabet, ülkeleri karşı konulmaz şekilde güvenlik ikilemine sürüklemekte ve sürüklediği ölçüde uzay sahasını daha ofansif bir çehreye bürümektedir.

Türkiye'nin uzay vizyonunun iki sac ayağı üzerine kurulu olduğunu söylemek mümkündür. Türkiye en temelinde, uzayı barışçıl kullanım amacı prensibine uygun şekilde bir "milli güç enstrümanı" olarak kıymetlendirme gayesindedir. Bununla birlikte, uzaya ilişkin çalışmaların multidisipliner bir yaklaşımla gerek sivil gerek askeri ve istihbari ihtiyaçları karşılamaya hizmet edecek şekilde projelendirildiği not düşülmelidir.

Türkiye, ulusal ve bütüncül savunması için ihtiyaç duyduğu platform, ekipman ve donanımların üretimine yönelik yatırımları öncelemektedir. Bu bağlamda uzayın, savunma ekosisteminin kilit ögesi şeklinde konumlandığı ve günümüzde savunma ekosistemi içindeki tüm alanların doğrudan yahut dolaylı olarak uzay teknolojileriyle ilintili olduğu unutulmamalıdır. Buradaki yaklaşım, sadece mevcut muharebe meydanından kaynaklı öz savunma gereksinimlerini gidermek değil; geleceğin harp ortamına uygun şekilde ülkenin askeri caydırıcılık kapasitesini artırmak ve bu yönüyle Türkiye'nin havacılık ve uzay yarışında rekabet edebilirliği için yeni yetenekler kazanmasını sağlamaktır. Bu kapsamda, Türkiye Ulusal Uzay Ajansı ve ilgili devlet kurum ve kuruluşlarının işbirlikleri geliştirmesi mühimdir.

Uzayın barındırdığı fırsatlar

Diğer taraftan, Türkiye'nin uzay vizyonu teknolojik ve ekonomik yönüyle değerlendirilmelidir. Uzay, farklı sanayi dallarında teknolojilerin gelişmesi açısından birçok inovasyon fırsatı barındırmaktadır. Bugün ileri teknoloji gerektiren tüm program ve projelerin olmazsa olmaz tamamlayıcısı olarak siber-uzay alanına öncelik verilmesinin elzem olduğu malumdur. Örneğin, bugün havacılık sanayisindeki başarı ve performansın, uzay teknolojileriyle perçinlenmesi gerektiği aşikardır. Zira, insanlı ve insansız tüm hava platformlarının keşif-gözetleme, istihbarat, hassas konum/zaman bilgisi, haberleşme, elektronik destek, füze erken ihbar bilgisi gibi askeri uydulardan beslendiği unutulmamalıdır. Dolayısıyla, havacılık ve uzay sanayisinin birbirini besleyen teknoloji alanları olarak kıymetlendirilmesi ve bunu küresel savunma pazarının rekabet edebilirlik koşulları açısından birlikte ele alınması, Türkiye'nin gelecek potansiyeli açısından mühimdir.

[1] Andrew Orlowski, Fragile GPS is a massive vulnerability for the West – and Putin knows it, The Telegraph, 19 August 2024, https://www.telegraph.co.uk/business/2024/08/19/gps-is-massive-vulnerability-for-west-putin-knows/ ; Emma Farge, UN body condemns Russian satellite interference in Europe, Reuters, 01 July 2024, https://www.reuters.com/world/europe/un-body-condemns-russian-satellite-interference-europe-2024-07-01/ ; Pentagon is closely monitoring Russia and China test military capabilities in space, CNN, 16 March 2025, https://edition.cnn.com/2025/03/16/politics/pentagon-monitoring-russia-china-space/index.html

[2] Milli Uydu Fergani FGN-100-d1 Uzayda, Fergani Space, 14 Ocak 2025, https://ferganispace.com/tr/haberler/milli-uydu-fergani-fgn-100-d1-uzayda/

​[Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Merve Seren savunma, güvenlik ve istihbarat alanında çalışmalarını sürdürmektedir.]

*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.


Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.